-
26.
0Kendi aralarında üçerli beşerli gruplar haline konuşan insanların arasından konuşmalarına kulak misafiri olmadan sessizce kapıya yönelip binadan içeri girdim. Asansör fobim olduğu için merdivenleri tırmanmaya başladım. Yukarı katlardan birinde arasında ağıdın olmadığı, teselli sesleri duyuluyordu. O daire değildi. Geçerken kapı numarasını ve kapıda yazılan ismi istemsizce okudum. Böyle bir durum olmasaydı belki kalbim göğüs kafesinden fırlayacakmış gibi nabzım yükselebilirdi ama o anda bunları düşünecek durumda değildim. iki kat daha çıktım. Cenaze evinin kapısı açıktı. Daire giriş kapısının içinde ve önündeydi. Bir an göz göze geldik. Marketi işletirkenki halinden eser yoktu. Omuzları çökmüş, ağlamaktan gözleri şişmiş ve kızarmıştı. Göz pınarlarından yaş akmıyordu. Belli ki artık göz yaşlarını içine akıtıyordu. Baş sağılığı diledim. Dostlarının ve kendimin sağlığı temennisini aldım. Eliyle işaret ettiği odaya yönlendim. içerisi balık istifi insan doluydu. Birileri girdiğinde birileri çıkıyordu. Bir kenara geçip bana gösterdikleri sandalyeye oturdum. Tanıdığım kimse olmadığı için konuşmaya iştirak etmiyor, oturduğum yerden konuşulanları dinliyordum. Yanımdakilerden biri bana rahmetlinin nesi olduğumu sordu. Tanımadığımı, sadece kardeşinin işlettiği marketin bir müşterisi olduğumu duyunca da geldiğimi kısaca anlattım. Anlıyorum dercesine bir yüz işaretiyle başını salladı.Tümünü Göster
Bir çay ikramından sonra insanlar kalkıp geride kalanlara uzun ömürler temennisiyle taziye evini terk ediyorlardı. içtiğim bir bardak çaydan sonra ben de gitme zamanımın geldiğini anladım. Benden öncekilerin yaptığı gibi yaparak odayı terk ettim. Hala kapının önünde duruyor gelenleri karşılayıp, gidenleri uğurluyordu. Tekrar baş sağlığı ve geride kalanlara uzun ömürler temennime, geldiğim için teşekkürlerini sunarak karşılık verdi.
Merdivenleri inerken o dairenin üzerindeki numarayı ve ismi bir kez daha okudum. Bunu oyundaki sanal arkadaşımla paylaşmalıydım. iyi ama ayağım kırıktı. Kendim gitmiş gibi anlatamazdım. Onun da senaryosunu hazırladım. Hangi ayrıntıyı sorarsa neler söyleyebileceğimi kurguladım. Beklemediğim sorularla karşılaşırsam onları bir şekilde halledebileceğime emin bir şekilde, o gün bilgisayarımın başında hafta başına yetiştirmem gereken onca işe rağmen oyunu açtım ve beklemeye başladım. O gün bağlanmadı. Sigara üzerine sigara yakıyordum. Sonunda pes ettim ve oyunu kapatıp, halletmem gereken işime koyuldum. -
27.
0çok sürükleyici olmamakla birlikte nereye varacağını merak ettiğim için okuyorum devam panpa
-
28.
0Ben de artık eskisi gibi oyuna oyun oynamak için girmiyorum. Ne zaman oyunu açsam hemen arkadaş penceresini açık hale getiriyorum bu sayede oyuna ne zaman bağlansa hemen bana mesaj atığını biliyorum. Ertesi gün öğleye doğru uyanmış, kırk yıllık oyun müptelaları gibi daha elimi yüzümü bile yıkamadan bilgisayarı açmıştım. Kahvaltılık bir şeyler hazırladım. Biraz fazla oyalanmış olmalıyım ki geldiğimde ekranda bir sürü bir görünüp bir kaybolan zarf işareti gördüm. Bu, bana kimlerin mesaj atığını gösteren bir işaretti. ister tanıdıklarımdan ister tanımadıklarımdan gelsin, ister önemli isterse önemsiz mesaj olsun oyuna başladığımdan beri gelen mesajların hiçbirini cevapsız bırakmıyorum.Tümünü Göster
Mesajlardan bir tanesi de ondan geliyordu. Diğer mesajlardan gelen cevaplara varsa selamlarını aldıktan sonra kısaca afk (Away from keyboard -klavyeden uzak- yani bilgisayarın başında değildim)yım mesaj atmayın cevap veremeyeceğim deyip geçiştirdim.
En son ona döndüm. Geç mesaj atmamın nedenini gerçektekinden biraz değiştirdikten sonra kahvaltı yaptığımı söyledim. Her zaman yaptığı gibi halimi hatırımı, ayağımın nasıl olduğunu sordu. Her gün bir önceki güne göre daha iyi olduğumu belirtip kendisine beklediği cevabı dün arkadaşımın öğrendiğini söyledim. Arkadaşımdan öğrenmiş gibi söyledim. Şüphelenmedi. Çok şaşırdığını belli eden ünlemlerle mesaj gönderiyordu. kafasındaki bir sorunun cevabını daha beklentisi yönünde aldığını söyledi. Üst üste mesaj yazıyordu. Bense sadece yazdıklarını okumakla yetiniyordum. Epeyce bir şeyler yazdıktan sonra arada bir burada olup olmadığımı soruyordu. o günkü yazışmalardan, artık bende de merak uyandırmaya başlayan yazarı hariç belki de hakkında üç kişinin haberdar olduğu meçhul roman kahramanının hakkında biraz daha bilgi edindim. Neden sonra arkadaşımın bu konuyu nasıl öğrendiğini sordu. Yaşadıklarımı tıpatıp arkadaşım yaşamış gibi anlattım. Romandaki kızın betimlemesini uzun uzun yazdı. O yazdıkça anlatıldığı haliyle kızın görüntüsü gözlerimin önünde daha da netleşerek adeta canlanıyordu. Ten renginden tutun da yüzündeki çenesindeki, burnundaki ve alnındaki kıvrımlarına, sevecen, şaşkın öfkeli haline kadar her haliyle biraz sonra karşımda etiyle kemiğiyle belireceği fikrine kapıldım. Bir an yazacakları hiç bitmeyecekmiş sandım. Bunların hepsi romanda, farklı bölümlerde anlatılan şeylermiş. "Ne kadar da uzun anlatmış" diye şaşkınlığımı belirttiğimde anlatılanların çok daha fazla olduğunu kendisinin özet geçtiğini söyledi. Bir romanda böylesine çok betimlemeler varsa o romanın pgibolojik ve realist bir roman olması gerektiği düşüncemi belirttim. Yanılmadığımı ve aynen öyle olduğunu söyledi. şunu da eklemeyi unutmadı. "Realist bir pgibolojik roman ama ele alınan konu tamamen romantik. -
29.
0Benim unuttuğum şeyi o unutmamıştı. Oyunda bulunduğum yeri sordu. Yanıma geldi ticaret penceresi açıldı gelir gelmez. Araştırmayı gerçekleştirirsem vereceğini vaat ettiği dokuz tane ruh taşını açılan pencereye seri bir şekilde yerleştirip kabul tuşuna bastı. Almadım. Kabul edemeyeceğimi söyledim. Israr etti. Almamakta kararlıydım. Bunu anlayınca ısrarını bıraktı. Maksadım oyun değildi. Oyuna başlama nedenimi, ilk kez bir oyuncuya anlattım. Evet o gün, oyundaki gerçek amacımı bilen bir kişi vardı artık. Şaşırmış gibi bir tepki vermedi. Aksine bu oyundaki hiçbir şeyin kendisini şaşırtmayacağını söyledi. Metin2'ye başlayan herkes kendince bir merakla başlıyormuş. Bu merak çoğu zaman birbirine benzese de arada bir farklı bir merak unsurunun görüldüğü çok da alışılmadık bir şey değilmiş. Hakkımda öğrendiği bu bilgiden sonra, gerçekte kendisine söylediğim yaşta olamayacağımı söyledi. Israrla yaşım konusunda yalan söylemediğimi belirtsem de inandıramadım. "Peki!" dedi. Öyle olsun. "Asla bana söylediğin yaşta değilsin ama inanmış gibi davranacağım." diye ekledi.
Okuduğu romanla ilgili ve bir kısmını çözdüğü şifrelere bu andan sonra bir de beni eklemiş gibi görünüyordu. Ona göre ben, ya bir pgibiyatr ya da bir sosyologdum. Bir de gazeteci olma ihtimalim vardı. Mantıklı düşünüyordu aslında ama tahmin ettiği mesleklerden biri ile uğraşmıyordum. Ona ise sadece bir öğrenci olduğumu söylüyordum. "Bu maceranın sonunda ortaya çıkacakları belki kitaplaştırırım." dedim. "Belki ileride." "Şimdi henüz o olgunluğa ulaşmış seviyede görmüyorum kendimi."
Seçeneklere bir de yazar olma ihtimalimi eklemiştim. Yazarlık nerede; ben neredeyim. "ileride belki söylediğin kişilerden biri olabilirim ama şimdilik sadece bir öğrenciyim." mesajıma "Ben de şimdilik söylediklerinin ve yaşının doğru olduğuna inanmış gibi görüneceğim." mesajıyla karşılık verdi.
"Öyleyse," dedi. "Ben de sana elimden geldiği kadar yardımcı olacağım ve aradığın sorunun cevabını bulacağını tahmin ettiğim kişilerle senin yerine bir araştırma yapacağım. Biliyorsun bu oyunda geniş bir çevrem var. Üstelik senden daha fazla oyun tecrübesine sahibim. Zaman zaman da bu tecrübelerle edindiğim tahminlerimi paylaşacağım.