beyler devam ediyorum..

bu geçen bir yıl da ben sahadaki görevimi sürdürüyordum. teşkilat yeni elemanlar alıyordu ve yanımıza yerleştiriyordu. diyarbakırda nasıl çalıştığımdan bahsedeyim biraz.ben teşkilatın diyarbakır sorumlusuydum ve oradaki istihbaratı sağlıyordum. altımda beraber çalıştığımız arkadaşlar vardı.bu arkadaşlar gerek köyde gerek ilçedeki derneklerde gerek örgütün siyasi uzantısının içinde idi.bu sayede bilgi topluyor ve ankaraya gönderiyorduk. tabii köyde çoban olan arkadaşımız da vardı siyasi parti de ilçe başkanı olanda. genel olarak çalışma şeklimiz bu şekildeydi.

beyler sabah devam edeceğim. yoruldum.takip eden arkadaşlar rez alsın zira sabah da detaylı bir şekilde anlatmaya devam edeceğim..

ben hem enesle iletişime geçmek hem de diyarbakırla istanbul arasındaki bağlantıyı iyice araştırmak üzere istanbula gitmiştim. enes orada faaliyetlerine devam ediyordu.bu faaliyetler sadece malum örgüte karşı değil aynı zamanda diğer aşırı sol örgütlere karşı da veriliyordu.bu sol örgütler de malum örgüt ile irtibat halindeydi.o meşhur gazi mahallesi bu tür örgütlerin ana merkeziydi.bu tür yapılanmalar buradan üniversitelere yayılır ve yeni öğrencileri etkisi altına alırlardı. teşkilatın enese verdiği görev işte buydu.bu örgütlerin eleman kazanmasını önlemek ve en azından bu mahallelere tıkamak..

örgüt bu şekilde eylemlerine devam ediyordu. türkiye bu eylemlere karşı dünya kamuoyunda taraf toplama ve doğal olarak destek almak istiyordu.abd nin de desteğini alarak çeşitli yurtiçi ve yurtdışında çeşitli operasyonlar düzenliyordu. bakmayın abd nin desteği dediğime. aynı abd türkiye dağlıca saldırısından sonra kuzey ıraka tekrar kara operasyonu yapmasın diye sınıra peşmerge yığan barzaniye de destek veriyordu.bir yandan türkiye ile iyi ilişkiler kurmak isteyen barzani bir yandan da sınıra peşmerge yığmış örgüte terörist dememişti. türkiye bunları görmezden gelmeyecekti..

temizleme demişken bir konuya değinmek istiyorum. normalde bahsetmeyecektim fakat bir kaç arkadaşımız ısrar etti. tahmin ettiğiniz gibi susurluk kazası. aselsan mühendisleri ne kadar intihar ettiyse bu yaşanan da o kadar kazaydı. devlet 90larda örgüte sağlam darbeler vuran ve çok şeyler bilen kişilerden vazgeçiyordu.bu kişiler ya yurtdışına kaçıyordu ya da bir zamanlar hizmet ettiği devletin içine düşüyordu. devlet dediğime bakmayın.bu emirleri tabii ki başbakan vermiyordu. fakat zamanında teşkilatta olan ve devletin bekasını düşünen kişiler böyle kararlar alıyordu. susurluk da bu kararlardan biriydi. aslında bu olay gibi bir çok olay yaşanmıştı.bu olayın bu kadar duyulmasının sebebi zamnında popülarite kazanan çatlı gibi kimselerdi. fakat devlet popülarite dinlemiyor kara kutularını imha ediyordu. zamanla nasıl doğru kararlar aldıklarını anlayacaktım..

hakkaride operasyondan sonra ankaraya dönmüştüm. örgüt büyük bir darbe yemişti. sonradan diyarbakıra döndüğümde öğrenecektim ki bu operasyonun misillemesini dağda değil şehirde yapmak istiyorlardı. örgüt bu operasyonun intikdıbını almak ve imajını düzeltmek istiyordu.bu duruma vekillerden de destek geliyordu. örgütün siyasi uzantısı olan parti boş durmuyor ankarada devleti zor durumda bırakacak her türlü işe imzalarını atıyorlardı. dernekten de gelen haberle iyi değildi. örgüt eleman toplamak için derneği kullanıyor şehirde aslında örgütün değil devletin bu operasyondan zararlı çıktığı propagandası yapıyordu.ben ise en başından beri hedefim ile ilgilenmeye başlamıştım..

burada dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var. beni diyarbakırdan ankaraya çağırdıklarında ve ben teşkilata gittiğimde orada bir çok abd li yetkiili vardı. yani belli ki bu operasyon birilerinin izni ile gerçekleştirilmişti. tamam başarılı olmuştu ve zap düşmüştü peki sonra? sonrası yoktu. operasyon kararı birden çıkmıştı ve hemen uygulanmaya sokulmuştu. sonradan anlayacaktım bu harekat bir çok devletin menfaatine olmuştu...

bu operasyon medyaya güneş harekatı olarak yansıtılacaktı.bu operasyon sırasında erbilde bulunan murattan aldığım bilgilere göre abd bir çok destek vermiş. tabii bizim ıraktaki elemanlarda önceden hazırlıklarda bulunmuş. operasyon hedefine ulaşmıştı daha önce belirttiğim kamplardan olan zap kampı düşmüştü. fakat medyaya yansıtılandan daha fazla şehidimiz vardı..

ortalık yanıyordu. belli ki örgüt sokakları karıştırmayı başarmıştı. bizim görevimiz şehirdeki istihbaratçılarla iletişim halinde olmak ve aldığımız bilgileri askere iletmekti. bizim elemanların çoğu köylerdeydi ve korucuların arasındaydı. köylerde de belli bir hareketlilik göze çarpıyordu.her yerde askeri araçlar vardı ve hepsi hareket halindeydi. bana söylenilen görevi yaptım ve askere gerekli istihbaratı verdim.o günün akşamı asker kuzey ıraka operasyon düzenlemişti..

diyarbakırdaki işleri arkadaşlarıma emanet ettikten sonra ankaraya doğru yol aldım. teşkilata vardığımda ortalık hareketliydi. belli ki bir karar alınmıştı ve uygulanması için çalışılıyordu. ibrahimle görüşmüştüm. ortalık karışık. hakkariye eleman göndereceğiz yukarıdan gelen emir böyle. askere gerekli istihbaratı sağlamamız gerekiyor. örgüt saldırılarını arttırdı ve ankara buna karşılık vermek istiyor dedi. diyecek bir şey bulamadım. kafamı sallayabildim sadece. hakkariye yol almak için hazırlandım.iki gün sonra askeri birlikte hakkariye varmıştım..

beyler buraları fazla uzatmak istemiyorum.bir buçuk yıl yaklaşık bir döngü sürdü.abd ıraktaki otoritesini sağlamaya çalışıyor-zaten petrol kuyularını şirketlere peşkeş çekmişti- ben diyarbakırdaki görevimi devam ediyordum. enes istanbuldaydı ve oradaki yapılanmaya karşı mücadele ediyordu. murat erbilde orada bulunan türklerle iletişim halindeydi. devlet örgütle mücadele ediyordu fakat bu yeterli değildi. zamanı geldiğinde devlet muhatap almıyoruz dediği barzani ile el sıkışacak türk şirketler kuzey ırakı inşaa etmek için yarışa girecekti. barzani bu muhatap alınma karşılığında örgüte karşı -sözde- türkiyenin yanında olduğunu açıklayacaktı. bugün ki durumu açıklamama gerek yok sanırım. kuzey ırak petrolleri türkiye üzerinden dünyaya dağıtılıyor ve suriye için peşmergeye kapılarını açacak kadar barzaniyle yakınlaştı..

takip eden var mı beyler..

diyarbakıra doğru yola koyuldum. orada beraber çalıştığımız arkadaşlardan birisine örgütün siyasi partisiyle iletişime geçmesini ve teşkilatın örgütle görüşmek istediğini söylemesini söyledim.o da şaşırmıştı fakat emir kesindi. bakmayın parti dediğime bu siyasi partililer akşam dağa çıkıyor gündüz meclise gidiyordu. neyse beyler ayarladılar bir görüşme ve benim kandilden gelen bir ekiple görüşeceğimi söylediler. şimdi diyeceksiniz ki iki taraf da birbirine nasıl güveniyor. başka çaresi yoktu iki tarafında. böyle bir durumda kandilden gelenlerle görüşecektim. onlara bir adres verdik ve adrese gelmelerini söyledik. geleceklerdi zira başka çareleri yoktu..

bu gibi olaylardan sonra devlet böyle mühendisleri koruma altına almaya başladı. fakat yine de bu cinayetler oluyordu. teşkilatın içinde de bazı hailer vardı elbet. fakat bunlar öylesine içine işlemişti ki bunları ortaya çıkarmak kolay olmayacaktı. hala bu gibi virüsler teşkilatın içinde vardır. buraları fazla uzatmak istemiyorum ama şunu söyleyeyim o bahsettiğim amerikalı ajanlar bizzat teşkilatın içinden kişilerle iletişim halindeydi..

birinci telafer operasyonunda büyük yara alan abd ve peşmergeler ikinc operasyon için düğmeye basmıştı.bu sırada ben türkiyedeydim. teşkilat musula yeniden eleman gönderecekti fakat bu sefer ben gitmeyecektim. benim görev yerim diyarbakırdı ve ben ateşkesin sona erdiğini açıklayan örgüt ile uğraşıyordum.abd ikinci operasyonunu da gerçekleştirilmişti fakat yine istediği sonucu alamamıştı.bu barzaninin de başarısızlığıydı. telafer ve musulda türkmen varlığı sağlamlaşmıştı.ben gitmedim fakat sonradan aldığım bilgilerde teşkilatın birinci operasyondan sonra bölgedeki türkmenlere yardımlarını arttırdığını öğrenmiştim. barzani musul için hak iddia ediyordu fakat musul halkı direniyordu..

işte az önce bahsettiğim paralel yapılanma burada bize zarar veriyordu. sonuçta herkes takım halinde çalışıyordu fakat kimin ne olduğunu biz nereden bilebilirdik? takım arkadaşına güvenmek zorundaydın. lakin bu elemanlar sana destek vermek yerine bilgileri farklı yerlere iletiyordu.bu her şeyden önce can güvenliğinin hiçe sayılmasıydı.
teşkilatın kullandığı teknolojiye gelirsek bizim zamanımızda bilgisayar sistemi o kadar gelişmemişti fakat yine de kullanılıyordu. genelde iletişimi telefonlarla yapardık fakat herkesde telefon yoktu. bizim üstlerimiz özel telefonlar kullanır veya eğitimli kişiler aracılığıyla iletişim halinde olurdu. şuan ise teşkilat her türlü teknolojiyi kullanıyor. fakat yazılımların yabancı menşeili olması sebebi ile pek de kullanılmıyor.her ülkenin teşkilatı siber timler kuruyor. dünya değişti ve artık savaşlar bilgisayarlar üzerinden yapılıyor. örnek mi istersiniz iranının nükleer tesisine yapılan stuxnet saldırısını araştırın. türkiyede bu siber timleri kurmaya başladı. fakat ne olursa olsun istihabarat sahada alınır ve en önemli şey sahadır. sahada yoksan yok olursun..

şimdi burada bir virgül koymak istiyorum.son günlerde tartışılan paralel tartışmalarına değinmek istiyorum. zira eğer teşkilattaysanız bu tür yapılanmaların önemini biliyorsunuzdur.bu bahsedelin paralel yapı aslında son günlerde ortaya çıkmış bir şey değil. siyasal islam iktidara gelmeden önce bu yapılanmalara karşıı önlem alınıyordu fakat bu sefer de bunun zıttı yapılar ortaya çıkıyordu. siyasal islamın iktidara gelmesi ile 2007 de e-muhtıraya kadar dayanan bir süreç başladı. siyasal islam yaşananların bir nevi intikdıbını alıyordu. peki bunu nasıl yapıyordu? yıllardır dershane ve okullarda yetiştirilen ve devletin kurumlarına sokulan paralellerin yardımı ile. yani hükümet şuan düşman bellediği yapıyı kullanarak önce ordu içindeki medyada darbeci olarak geçen kişileri temizliyordu. büyük oranda başarılı oldular. peki sonra ne oldu?...

beyler bi 5 dakika mola verelim..

neyse beyler devam edeyim. ankaraya doğru yola çıktım. planım ankarada tekrar görüşmelerde bulunmak ve türkiyede fink atan yabancı ajanları deşifre etmek amacıyla kuzey ıraka gidip bilgi almaktı. ankarada ibrahimle buluştuğumda bana tekrar diyarbakıra gitmem gerektiğini maalesef orada teşkilatın tam çalışamadığını söyledi. beyler belki zorumuza gidebilir fakat gerçekler bunlar. dönemin başbakanı boşuna demiyordu diyarbakır benim için çok önemli diye. diyarbakırı kontrol eden güneydoğuyu kontrol eder. bunun öneminin farkındaydım ve bana gelen emir doğrultusunda tekrar diyarbakıra gidecektim. görevim netti gerekirse bizzat çatışmaya girecek ve diyarbakır sokaklarında devletin otoritesini-şuanda yok öyle bir otorite oraya da geleceğim-koruyacaktım. enes de diyarbakıra geçmişti ve onunla iletişim halindeydim..