-
4.
0rezzzzz
-
-
1.
0rezine rez amk
-
1.
-
3.
+2 -17Mültecilerin kamp içinde mi kalmalı kentlere mi gidip adaptemi olmalı? Avantaj ve dezajvantajları nelerdir?Tümünü Göster
Mülteciler için yapılan kamplar uygun şartlarda ve bir çok mülteci kampına göre güzel. Fakat gerek güvenlik, gerek sayı fazlalığı mültecileri kamplardan kentlere itiyor. Ülkemiz halkının bir kısmı mültecilerden rahatsızlık duymazken, bir kısmı rahatsız oluyor ve hatta bir kısmıda kendi çıkarları için kullanabiliyor.
Mültecilerin ülkemizde statü sahibi olamaması onları kent hayatsında 2. sınıf vatandaşlığına itiyor. Kentlere gelen mülteciler kötü yaşam koşullarında veya sömürülmekte. Bu bağlamda daha büyük kamplar yapılıp oradamı tutulmalılar yoksa hayatımıza entegre olabilirler mi? Almanya bu konuda Türkiye ‘ de daha büyük kamplar yapmayı öneriyor. Fakat mali boyut çok fazla ve kamplardaki sorunlar mültecileri düşündürüyor. Peki kamp şartları iyileştirilemez mi? Mültecilerin normal hayata entegre olmasından ve 2. sınıf hayat yaşayıp sömürülmesindense ülkelerin bir araya gelip Suriye’de yaşam alanlarını güvenlik altına alıp onlara eski yaşamlarını vermeleri daha uygun olur. Zira kamp hayatı, kamplarda yaşanan olumsuzluklar ve mali giderler için olumsuz, başka bir yönden bakıldığında ise uygun hayat koşulları yaşamaları için gerekli kılıyor. Uzun vade de değilde sorunun çözümü için en uygun ve güvenli kamp hayatını mültecilere sunmak daha doğru olacaktır.
Mülteiler için neler yapılabilir?
Yukarıda Suriyelilerin kamplarda neden yaşamak istemediklerinin üzerine biraz vurgu yaptık. Peki bu kentlerde yaşayan, açta açıkta olan, insani şartlarda yaşayamayan mülteciler için neler yapılabilir. Onları tekrar kamplara mı göndermek gerekir, ki yer olmadığını düşünürsek başka alternatiflere gitmemiz gerek, yoksa daha farklı fikirler mi yürütebiliriz. Mim Kemal hocanın derste değindiği ve çok mantıklı bulduğum bir öneriyi paylaşmak istiyorum: Etrafımızda bir sürü Suriyeli görüyoruz. Aileleriyle parklarda yatıp kalkan, birileri yemek yerken uzaktan onları izleyen, ve imkanı olmayan mülteciler. Belediyeler zabıta ekibi kurmalı ve bu ekip lokantaları dolaşmalı. Artan ve insana verilebilecek yemekleri toplamalı, (ki onlarca yemek ziyan oluyor) ve bu ekipler bir çalışma içine girip Suriyelilerin hiç değilse bir iki öğün yemek ihtiyacını karşılamalı. Bu düşünce beni etkiledi ve şuanda yapılıyor mu bilemiyorum ama bir an önce hayata geçirilmesi gereken bir proje olarak görüyorum.
Türk toplumu gözünde Suriyeliler haydut, hırsız, tacizci, ülkelerini satıp gelen insanlar olarak görülüyor ve iletişim devriminin getirdiği küreselleşmeyle bu ağızdan ağza, kişiden kişiye yayılıyor ve Suriyeliler Türk toplumu gözünde ikinci sınıf vatandaş olarak görülüyor. Bana göre toplumların genelinde iyisi de vardır kötüsü de genelleştirmemek lazım. Burada basının etkisi büyük. Mültecileri yansıtma biçimleri Türk halkı üzerine etki yapıyor. Tabiî ki önüne gelen fırsatı tepmeyecek vatandaşlarımız da var. Yukarıda belirttiğimiz insanları sömüren vatandaşlarımız hem mültecileri hem bizi olumsuz yönde etkiliyor. Öncelikle bakış açımızı değiştirmemiz gerek. Empati kurmak bunların en başında gelebilir.
Ayrıca kamp şartları iyileştirilebilir. Yukarıda değindiğimiz kamplarda oluşan sorunlar gidebilebilir ve böylelikle daha fazla mülteci kamplarda yaşayabilir. Fakat mülteciler geri dönme hayallerini gitgide yitirdikleri kamplarda daha ne kadar kalır, ne kadar dayanır bilinmez.
Güncel olaylardan devletlerin yaptıkları çağrılara değinecek olursak. Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen G20 zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan mülteci olayıyla terör sorununa çözüm bulma konusunda birlikte iş birliği yürütme çağrısında bulundu. Kendi halkını ölüme sürükleyen Esed’in Suriye’nin geleceğinde yeri olmadığını belirten Erdoğan, Suriye’de güvenlik konusunda adımlar atılması gerektiğini ve bunun beraber yapılması gerektiğini vurguladı.
Şuanda Türkmenlere yapılan saldırılarda bir çok sivil Türkiye sınırına kaçmakta. Türkmenlerin bulundukları şehirlerde herhangi bir tehlike bulunmamasına rağmen sivillerin olduğu bölgelere bombalar yağmakta. Yukarıda bahsettiğimiz kamp şartları gelecek olan Türkmenler için yetersiz. Başlatılan kampanyalar var. Desteklenmekte ve destek beklenmekte. Kış aylarına girerken sınırlarımızda yaşanan dram artmakta ve çözüm olarak mültecilerin kendi bölgelerinde güvenlik önlemleri alınmalı ve ülkeler bu konuda el birliği yapmalı. -
-
1.
0reserved
-
2.
+3okuyanı gibsinler
-
1.
-
2.
+2 -6Üst soruyla bağlantılı olarak, hep Suriyeliler açasından baktık, peki Suriyelilerin yerleştirildikleri şehirlerdeki halkın tepkisi nasıl?Tümünü Göster
Halk mültecilerin şehirlerine ağırlık getirdiğini düşünüyorlar. Yaşamın zorlaşmasının sebebi olarak mültecileri görüyorlar. Ben şuna benzettim bu bölümü, Avrupa Topluluklarının kendi üzerine ‘sindiremeyecekleri’ yani ekonomisi kötü olduğu için kaldıramayacakları Türkiye’yi almak istememesi gibi. Tekrar konuya dönersek halkın rahatsız olma nedenlerini şuraya bağlayabiliriz; Mesela ben bir işyeri sahibiyim, bir Türk işçisi çalıştırıp ona asgari ücret vereceğime, o paraya 2 tane Suriyeli işçi çalıştırabilirim. Bizzat 2. ağızdan duyduğum olay ; ‘Kendi yanımda çalışanları çıkardım, onların yerine Suriyelileri aldım ve çok düşük ücretle çalıştırıyorum.’ Demiştir. Sadece çalışma hayatıyla ilgili değil, kiralık evlerde de sorun var. Yükselen ev kiraları, kiracıları bıktırmış durumda. işte bu kamplardan kentlere gelen mülteciler artık geri dönme umutları kalmamış, kampın bulunduğu şehirler de değilde cazibesi yüksek olan büyük şehirlerde daha iyi bir hayat sürebileceklerini düşünmüş veya biraz birikim yapıp Avrupaya gitmeyi düşünen insanlar.
Şunuda ekleyeyim, mültecilere yer ayarlamak ve yaşayacakları rahat koşullar sunmak için dolandıran insanlar var. Bu mültecilerin ilgisini çekmekte. Bununla ilgili BMMYK’nın bir açıklaması var ve bu tip durumlar için uyarı bildirgesi hazırlamış ve bu tip durumlarda kendilerini bildirmeleri için uyarıda bulunmuştur.
Şuanda mülteciler için neler yapılıyor?
Türkiye müteciler için 4 yılda 8 milyar dolar harcadığını söylerken, uluslar arası yardımlarla 400 Milyon dolar geldi, Avrupa Komisyonu 1 milyar dolar teklif etti fakat AFAD’ın sadece günlük harcamadı 2.5 Milyon dolar (BBC). Yukarıda Numan Kurtulmuş ‘ un sözlerinden alıntılayıp yapılan kamplardan ve burada kalan mültecilerden bahsettik. Ayrıca devamında eklediği şu sözleri aşağıda yazacağım empatiyle alakalı olacaktır : "Onların kaçıp gelebilecekleri bir Türkiye'si vardı. Allah muhafaza Türkiye böyle bir durumda kalsa bizim kaçıp gideceğimiz neresi var. insanların medet umacağı neresi var, düşünmek bile istemiyorum. Türkiye bu anlamda esenlik yurdudur. Yeni Türkiye istikametinde yürümek sadece bizim için değil, bütün bölge ülkelerimiz için de önemli, bütün insanlık içinde önemli. Bu seçim bunun seçimi. insanlar Türkiye'nin yapmış olduğu bu destekleri gerçekten gönül huzuru ile karşılıyor. Dünyanın neresine de gitsek gerçekten el üstünde tutuluyoruz."
Şuanda Türkiye’de mülteciler için pek çok yardım kuruluşu gönüllü dernekler bulunmakta. Yürütülen sosyal sorumluluk projeleriyle mültecilerin hayat şartları iyileştirilmeye çalışmaktadır. UNHCR BM Mülteciler Yüksek Komiserliği sitesinde mültecilerle ilgili açıklamalar, bilgilendirmeler ve mülteciler için destek kampanyaları yürütmekte.
Suriyeli çocuklar için özel okullar yapılmış ve müfredat hükümet tarafından onaylanmış ve kitaplar Katar ve Suudi Arabistan’dan geliyor. Okullarda dini eğitim ve medrese eğitimi de veriliyor. Bazı okullar yasal değil ve bizden farklı olarak cumaları tatil. (milliyet)
Ayrıca ülke liderleri bir araya gelerek mülteci sorunlarını tartışmakta. En son Ahmet Davutoğlu ve Aleksis Çipras mültecilerle ilgili bir ortak haraket kararı aldı. Fakat bu olayın üzerinden daha 1 hafta kadar zaman geçmeden Yunan gemisinden bir asker içinde mültecilerin bulunduğu bir botu batırmak için elinde bulunan kesici aletle botu patlattı ve onları ölüme terk etti. içinde bebeklerin bulunduğu bota Türk mürettabatı yardım eli uzattı. -
-
1.
0rezerved buraya degerlendirme yapcam
-
2.
0Tabikide reserved
-
3.
0dıbına soktuğumun yunanları avrupa birliği bunları niye hala tutuyor onu anlamıyom ben amk
diğerleri 1 -
1.
-
1.
+19 -38Arkadaşlar merhaba. Ülkemize devamlı gelen mülteciler hakkında bir yazı yazdım ve sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkmen kardeşlerimizin de sınırlarımıza gelmesiyle artan kamp sorunuyla ilgili hazırladığım bir policy brief.Tümünü Göster
Suriyeli Mülteciler ve Kamp Alanları
Suriyeli mülteciler için yapılan kamp alanları ve kamplarda kalmayan mültecilerin amaçları, ne yapacakları ?
Suriye’de yaşanan çatışmalardan dolayı yaklaşık 4 milyon insan Suriye’yi terk etti. 2 milyon kadarı Türkiye’de. Suriyeliler için yapılan kamplar var ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanı Helen Clark’a göre Gaziantep’teki mülteci kampları dünyanın en iyi mülteci kamplarıydı. Sorun şurada ki Suriyeli mültecilerin yalnızca yüzde 12lik kısmı bu kamplarda yaşıyor.
Suriye’de ki iç savaşın nedenlerinden bazılar :
Arap Baharı ve Baas rejimini devirmek isteyen göstericiler. Mezhep çatışmaları, ülkeledeki Sünni çoğunluğa karşı Baas rejimini kullanan Nusayriler arasında yaşanan ayrılıklar. Suriye’de bulunan bir çok etnik grup, Arap, Kürt, Türkmen, Ermeni, Çerkez. Kürt sorunu. islami tehditler ve rant savaşları (Biliste haber sitesinin hazırladığı bir analiz)
Peki neden bu kadar birikim ve yığılma oldu, Arka plandaki sebep nedir ? Neden kamplarda kalmak istemiyorlar?
.
Türkiye Suriyeli mültecilere en başından beri kapılarını açtı. Fakat şöyle bir sorun daha var, gelen mülteciler Türkiye’de statü hakkına sahip olmuyorlar. BBC haber sitesinde okuduğum kadarıyla 1951 Cenevre Sözleşmesi ile Türkiye yalnızca Avrupa’dan gelen mültecilere statü verebiliyor. Avrupa dışından gelenler geçici sığınmacı olarak adlandırıldığından ‘sığınmacı statüsüne’ sahip oluyorlar. (BBC haber sitesi)
Şimdi buradan yola çıkıp kamplarda kalmama nedenlerinden birini şöyle bağlayabiliriz. Suriyeli mültecilerin Türkiye’de statü hakkı olmaması ve ülkelerinde devam eden çatışmalardan dolayı, mülteciler ya kentlere gelip kaçak çalışma ya da kaçak yollar üzerinden Avrupa’ya göç etmeyi düşünüyorlar. Yine BBC haber sitesinde okudğum bir yazıyı paylaşmak istiyorum, bu yazı Suriyeli mültecilerin durumunu biraz olsun özetler niteliktedir : . "Biliyor musun," diyor ismini gizli tutmak isteyen Suriyeli genç kadın, "Ben bavullarımı üç ay öncesine kadar hiç ortadan kaldırmadım. Hep, her an Suriye'ye dönebilirim, hazır olmam lazım diye düşündüm. Ama artık umudumu kaybettim." Evlerinden ayrılırken 15 günlüğüne yola çıkmışlar ve zaman geçtikce dönmek için umutları tükenmiş. Suriyeli mülteciler geçici koruma konusunda endişeliler. Çünkü aralarında Kürtlerde bulunuyor ve güvenlik zafiyeti söz konusu kendileri için. Güvenlik zafiyetini şöyle ifade edebiliriz : (t24 internet sitesi kaynaklarına göre) Kamplarda güvenlik zayıf, siyasi bölünmeler ve kutuplaşmalar mevcut. Kamplarda bir tarafta rejim yanlıları, bir tarafta mulahifler. Ayrıca mezhep farklılıkları, Özellikle Alevi mültecilerin kendileri gizleyerek yaşamaya çalışmaları veya kamplardan kaçma istekleri. Bu tip çatışan grupların bir arada yaşamaları kendi hayatları için tehlike arz ediyor. Sınıra yakın yapılan kamplar ve mahremiyetlerini koruyamamaları (t24). MAZLUM-DER tarafından hazırlanan raporda bazı çadır kamplarında kadına yönelik tacizlerin olduğunu ve kamplarda yer olmadığı, hatta kampların önünde sıra bekleyen mültecilerin olduğu belirtiliyor. Numan Kurtulmuş’un Mayıs 2015 de yaptığı açıklamada Türkiye’de 27 tane mülteci kampının bulunduğunu ve 300 bin mültecinin burada yaşadığını belirtiyor. Geriye kalan 1 milyon 700 bin mülteci kentlerde yaşıyor. Bu açıklamadan da mültecilerin kamp hayatını seçmediğini veya seçemediğini, isteyerek veya zorunlu şartlardan kentlere geçtiğini görebiliyoruz.
Şimdi vereceğim birkaç hayat hikayesi mültecilerin neden gelmek zorunda olduklarını anlatır nitelikte :
Yara : 23 yaşında bir kadın. Kocasının Suriye’de öldüğünü youtube videosunda gördü. Lübnan da. Çocuğunun omuriliğinde beynine sızı sızıntısına neden olan bir yarılma var. Lübnan da tacize uğradı ve kira bedelini karşılayamadı. Ama bu zor hayatla yine başa çıkabildiğini söylüyor. (bianet internet sitesi)
Kazım : Kızı ve kendisi fil hastalığına yakalandı. ‘Ben ölümü bekliyorum, tek istediğim kızımın tedavisi’. (bianet internet sitesi)
Suriyeli üç kardeş : Biri 13 , biri 10 ve diğeri 8 yaşında olan 3 kardeş. Bombardımanda anne ve babasını kaybettiler. Ölümden kaçmak için bir arabayla Türkiye yakınlarına kadar geldiler. En büyüğü kardeşlerine bir şey olmasından korkuyordu, araçtan indikten sonra 10 saat boyunca yürüdüler. Türkiye sınırında geldiklerinde ayakları yara ve kan içindeydi. Anne ve babalarının mezarını bile bilmiyorlar. (haber 7)
Bu hikayeler en azından kamplarda olan veya anlattığımız ve anlatacağımız şartlardan kamplarda duramayıp kentlere gelen Suriyelilere bakış açısını biraz olsun değiştirebilir.