1. 35.
    0
    cevap bekliorm amk çocuu
    ···
  2. 34.
    +1
    allah yok, din yalan..
    ···
  3. 33.
    0
    allah neden bizi gibimsonik derecede aciz yaratmış insanda potansiyel varsa bile en düşük formunda yaratmış giberim böyle işi madem dandik bişey yapcan bari düşman kazandırma amk ayrıca da kuranda yazan cinlere hayatta inanmıyom inanmam da yok hayvanlar cinleri görürmüş yok cinler hayvanların içine girermiş şu ana kadar sürüyle hayvan besledim kara kedi dahil hiçbirinde bi takluk yoktu ayrıca soruyu uzatmadan cevapla amk
    ···
  4. 32.
    0
    ilmihal kitabının cildini gören müslüman kesiliyor amk
    ···
  5. 31.
    -1
    @28 yalan mı söylüyeyim yapıyor amk.

    mirasdan bile kadına 1 erkeğe 2.

    kim yalanlıycak ?
    ···
  6. 30.
    0
    panpa alâk suresi 2. ayeti hakkında yorum yapar mısın. @17 de arkadaş çok güzel açıklamış bi insanın ateist olabilmesi için bile yeterli bi sebep bence.
    ···
  7. 29.
    0
    @1 sevap point kasıyor
    ···
  8. 28.
    0
    cevap versene soruma lan köpek
    ···
  9. 27.
    0
    eminem-rap god.mp3
    ···
  10. 26.
    0
    beni nasıl müslüman yapıcan oç
    ···
  11. 25.
    0
    @22 sor dedin sorduk işte copi pest felan bırak şimdi tek tek açıkla gibtirtme belanı
    ···
  12. 24.
    0
    @21

    Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmadığını kainata ve içindeki faaliyetlere bakan bir insan görebilir. Biz bir düşünelim dünyaya gelmeden önce kainatın neyi ekgibti de biz geldikten sonra tamamladık. Veya ibadetimizle ne yapıyoruz ki Allah’ın herhangi bir ihtiyacı görülüyor. Öyleyse sizin düşündüğünüz şeyin kesinlikle yeri olmadığını akli ve vicdani olarak anlıyoruz.

    Allah her şeyi kemaliyle bilendir. Ama bu bilmesi bizi yönlendirmesi anldıbına gelmemektedir. Çünkü O’nun ilmi ezelidir. Yani geçmiş, gelecek ve şimdiki zamanı aynı anda müşahede eder. Ve herkes vicdanen bilir ki, istediğim şeyi yaparım, konuşurum istemediğim şeyi yapmam. Bu kaideye göre Allah bizim ne yaptığımızı bilir. Ama biz de yaptığımız şeyin irademizle olduğunu vicdanen ve alken biliriz.

    Allah bizi kendisini tanımak ve kendisine layık olacak şekilde ibadet etmek için yarattı. Bu vazifeyi yerine getirecek alet ve cihazları da yaratmıştır. Yani bizden istenen şeyler ile bunları karşılayacak sermaye muvazenelidir. Burada herhangi bir adaletsizlik olmadığını bütün insaf ve vicdan ehli bilir. Fakat Allah’ın bizi yaratırken bize sorup sormaması ise, tamamen Allah’ın iradesini kısıtlamak anldıbına gelir.

    Oysa “alimlerimizin ittifakı ile Allah - la yüs”el – dir. Yani yaptığı işlerden sorguya çekilmez. Ama kainatta yaptığı ve yarattığı herhangi bir hadisenin hikmetsiz veya adaletsiz olduğuna dair hiç kimse ağzını açamamaktadır. Çünkü, kainatta hikmetsiz ve abes olabilecek bir durum yoktur. Bütün kainatı didik didik araştıran bilim adamları bu ilahi hikmet karşısında hayrete düşmektedir.

    Allah’ın insanı yaratmasının çok hikmetlerinden birisi ibadettir. Çünkü:

    1- Allah insanı imtihan için yarattı. Bu hikmet insanın yaratılmadan olamayacağı kesindir.

    2- Allah kainatta tecelli ettiği cemal ve kemalini hem kendisi – kendine mahsus bir şekilde – görmek hem de başkalarının gözüyle görmek istiyor. Başkasının görmesi derken bunların başında insan gelmektedir. Bu hikmet de yine insanın yaratılmasını gerekli kılıyor.

    3- ibadet için yarattı. Bu hikmetin yerine gelmesi için var olan birisi gerektir.
    Yaratılmadan ibadetin yerine gelmesi mümkün değildir. Burada yaptığımız ibadetin miktarına göre cennette ki yerimiz hazırlanıyor.

    4- Allah’ın herşeyden daha büyük olduğunu ilan etmek, ve Allah’ın emirlerini yaymak. Bu hikmetin yerine gelebilmesi için, hem tebliğ edenin hem de tebliğ edilenin yaratılması icap eder.

    5- Bir çekirdeğin ağaç olması için toprağa girmesi gerektiği gibi, insanın da yetişip olgunlaşmsı ve terakkisi için dünya tarlasına gönderilmiştir.

    6- Eğer başka alemde yaratılsaydık o zaman da neden bu alemde yaratıldık diye sormamız gerekecekti. insan için en mükemmel imtihan salonu bu olduğu için buraya gönderildik denilebilir.

    işte tüm kainatta rastlanılamayan hikmetsiz iş ve fiillere elbette şeriattada rastlanmaz. Yani bizim taşıyamayacağımız işleri Allah bize yüklemez. Bütün hayvanlara, bitkilere ve cansızlara vazifeler yükleyen Allah, elbette bize de bazı vazifeler yükleyecektir. Yoksa tüm kainatta mevcut olan hikmet, insanlar yönünden abes olacaktı. Hiçbir işinde abesiyet ve çirkinlik olmayan ve bu gibi şeylerden münezzeh olan Allah, elbette insanlara da taşıyabilecekleri bir yükü yüklemesi gerekmektedir.

    Kâinatın ömrü milyarlarca yıl ile ifade ediliyor; insanlık âleminin ömrü ise on binlerce seneyle. Henüz insan nevi yaratılmadan, bu hadis-i kudsîde verilen haber, öncelikle melekler âlemine bakıyordu. Allah’ı bilen, eserlerini temaşa ve tefekkür eden, O’na isyandan uzak bu mübarek varlıklar, hadis-i kudsîde verilen haberi ibadetleriyle, tesbihleriyle, itaatleriyle, marifet ve muhabbetleriyle tahakkuk ettirmiş oluyorlardı. Hayvanlar âlemi de yaratılış gayelerine tam uygun bir hayat sürmekle, ruhları yönüyle, melekleri andırıyorlardı. Bitkiler âlemi ve cansız varlıklar da mükemmel bir itaat ile vazife görüyorlardı.

    “Hiç bir şey yoktur ki Allah’ı tesbih ve O’na hamd etmesin,” mealindeki âyet-i kerimede geçen “şey” tabiri, canlı-cansız her varlığı içine alır. Her şey O’nu tesbih eder ve O’na medih ve senada bulunur.
    Cenab-ı Hak, bütün bu tespih ve ibadetlerin çok daha ileri derecesini icra etmeye kabiliyetli bir başka mahiyet daha yaratmayı irade buyurdu: işte bu ulvi mahiyet, arzın halifesi olacak olan insandı. Cenab-ı Hak, topraktan bir insan yaratacağını meleklere haber verdiğinde, yukarıdakine benzer bir soru, meleklerden de gelmiş ve onlara cevaben, “siz benim bildiklerimi bilemezsiniz,” buyrulmuştu.

    imtihana tabi tutulan ve kazanmaları halinde melekleri geçecek olan bu yeni misafirler, âyet-i kerimede de haber verildiği gibi, ancak Allah’a ibadet için yaratılmışlardı.

    “Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” Zariyat, 56

    Âyette geçen “ibadet” kelimesine bir çok tefsir âliminin “marifet” mânâsı verdiği dikkate alındığında, bu insanın, Allah’ı tanımak, varlığını, birliğini bilmek, sıfatlarının sonsuzluğuna inanmak, mahlûkat âlemini de hikmet ve ibret nazarıyla temaşa ve tefekkür etmekle vazifeli olduğu anlaşılıyordu.

    Bu mümtaz mahlûk, sadece cemal tecellilerine muhatap olmayacak, Cenab-ı Hakk’ın hem cemal, hem de celal tecellileri ile ayrı ayrı imtihanlara tabi tutulacaktı.

    Nitekim öyle oldu ve öylece devam ediyor. Nimetler, ihsanlar, ikramlar, güzellikler, sıhhat, afiyet, ferah, gibi haller hep cemal tecellileridir. Ve insanoğlu bunlara karşı şükredip etmeme şıklarından birini tercihle karşı karşıya. Maalesef, nefis ve şeytanın galebesiyle çoğu insan, cemal tecellileriyle sarhoş olup bu imtihanı kazanamıyorlar.

    imtihanın diğer yönü, hastalık, musibet, bela, afet, ölüm gibi celal tecellileri... Ve neticede sabır, tevekkül, teslim, rıza, imtihanına tabi tutulma. Akıl aksini düşünse de gerçek şu ki, bu imtihanı kazananlar, birincilere nispetle çok daha fazla.

    Bundaki hikmet şu olsa gerek: Musibet ve hastalıklar, insana kul olduğunu, aciz bir varlık olduğunu çok iyi hatırlatıyor, ders veriyorlar. Konumuza ışık tutacak bir Nur cümlesi: “Fâtır-ı Hakîm, insanın mahiyet-i maneviyesinde nihayetsiz azîm bir acz ve hadsiz cesîm bir fakr dercetmiştir. Tâ ki, kudreti nihayetsiz bir Kadîr-i Rahîm ve gınası nihayetsiz bir Ganiyy-i Kerim bir zâtın hadsiz tecelliyatına câmi’ geniş bir âyine olsun.” Sözler

    ibadet ve marifet için yaratılan insan, bu vadide mertebe kat edebilmek için aczini ve fakrını hissedecek, sürekli olarak Rabbine sığınacak ve Ondan medet dileyecektir. Duadan geri durmayacak, huzuru yakalamaya çalışacaktır. Bunlar ise başta nefis ve şeytan olmak üzere, dünya hayatında insanı, medet dilemeye ve sığınmaya zütüren her türlü musibet, hastalık, çaresizlik ve sıkıntılarla mümkün.

    Çaresizlik içinde kalıp Rabbine sığınan ruhlar, bu dünya imtihanını kazanma noktasında müsbet bir puan almış oluyorlar. Ama, refah, sıhhat ve saadet gibi tecellilerde insanoğlu, aczini anlamak yerine, bunlara meftun olup, kul olduğunu unutup, gaflete dalabiliyor.
    Konunun çok önemli bir yanı da şu: Marifetullah, yani Allah’ı tanıma denilince, bütün isim ve sıfatları dikkate almak gerekiyor; sadece cemalî isimleri değil.

    Allah, Rahman olduğu gibi Kahhar’dır da. izzeti tattıran da Odur zilleti çektiren de. Bu dünyada sadece cemalî isimler tecelli etse ve insan sadece bunlara muhatap olsa idi marifeti noksan kalırdı. Bu imtihan meydanında, insanoğlu Allah’ı hem celal, hem de cemal sıfatlarıyla tanımak durumunda. Ahirette ise, yollar ayrılacak. insanların bir kısmı ibadet, ihlas, salih amel ve güzel ahlâklarına mükâfat olarak, cennete girecek ve lütuf, kerem, ihsan gibi nice cemal tecellilerine, azamî ölçüde ve ebediyen muhatap olacaklar. Küfür ve şirk yolunu tutarak dalalet ve sefahate düşenler ise celal, izzet ve kahır tecellileriyle karşılaşacaklar. Böylece, ahiret yurdunda, Allah’ın hem cemalî hem de celalî isimleri en ileri mânâda tecelli etmiş olacak.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 23.
    0
    bu kadar yüklenmeyin lan adama
    ···
  14. 22.
    0
    oha amk kopi pest yapmadan adam gibi tek tek soraydın ekşiden çalıp gelme
    ···
  15. 21.
    0
    şu soruma adam akıllı cevap ver. kime sorsam adam akıllı cevap veremedi geveleyi durdu

    allah madem ileride ne olacağını biliyor biz niye cehenneme gidiyoruz amk zaten ne olacağımız belli.
    yada bizim seçme şansımız varsa kaderimizi kendimiz belirliyosak allah kuranda yazdığı gibi muhteşem değil ve herşeyi bilemezmi ?

    bunlara cevap ver ?
    ···
  16. 20.
    0
    19- alâk suresi 2. ayeti şöyledir; “o insanı alâktan(kan pıhtısı) yarattı.”. necm suresi 32. ayette ise “... o sizi topraktan yarattığı zaman da, …” cümlesi geçmektedir. abese suresinin 17,18 ve 19. ayetleri sırasıyla şöyledir; “17- o kahrolası insan, o ne nankör şey! 18- o yaratan, onu hangi şeyden yarattı? 19- onu bir damla sudan yarattı, sonra da onu biçimlendirdi.”, murselat suresi 20. ayet şöyledir; “biz sizi değersiz bir sudan yaratmadık mı?”, furkan suresi 54. ayet şöyledir; “o, sudan bir insan yaratan, onu soy sopla (devam eden bir düzene) koyandır. rabbinin her şeye gücü yeter.”, meryem suresi 67. ayet şöyledir; “o insan, daha önce hiçbir şey değilken, bizim kendisini yarattığımızı düşünmez mi?”, enam suresi 2. ayet şöyledir; “o, sizi topraktan yaratan, sonra da bir süre belirleyendir. başka bir belirli süre de onun katındandır. sonra kalkıp (allah hakkında) hâlâ şüphe ediyorsunuz.”, secde suresi 7. ayet şöyledir; “o, yarattığı her şeyi güzel yapan, insanı yaratmaya topraktan başlayandır.”, rum suresi 20. ayet şöyledir; “onun (varlığının) delillerinden biri de sizi topraktan yaratmasıdır. sonra siz, (yeryüzünde) gezip dolaşan birer beşer oldunuz.”, nur suresi 45. ayet şöyledir; “allah, her hayvanı (her canlıyı) sudan yarattı. onlardan kimisi karnı üstünde sürünmektedir. onlardan kimisi iki ayakla yürümektedir. yine onlardan kimisi dört ayakla yürümektedir. allah, ne dilerse yaratır. şüphesiz allah’ın her şeye gücü yeter.”, enbiya suresi 30. ayet şöyledir; “inkâr edenler, göklerin ve yerin bitişik olduğunu, sonra bizim onları ayırdığımızı görmediler mi? biz, hayatı olan her şeyi sudan yarattık. hâlâ inanmıyorlar mı?” bu ayetlerin hangisi doğrudur? allah insanı hangi şeyden yaratmıştır?

    20- kadr suresi 1. ayette “o kur’an’ı, kadir gecesinde gerçekten biz indirdik.” yazmaktadır. kur’an-ı kerim bir gecede mi inmiştir, yoksa 23 yılda mı inmiştir? eğer kadr suresi 1. ayette yazan gibi bir gecede indiyse neden aynı zaman tebliğ edilmemiştir? ve neden hz.muhafazid kur’an’ı kitap haline getirmemiştir? kur’an bir gecede indiyse 23 yıl içerisinde hz. muhafazid’in karşılaştığı olaylardan sonra inen ayetler nedir? kur’an bir gecede indiyse neden hz. muhafazid’ e bir süre vahiy gelmemesinden sonra müşriklerin hz. muhafazid’e “rabbin seni unuttu mu? yanlız mı bıraktı?” gibi sözlerinin ardından duha suresi 3. ayet olan “rabbin seni terk etmedi, darılmadı” ayeti indirilmiştir.

    21- ilk olarak büruc suresi 21-22. ayetlerde ve daha sonra kur’an’ın birçok yerinde geçen “levh-i mahfuz” kur’an-ı kerim’e göre kainatta olmuş veya olacak olan her şeyin ekgibsiz olarak yazılı olduğu allah katında bir kitaptır. bu kitapta şu an bu yazıyı okuduğunuz dahi yazmaktadır, siz daha doğmadan önce yazılmıştır. enam suresi 59. ayet’e göre bir yaprağın yere düşüşü dahi bu kitapta yazılıdır. buna göre; önünde içki şişesi duran bir insan düşünelim, bu kişi içkiyi içip içmeyeceğine henüz karar vermemiş, yani içip içmeyeceğini kendisi bilmiyor, ancak levh-i mahfuz da onun içkiyi içip içmeyeceği çoktan yazılı bile, bu durumda bu kişi içkiyi içerse günaha girmiş oluyor, ama daha o doğmadan çok önce o içkiyi içeceği levh-i mahfuz da yazılı, bu kişinin levh-i mahfuz da yazılı olanın dışında hareket etmesi imkansız, bu sebeple bu kişi neden cezalandırılır? bu kişi sadece allah’ın kainatta onun için yazdığı rolü oynuyor, aksini yapması mümkün değil, allah bu kişiyi kendi yazdığı rolü oynadığı için neden cezalandırıyor?

    22- bir üst soruda bahsedilen “levh-i mahfuz” ne için vardır? allah unutacağı için mi yapacaklarını bir kitaba yazmıştır? unutmak insanlara mahsus değil midir? allah neden bir kitaba ihtiyaç duyar?

    23- karia suresinde kıyamet günü anlatılmaktadır 6,7,8 ve 9. ayetler şöyledir; “6-7- işte o zaman, tartısı ağır basan kimse var ya, o hoşnut bir hayattadır. 8-9- tartısı hafif gelen kimse var ya, onun anası, varacağı yer, hâviyedir.(kızışmış ateş)” bu ayetlere göre hesap gününde günahları ağır gelen cehenneme, sevapları ağır gelen ise cennete gidecektir. islama göre günah işleyen bir kişi bu günahlarının cezasını ahirette çekmeyecek midir? sevapları günahlarından çok olursa diğer cezalarını çekmeden doğrudan cennete mi gidecektir? ve günahları çok olan inanan bir kişi cehennemde günahlarının cezasını çektikten sonra cennete girmeyecek midir? hesap gününde ya cennet ya cehennem mi vardır?

    tek tek açıklarsan mutlu olurum
    Tümünü Göster
    ···
  17. 19.
    0
    @15 pekala,farklı sorayım o zaman
    bu resim sana ne anlatıyor http://imgim.com/4385incin2391009.jpg
    ya da kabe'yi tavaf edip ona el sürmenin manası nedir.aynı şeyi putperestler de yapıyordu zaten
    ···
  18. 18.
    0
    11- müddessir suresi 31. ayette ve fatır suresi 8. ayette geçen “allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de doğru yola getirir.” sözü ne anlama gelmektedir? allah dilediğini şaşırtırsa, şaşırmış olanlar neden cehennemde cezalandırılırlar? allah dilediğini doğru yola getirirse doğru yola gelenler neden cennet ile ödüllendirilirler? kimin şaşırıp kimin doğru yola geleceğine allah karar veriyorsa hesap günü nedendir?

    12- fatiha suresi şu şekildedir; “1- rahman ve rahim olan allah’ın adıyla 2,3,4- hamd, âlemlerin rabbi, rahman ve rahîm, ödül ve ceza gününün sahibi olan allah’ındır. 5- yâ rab! kulluğu sadece sana ederiz, yardımı sadece senden dileriz. 6- bizi doğru yola ulaştır, 7- kendilerine gazap edilenlerin ve sapıtanların değil, nimet verdiğin mutluların yoluna.” burada görüldüğü kadarıyla surenin başında “de ki!”, “onlara söyle” ya da “bana şöyle dua edin” gibi bir cümle yoktur, kur’an-ı kerim allah kelamıysa, peygamberin değil sadece allah’ın sözlerinden oluşuyorsa, allah burada kime seslenmektedir? allah kime “bizi doğru yola ulaştır.” demektedir?

    13- tebbet suresinde ebu leheb e lanet edilmektedir, onun cehenneme gideceği allah tarafından belirtilmiştir. neden hesap günü gelmeden ebu leheb’in cehenneme gideceği belli edilmiştir? insanlar hesap gününde sorgulanıp ona göre cennete veya cehenneme gönderilmeyecekler midir? ebu leheb ve karısına neden böyle bir istisna yapılmıştır? eğer ebu leheb sonradan tövbe edip islama dönseydi allah onu affetmez miydi? allah bağışlayıcı değil midir? biz aciz insanoğlunun hata yapabileceğini, ilk baştan bir dini kabul edemeyebileceğini bilmemekte midir? allah ebu leheb’in ölene kadar islamı kabul etmeyeceğini bildiği için ona cehennem haberini verdiyse, yani allah onun islamı kabul etmeyeceğini başından beri biliyorsa neden yaratmıştır? allah ebu lehebi ve karısını doğrudan cehennemde yakmak için mi yaratmıştır?

    14- tebbet suresi 4. ve 5. ayetler şöyledir; “karısı da gerdanında fitilli bir iple odun hamalı olarak (cehenneme girecek.)” bu ayetlerde görüldüğü üzere cehennemdeki ateşin odun ateşi olduğu anlaşılmaktadır. ancak bakara suresi 24. ayette ise cehennemin yakıtının insanlar ve taşlar olduğu bildirilmektedir. bunların hangisi doğrudur?
    (dassak deyilim ben ?, 20.07.2013 18:59)

    15- tekvîr suresi 2. ayette kıyamet vaktinde yıldızların döküleceği bildirilmektedir. yıldızların dünya üzerine düşmesi nasıl mümkün olabilir? dünya yıldızlara göre küçük bir cisimdir ve olası bir düşme dünya üzerinde değil, dünyanın çekim alanına girdiği yıldız üzerinde gerçekleşebilir. ve gene dünya üzerine kaç tane yıldız düşebilir? yoksa yıldızların dünyadan kat kat daha büyük oldukları bilinmemekte midir?

    17- inşirah suresinin ilk 3 ayeti şu şekildedir; “1- senin (mutluluğun) için göğsünü açıp genişletmedik mi? 2- senden o yükünü indirmedik mi? 3- o, senin belini bükmüştü.” islam alimlerine göre hz. muhafazid’in mucizelerinden birisi de “şakk-ı sadr” yani “göğüs açma” olayıdır.(kaynak: http://www.diyanet.gov.tr ... oku.asp?sayfa=7&yid=1 )

    hz. muhafazid’in kalbinin ameliyatla açılarak içindeki maddî ve manevî pisliklerin çıkarıldığını ve bunların yerine yüksek faziletlerin konduğunu dile getiren rivayetlerin, olayın farklı zaman ve yerlerde gerçekleştiğini ifade eden dört ayrı varyasyonu vardır:

    birinci ameliyat, hz. muhafazid henüz bebekken süt annesi halime'nin yanında yapılmıştır. rivayete göre hz. muhafazid o sırada bir süt çocuğu olmasına rağmen seneler sonra bu ameliyatı hatırlamış ve şöyle anlatmıştır: "çocuktum, arkadaşlarımla bir derede oynuyorduk. üç kişi geldi, yanlarında bir altın leğen vardı, içi karla doluydu. beni arkadaşlarımın arasından aldılar. birisi beni yanım üstüne yatırdı, karnımı yardı. ben bakıp duruyordum, hiç acı duymadım. karnımdan bağırsaklarımı çıkarıp leğende yıkadı, yine karnıma koydu. öteki gelip kalbimi dışarı çıkardı, kalbimin içinden pıhtılaşmış bir kara kan parçasını çıkarıp attı, sonra nurdan bir mühür çıkarıp kalbimi mühürledi, sonra kalbim peygamberlik ve hikmet nuruyla doldu, sonra kalbimi yerine koydu. üçüncüsü ise karnımın yarılan yerini sıvazlayıp yaramı iyileştirdi.” (kaynak: mevahibü'l-ledünniye kitabı)

    ikinci ameliyat, hz. muhafazid on yaşındayken yapılmıştır. bu ameliyat hakkındaki rivayet, ebû hüreyre kaynaklıdır. buna göre hadise şöyle olmuştur: hz. muhafazid on yaşından birkaç ay almışken yolu çöle düşmüş. başının üstünde (gökte) iki adam konuşuyorlarmış. birisi diğerine "bu, o mu?" diye kendisini göstermiş. öbürü: "evet, bu o" demiş. sonra hz. muhafazid’i yatırıp kansız ve acısız ameliyatı gerçekleştirmişler. kalbinden "kin" ve "kıskançlığı" çıkarıp "merhamet" ve "şefkat"i koymuşlar. (kaynak: ebû hüreyre)

    üçüncü ameliyatın hira mağarasında yapılmış olduğu rivayet edilmiştir. bunlara göre mi’rac gecesi isra yolculuğu öncesinde mescid-i haram’a gelen hz. muhafazid, burada cebrail’in göğsünü yarıp kalbini zemzemle yıkadığını bildirmiştir.

    dördüncü ameliyat ise göğüs yarılmasının cismani mânâda ele alınmasını gösteren en kuvvetli rivayetle gündeme gelmiştir. kaynağı mirac gecesiyle ilgili olarak buhârî, müslim, tirmizî ve nesaî'de katade'den rivayet edilen şu hadistir; demiştir ki: bize enes b. malik anlattı. ona da malik b. sa'saa anlatmış. efendimiz (s.a.v.) buyurmuş ki: "ben beyt'in yanında uyur uyanık arası bir halde iken içinde zemzem suyu bir altın tasla bana gelindi de göğsüm şuraya ve şuraya kadar yarıldı". katade demiş ki: enes'e ne kastediyor dedim: "karnımın aşağısına kadar dedi". buyurdu ki: “derken kalbim çıkarıldı da zemzem suyu ile yıkandı, sonra tekrar yerine kondu, sonra iman ve hikmet dolduruldu, sonra burak getirildi. onun üzerinde cebrail (a.s) ile beraber gittim, ta dünya semasına vardık... "

    yukarıdaki rivayetleri inşirah suresi’nin ilk 3 ayeti doğrulamaktadır. hz.muhafazid’in kalbi pis midir ki temizlenmeye gerek duyulmuştur? ve bu olay neden 4 kez tekrarlanmıştır? her seferinde hz. muhafazid’in kalbi tekrar pislenmiş de mi temizlenme ihtiyacı duyulmuştur? hz. muhafazid’in kalbinin temizlenmesi için illaki göğsünün açılması ve su ile yıkanması mı gerekir? allah’ın “ol!” demesi yeterli değil midir? ve kötü fikirler kalp de mi oluşur yoksa beyinde mi oluşur? temizlenmesi gereken yer kalp midir yoksa beyin midir? insan kalbiyle mi düşünür?(not: 17. yüzyıla kadar beynin işlevi bilinmiyordu, düşünme organı kalp olarak biliniyordu.)

    18- kafirun suresi’nin 6. ayeti şöyledir; “sizin dininiz size, benim dinim bana.” bu ayet ne anlama gelmektedir? allah hz. muhafazid’e artık diğer kullarını islama davet etmemesini mi söylemiştir? yoksa “sizin dininiz” diye bahsedilen dinler de hak dinler midir? “siz kendi dininizde kalın, islama geçmenize gerek yok” mu denmek istenmiştir? günümüzde kur’an-ı kerim’i okuyan bir kişi bu ayetten ne anlamalıdır?

    tek tek açıklarsan mutlu olurum
    Tümünü Göster
    ···
  19. 17.
    +2
    1- neden ayetler iniş sırasına göre yazılmamıştır? allah yanlış mı göndermiş de hz.muhafazid sırasını tekrar düzenletmiştir? ve söylendiği gibi sırasını hz.muhafazid belirlediyse neden hz.muhafazid zamanında ciltlenmemiştir?

    2- kur’an-ı kerim neden 23 yılda indirilmiştir? allah’ın insanlığa göndereceği kitabı hazırlaması 23 yılını mı almıştır?

    3- kur’an-ı kerim neden hz.muhafazid öldükten sonra ciltlenmiştir? allah tüm insanlığa gönderdiği yüce kitabı neden gönderdiği peygamberine ciltletmemiştir?

    4- tin suresi 4. ayet şöyledir; “biz insanı en güzel biçimde yarattık.” peki allah insanı olabilecek en güzel şekilde yaratmışken müslümanlar neden sünnet olur? allah erkekleri kusurlu mu yaratmıştır da sonradan düzeltme yapılması gerekmiştir? bu durumda sünnet olmak allah’a karşı gelmek değil midir?

    5- alâk suresi 1. ayetteki “oku!” emriyle kastedilen nedir? kur’an-ı kerim ayetleri yazılı olarak mı indirilmiştir? ayetler yazılı olarak indirildiyse hz.muhafazid’e söylenen “oku!” emri neden kur’an-ı kerim’e eklenmiştir? ve gene ayetler yazılı olarak indirildiyse neden 23 yılda indirilmiştir?

    6- alâk suresi 2. ayette “o insanı alâktan yarattı” yazmaktadır. alâk kelimesinin o dönemdeki en sık kullanılan ve bilinen anlamı “kan pıhtısı”dır. günümüzde insanın kan pıhtısından oluşmadığı bilinen bir şeydir. alâk kelimesi bilmediğimiz başka anlamlara mı gelmektedir? ve eğer öyleyse neden dolaylı yönden yazılmıştır? allah gönderdiği kitabı anlamamızı zorlaştırmakta mıdır? (ek bilgi: “musevilik'de insanın bir kan pıhtısından oluştuğu söylenir ki bunun kökeni de eski mısır'a kadar gider. eski mısır'da kadınlar hamilelik döneminde adet olmadıkları için, akmayan kanın, rahimde biriktiği, pıhtılaştığı ve insanın bu pıhtılaşmış kandan olduğuna inanılırdı.”kaynak: (bkz: #20409281))

    7- alâk suresi 10. ayet’e göre kur-an ayetleri inmeye başlamadan önce hz.muhafazid namaz kılıyormuş, şimdiki kılınan namazlarda kur-an dan sureler okunuyor, hatta “fatihasız namaz olmaz.” diye hadisler var ancak o zaman daha fatiha suresi indirilmemişti. (kaynak: http://www.islam-tr.net/� ... namazi-yoktur-hadisi.html ) hz.muhafazid’in kıldığı namazla şimdiki kılınan namaz farklı mı? allah tarafından hz.muhafazid e öğretilen namaz aynı namaz değil mi? eğer aynı namaz değil ise bugün kıldığımız namazı bize kim öğretti? hz.muhafazidden başka allahtan vahiy alan mı var?

    8- alâk suresi 14. ayette ebu cehil hakkında “o allah’ın gördüğünü bilmiyor mu?” yazmaktadır, ancak alâk suresi kur’an-ı kerim’in ilk suresi olduğu için daha hz.muhafazid e insanlara allah’ın varlığını tebliğ etmesi emredilmemiştir. islamı insanlara tebliğ etmesi ancak peygamberliğinin 4. yılında emredilmiştir.(kaynak: http://www.diyanet.gov.tr ... ku.asp?sayfa=12&yid=1 ) ebu cehil allah’ın varlığını ve yaptıklarını gördüğünü nereden bilebilir?

    9- alâk suresi 17. ve 18. ayetler şöyledir; “17- o zaman çağırsın o kurultayını, meclisini! 18- biz çağıracağız zebanileri.” allah’ın ebu cehil ve meclisini yenmesi için zebanilere mi ihtiyacı vardır? allah’ın “ol!” demesi yeterli değil midir ki allah ebu cehil’i biz zebanileri çağıracağız diye tehdit etmektedir?

    10- alâk suresi ve ardından gelen kalem suresi sürekli ebu cehil’e lanetler yağdırmaktadır. allah neden kendi yarattığı ebu cehil’e bu kadar kin gütmektedir? insanlığa gönderdiği ilk sözleri neden bu kişiye ayırmıştır?

    tek tek açıklarsan mutlu olurum
    Tümünü Göster
    ···
  20. 16.
    0
    @1 sünnetçi
    ···