/i/Kitap

kitap sever, seviyeyi yükseltmeye niyetli panpaların paylaşımlarda bulunduğu altincidir
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +2
    Mümin Sekman'ın "Her şey seninle başlar." isimli kişisel gelişim kitabını sizler için sayfa sayfa buraya yazacağım.

    “Dünyada değişiklik yapmakta başarılı olanlar, işe kendilerinden başlayanlardır. ”
    Bernard Shaw

    Giriş: Balık Tutup Vermek mi, Balık Tutmayı Öğretmek mi?

    Ünlü bir bilgeye (Eflatun), insanoğlunun en şaşırtan davranışlarını sordular. Şöyle Cevapladı:

    • insanoğlu çocukluktan sıkılır, büyümek için acele eder, sonra da çocukluğunu özler!
    • Önce para kazanmak için sağlığını harcar, sonra da yitirdiği sağlığını geri kazanmak için parasını!
    • Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar, sonra da hiç yaşamamış gibi ölür!
    • Hayata hazırlanmaya o kadar zaman harcar ki, hayatını yaşamaya vakti kalmaz.
    • Yarınını o denli düşünür ki, bugünün elinden kayıp gittiğini fark etmez bile. Oysa hayat geçmişte ya da gelecekte değil, şimdiki zamanda yaşanır.
    ···
  1. 2.
    0
    Hoşuma gitmeyen bir kitap türü ama hoş olabilir belki
    ···
  2. 3.
    0
    Okul hayatında 'hayat bilgisi' dersi gördüğümüz halde, hayat okulunda ezberimiz neden karışıyor? Çünkü okullar bizi hayata değil, sınavlara hazırlıyor. Bu yüzden okul hayatı ile hayat okulu arasındaki farklardan yaşam şaşkını oluyoruz.
    1. Okul hayatında sınavlar önceden haber verilerek yapılır ve notumuz yüzümüze söylenirdi. Oysa hayat okulunda insanlar bizi habersizce 'sınava çekiyor' ve yargılarını genellikle içlerinde tutuyorlar. 2. Okul hayatında anlatılmayan konudan soru sorulmazdı, hayat okulunda soru çıkabilecek her konuyu bilmemiz bekleniyor. 3. Okul hayatında notumuz 'objektif rakamlarla karnemize yazılırdı, oysa hayat okulunda sübjektif kanaatlerle 'notumuz' veriliyor. 4. Okul hayatında soruların tek doğru cevabı vardı, hayat okulunda kişiye göre değişen doğru cevapları bilmemiz gerekiyor. 5. Okul hayatında bulunduğumuz sınıftan daha aşağıya düşmezdik, hayat okulunda 'sınıftan düşmek' mümkün! 6. Okul hayatında önce dersimizi öğrenir sonra sınava girerdik, hayat okulunda önce sınava çekilip sonra 'dersimizi alıyoruz!' 7. Okul hayatında tek dersten sınıfta kalanlara 'bir ek sınav hakkı' daha verilirdi, hayat okulunda bir fırsatı kaçırıp son vagona atlayamayanlar için 'tek fırsat hakkı' yok.
    Hayatın kullanma kılavuzunu yanımıza almadan geliyoruz hayata. Nasıl yaşayacağımızı yaşarken öğreniyoruz. Yaşamak istediğimiz hayat, yaşadığımız hayat ve yaşamamız istenen hayatın iç açılarının toplamından 'ortaya karışık' bir hayat çıkarıyoruz kendimize. Peki ana kumanda masasına bir uçağın pilot kabini kadar yabancı olduğumuz bu hayattan istediklerimizi ne kadar alabiliyoruz?
    ···
  3. 4.
    0
    Neden 'isteyen' herkes başarılı olamıyor?
    Ne zaman kalabalık bir gruba konuşma yapsam hemen sorarım: "Kimler başarılı olmak istiyor?" Katılımcıların % 99'u "ben" anlamında ellerini kaldırır. Gülümseyerek teşekkür ederim. Ardından ikinci soru gelir: "Peki sizce insanların yüzde kaçı başarılı, mutlu ve yaşadığı hayattan memnun? Yüzde kaçı hayal ettiği hayatı yaşıyor7" Gelen cevap: "% 5 ile % 10 arasında!" Yaş, eğitim, cinsiyet fark etmeksizin aynı soru üç aşağı beş yukarı aynı cevabı getiriyor. Ne ilginç bir sonuç değil mi? Bu kadar çok insanın istediği, bu kadar az insanın elde edebildiği başka ne var dünyada? Sosyal başarı, maraton yarışlarına benzer. Yarışın başında 100 kişinin 99'u kazanmak istediğini söyler, yarışın sonunda 10 kişi kalır. Peki kaybeden % 90'lık kesim nereye takılıyor? Neden 'isteyen' herkes başarılı olamıyor? Dünyada daha çok başarılı insana yer ve talep varken, neden bu kadar az 'başarılı' insan var? Bu sorulara bulduğum cevaplar beni bu kitabı yazmaya zorladı. Daha fazla başarılı olmak istemeniz sizi bu kitaba getirdi. Başarıyla randevunuza hoş geldiniz!
    ···
  4. 5.
    0
    insanları başarısızlık bölgesinde durduran ne?

    Yıllar önce bir gün, bir tatil köyünde seminer için konuşma sıramın gelmesini bekliyordum. Birden aklıma bir soru geldi. insanların çoğu başarısızdı, mutsuzdu, yaşadığı hayattan memnun değildi ama bu durumu değiştirmeye dönük güçlü bir çaba içerisinde de değildi. Bu insanları durduran neydi? Seminer başlar başlamaz katılımcılara sordum: Hayatta başarılı olmak istiyor musunuz? Evet!

    Başarılı olmak için neler yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Evet! Bunları niçin yapmanız gerektiğini de biliyor musunuz? Evet! isterseniz nasıl yapabileceğinizi biliyor musunuz? Evet! Yapmamakla neler kaybettiğinizi biliyor musunuz? Evet! Yaparsanız neler kazanacağınızı biliyor musunuz? Evet! O halde sizi durduran ne!!! Dışarıdan ellerine kelepçe takan olmadığına göre, insanların içinde olup da ellerini kollarını bağlayan neydi? Bir süre sonra cevabı buldum: Atalet! Ataletin kelime anlamı 'eylemsizlik hali'dir. Bir insan bir işi yapması gerektiğini biliyor, niçin yapması gerektiğini biliyor, isterse nasıl yapabileceğini biliyor, yapmazsa ne kaybedeceğini biliyor, yaparsa ne kazanacağını biliyor ama yine de yapmıyorsa, o kişi atalet halinde yaşıyor demektir. Yaklaşık beş yıl araştırmalar yapıp ataleti yenmek hakkında Türkçe'deki ilk kitapları yazdım. Niçin ataleti yenmek bu kadar önemli? Çünkü rekabet üzerine kurulu yeni dünya düzeninde atalet halinde yaşayarak hayatta kalırak imkânsız. Ataleti Yenmek Dizisi' nin sloganı olan bir Afrika atasözü bu gerçeği mükemmel açıklar: "Afrika'da her sabah bir ceylan uyanır. En hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini, yoksa ona yem olup öleceğini bilir. Afrika'da her sabah bir aslan uyanır, en yavaş ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini, yoksa açlıktan öleceğini bilir. Aslan ya da ceylan olmanızın önemi yok, yeter ki her sabah kalktığınızda koşmanız gerektiğini bilin."
    ···
  5. 6.
    0
    Cam tavan sendromu

    Bu kitapta neyin peşindeyim? Atalet, insanların yapabilecekleri ve yapmaları gereken bir şeyi yapmamalarıydı. Peki insanların neyi yapabileceğine olan inancını belirleyen şey neydi? insanların hayal gücünün tavan yüksekliğini belirleyen nedir?

    Kişisel gelişim kitaplarında sıklıkla anlatılan bir 'pire deneyi' vardır. Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiği- ni görür. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama kafalarını tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, tekrar başlarını cama vururlar. Pireler camın pe olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çekerler. Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıpla(ya)mamayı öğrenirler. Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplar! Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiç cesaret edemezler. Kafalarım cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı ‘hayat dersi'ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkânları vardır ama kaçmazlar. Çünkü engel artık zi- hinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel (cam) kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel (burada ‘30 cm’den fazla zıplanamaz' inancı) varlığını sürdürmektedir. Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini göstermektedir. Bu pirelerin yaşadıklarına ‘cam tavan sendromu' denir. iş dünyasında, özellikle kariyer planlama konuşmalarında yaygın olarak kullanılan bir deyimdir bu. Bir insanın gelebileceğine inandığı en üst nokta, onun cam tavanıdır. Kendi hayatımızla o pirelerin hayatı arasında ne gibi benzerlikler var dersiniz? Sizin cam tavanınız ne kadar yüksek? Bu limiti kafanızı neye vura vura kendi kendinize koydunuz?

    Hepimizin bir cam tavam var. Cam tavanımız, yükseklere tırmanmaya çalışırken karşılaştığımız engeller, 'acı tecrübeler1 ve başarısızlıklardan öğrendiğimiz, bize neyi yapamayacağımızı gösteren tavan limitlerimizdir. Bu tavan limitlerimizi öğrenirken ne kadar acı çekmişsek, o limitlere o kadar sadık yaşarız. Hayatta gelebileceğinizi sandığınız en yüksek yer sizin cam tavanmızdır. Sizin iç üst limitinizdir. Cam tavanınız hayallerinizin tavan yüksekliğini gösterir. insan inandığına denktir. Yapabileceğini düşündüğü kadardır.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 7.
    0
    Sizin cam tavanınız ne kadar yüksek?

    Cam tavanınızın yüksekliğini şimdi tespit etmeye ne dersiniz? Soru basit: Hayatta yükselebileceğinizi sandığınız en üst nokta neresi? Varsayalım bir şirkette satış elemanısınız. Hayatta gelebileceğiniz en üst kariyer noktası neresidir? Borcu olmayıp ihtiyacı kadar kazanan bir satıcı olmak mı? Ekibin en çok ciro yapan üyesi olmak mı? O satış ekibinin yöneticisi olmak mı? Sektördeki en büyük şirketin en çok ciro yapan üyesi olmak mı? Ülkedeki en büyük şirketin CEO'su olmak mı? Sektördeki en büyük şirketin sahibi olmak mı? Ülkenin en zengin işadamı olmak mı? Asya'nın en büyük işadamı olmak mı? Dünyanın en zengin ilk 100 işadamından biri olmak mı? Uygarlık tarihinde gelmiş geçmiş en büyük servetin sahibi olmak mı? Kendinizi hangi lige layık görüyorsunuz? Hayatta gelebileceğiniz en iyi yerin neresi olduğunu düşünüyorsanız, orası sizin cam tavanmızdır. Ne ilginçtir ki, pirelerin ilk başta kaçabileceklerine inançları vardı ama imkânları yoktu. Sonra imkânları oldu ama bu defa kaçabileceklerine inanmıyorlardı. Hayatta da böyle değil midir? Yirmili yaşlarda hayallerimiz vardır imkânlarımız yoktur, kırklı yaşlarda maddi imkânlara kavuşuruz ama hayallerimizi unuturuz. Gençken iç engelimizi aşar, dış engele takılırız, zamanla dış engel ortadan kalkar, bu defa iç engellerimize takılırız. Meydan bulur, at bulamayız, at bulur meydan bulamayız!

    Özetle, başarısız başarı denemelerimiz hayal gücümüzü hadım ediyor. Yenilgilerimizden öğrendiklerimiz sınırlandırıyor bizi. 'Acı tecrübelerimiz' zamanla zihnimizdeki en büyük iç engelimiz oluyor. Bu deneyden mesai saati, maaş bordrosu, koltuk taksitleri, okul servis ücretleri arasında sıkışıp kalmış 'sanayi tipi Türk' hayatına çıkarılacak dersler nelerdir? Bu sorunun cevabı bu kitabın konusudur.
    ···
  7. 8.
    0
    Yaşadığın hayat yaşayabileceğin en iyi hayat değil!

    Nazım Hikmet'in 'en iyisini daha yaşamadık’ temalı ünlü bir şiiri vardır.
    "En güzel deniz, henüz gidilmemiş olanıdır. En güzel çocuk, henüz büyümedi. En güzel günlerimiz, henüz yaşamadıklarımız. Ve sana söylemek istediğim en güzel söz, Henüz söylememiş olduğum sözdür."

    Nazım bu şiiri sevgilisi Piraye için yazdı ama sizin için de geçerli. Hayatta gelebileceğiniz en iyi yerde misiniz? Hayır! Daha iyisini hak ettiğinize inanıyor musunuz? Evet! Yaptıklarınız yapabileceklerinizin en iyisi midir? Hayır! Aklınız daha başarılı işler yapmak için yeterli midir? Evet! Bir insan bugüne kadar yaptıklarından ibaret midir? Hayır! Bir Alman atasözü, "Hayatı olduğu gibi kabul etmeliyiz ama kabul edilebilir hale gelmesi için de çaba göstermeliyiz," der. insanlar ideallerindeki en iyi hayatı yaşama mücadelesinden nasıl vazgeçer? Ya da neden vazgeçer? idealimizdeki hayattan nasıl kopup sıradan hayatlara razı olduğumuzu ilginç bir örnekle anlatmak isterim.
    Hindistan'da yabani bir fil yavrusu yakalandığında kalın bir zincir ile kalın bir ağaca bağlanır. Yavru fil kaçmaya çalışır ama kaçamaz. Zamanla kaçma denemelerini bırakır. O ağaçtan hiçbir zaman kurtulamayacağına inanır. Esareti öğrenmiştir artık. Bu aşamada ayağındaki zinciri ağaçtan sökerek, bir odun parçasına bağlarlar. Yavru fil her yürüyüşünde o odunun peşinden geldiğini görünce, hâlâ o ağaca bağlı olduğunu ve hiçbir zaman bağlı olduğu ağaçtan kurtulamayacağını düşünerek kaçma girişiminde bulunmaz. Çevrede dolanır ama kaçmaz. Başlangıçta yavru filin kaçabileceğine inancı vardır ama kaçma imkânı yoktur. ikinci aşamada ise kaçma imkânı vardır ama kaçabileceğine olan inancını kaybetmiştir. Çaresizliği öğrenmiş, kaçmasının kendi ellerinde olduğuna inanmamıştır. Bu, öğrenilmiş çaresizliktir!
    ···
  8. 9.
    0
    Öğrenilmiş çaresizlik nedir?

    Öğrenilmiş çaresizlik, kişinin herhangi bir durumda çok sayıda başarısızlığa uğrayarak, bir şey yapsa da hiçbir şeyin değişmeyeceğini, olayların kendi kontrolünde olmadığını, o konuda bir daha asla başarıya ulaşamayacağını düşünüp, bir daha deneme cesaretini kaybetmesidir. Öğrenilmiş çaresizlik, geçmişteki acı deneyimlerden çıkarılan negatif şartlanmaların bugünkü davranışları belirlemesidir. Daha önceki denemelerde karşılaşılan başarısız sonuçları, kendini sınırlayacak şekilde yanlış yorumlamaktır. Öğrenilmiş çaresizlik hepimizin içinde az ya da çok vardır. Hepimiz bir şeyleri defalarca deniyor, yanılıyor, başaramıyoruz. Sonra bir daha yanılmamak için, bir daha denememeyi öğreniyoruz. Bu sırada şartlar değişiyor. Eğer denersek başarılı olabileceğimiz bir hale geliyor ama biz ezberlediğimiz gibi yaşamaya devam ediyoruz. Arazi değişiyor ama bizim zihin haritamız değişmiyor. Böylece başarısızlığı öğrenmiş oluyoruz.
    Öğrenilmiş çaresizlik ve atalet, insanın potansiyelini kendinden çalıyor. Düşlerimizi çürütüyor. Özgüvenimizi eritiyor, cesaretimizi kırıyor. Aslanı kediye çeviriyor. Kazanmayı değil, kaybetmeye katlanmayı öğretiyor. Öğrenilmiş çaresizlik ve atalet yüzünden başarısızlık bölgesini vatanımız, zirveleri gurbetimiz gibi görmeye başlıyoruz. içi- mizdekini söylemeyi değil, kendi kendimize söylenmeyi öğreniyoruz. Sorumluluk almak yerine suçlamaya (ç)alışıyoruz. Başarısızlıklarımızın sorumluluğunu dışımızda arıyoruz. Kendi ayaklan üzerinde durmayı ve kendi kendine yetebilmeyi beceremiyoruz.
    ···
  9. 10.
    0
    Kitabın çıkış noktası nedir?

    Bu kitabın başlangıç konulan, cam tavan sendromu, öğrenilmiş çaresizlik ve atalet halinde yaşamak. Bu üç kavramın ne olduğu, nasıl çalıştığı ve başa çıkmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Mesaj net: Çaresiz değilsin,'çaren sensin! Kitabın ikinci yarısı aşama aşama profesyonel başarı sürecini anlatıyor. Başarısızlık öğrenilmiştir. Başarılı olmak da öğrenilebilir. ikinci mesajımız: Her şey seninle başlar! Bu kitabın hakkınızda üç iyi niyeti var:
    1. niyeti, cam tavanınızı yükselterek hayatınızı 'bir beden' büyütmek. 2. niyeti, içinizdeki öğrenilmiş çaresizlik enkazım kaldırmak. 3. niyeti, ataletinizi yenip hayat amaçlarınızı gerçekleştir- mek'için harekete geçmenizi sağlamak.
    Sizin şimdiye kadar hayatta gelebileceğiniz en iyi yere gelmediğinizi düşünüyorum. Siz geldiğinizi düşünüyorsanız sorun değil, okurken fikriniz değişir! Yaşamak istediğiniz hayat ile yaşadığınız hayat arasında farklar olduğunu düşünüyorum. Sizin düşüncelerinizi yeniden düzenleyerek, yeni bazı şeyler öğrenerek, daha başarılı işler yapıp, daha yükseklerde yaşayabileceğinize inanıyorum. Eğer tahminlerim doğruysa, güzel bir 'birlikteliğin' başlangıcındayız!
    ···
  10. 11.
    0
    Bu kitap bir kendi kendine yetebilme kitabıdır. Kendi ayaklan üzerinde durmak, başkalarına bağımlı olmadan yaşamak isteyenler için yazılmıştır. Kendini aşmak, daha büyük yaşamak isteyenler için bir yol haritasıdır. Sloganımız: Hayatta ya tozu dumana katarsın ya da tozu dumanı yutarsın. Seçim senin! Kitapta önce neden insanların çoğunluğunun 'hayata tutunamayıp' başarısız olduğunu inceleyeceğiz. Sonra da bu durumun nasıl tersine çevrileceğini, iç ve dış engelleri aşma biçimlerini, başarılı olmanın nasıl öğrenilebileceğini göreceğiz. Çok sayıda örnekle, öğrenilmiş çaresizlik pgibolojisini tanımanızı sağlayacağız. Öğrenilmiş çaresizlik ve ataleti ne kadar iyi tanırsanız, onlardan o kadar hızlı kurtulabilirsiniz. Bu kitap onu okuduktan bir yıl sonra zirvede olacağınızı vaat etmiyor, ama en az iki kez okuduktan sonra kesinlikle aynı kişi olmayacağınızı taahhüt ediyor. Kitabı bitirdiğinizde, eminim okumaya başladığınız kişi olmayacak, olduğunuz yerde duramayacaksınız! Kitapta, bilgi ile bilgeliği, soru ile cevabı, düşündürmek ile öğretmeyi dengeli bir şekilde vermeye çalıştım. 'Öğrenilmiş çaresizlik' teorisini kuran ünlü profesör Martin Seligman'm görüşlerini de, "Bu benim meselem derin mesele!" diyen 'öğretilmiş çaresizliklerin efendisi' Müslüm Gürses'in şarkı sözlerini de inceledim. Evrensel gerçekler kadar yerel değerlerimizi de dikkate alarak analizler yaptım. Bilimsel araştırmalar kadar, bilgelik belgelerine de yer vermeye çalıştım. Nüvide Tulgar'ın 'Kendi Kutup Yıldızını Bul' adlı harika antolojisinden en güzel bilgelik öykülerini seçip aldım. Umuyorum, bu kitabım sizin kutup yıldızınız, hayat kılavuzunuz olur. Bu arada neden kılavuz kitaplar yazdığımı soracak olursanız, Bernard Shaw cevabı biliyor: "Bir işin nasıl yapılabileceğini biliyorken, bir başkasının yapamadığını görüp dilini tutmak imkânsızdır!"
    ···
  11. 12.
    0
    Balık tutup vermek mi, balık tutmayı öğretmek mi?

    Benim çocukluk kahramanım 'zenginden aldığını yoksula veren' garibanist kahraman Robin Hood idi. Üniversiteliyken bir gün kafamda Konfüçyüs'ün, "Yoksul bir gence gerçekten yardım etmek istiyorsanız ona balık tutup vermeyin, balık tutmasını öğretin. Balık vererek bir öğün, balık tutmasını öğreterek bir ömür karnını doyurabilirsiniz," bilgeliği ile Robin Hood ruhunu birleştirdim. Bana ilham veren üçüncü söz Dr. Feldenkrais'in, "Amacımız, imkânsızı mümkün, mümkünü kolay, kolayı da zarif ve zevkli yapmanın yollarını bulmaktır," özdeyişidir. Üniversite öğrencisiyken kendime bir misyon tasarladım. Başarılı insanların nasıl başarılı olduklarını inceleyecek, bunları anlaşılır ve uygulanabilir halde sistematize edecek, seminer ve kitap yoluyla başarılı olmak isteyenlere anlatacaktım. Dünyada 'varlık nedenim' bence buydu. Bunu yapmanın 'borcum' olduğunu düşünüyordum. Çünkü kaybedenlerin kazananlar üzerinde 'göz hakkı' olduğunu, başarılı insanların, başarmak isteyenlerle en azından bilgilerini paylaşmaları gerektiğine inanıyordum. Ayrıca bir mum başka bir mumu tutuşturmakla ateşinden bir şey kaybetmezdi. Bu kitap, bu ruha adanmıştır. Bu kitap üniversite öğrencisiyken tasarladığım bir projeydi. Bu kitabın içinde bu idealist genç ruhun yansımalarını bulacaksınız. 10 yıllık kişisel gelişim uzmanlığı kariyerimde bulduğum en kullanışlı fikirlerin özetini bu kitaba koydum. Başarısızlıktan kurtulma ve sürdürülebilir başarı için bilinmesi gerekenleri, en damıtılmış halde size ulaştırmaya çalıştım. Başarı serüveninize 'yol haritası' sunmak istedim. Bu kitabın ilk baskısını 100.000 adet yaptık. Böylece kendimizi bu bilgiyi çok sayıda insana ulaştırmaya mahkûm ettik. Çok uygun bir fiyatlandırmayla, herkesin bu bilgilere ulaşabilmesini sağlamaya çalıştık.
    Eğer bu kitabı beğenirseniz, çevrenizdekilere de okumalarını önererek ya da içindeki bilgileri hayata geçirip aldığınız sonuçların yaratacağı etkiyle daha çok insanın başarılı olmasını sağlayabilirsiniz.
    ···
  12. 13.
    0
    Bir kitap okudum hayatım gelişti!

    Bu kitaptan en yüksek düzeyde faydayı sağlamak için ne yapmalısınız?
    1. Kitabın iç bütünlüğünü anlamak ve parçalar ile bütün arasındaki ilişkiyi kurmak için başlandıktan sonra uzun aralar vermeden kısa sürede okunup bitirilmesi önerilir.
    2. Bu kitabı en az iki defa okumanız önerilir. 'Konsantre' fikirler sunulduğundan anlamanın ötesinde sindirmek için iki kez okumak gerekiyor. En azından ilk okumanızda altını çizdiğiniz yerleri ikinci kez dönüp okuyun. Bir kitabın altını üstünü çizerek okumanın iki yararı vardır. Birincisi daha sonraki okumalarınızda, işaretlerinizden birkaç yıl önceki zihin düzeyinizi ve eğilimlerinizi anlarsınız. ikincisi, tekrar ederken, sadece altı çizili yerleri okursunuz.
    3. Kitabı 'kullanarak' okumanız önerilir. Kitabı aktif bir şekilde okumalısınız. Sorulan soruları yazılı olarak cevaplamanız önerilir. Kendinize küçük bir 'kişisel gelişim günlüğü' açabilirsiniz.
    4. Stressiz, algılarınızın açık olduğu, dingin bir zihin durumunda okumanız önerilir. Hafta sonu sakinliğini tercih edebilirsiniz. Zihinsel stresten kurtulmak için, birkaç saat uyuduktan sonra okuyabilirsiniz.
    5. En çok başarılı olmasını istediğiniz üç kişiye bu kitabı okutmanız önerilir. Oluşturacağınız bu pozitif yaşam çevresi sizi de büyütecektir.
    ···
  13. 14.
    0
    Öğrenilmiş Başarısızlık: Kaybetmeyi Nasıl Öğreniriz?

    Bir köpekbalığı aç halde bir akvaryuma konulur. Balık akvaryumun her yerinde yüzebilmektedir. Avlayacağı bir şeyler aramaktadır. Sonra akvaryuma küçük bir balık konur. Köpekbalığı küçük balığı yemek için hemen harekete geçer. Çünkü açtır (motivasyon), küçük balığı yiyebileceğine inanmaktadır (özgüven) ve küçük balığı yemenin kendi ellerinde (kontrol) olduğunu düşünmektedir. Küçük balığı yemek için ilk saldırısında kafasını ne olduğunu algılayamadığı sert bir şeye çarparak şok geçirir. Çünkü bilim adamları küçük balık ile köpekbalığmm arasına cam bir bölme yerleştirerek onları ayırmışlardır! Köpekbalığı 'balık aklıyla' düşündüğünden camı görememekte ama kafasını çarptığında camı algılamaktadır.
    Sonra bir daha dener, yine kafasını cama çarpar. Bir daha dener, tekrar aynı şeyi yaşar. Ta- nımlayamadığı bir şey hedefine ulaşmasına 'engel' olmaktadır.
    ···
  14. 15.
    0
    Yaklaşık 48 saat sonra köpekbalığı küçük balığı yemek için uğraşmayı bırakır. Evrensel, 'Büyük balık küçük balığı yer,' kuralı işlememektedir. Büyük balık depresyona girmiş gibidir. Çaba harcamayı bırakmıştır. Çünkü ne yaparsa yapsın o küçük balığı yiyemeyeceğine inanmıştır, Deneyin ikinci aşamasına geçildiğinde araştırmacılar aradaki cam bölmeyi kaldırır. Artık köpekbalığı isterse küçük balığı yiyebilecektir. Önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. Çok da açtır! Araştırma ekibi neler olacağını beklemeye başlarlar. Şaşırma sırası bilim adamlarmdadır. Çünkü köpekbalığı küçük balığı yemek için hiçbir şey yapmaz! Küçük balığı kovalayıp büyük balığın alanına geçirirler ama yine de yemek için hiçbir hamle yapmaz. n*»» Sonuç çok dramatiktir, büyük balık açlıktan ölmek üzere olmasına rağmen yine de küçük balığı yememiştir. Köpekbalığı küçük balığı neden yemedi? 'Aç ama gururlu' olduğu için mi:)
    ···
  15. 16.
    0
    Bilim adamları köpekbalığınm içine düştüğü ruh durumuna 'öğrenilmiş çaresizlik' demektedir. Öğrenilmiş çaresizlik, bir canimin defalarca denediği halde istediği sonucu alamaması durumunda, bir sonraki denemesinde başarısız olacağını beklemesinden dolayı, deneme cesaretini kaybedip hiçbir şey yapmaması halidir. Bu hale öğrenilmiş başarısızlık da diyebiliriz. Köpekbalığı geçmişteki denemelerinde başarısız olunca, gelecekteki denemelerinde de başarısız olacağını öğrenmiştir. Bu durum bize milyarlarca insanın neden başarısızlık halinde yaşadığı halde başarılı olmak için hiçbir şey yapmadığını açıklıyor. Öğrenilmiş çaresizlik bir daha deneme cesaretini kaybetmektir. Sürekli başarısızlık korkusuyla hareket etmektir. Kendine olan güvenini, 'başarabilirim' inancını kaybetmektir. Öğrenilmiş çaresizlik zihne takılı bir pgibolojik kelepçedir. Biz bu deneyden öğrenilmiş çaresizlik teorisinden daha fazlasını öğrenebiliriz. Bu dersler neler olabilir?
    ···
  16. 17.
    0
    Başarısızlık ve 'kaybeden olmak' öğrenilmiştir

    Başarısız olmak öğrenilmiştir. Bizler de köpekbalığı gibi bazı şeyleri deniyoruz, kaybediyoruz, tekrar deniyor, tekrar başarısız oluyoruz. Yaptıklarımızın karşılığını alamayınca hayal kırıklığı yaşıyoruz. Başarısızlıktan korkup, bir daha hayal kırıklığı yaşamamak için başarıyı denemekten vazgeçiyoruz. Sonunda başarısızlığı bir yaşam tarzı olarak benimseyip, kendimizi 'kaybeden' olarak görüyoruz. < Başarısızlık eğitimi 'acılı derslere' dayanan, kafalar bir yerlere vurula vurula öğrenilmiş, duygusal yoğunluğu yüksek bir programdır. Paslı çiviler gibi, yerlerinden söküp atmak zordur. Beyinden silip atmak için çok güçlü bir başarı eğitimi gerekir. Başarısız olmayı öğrenenler, öğrenmekle kalmaz, başarısızlık üreten zihniyetlerini çevredekilerin beynine de yükleyerek, onları da başarısızlığa sürüklerler. Bilim adamları deneyin ikinci aşamasında, köpekbalığınm oğlunu da akvaryuma koysaydı, 'güngörmüş' baba köpekbalığı oğluna ne derdi?

    "Evladım sen buralarda yenisin. Sakın şu balığı yemeye kalkma! Yüzüne bir şey çarpar, mahvolursun!" Baba köpekbalığı kendi önyargısını 'hayat dersi' diye oğluna da öğretmeye çalışırdı. Çocuk balık da 'biz babadan böyle gördük’ anlayışıyla yaşayan biriyse, hayatı boyunca babasının ötesine gidemezdi. Hayatta bazı şeyleri bilmemek bazen çok büyük avantajdır! Özellikle başarısız insanlardan alınmış hayat derslerini... Başarılı insanlara ulaşıp onlardan başarı bilgisi almak pek kolay olmadığından, kaybedenlerden öğrendiklerimizle kazanmaya çalışıyoruz. Kılavuzumuz kaybeden olunca, kazanmak da kolay olmuyor tabii! Bu kitabı herkesin birinci kalite başarı bilgisine doğrudan ulaşmasını sağlamak için yazdım. Başarı bilgisine ulaşmada fırsat eşitliği sağlamaya çalıştım.
    ···
  17. 18.
    0
    iç engelleri aşamadan dış engeller aşılmaz

    Bir hedefe yürürken iki tür engeldeyici) ile karşılaşırız: Dış en- gel(leyici)ler ve iç engel(leyici)ler. Örneğimizde cam dış engeldir; lıen ne yaparsam yapayım o küçük balığı yiyemem' inancı ise iç engeldir. Engellerin yapısıyla ilgili üç noktayı bilmek önemlidir. Dış engelleri aşmak için önce iç engelleri aşmak gerekir. Fiziksel engelleri aşabilmek için önce zihinsel engelleri aşmak gerekir. iç bariyerlerini aşamayanlar, dış engelleri aşmayı denemez bile, denese de aşamaz. Çünkü kişi kendinde tutuklu kalmıştır. iç engelleri aşmak dış engelleri aşmaktan daha zordur çünkü iç engellerimizi göremeyiz. Deneylerdeki hayvanlar bir dış engel olan camı göremezler. Ancak insanlar dış engellerini çok iyi görebildikleri halde iç engellerini genellikle göremezler. insanların dış engellerin üzerinden aşmasını engelleyen iç engelleridir ama iç engellerini göremedikleri için dış engelleri suçlarlar. Daha çok içe değil dışa dönük yaşadığımız için, dış engelleri daha çok görürüz. Bu kitap zihninizdeki iç engellerinizi, zihinsel bariyerlerinizi size fark ettirmeye çalışacak. Tabii bunun için kitabı sonuna kadar okumanız gerekiyor! "Ben hiçbir kitabı başından sonuna oku- yamadım," diyorsanız, bakın ilk iç engelinizle tanıştınız!
    ···
  18. 19.
    0
    Dış engeller kendiliğinden ortadan kalkabilir ama iç engelleri sizin zihninizden kaldırmanız gerekir. Çevremizdeki dış engeller, dünyanın her gün yeniden kurulması ve hızlı değişim nedeniyle kendiliğinden ortadan kalkabilir ama iç engellerimiz (yapamam inancımız) ancak bizim rızamız ve çabamızla beynimizden silinebilir. iç dünyanızda kontrol sizde olduğundan bilinçli ya da bilinçsiz izniniz olmadan büyük değişiklikler olmaz. Kısacası sınırlayıcı iç gerçeklerimiz (inançlar), sınırlayıcı dış gerçeklerden (fiziksel koşullar) daha çok etkiler bizi. Aşılamayan sınırları çoğu kez şartlar değil, akıl koyar. Verdiğimiz örnekler bize 'engellenmişlik hissi'nin gücünü gösteriyor. Hedefine ulaşması dışarıdan engellenen canlıların, kendi içlerinde inşa ettikleri 'iç engellerle' nasıl da kendilerini dış engelleri aşamaz hale getirdiklerini anlatıyor. Sizi engelleyen 'dış güçlerle' uğraşmayı bir süreliğine bırakıp 'içinizdeki işbirlikçileri'ni tanımaya ne dersiniz?
    ···
  19. 20.
    0
    Arazi değiştikçe zihindeki haritayı güncellemek gerekir

    Dil pgibolojisiyle ilgilenenler dış dünyayı arazi, iç dünyamızı ise haritaya benzetirler. Hayat, insanlar ve başarı hakkmdaki tüm düşüncelerimiz birer haritadır. Biz hayat arazisinde, zihinsel haritalarımızla yol alırız ya da yolda kalırız.
    Deneyin birinci aşamasında köpekbalığı avını gerçekten yiyemeyecek durumdaydı. Ancak ikinci aşamada cam kaldırıldı, yiyebilecek duruma geldi. Şartlar (arazi) değiştiği halde, köpekbalığı- nın fikirleri (harita) değişmedi. Eğer iç inançlarınız dış gerçeklere uymuyorsa, düşüncelerinizin son kullanma tarihi geçmiş demektir. Kö- pekbalığmın zihin haritasının o kısmının son kullanma tarihi geçtiği halde, onu kullanmaya devam etti. Sonucu biliyorsunuz. Köpekbalığımn en büyük hatası, arazi değiştiği halde haritasını güncellememesiydi. Zihin haritalarını sık sık güncellemeyenlere gündelik dilde 'eski kafalı' ya da 'dinozor' denmektedir. Her sabah dünya yeniden kurulur! Her sabah şartlar yeniden oluşur. Her gece kader ihtimalleri yeniden düzenler. Dün olmayan bugün olabilir hale gelir, bugün olabilen yarın olamayabilir. Her gün ihtimallere 'yoklama çekmek' gerekir. Bildiklerinizin son kullanma tarihine, en az marketten aldığınız süt kadar dikkat edin lütfen!
    ···