/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +2
    ikinci kez saldırdığında işten yeni çıkış yapmıştım akşam vaktiydi. yolda giderken hava da henüz kararmamıştı ara sokakta biri seslendi bana. "birader baksana buraya" ulan serseridir ilişmemek lazım dedim içimden. sigara falan istiyorsa vereyim gideyim yoluma dedim. "ne var" diye sordum. "gelsene bi buraya" diye ikinci kez söyleyince hadi hazırlan kavgaya deyip yaklaşmaya başladım. yürürken gözüme yerdeki mazgal takıldı. içinden hafif hafif su akıntısı vardı. mazgalı geçmeden durdum. adım atmadım. "söyle birader". gençten ses yok. başladı sırıtmaya. yine o donuk, mat pis sırıtışla. cebimden sigarayı çıkarıp yaktım. duman süzüle süzüle buna doğru ilerledi. gayet net duyacağı tonda hafifçe fısıldadım. "amk çocuğu". arkamı dönüp giderken kaldı bir hak diyordum ama müthiş bir çığlık duydum. "gelllll lannnn buraaayaaaaa!" telaşla arkamı dönüp baktım. kimse yoktu. sonunda onun da sabrı bitiyordu. biten sadece onun sabrı değildi. kuyuda ıslanan muska da her geçen gün özelliğini yitiriyordu.
    ···
  2. 27.
    +2
    çıktım balkona ama balkon pvc ile kaplı. geçtim mutfağa. elimde bıçak ne işe yarar bilmem ama o anda tutunacak dal. zannedersin zülfikar. gerçi kurban bıçağı olduğu için üzerinde arapça dua da var ama nedir tam hatırlamıyordum. ışıkları aça aça gidiyordum. antreye geçince hafiften bir mor sis belirdi. neredeyse tüm antreye kaplamıştı. içinden geçerken sanki bıçak onu ayırıyormuş gibi iki kenara ayrılıp duvar dibinde ince bir çizgi halini aldı. sonra o ince çizgi kıvrılarak halı kenarından banyonun altına geçti. bugün bile bilmiyorum belki hissiyat belki öngörü ama en son banyoyu bırakmıştım ve oradan içeri adımımı atmadım. kapının altından sızan mor ışık bugün bile aklımda. ışıklar açık halde odama geri döndüm. artık kararımı vermiştim. bu benim peşimi bırakmayacaktı. o mor sise, seslere ve onun eğlencesine karşı koyacaktım. bir dah aki sefere bütün hazırlıklıydım ama o da hazırlanmıştı. mor sis, bedene dönüşüp karşıma dikilecekti.
    ···
  3. 28.
    +2
    "biz tek bedendeki çokluğuz" dedi çatallı ses. o bana bunları söylerken seslerin arasında arapça,bir tahmin hakkım olsa ibranice (filmlerden izlediğim kadarıyla), ve anlayamadığım bir kaç dilde ses alçak tonda ona eşlik ediyordu. konuşmaya devam etti varlık. aklımı toparlayamıyordum ama o günden aklımda kalan bir kaç cümle "isa bizi domuzlara sokup boğdurdu, süleyman kendine köle yaptı ama biz hep yaşadık onlar öldü" bunlar kaldı. "iblis sözün bu kadar mı" dedim. o anda babam suretinde olan varlık 32 diş sırıtmaya başladı ama tarifi çok güç. gözler donuk, vücut kasılmış, hareketsiz sadece ama sadece dudaklar gerilmiş dişler ortada. yavaşça geri döndüm. bir sigara daha yaktım. hava kararmadan eve dönmeliydim. içimden yarı mutlu halde konuştum. "kaldı iki hakkınız."
    ···
    1. 1.
      0
      devam etsene lan niye durdun mk
      ···
  4. 29.
    +2
    hoca anlattıkça gözüme çok güzel göründü bu yetenek. o korkunç olayları yaşayan sanki ben değilim. tam ben daha ağzımı açıp fikrimi söyleyecektim ki annem atladı hemen. " aman hocam kapatalım gitsin. evliyalığı da kalsın deliliği de" diye. anne yüreği tabi. hoca da kafasıyla onayladı. kalkıp odaya geçti. hemen sonra döndü. elinde küçük bir muskayla. "evlat bunu sen al, bu olayların başladığı yere git. uygun bir köşeye bırak. gerisini ben hallederim. ama bak, seni deneyecekler. üç kere yanına gelecekler. seni zütürmeye çalışacaklar. özellikle bir su akıntısının üstünden atlatmaya çalışacaklar. sakın ha sakın atlama. bunları yapabilirsen ne sen onları göreceksin ne de onlar sana musallat olacak. unutma, üç kere kapına gelecekler." yarı anladım yarı anlamadım ama kafamla onaylayıp muskayı da alıp çıktım. gideceğim yer belliydi. baltalı ayakların olduğu o eski eve, herşeyin başladığı noktaya gidip muskayı yerleştirecektim. çağırma, sudan atlatma faslına sonra bakardım. yola koyuldum.
    ···
  5. 30.
    +2
    aradan 3 seneye yakın vakit geçti. iş hayatına atıldım. keyfim yerindeydi. o günden sonra ne bir şey görüm ne duydum. rahattım. insanoğlu çabuk unutan bir varlık. ama karşımdakinin ne kadar sabırlı olduğunu da unutmuştum. bayram tatilinde ailemin yanına gittim. hava hafif yağmurluydu. bir iki gün kafa tatili yaptım. bir gün hava kararmaya yakın babamın sesi geldi aşağıdan. beni tavukları kümeslerine katmamda yardım etmem için çağırıyordu. indim aşağıya. gırgır şamata bir iki cümle kurdum ama adamın ağzını bıçak açmıyor. neyse dedim. takıldım peşine. bir yandan da kızar mızar ama ses etmez diye sigaramı da yaktım. normalde laf sokan adam ona da bir şey dememişti. yalnız bir şey benim dikkatime takıldı. ağzımdan bıraktığım her duman babama doğru gidiyor ve yok oluyordu. gittikçe evden uzaklaştık. neredeyse komşu tarla sınırına gelmiştik ki dayanamadım sordum. "baba tavuklar buraya kadar gelmemiştir. dönelim artık." adamda hala gık yok. bu su işletmelerinin tarlalar için su kanalları olur. işte öyle bir kanal komşu tarla ile aramızda neredeyse sınırdı. o sınıra geldiğimizde babam karşıya atladı. ve bana döndü. "haydi sen de gel" neredeyse adımımı atıyordum. dedim ya insanın beyni çok zeki. gözümün önüne memleketteki hoca geldi. "bir su akıntısının üstünden atlatmaya çalışacaklar... " o an ne bekledim de yaptım bilmiyorum sigaranın izmaritini babama doğru fırlattım. sigara filtre kısmıyla birlikte saman alevi gibi parlayıp kül oldu. babam gibi görünen varlık bir kez daha konuştu. sesi çatallaşıyordu. "gelsene evladım, niye zora koşuyorsun bizi". durdum karşısında. sanki su kanalı kalkandı aramızda. tüm cesaretimi toplayıp sordum. "siz kimsiniz?"
    ···
    1. 1.
      0
      hadi lan hadi
      ···
  6. 31.
    +2
    sabah olur olmaz toparlandım. artık bu işin beni aşacağına karar verdim. pılıyı pırtıyı topladım ve bağ evini terkettim. bir an önce eve gidip olayı enine boyuna aileme anlatmalıydım. onlar bir çözüm bulurdu. merkezdeki eve geldiğimde evde sadece annem vardı. mutfakta birşeyler hazırlıyordu. anne dedim seninle konuşmam lazım. tamam evladım dedi. aldım karşıma en ince ayrıntısına kadar anlattım. dedim bana akıl ver ne yapmam lazım. annem karşımda durdu öylece. bir şeyler düşünüyor gibiydi. sonunda konuştu. "kolayı var evladım. kendini öldür kurtul!" şok olmuştum. panikle sağıma soluma baktım. "anne ne diyorsun" dememe kalmadan bir kahkaha koptu. "ya ne uğraşyorsun işte öldür kendini rahatla" dedi tekrar. yumdum gözlerimi. tekrar ve tekrar ayeti okumaya başladım. kolumdan tutulup sarsıldığımı hissettim ama bırakmadım okumayı. ikinci kez daha şiddetli sarsıldım. dayanamayıp gözlerimi açınca annem ayakta şaşkınlıkla bana bakıyordu. "oğlum delirdin mi ne yapıyorsun" dedi. gerçek ile hayal birbirine girmeye başlamıştı. "bilmiyorum anne, belki de delirdim" dedim. bir kez daha ama bu sefer anneme olayı anlatmaya başladım. uzun uzadıya dinleyince "herhalde hastaneye yatırır" diye düşünürken hiç beklenmedik bir şey dedi. "teyzenlerin yanına gideceğiz, orada bunun çaresine bakarız". gerçekten de çaresi oradaydı.
    ···
  7. 32.
    +2
    akşam tvde takılmadan önce meyve kesmek için bıçak almıştım. bıçak da iyi olsun diye kurbanlık bıçaklardan birini seçmiştim. meyvelerin kabukları arasında bıçak öylece ilişti gözüme. bir cesaret kaptım bıçağı. aldım sağ elime. deli cesareti ile birlikte ne olacaksa olsun dedim. odanın iki kapısı vardı. birisi antreye bağlanan diğeri balkondan mutfağa bağlanan. demek ki o kadar cesaret yokmuş ki balkon kısmından çıkış yaptım. sonradan işin özünü araştırınca olayın detayını öğrenecektim. o odadan asla dışarı çıkmamam gerekiyordu. çünkü amaç zaten beni dışarı çekebilmekti. sebebi ise basitti. evde kuran-ı kerim olan tek oda yattığım odaydı.
    ···
  8. 33.
    +2
    bütün sözlükmü cinli hikayeler yasadı mk
    ···
  9. 34.
    +2
    evin ilk sahibi ahmet diye bir adammış. kimi adam alkoliklikten kalkar hacı hoca olur ya, işte bu adam tam tersi. bir kız sevmiş. evi sırf onun için yapmış. kız başkasına yar olunca kafa gitmiş bu rahmetlinin. içkiye bulaşmış. ailesi unutur belki diye başkasıyla evlendirmiş, atta adam çoluk çocuğa karışmış ama nafile. her gün zil zurna her gün deli. sonunda karısı çocukları almış kaçmış. adam tek başına takılmaya başlamış. ebenin söylediğine göre "ama günahını da almayayım rahmetlinin" eklemesiyle de rahmetli kumara da bulaşmış. bir alacak verecek mevzusu olmuş. intihar mı cinayet mi bilinmez ama adamın bir gün cesedi bulunmuş evde. diz kapaklarından aşağısı yokmuş. kan kaybından gitmiş. sağ elinde de balta varmış. "oduncuydu zaten rahmetli, tüm mahalleli odununu ondan alırdı" dedi. polis evi detaylı araştırınca adamın bacaklarını evin arkasındaki kuyuda bulmuş. oraya nasıl gittikleri tam muamma. ne kadar alacaklı varsa cinayet şüphesi ile alınsa da sonuç çıkmamış. hepsi beraat. "ama ahmet de deliydi haa, sürekli evde kendi kendine konuşurdu" diye devam etti nine. "nasıl konuşurdu teyze, hele bir anlat, ne derdi?" kadın durdu. olmayan evin olduğu yere doğru baktı. "karısı gittikten sonra baya bir sonra tabi, durdane hanım yemek yaptı akşam gelin dedi. bizim bey de komşumuz ayıp olmasın, bak barışmışlar galiba diye gidelim dedi. tamam dedik ne bilelim. kapıyı açtı bu deli, içeride bir yemekler bir yemekler. hanımı yok yalnız ortada. burada o da diyor ama biz göremedik o an. bizim bey başladı yaprak dolması yemeye ben de bir tane alayım dedim." ee teyze sonra dedim merakla. "o an bi besmele çektim bir baktım dolma falan değil, bildiğin at takunu sarmış dolmaya koymuş önümüze. bizim bey hapur hupur yiyor. bir bağırdım, kalktık hemen. bizimki anlamadı olanları, ben de söylemediydim tiksinmesin diye ama oğul bir tuhaflık vardı adama." üniversitede bunlara karşı kendimi korumak için araştırma yaparken bir bilgi edinmiştim. ruhaniler belli bir süre geçince sahipsiz eşyaları sahiplenirlermiş. anlaşılan o ki, bu evi içinde ahmet beyle birlikte sahiplenmişlerdi. teyze dur durak dinlemeden anlatırken ben avucumda muskayı sımsıkı sıkarak asıl sorumu sordum. "teyze bu kuyu hala evin arkasında mı?"
    ···
  10. 35.
    +1
    bizim bina da eskiydi ama duruyordu. oysa ki yanımızdaki o köhne ev yıkılmış ve yerinde yeller esiyordu. muskayı da öylece orta yere bırakamazdım. ne yapacağımı bilemeden etrafa bakınırken arkamdan yaşlıca bir kadının sesi geldi. "sen hacı ibrahimlerin torunu değil misin sen?" arkamı döndüm eskiden bizim karşı komşumuz durdane teyze. yaşlanmış gitmiş iyice. "evet teyze benim" dedim. yanına gittim. ananlar ne yapar babanlar ne yapar faslından sonra ben dolaylı olarak konuyu açtım. "teyze evi yıkmışlar ne zaman yıktılar?" "hiç uğradığınız yok ki mahalleye, ohooo çok oldu ora yıkılalı." içimden diyorum işim olmasa daha da uğrar mıyım buralara diye ama el mahkum dinliyordum ebeyi. bir ton laf saydı aradı. belli ki sohbet edecek adam arıyordu. ama bir cümleyi arada yakaladım. "... yaramadı bu ev onlara, zaten rahmetliye de yaramamıştı. torunlarına mı yarayacak sanki.". yanına oturdum. "rahmetli kim teyze?" teyze buruşuk çenesi ile biraz geviş getirir gibi hareketler yaptıktan sonra devlet sırrı söyleyecekmiş gibi ballandır ballandıra anlatmaya başladı olanları. her kelimesinde kayıp parçalar yerine oturdu. sonunda bana görüneni ne olduğunu ve muskayı nereye atacağımı biliyordum.
    ···
  11. 36.
    +1
    son üç part...
    bağ evinde gözlerimi açtım. nasıl bir rüyaydı o! annem uyandırınca ne oldu diye sordum. "oğlum sorma, senin cinci hoca kalkmış gelmiş buraya kadar. kapıda seni bekliyor." şaşırmıştım. "ya anne adam bizim memleketten buraya niye gelir onca yolu". dememle birlikte kafamda jeton düştü."kalk kalk çabuk" dedikçe annem. son hesaplaşma bugündü. "tabi" dedim, sen geç hemen geliyorum. annem dışarı çıktı. ben de dışarı çıkmadan mutfaktan keskince bir bıçak aldım. bu iş burada bitecekti. dışarı çıktığımda annem bahçe kapısının hemen önündeydi. ayaklarının dibinden köpeklere su vermek için açtığımız yalak musluğunun suyu akıyor ve ufak bir dere oluşturuyordu. "gel bak ilerde. bahçeyi dolaşadurun dediydim ileriden geliyor". nefesimi tutup "ya allah" diye bıçağı çekip saldırdım. keskin bir kahkaha, morlaşan bir bulut bekledim. oysa sadece ağzından kenarından süzülen kanı gördüm. bir de hocanın "yapma evlat!" diye haykırışını duydum. bıçağı çektiğimde kızıl kan bıçaktan ellerime süzülüyor annem ise yavaşça yere yığılıyordu.
    ···
  12. 37.
    +1
    iyi yazıyon takip artı şuku ama yarıda bırakırsan seni sülaleni ve nick6 nı gibertirim
    ···
  13. 38.
    +1
    tuhaf amk yaz sen rez
    ···
  14. 39.
    +1
    her şeyin başladığı o noktaya, çocukluğuma, o ahşap eve, iki ayağın yanına dikilmiş baltalı görüntünün zihnimde belirdiği ana dönüyordum. elimde hocanın verdiği muska vardı. evin bir köşesine bırakıp arkamı dönmeden kaçacaktım. gerisini de hoca halletsin artık diye geçirdim içimden. ana caddelerden dar sokaklara girdim. sonunda eskimeye yüz tutmuş mahalleme ulaşmıştım. eve her yaklaştığımda muskayı avucumun içinde daha bir sıkıyordum. "sadece bırak ve kaç" tekrar tekrar bu cümleleri içimden geçiriyordum. ta ki evin önüne gelene kadar. orada ağzımdan farklı bir cümle dökülüverdi. "hasgibtir lan!". ortada ev mev yoktu.
    ···
  15. 40.
    +1
    yazacaksan yaz ara veriyorsan söyle bekletme boşa
    ···
  16. 41.
    +1
    bi bitmediniz dıbınakoydumun deli cincileri
    ···
  17. 42.
    +1
    Bugun sahura kadar son parti yazip bitirecegim ama suan misafirlikteyim. Bomba bir finale hazir olun.
    ···
  18. 43.
    +1
    Tüylerim tiken tiken rez
    ···
  19. 44.
    +1
    Tırstırdın bin
    ···
  20. 45.
    +1
    ayaklandım yavaş yavaş evin arsasına daldım. hala yerde tahtalar, kırık dökük parçalar vardı. arsanın arka tarafı genişçe bir bahçelikti. biraz ilerleyince taştan kuyu gözüme ilişti. üzerinde betondan bir kapak vardı. kapağı ittim. o an aklımdan neler neler geçti ama hiçbir şey yoktu. az bir su birikintisi dipte yalan yanlış parıldıyordu. fırsat bu fırsattı. muskayı suya fırlattım. sihirli bir patlama falan bekledim ne bileyim bir nur gelir gökten diye ama hiç bir şey olmadı. kafan huzurlu bir ıslık tutturarak annemin yanına gittim. eve dönme zamanıydı. hocanın her dediğini yapmıştım. ama yine de bir yerlerde bir hata var gibiydi. sanki bir şeyi yanlış yapmıştım.
    ···