ilk olarak mutlulluğun spesifik bir şey olmadığını belirtmek istiyorum. Bu başlığı okuyunca nirvanaya ermeyi beklemeyin. Size bir hikaye anlatacağım. Bu hikayeden ders çıkarmaya bakın.
Bir zamanlar Girit Adası dolaylarında Kral Minos adında bir kral yaşarmış. Bir de Daidalus adında bir mucit... Daidalus'un yaptığı bazı şeyler Kral Minos'un hoşuna gitmemiş ve Daidalus'u oğlu ile beraber bir kuleye hapsetmiş. Oğlanın adı da Ikarus'muş. Kuleden kaçmanın yollarını arayan mucit bir plan yapmış. Kuleye gelen kuşların tüylerini bir bir yolmuş, bunları balmumuyla yapıştırıp bir çift kanat yapmış. Sonra da oğluna demiş ki: "Ey oğul, bu kanatları al ve kuleden kaç ama kaçarken sakın uçmanın coşkusuna kapılıp çok yüksekten uçma balmumu erir ve düşersin. Aynı zamanda çok alçaktan da uçma denizin neminden balmumu erir yine düşersin." Kanatları alıp uçmaya başlayan Ikarus babasını dinlemeyip uçmanın coşkusuyla yükselmiş yükselmiş. Balmumu güneşin sıcaklığına çok dayanamamış ve erimiş. Denize düşen Ikarus ise hayatını kaybetmiş.
Bu hikayeden şöyle bir ders çıkarıyoruz: Ne çok hırslanma ne de olaylardan elini ayağını çekme, çorbanın tuzunu tutturmayı bil. SAKIN ÖLÇÜYÜ KAÇIRMA! Bunu hayat felsefeniz yaptığınız zaman ne hırs ve yükselme arzusunun zararına uğrarsınız ne de hayatta geri kalırsınız. Unutma! işin sırrı ölçüyü kaçırmamakta...
(bkz:
agus acilip beklenen)
(bkz:
takma adımın anlamı)