-
1.
+2Hey Henry!
Kaç yıldır ayrıyız dostum? Ah, eski günleri ben de özledim.
Ne dersin buluşalım mı?
Eski çalıştığımız yere gel sana göstereceklerim var.
En iyi dostun : Joey
-
2.
0Vau güzel koll
-
3.
+1Ah, hadi bakalım Joey neler göstereceksin.
Çalıştığımız yere tekrar gelmek anıların tekrar gözümde canlanmasını sağladı. Kapıdan içeri adım atar atmaz mekanın ağırlığını hissettim. ileride bir projeksiyon çalışıyordu. Sersem Joey bunu da mı açık unuttun. Faturalar pahalıya patlıyor olmalı. Projeksiyonu kapatmaya gittim. Yaklaştığımda ise ana çizdiğimiz ana karakterimizi gördüm. Ah, Bendy. Hiç değişmemişsin eski dostum. Projeksiyonu kapattıktan sonra mekan iyice puslandı. Aydınlatma olarak mum kullanıldığını fark ettim. Tanrım Joey, faturayı yine mi ödemedin. Solda çizim atöylesi vardı. En başta benim masam. Az mı zaman geçirdim bu masada. Belki çizgi film yapmak kötü bir fikirdi ama burda geçirdiğim her saniyeden zevk aldığımı belirtmeliyim. Benden sonra bir sürü insan işe almış Joey. Burdaki çizim masalarının sayısı artmış çünkü. Girişe geri döndüm. Sağ tarafta bir yol daha vardı. Ben varken daha küçüktü burası, Joey neler karıştırıyorsun dostum... Yolda 2 ayrım çıktı, tabelada sağ tarafta Mürekkep Makinesi olduğunu gösteriyordu. Sağ tarafa gittim çünkü Mürekkep Makinesini merak ediyordum. Kolon devrilmiş buraya Joey sanırsam artık burayı idare etmiyordu. Sahi Joey nerdeydi? Balkona benzer bir yerde durdum. Sağ tarafta büyük bir bil yatağı ve bir şalter vardı. Solumda ise bir sandık ve raf vardı. Sandığın içinde 1 büyük pil 1 de dişli çıktı. Rafta büyük pillerden bir tane daha vardı. Pilleri pil yatağına yerleştirdikten sonra şalteri indirdim. Mekanizmalar çalışmaya başladı, takırdamalar artmaya, zincirler bir aşağı bir yukarı hareket ediyordu. Balkonun karşısındaki büyük odanın ortasında kocaman bir boşluk vardı. O boşluğun içinden makine bütün ihtişamıyla yukarı çıktı. Büyüleyiciydi. Çok büyüktü. Mürekkep Makinesi buydu demek ki. Joey neden böyle birşeye ihtiyaç duydu ki? -
4.
0Kesinlikle tutmali rez
Not: Başarılı gidiyor... -
5.
0Oyunu oynamadım ama devdıbını beklerim
-
-
1.
0reis oynama zaten. görmek istiyosan youtube'da videolarını izleyebilirsin. 26 liraya değmez ben aldım hani ondan biliyorum
-
1.
-
6.
+1Aklımdaki deli sorularla cebelleşirken arkadan bir ses geldi. Oralı olmadım hiç, çünkü dikkatimi bu devasa makineden başka hiçbir şey çekemezdi. Fazla büyüktü. Fark ettim ki makine çalışmıyordu. Sadece onu kaldıran mekanizmayı çalıştırmıştım. Geriye dönüp ne kaçırmışım bakmalıydım. Soldaki koridora geri döndüm. Açılmayan kepenk açılmıştı. Kepenkin hemen karşısında ışığı yanan bir oda vardı. Kapının altındaki küçük boşluktan ışığın dışarı taştığını görebiliyordum. Kapıya doğru yaklaştım, ilk açmaya çalıştığımda kilitliydi çünkü. Kapıya bir veya iki adım kala ışık birden kapandı. Duraksadım, mumla aydınlatılan bu yerde sadece bu odanın ışığı yanıyordu. O da birdenbire kapandı. içeride biri mi vardı? Yoksa son kalan jeneratör de yakıtını mı bitirdi? Kapıyı açmam gerektiğini fark ettim. Çünkü bütün bu soruların cevabı kapıyı açınca ortaya çıkacaktı. Yavaşça kapıyı araladım, içeride kimse olmadığını fark edince kapıyı tamamen açtım. Karşımda bir çalışma masası vardı. Üstünde çerçevelettirilmiş bir nota resmi vardı. Masanın üstünde bir radyo ve birkaç kalem duruyordu. Görülmeye değer birşey yoktu anlaşılan. Açılan kepenke doğru gitmeye karar verdim. içeri girdiğimde yine iki yol vardı. Sol koridor daha uzun olduğu için oraya gitmeye karar verdim. Koridorun sonunda sinema salonuna benzer bir yer vardı. Maskotumuz Bendy'nin bir oyuncağını buldum. Yanıma aldım nerde kullanacağım belli olmazdı. Projektör çalışıyordu ama herhangi bir görüntü yansımıyordu. Sandalyelerin arkasında bir yer vardı, bir vana. 'Mürekkep Basıncı' yazıyordu hemen altında. Buna ihtiyacım olmayacağını düşündüm. Odada bakılmadık yer bırakmayınca girmediğim yola girmeye karar verdim. Yol yine iki odaya ayrıldı. Soldaki oda dikkatimi çekti, fazlasıyla hem de...
-
7.
+1Aman tanrım,
Joey sen ne yaptın böyle? Karşımda köpek maskotumuz Boris duruyordu. içi deşilmiş halde duruyordu. Göğüs kafesinin içinde ingiliz anahtarı vardı. Bu manzaraya hiç bakmadan etrafı incelemeye başladım. Duvara mürekkeple:
Şimdi Kim Gülüyor?
yazılmıştı. Besbelli bunu Joey yazmamıştı. Burda birşeyler kesinlikle yanlış gidiyordu. Anlamak için etrafı araştırmalıydım. Joey'nin başına birşey gelmiş olabilir. Sağdaki odaya girdim, odanın sağında ve solunda olmak üzere 3'er sütun vardı. Hemen ilerde ise Mürekkep Makinesini çalıştırmak için kullanılan şalter vardı. Sütunlar tam bir sütun değildi. Sergilerde kullanılan resimleri veya mücevherleri muhafaza etmek için kullanılan sütunlara benziyorlardı. Üstlerine bir eşya koymak için yapıldıkları ortadaydı. Her sütunun arkasında bir resim vardı. Bendy oyuncağı, dişli, nota, ingiliz anahtarı, kitap, mürekkep kavanozu bütün resimlerdi. Görünüşe bakılırsa hepsini tek tek bulmalıydım. Oyuncak zaten bendeydi. Oyuncağı yerine koydum, sütun yere doğru birkaç santim çöktü. geri kalanları bulmalıydım. -
8.
0bugünlük bu kadar mürekkep yeter yarın akşam devam ederiz. tabii okuyan olursa.
-
9.
0Güzel gidiyor da biraz fazla ara verdik sanki. Seri seri atsan daha çok ilgi çekerdi
-
-
1.
0fırsat olsa 20 entry ard arda ama
-
1.
-
10.
+1Nota! Notanın nerde olduğunu hatırlıyorum. Işığı bir anda kapanan kapıdaydı. Çerçeveyi mi söküp zütürecektim? Hayır masayla duvarın arasına sıkışmış bir plak var, odur büyük ihtimal. Plağı yanıma aldım. Sırada dişli var. Onu da Mürekkep Makinesini günyüzüne çıkardığım odada görmüştüm. Sandığın içindeydi. Sandığın içinden dişliyi aldım. Sırada kitap vardı. Koridorun ortasındaki kapı açılıyordu. Açtığımda aşağı doğru inen merdivenler vardı. Tanrıya şükür kısa merdivenlerdi, ayrıca ortalık aydınlıktı. Aşağı indim, burada bir sürü kitap vardı. acaba özel bir kitap mı koymalıydım yoksa normal bir kitap mı? özel kitabı seçtim. burdaki tüm kitapların kapağı beyaz ve üzerinde hiç bir harf yoktu. bir kitap hariç. siyah kapağı olan bir kitap, üzerinde Yaşamın ilüzyonu yazıyordu. yanıma aldım kitabı okumayı çok isterdim ama harcayacak vaktim yoktu. ingiliz anahtarı nerdeydi? ooh, tamam. dünyanın en iğrenç yerinde saklı. borisin açılmış göğüs kafesinde...
ingiliz anahtarı da tamam. geriye mürekkep kavanozu kaldı. çalışma odalarından birinde olduğuna eminim. herşey tamam.
bütün eşyaları tek tek sütunlara yerleştirdim. şalteri indirdim veeee... hiçbirşey olmadı. çünkü düşük basınç diyordu. gidip o odadaki vanayı çevirmem lazım. odaya girmeme bir adım kala projeksiyon çalışmaya başladı. korkudan yüreğim ağzıma geldi. şu makineyi çalıştırıp Joeyi bulup gitmem lazım. biraz daha kalırsam aklımı kaçıracağım çünkü. vanayı çevirip basıncı arttırdım. şalteri bir daha indirmem lazımdı. gidip şalteri indirdim. sonunda çalıştı. gidip bakmam lazım. gözümle görmeden inanmam çünkü.
evvet Joey bakalım senin makine ne işe yarıy-
ne? kapı, bloklanmış mı ?
nası lan!