Sorgusuz sualsiz içtim, bide kustum sonra. Bunlar beni bıraktılar gittiler, o kafayla sabaha karşı 4'de aradım Melis'i, çaldı çaldı çaldı, açan olmadı, bir kez daha aradım. "Efendim." diye uykulu bir ses açtı. "Naptın sen Melis." dedim yarı sarhoş, yarı bilmez bir sesle, "Hikayeci." dedi. uykulu bir sesle, "Benim." dedim. Sesini bile özlemiştim. "Hikayeci yarın konuşalım." dedi. O sırada kapı sesi geldi. Ne olduğunu beynimde hesaplarken bir tanıdık ses daha geldi. "Hikayeci sen misin?" dedi. Tahmni ettiğiniz gibi babasıydı, o kafayla benim. dedim.

Yarın iş adresimi vericem oraya gel dedi. Şok oldum beyler kapattı telefonu dedim dövdürücek bu beni. Yattım uyudum, başım ağrıyor. Sabah telefona baktım bilmediğim bir numara adres yazmış, bune amk derken dün geceyi hatırlamaya başladım yavaş yavaş hagibtir çekerek kalktım yataktan.

Hemen duşa girdim, yemek yedim, dişlerimi fırçaladım, başka kıyafet giydim ona rağmen alkol kokmayım diye üstüme binbir parfüm sıktım, çıktım adrese doğru gidiyorum. Neyse bir emlakçı, girdik içeri, gördü beni, eski şakacılığı yoktu. Otur dedi. Oturdum, dün o saatte ne diye aradın dedi. Kendimde değildim dedim, bu her şeyi ele verdi. iki çay istedi, vay amk dedim dayak yok, anlaşıldı iyi konuşucaz, zafer benim olucak. Tabii erken sevinmişim, 2-2 mi diyen Fenerbahçe taraftarı gibi. ( Fenerbahçeli kardeşlerim alınmasın bende Fenerbahçeliyim)

Çaylar geldi, yaşınız küçük dedi. Haklısınız dedim edebiyat yapmadım aşkın yaşı yoktur veya aşk laftan anlamaz ki filan diye, aklımdan geçmedi değil. Sen iyi birisin belli dedi. Teşekkür ederim sizde öylesiniz dedim. Bu işler iyilikle olmuyor ama hikayeci dedi. Ciddileşti bir anda bende pür dikkat dinliyorum. Benim kızım tek varlığım dedi. Benimde dedim. Kaldı öyle, sözümü kesmeden dinle dedi.

özümü kesersen giberim bakışını da eklemeyi unutmamak lazım tabii, bu yaşta bunların olması anormal değil, benim bildiğim biriyle olursa bu benim hoşuma gider, kızımın ne yaptığını, nereye çıktığını bilirim dedi. Elbette diyecektim sustum ama dün kızımın yüzünde sevinç değil üzüntü vardı. Yani üzülüyor gibiydi dedi. Başımı önüme eğdim. Kızımla konuşmanı istemiyorum dedi. Neden dedim kestim sözünü ne olursa olsun dıbına koyim diyerek. Üzülmesini istemiyorum dedi. Tamam bir kere üzmüş olabilirim ama yaptığım yanlışın sonuna kadar farkındayım, aylarca onu ikna etmek için uğraşıyorum. Bundan sonra bir daha olursa üzmem, ondan çok ben üzülüyorum dedim. Neden ayrı kaldınız dedi. Evet beyler kafamdan aşağıya kaynar sular döküldü. Kem ettim küm ettim, Melis anlatsın dedim. Senden dinlemek isterim dedi. Ayrılan ben değilim dedim. Tüm topu Melis'e attım, Melis gerçeği anlatırsa adam beni silahla bile tehdit edebilirdi ama anlatmazsa hala şansım olacaktı bunu düşünerek yarın yine konuşabilir miyiz hem siz melisten bugün ne olduğunu öğrenirsiniz dedim. Tamam Hikayeci, görüşürüz dedi. Çok anlayışlı adamdı da o gece uyuyamadım. Acaba melis ne dedi diye.

Diğer gün gittim, acayip ciddiydi, silah ne zaman çıkacak diye düşünürken otur dedi. Oturamamıştım korkudan, oturdum. Öğrendim nedeni dedi. Neymiş diyemedim. Aynı anda iki kızı idaire etmeye çalışmışsın dedi. Sözünü kesmedim, Melis sizi kafede görmese hala kandırıcaktın kızımı dedi. Anlatmamıştı beyler, doğrudur gördü beni kafede dedim. Tip tip baktı, eskileri silmek, Melis'i sevdiğimi söylemek için çağırdım Nur'u oraya dedim. Yoksa Melis'i seviyorum dedim. Sinirlendiği her halinden belliydi yine de anlayışlı davrandı. Bir daha yapmayacağının garantisi yok, kanın kaynıyor senin dedi gençsin bilirim dedi. hiç aşık oldunuz mu dedim. Oldum dedi. O zaman ne yaşadığımı da biliyorsunuzdur dedim, ben hiç aşık olduğum kızı kafede başka bir kızla aldatmadım dedi. Melis'in kime çektiği belli olmuştu laf sokma konusunda, hiçbir şey söylemedim. Şimdi konuşma demeyeceğim, üzüldüğünü görüyorum. Kızıma bıraktım her şeyi, affederse seni, haberim olsun dedi. iyi günler dedim çıktım. Direk Melis'e çaktım mesajı.

Buluşmak istiyorum dedim. Ben istemiyorum dedi. Baban onaylı kapına gelirim dedim. iyi tamam buluşalım dedi. Etrafta kahve aradım herkese benden çay demek için. Dedim geliyorum evine doğru, gelme şurda buluşalım dedi. Kabul ettim. Gittim bekliyorum. Geldi, sarılmak istedim izin vermedi, oturdu karşıma konuşacak o kadar şey vardı ki, ama o susmayı tercih etti. Yapma böyle konuş, söv, sitem et ama susma ne olursun dedim. O sırada garson geldi ne alırsınız dedi. Canımı al dedim. Tip tip baktı, Melis olayı toparladı 2 kahve alalım dedi. Garson gitti. Senin sitem edilecek bir tarafın yok şerefsizsin sen dedi, şimdi sitem ettin dedim, ben gidiyorum hikayeci dedi, dur dedim bitmedi konuşmamız.

Oturdu, ne diyeceksin dedi. Başladım.

Aradığım geceyi hatırlıyor musun dedim. Evet dedi, o gece seni başka bir erkekle eğlenirken gördüm, kalbimi söküp alsalar o kadar acıtmazdı canımı, gondolda hıçkıra hıçkıra ağladın mı sen hiç dedim. Donup kalmıştı. Bitmedi dedim. Hiç alkol aldın mı sabaha kadar, ne yapacağını düşünüp, hiçbir gib yapamayacağını anladığın zamanlar oldu mu dedim. Yataktan 1 hafta boyunca çıkmamazlık yaptın mı dedim. Ailen tatile giderken senin gitmediğin oldu mu ? Hiç birini görmek için can attın mı ? Görünce de yüzüne bakamadığın oldu mu ? Ben senin için hiçbir şeyden korkmadım, rezil olma pahasına gondolda da ağladım, yanında ki çocuğu dövmek için gondola da gelmeye kalkıştım, beni tutan benden büyük adamı da dövmeye de kalkıştım, babanın yanına da gittim. Bunlar senin içindi dedim

Konuşmaya çalıştı, sözüm devam edecekken garson geldi. Kahveleri uzattı, gözlerim dolmuştu. Melis'inde benden farkı yoktu. Acıyarak gitti. Çok seviyorum ben seni dedim. Geri adım attım. Aynı şeyi sen yapsan bu kadar uğraşsan benim için affetmezdim ama sen beni bir kere affet ne olur dedim. Bakıyordu öylece, bu sefer o başladı konuşmaya, o lunaparkta gördüğün kuzenimdi, bunu baştan belirteyim dedi. içim biraz rahatlamıştı. Kahvemden bir yudum aldım. Oldu, hiçbir şey düşünemedim, beni aldattığın halde seni sevmeyi bırakamadığım, seni düşünmeyi bırakamadığım için kendime o kadar kızdım ki, bende senden vazgeçemedim, bende seni çok seviyorum, bende çıkamadım evden, bende bakamadım yüzüne dedi. Gözünden 1-2 damla yaş süzüldü, benimde gözümde ki yaş artık naz yapmayı bırakmış süzülmeye başlamıştı.

Kalkalım mı daha sakin bir ortama geçelim dedim. Kabul etti hesabı istedim kalktık. Ona bir kez daha sarılmak için vermeyeceğim hiçbir şey yoktu. Bir süre konuşmadan yürüdük, eve davet etmedim yanlış anlamasını önlemek için, bir parka gittik. Banka oturduk aramızda boşluk vardı elimi omzuna atmaya çalıştım ama elim sanki kalkmıyordu, en sonunda yaptığımda oda başını omzumda koydu, gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Öyle huzurlu hissediyordum ki kendimi, hiçbir şey umrumda değildi, zor olmuştu ama affetmişti beni, benimse yapmam gereken şeyler vardı, bir çok şey vardı. Bir daha hiçbir kızla muhattap olmamak bunlardan biriydi. Gelip silgi istese kafamı çevirip bakmamalıydım, salak bu diyip gitmesine de razı olmalıydım.

Hiç ses çıkarmadık, sonra saatime baktım geç olmuştu. Babasını kuşkulandırmamak adına hadi seni eve bırakıyım dedim. Sokağına başına geldiğimde her şeyin başlangıcı olan burayı görmüş sevinmiştim. Aptal bir gülümseme oluştu yüzümde bundan sonra sokağın içine kadar gelebilirim herhalde dedim güldüm, gelebilirsin dedi. Binaya kadar getirdim, kafamı kaldırdım babası balkondaydı, elinde kitap vardı görebildiğim kadarıyla, bize şöyle bir bakıp yeniden kitabına odaklandı, Melis bana sarıldı. Bende ona sarıldım. Saçlarını kokladım. Kokusunu içime çektim ve yanağına bir öpücük kondurdum. O eve gitti bende kendi evime doğru yol aldım.

Yolda giderken Eren'e rastladım nasıl oldun dedi, barıştık dedim yüzünden belli oluyor dedi Serkan geldi lafladık biraz, sonra eve geçtim mesajlaştık, birbirimizi nasıl sevdiğimizi, kelimelere döküyorduk. Her şey değişmişti benim için. Sanki Melis bir doktordu ve kalp masajı yapıp beni hayata döndürmüştü. Mutluluk çok başka bir şeydi hele paylaşabileceğin birisi varsa çok çok başka bir şeydi, O gece de öyle geçti, günler günleri kovaladı okul geldi, bölümleri sayısal seçince aynı sınıfa düştük Melisle, keza Nur'da bizim sınıftaydı ve yeni gelen bir arkadaşımız vardı Ebru, tahmin edeceğiniz gibi, Ebru lunaparkta ki ebruydu, beni görünce güldü, yanımda oturan Melis'in bana baktığını farkettim. Ben Ebruya bakmıyormuş gibi yaptım, tenefüs oldu. Ebru yanıma doğru geliyordu. inşallah pot kırmaz diye dua ediyordum.

"Sen hala gondoldan korkuyor musun hikayeci." dedi. Tabii Melis'in bana attığı cimcik anlatılılamaz derece de acıdı. O yüzden anlatmaya çalışmayacağım. Melis güldü. "Hikayeci korkuyor musun?" diye sordu yapıştırdım cevabı. "Gondoldan korkmuyorum da, sevdiğimin yanında başka birini görmekten korkuyorum." dedim. Ebru güldü, demek o yüzden ağladın o gün gondolda dedi. Meliste güldü, söylediklerimin yalan olmadığını anlayınca, Ebruyla bi kaynaştılar. Bense Ebruyla muhattap olmuyordum çünkü sözüm vardı. Nursa bize imrenerek bakıyordu. Can eşit ağırlık sınıfındaydı ve sevgilisi vardı ilahi adalet.

Okul bitti baktım bir numara arıyor beni, açtım babası Melis'in kaydettim, yanıma gel dedi. Konuşacakları varmış, kabul ettim gittim. ilişkiniz nasıl gidiyor dedi. iyi gidiyor saolun dedim. Dışarı çıkacağnız zaman haberim olsun numaramı kaydetmişsindir umarım dedi. Kaydettim dedim. Haberim olmazsa bozuşuruz bak uyarıyorum dedi. Ciddiliği koymuştu adam. Nasıl isterseniz, anlayışınız için Teşekkür ederim dedim. Ben teşekkür ederim, kızım evde mutlu, eve gelince mutlu, belli ilişkiniz iyi gidiyor dedi. Allah'a şükür dedim. Ters bir adam değildi ama kızımı üzersen, benden habersiz bişey yaparsan tam tersi olur gibi bir havası vardı üstüne gitmedim. Kızının üstüne düşecekti haklıydı.

iyi akşamlar - iyi akşamlar ayrıldım ordan, eve geldim bilmediğim bir numardan mesaj, nurdan mesaj ve herşeyim diye kaydettiğim Melis'imden mesaj. Tanımadığım numara Hikayecii yazmıştı buyrun tanıyamadım yazdım. Nurdan gelen mesaj mutlusun ya helal olsun dedi. Melisten gelen mesaj, nerdesin nerde kaldın vs vs diye fırça

Nur'a cevap vermedim mesajı silmedim, giberdi belamı Melis bakacaktı o telefona, ben bakmıyordum güveniyorum diye, tanımadığım numara ben ebru yazdı. Ebru diye kaydettim, he ebru şuan müsait değilim sonra konuşuruz diye geçiştirdim tamam yazdı sadece Melis kalmıştı. Babanın yanına gittim dedim. Şaşırdı biraz, ne oldu filan dedi, dedim damadını görmek istemiş, hasretime dayanamamış. Manyak dedi güldü. Sonrası liseli aşık muhabbetleri işte, gece 12 gibi konu bir yere geldi. Evlenirsek nasıl olur diye, kır düğünü severim ben dedi. Sen nasıl istersen dedim. Kaç çocuk olayına girmek istemiyordum. Telefon babasının eline geçerse hoş şeyler olmazdı çünkü ama o girdi, kaç tane çocuğumuz olur hikayeci dedi, bilmem 2 veya 3 herhalde dedim. 2 iyi bence dedi. isimleri koymaya gelince, erkeğin ismini ben koyacağım dedi. Düşünürüz o zaman dedim, hayır ben koyacağım dedi. Zamanı gelsin konuşuruz dedim. Zamanı yok bunun dedi. Lan ne oldu birden bir isim için, ne koyucaksın ki dedim.

Bilmiyorum dedi, o zaman neden ısrar ettin bu kadar dedim, bilmiyorum dedi. Uzatmadım özel döneminde herhalde bu diye geçiştirdim kendi kendime, diğer gün kıyamet koptu yine okulda, yine cimcik yedim, sorun şu beyler, ebrunun numarasını kaydetmem. Allam ettim kullem ettim barıştım, zaten konu o kadar büyük değildi. Günler geçiyordu işte, Melis ile ilişkimiz öpüşmede kalıyordu. Benim için sorun yoktu. Günler geçtikte o kız arkadaşlarıyla ben erkek arkadaşlarımla takılmaya başladım sınıfta, Nur'da berat adında bir binle çıkmaya başladı, sınıfın içinde ulu orta öpüşüyorlardı, benim Melis'e asla yapmayacağım bir şeydi bu, ulu orta kimsenin önünde öpmezdim onu, reklam malzeme edemezdim kimseye, o sadece benimdi, neyse bir gün egemen diye bir çocuk geldi, kanka seninkini rahatsız ediyolar gelsene dedi.

Beyler depara kalktım bizim arkadaşlarda geldi baktım 2 erkek bişey konuşuyolar benim ki bağırıyor kan beynime sıçradı, ne olduğunu sormadan bunları ittim aldım Melisi arkama ne oluyor lan dedim sanane lan dedi, bizimkilerde gelir gelmez koridor bir anda karıştı, bunlar üst dönemdi yani eli ayağı vardı bunların okulda, tahminimce son sınıftı, omuz attı dedi Melis'e döndüm hayır dercesine baktı bana dedim tamam sen sınıfa git. Gözüm dönmüştü bir kere, başladım tehditlere seni bir daha değil Melis'in yanında, bu koridorda görürsem çıkartmam dedim, tabii bunu der demez yumruğu yedim, vurdu da vurdu bin ben kurtulup vurucam diyene kadar araya girdiler, araya girdikten sonra kaşına vurdum açıldı kaşı, kanı gören herkese göre kazanan bendim, Meliste çok korkmuştu gittik müdür yardımcısının yanına.

Bunlar biliyordu adamı tanıyorlardı, arkadaş gibilerdi 4 yılları geçmişti sonuçta, benimse öyle bir avantajım yoktu. Bana uzaklaştırma yazılacaktı büyük ihtimal suçlu ben olacaktım, savunmamı bile yapamadım. Müdür yardımcısı binin biriydi. Yarın çağır aileni gelsin dedi. Nolucak dedim uzaklaştırma alıcaksın dedi. Bunlar dedim, onlar suçsuz dedi. hiçbir şey demedim ama acayip sinirlenmiştim. Bana bakıp gülüyolardı. Yani biz giberiz ayağındaydılar eve gittim babama anlattım olayı olduğu gibi müdür yardımcısının anlattıklarına kadar, ben hallederim dedi. Melis yüzüme bakıyo ama yumruk yediğim belli, sadece iz yok, acıyo mu aşkım dedi, çok dedim. Gerçekten mi dedi. Gerçekten öpte geçsin dedim. Öptü beyler. Bu kız için dayakta atardım yerdimde seviyordum sonuçta.

Eee yarın okulda napıyoruz dedi, bilmiyorum ki uzaklaştırma alıcam ben yarın büyük ihtimal dedim anlattım buna da olayı, ilk kez ağzından küfür duydum o gün, o bile şiddetli değildi. Melek gibiydi lan. Sen canını sıkma dedim. Nasıl sıkmam laf atıp durdular omuzu da onlar attı dedi. Kalktım ayağa neden söylemedin dedim. işte bu yüzden dedi. Neden dedim sinirle, bak olayın geçmesine rağmen sinirle ayağa kalkıyosun olay anında çok kötü şeyler olabilirdi dedi, alacağım cezaya değerdi en azından dedim, aslına böyle değildi benim o bebeyi dövme şansım yoktu, benden büyüktü 1, benden kalıplıydı 2. ama benim bir huyum vardı ben asla kavgada korkmazdım, bu beni çok avantajlı yapardı çoğu zaman rakibim kendine güvenmiyorsa 1-2 yumruktan sonra karşılık veremezdi.

Neyse diğer gün gittim yine okula Melis üzgün, ben sensiz napıcam 3 gün ayağında ve beklenen oldu, kapı çaldı, nöbetçi öğretmen girdi içeri, hocam dersinizi böldüğüm için özür dilerim dedi ismimi söyledi ve Nevzat hoca çağırıyor dedi. Melis'in üzüntülü bakışlardı arasında gittim. Kapı kapalıydı, tıkladım içeri bi girdim, Müdür yardımcısının masasının yanında ki 2 koltuktan birinde benim babam diğerinde Melis'in babası ayakta bu kavga ettiğim 2 lavuk. Buyrun hocam beni çağırmışsınız dedim. Hoşgeldin Hikayeci dedi, ne olduda bu kadar samimi olduk diyecektim vazgeçtim, Melis'in babası vardı.

Kendi babamı geçtim, ona rezil olamazdım. Dün biliyorsun uzaklaştırma alacağını söylemiştim fakat kamera kayıtlarını izledik, madur sen gibi duruyosun dedi. Adam beni rezil ediyordu resmen, evet hocam kaşım açıldı dedim. Aslında kaşı açılan ben değil yanımdaykiydi yani ben resmen disiplin cezası için uğraşıyordum. Lavukta nefes alış verişini değiştirdi zaten. Sinirlendiği belliydi, neyse geçelim bunları dedi. Yanımda ki 2 lavuğu söyledi, babalara bakarak konuşmaya devam etti, bunlar 12 sınıf, ceza versek ne vermesek ne dedi. Melis'in babası o hikayeciye de ceza veremezsin dedi. Adam olayı tatlıya bağlayalım dedi. Konu kapandı. Gülerek döndüm sınıfa Melis'e döndüm, babana niye anlattın dedim.

devam panpa rez