-
101.
0giblenmiyorum ama sabah benimle olan panpalarım yeniden takip edeceklerdir
-
102.
+155. gün
56 da olabilir. hatta 57 bile. ama böyle devam edeceğim. saate bakmayalı uzun zaman oldu. bir sürü şok atlattım, en kötüsü burada yazdığım olmak üzere. şimdi dikine kazıyordum. haritadaki yerim dağların çok yüksek olmadığı bir yerdi, yani bi dağın tepesine kadar kazmayacaktım, deniz seviyesine yakın bir yerden çıkacaktım. tutup evimin içinde de çıkmayacaktım tabii ki. böylece dikine doğru kazdım. en büyük korkum yine bir lavın altından çıkmaktı. bu duruma karşı hazırlıklıydım. hemen bir blokla engelleyecektim lavı. ama bu olmadı. bir anda geniş bir boşluğa çıktım. dimdik devam etmem gerekiyordu, fakat yine ufak bir damar diamond beni baştan çıkardı. onları topladım. yola biraz devam ettim. yükselen doğal merdivenlerden çıktım, şelalelerin içine girip yükseldim. yemek stoğumu böyle uzun bi yol için tutmamıştım, bitiyordu yanımdaki yemek. pişirdiğim patatesler çoktan bitmişti zaten. ama ben bu gün çıkacaktım bu mağaradan.
şelaleler beni farklı odalara zütürdü. haritama göre dağın girdiğim yöresine göre biraz daha batısındaydım. girdiğim yöne doğru yol aldım. duvarları kazdım. elementleri toplamadım bile, önüme çıktıklarında yalnızca. artık diamond veya redstone çıkmayacak kadar yükselmiştim, lavlara çok denk gelmeyecektim. merdiven gibi hem yükselip hem ileriye kazdım. ve sonra ufak bir delik çıktı önüme. delikten içeri su döktüm, mini şelaleyi asansör gibi kullanarak indim. ve bir anda sevinç çığlığı attım, etrafımda daha önce koyduğum meşaleler vardı, ve burayı hatırlıyordum, şimdi geldiğim yolu bulabilirdim! -
103.
0...
bahsettiğim gibi yine bir akşam saatinde çıkışa vardım. hiç beklemeden, bir zombi dalgası daha yemeden koşarak evime gittim. üzerimdeki çöpleri boşalttım. fırına gidip demir ve altınları eritmeye başladım. hala dünkü şokun etkisindeydim. sonra aklıma diamond'lar geldi, envanterin çok saçma bi köşesinde olduğundan görmemişim bile. kaç tane olduğuna baktım. 26 tane vardı. yani bir kılıç ve bir set! derin bir oh çektim, ve inşa masamın yanında bu başarılı maden operasyonunu yeni elbiselerimle ve kılıcımla kutladım.
56. gün
bugün emektar iron elbiselerimi lava attım. birçok kez tamir edilmişlerdi, yamalanmışlardı yani. şu an yaşıyorsam o elbisedeye bastığım "fire protection" kitabı beni korumuştur. onu öylesine geçerken terk edilmiş madende buluşumu hatırlıyorum. bir tesadüf nelere mal oluyor bu oyunda... iron kılıcımı da onların peşinden çöpe yolladım. yeni kılıcıma 30 levellık enchanting uyguladım, keskinliği ve dokunduğu yeri yakmasını sağlayan özelliği ile süper bir kılıç oldu. elbiselerimi de ileriki günlerde yeni levellarla yükseltecektim. anlaşılan batı yakasındaki çölde uzun bir süre daha avlanacaktım. -
104.
+1server kurarsanız bende oynarım abiler.
-
105.
+2bi inci serverı açında biraz oynayak
-
106.
+1aynen amk
-
107.
0@87 88 89 o işle ilgilenecek gönüllü arkadaşlar vardı arada tek tük, ayarlamamız lazım. benim sistem server'lık değil, böyle asosyal her dk serverı açık tutacak bi eleman lazım ayrıca. tek başına minecraft cehennem azabı amk. bi de ciddi bi kadro toplanmalı.
56. günün gecesi
yine skeleton ağırlıklı bi avdayım, gübre önemli. creeper'lardan da intikam alıyorum geçen günkü olay yüzünden. örümceklerden göz elde etmeye çalışıyorum, iksir işindeki en temel maddelerden biri. çok düşmüyor ama olsun. tarlama yetecek kadar gübre elde edip dönüyordum normalde geceleri, 20 blokluk tarlam var ki zaten gübre kullandıktan sonra bir blok bile olsa aynı hesaba denk düşüyor. devasa alanları tarla yapmama gerek yok, tek başımayım zaten. hayvanlarım da gayet mütevazı bir sayıda, 4 er çift domuz ve inek, 6şar çift tavuk. çift çift diyorum, çünkü onları besleyip üremelerini sağlarken her biri eşini bulmalı. böylece et ve sebze üretimim stabil, hatta gübre ile süper bi ivmeye sahip. sadece patates ile doyuyorum, hemen şimdi bir multiplayer açsam bu haritada bir çok kişiyi günlerce beslerim rahat rahat.
oyunda yapacak pek bir şey kalmadı. end'e gitmek istemiyorum, hala elbiselerim enchantment masasına uğramış değiller. böyle avlana avlana tek tük hepsini güçlendirdiğim zaman oyunu bitirecek güce ulaşabilirim sanırım. o gün için planım kafamda kurulmuş vaziyette, en önemli parçası ise bolca iksir olacak. bir yerlerden karpuz bulmam lazım (can iksiri için) -
108.
0...
bu günden itibaren gün saymayı bitiriyorum, çünkü ipin ucu iyice kaçtı, zaten günlerimi avlanmayla geçiriyorum, çünkü bolca xp gerekiyor. sabahları da çoğunlukla balık tutuyorum. çöldeki köyle pişmiş balığa karşı zümrüt veren bir köylü panpam var sağolsun. kendisiyle işbirliğine girmeyi planlıyorum. sanırım köylülerin yanında ufak bir ev kuracağım kendime. orada balık tutacak, pişirecek, böylece sabahları canavar avlamadan sabahları exp kazanacağım. akşamları ise köyü basan zombiler ile savaşıp exp'ime exp katacağım. 30 level'a gelmek zor, ama bazen ortalarda pes edip erkenden evime dönebilir, üzerimdeki eşyaları güçlendirebilirim.
-ilk olarak ayakkabımı güçlendirdim, uzun çabaların sonunda. her 10 balığa bir zümrüt almama rağmen bir sürü zümrüte sahip oldum. geceleri örümcek bol olduğundan olta sıkıntım yok. her şey tam. sadece sıkılmamam lazım. elbiselerim zarar görmüyor pek, o yüzden dayanıklılıklarından şüphem yok. diamond kılıcımı kullanmıyorum, onu büyük gün için saklayacağım, zaten bir daha yerden diamond almaya zütüm yemiyor. emerald'ları ise sembolik olarak alıyorum, maksat balıklardan kurtulayım. -
109.
0...
ayakkabımın ardından başlığım da güçlendi. ayakkabımda tüy düşüşü koruması var, yüksek yerlerden düşerken canım azalmıyor kolay kolay, tabii ki koruma katsayısı da yükseldi. başlığımda ise suda nefesimi daha çok tutmamı sağlayan bir özellik oluştu, fakat ben bu oyunda suyla hiç ilişkide olmadığım, herhangi bir boğulma tehlikesi yaşamadığım için gereksiz bir özellik oldu. patlamalardan korunmamı sağlayan bir ek daha başlığımda mevcut.
...
pantolonumu yükselttim. önceden göğsümdeki demir zırhta bulunan ateş koruması şimdi pantolonumda mevcut. nether ziyaretlerimde kıçım yanmayacak artık. yükselttiğim elbiselerimi saklıyorum genel olarak. zarar gelirse ilerde kullanamam.
...
uzun çabalar sonucu artık güzel bir göğüs korumasına da sahip oldum, genel bir koruma özelliği geldi, enchanting yaptığım level'a göre gayet iç açıcı bir miktar. geçen bir çok gün benim savaşa daha çok hazırlanmamı sağladı. yayımı kullanmamaya çalıştım ve o da çok dayandı, bir daha onun gibi bir yay oluşturamam, sonsuz ok ve alev özellikleriyle rakipsiz bir yay. oyunda uzun süredir böyle yaylar elde etmeye çalışıyorum ve kırılmaması için çabalıyorum. neyse ki elimdeki gayet yeterli durumda, çünkü çok yararlı kullandım. ekipmanım hazır. artık sona doğru yola çıkmam için çok az şey kaldı -
110.
+1...
nether ziyareti demiştim. benim emektar portal'ım beni ürkütüyor diye bozmuştum. onu tekrar çalışır hale getirdim ufak bir çakmak darbesiyle. artık nether'a gidebilirim. @49 da yazmıştım, zamanında iyi ki blaze spawner'ını kırmamışım, bloke etmişim sadece. çünkü şu upuzun günler boyunca hep ender incileri topladım öldürdüğüm enderman'lardan. bu incileri öldüreceğim blaze'lerden elde edeceğim blaze powder'larla birleştireceğim. end'e giden portal şöyle bir şey: http://www.nerd-age.com/w...ecraft-the-end-portal.gif
bu oluşturduklarım "ender gözleri" oluyor. portalı aktive ediyorlar ve aynı zamanda bana end portalına giden yolu işaret edecekler. bu yol çok uzun olabilir. özellikle okyanusa göre ufacık sayılan bi ada sisteminde bulunduğumu düşünürsek bu sistemde olup olmadığı bile meçhul arkadaşlar. bu yüzden korkuyorum, acaba çok yol kat etmek zorunda kalır mıyım? bu yüzden blaze spawner'ını iyi kullandım, yedekleriyle birlikte bir sürü göz yaptım. ve nether'a bir daha çok çok sonra dönmek üzere veda ettim. artık ekipmanlarım hazır. masmavi kuvvetli bir elmas takım zırh, kuvvetli bir elmas kılıç, en değerlim ve end'de en çok işime yarayacak yayım... neredeyse tüm yemek stoğum, okyanusu geçmek zorunda kalırsam diye oyunun başından beri benimle olan tahta botum (umarım geçmem), oltalarım, hızlı yolculuk için yine binek domuzum (havuçlar ile beraber), haritam... ve tabii ki yol gösterici, portalı aktif edecek anahtarlar olan ender gözleri... şimdi saymayı unuttuklarımla beraber neredeyse dopdolu bir envanter ile ya oyunun, ya kendimin sonunu getirmeye doğru yola çıktım...
edit: potion'ları yazmamışım mesela, daha önce söylediğim gibi inventory'de en büyük yer kaplayan şeylerden biri de oydu. -
111.
+1...
ilk ender atışımı yaptım. ve korktuğum oldu. ender'in gözü, bana oyunun başında geldiğim yön olan güneyi gösterdi. portal'ın bulunduğu stronghold denen dev yapılar oyunda gözümüzü ilk açtığımız noktanın çevresinde 600 ila 1000 blok ötede üç adet olmak üzere bulunurlar. ben ise binlerce blok ötedeyim. yani başlangıç adama dönmem gerekiyor. eşyalarımı yitirerek bunu kolayca yapabilirim aslında. ama bu ilerleme o adada imkansız vaziyette. bu yüzden yola devam etmeliyim. ender gözlerimden birini kaybettim bile.
...
yola devam ediyorum. eski adama hala varmadım. ama hesabıma göre adama varmadan önce bir stronghold ile karşılaşmam gerekiyor.
...
bahsettiğim gibi artık sürekli güneye doğru ilerlemiyorum. ender gözleri belli bir açıyla sapmaya başladı. bu stronghold'a gelişimin yakın olduğunu söylüyor bana. ama bu yer suyun altında olacak. bir kez daha şansıma şükrediyorum, diamond başlığımda hatrı sayılır derecede nefes tutabilmemi sağlayacak bir özellik var ve bunu başta küçümsemiştim. şimdi şükrediyorum. bu oyun beni yeterince ters köşeye yatırdı, ama artık bittiğini hissediyorum. -
112.
0...
günler süren yolculuğum bir ender gözünün bir anda suya gömülmesiyle son buldu. portal hemen altımdaydı işte. yolda birkaç ender gözü kaybetmiştim. ama elimdekiler yetecekti. yetmese bile o sinirle kesin hileye başvurur ve alırdım. o kadar yol giderken durup dururken yok olmalarını suçlusu ben değilim zaten.
emektar botumla vedalaşıp onu parçaladım. suya gömülürken ben de derin bir nefes alıp suya daldım. kaskıma yine şükrettim, nefesim neredeyse hiç azalmıyordu, bir balık kadar rahattım suda. derinlere indikçe bir parıltı gördüm portal odasının girişiydi burası, koskoca stronghold'u aşmama gerek yoktu yani, direktman portala varabilecektim, sadece stronghold'larda olan özel kayaları suyun dibinde gördüğümde artık kesin emindim. kayayı parçaladım. su aydınlandı. içeriye girdim. burası okyanustan arınmıştı. karşımda koskocaman bir yapı duruyordu, ortasında lav ile birlikte, işte portal karşımdaydı.
silverfish denen ufak yaratıklar altımdan akan suyla uzaklaşıp gittiler. onları oluşturan spawner da birkaç darbeyle kırıldı. artık portal önümdeydi. 12 ender gözünü yerleştirdim, bir iki tanesi elimde kaldı. ve işte karşımdaydı: http://imgim.com/20111215122200.png -
113.
0end bölümü uykudan sonra beyler. takipte olanlar uplarsa sevinirim. teşekkürler...
-
114.
+1çok iyi gidiyorsun panpa böyle devam ender bölümünü çok merak etmeye başladım
-
115.
+1tamamdir veyler bu aksam sunucu bilgilerini arkadasa veriyorum
-
116.
0...
gözleri yerleştirdim tek tek. bu oyunda gerçekten şanslıyım aslında, bu salak okyanuslarla uğraşmama rağmen. eskiden, daha da amatörken ender gözlerinin olduğu yerden direkt kazıp lava düştüğümü, öldüğümü bilirim. ender gözlerinin tamamı yuvalarına yerleşince yuvaların arasında, lavın üstünde simsiyah bir şerit şeklinde bir portal belirdi. son artık bana bir adım kadar yakındı. ama korkuyordum. diğer portalın içinden geçtiğimde nether'e gitmiyordum, portalın üzerinde durmam gerekiyordu. ya bu portal da böyle işliyorsa? ya lava düşersem? gözlerimi kapattım ve kendimi portala bıraktım... -
117.
0@98 panpa umarım halledebiliriz şu işi, sen ufak bi bilgi verirsin başlık üzerinden, herkesi toplarız tekrar...
-
118.
+1reserved iyi gidiyosun panpa
ayrica selam olsun maynkreftci gardaslarim -
119.
0...
bu hissi en son kendimi ıssız adada bulurken yakalamıştım. geçmişime dair çok az şey hatırlıyorum. adım, yaşadığım yer. sevdiğim, özlediğim şeyler. iki ayımın kaydını aldım, üstüne kendimi güçlendirmek ve stronghold'u bulmak için belki de yarım aydan fazla süre harcadım. tüm bu sürede 3-4 köylü bozuntusu dışında insan görmedim, onlarla hiçbir arkadaşlığım olmadı zaten, benimle emerald takas etmekten vazgeçene kadar balık verdiğim adam haricinde. bir cadıyla bile karşılaşamadım, evini basıp yağmalamama rağmen. yalnızlığımın ölçüsü yoktu. ve şimdi...
bembeyaz bir odada uyandım. altımda obsidian bir sütun vardı. anlaşılan altın kuralı yine ihlal etmemeliydim, yeri kazmamalıydım. yanımda getirdiğim tek gereç, kazmam ile duvarı kazdım. az kalsın boşluğa düşüyordum! iyi ki çömelerek temkinli bir şekilde yürümüşüm (shift e basarak yürürseniz köşelerden aşağıya düşmezsiniz). bu sefer diğer tarafa kazdım. bir pencere açıldı. içeriye baktım. aman allahım o da ne, onlarca, yüzlerce enderman kendi uğraşlarında dolaşıyorlar! oyunda en korktuğum yaratık, gözlerine yanlışlıkla bile bakamadığım o yaratıklardan artık tek tük değil yüzlerce vardı. sonra yüksek bir çığlık duydum. ender ejderi tepede, yüksek obsidian sütunların üzerinde çember çiziyordu. var olduğundan beri sahip olduğu huzurunu bozmuştum. yeni biri, buraya gelmeye izni olmayan biri end'e adım atmıştı! -
120.
0...
ender ejderi beni fark etti, başımın üzerinde dönüyordu. bembeyaz zemin üzerinde, kopkoyu ve sanki bir televizyonun karıncalı ekranı gibi gözüken gökyüzünün altında elmas renginde zırhı, elinde alev alev yanan okları ve ateşten kılıcıyla yeterince tehditkar görünüyordum ona. kanatlarını çırptı, karşıma geçti üzerime doğru bir pike yaptı. elimdeki yayı çekip tam çenesine alevler içinde yanan bir ok fırlattım. canı yandı ve geri döndü, göklere, ve yüksek bir obsidian sütunun yanına gitti. kendini tazeliyordu. bu sütunlar her neyse onları yok etmeden ejderi indiremeyecektim.
sol tarafıma baktım. alçak bir obsidian sütunu vardı. en tepesinde alev alev yanan bir cevher bulunuyordu. bir ok attım. sütunun üst kısmı patladı. sanırım yapmam gereken buydu. hiçbir enderman'in gözüne bile bakmaya cesaret etmeden ve ejdere kendimi unutturarak oyuna başladığım yere geri döndüm.
hazırlıklıydım. yanımda kendimi yukarı çıkartmaya yetecek kum parçaları vardı. bunların üstüne çıkarak her bir cevheri patlatacaktım. ama ejder yanıma yaklaştığında dikkat etmeliydim, çünkü eğer bana vurursa hiçbir şansım olmaz, o sütundan düşer ve muhtemelen ölürdüm. böylelikle önce alçak sütunlara doğru yöneldim...
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 20 01 2025
-
uncivilizedmuslim türk milletinden özür dile
-
squirt game yasaklanan bölüm
-
hayat treni kacti
-
bu gsm operatorlerinin anasini
-
zalina sarıyere gelecem pide ısmarla
-
evrim ağacı değil mi bu
-
redditte turkish cocks diye bir subreddit buldum
-
reyiss uyanmış
-
buraya gelip bisey yazasim gelmiyorsa
-
namus gidince vatan millet de kalmıyor
-
milattan önceden bahsederken
-
kendinizi övmeyin
-
tam yerine denk geldi de
-
çabukk tv8 i açınn
-
yine secim donemi dongusuu
-
yapmak istemediğiniz bir şey için
-
35 yaşına gelmeden halletmen gerekenler
-
stresten kaslaeim seyiriyor
-
taşaklarımın çakralarını açarsam ne olur
-
ınsanlar inci bitmesini sitenin kapanmasi
-
wow girl gittiyse
-
beyler ermeniyim müslümanım ak partiliyim
-
beyler pgibolojik sorunlarınızın temel nedeni
-
beyler bu kızla hamamda bana kese atarken
- / 1