-
66.
0Spoiler
Sonunda rüyadan uyanacak beyler
Spoiler -
65.
0amk okadar kız gibiosun nerdeyse tüm oteli gibtin hala abazasın ölemi liseli bin seni hayatını gibim senin
-
64.
0vee tatilimiz 13.günü idi bn sex yapmak için karı arıyodum ve kahvaltı için restaraunt a gittim ve aşçı yı gördüm daş gibi aşçı idi karıydı milf idi 38 yaşlarındaydı
gittim bi tabak am isterim dedim o da tamam yavrum dedi ve mutfağa geç dedi bnde mutfağa geçtim
ve inanamdaım baş aşçı ve 4 garwson kız ile toplam 5 kızla gibiştim mutfakta spermler havuçlara salatalara yemeklere kaçtı
o yemekleri yiyenlere acıyorum -
63.
012 kızı aynı anda gibmiş beyler yani bizi yannan kafalı mı sandın bin amcık
-
62.
0amk sığırı hepside sana vermek için sıraya girmişti demi yalan beyler am falan yok dağılın
-
61.
0devam et reyiz dinlioruz ccc cccmenccc ccc
-
60.
0talath muharebesi ve oğul fe'nin ölümüTümünü Göster
sendo adasının kuzey geçitlerinde bir ülkeydi burası , pusulanın göstereceği her bölgeyi kusursuz bir mimariyle tasarlamışlardı. talath'ın pekte rast gelmediği geniş ve verimli olan bu adanın kralıysa feb ve oğullarıydı. prens fe , fighuan ve fingon...
adanın kuş uçmaz kuytularından ortaya kadar uzayan han yolları doğuya doğru bir liman kıyısına bağlanır ve kuzey sahillerine kadar ulaşırdı bu limanlar. batıya doğru ormanlık arazılarle doluşmuştu , burada eski ve yıkıntı bir talath karargahı kurulmuştu. daha sonra kral feb bu karargahı yıktırarak talath süvarilerini adasından uzaklaştırmıştı. batının doğuya doğru uzandığı , ormanları keserek uzayan geniş bir patıka , avşar yolundan kuzeyin sığ yolcuklarına kadar kaplayan alanın ortasında ise şehir bulunurdu. zayıf surlarla çevrelense bile şık bir tasarıma evsahipliği yapan geniş sehirim içinde nice ev vardı. evlerin arasından gözcü kullerine doğru surlar kuruluydu ve surların doğduğun yerde dev saray vardı.feb ve karısı akshema bu sarayda yaşarlardı...
birgün kuzey limanlarında bir talath birliği demir attı ve komutan john eşliğinde koca bir birlik eski talath karargahına yerleşti , takrar tamirleri yaptı ve kraldan izinsiz talath adaya indi. bu haber kralın kulaklarına gelmişti , hiddet içinde kargılı asker birlikleriyle birlikte prens fighuan'ı talath süvarilerinin peşine göderdi. prens babasına ne yapması gerektiğini sorduğunda tek cevabı onları kovması olmuştu.feb asla sevmemişti talathlıları , onlar belaydı başına. geçen yıllarda yaşanan saygısızlıklar ve korsanların tağruzlarına karşılık feb yeni bir sayfa açmıştı hayata. bunun üzerine şehri terk etti prens ve kuzey yollarını izleyerek atını ırak ormanlardan geçirdi. peşindeki kargı birlikleri sıra sıra izledi prensi ve onun izinde doğu-batı arasındaki avşar yolundan geçti ve yol boyunca karşılaştıkları tekşey vahşi hayvanlar ve gizemli gezginler oldu.ama onlar at sürmeye devam ederek bir hafta içersinde sığ ovaları aşarak batı ormanlarına girdiler , ormandaki patikayı terkederek kuzey batıya tekrar at sürdüklerinde talath surları gözüküverdi ormanın dışında , ufukta. prens anlamsızca sur duvarlarına kadar geldi ve borusunu beyaz duvarların ardından üfledi. keskin gürültü uvarların arksına saklanmış karargaha öyle şiddetli gelmiştiki karargah şiddetle koca bir borazan üflettiler.
ve bu cenk haberiydi , prens sinir içinde ordusunu peşine takarak surları dolandı ve kapıya geldi. atından inerek kapılara varıp o asil borusunu tekrar üfledi.ve onun peşi sıra kargılı askerlede çaldılar keçi boynuzu boruları... tellalların izinde prens karargaha seslendi "haksız ve izinsiz geldiğiniz topraklarınızı terketmenizi istiyoruz!!!". ve kapının arkasındaki gözcü kulelerinden talath'ın ak şapkasını giyen birkaç baş belirdi , rüzgarlı ama güneşli havada ağır kapı aralanarak içeriden bir elçi gönderildi. talath şapkasının altında iri bir vücuda sahipti , prense vararak "komutan john buraları terketmeyeceğini söylüyor! gidin ve bu toprakları rahat bırakın dedi!". prens duyduklarına şok olmuştu "bu topraklar talath ırzımın değil! bize aittir." demesiyle elçiye zaman bile bırakmadan ak kılıcını savurdu üzerine. elçi bir hamlede prensin ayak dibine yığılarak can vermişti. kargılı askerlerden sıra sıra yüksek bir nara koptu busefer. ama kapılar çabucak kapatıdı , gözcü kulesinden ateş açıldı. ateşe karşılık havada birkaç mırzak uçuşmuştu ama gerideki büyük at kişnemeleri ve düşenlerin ardında kalan toz bulutları vardı... bunun üzerine prens ve talath süvarileri sert bir savaşa tutuştular , ilk çarpışma karargahtan çıkıp hisara fırlıyan talathlılarla oldu. prens ve ordusu bu birlikleri önlerine katarak kapıya kadar çok az hasarla geldiler. talath süvarileri düştüğü sırada kapılar prens'in ikinci bir boru öttürmesiyle açılıverdi. talath'lılar ellerinde arbalet baş baş bekliyolardı kapının ardında ve karargahın önünde. aralarından çıkan komutan ilkönce kılıçlı talath süvarilerine baktı ve sert bir nara attı. talath süvarileri sevinç içinde bağırıştılar. komutan tekrar prense ve askelerine döndüğünde."sevgili prens ve ülkemizin varisi fighuan. bırakında bize ait olan sınırları koruyalım , karşılığında bu karargahı evimiz yapalım... "dedi ama sözü daha bitmemişti , kıza bir nefes çekip uzunca soludu ve diz çökerek prens'e saygı sundu."prens'imizin gelecekte yapacağı taht yarışında kendisine tüm desteğini verdiğimizi bilsin... " prens birden heycanlanmış ve geleceğini düşünmüştü , kardeşleriyle taht için yarışması ve babasının gözünde layık bir kral gibi gözükmeliydi... bir an tereddüte girdi arkasındaki askerlere geri çekilmelerini tembihliyen bir işaret yaparak talath'ın cesetlerini ezerek geriye çekildi."komudan john! bu konuyu babama tekrar danışıcağım... "... ve atlar tekrar koşturdu boydan boya adayı ve tekrar geçildi avşar yolundan agun tepesine tüm yolları. batı ormanlarında bir elde pala bir elde kamçı koşturuldu , nice hayvana karşı kargılar çekildi sırtlardan. neyseki haftalar sonra varıldı şehre ve prens doğruca kralın huzuruna getirildi. sarayın gök hutbesinde saf bir odaydı burası karşıda koca bir taht ve üzürende iri yarı bir kral oturmaktaydı. prens diz çökerek krala kendi hislerini saklayarak olanları anlattı. konuşmalar ve olaylarda biraz yalan payı eklenmişti onun tarafından. kral bu sözleri "hmm! , hum.." makarasınyla dinledi ve prense "oğlum!"dedi."gönlün ne yeğlerse onu yap. belki yarınlarda yeni kral olursun ve o gün tecrübenle çıkarsın tahta... " ve prensi odasından savdı...
prens neyapması gerektiğini birkaç hafta düşüne dururken talath'lılar karargah çevresine sıra sıra kışlalar kurmuş , kıyıya iskeleler dikmişti... prens bu durumu fe'ye danışmaya karar vererek onun yanına vardı ve krala anlattığı gibi bildirdi herşeyi.fe talath süvarilerine karşıttı ve kardeşine açık ve ciddi bir sesle seslendi."sevgili kardeşim , talath süvarileri olmadanda koruyabileceğimiz bir adayı onların kalabalığı ve kanunlarıyla yürütmek... "ağzından sadece bunlar çıkmıştı ama sonrasında elini kardeşinin sırtına koyan fe "kardeşim! onları bu adadan savmaksa arzuladığın... ozaman hamiyerimdeki askerler ve benliğim herzaman yanındadır... " fighuan bu sözler üzerine tahtdan çok ülkesine odaklanmıştı ve son kararından önce diyer kardeşine danışmaya karar verdi.
şehrin icra kışlalarında bulmuştu fingon'u ve ona danışmak üzere olanları tek tek anlattı , bukez hiç bir yalan yoktu sözlerinde... fingon olayların bir tarafını zaten duymuştu önceden , sığ elçilerden nice haber gelmişti kulağına. fingon kardeşini hiddetle kınadı , "demek taht kavgamız adına halkını pis talath'lılara bırakmayı seçtin! sana , kardeşime artık güvencim olamaz!"demişti. ve kışladan uzaklaşarak karanlıkta kayboldu...
prens ikinci yarasınıda almıştı bu olayla ilgili... -
59.
0neyse 3 gün geçti ve otele rus takım geldi tam 15 rus kız hepsi de daşş gibi maşallah bn abaza olduum iiçin onlara asıldım
ve inanamayacaksınız ama 15 kızdan 12 sini aynı anda gibtim grup sex de
tarih yazdık amk gibim kopuyodu ama -
58.
0talath muharebesi ve oğul fe'nin ölümüTümünü Göster
sendo adasının kuzey geçitlerinde bir ülkeydi burası , pusulanın göstereceği her bölgeyi kusursuz bir mimariyle tasarlamışlardı. talath'ın pekte rast gelmediği geniş ve verimli olan bu adanın kralıysa feb ve oğullarıydı. prens fe , fighuan ve fingon...
adanın kuş uçmaz kuytularından ortaya kadar uzayan han yolları doğuya doğru bir liman kıyısına bağlanır ve kuzey sahillerine kadar ulaşırdı bu limanlar. batıya doğru ormanlık arazılarle doluşmuştu , burada eski ve yıkıntı bir talath karargahı kurulmuştu. daha sonra kral feb bu karargahı yıktırarak talath süvarilerini adasından uzaklaştırmıştı. batının doğuya doğru uzandığı , ormanları keserek uzayan geniş bir patıka , avşar yolundan kuzeyin sığ yolcuklarına kadar kaplayan alanın ortasında ise şehir bulunurdu. zayıf surlarla çevrelense bile şık bir tasarıma evsahipliği yapan geniş sehirim içinde nice ev vardı. evlerin arasından gözcü kullerine doğru surlar kuruluydu ve surların doğduğun yerde dev saray vardı.feb ve karısı akshema bu sarayda yaşarlardı...
birgün kuzey limanlarında bir talath birliği demir attı ve komutan john eşliğinde koca bir birlik eski talath karargahına yerleşti , takrar tamirleri yaptı ve kraldan izinsiz talath adaya indi. bu haber kralın kulaklarına gelmişti , hiddet içinde kargılı asker birlikleriyle birlikte prens fighuan'ı talath süvarilerinin peşine göderdi. prens babasına ne yapması gerektiğini sorduğunda tek cevabı onları kovması olmuştu.feb asla sevmemişti talathlıları , onlar belaydı başına. geçen yıllarda yaşanan saygısızlıklar ve korsanların tağruzlarına karşılık feb yeni bir sayfa açmıştı hayata. bunun üzerine şehri terk etti prens ve kuzey yollarını izleyerek atını ırak ormanlardan geçirdi. peşindeki kargı birlikleri sıra sıra izledi prensi ve onun izinde doğu-batı arasındaki avşar yolundan geçti ve yol boyunca karşılaştıkları tekşey vahşi hayvanlar ve gizemli gezginler oldu.ama onlar at sürmeye devam ederek bir hafta içersinde sığ ovaları aşarak batı ormanlarına girdiler , ormandaki patikayı terkederek kuzey batıya tekrar at sürdüklerinde talath surları gözüküverdi ormanın dışında , ufukta. prens anlamsızca sur duvarlarına kadar geldi ve borusunu beyaz duvarların ardından üfledi. keskin gürültü uvarların arksına saklanmış karargaha öyle şiddetli gelmiştiki karargah şiddetle koca bir borazan üflettiler.
ve bu cenk haberiydi , prens sinir içinde ordusunu peşine takarak surları dolandı ve kapıya geldi. atından inerek kapılara varıp o asil borusunu tekrar üfledi.ve onun peşi sıra kargılı askerlede çaldılar keçi boynuzu boruları... tellalların izinde prens karargaha seslendi "haksız ve izinsiz geldiğiniz topraklarınızı terketmenizi istiyoruz!!!". ve kapının arkasındaki gözcü kulelerinden talath'ın ak şapkasını giyen birkaç baş belirdi , rüzgarlı ama güneşli havada ağır kapı aralanarak içeriden bir elçi gönderildi. talath şapkasının altında iri bir vücuda sahipti , prense vararak "komutan john buraları terketmeyeceğini söylüyor! gidin ve bu toprakları rahat bırakın dedi!". prens duyduklarına şok olmuştu "bu topraklar talath ırzımın değil! bize aittir." demesiyle elçiye zaman bile bırakmadan ak kılıcını savurdu üzerine. elçi bir hamlede prensin ayak dibine yığılarak can vermişti. kargılı askerlerden sıra sıra yüksek bir nara koptu busefer. ama kapılar çabucak kapatıdı , gözcü kulesinden ateş açıldı. ateşe karşılık havada birkaç mırzak uçuşmuştu ama gerideki büyük at kişnemeleri ve düşenlerin ardında kalan toz bulutları vardı... bunun üzerine prens ve talath süvarileri sert bir savaşa tutuştular , ilk çarpışma karargahtan çıkıp hisara fırlıyan talathlılarla oldu. prens ve ordusu bu birlikleri önlerine katarak kapıya kadar çok az hasarla geldiler. talath süvarileri düştüğü sırada kapılar prens'in ikinci bir boru öttürmesiyle açılıverdi. talath'lılar ellerinde arbalet baş baş bekliyolardı kapının ardında ve karargahın önünde. aralarından çıkan komutan ilkönce kılıçlı talath süvarilerine baktı ve sert bir nara attı. talath süvarileri sevinç içinde bağırıştılar. komutan tekrar prense ve askelerine döndüğünde."sevgili prens ve ülkemizin varisi fighuan. bırakında bize ait olan sınırları koruyalım , karşılığında bu karargahı evimiz yapalım... "dedi ama sözü daha bitmemişti , kıza bir nefes çekip uzunca soludu ve diz çökerek prens'e saygı sundu."prens'imizin gelecekte yapacağı taht yarışında kendisine tüm desteğini verdiğimizi bilsin... " prens birden heycanlanmış ve geleceğini düşünmüştü , kardeşleriyle taht için yarışması ve babasının gözünde layık bir kral gibi gözükmeliydi... bir an tereddüte girdi arkasındaki askerlere geri çekilmelerini tembihliyen bir işaret yaparak talath'ın cesetlerini ezerek geriye çekildi."komudan john! bu konuyu babama tekrar danışıcağım... "... ve atlar tekrar koşturdu boydan boya adayı ve tekrar geçildi avşar yolundan agun tepesine tüm yolları. batı ormanlarında bir elde pala bir elde kamçı koşturuldu , nice hayvana karşı kargılar çekildi sırtlardan. neyseki haftalar sonra varıldı şehre ve prens doğruca kralın huzuruna getirildi. sarayın gök hutbesinde saf bir odaydı burası karşıda koca bir taht ve üzürende iri yarı bir kral oturmaktaydı. prens diz çökerek krala kendi hislerini saklayarak olanları anlattı. konuşmalar ve olaylarda biraz yalan payı eklenmişti onun tarafından. kral bu sözleri "hmm! , hum.." makarasınyla dinledi ve prense "oğlum!"dedi."gönlün ne yeğlerse onu yap. belki yarınlarda yeni kral olursun ve o gün tecrübenle çıkarsın tahta... " ve prensi odasından savdı...
prens neyapması gerektiğini birkaç hafta düşüne dururken talath'lılar karargah çevresine sıra sıra kışlalar kurmuş , kıyıya iskeleler dikmişti... prens bu durumu fe'ye danışmaya karar vererek onun yanına vardı ve krala anlattığı gibi bildirdi herşeyi.fe talath süvarilerine karşıttı ve kardeşine açık ve ciddi bir sesle seslendi."sevgili kardeşim , talath süvarileri olmadanda koruyabileceğimiz bir adayı onların kalabalığı ve kanunlarıyla yürütmek... "ağzından sadece bunlar çıkmıştı ama sonrasında elini kardeşinin sırtına koyan fe "kardeşim! onları bu adadan savmaksa arzuladığın... ozaman hamiyerimdeki askerler ve benliğim herzaman yanındadır... " fighuan bu sözler üzerine tahtdan çok ülkesine odaklanmıştı ve son kararından önce diyer kardeşine danışmaya karar verdi.
şehrin icra kışlalarında bulmuştu fingon'u ve ona danışmak üzere olanları tek tek anlattı , bukez hiç bir yalan yoktu sözlerinde... fingon olayların bir tarafını zaten duymuştu önceden , sığ elçilerden nice haber gelmişti kulağına. fingon kardeşini hiddetle kınadı , "demek taht kavgamız adına halkını pis talath'lılara bırakmayı seçtin! sana , kardeşime artık güvencim olamaz!"demişti. ve kışladan uzaklaşarak karanlıkta kayboldu...
prens ikinci yarasınıda almıştı bu olayla ilgili... -
57.
0gaza geldim ve kızn südyenini bi anda çıkardım ve kızdaa
ovvv mayyy gatttttt dedii bende ne anırıyon bebeğim seni gibcem dedim kız bi anda yiaaaaaa dedi
ve bnde açtım malafatı ve kıza soktum kız inledi bi
ve çıktık saundadan odaya gittik odada kızı hunharca gibtim ve o geceyi o kızla geçirdim -
56.
0talath muharebesi ve oğul fe'nin ölümüTümünü Göster
sendo adasının kuzey geçitlerinde bir ülkeydi burası , pusulanın göstereceği her bölgeyi kusursuz bir mimariyle tasarlamışlardı. talath'ın pekte rast gelmediği geniş ve verimli olan bu adanın kralıysa feb ve oğullarıydı. prens fe , fighuan ve fingon...
adanın kuş uçmaz kuytularından ortaya kadar uzayan han yolları doğuya doğru bir liman kıyısına bağlanır ve kuzey sahillerine kadar ulaşırdı bu limanlar. batıya doğru ormanlık arazılarle doluşmuştu , burada eski ve yıkıntı bir talath karargahı kurulmuştu. daha sonra kral feb bu karargahı yıktırarak talath süvarilerini adasından uzaklaştırmıştı. batının doğuya doğru uzandığı , ormanları keserek uzayan geniş bir patıka , avşar yolundan kuzeyin sığ yolcuklarına kadar kaplayan alanın ortasında ise şehir bulunurdu. zayıf surlarla çevrelense bile şık bir tasarıma evsahipliği yapan geniş sehirim içinde nice ev vardı. evlerin arasından gözcü kullerine doğru surlar kuruluydu ve surların doğduğun yerde dev saray vardı.feb ve karısı akshema bu sarayda yaşarlardı...
birgün kuzey limanlarında bir talath birliği demir attı ve komutan john eşliğinde koca bir birlik eski talath karargahına yerleşti , takrar tamirleri yaptı ve kraldan izinsiz talath adaya indi. bu haber kralın kulaklarına gelmişti , hiddet içinde kargılı asker birlikleriyle birlikte prens fighuan'ı talath süvarilerinin peşine göderdi. prens babasına ne yapması gerektiğini sorduğunda tek cevabı onları kovması olmuştu.feb asla sevmemişti talathlıları , onlar belaydı başına. geçen yıllarda yaşanan saygısızlıklar ve korsanların tağruzlarına karşılık feb yeni bir sayfa açmıştı hayata. bunun üzerine şehri terk etti prens ve kuzey yollarını izleyerek atını ırak ormanlardan geçirdi. peşindeki kargı birlikleri sıra sıra izledi prensi ve onun izinde doğu-batı arasındaki avşar yolundan geçti ve yol boyunca karşılaştıkları tekşey vahşi hayvanlar ve gizemli gezginler oldu.ama onlar at sürmeye devam ederek bir hafta içersinde sığ ovaları aşarak batı ormanlarına girdiler , ormandaki patikayı terkederek kuzey batıya tekrar at sürdüklerinde talath surları gözüküverdi ormanın dışında , ufukta. prens anlamsızca sur duvarlarına kadar geldi ve borusunu beyaz duvarların ardından üfledi. keskin gürültü uvarların arksına saklanmış karargaha öyle şiddetli gelmiştiki karargah şiddetle koca bir borazan üflettiler.
ve bu cenk haberiydi , prens sinir içinde ordusunu peşine takarak surları dolandı ve kapıya geldi. atından inerek kapılara varıp o asil borusunu tekrar üfledi.ve onun peşi sıra kargılı askerlede çaldılar keçi boynuzu boruları... tellalların izinde prens karargaha seslendi "haksız ve izinsiz geldiğiniz topraklarınızı terketmenizi istiyoruz!!!". ve kapının arkasındaki gözcü kulelerinden talath'ın ak şapkasını giyen birkaç baş belirdi , rüzgarlı ama güneşli havada ağır kapı aralanarak içeriden bir elçi gönderildi. talath şapkasının altında iri bir vücuda sahipti , prense vararak "komutan john buraları terketmeyeceğini söylüyor! gidin ve bu toprakları rahat bırakın dedi!". prens duyduklarına şok olmuştu "bu topraklar talath ırzımın değil! bize aittir." demesiyle elçiye zaman bile bırakmadan ak kılıcını savurdu üzerine. elçi bir hamlede prensin ayak dibine yığılarak can vermişti. kargılı askerlerden sıra sıra yüksek bir nara koptu busefer. ama kapılar çabucak kapatıdı , gözcü kulesinden ateş açıldı. ateşe karşılık havada birkaç mırzak uçuşmuştu ama gerideki büyük at kişnemeleri ve düşenlerin ardında kalan toz bulutları vardı... bunun üzerine prens ve talath süvarileri sert bir savaşa tutuştular , ilk çarpışma karargahtan çıkıp hisara fırlıyan talathlılarla oldu. prens ve ordusu bu birlikleri önlerine katarak kapıya kadar çok az hasarla geldiler. talath süvarileri düştüğü sırada kapılar prens'in ikinci bir boru öttürmesiyle açılıverdi. talath'lılar ellerinde arbalet baş baş bekliyolardı kapının ardında ve karargahın önünde. aralarından çıkan komutan ilkönce kılıçlı talath süvarilerine baktı ve sert bir nara attı. talath süvarileri sevinç içinde bağırıştılar. komutan tekrar prense ve askelerine döndüğünde."sevgili prens ve ülkemizin varisi fighuan. bırakında bize ait olan sınırları koruyalım , karşılığında bu karargahı evimiz yapalım... "dedi ama sözü daha bitmemişti , kıza bir nefes çekip uzunca soludu ve diz çökerek prens'e saygı sundu."prens'imizin gelecekte yapacağı taht yarışında kendisine tüm desteğini verdiğimizi bilsin... " prens birden heycanlanmış ve geleceğini düşünmüştü , kardeşleriyle taht için yarışması ve babasının gözünde layık bir kral gibi gözükmeliydi... bir an tereddüte girdi arkasındaki askerlere geri çekilmelerini tembihliyen bir işaret yaparak talath'ın cesetlerini ezerek geriye çekildi."komudan john! bu konuyu babama tekrar danışıcağım... "... ve atlar tekrar koşturdu boydan boya adayı ve tekrar geçildi avşar yolundan agun tepesine tüm yolları. batı ormanlarında bir elde pala bir elde kamçı koşturuldu , nice hayvana karşı kargılar çekildi sırtlardan. neyseki haftalar sonra varıldı şehre ve prens doğruca kralın huzuruna getirildi. sarayın gök hutbesinde saf bir odaydı burası karşıda koca bir taht ve üzürende iri yarı bir kral oturmaktaydı. prens diz çökerek krala kendi hislerini saklayarak olanları anlattı. konuşmalar ve olaylarda biraz yalan payı eklenmişti onun tarafından. kral bu sözleri "hmm! , hum.." makarasınyla dinledi ve prense "oğlum!"dedi."gönlün ne yeğlerse onu yap. belki yarınlarda yeni kral olursun ve o gün tecrübenle çıkarsın tahta... " ve prensi odasından savdı...
prens neyapması gerektiğini birkaç hafta düşüne dururken talath'lılar karargah çevresine sıra sıra kışlalar kurmuş , kıyıya iskeleler dikmişti... prens bu durumu fe'ye danışmaya karar vererek onun yanına vardı ve krala anlattığı gibi bildirdi herşeyi.fe talath süvarilerine karşıttı ve kardeşine açık ve ciddi bir sesle seslendi."sevgili kardeşim , talath süvarileri olmadanda koruyabileceğimiz bir adayı onların kalabalığı ve kanunlarıyla yürütmek... "ağzından sadece bunlar çıkmıştı ama sonrasında elini kardeşinin sırtına koyan fe "kardeşim! onları bu adadan savmaksa arzuladığın... ozaman hamiyerimdeki askerler ve benliğim herzaman yanındadır... " fighuan bu sözler üzerine tahtdan çok ülkesine odaklanmıştı ve son kararından önce diyer kardeşine danışmaya karar verdi.
şehrin icra kışlalarında bulmuştu fingon'u ve ona danışmak üzere olanları tek tek anlattı , bukez hiç bir yalan yoktu sözlerinde... fingon olayların bir tarafını zaten duymuştu önceden , sığ elçilerden nice haber gelmişti kulağına. fingon kardeşini hiddetle kınadı , "demek taht kavgamız adına halkını pis talath'lılara bırakmayı seçtin! sana , kardeşime artık güvencim olamaz!"demişti. ve kışladan uzaklaşarak karanlıkta kayboldu...
prens ikinci yarasınıda almıştı bu olayla ilgili... -
55.
0parça pincik anlatma şunları kelebek
-
54.
0talath muharebesi ve oğul fe'nin ölümüTümünü Göster
sendo adasının kuzey geçitlerinde bir ülkeydi burası , pusulanın göstereceği her bölgeyi kusursuz bir mimariyle tasarlamışlardı. talath'ın pekte rast gelmediği geniş ve verimli olan bu adanın kralıysa feb ve oğullarıydı. prens fe , fighuan ve fingon...
adanın kuş uçmaz kuytularından ortaya kadar uzayan han yolları doğuya doğru bir liman kıyısına bağlanır ve kuzey sahillerine kadar ulaşırdı bu limanlar. batıya doğru ormanlık arazılarle doluşmuştu , burada eski ve yıkıntı bir talath karargahı kurulmuştu. daha sonra kral feb bu karargahı yıktırarak talath süvarilerini adasından uzaklaştırmıştı. batının doğuya doğru uzandığı , ormanları keserek uzayan geniş bir patıka , avşar yolundan kuzeyin sığ yolcuklarına kadar kaplayan alanın ortasında ise şehir bulunurdu. zayıf surlarla çevrelense bile şık bir tasarıma evsahipliği yapan geniş sehirim içinde nice ev vardı. evlerin arasından gözcü kullerine doğru surlar kuruluydu ve surların doğduğun yerde dev saray vardı.feb ve karısı akshema bu sarayda yaşarlardı...
birgün kuzey limanlarında bir talath birliği demir attı ve komutan john eşliğinde koca bir birlik eski talath karargahına yerleşti , takrar tamirleri yaptı ve kraldan izinsiz talath adaya indi. bu haber kralın kulaklarına gelmişti , hiddet içinde kargılı asker birlikleriyle birlikte prens fighuan'ı talath süvarilerinin peşine göderdi. prens babasına ne yapması gerektiğini sorduğunda tek cevabı onları kovması olmuştu.feb asla sevmemişti talathlıları , onlar belaydı başına. geçen yıllarda yaşanan saygısızlıklar ve korsanların tağruzlarına karşılık feb yeni bir sayfa açmıştı hayata. bunun üzerine şehri terk etti prens ve kuzey yollarını izleyerek atını ırak ormanlardan geçirdi. peşindeki kargı birlikleri sıra sıra izledi prensi ve onun izinde doğu-batı arasındaki avşar yolundan geçti ve yol boyunca karşılaştıkları tekşey vahşi hayvanlar ve gizemli gezginler oldu.ama onlar at sürmeye devam ederek bir hafta içersinde sığ ovaları aşarak batı ormanlarına girdiler , ormandaki patikayı terkederek kuzey batıya tekrar at sürdüklerinde talath surları gözüküverdi ormanın dışında , ufukta. prens anlamsızca sur duvarlarına kadar geldi ve borusunu beyaz duvarların ardından üfledi. keskin gürültü uvarların arksına saklanmış karargaha öyle şiddetli gelmiştiki karargah şiddetle koca bir borazan üflettiler.
ve bu cenk haberiydi , prens sinir içinde ordusunu peşine takarak surları dolandı ve kapıya geldi. atından inerek kapılara varıp o asil borusunu tekrar üfledi.ve onun peşi sıra kargılı askerlede çaldılar keçi boynuzu boruları... tellalların izinde prens karargaha seslendi "haksız ve izinsiz geldiğiniz topraklarınızı terketmenizi istiyoruz!!!". ve kapının arkasındaki gözcü kulelerinden talath'ın ak şapkasını giyen birkaç baş belirdi , rüzgarlı ama güneşli havada ağır kapı aralanarak içeriden bir elçi gönderildi. talath şapkasının altında iri bir vücuda sahipti , prense vararak "komutan john buraları terketmeyeceğini söylüyor! gidin ve bu toprakları rahat bırakın dedi!". prens duyduklarına şok olmuştu "bu topraklar talath ırzımın değil! bize aittir." demesiyle elçiye zaman bile bırakmadan ak kılıcını savurdu üzerine. elçi bir hamlede prensin ayak dibine yığılarak can vermişti. kargılı askerlerden sıra sıra yüksek bir nara koptu busefer. ama kapılar çabucak kapatıdı , gözcü kulesinden ateş açıldı. ateşe karşılık havada birkaç mırzak uçuşmuştu ama gerideki büyük at kişnemeleri ve düşenlerin ardında kalan toz bulutları vardı... bunun üzerine prens ve talath süvarileri sert bir savaşa tutuştular , ilk çarpışma karargahtan çıkıp hisara fırlıyan talathlılarla oldu. prens ve ordusu bu birlikleri önlerine katarak kapıya kadar çok az hasarla geldiler. talath süvarileri düştüğü sırada kapılar prens'in ikinci bir boru öttürmesiyle açılıverdi. talath'lılar ellerinde arbalet baş baş bekliyolardı kapının ardında ve karargahın önünde. aralarından çıkan komutan ilkönce kılıçlı talath süvarilerine baktı ve sert bir nara attı. talath süvarileri sevinç içinde bağırıştılar. komutan tekrar prense ve askelerine döndüğünde."sevgili prens ve ülkemizin varisi fighuan. bırakında bize ait olan sınırları koruyalım , karşılığında bu karargahı evimiz yapalım... "dedi ama sözü daha bitmemişti , kıza bir nefes çekip uzunca soludu ve diz çökerek prens'e saygı sundu."prens'imizin gelecekte yapacağı taht yarışında kendisine tüm desteğini verdiğimizi bilsin... " prens birden heycanlanmış ve geleceğini düşünmüştü , kardeşleriyle taht için yarışması ve babasının gözünde layık bir kral gibi gözükmeliydi... bir an tereddüte girdi arkasındaki askerlere geri çekilmelerini tembihliyen bir işaret yaparak talath'ın cesetlerini ezerek geriye çekildi."komudan john! bu konuyu babama tekrar danışıcağım... "... ve atlar tekrar koşturdu boydan boya adayı ve tekrar geçildi avşar yolundan agun tepesine tüm yolları. batı ormanlarında bir elde pala bir elde kamçı koşturuldu , nice hayvana karşı kargılar çekildi sırtlardan. neyseki haftalar sonra varıldı şehre ve prens doğruca kralın huzuruna getirildi. sarayın gök hutbesinde saf bir odaydı burası karşıda koca bir taht ve üzürende iri yarı bir kral oturmaktaydı. prens diz çökerek krala kendi hislerini saklayarak olanları anlattı. konuşmalar ve olaylarda biraz yalan payı eklenmişti onun tarafından. kral bu sözleri "hmm! , hum.." makarasınyla dinledi ve prense "oğlum!"dedi."gönlün ne yeğlerse onu yap. belki yarınlarda yeni kral olursun ve o gün tecrübenle çıkarsın tahta... " ve prensi odasından savdı...
prens neyapması gerektiğini birkaç hafta düşüne dururken talath'lılar karargah çevresine sıra sıra kışlalar kurmuş , kıyıya iskeleler dikmişti... prens bu durumu fe'ye danışmaya karar vererek onun yanına vardı ve krala anlattığı gibi bildirdi herşeyi.fe talath süvarilerine karşıttı ve kardeşine açık ve ciddi bir sesle seslendi."sevgili kardeşim , talath süvarileri olmadanda koruyabileceğimiz bir adayı onların kalabalığı ve kanunlarıyla yürütmek... "ağzından sadece bunlar çıkmıştı ama sonrasında elini kardeşinin sırtına koyan fe "kardeşim! onları bu adadan savmaksa arzuladığın... ozaman hamiyerimdeki askerler ve benliğim herzaman yanındadır... " fighuan bu sözler üzerine tahtdan çok ülkesine odaklanmıştı ve son kararından önce diyer kardeşine danışmaya karar verdi.
şehrin icra kışlalarında bulmuştu fingon'u ve ona danışmak üzere olanları tek tek anlattı , bukez hiç bir yalan yoktu sözlerinde... fingon olayların bir tarafını zaten duymuştu önceden , sığ elçilerden nice haber gelmişti kulağına. fingon kardeşini hiddetle kınadı , "demek taht kavgamız adına halkını pis talath'lılara bırakmayı seçtin! sana , kardeşime artık güvencim olamaz!"demişti. ve kışladan uzaklaşarak karanlıkta kayboldu...
prens ikinci yarasınıda almıştı bu olayla ilgili... -
53.
0baslik nasil aciliyor lan muallakler bi söyleyin sukuleta vercem
-
52.
0tamam devam ediyom
4 kızı gibtim işde diğer gün kızlar gidiyodu otelden tatilleri bitmişti çok üzüldüm çünkü 2 günde toplam 6 kız gibmiştim xD oysaki bizim daha 10 günümüz vardı tatilin bitmesine
neyse abaza bi varlık olduğum için ben saunaya gittim çünkü sauna da bir yabancı kız vardı saunada 2 miz sadece acayip zevklendim ve gibim tavan yaptı kızın yanına sokuldum ve
where are you from dedim o da holland dedi yani hollandalıymış
evlimisin diye sordum o da hayır dedi ve iyice gaza geldim ... -
51.
0kanaltürkteki dizi senaryoları gibi amk
- 50.
- 49.
-
48.
046. TALATH MUHAREBESi VE OĞUL FE'NiN ÖLÜMÜTümünü Göster
Sendo adasının kuzey geçitlerinde bir ülkeydi burası , pusulanın göstereceği her bölgeyi kusursuz bir mimariyle tasarlamışlardı. Talath'ın pekte rast gelmediği geniş ve verimli olan bu adanın kralıysa Feb ve oğullarıydı. Prens Fe , Fighuan ve Fingon...
Adanın kuş uçmaz kuytularından ortaya kadar uzayan han yolları doğuya doğru bir liman kıyısına bağlanır ve kuzey sahillerine kadar ulaşırdı bu limanlar. Batıya doğru ormanlık arazılarle doluşmuştu , burada eski ve yıkıntı bir Talath karargahı kurulmuştu. Daha sonra Kral Feb bu karargahı yıktırarak Talath Süvarilerini adasından uzaklaştırmıştı. Batının doğuya doğru uzandığı , ormanları keserek uzayan geniş bir patıka , Avşar yolundan kuzeyin sığ yolcuklarına kadar kaplayan alanın ortasında ise şehir bulunurdu. Zayıf surlarla çevrelense bile şık bir tasarıma evsahipliği yapan geniş sehirim içinde nice ev vardı. Evlerin arasından gözcü kullerine doğru surlar kuruluydu ve surların doğduğun yerde dev saray vardı.Feb ve karısı Akshema bu sarayda yaşarlardı...
Birgün kuzey limanlarında bir Talath birliği demir attı ve komutan John eşliğinde koca bir birlik eski Talath karargahına yerleşti , takrar tamirleri yaptı ve kraldan izinsiz Talath adaya indi. Bu haber kralın kulaklarına gelmişti , hiddet içinde kargılı asker birlikleriyle birlikte prens Fighuan'ı Talath süvarilerinin peşine göderdi. Prens babasına ne yapması gerektiğini sorduğunda tek cevabı onları kovması olmuştu.Feb asla sevmemişti Talathlıları , onlar belaydı başına. Geçen yıllarda yaşanan saygısızlıklar ve korsanların tağruzlarına karşılık Feb yeni bir sayfa açmıştı hayata. Bunun üzerine şehri terk etti prens ve kuzey yollarını izleyerek atını ırak ormanlardan geçirdi. Peşindeki kargı birlikleri sıra sıra izledi Prensi ve onun izinde Doğu-Batı arasındaki Avşar yolundan geçti ve yol boyunca karşılaştıkları tekşey vahşi hayvanlar ve gizemli gezginler oldu.Ama onlar at sürmeye devam ederek bir hafta içersinde sığ ovaları aşarak Batı ormanlarına girdiler , ormandaki patikayı terkederek kuzey batıya tekrar at sürdüklerinde Talath surları gözüküverdi ormanın dışında , ufukta. Prens anlamsızca sur duvarlarına kadar geldi ve borusunu beyaz duvarların ardından üfledi. Keskin gürültü uvarların arksına saklanmış karargaha öyle şiddetli gelmiştiki karargah şiddetle koca bir borazan üflettiler.
Ve bu cenk haberiydi , Prens sinir içinde ordusunu peşine takarak surları dolandı ve kapıya geldi. Atından inerek kapılara varıp o asil borusunu tekrar üfledi.Ve onun peşi sıra kargılı askerlede çaldılar keçi boynuzu boruları... Tellalların izinde prens karargaha seslendi "Haksız ve izinsiz geldiğiniz topraklarınızı terketmenizi istiyoruz!!!". Ve kapının arkasındaki gözcü kulelerinden Talath'ın ak şapkasını giyen birkaç baş belirdi , rüzgarlı ama güneşli havada ağır kapı aralanarak içeriden bir elçi gönderildi. Talath şapkasının altında iri bir vücuda sahipti , Prense vararak "Komutan John buraları terketmeyeceğini söylüyor! Gidin ve bu toprakları rahat bırakın dedi!". Prens duyduklarına şok olmuştu "Bu topraklar Talath ırzımın değil! Bize aittir." demesiyle elçiye zaman bile bırakmadan ak kılıcını savurdu üzerine. Elçi bir hamlede Prensin ayak dibine yığılarak can vermişti. Kargılı askerlerden sıra sıra yüksek bir nara koptu busefer. Ama kapılar çabucak kapatıdı , gözcü kulesinden ateş açıldı. Ateşe karşılık havada birkaç mırzak uçuşmuştu ama gerideki büyük at kişnemeleri ve düşenlerin ardında kalan toz bulutları vardı... Bunun üzerine Prens ve Talath süvarileri sert bir savaşa tutuştular , ilk çarpışma karargahtan çıkıp hisara fırlıyan Talathlılarla oldu. Prens ve ordusu bu birlikleri önlerine katarak kapıya kadar çok az hasarla geldiler. Talath süvarileri düştüğü sırada kapılar Prens'in ikinci bir boru öttürmesiyle açılıverdi. Talath'lılar ellerinde Arbalet baş baş bekliyolardı kapının ardında ve karargahın önünde. Aralarından çıkan Komutan ilkönce Kılıçlı Talath Süvarilerine baktı ve sert bir nara attı. Talath süvarileri sevinç içinde bağırıştılar. Komutan tekrar Prense ve askelerine döndüğünde."Sevgili prens ve ülkemizin varisi Fighuan. Bırakında bize ait olan sınırları koruyalım , karşılığında bu karargahı evimiz yapalım... "Dedi ama sözü daha bitmemişti , kıza bir nefes çekip uzunca soludu ve diz çökerek Prens'e saygı sundu."Prens'imizin gelecekte yapacağı taht yarışında kendisine tüm desteğini verdiğimizi bilsin... " Prens birden heycanlanmış ve geleceğini düşünmüştü , kardeşleriyle taht için yarışması ve babasının gözünde layık bir kral gibi gözükmeliydi... Bir an tereddüte girdi arkasındaki askerlere geri çekilmelerini tembihliyen bir işaret yaparak Talath'ın cesetlerini ezerek geriye çekildi."Komudan John! Bu konuyu Babama tekrar danışıcağım... "... Ve atlar tekrar koşturdu boydan boya adayı ve tekrar geçildi Avşar yolundan Agun tepesine tüm yolları. Batı ormanlarında bir elde pala bir elde kamçı koşturuldu , nice hayvana karşı kargılar çekildi sırtlardan. Neyseki haftalar sonra varıldı şehre ve prens doğruca Kralın huzuruna getirildi. Sarayın gök hutbesinde saf bir odaydı burası karşıda koca bir taht ve üzürende iri yarı bir kral oturmaktaydı. Prens diz çökerek Krala kendi hislerini saklayarak olanları anlattı. Konuşmalar ve olaylarda biraz yalan payı eklenmişti onun tarafından. Kral bu sözleri "hmm! , Hum.." makarasınyla dinledi ve prense "Oğlum!"dedi."gönlün ne yeğlerse onu yap. Belki yarınlarda yeni kral olursun ve o gün tecrübenle çıkarsın tahta... " Ve Prensi odasından savdı...
Prens neyapması gerektiğini birkaç hafta düşüne dururken Talath'lılar karargah çevresine sıra sıra kışlalar kurmuş , kıyıya iskeleler dikmişti... Prens bu durumu Fe'ye danışmaya karar vererek onun yanına vardı ve krala anlattığı gibi bildirdi herşeyi.Fe Talath süvarilerine karşıttı ve kardeşine açık ve ciddi bir sesle seslendi."Sevgili kardeşim , Talath Süvarileri olmadanda koruyabileceğimiz bir adayı onların kalabalığı ve kanunlarıyla yürütmek... "Ağzından sadece bunlar çıkmıştı ama sonrasında elini kardeşinin sırtına koyan Fe "Kardeşim! Onları bu adadan savmaksa arzuladığın... Ozaman hamiyerimdeki askerler ve benliğim herzaman yanındadır... " Fighuan bu sözler üzerine tahtdan çok ülkesine odaklanmıştı ve son kararından önce diyer kardeşine danışmaya karar verdi.
Şehrin icra kışlalarında bulmuştu Fingon'u ve ona danışmak üzere olanları tek tek anlattı , bukez hiç bir yalan yoktu sözlerinde... Fingon olayların bir tarafını zaten duymuştu önceden , sığ elçilerden nice haber gelmişti kulağına. Fingon kardeşini hiddetle kınadı , "Demek taht kavgamız adına halkını pis Talath'lılara bırakmayı seçtin! Sana , kardeşime artık güvencim olamaz!"Demişti. Ve kışladan uzaklaşarak karanlıkta kayboldu...
Prens ikinci yarasınıda almıştı bu olayla ilgili...
Sabaha doğru şehir surlarının dışında yüzlerce askeri birlik önlerindeki prensin peşinden kuzey yoluna , han yollarına daldı. Prens saldırmayı seçmişti , bu savaş Talath ile aralarındaki ilişkiyi tamamen yok edecek ve Talath süvarilerinin Krala sunduğu bağlılık yeminini bozacaktı. Tekrar uzun patikalardan uzun sıralar halinde geçildi , yollar şehri az biraz aştı ve ormanlar geçildi. Talath karargahına daha uzun bir yol vardıki Prensin ordusunun karşısında Fe ve askerleri beliriverdi. Fe mutlu bir gülümsemeyle prensin yaına vardı ve "Eh kardeşim , dana dememişmiydim ben. Ne olursa olsun yanında olucağımı... " Bunun üzerine Prens kardeşini huzuruna alarak birlikte güney yollarını aştılar. Avşar girişinde biraz sıkışma yaşandığında ordunun sıraya girmesi az ilerdeki ırak ovalarda çözüldü , daha geniş alanı kapladı büyük Sendo ordusu.Ve ufukta koca koca Talath karargahı belirdi. Prens Fighuan şaşkınlık içinde baktı bu koca koca kulelere bukadar kısa zamanda Talath'lıların türemesine şaşırmıştı buralara. Kardeşine büyük bir sukunet içinde baktı "Savaşdaki şansımıza dair umudum anca direniyor kardeşim." Dedi. Prens Fe ise ona gülümsemişti , başkada bir konuşma yapmamışlardı. Atını üzerinde şahlanarak şiddetli bir nara attı Prens. "Haydi Sendo yoldaşları! Atınızı gökyüzüne sürün!"!!!
Atlar büyük bir kişnemeyle şahlandı , eğrik bükük ova hıphızlı aşılarak surlara kata gelindi. Burada kılıçlar çekildi , gözcü kulelerinden haberi alan komutan Karargah binasının içinden saldırı emrini vermişti bile. Hisardan koca koca ordular fırlayarak karşılık verdi Talath Süvarileri. Daha çok Fe'nin birliklerinin savaştığı ilk çarpışmada surların etrafından düşmanı biçe biçe dolandılar. Kapının önünde dizilmiş birliklerle karşılaştılar. Burdada bir muharebe yaşandı , kılıçlar sağa sola savruluyor. Talath kundakları patlayıp Sendo yayları tepik atarak saldırıyordu.Fe büyük savaşın içinde kardeşinin izini kaybederek muharebenin ortasına vardı. Burda atından düşürülmüştü ama tekrar kalkarak önüne geleni zarif hamlelerle biçti. Cenk kısa ama şiddetli sürmüştü , Talath süvarilerinin çoğu kaçışarak limanlara gittiler , çoğuda savaş alanında düştüler...
(Hobbitler, 14.09.2010 18:01)
loading... #17692717 edit sil ? -
47.
0harbiden lan anlatsana.
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 02 12 2024
-
beyler dün yedigim yemeği paylasiyorum
-
kamyoncukamil nick analizii
-
sana arkadan versem
-
hüsnü bey amca dizisi tanıtımı 20 mayıs 1995
-
salako neden filmin sonunda
-
bir kız için değmez pampa
-
yedi yirmi dört sinirli olmak
-
beyler yarın masaj salonuna gideceğim
-
benim anatomim arnold ronnie coleman
-
qutu sert yorum mu istiyorsun
-
topal odlek ordek hayırlı geceler diler 02 12 2024
-
bu fotoraf tıpkı kürdistan gibi ikiside yok
-
bayhanın yeni imajı nasıl olmuş
-
en nesyri hattrick
-
uludag sozlukteki cinleri kovamadik
-
uludağ sözlük bitkisel hayata gecti
-
şakar şakir gardıropun içinde nasıl
-
memati gördüğüm en yüzsüz bir otistik
-
onların israili varsa bizim de ismailimiz var
- / 1