-2
evet güzel kardeşim..
bindim..
kulağa saçma geliyor biliyorum..
hani benim gibi hali vakti yerinde olan birisi... gıcır gıcır doğan slx kapısında dururken.. evde espresso makinası, pleysteyşını, led tivisi, nike spor ayakkabıları falan olan birisi.. neden metrobüse biner mi?
biner aga! metrobüse de biner, taksi dolmuşa da biner..
koskoca osmanlı padişahı bile "tedbili kıyafet" halkın arasında fink atıp, manavdan 300 gr kestane 500gr kivi alabiliyorsa, ben de yenibosna'dan metrobüse binerim..
aslında evim ulus'da.. ama halkın arasına karışmışken tam karışmak adına yeni bosnaya kadar yürüdüm..
neyse efendim, turnikeden geçerken, keten pantalonumu taktırdım, yırtılıyordu.. bir terslik olduğunu, o metrobüse hiç binmemem gerektiğini anlamalıydım..
ama işte merak bu..
insanın içini yiyip bitiriyor.
aklımda bir sürü soru;
diğer insanlar nasıl yaşıyor?
metrobüs nasıl birşey?
fakirler de bizim gibi mi?
bir kilo demir mi yoksa pamuk mu?
bir posta güvercini, gebze'ye kaç postada gider?
bir posta treni ile, ankara'ya kaç postada giderim?
gibi.. insancıl ve doğal sorular..
hülasa metrobüse bindim..
akbil seslerinin; danimarka prensini karşılayan tören temsil heyetinin, serdiği kırmızı halı'nın sağ köşesine ilişmiş, bando takımı içersindeki boru çalan ekibin sesleri gibi geldiğini hissettim.. zira zenginim efendim söylemesi ayıp.
koridordan, vebalı koğuşuna girmiş bir kontes edası ile ilerlemeye başladım..
nasıl kesif bir ter kokusu, ayak kokusu..
fakirlik diz boyuydu bitanem..
körüğü geçtikten sonraki orta kapının kenarındaki boruya sarılmış, orta yaşlı bir adamın kenarına iliştim..
heyecanla olacakları bekliyor, doğan slx'i olmayan, benim gibi strabaks'a gidemeyen, pleysteyşından bi haber bu insanların neler yapacağını merak ediyordum. zira neoplan bile alabilecek birisi olan ben, ilk defa metrobüs'e binme heyecanını taşıyordum.
metrobüs ilerlemeye başladı..
kendine ait, gayet fakir bir şeritten, e5 trafiğini yararak ilerleyen metrobüs, venedikteki kalyonlara benzer salınımlarla, fakir ve emekçi insanları gidecekleri yerlere zütürmek için ilerliyor, aklıma floransadaki tatilimde en pahalı şaraptan ısmarlayıp, frenç öpüştüğüm kız geliyor, duygulanıyordum efendim.
bir anda, önümde duran amcanın sırtındaki, kırmızı peluş battaniyelerde bulunan cinsten bir tüy dikkatimi çekti.. nereden gelmişti? fakir olduğu için yorganı yok muydu? yeni mi uyanmıştı? evi nasıldı? gibi binlerce soru aklıma takıldı..
ona iyilik yapmak, hayatını kurtarmak istedim bir an.. zira ceketin arkasındaki bir iplik parçası, insanın bütün karizmasını yerle bir eder, onun rezil rüsvan bir insan olarak toplumda afişe olması durumunu meydana getirirdi..
içimden bir anne şefkati, bir tema gönüllüsü, bir mor çatı üyesi geçti gitti..
ona yardım elimi uzatmalıydım!
ne kadar fakir olsa, arabası olmasa, god of war oynayamasa'da, bunu hakediyordu.
(beni tebrik ettiğini görür gibiyim bitanem)
hemen o tüyü alıp, kız arkadaşıma telefon açmalı ve onun da sempatisini kazanmalıydım..
bunun gibi binlerce duygu ile tüyü sırtından alelacele almaya çalışırken beni farkedip, hızla arkasını döndü..
durumu açıklayıp, teşekkürümü almak istercesine garip bir gülümseme ile tam konuşmaya başlayacaktım ki, ana avrat küfür etmeye başladı.. çığılıklar atarak yardım istiyor, benim yankesici olduğumu söylüyordu efendim..
"noluyo lan" demeye kalmadan, iki genç tarafından tartaklanmaya başladım. ceplerimi yokluyor, yaşlı adam'ın cüzdanını veya parasını arıyorlardı. kaslı bir insan olarak, müdahale edip, iki genci yere sermek üzereydim.. çok gergin anlar yaşanıyordu efendim.
metrobüs şoförü, aracı durdurup, arkaya doğru ilerlemeye başladı. ben de iki genci dövmenin verdiği bir hararetle;
"çekin lan otobüsü emniyete.. iyilik yapalım dedik dayak yedik amk.. " diye kibarca insanları ikaz ediyordum.
metrobüs şoförü gelip, ortamı sakinleştirdi. benim asil ve zengin bir beyefendi olduğumu anlamış olacak ki, o gaddarların elinden kurtarıp, metrobüsten indirdi..
sonra bana kibarca;
"olm bak sıçarım senin bacağına.. buralarda görmiyeyim bi daha seni, bu sefer, ben hastanelik ederim" dedi.
sanırım boğuşma sırasında gaz kaçırmış olmalıyım.. bir süre metrobüs'ün kapıları açık bir şekilde beklediler, sonra beni başka bir metrobüse binmem için, ilk durakta indirdiler..
keten pantalonumun yırtılması veya yaşlı adamın kalbimi kırması bir kenara, toplu taşıma aracında gaz kaçırmış bir insan olmak beni çok rencide etti efendim..
tanrı'nın kimseye böyle bir durum yaşatmasını istemem doğrusu..
off saatte geç oldu.. ben en iyisi, size bu satırları yazdığım, çok pahalı tablet pc'mi kapatıp, biraz daha pleysteyşınımdan god of war oynayıp, yatayım..
Tümünü Göster