1. 1.
    +2
    kaçağım, eşkiya aşklar yaşarım durmadan
    kaşla göz, dağla uçurum arası konar göçerim.
    sürgünlüğümü yurtlanmaz yerleşik sevdalar,
    sığsın ısterler defnelerim, küçücük saksılarına.
    yetmez, dağbaşlarının teslimiyeti ıstenir,... Devdıbını Gör
    ya katlim, ya ıhanetim.
    bilmezler bir başka yolu olduğunu.
    yani ben, eşkıya her yanı pusu.
    gözlerindeki dumanlı dağlara sevdam,
    zülfünde gölgeye sığınmam bundandır
    o zaman keyif çatarım silah diye
    sevdanın doruğuna.
    buzullar erir nehirler yatak değiştirir
    sevdalarını işıklarında yıkarlar
    sonra da yürekleri seslerinde
    gürül gürül akarlar
    çıplak suretleri dağ başlarını resmeder
    o dem ıklim değişir, hüzün olur.
    yüreğimden gayrısına sır vermediğim doğrudur,
    kaçaklıktır.
    hadi gel şahrud'um dağlara gövde verelim,
    göğsüm tahtasının altı ol.
    yoksa vuracak beni hasretim bir tenhada
    yakışır mı bir kaçağa ecel eliyle ölmek?

    hayat denen sonsuzluğun
    karşısında bir çocuğuz
    düşe - kalka büyürken
    kalkamayız birçoğumuz
    bu hayat böyle mi olur
    düşen hep yerde mi kalır
    gün olur belin doğrulur
    kim ne olacak belli mi olur
    ama bitmez yolculuklar
    belki biraz canın yanar
    düştüğün yerde doğrulup
    başlar yine ılk adımlar
    bu hayat böyle mi olur
    düşen hep yerde mi kalır
    gün olur belin doğrulur
    kim ne olacak belli mi olur
    ···
  2. 2.
    +2
    aynalarda gördüğümsün
    ağladığım güldüğümsün
    aynalarda gördüğümsün
    çözemezler kördüğümsün sen
    bir de bir kuş gökyüzünde
    bak ne diyor son sözünde
    yıkılma öyle
    haydi kalk ayağa
    yürü güneşe
    ···
  3. 3.
    +1
    Gözlerin sorgusunda susar sesim
    Yüzündeki akıntıyı taşıyan nehir
    Giderim, giderim kan kusar ayaklarım
    Bir kurşun yarasını taşır giderim.

    bir bilsen,
    nasıl da kasavetsiz esiyor rüzgar,
    deli dolu kar kaplı zirvelerden
    bilirsin anlatmaya hacet yok
    bu mevsim zemheri
    ve şimdi güneş,
    çok uzak bir yerlerden doğuyor artık
    oysa güneşin tüm ışınlarını semirebilmekti dondururcasına
    ya da kavrulabilmekti ateşte.
    uzun fırtınalı yolları geride bırakırken,
    en sevdalılarımız fırtınayla kaldılar,
    o müthiş, vakur esintileriyle
    fırtınaları ve sevdaları,
    bırakırken bir firar üstünde,
    yeni kasırgalar doğuyordu bir adım ötemizde
    haince yükselen buz dağları,
    yükselirken uzun zemheri yürüyüşlerinde,
    bir sigara dumanın ısısıydı yalnızca,
    vücudumuzun yavaş yavaş donan yerinde
    karın tutuşturduğu beden yanarken dirhem dirhem,
    umutla sarılmış ütopyaların kabzası
    ve donmuşken matarada su,
    çalışmazken en ateşli silahlar,
    çıkında kalmamışken ne ekmek ne helva,
    açlığın ve susuzluğun sarmaladığı fırtınalarla,
    buz ve çığların üzerindekilere yürek,
    çok uzaklarda,
    bir hasretin ve özlemin manasındaydı
    neşterle söküp atarken umudumuzun bir parçasını
    ve toprağa gömerken onlarca ayak parmağını,
    gelecek güzel günlere
    ve o pırıl pırıl mayıs güneşine bir selamdı yolladıkları
    yel dağı`ndan gelip
    tarih sayfasında yerlerini alanlar

    Soğuk bedenimden kan damlıyor
    yüreğim tutuşmus fırtınada
    Giderim, Giderim kan kusar ayaklarım
    bir umut rüzgarıyım eser giderim...
    ···
  4. 4.
    +1
    Basit yaşayacaksın.

    Mesela susayınca su içecek kadar basit.
    Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.

    Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
    tek bir düğme, tek bir cümle gibi;

    sevince lafı dolandırmadan söylediğin
    “seni seviyorum” gibi.

    Basit bir öpücük yetecek sana;
    basit sıcak bir öpücük
    ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin.

    O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,
    o öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.

    Kabak çekirdeği verecek sana
    rakamların veremediği mutluluğu.

    El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak
    en değerli kağıdın;
    hep yanında taşıdığın,
    atmaya kıyamadığın.

    iki harekette giyiniverecek,
    iki harekette soyunuvereceksin.

    Kısacık olacak uyanman
    ve yola çıkman arasında geçen süre;
    kısacık olacak
    sıcacık kollara dolanman
    ve yolculuklara çıkman arasında geçen süre.

    Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;
    bakışların bile anlatabilecek kendini.

    Beklentilerin de basit olacak.
    Kaf Dağı’nın önünde bekleyecek mutluluklar.

    Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını;
    ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana
    en ucuz aşk romanını.

    Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini.
    Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.

    Bir kaşarlı tost olacak aradığın
    nasıl oturacağını bilemediğin sofrada;
    parmakların olacak en kıymetli çatalın.

    Yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri.
    iskender’in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında.

    Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana
    kontrplak bir gitarda, doğru basılmış bir
    “fa diyez”in mutluluğunu.

    Makyajın ilk “a” sına kadar bilmen yetecek.
    Temizlik kokacak en pahalı parfümün

    “Bilmiyorum” diyebileceksin bilmediğinde
    ve çok normal olacak onu da bilmeyişin.

    Tek dereden su getirmen yetecek,
    bir “istemiyorum” diyebilmeye.

    Ne durduğu farketmeyecek abanın altında.

    Saatin, sadece saati gösterecek;
    Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın.

    Küçük bir not defteri olacak bilgini en hızlı sayan.

    Basit yaşayacaksın, basit.
    Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi

    basit...
    ···
  5. 5.
    +1
    biraz klagib ama.. sirf diz nakarat için bagia bagira..

    Dağların yücesinde ateş yanar
    Oturmuş da başına sevdalılar
    Gün gelir kahpe savrulur
    Cemo ovaya inende

    Yar, yar, yar, yar

    Alnında yıldızlı bere
    Elinde mavzeriyle
    Çıkıp dersim dağlarında
    Türkü söylemek var ya

    Oy cemo cemo can

    Savrulup ovaya inen bulutlar
    Muştusudur kopacak fırtınanın
    o büyük günün görkeminde
    Çocuklar halaya duracak

    Yar, yar, yar, yar

    Alnında yıldızlı bere
    Elinde mavzeriyle
    `Çıkıp dersim dağlarında
    Türkü söylemek var ya`
    ···
  6. 6.
    +1
    hep birlikte...

    şu dersim'in dağları vay le le le vay
    şu dersim'in dağları vay
    yiğitlerin odağı vay le le le vay
    yiğitlerin odağı vay

    güne durmuştu gece vay le le le vay
    pusu kurulmuştu haince
    yırtılıyordu sesizlik le le le vay
    gerillanın mermisiyle

    dağların ılık yeli vay le le le vay
    kavgamızda yol alıyor
    dersim'de doğan güneş vay le le le vay
    canikler'de çoğalıyor
    dersim'de doğan güneş vay le le le vay
    toroslar'da çoğalıyor

    ölmedi onlar yaşıyor le le le vay
    ölmedi onlar yaşıyor
    bir türküdür dersim dağları'nda le vay
    onikiler savaşıyor
    bir türküdür dersim dağları'nda le le le vay
    gerillalar savaşıyor
    ···
  7. 7.
    +1
    Baharın ilk müjdesin verir
    Gül ile nergis
    hayatımda yüz bahar olsa
    ne fayda sensiz

    Menim dermanım devam
    Menim en temiz havam
    Yoldaşım vurulmuş
    Goy gedim anacan

    bir dağ yeli esip
    geçip bağrımdan
    Ah... Penceremden külek olup
    Esip gelerek
    Ne senin yadından çıksın
    ne de men unuttum ılgarı
    içime od düşüp yanar
    Yandırar yakar...
    Yandırar dağları
    ···
  8. 8.
    +1
    Nerde kendini bilmez çocuklar
    Bir sabah öylece çekip gittiler
    Çınladı alkışlar kör sokaklarda
    Yankısı kime kaldı

    Deniz koydum adını
    Kederi bende kaldı
    Uzak köyler kurdum birbirine
    Denizine aldandım

    Acının sularında ateşler yaktı
    Vuruldu şehirler soluksuz kaldı
    Kendine çekildi bütün sokaklar
    Gölgeler orda kaldı
    ···
  9. 9.
    0
    şimdi uzaklardasın
    gönül hicranla doldu
    hiç ayrılamam derken
    kavuşmak
    kavuşmak gülüm
    hayal oldu
    ···
  10. 10.
    0
    hüzünlenerek...

    `Bu kente yanlızlık çöktüğü zaman
    uykusunda bir kuş ölür ecelsiz`
    alıpta başını gitmek istersin
    karanlık sokaklar kör sağır dilsiz

    ey sevda kuşanıp yolara düşen
    Bilesin bu yollar dağlar dolanır
    Yare ulaşmadan düşersen eyer
    Yarin hasretinin yankısı kalır

    Ey sevda kuşanıp yolara düşen
    Bilesin bu yollar dağlar dolanır
    Yare ulaşmadan düşersen eyer
    Yarin hasretinin yankısı kalır

    Gecenin ucunda gün aralanır
    Yar sevdası ile yürek bilenir
    Sızılı bir ırmak uğurlar seni
    Su olup akarsın
    Kır çiceklenir

    Gecenin ucunda gün aralanır
    Yar sevdası ile yürek bilenir
    Sızılı bir ırmak uğurlar seni
    Su olup akarsın
    Kır çiceklenir

    Ey sevda kuşanıp yolara düşen
    Bilesin bu yollar dağlar dolanır
    yare ulaşmadan düşersen eyer
    yarin hasretinin yankısı kalır
    ···
  11. 11.
    0
    alın bunu içeri..
    ···
  12. 12.
    0
    @28 ho$ geldin
    ···
  13. 13.
    0
    bu da benden olsun dostlar...

    Uzakta olsak da birbirimizden,
    acını hissediyorum kardeşim.
    O mağrur bakışlarının altında,
    sevgiden, oyundan, masumiyetten anılar olması gerekir de,
    bilirim,
    oracıkta
    yatar bir tuzlu gölet,
    ve sen yüzmeye çalışırsın
    karanlık ve soğuk.
    Yerde ve gökte
    akbabaların arasında kalmışsın.
    Biri sebebidir herşeyin,
    ötekisi sonucu.
    Karnın belki açtır,
    gözlerin kan çanağı,
    eklemlerin de nasıl kopmak üzeredir şimdi...
    Senin kardeşim,
    senin toprağında,
    tuttuğun
    ölüm orucu.
    Senin toprağında
    uyuduğun
    kan uykusu,
    senin toprağında kardeşim,
    toprak kırmızı,
    vahşetten, dehşetten, ihanetten,
    kıpkırmızı!
    Ve sen oturmuş,
    anadan doğma,
    yıkık bir duvarın dibinde,
    hani şarapnellerin
    üstünde,
    veyahut
    ekin bitmeyen çoraklarda
    acının gözüyle
    acının görüntüsünü görmektesin,
    tek başına!
    Belki sizinkiler kayıp,
    belki sakat,
    belki de çoktan,
    zorlandılar bu diyardan...
    O anda ne bir yat ne bir kat.
    Ne altın kumlarda bronzlaşan tenin,
    Ne koltuğunda viskin,
    Ne bir koşuşturma sokaklarında
    Oyuncak elinde!
    O anda çırılçıplak bir hayat geçer içinden
    biliyorum,
    buz gibi, dipdiri!
    O anda barutsuz havanın kokusu,
    berrak bir su,
    bir parça ekmek...
    Ve güneştir ısıtan senin,
    batmaya yüz tutmuş,
    içini...
    işte tam o anda
    içindeki feryat,
    ta buralardan duyulur.
    içime önce bir acı saplanır,
    acı öfkeye,
    öfke isyana...
    isyan yerini umuda bırakır.
    Umud bizim ekmeğimizdir bilirsin
    ve sen orda haberin yok belki ama,
    hastalıktan,
    kederden
    kıvranırken,
    şurda
    burda
    orda
    onurlu mücadelen sürmektedir,
    kardeşim...

    http://www.diegeneration....ntent/2007/11/hunger2.jpg
    ···
  14. 14.
    0
    Ne kadar da ufalmış bedenin göz yaşıma sığdın sen,
    Açlık mı yemiş ömrünü yavrum al sütümü iç kızım.

    Saçların beyazına mı sakladın al evini,
    Yoksa güneş sendemi batıyor batıyor geceleri.

    Eriyen bedenimi düşünme göğ giydim üstüme,
    Yüzünü asma kederine anam yiğitler bitmez bizde.

    Bir ateş olup yaksa da gidişiniz analar biter mi?
    Ölüm toplasada çiçekleri çiçekte tohum biter mi?

    bitermi rumil ?
    ···
  15. 15.
    0
    @40 aynen birader bnm de kafa ii ben de mutlu olim diyodum dertlendim amk durduk yere. ama çok saol yazıların için, mutlu ol.

    herkese yazdıkları için tşk ettim, seviyorum sizi..
    ···
  16. 16.
    0
    bu son olsun kardeşim..

    Salkım salkım tan yelleri estiğinde
    Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
    Uzaktan seni düşünürüm istanbul
    Binbir direkli Halicinde akşam
    Adalarında bahar
    Süleymaniyende güneş
    Hey sen güzelsin kavgamızın şehri

    Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
    Bakışlarımda akşam karanlığın
    Kulaklarımda sesin istanbul

    Ve uzaklardan
    Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
    Sen şimdi haramilerin elindesin istanbul

    Plajlarında karaborsacılar
    Yağlı gövdelerini kuma sermiştir.
    Kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında
    Balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın
    Meyvesini birlikte devşirirler
    Sen şimdi haramilerin elindesin istanbul

    Et tereyağı şeker
    Padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde
    Yumurta masalıyla büyütülür çocukların
    Hürriyet yok
    Ekmek yok
    Hak yok
    Kolların ardından bağlandı
    Kesildi yolbaşların
    Haramilerin gayrısına yaşamak yok

    Almış dizginleri eline
    Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
    Onların kemik yalayan dostları
    Onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
    Ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel
    Ve sen
    Ve sen haktan bahseden Ortaköyün Cibalinin işçisi
    Seni öldürürler
    Seni sürerler
    Buhranlar senin sırtından geçiştirilir
    ipek şiltelerin istakozların
    ve ahmak selameti için
    Hakkında idam hükümleri verilir

    Haktan bahseden namuslu insanları
    Yağmurlu bir mart akşamı topladılar
    Karanlık mahzenlerinde şehrin
    Cellatlara gün doğdu
    Kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır
    Bir kalem yazın vardır
    Dudaklarını yakan bir çift sözün vardır
    Söylenmez

    Haramiler kesmiş sokak başlarını
    Polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi
    Haramilerin elinde
    Ve mahzenlerinde insanlar bekler
    Gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer
    Bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
    Can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde

    Boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul
    Bulutların ardında damla damla sesler
    Gülen çehreleri ve cesaretleriyle
    Arkadaşlar çıktı karşıma
    Dindi şakalarımın ağrısı

    Bir kadın yoldaş tanırdım
    Bir kardeş karısı
    Hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları
    Ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi
    Cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında
    Gebeliğin dokuzuncu ayında
    Aç kurtların varoşlara saldırdığı
    Tipili bir gece yarısı
    Sırtında çok uzak bir köyden indirdi
    Otuzbeş kiloluk sırrımızı
    Zafer kanlı zafer kıpkırmızı

    Boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul
    Bekle bizi
    Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle
    Parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla
    Mavi denizlerine yaslanmış
    Beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle
    Ve bir kuruşa Yenihayat satan
    Tophanenin karanlık sokaklarında
    Koyunkoyuna yatan
    Kirli çocuklarınla bekle bizi
    Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
    Bekle dinamiti tarihin
    Bekle yumruklarımız
    Haramilerin saltanıtını yıksın
    Bekle o günler gelsin istanbul bekle
    Sen bize layıksın
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    0
    ben de katilabilir miyim?
    ···
  18. 18.
    0
    @33 gel kardeşim yaz sen de
    ···
  19. 19.
    0
    yeni bir ülke bulamazsın
    başka bir deniz bulamazsın
    bu şehir ardından gelecektir
    sen yine aynı sokakta dolaşacaksın
    aynı mahallede kocayacaksın
    yeni bir ülke bulamazsın
    başka bir deniz bulamazsın
    bu şehir arkandan gelecektir
    aynı evde kır düşecek saçlarına
    dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin
    geleceksin bu şehre sonunda
    başka birşey umma
    başka şey umma.

    http://www.youtube.com/watch?v=WSDqQIflkY0
    ···
  20. 20.
    0
    gam-ı aşkınla ahvâlım perişan oldu gittikçe
    cafâ vü cevr-i hicrinle ciger kan oldu gittikçe

    ziya-yı şu’le-i hüsnün füzûn oldukça alemde
    nice aşufte diller mestü hayran oldu gittikçe

    gönül bir yareden aciz etibba melhem etmekten
    benim derd-i derunum set hezaran oldu gittikçe

    figanım dinle ey gül mevsim-i bağ-ı baharımdır
    işin bülbül gibi giryan-u nalan oldu gittikçe

    helas olmak görülmez dest-i ğemden derd-i mihnetten
    demadem kani’a dil mülkü viran oldu gittikçe
    ···