/i/Tespit

  1. 51.
    +1
    Dumlupınar savaşı kazanılmıştır. Düşman askerleri geri çekilmektedir. Afyonkarahisar hatları çözülünce birkaç yunan esiri geceleyin Mustafa Kemal’in çadırına getirilmişti. Bunlardan biri zafer kazanmış kumandanın doğup büyümüş olduğu Selanik’ten gelmişti. Yüzü kendisine yabancı gelmemişti. Üniformasında hiç bir işaret yoktu. Mustafa Kemal’e sordu:

    – Binbaşı mısınız?

    – Hayır.

    – Kaymakam mı?

    – Hayır.

    – Miralay mı?

    – Hayır.

    – Ferik mi?

    – Hayır.

    – Peki nesiniz o halde?

    – Ben mareşal ve Türk Orduları Başkumandanı’yım. Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunan, kekeler:

    – Ben başkumandanın savaş hattına bu kadar yakın bir yerde dolaşmasını işitmiş değilim de…
    ···
  2. 52.
    +2
    Atatürk Anafartalar ve Arıburnu zaferlerinden sonra istanbul’a gelmişti. Ata, Hariciye Nazırını (Dışişleri Bakanı) ziyaret ederek son durum hakkında konuşmak, mütelalarını bildirmek istiyordu. Nezaret binasına gelerek nazır beye haber gönderdi.

    – Beklesinler… Buyrulmuş

    Atatürk bir hayli beklemiş. Bir aralık kendisinden sonra gelenlerin de kabul edildiklerini farkedince müsteşar muavinine:

    – Beyefendi hazretleri galiba beni unuttular, demiş. Müsteşar muavini tekrar içeri girerek Mustafa Kemal’i hatırlatmış ve yine:

    – Beklesinler, cevabını almış.

    Atatürk ikinci “beklesinler” üzerine dayanamamış ve muavine:

    – Sizin nazırınız bütün zamanlarını hep böyle manasız ziyaretler kabul ederek mi geçirir?

    Muavin tabii buna bir cevap verememiş, biraz sonra başka bir mevzu açılmış ve konuşmaya başlamışlar. Mevzunun en hareketli anında salon kapısı açılarak bir hademe:

    – Mustafa Kemal Bey buyursunlar deyince, Atatürk:

    Nedir o? diye sormuş. Nazır beyefendinin kabul edeceğini söylemiş. Mustafa Kemal hademeye:

    – Beklesinler… Diyerek dönmüş. Muavin ile olan muhaveresine devam etmiş.
    ···
  3. 53.
    0
    Rezzers
    ···
  4. 54.
    +1
    Bir gün, Atatürk’ten Türk askeri hakkında ne düşün düğünü sormuşlar:

    – Durun size bir hikaye anlatayım, dedi. Orduları kumandanı idim. Liman van Sanders Paşa da o sırada kıtalarımızı teftişe gelmişti. Hastaneden yeni çıkmış bazı askeri de her nasılsa bölüklerin arasına karıştırmışlar van Sanders:

    – Canım böyle adamları ne diye buraya gönderiyorlar? diye söylenerek hasta ve cılız neferi göğsünden itti. Mehmetçik derhal yere yuvarlandı.

    Alman generali davasını ispat etmiş olmanın gururu içinde:

    – işte gördünüz ya, dedi düşmek için bahane arıyormuş! Oracıkta van Sanders’e bir azizlik yapmak aklıma geldi neferin yanına sokularak;

    – Ne kof şeymişsin sen… Dedim. Dikkat etsene seni yere yuvarlayan adam bizden değildi. Ne diye karşı durmadın? Şimdi tekrar yanına gelirse, sıkı dur. Gücün yetiyorsa bir kakma da sen ona vur.

    Sonra van Sanders’e dönerek:

    – Sizin takatsiz sandığınız nefer boş bulunduğu için yere yıkılmış. Türk askeri amir karşısında, dünyanın en uysal insanı olur. Kendisine söyleyin:”hele gelsin bak bir daha beni yere yıkabilir mi?” diyor.

    Van Sanders askerlerle şakalaşmasını severdi. Gülerek aynı askerin yanına geldi. Fakat eliyle dokunur dokunmaz o mecalsiz Mehmet’ten öyle bir kakma yedi ki, derhal sırt üstü yuvarlandı. Van Sanders, Mehmetçik’in bu mukabelerine hiddet etmemiş bilakis Türk neferine karşı olan hayranlığı artmıştı. O kadar ki yerden kalkınca ilk işi gidip hasta Türk neferinin elini sıkmak oldu.

    Atatürk:

    – işte Türk askeri budur! diyerek sözlerini bitirmişti.
    ···
  5. 55.
    +1
    Cumaya gidiyorum beyler devdıbını cumadan sonra atarım
    ···
  6. 56.
    0
    Ayar var tutar
    ···
  7. 57.
    0
    Atatürk, muhtelif vesilelerle maiyetinde çalışan kimselerin samimiyet ve sadakatlarını imtihan etmesini gayet iyi bilirdi. insanların halet-i ruhiyesini, niyet ve emellerini teşhis ve temyiz etmekte şelaleler saçan bir zekaya malikti.

    O büyük insan, bir gece Çankaya köşkündeki bir ziyafette devrin vekillerinden maruf bir zata şöyle bir sual sorar:

    – Beni hakikaten sever misiniz?

    Muhatabı hemen cevabı yapıştırır:

    – Sevmek ne kelime Ata’m, taparım!

    – Peki her dediğimi de yapar mısınız?

    – Derhal

    Atatürk, bu söz üzerine belinden tabancasını çıkarır ona uzatır.

    – Öyleyse, al tabancamı, sık kafana…

    – “Aman Atam” der, herhalde benimle şaka ediyorsunuz. Benim ölmemi istemezsiniz. Meseleyi anlayan Atatürk, yeleleri kabaran bir aslan mehabetiyle dışarıda hizmet eden askeri yanına çağırıp aynı sualleri sorup, cevabını aldıktan sonra, karşısında Toroslar’dan kopmuş bir kaya parçası gibi duran bu bağrı yanık Anadolu çocuğuna tabancasını uzatıp kafasına sıkmasını emreder. Aslan Mehmetçik, bu emri bilatereddüt yerine getirir, fakat kendisine bir şey olmaz. Çünkü, Atatürk, daha önce tabancasındaki merminin kurşununu çıkarmıştır.

    işte o zaman, Atatürk yanındakilere şöyle der:

    – Beni ve vatanı seven hakiki insanı gördünüz mü?
    ···
  8. 58.
    0
    rezerve
    ···
  9. 59.
    0
    Sonuncusu hariç tamamı yalan. Basit insanları yalan hikayelerle yuceltirsin, ama gerçek liderleri anlatırken böyle hikayelere gerek yok bro
    ···