/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
  1. 1.
    +1
    Okuyam dedim de üşendim ya
    ···
  2. 2.
    +1
    2 sayfa yazı yazmışın şuku yok üzüldüm amk
    ···
    1. 1.
      0
      Sitenin yabancısıyım. Şuku muku nedir bilmiyorum. Öyle bir beklenti içinde de değilim. Her bir sayfa küfürlü ifadelerle dolu en azından bu sayfalara öyle şeyler yazmasanız iyi olmaz mı?
      ···
  3. 3.
    0
    Benim unuttuğum şeyi o unutmamıştı. Oyunda bulunduğum yeri sordu. Yanıma geldi ticaret penceresi açıldı gelir gelmez. Araştırmayı gerçekleştirirsem vereceğini vaat ettiği dokuz tane ruh taşını açılan pencereye seri bir şekilde yerleştirip kabul tuşuna bastı. Almadım. Kabul edemeyeceğimi söyledim. Israr etti. Almamakta kararlıydım. Bunu anlayınca ısrarını bıraktı. Maksadım oyun değildi. Oyuna başlama nedenimi, ilk kez bir oyuncuya anlattım. Evet o gün, oyundaki gerçek amacımı bilen bir kişi vardı artık. Şaşırmış gibi bir tepki vermedi. Aksine bu oyundaki hiçbir şeyin kendisini şaşırtmayacağını söyledi. Metin2'ye başlayan herkes kendince bir merakla başlıyormuş. Bu merak çoğu zaman birbirine benzese de arada bir farklı bir merak unsurunun görüldüğü çok da alışılmadık bir şey değilmiş. Hakkımda öğrendiği bu bilgiden sonra, gerçekte kendisine söylediğim yaşta olamayacağımı söyledi. Israrla yaşım konusunda yalan söylemediğimi belirtsem de inandıramadım. "Peki!" dedi. Öyle olsun. "Asla bana söylediğin yaşta değilsin ama inanmış gibi davranacağım." diye ekledi.
    Okuduğu romanla ilgili ve bir kısmını çözdüğü şifrelere bu andan sonra bir de beni eklemiş gibi görünüyordu. Ona göre ben, ya bir pgibiyatr ya da bir sosyologdum. Bir de gazeteci olma ihtimalim vardı. Mantıklı düşünüyordu aslında ama tahmin ettiği mesleklerden biri ile uğraşmıyordum. Ona ise sadece bir öğrenci olduğumu söylüyordum. "Bu maceranın sonunda ortaya çıkacakları belki kitaplaştırırım." dedim. "Belki ileride." "Şimdi henüz o olgunluğa ulaşmış seviyede görmüyorum kendimi."
    Seçeneklere bir de yazar olma ihtimalimi eklemiştim. Yazarlık nerede; ben neredeyim. "ileride belki söylediğin kişilerden biri olabilirim ama şimdilik sadece bir öğrenciyim." mesajıma "Ben de şimdilik söylediklerinin ve yaşının doğru olduğuna inanmış gibi görüneceğim." mesajıyla karşılık verdi.
    "Öyleyse," dedi. "Ben de sana elimden geldiği kadar yardımcı olacağım ve aradığın sorunun cevabını bulacağını tahmin ettiğim kişilerle senin yerine bir araştırma yapacağım. Biliyorsun bu oyunda geniş bir çevrem var. Üstelik senden daha fazla oyun tecrübesine sahibim. Zaman zaman da bu tecrübelerle edindiğim tahminlerimi paylaşacağım.
    ···
  4. 4.
    0
    Kadına karşı şiddetin çok arttığı bir dönemde yaşıyoruz. Neredeyse hemen her hafta televizyonlarda "Bir kadın cinayeti daha." haberine şahit oluyoruz. O gün yine böyle bir haber izledim. Hele ki insanın yaşadığı şehirde olunca insan daha da çok etkileniyor. Gayr-ı ihtiyari ağzımdan "Şerefsizler bütün güç gösterilerinizi gücünüzün yettiği kadınlara mı gösterebiliyorsunuz?" cümlesi dökülüyor. Bu şehir Türkiye'nin en büyük şehirlerinden biri ve maalesef çok sık olduğu gibi yine yaşadığım bu şehirde gerçekleşmişti bu olay. Adam önce karısını sonra da kendini vurmuştu.
    Ertesi gün hafta sonu olduğu için sabah erkenden kalkma gibi bir zorunluluğum da yoktu. Hafta sonlarında gecenin çok geç saatlerine kadar uyumam. O gün de öyle yapacaktım. Bazı geceler sigaram biter ve bunun sıkıntısını çekerdim. insan koskoca bir evde yalnız başına yaşayınca daha fazla sigara içiyor. Son paketimin yarısını çoktan bitirmiştim. Gerçi muhtemelen yatacağım vakit gelinceye kadar fazlasıyla yeterdi ama ben yine de tedbirli davranıp vakit çok geç olup marketler kapanmadan önce bir kaç paket daha almak için dışarı çıktım. Vakit erken olmasına rağmen her zaman sigaramı aldığım market kapalıydı. Hiç bu saatlerde kapalı olmazdı. "Acaba bugün neden erken kapanmış?" diye düşünürken camdaki o yazıyı gördüm. "Cenaze nedeniyle kapalıyız." Yirmi beş - yirmi sekiz yaşlarında biri olurdu genellikle o markette, arada sırada yetmişli yaşlarda bir dede olurdu. "Belki de o dede ölmüştür. Her kimse Allah rahmet eylesin." dedim kendi kendime.
    Yolun karşısında hemen köşe başında bir büfe vardı. Alkol ağırlıklı olduğu için oldum olası bu tür yerlerden alışveriş yapmayı sevmem her nedense o gün öyle yapmadım. bir paket sigara aldım. Karşı marketi işletenlerin cenazesinin kim olduğunu sordum. "Babası vefat etmiş." diyecekti ve ben de " Tahmin ettiğim gibiymiş." deyip evime dönecektim. "Duymadınız mı?" dedi. "Enişesi, ablasını vurup sonra da kendi kafasına sıkmış. Haberlerde çıktı biraz önce. Evleri de hemen şu sitenin içinde. Tanıdığınız biriyse ve taziyeye gitmek isterseniz, binanın önündeki kalabalıktan hemen anlarsınız."
    Teşekkür ettim, tam siteye doğru yönelirken sigaramı almayı unuttuğum söyledi. Sigaramı alıp tekrar teşekkür ettim. Bina o binaydı. Yoksa başsağlığı dilemek için araştırma konusu olan o daire kapısından içeri mi girecektim. Yoksa o roman kahramanı olan kızın da kadın cinayeti kurbanlarından biri olduğunu mu öğrenecektim. kapı açıktı. Binanın önü gerçekten büfe sahibinin dediği gibi kalabalıktı. Nerede bir kadın cinayeti olsa orada kadın hakları savunucularından da kalabalık bir grup bulunur. Bilirsiniz. Burada da öyleydi.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    0
    Dışarı çıkmam gerekiyordu. Eve alınması gereken ufak tefek şeyler vardı. market de oldukça yakındı zaten. Bilgisayarımı kapatma gereksinimi görmeden öylece dışarı çıktım. Kafam allak bullak olmuştu. ilgi çekici bir durumla karşı karşıyaydım. Belki de biri tarafından kedinin fareyle oynandığı gibi oynanıyordum. Evin anahtarının cebimde olduğunu kontrol ettikten sonra kapıyı çektim. Bir çok kişinin anahtarı evde unuttuğu için çilingir çağırdığına şahit olduğum için aynı sıkıntılara düşmek zorunda kalmamaya özen gösteriyordum. Zaten kapı kale kapısı gibiydi. Mesleğim değildi belki çilingirlik ama çilingirin gelip de öyle hemen bir kaç dakikada açtığı kapılara pek benzemiyordu. Ev sahibi masraftan kaçınmamıştı belli. Bu daireyi de kiraya vermek için yaptırmamıştı. Ancak eşi vefat ettikten sonra yalnız yaşamayı pek göze alamadığı için kendilerine ait olan özel eşyalarını aldıktan sonra, eşyalarıyla birlikte kiralamayı uygun görmüş, çok ısrarcı davranan hayırlı evladının evine taşınmayı tercih etmişti. Ben çıkmadan "Evi boşalt!" emriyle karşılaşacağım bir ortam yoktu. Ne de olsa gerek kirayla ilgili gerekse binanın diğer ödemelerini aksatmıyordum. Boş bir daireye göre elbette biraz farklıydı kirası ama düzenli bir hayatı henüz kuramamış ve rüzgarın nereye sürüklerse oraya zütürdüğü, en azından bir kaç yıl daha bu hayata devam edecekmiş gibi görünen bir yaprağa benzeyen biri için bulunmaz bir nimetti. Asansör zemin kata indiğinde cüzdanımı almadığımı fark etmiştim. Daha kapıyı açmadan tekrar yukarı çıkmak zorunda kalacaktım. Geldiğim katın düğmesine basacakken vazgeçtim. Dışarı çıktım. O siteye doğru yürümeye başladım. Sitenin bahçe duvarıyla oturduğum binanın arasında zaten sadece gidiş - geliş ayrı bir yol vardı. Ha bir de yolun her iki tarafındaki geniş kaldırımları ve gidişi ve gelişi ayıran orta refüjden bahsetmeye gerek var mı bilmiyorum.
    Kendi hayatımın deşifre edilmesine ne kadar karşıysam başka birinin hayatının deşifre edilmesine o kadar karşı olduğumu bilmenizi isterim. işte bu yüzden Yazacaklarımın hiç birinde ne site ne şehir ne de ister gerçek olsun isterse yalan hiç bir ismi kullanmayacağımı şimdiden bilmenizi istiyorum. Site sınırlarını belirleyen duvardan içeri girmem bir dakikamı almamıştı. Bina numaralarını kontrol ederek biraz yürüdüm Oturduğum yerden gördüğüm binaların arkalarında kalan binalardan biriydi. Önünden numaralarını kontrol ederek geçtiğim bir çok binanın giriş kapısı açık olmasına rağmen bu binanın giriş kapısı kapalıydı. Açık olsa hiç düşünmeden içeri girip bahsi geçen daire kapısının üzerindeki ismi okuyacaktım. Ne yalan söyleyeyim, heyecanlanmıştım. Suç işlemeye hazır bir potansiyel suçlu gibi hissettim kendimi. Evime döndüm. Anahtarı aldıktan sonra market ihtiyaçlarını görüp biraz yürüyüş yaptım. Beni hiç ilgilendirmeyen bir mevzunun içinde bulmuştum kendimi. "Bu gün oyunun başında biraz daha vakit geçirip o kişinin bana mesaj atmasını bekleyecek, hemen ondan aldıklarımı kendisine geri verecektim. "Oyun bile olsa kimseye borçlu kalmak, kimseyi dolandırmak istemem." diye düşünüyordum. O kadar vakit bilgisayarın başında boş boş oturmama rağmen o gün bir kez bile oyuna girdiğini görmedim.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    0
    Bir kaç gün boyunca da oyuna hiç bağlanmadı. Muhtemelen oyuna bağlanır bağlanmaz bana araştırma yapıp yapmadığımı soracaktı. Güya kesin kararımı vermiştim, ona çeşitli mazeretler uydurup böyle bir araştırma yapamayacağımı söyleyecektim. Kafamdan işte bunun senaryosunu hazırlamıştım. Mevsim kıştı. Pekala düşüp ayağımı kırdığımı bu yüzden o kadar yolu yürüyemeyeceğimi söyleyecektim. Bağlandığında öyle de yaptım. Çok üzülmüştü. Nerede olduğunu sordum. Birinci köyde öylesine dolaştığını söyledi. Köy gardiyanında buluştuk. Oyun içinde insanlar zaten genelde orda buluşmayı tercih ederler. Onun bana verdiği eşyaları ekgibsiz bir şekilde ticaret penceresine yerleştirdim ve kabul tuşuna bastım. Verdiklerini tekrar alacağını zannediyordum. Hatta zandan da öte oyun gereği emindim. Öyle yapmadı pencereyi tekrar kapattı. Kendisine bu eşyaların ona ait olduğunu hatırlattım. Hak etmediğim bir şeyi kabul edemeyeceğimi söyledim. Hediye olarak kabul etmemi istedi. Nasıl düştüğümü, ayağımı nasıl kırdığımı soruyor, olmayan kazayla ilgili ayrıntıları öğrenmek istiyordu. Sık sık da bir üzülme işareti gönderiyordu. Üzülmememi, yaşımın genç olduğunu, kırığın çabuk iyileşeceğini söylüyor, bir taraftan da teselli ediyordu. Ora bura derken konu işle, yaşla ilgili konuşmalara dönüşmüştü. Aramızda 6 yaş fark vardı. Benden büyüktü ancak o bu yaş farkını 14 zannediyordu çünkü yaşımı olandan 8 yaş daha küçük söylemiştim. Ben böyle düşünüyordum ama onun kendisiyle ilgili anlattıkları doğru muydu yoksa o da benim gibi bazı gerçekleri değiştiriyor muydu bunu bilemiyordum.
    3-5 gün bu araştırmayla ilgili hiç bir şey konuşulmadı. Her ikimizin de online olduğu zamanlarda mesajlaşıyorduk Her seferinde nasıl olduğumu soruyordu. Daha önce de başımdan hiç kırık geçmediği için bazı sorularını geçiştiriyordum. Bu yalan oyunu sandığımdan daha zor çıkmıştı çünkü karşımdaki kişi her ayrıntıyı sorgulayan yapıda biriydi. Bu yalan başlamıştı madem devam etmeliydi. Çeşitli sitelerden kırıklarla ilgili bilgiler edinmek zorundaydım. Öyle yaptım. Sorduğunda artık daha mantıklı cevaplar veriyor sorularını geçiştirmiyordum. Kırığın olduğu bölgede kaşıntıyla birlikte bir elektriklenme olduğunu söylüyordum. Zaman zaman çeşitli ihtiyaçlarımı görmek için ayağım kırık gibi davranıyor, tek kişilik bu evde oynadığım bu oyunu ona gerçek gibi anlatıyordum. Yanımda olmayan annemin beni nasıl şımarttığından, babamın, geçici bile olsa, üzerimdeki bazı sorumlulukları kaldırdığından bahsediyordum. Kırığın sözüm ona hayatımda olmayan kişilerle aramızdaki ilişkileri olumlu yönde etkilediğinden ve iyi yanlarından bahsediyordum. Birbirimize gülücük işaretleri gönderiyorduk.
    Araştırma meselesinin açılmaması bu durumdan artık kurtulduğumu gösteriyordu. Bir taraftan da açılmaması için Dua ediyordum. Bir kaç gün daha böyle geçti. Konu arkadaş mevzuundan açılmıştı. iş arkadaşlarımdan birini kafamda bu duruma uygun bir arkadaş profili olarak yeniden çizip ona anlattım. Bilirsiniz işte yediği içtiği ayrı gitmeyen iki samimi arkadaş, iki sırdaş hatta iki ayrı dost...
    "Öyleyse" dedi. "Pekala, senin yapamadığın bu araştırmayı bu arkadaşın yapabilir.".. "her ne kadar dost da olsak bunu kendisine sormalıyım." dedim. "Nihayetinde dostum da olsa yapacağı şey benim için yapılmış bir şey değil ve bunu kabul etmeyebilir."dedim. Arkadaşımın işe girdiğini şu sıralarda pek görüşemediğimizi anlattım kendisine. Ayağımın durumunun da onun yanına gitmemi engellediğini ancak hafta sonunda görüşebileceğimizi söyleyerek kendimce biraz daha zaman kazanmıştım. Bu süre zarfında zaman zaman yürüyüş güzergahımı değiştiriyor, bahsedilen binanın önünden geçiyordum. Binanın dış kapısını açık görmek hiç kısmet olmadı.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    0
    Okuduğu bir roman. Ya da roman taslağı her neyse. Bir insan neden orada yazılanların gerçek mi kurgu mu olduğunun peşine düşer ki anlamıyorum. Anlamlandıramıyorum. Sordum ama verdiği cevap beni pek tatmin etmedi. Romantik bir kişiliğe sahip olduğu kesin. "Dünyada hala böyle sevenler kaldı mı?" diyor. iyi de dünyada yedi milyar insan yaşıyor ve bu yedi milyar insanın hiç biri sevdiğini bir diğeri gibi sevmiyor ki. Kimi cananının canını seviyor, kimi tenini. "Ben de beni böylesine sevecek birini arıyorum." diyor. iyi de hayat her insanın önüne aynı şeyleri çıkarmıyor ki. "Hadi buldu diyelim." diyorum kendime, gidip de ona "Onu sevme, beni sev!" diyecek değil ya. Hadi! dedi diyelim, bir ipte iki cambaz oynamaz, gönül mantığın istediğini değil, kendi istediğini kendi istediğini sevmiyor mu?
    ···
  8. 8.
    0
    "Bu roman elime geçmemeliydi." diyor. "Okumamalıydım." diyor. Yazar, romanı yayımlamak için yazmamış. Bu romanı bir tek kişi okumalıymış, o da romanı kendisine yazdıran kişi olmalıymış. Şimdi esas okuması gereken kişiye okutturmanın çabası içine girdiğini uzun uzun anlatıyor bana. "Biri sevmiş, belki ölümüne sevmiş ama diğeri o kadar sevmemiş ki ayrılmışlar işte." diyorum, "Hayır! ikisi de sevmiş." diyor, "Seni terslerse, üzerine vazife olmayan işlere neden karışıyorsun." derse diyorum. "Unutma!" diyor, "Ben de bir bayanım, bayan ruhundan erkeklerin anladığından daha fazla anlarım." diyor.
    ···
  9. 9.
    0
    hari harbi bunu okuyan varmı lan
    ···
  10. 10.
    0
    Benim sayfamda kaba, çirkin, argo, jargon küfür tarzı şeyler olmayacağını yazmıştım. Buna rağmen bazı üyeler pantolonunun içinde taşımaları gereken şeyi neden ağızlarında dolaştırıyorlar? Burası hep böyle midir yoksa bu bir kişilik çatışması mı? Sanalda farklı, gerçek hayatta farklı kişilikler mi sergileniyor.
    ···
  11. 11.
    0
    Lasthuur sen ne yazarsan yaz sana karşı ağzımı bozmayacağım. Okumak zorunda değilsin. Okumazsın olur biter. Daha bir cümlemi bile adam gibi okumamışsın. O cümleyi iyi oku. Yeniden yazıyorum. Okuyabilmen içinde vir kaç kez ctrl+ v yapacağım.
    okuryazarların okumasını beklemiyorum ki bir kaç okur okusun yeter.
    okuryazarların okumasını beklemiyorum ki bir kaç okur okusun yeter.
    okuryazarların okumasını beklemiyorum ki bir kaç okur okusun yeter.
    okuryazarların okumasını beklemiyorum ki bir kaç okur okusun yeter.
    okuryazarların okumasını beklemiyorum ki bir kaç okur okusun yeter.
    okuryazarların okumasını beklemiyorum ki bir kaç okur okusun yeter.
    ···
  12. 12.
    0
    Kendi aralarında üçerli beşerli gruplar haline konuşan insanların arasından konuşmalarına kulak misafiri olmadan sessizce kapıya yönelip binadan içeri girdim. Asansör fobim olduğu için merdivenleri tırmanmaya başladım. Yukarı katlardan birinde arasında ağıdın olmadığı, teselli sesleri duyuluyordu. O daire değildi. Geçerken kapı numarasını ve kapıda yazılan ismi istemsizce okudum. Böyle bir durum olmasaydı belki kalbim göğüs kafesinden fırlayacakmış gibi nabzım yükselebilirdi ama o anda bunları düşünecek durumda değildim. iki kat daha çıktım. Cenaze evinin kapısı açıktı. Daire giriş kapısının içinde ve önündeydi. Bir an göz göze geldik. Marketi işletirkenki halinden eser yoktu. Omuzları çökmüş, ağlamaktan gözleri şişmiş ve kızarmıştı. Göz pınarlarından yaş akmıyordu. Belli ki artık göz yaşlarını içine akıtıyordu. Baş sağılığı diledim. Dostlarının ve kendimin sağlığı temennisini aldım. Eliyle işaret ettiği odaya yönlendim. içerisi balık istifi insan doluydu. Birileri girdiğinde birileri çıkıyordu. Bir kenara geçip bana gösterdikleri sandalyeye oturdum. Tanıdığım kimse olmadığı için konuşmaya iştirak etmiyor, oturduğum yerden konuşulanları dinliyordum. Yanımdakilerden biri bana rahmetlinin nesi olduğumu sordu. Tanımadığımı, sadece kardeşinin işlettiği marketin bir müşterisi olduğumu duyunca da geldiğimi kısaca anlattım. Anlıyorum dercesine bir yüz işaretiyle başını salladı.
    Bir çay ikramından sonra insanlar kalkıp geride kalanlara uzun ömürler temennisiyle taziye evini terk ediyorlardı. içtiğim bir bardak çaydan sonra ben de gitme zamanımın geldiğini anladım. Benden öncekilerin yaptığı gibi yaparak odayı terk ettim. Hala kapının önünde duruyor gelenleri karşılayıp, gidenleri uğurluyordu. Tekrar baş sağlığı ve geride kalanlara uzun ömürler temennime, geldiğim için teşekkürlerini sunarak karşılık verdi.
    Merdivenleri inerken o dairenin üzerindeki numarayı ve ismi bir kez daha okudum. Bunu oyundaki sanal arkadaşımla paylaşmalıydım. iyi ama ayağım kırıktı. Kendim gitmiş gibi anlatamazdım. Onun da senaryosunu hazırladım. Hangi ayrıntıyı sorarsa neler söyleyebileceğimi kurguladım. Beklemediğim sorularla karşılaşırsam onları bir şekilde halledebileceğime emin bir şekilde, o gün bilgisayarımın başında hafta başına yetiştirmem gereken onca işe rağmen oyunu açtım ve beklemeye başladım. O gün bağlanmadı. Sigara üzerine sigara yakıyordum. Sonunda pes ettim ve oyunu kapatıp, halletmem gereken işime koyuldum.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    0
    çok sürükleyici olmamakla birlikte nereye varacağını merak ettiğim için okuyorum devam panpa
    ···
  14. 14.
    0
    "Arkadaş" dedi. "Ben o sitenin o şehirde olup olmadığından bile emin değilim. Öyle bir site olup olmadığından da... " Mesajlar peş peşe geliyor ve ben sadece okumakla yetiniyordum. Bütün bu betimlemeleri romandan okuduğunu söyledi. Arada bir burada olup olmadığımı soruyordu. Yazdıklarını okuyup okumadıklarımı... Metin2 bir oyundu ve ben Metin2 de oyun içinde bir oyunun içine düştüğümü düşünmekten başka bir şey düşünemiyordum. "Öyleyse" dedim. Romanın adını söyle ben de okuyayım. Yeni çıkanları genelde takip etmeye çalışır, en azından okuyanlardan roman hakkında yorum alırdım. "Henüz yayınlanmış bir roman değil ki." dedi. Ya bir roman taslağıydı ya da henüz yayınlanmamış bir romanın ilk ve belki de tek yazıcı çıktısıydı.
    Zekî olduğumu düşünürüm. Genelde olaylara ve kişilere en azından başlangıçta şüpheyle ve sorgulayıcı yaklaşırım. Elimde olmadan karşımdakinin benden daha zekî olduğunu düşünmeye başladım. Ya bir kurgulanmış gerçekle karşı karşıyaydım ya da mükemmel kurgulanmış basit bir yalanın içinde... "Gel ve kendi gözünle gör, öyle bir sitenin olduğunu öğrendin işte." dedim. Kendisi için uygun bir zamanda zaten geleceğini söyledi. Beni yemliyor olma ihtimali o kadar fazlaydı ki madem o beni yemliyordu ben de onu yemlemeliydim. "Gelirsin, hem tanışmış oluruz hem de kendin araştırırsın." dedim. Bu tuzağa düşmeyecek insan yok gibidir. Ben onun bu teklife balıklamasına atlayacağını beklerken o, bana "Yo! Sanalda yaşananlar sanalda kalmalı, ben kendi işimi kendim hallederim ancak gelmeden önce en azından bazı şeylerden emin olmalıyım. Geldiğime değmeli. Gerçek hayatta seninle tanışma gibi bir niyetim yok." cevabını verdi.
    Bir süre daha mesajlaştık. bu süre içinde elindeki roman ya da taslağı her neyse onunla ilgili bilgiler verdi. Özetle geçecek olursam yıllar önce yazılmış bir romandı bu roman. Söylediği kadarıyla romanı yazan her kimse o sitede yaşadığını iddia ettiği bir kızla yaşadığı gönül ilişkisini anlatıyordu. Romanın tamamen şifreler üzerine kurulmuştu. Ne bir şehir, adı vardı ne bir insan adı... Şifreleri çözebilmesi için oraları çok iyi bilen birine ihtiyacı vardı. Hangi şifreyi nasıl çözdüğüne dair bir kaç şeyden bahsetti. Kesinlikle ya çok zekiydi ya da benimle oyun oynuyordu. Böyle biri gerçekte var mıydı? Hala orada mı yaşıyordu? Yoksa yıllar önce taşınmışlar mıydı? Kız, evlenip gitmişti belki ama bina numarası, katı ve kapı numarasıyla birlikte verdiği daire babasının dairesiydi. O daire satılmış, şu anda orada başkaları mı oturmaktaydı yoksa annesi ve babası hala orada mıydılar? işte bu soruların cevabını arıyordu. Sitenin ve çevrenin betimlemesindeki küçük ayrıntılardaki farklılıkların da bu zaman diliminde meydana gelen değişimlerden olduğuna kesin gözüyle bakmaya başladım. Sorduğu sorulara kısa cevaplar veriyor, doğruları tasdik edip farkları sık sık "Sanırım" sözcüğüyle başlayarak düzeltiyordum. Öyle ya ben o siteye 7- 8 dakikalık bir yürüyüş mesafesindeydim. Benim adı geçen bu sitenin tam karşısında oturduğumu anlamamalıydı. Tamamen doğru olsa da bazı şeyleri bilmiyormuş gibi yapıyordum. Hiç dikkat etmediğimi söyleyip arada bir siteyle aramızdaki mesafeyi hatırlatıyordum.
    Nedense güvenmeye başlamıştım bu adama. Aslında adam mıydı onu da bilmiyordum aslında. Hayatım Metin2 den ibaret değildi. Dışarıda beni bekleyen bir hayat daha olduğunu oyundan çıkacağımı söylediğimde "Bir kaç dakikanı daha alabilir miyim?" diye yazdı. "Oyun içinde dost isteği göndermek istiyorum. Kabul eder misin?" "Gönder." dedim. Kabul ettim. Bunu yaparak eğer bu oyun içinde bir oyunsa bu oyunun içinde bir oyuncu olmayı kabul ettim belki de bu şekilde. Belki de önemsiz bir figüran olmaktan öteye geçmeyecektim.
    Benden bir araştırma yapmamı istedi. Çok basitti. Sitede, numarasını verdiği binaya girip söylediği kata çıkacak ve bahsettiği kapı numarası üzerindeki ismi öğrenecektim. Karşılığında bana vaat ettiği Oyun eşyası, Oyunda hiç küçümsenemeyecek bir şeydi ve kendimi geliştirebilmek için o eşyaya çok ihtiyacım vardı. Dedim ya Bu oyunu oynayanlar çok iyi bilirler "15 tane Ruh Taşı" bu benim için reddedilemeyecek bir teklifti. Bunları oyunda kazanabilmem için en az 15 gün boyunca her gün saatlerce taş kırmak zorunda kalacağım bir uğraş gerektiren durumdu.
    Kendisine nasıl güvenebileceğimi sordum. Vaat ettiği eşyaları verecek miydi? Öğrenmek istediği şeyleri öğrendikten sonra üstüne bir de benimle dalga geçip çekip gidecek miydi? Oyunu kapatmak zorundaydım. işim vardı ve hala kapatamıyordum. Arada bir çıkmak zorunda olduğumu hatırlatıyordum. "Hemen" dedi. "Bir dakika sürmeyecek. Oyunda nerede olduğunu söyle yanına geliyorum." ... Ch (Channel) ve bulunduğum yeri söyledim. Bir dakika sürmeden yanımdaydı. Oyuncusu eşyalarıyla parıl parıl parlıyordu. Oyunun iyilerinden olmalıydı. Belki iyi bir para, belki de uzunca bir emek harcamıştı. Bu oyunda kimin nasıl biri olduğunu asla bilemezsiniz. Belki de oyun hırsızlığı ve soygunculuğuyla bu hale gelmişti.
    Gelir gelmez ticaret penceresi açıldı. 1, 2, 3, 4, 5, 6 evet, tam altı tane ruh taşını pencereye koyup kabul tuşuna bastı. "Bu" dedi. "Vaat ettiğini gerçekleştirirsen ben de vaadimi yerine getireceğimin nişanesi. Kapıda aradığı ismin ne olduğunu sordum. Söylemedi. Belli ki o da karşısındaki kişiye güvenmek istiyordu. Aradığı isimlerin ve soy ismin baş harflerini verdikten sonra "Ben" dedi. adını yazdı. Bayandı. Ben de oyun içinde kullandığım adımı yazdım. Karşılıklı memnun oldum dileklerinden sonra gerçekten bayan olup olmadığını sordum. Gülücük işareti gönderdi. "Bu oyunu oynayan az mı bayan var zannediyorsun" cevabını verdi. Görüşmek temennisini yazdı. Öyle ki "Görüşürüz" yazıp enter tuşuna bastığımda "Oyuncu bağlı değil" ikazıyla karşılaşmıştım. Ne de çabuk çıkmıştı.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    0
    Ben de artık eskisi gibi oyuna oyun oynamak için girmiyorum. Ne zaman oyunu açsam hemen arkadaş penceresini açık hale getiriyorum bu sayede oyuna ne zaman bağlansa hemen bana mesaj atığını biliyorum. Ertesi gün öğleye doğru uyanmış, kırk yıllık oyun müptelaları gibi daha elimi yüzümü bile yıkamadan bilgisayarı açmıştım. Kahvaltılık bir şeyler hazırladım. Biraz fazla oyalanmış olmalıyım ki geldiğimde ekranda bir sürü bir görünüp bir kaybolan zarf işareti gördüm. Bu, bana kimlerin mesaj atığını gösteren bir işaretti. ister tanıdıklarımdan ister tanımadıklarımdan gelsin, ister önemli isterse önemsiz mesaj olsun oyuna başladığımdan beri gelen mesajların hiçbirini cevapsız bırakmıyorum.
    Mesajlardan bir tanesi de ondan geliyordu. Diğer mesajlardan gelen cevaplara varsa selamlarını aldıktan sonra kısaca afk (Away from keyboard -klavyeden uzak- yani bilgisayarın başında değildim)yım mesaj atmayın cevap veremeyeceğim deyip geçiştirdim.
    En son ona döndüm. Geç mesaj atmamın nedenini gerçektekinden biraz değiştirdikten sonra kahvaltı yaptığımı söyledim. Her zaman yaptığı gibi halimi hatırımı, ayağımın nasıl olduğunu sordu. Her gün bir önceki güne göre daha iyi olduğumu belirtip kendisine beklediği cevabı dün arkadaşımın öğrendiğini söyledim. Arkadaşımdan öğrenmiş gibi söyledim. Şüphelenmedi. Çok şaşırdığını belli eden ünlemlerle mesaj gönderiyordu. kafasındaki bir sorunun cevabını daha beklentisi yönünde aldığını söyledi. Üst üste mesaj yazıyordu. Bense sadece yazdıklarını okumakla yetiniyordum. Epeyce bir şeyler yazdıktan sonra arada bir burada olup olmadığımı soruyordu. o günkü yazışmalardan, artık bende de merak uyandırmaya başlayan yazarı hariç belki de hakkında üç kişinin haberdar olduğu meçhul roman kahramanının hakkında biraz daha bilgi edindim. Neden sonra arkadaşımın bu konuyu nasıl öğrendiğini sordu. Yaşadıklarımı tıpatıp arkadaşım yaşamış gibi anlattım. Romandaki kızın betimlemesini uzun uzun yazdı. O yazdıkça anlatıldığı haliyle kızın görüntüsü gözlerimin önünde daha da netleşerek adeta canlanıyordu. Ten renginden tutun da yüzündeki çenesindeki, burnundaki ve alnındaki kıvrımlarına, sevecen, şaşkın öfkeli haline kadar her haliyle biraz sonra karşımda etiyle kemiğiyle belireceği fikrine kapıldım. Bir an yazacakları hiç bitmeyecekmiş sandım. Bunların hepsi romanda, farklı bölümlerde anlatılan şeylermiş. "Ne kadar da uzun anlatmış" diye şaşkınlığımı belirttiğimde anlatılanların çok daha fazla olduğunu kendisinin özet geçtiğini söyledi. Bir romanda böylesine çok betimlemeler varsa o romanın pgibolojik ve realist bir roman olması gerektiği düşüncemi belirttim. Yanılmadığımı ve aynen öyle olduğunu söyledi. şunu da eklemeyi unutmadı. "Realist bir pgibolojik roman ama ele alınan konu tamamen romantik.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    0
    Anlatacaklarım bitmedi. Daha başlamadım bile.
    ···
  17. 17.
    0
    benim de cocuklugumun oyunudur bu oyun 3-5 senemi yemistir ama simdi biraktim tek kazancim bi hesabimi 50 liraya satmakti onun disinda bazi hesaplarim banlandi bazilarinin da sifresini falan unuttum oynadigim serverlar truva yakamoz constantine
    ···
  18. 18.
    +1 -1
    okudum adam haklı oyunun başlangıcında o kadar çok eziliyorsunuz ki eğer bırakmayıp devam ederseniz insanları ezen o kişilerden biri haline geliyosunuz gerçekten böyle ilginç bir etkisi var

    bu arada bu oyundaki dolandırıcılardan biride bendim server illallah etmişti benden şu birkaç yıl içinde bana edilen bedduayı bir ömür boyu duyamam heralde. merak eden olursa insanları nasıl dolandırdığımı nasıl tuzağa çektiğimide anlatabilirim
    ···
  19. 19.
    0
    "Bir bayan kendisini çok seven bir erkeği asla unutmaz." diyor. Bence yanılıyor, bu bayana ve erkeğe göre değil, insanın kişilik özelliklerine göre değişiyor. Ne olursa olsun iyi niyetine inandığım bu sanal oyun arkadaşımın bahsettiği dairenin kapısı üzerinde olması gerektiği isimlerin ve soy ismin baş harflerini kafamdan atamıyordum. Her gün soruyordu. Ben de onu her gün çeşitli bahanelerle oyalıyordum. En son, Arkadaşımın işi gereği başka bir şehre gittiğini söylüyordum. Her şeye inandığı gibi buna da inanıyordu. Ben mi iyi yalan söylüyordum yoksa o mu aslında zannettiğim kadar akıllı değil bilmiyorum. "Belki de" diyorum kendi kendime, "inanmadığı halde inanmış gibi görünmeyi tercih ediyor." Bir birlerini hiç tanımayan iki insandan birinin hayatının, diğerinde nasıl bir saplantıya dönüşebileceğini anlamaya çalışıyorum. Anlayamıyorum. Acaba benim o isimlerin ve soy ismin baş harflerini unutamadığım gibi bir şey mi? Yoksa daha mı ötesinde? Metin2 öyle sanıyorum ki artık benim için bir oyun olmaktan çıkıp hayatıma müdahale etmeye başlıyor. Normalde hiç yapmayacağım bir şeyi bana yaptırıyor. Akşamları ne zaman dışarı çıksam bu şehrin bu mevsimindeki bu buz gibi havasına rağmen araştırma konusu olan o binanın giriş kapısına en yakın banklardan birine oturup kapının açık olmadığını kontrol ediyorum. Belki biri girer ya da çıkarken kapıyı açık bırakır, ben de kapı ismindeki isimleri kontrol ederim diye yaktığım sigaranın bitmesini bekliyorum. Her seferinde sanki bina sakinleri kapıyı açık bırakmamaya yemin etmişler gibi kapıyı açık bırakmadıkları için, kapalı kapının yanından başım önde geçip evime doğru yol alıyorum.
    ···
  20. 20.
    -1
    bunu yazmak için mi üye oldun dıbını dengesini gibtiğimin manyağı
    ···
    1. 1.
      0
      Ağzındakini olması gereken yere, müsait bir yerine soksan nasıl olur.
      ···