1. 51.
    0
    @39 Melekler insanlar ve cinler gibi Allah’a (c.c) ibadet ve O’nu (c.c) tesbih etmek için yaratılmışlardır. Ve aynı zamanda melekler şuur sahibi olduklarından, Allah’ın (c.c) kâinat kitabındaki isimlerini okuyup tefekkür edip düşünürler.

    Kâinatın yaratılışındaki amaç “ibadet”tir. Övgü, şükür, minnet duymak, kısaca “hamd” etmek ibadetin öz bir şeklidir. “Hamd”in en meşhur manası, Allah’ı (c.c) şanına yakışır şekilde anıp, tesbih etmektir.

    Allah (c.c) kâinattaki yaratmış olduğu her şeyle kendini tanıttırmak ve sevdirmek istiyor. Elbette Allah’ın kendisini tanıttırmak ve sevdirmek istemesine karşılık şuurlu ve bilinçli bir kulluk gerekir.

    insanlar ve cinlerin ise kâinatın her tarafındaki muhteşem eserlerin tamdıbını görmeye imkânları yeterli gelmez. Fakat melekler kâinatın her yerinde bulunabilirler. Tüm harika eserleri görüp tefekkür edebilir Allah'ın isimlerini seyredebilirler. Böylece kendilerine has tesbihleri ile Allah’a (c.c) ibadet ederler.

    “Bir şeyin olmasını murad ettiği zaman, Onun işi sadece ‘Ol’ demektir; o da oluverir.” (Yasin, 36/82)

    “Allah, Samed’dir (her şey her cihetle O’na muhtaç olduğu halde, O hiçbir şeye muhtaç olmayandır)!” (ihlas, 112/2)

    • Yerlerin ve göklerin yaratıcısı olan Allah, yarattığı hiçbir şeye muhtaç olmadığı gibi meleklerine de muhtaç değildir

    Allah (cc) sonsuz kudret sahibidir. Sonsuz kudreti ile tek başına her varlığı yaratır. Yarattıklarını istediği şekilde idare eder.

    • Meleklerin yaptığı işler, Allah’a yardım değil O’na (c.c) olan ibadetleridir.

    Meleklerin büyük bir kısmı sadece Allah’ı (cc) tespih etmek ile vazifelidir. Kâinattaki düzeni sağlamakla vazifeli olan “amele” melekleri ise hem tabiat kanunları (Adetullah) ile ilgilenir hem de Allah’ı zikretmeye devam ederler.

    Amele melekleri zerreden en büyük gezegenlere kadar her varlığın idaresindeki kanunların uygulanmasında bizzat bulunup, hizmet ederler.

    Meleklerin bu kanunları uygulamaları, onların ibadetleri hükmündedir. Diledikleri gibi yönetme yetkileri asla yoktur. Meydana gelen her bir durum ve vaziyet Allah’ın (cc) kontrolü altındadır. Her şey Allah’ın yaratması ve düzenlemesi iledir.

    • Melekler Allah’ın yardımcıları değil, kendisine ait olan mükemmel isim ve sanatlarını görmek için yarattığı hizmetkârlarıdır.

    Her güzel güzelliğini görmek ister. Mesela bir sanatkâr eşi benzeri olmayan bir sanat ortaya koyduğunda ondaki güzelliği ilk önce kendisi izlemek ister; ve bundan lezzet alır.

    işte Allah (c.c) hem hayret hem hayranlık uyandıran sanat harikası meleklerini öncelikle kendisi seyreder. Çünkü meleklerdeki yüksek kabiliyet, güzellik ve mükemmellik Allah’a (cc) ait olup sahip Allah’ın (c.c) isimlerinden akseden parıltılardır.

    Allah’ın (c.c), meleklerini çalışırken izlemesi, sanatındaki kendi kudretini, rahmetini, idare ve egemenliğini izlemesi demektir. Allah kendi isimlerinin faaliyetlerini meleklerinde seyreder.

    Allah’ın (c.c) , meleklerini idare etmesi, ihtiyaçlarını temin etmesi ve bu şekilde onlara lütuflarda bulunmasından gelen bu lezzetin eşi ve benzeri kesinlikle yoktur. Bu lezzet Allah’ın (c.c) kendi yüce zatına layık “mukaddes bir lezzeti” olup insan bunu tabirden ve idrakten acizdir.

    • Allah meleklerine muhteşem kanunlarını işlettirerek, onları kendi isim ve sıfatlarına hayran bıraktırır.

    Kâinat Allah’ın hayret verici ve olağan üstü sanat eserleriyle dolu muhteşem bir sergisidir. Her bir sanatkâr sanatındaki incelik ve güzellikleri anlayacak ve takdir edecek seyircilerin bulunmasını ister.

    insanlar ve cinler ise bu mükemmel sergideki takdir edilmesi gereken pek çok sanatı görebilmek için yetersizdirler. Bunun için Allah kâinat sergisinde isimlerini ve sıfatlarını seyredip takdir etmesi için yerin merkezinden yedi kat semaya kadar her yerde bulunabilen melekleri yaratmıştır.

    Melekler memur oldukları işleri yapmakla birlikte bu işlerde Allah’ın isim ve sıfatlarını hayranlıkla izliyorlar. Ve Allah’ı hamdüsena ile tesbih edip, sanatını ve icraatını takdir ediyorlar.

    Mesela gök gürültüsü, Ra’d meleğinin Allah’ın kudretini ilan eden bir tesbihi hükmündedir. Hem görevini hem de tesbihini yapar.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 52.
    0
    @42 - insanlar, binlerce yıl önce -insanların ilk atası Hz. Adem’in yaratılmasıyla- islam dininin temel iman esaslarını benimsemiş ve Allah’ın birliği inancı etrafında kenetlenmişlerdi. Bu husus, bütün semavî dinlerin ittifakla kabul ettiği bir gerçektir. Demek islam inancı insanlık tarihiyle başlamış ve halen devam etmektedir. Yıldızlara, değişik totemlere tapma alışkanlığı çok sonradan ortaya çıkmıştır.

    - Buna göre, eğer bir kıyaslama yapılacaksa, -sonradan arızî olarak ve insanların cehaletinden kaynaklanan- türlü türlü putçuluk inancıyla değil, insanlık ailesinin varlığıyla başlayan tevhit akidesiyle yapılacaktır.

    Böyle bir mantık zincirinin istidlal metodu bize şunu söyleyecektir:

    “Mademki islam dinin inanç esasları bütün semavî dinlerin ortak inancıdır;

    mademki bu inanç Hz Adem’le başlamış ve insanlık tarihi boyunca -farklı zaman dilimlerinde 124 bin peygamberin gönderilmesiyle- bu tevhit inancı devam edip gelmiştir;

    elbette -kıyamete çeyrek kalmış- bundan sonraki zaman dilimi içerisinde de hakimiyetini sürdürecektir..”

    - Bununla beraber, -şayet soruda ifade edilen kıyaslamayı esas alsak da onunla islam’ın sona ereceği yargısına varmamız mümkün değildir. Çünkü putçuluk ruh-u habisi de hala devam etmektedir. Yıldızlara tapma dahil, onlarca totem, heykel, inek, insan, doktrin gibi yanlış inanç-blok putçuluğu hala devam etmektedir.

    insanların fıtratına, bilimsel verilere aykırı, insanlık onurunu zedeleyen bir yapıda olmasına rağmen putçuluk düşüncesi değişik kılıklarda hala devam ediyorsa, insan fıtratıyla barışık, bilimsel verilerin desteklediği, insanlık camiasını -her türlü çirkin putçuluk çirkefinden kurtarmakla- onurlandıran, binlerce mucize ile desteklenen, kırk yönden mucize olduğu uzmanlarca kabul edilen Kur’an’ın ortaya koyduğu tevhit düşüncesinin bundan sonra devam etmeyeceğine ihtimal vermek çok cahilce bir hezeyandır.

    - Kaldı ki, Kur’an’ın Allah kelamı olduğu gerçeği -ilmî keşiflerin de desteklemesiyle- gözle görülen bir hakikat olarak ortada dururken, hayali varsayımlarla şeytanın telkinlerine karşı edilgen bir yapıya sahip olan kimselerin hezeyanlarının ne kıymeti var..

    Mademki Kur’an -yaklaşık 15 asırdan beri insanlığa meydana okuyarak semavî kimliğini ispat etmiş Allah’ın kelamıdır, öyleyse her dediği doğrudur.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 53.
    0
    @44 Allah’ın, kimin cehenneme, kimin cennete gideceğini ezelî ilmiyle bilmesi, onun ilah olmasının bir vasfıdır. Anne karnında iken bunu vazifeli olan meleğe yazdırması, yaptırım gücü olamayan ilim sıfatının bu vasfını değiştirmez. Yani kader açısından bir zorlama mevzu bahis değildir.

    insanda cennet veya cehennem ehli olmayı gerektirecek amelleri işlemeye müsait özellikler vardır. insana verilen cüz-i irade ile cennetliklerin veya cehennemliklerin amellerini işleyebilirler. Bunda da tüm mesuliyet ona aittir.

    Kaderin iki yönü vardır: insanın iradesi dışında olanı ki; dünyaya gelmesi, anne ve babasının kim olacağı, eceli vs. (örnekler çoğaltılabilir) gibi hususlardır. Bunda insanın iradesi ile karar vermesi söz konusu olmadığından bunlardan mesul de değildir.

    insan, kendi iradesi ile yapmaya karar verdiği fiillerinden mesuldür. Her insan vicdanen bilir ki, camiye gitmesi de meyhaneye gitmesi de kendi istemesi ile olur. Burada bir zorlama yoktur.

    Bir hadis de “her insanın islam fıtratı üzerine doğduğu" ifade edilmiştir. Yani her insan özünde temiz ve güzel ahlak üzerine, imanın esaslarını tasdik edebilme özelliğinde yaratılmıştır. Ancak kul kendi iradesi ile bu vasfını değiştirip, cehennemliklere mahsus inanç içine girer ve cehennemliklere mahsus fiiller işlerse, bundan da elbette mesul olacaktır.
    ···
  4. 54.
    0
    panpa kuran tatlı tuzlu suyun karışmadığından yıldızdan filan bahsediyo da dinozorları niye hiç anlatmamış
    ···
  5. 55.
    0
    @47 şüphesiz allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. o, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.(nahl 90)

    ayetten de anlaşılabileceği gibi kuran-ı kerim allah'ın bize verdiği öğütlerin bulunduğu kutsal kitaptır.
    eğer dünyadaki herşeyden bahseden bir coğrafya yada fen kitabı olsaydı milyonlarca sayfa olması gerekirdi.
    ve eğer kutsal kitapta bütün dünya tarihi ve bilimsel olaylardan bahsetseydi insanlara araştırma yapacak konu kalmazdı.
    ki bu durumda kutsal kitap bir nevi yaşamın kullanma kılavuzu gibi olurdu bu durumda düşünmemize gerek kalmazdı.
    kutsal kitaptan bişeyler alabilmenin kurallarından biri de günlük hayatta da olması gerektiği gibi önyargısız yaklaşmaktır. yaklaşamıyorsan en azından uzaklaşma, uzaklaştırma.

    sözlüğü islami foruma dönüştürmek istemiyorum ama...

    önce araf suresi:
    ...
    104. musa dedi ki : "ey firavun! ben âlemlerin rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.
    105. allah hakkında gerçekten başkasını söylememek benim üzerime borçtur. size rabbinizden açık bir delil getirdim; artık israiloğullarını benimle bırak!"
    106. (firavun) dedi ki: eğer bir mucize getirdiysen ve gerçekten doğru söylüyorsan onu göster bakalım.
    107. bunun üzerine musa asasını yere attı. o hemen apaçık bir ejdarha (işte burda biraz durun. ejderha, bazı tefsirlerde deveye benzeyen, ama deveden daha büyük bir canlı / köpürmüş bir puğur deve gibi erkek bir canavar / gibi farklı şekillerde çevrilmiş. dinozor diye çevrilebilir) oluverdi!

    bir de şuara suresine bakalım:
    ...
    29- firavun: "benden başkasını ilâh tutarsan, andolsun ki seni zindana kapatılmışlardan ederim" dedi.
    30- musa sordu: "sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"
    31- firavun: "haydi getir onu bakayım, doğrulardan isen" dedi.
    32- bunun üzerine musa asâsını bırakıverdi; apaçık bir ejderha** oluverdi.
    ···
  6. 56.
    0
    up up up up
    ···
  7. 57.
    0
    up up up up up
    ···
  8. 58.
    0
    up up up up
    ···
  9. 59.
    -1
    bos isler pesindesiniz beyler
    ···
  10. 60.
    0
    panpa hacca yapacagımız masrafla bi fakire yardım yapsak daha sevaplı olur mu olmaz mu
    ···
  11. 61.
    0
    @52 Kişi kendisine farz olan hac ibadetini yerine getirmekle yükümlüdür; fakirlere sadaka vermekle bu sorumluluktan kurtulmaz Bu itibarla hac yerine sadaka veren kişi hac ibadetini yerine getirmiş olmaz.
    ···
  12. 62.
    0
    up up up up up
    ···
  13. 63.
    0
    up up up up up
    ···
  14. 64.
    0
    up up up up up
    ···
  15. 65.
    0
    soru:

    14 milyar yıl önce enerji maddeye dönüşerek içinde bulunduğumuz evren ortaya çıkmıştır.

    peki daha önce enerji maddeye dönüşüp tekrar enerjiye dönüşmüş olabilir mi?Bizden önce bir insanlık olabilir mi ?

    yani 14 milyar yıl da önceden bir evren oluşup bir insanlık oluşup sonra tekrar yok olmuş mudur ?

    din ile ilişkisini bulabilirsen aydınlat beni panpa
    ···
  16. 66.
    0
    özet geç amk
    ···