1. 26.
    +1 -1
    bölüm-3
    Buradaki tüm negatif ifadeler ABaDa kelimesini sürekli devam eden bir yasaklamayı ifade etmek için kullanırlar. Daha net bir ifade ile, bu, belirtilen koşul var olduğu sürece geçerlidir. Örneğin, cenaze namazı için yasaklama getirilen kişi vefat ettiğinde, doğal olarak yasağın kendisi de sonlanmış olacaktır. Ölü birisi başka bir ölünün arkasından dua edemeyeceği için, bu yasaklama da pratik olarak sonsuza dek devam edemeyecektir. Benzer bir şekilde, Peygamberin tüm eşleri vefat ettiğinde, onlarla evlenme yasağı da varlığını yitirir… Böylece, yasağın sürekliliği, aslında, bazı koşullarla veya ilgili konuda belirtilen yaşam-süresi ile sınırlandırılmıştır. Başka bir değişle, yukarıdaki örnekte ABaDa kelimesi belirli bir periyodun tümüne işaret eder.

    Cehennemdeki Ebedi Cezalandırma, Cehennemin veya Oraya Atılanların Sonsuz Olduğu Anldıbına Gelmek Zorunda Değil

    Yunus’u hatırla. Kendisine verilen görevi terk ettiğinde bir balina tarafından yutulmuştu.

    “(Tanrı’yı) anıp düşünmeseydi, Diriliş Gününe kadar onun karnında kalacaktı.” (37:143)

    Ne Yunus nede onu yutan balina diriliş-gününe kadar yaşayabilecek bir-ölümsüzdü. Yani, bu Kur’ani açıklama Yunus’un balina karnında son bulacağını veya öleceğini bize bildirir. Her ikisi de kısa sürede bitecek olsa bile, balina, diriliş-gününe kadar Yunus’un nihai kaderi ve durağı olurdu. Eğer Yunus Diriliş-günü tekrardan diriltilecek olmasaydı (balina ile birlikte, 6:38), aynı mantığı kullanırsak, ayet şöyle olmalıydı: ” O balığın karnında ebedi olarak kalacak idi.”

    Benzer bir şekilde, Cehennem içerisinde süresiz kalacak olan puta-tapıcılar veya inkarcılar hakkında bizlere bilgi veren ayetler, Cehennemin sonsuz olduğunu anldıbına gelmez, gelmek zorunda değil. Tabi Cehennemin kendisinin sonuz olduğu belirtilirse durum değişir… Bu, inkârcıların ve puta-tapıcıların Cehennemde son bulacakları anldıbına gelir, farklı başka bir anlama değil. Eğer bir gün Cehenneme, içinde barındırdığı sakinleri ile birlikte son verilseydi, o zaman inkârcılar ve puta-tapıcılar Cehennem içinde sonsuza dek kalmış olurlardı. Onların cezası da böylece tüm Cehennem yaşamı olurdu.

    Aslında Kuran, hem Cehennem-cezası hem de Cennet-ödülünün kendi süreçleri ile ilgili koşullandırıldığını bildirir.

    “Gökler ve yer durduğu sürece orada kalıcıdırlar; ancak Rabbin dilerse başka. Rabbin, dilediğini Yapandır. Mutluluğu hak edenler ise, gökler ve yer kaldığı sürece cennette kalıcıdırlar. Rabbin dilerse başka… Kesintisiz bir ödüldür bu.” (11:107-108)

    Kuran, Dünya ve Cennetin farklı bir Dünya ve Cennet ile değiştirileceğine dair bizleri bilgilendirir (14:48). Eğer bu ayette belirtilen yeninden-diriliş Yargı-Gününden önce ise, o zaman başka bir yeninden-dirilişin mümkün olma olasılığı da var. Cennetin tekrardan yaratılacağına dair bazı işaretler var. Mesela, KhulD (sonsuz, tükenmeyen) kelimesi Cehennem için kullanılmamıştır, fakat Cennet tasvir edilirken bir sıfat olarak kullanıma dâhil edilmiştir (25:15). Diğer taraftan, aynı sıfat Cehennemi tanımlamak için kullanılmamıştır, fakat Cehennemdeki-Ceza tanımlanırken kullanıma katılmıştır.

    Cehennem, içinde ikamet Edenlerle Birlikte, Hiç Var Olmamış gibi Yok Edilecek

    Dilimiz eş anlamlılar, zıt anlamlılar, söylevler, karşılıklar ve benzerlerini barındırır. Kuran sık bir biçimde kelimeleri/kavramaları karşılaştırmak, açıklamak veya söylevler için kullanır. Genellikle, anlam olarak birbirleriyle ilişkili olan kelimelerin frekansları, aynı zamanda matematiksel harmoniyi de açığa çıkartır ki, bu kitaplarımda geniş olarak yer verdiğim ayrı bir konudur. Örneğin, Ahiret ve Dünya, Melek ve Şeytan, Rahman(Merhamet) ve Hüda(Yol gösterme), Qul (De) ve Qalu (Dediler), Khalq (Yaratmak) ve Helaak (yok etmek), Hayat (Yaşam) ve Mevt (Ölüm) anlamsal ve matematiksel olarak birbirleriyle ilişkili kelimelerdir.

    Gelin 40:11 ve 67:2 ayetleri üzerinde biraz düşünelim. Birinci ayet iki yaratılış ve iki ölüme değinirken ikincisi, yaşam ve ölümün yaratılışı ile ilgilidir. Kuran dilinde ölümün yaşam olmadan var olmayacağını eğer bilebilirsek, bu iki ayet çok daha iyi anlaşılabilir. Onlar bir arada var olabilirler, çünkü Ölüm beynin bilinçli fonksiyonlarının kalıcı olarak askıya alınması (39:42; 16:21) fakat yeniden diriliş gününe kadar devam edecek olan, bu dünyaya ait bir aşamadır (29:57; 10:56; 22:6). Ölüm, yaşama öncülük eden bir süreçtir. Yaşayan bir canlı ölecek ve ölü canlı tekrar yeni bir hayat kazanacaktır (22:66). Bitkiler sezonlar boyunca başarılı bir biçimde yaşam ve ölümü tercübe ederler (2:64; 3:27; 6:95; 16:65; 22:5-6; 30:19-50; 35:9). ilk yaratılıştan önce ne ölüm ne de yaşam var idi; sadece vardık. Fakat, Tanrı ölüm ve yaşamı yaratmaya karar verdi (67:2). Yaratılış, ölüm, hayat (şuan ki), ölüm, hayat (yeniden-diriliş). Diğer bir değişle, iki ölüm ve iki hayat (40:11). HaLaKa kelimesi, diğer bir yönüyle, seyrek olarak bir bireyin ölümünü anlatmak için kullanılır (40:33), fakat genellikle dönüşü olmayan yıkımlar ve yok edilişler, veya bir varlığın tamamıyla ortadan kaldırılması için kullanılmıştır (5:17; 6:6; 6:47; 8:42; 20:128; 21:95; 22:45; 28:59; 36:31; 69:5; 77:16).

    “… Böylece, yok edilen, apaçık bir delille yok edilsin, yaşayan da apaçık bir delille yaşatılsın. ALLAH işitendir, Bilendir.” (8:42)

    Yukarıdaki ayet, yalnızca bir savaştaki yaşamların kaybedilmesi ve hayatta kalınmasından bahsetmez, aynı zamanda daha farklı düzeydeki kozmik bir olaya da değinir: inançsızlar bir temele dayanmayan yanlış öğretilere rağbet ettikleri için sonsuza dek yok olacak; ve inananlar da apaçık olan gerçeklere rağbet ettikleri için sonsuza dek yaşayacaklar. Yaşam ve ölüm elbette birer mecaz olarak, gerçek ve yanlış-öğretileri tanımlamak için kullanılmıştır (6:122). Aslında, gerçeğe tanık olmak ve onu kabul etmek hem mecazi ve hem gerçek olan bir yaşama doğru bir kapı açar:

    “Ey inananlar, size hayat verecek şeylere çağırdığında ALLAH’a ve elçisine yanıt verin. Bilin ki ALLAH kişi ile kalbi arasına girer ve O’nun huzuruna toplanacaksınız.” (8:24)

    Yukarıdaki ayetten ilahi mesajı reddedenlerin sonsuz yaşamı kaybedeceklerini çıkarsamak makul gözüküyor. Peki, Cehennemde ölecekler mi? Cevap, Hayır:

    ”Kim Rabbine suçlu olarak gelirse cehennemi hak eder; orada ne ölür, ne de yaşar.” (20:74)

    Öyleyse, alternatif çok-açık: tamamıyla yok ediliş, ontolojik olarak bir neslin cehennem ile imha edilmesi. En ölümcül virüsü kendilerine bulaştırma kararını özgürce vermiş olan programlar (masum bir programı öldürmek veya Allah’ın yanında ilah edinmek gibi) ve böylece bozulmaya uğrayanlar, sonsuz cezalandırmaya tabi olacaklardır: yeniden diriliş sonrasında bir teşhis süreci yaşayacaklar, adalet, pişmanlık ve sonrasında yeni gök ve yeni yeryüzünün yaratılmasıyla, cehennem ile birlikte yokluğa fırlatılacaklar. Belki de, ahirete inanan ve dinini sadece Allah’a özgüleyerek sonsuz yaşamı seçen, böylece erdemli bir yaşam sürerek yargı günü sonsuz yaşamı kazanmayı hak eden akrabalarının zihinlerindeki onlara dair anılar da silinip yok olacaklar.

    Kuran’ın bu ana kayıttan silinerek yok edilme işleminden söz etmesi ilginçtir. ilahi belleğinden suçluların tamamıyla silinmesi işlemi:

    “Bugünkü karşılaşmanızı unutmanızın sonucunu tadın, biz de sizi unutacağız. Yaptıklarınızın bir sonucu olarak ebedi azabı tadın.” (32:14)

    Allah Adaletli ve Rahmetlidir

    Kuran Allah’ın mükemmel adaletini sürekli hatırlatarak bizlere teselli sunar. Aşağıdaki ayet Allah’ın adalet ve rahmetine dair bize açık bir fikir sağlar:

    “Kötülük kazananlara ise kötülüğünün aynısıyla karşılık verilir. Yüzlerini bir aşağılanma duygusu kaplar. ALLAH’tan başka bir koruyucuları yoktur. Yüzleri sanki karanlık geceden bir parçayla bürünmüştür. Onlar ateş halkıdır; onlar orada ebedi kalacaklardır.” (10:26-27)

    Sonsuz bir Cehennemde işkence çekmek bu ilahi adalet ile çelişir, çünkü sınırlı bir süreye sahip olan insan hayatı içinde işlenmiş olan günahlar sonsuzluğa eşit olamazlar. Oysa sonsuz olmayan bir Cehennem hayatı içerisindeki sürekli bir cezalandırma böylesi bir çelişkiyi ortadan kaldırmaktadır. Yaptıklarının bir ürünü olarak karşılıklarını aldıklarında, kötü-işlerin yöneticileri 4:48’de belirtildiği gibi varlık âleminden silinecekler. Onların son durağı cehennem olacak ve cehennem de yokluğa karışacak.

    Allah Merhametli ve Bağışlayıcıdır (1:1)
    Tümünü Göster
    ···
  2. 27.
    +2
    neden insanın cehenneme gideceği varsayımı üzerinden hesap yapıyorsun?
    oysa cennet mükafatı da var.
    ···
  3. 28.
    +1 -1
    Sözünü ettiğiniz hadîs, Gazâlînin ihyâsındâ da vardır. (Benzer hadisler ve Hz. Ömerin sözü için bk el hubeysî el berâke 165 vd yakın anlamda bir hadîs için bk suyûtî el câmius-sağîr (Feyzui kadîr ile birlikte vi/351 burada hadîsin zayıf olduğuna işaret ediliyor aynı hadis kenzuI-ummâlda suyûtînin de kaynağı olan Hâtîp Bagdâdînin tarihinden alınarak verilir. XVI/H. 44564. Sevkanî, el-Fevâidde yine benzer anlamda bir hadîs verir ve senedinde hâkimin yalanci saydığı Sehl vardır, der s.131.) Ama Irâkî güvenilir bir aslının bulunmadığını, bunun hadîs değil de, Ömer Efendimizin Sâib Ogullarına söyledigi bir sözün bir parçası olarak bilindığını söyler. (GazaIî N/42)
    ···
  4. 29.
    +2
    sorunun temel noktası "allah böyle bi sistemi neden yarattı?" doğru anlamış mıyım?
    yok olmak mı yoksa var olup bi şans yakalamak mı? aslında cevap burda. yokluğu kavrayamayız ama şöyle bi örnek veriyim: en yakın arkadaşını düşün. ve birden bire yok oldu. ölüm değil yalnız. hiç varolmamiş gibi oldu. sormak istediğim "sen üzülmez misin?" değil, bi haksızlık olduğunu düşünmez misin? yaşasaydı, iyilik ve kötülükte özgür olsaydı, sorumluluğu olsaydı, "varolsaydı" daha güzel olmaz mıydı?
    yani anlatmak istediğim şu: en kötü hayat bile yok olmaktan iyidir.
    ···
  5. 30.
    +1
    çünkü eşşeen .. sen anladın onu
    ···
  6. 31.
    +1
    @31 panpa müsliman olmayanların hepsi cehenneme gidecek diyorlar ama öyle birşeyde yok oradaki sonsuz alev dünyevi olarak düşünülmektedir ve sonsuzluk tabiri çokluk bildirmek için kullanılır bu herzaman böylerdir diğe birşey yok ama orada öğle olabilir.. Zamanın olmadıgı bir yerden bahsediliyor zamanın olmadı bir yerde sonsuzluk ne demektirki zaten anlamsız..
    ···
  7. 32.
    +1
    @41 yaklaşım tarzını sevdim. zamanın olmadığı bir yer...
    ···
  8. 33.
    +1
    http://inciswf.com/1293185723.swf
    ···
  9. 34.
    +1
    @40 hiç açıklayıcı olmadı ve anlattığımdan hiç bir şey anlamamışsın. önce neyi sorduğumu anlamalısın.. burada yaptığım mükemmel yaratıcı eleştirisidir. buna cevap vermelisin. ezber cevaplar veriyorsun
    ···
  10. 35.
    +1
    Şunuda söylemeden geçemiycem parça olusturdugu bütünü kavrayamaz atomdan evrene bu böyledir
    ···
  11. 36.
    +1
    evet kardeşim işte bunu açıklayamadığım için ateistim oldum ben

    edit:allah sonsuzdu herşeyi bilen görendi değilmi madem herşeyi biliyor daha niye cevabını bildiği bir sınava sokuyor.

    kolay örnek ise matematik hocası sizin sınavdan düşük alacağınızı biliyordu ve sizinde düşük almaktan başka şansınız yok (çünkü hocanın(allahın) bildiği kesin doğru başka şansın yok nasılsa o yanılamaz değilmi) ee daha niye sınava sokuyor neyin kafası bi tanrı bu kadar salak olamaz bence.
    ···
  12. 37.
    +1
    @14 gol
    ···
  13. 38.
    +1
    reserved
    ···
  14. 39.
    +1
    müslimler başlamış eksiye hahahaha
    ···
  15. 40.
    +1
    panpa soruna şöyle cevap vereyim, mükemmel bir müslüman sayılmam,iyi inanırım ama sorgularımda, şimdi sen yolda yürüyorsun yolda taş var ama sen görmüyorsun Allah o taşa takılıp düşeceğini biliyor, senin cümlende aynı hesap seni yaratıyor ve nefsinin hangisine karar vereceğini biliyor, satrançta 10 hamle sonrasını görmek gibi birşey, bence herşeyi yaratmasının yanında bu durum ufak birşey, daha farklı konular üzerinde düşünmek lazım, Kuran'da sorgulayın der çünkü sorgulamadan müslüman olunmaz bunuda çoğunluk bilmez.
    ···
  16. 41.
    +1
    @32 eyvallah panpa
    ···
  17. 42.
    +1
    Reservemi silmeyin modlar okuyacam amk
    ···
  18. 43.
    +1
    evet %99u müslüman olan ülkenin gençleri ya da ihtiyarları..

    farketmez

    düzgün bir cevap bekliyorum
    ···
  19. 44.
    +1
    Liverpool F.C. was founded following a dispute between the Everton committee and John Houlding, club president and owner of the land at Anfield. After eight years at the stadium, Everton relocated to Goodison Park in 1892 and Houlding founded Liverpool F.C. to play at Anfield.[3] Originally named "Everton F.C. and Athletic Grounds Ltd" (Everton Athletic for short), the club became Liverpool F.C. in March 1892 and gained official recognition three months later, after the Football Association refused to recognise the club as Everton.[4] The team won the Lancashire League in its début season, and joined the Football League Second Division at the start of the 1893–94 season. After finishing in first place the club was promoted to the First Division, which it won in 1901 and again in 1906.[5]
    ···
  20. 45.
    +1
    vay anasına son cümlen beni mahvetti hiç böyle düşünmemiştm
    ···