-
1.
+3Bahsetmeye değecek birkaç çalışma daha. The People of Monolith (Monolitin insanları) Justin Geoffrey tarafından yazılmış rahatsız şiirler. Kendisi bir akıl hastanesinde çığlıklar atarak ölmüştür. Howard; Cthulhu in the Necronomicon, ana karakterin yazdığı 5 bölümlük roman : “The Trail of Cthulhu;” (Dr. Laban Shrewsbury tarafından yazılmış) ve daha önce bahsedilen Junzt tarafından yazılan isimsiz bir roman. Ama bu isimsiz roman artık yok, adam öldürüldüğü zaman somanı yazıyormuş ve kitabın sayfaları yırtık bir şekilde Junzt’un cesedinin yanında bulunmuş. Yakın bir arkadaşı kitabın parçalarını toparlayıp okumuş sonra yakmış ve intihar etmiş!!
“Gölgeler Kitabı” da şahsen bir modern neo-pagan cadı tarafından el ile yazılmış bir kitap. içinde ayinler, büyüler, bazı fikirler ve cadılık hakkında düşünceler yer alıyor. -
2.
+3medyum Carlos mirabelliTümünü Göster
Carlos Mirabelli(1889-1950) tüm zamanların en iyi medyumu kabul edilmektedir. 2 Ocak 1889’da Brezilya, Sao Paulo, Botucatu’da doğdu. Ruhsal yetenekleri çok küçük yaşlarda ortaya çıktı ve gittikçe gelişerek “Mirabelli Mucizeleri” adını aldı. 1930’larda, cisimleri hareket ettiriyor, gündüz saatlerinde veya uyurken ruhsal görüntüler oluşturuyordu. Sanroki yıllarda ruhsal celseler düzenleyerek, öteki dünya ile ilişkiler kurdu. Aralarında dönemin önemli bilim adamları olan, Miguel Karl, Eurico de Góes, Carlos de Castro ve Thadeu Medeiros’un bulunduğu bir grup uzman Mirabelli’yi uzun süre deneylere tabi tuttular ve sonunda bir şarlatanlık olmadığına karar verdiler. Dünyanın her yerinden gelen bilimcilerin tanıklığı ile gözle görülür medyumik olaylar gerçekleştirmişti; Mirabelli’nin yeteneği ne bugüne kadar tekrarlanabildi, ne de ona yakın yetenekte bir diğer medyuma raslandı. 1927 yılında Brezilya’da yayınlanan “O Medium Mirabelli” adlı 74 sayfalık kitapçıkta, Mirabelli’nin gün ışığında yüzlerce tanığın önünde yeteneklerini sergilediği ve Brezilya’nın sosyal ve bilimsel çevrelerinde olay haline geldiği yazmaktadır. Tanıkların arasında, Brezilya Devlet Başkanı, Devlet Sekreteri, iki tıp profesörü, 72 doktor, 12 mühendis, 36 avukat, 89 resmi görevli, 25 subay, 52 banker, 128 iş adamı, 22 diş hekimi ve çeşitli inançlara mensup din görevlileri bulunuyordu. (Kaynak: Zeitschrift fuer Parapsychologie, 1927baskısı) Böylesine önemli bir başka örnek yoktur; Mirabelli aralarında Devlet Başkanı’nın da bulunduğu çok önemli insanların karşısında sınanmış ve yirmiden fazla bilim adamı tarafından test edilerek yeteneği araştırılmıştı. 1927 yılında bir dizi deneyden sonra kurulmasına karar verilen Ruhsal Araştırmalar Akademisi “Academia de Estudos Psychicos” geliştirdiği metodu Avrupalı medyumların da sınanması amacıyla yayınladı. Akademi’nin araştırmacıları üçe bölünmüştü; bir grup trans medyumu yani konuşan medyum ile 189 oturum yaparken, diğer bir grup otomatik yazıcı medyumlarla 85 olumlu, 8 olumsuz oturum gerçekleştirdi. Üçüncü grup ise fiziksel fenomenleri araştırıyordu, 63 olumlu, 47 olumsuz oturum yapıldı. Olumlu 40 oturum gün ışığında, 23’ü normal elektrik ışığında medyum bağlanarak yapılmış, daha önce ve sonrasında oda tamamiyle aranmıştı (Kaynak yazar Brian Inglis). Mirabelli temel eğitim görmüş, normal bir bilinçe sahip ve doğduğu yörenin şivesiyle konuşan bir insandı ama transa girdikten sonra 26 dil konuşuyordu; bu dillerin arasında Almanca, Fransızca, Felemenkçe, dört italyan diyaleği, Çekçe, Arapça, Japonca, ispanyolca, Rusça, Türkçe, ibranice, Arnavutça, çeşitli Afrika diyalektleri, Latince, Çince, modern Yunanca, Polonyaca, Suriye-Mısırca ve Antik Yunanca vardı. Ayrıca Mirabelli transtayken, tıp, hukuk, sosyoloji, politik ekonomi, politika, teoloji, pgiboloji, tarih, doğal bilimler, astronomi, felsefe, mantık, müzik, ruhçuluk, okültizm ve edebiyat konularında saygın ve ciddi konuşmalar yapıyordu (Kaynak: Greber 1970). Bir diğer olay fakültedeki deneylerde yaşandı, Mirabelli 28 ayrı dilde yazıyordu; oturuyor, yazmaya başlıyor ve usta bir yazarın yazma hızını iki defa aşan bir hızla yazıyordu. -
3.
+1 -1varsa ilgilenen bi ses versin ona göre devam edeyim
-
4.
+2grimoire : bir kara büyü kitabı
Grimoire bir kara büyü kitabıdır, bir büyücü için gerekli tüm bilgilerin olduğu ,ruh çağırmak ve büyü yapmak için gerekli olan herşeyi içeren bir kitap Fakat Griomoirler ağır ve neredeyse anlaşılmaz kitaplardır, genellikle ölü lisanlarda yazılırlar ve çok gizli bilgiler içerirler. işe yaraması için büyücünün, formülleri ezbere okuması ve devamındaki ayinleri doğru bir şekilde yapması gerekir. Bazı batıl inançlara göre Grimoirler kırmızı mürekkeple, el ile yazılmalı, siyah renge ya da insan derisine sarılmalıdır.
Başka bir grimoire olan Grimoire of Honorius düşen meleklerle ilgili bir katalogtur ve onların nasıl diriltileceğini anlatır. Kitap hristiyan kutsamaları ve formülleriyle doludur. “Kitap, rahipleri sadece demonoloji sanatı hakkında eğitmemiş, neredeyse onlara, işlerinin bir parçası olarak iblisleri diriltip, kontrol etmelerini öğrenmeleri emredilmiştir.”
iki kitapta da yaratıcının gizli isimlerini taşıyan pentegramlar kullanılmıştır : Tetragrammaton, Eheyt, Eloha, Adonaï gibi.
Garip bir, yahudi, eski roma ve hristiyan karışımı formülle, bu kitaplar ikinci nesil grimoirlerin doğmasını sağladılar. Bilinenleri “Le Dragon Rouge” (Kırmızı Ejderha) “La Poule Noire” (Siyah Tavuk) “The Greater Ettelia” (Büyük Ettelia) “Le Grand Albert” ve “Le Petit Albert” (Büyük ve Küçük Albert). Kitaplar “kızlar nasıl çıplak dansettirilir” gibi aptallıklarla doludur.
1801’de Eliphas Levi’den ço ketkilenen Francis Barret “The Magus” adlı, içinde bir çok büyü formülü olan kitabı yazdı. -
5.
+2Geçen yılki borsa dalgalanmaları pek çok yatırımcıyı beş parasız
bırakmıştı. Aynı esnada Carlssin 126 çok riskli işlem gerçekleştirip
hepsinden de yüksek kazançlar elde edince gözler bir anda bu borsacıya
dönmüştü.
Carlssin, 200 yıl ileriki bir tarihten, yani gelecekten günümüze
geldiğini iddia ediyor ve tabii o zamanki tarih ve istatistik
kayıtlarında da günümüzdeki borsa dalgalanmaları detaylı olarak
yazıyormuş.
Carlssine göre Bu fırsata karşı koymak çok zordu. Aslında her şeyin
sıradan ve doğal görünmesini planlamıştım. Bilirsiniz işte, sağda solda
birkaç doları bile bile kaybedecek ve böylece normal bir borsacı
görüntüsü çizecektim ancak son anda yakalandım. üzerine gidilen
Carlssin, Usame Bin Ladinin akıbeti ve aidsin çaresi gibi tarihi
gerçekleri de açıklayabileceğini söyledi, tek ihtiyacı olan zaman
makinasına binmesinin izin verilmesi.
Ancak Carlssin, makinanın nerede olduğunu bir türlü söylemediği gibi
nasıl çalıştığını açıklamayı da reddediyor, sebep: `bu teknoloji kötü
güçlerin eline geçebilir.`
Yetkililer bu adamın iddialarının palavra olduğu konusunda hemfikir
ancak bir SEC yetkilisi şunu itiraf ediyor: `Elimizdeki tüm federal
kayıtları taradık, Andrew Carlssin isimli biriyle ilgili olarak, böyle
bir adamın yaşadığını, bir şeyler yaptığını gösteren Aralık 2002
tarihinden önce hiçbir kayıt yok.` -
6.
+2Odada bulunan Dr. Ganymede de Souza şok geçiriyordu, kız birkaç ay önce ölen kendi kızıydı ve üzerinde gömülürken giydirilen elbise vardı. Gözlemcilerden Albay Octavio Viana, kıza dokundu ve nabzını hissettiğini söyledi ve küçük kız sorulan sorulara normal sesiyle, normal cevaplar veriyordu. Fotoğraflar çekildi ve araştırma raporuna eklendi. Sonra küçük kız solarak veya erir gibi yavaş yavaş kayboldu; olay gün ışığında 36 dakika sürmüştü. Deney devam etti; bu kez deney odasında ortaya çıkan görüntü bir ay önce bir deniz kazasında ölen Rahip Jose de Camargo Barros’du, Rahip odadakilerle konuştu, tamamiyle maddeseldi, kalbi atıyordu, doktorlar dişlerine, karnına ve parmaklarına dokundular, sonra o da kayboldu. Bilim adamlarının dili tutulmuştu, yaşadıkları olayın anldıbını aramayı bırakmışlar, hayretle kendileri gibi bir insana benzeyen Mirabelli’nin farkının ne olduğunu merak ediyorlardı. Deneyler devam ettirildi. Santos kentinde yapılan deneyler, öğleden sonra saat 03:15’de başlatıldı. Salonda 60 tanık vardı, tanıklar daha sonra olanların yazıldığı raporu hep birlikte imzaladılar. Yine bir görüntü oluşmuştu; bu kez yeni ölen saygın doktor Bezerra de Meneses karşılarındaydı, ölü doktorun görüntüsü uzun uzun konuşarak, tanıkların kendisiyle konuştuklarından emin olmalarını istedi. Sesi çok geniş olan salonun her yerine megafonla iletildi ve fotoğraflar çekildi. 15 dakika süreyle iki doktor o bedeni muayene ettiler ve sonuçta anatomik olarak karşılarında normal bir insanın bulunduğunu açıkladılar. Bu arada ölü doktor bazı izleyicilerle el sıkıştı ve sonra kaybolmaya başladı. Önce ayakları sonra sırasıyla bacakları, karnı, kolları ve sonunda başı yok oldu. Tüm deney sırasında Mirabelli oturduğu koltuğa sıkı sıkı bağlıydı, kapılar ve pencereler özel bir mühür basılarak özenle kapatılmıştı. Çekilen fotoğraflarda ölü doktorla beraber Mirabelli’de açıkça görülüyordu. Bir diğer seansta Mirabelli tanıklarının gözlerinin önünde birden kayboldu ve yandaki odada ortaya çıktı, oysa bağlıydı ve ipler hala çözülmüş olarak üzerindeydi ve de kapılarda, pencerelerde bulunan mühürler bozulmamıştı. Mirabelli, medyumlar evrenin en olağanüstü örneği olarak daima anımsanacaktır ve sırrını beraberinde hep ilişkide olduğu öte yana zütürdü.
-
7.
+1zamanda yolculuk
Bugünün bilim olanaklarıyla günümüzde zamanda yolculuk etmek imkansız gibi
gözüküyor. Peki, zamanda yolculuk gerçekten mümkün mü? Bazı bilim adamlarının
iddialarına göre bu tamamen aptalca bir düşünce. Zamanda yolculuk imkansız bir
kanı. Fakat günümüzde bir grup bilimadamı, zamada yolculuk teorisini gerçek hale
getirmek için çalışmaktadırlar.Şimdi bu teoriye bir göz atalım.
Albert Einstein’nın izafiyet teorisine göre “Eğer bir cisim ışık hızında ilerliyorsa,
yanından geçen zaman yavaşlıyacaktır. Yani başka bir değişle, cisim ışık hızına ulaştığı
zaman, içinde bulunduğu zaman kavramı duracak ve bir zamansızlık boyutunda yer
alacaktır. Bunun oluşması için cismin saniyede 300,000 km.hızla gitmesi gerekmektedir.
Böylece zamanın ilerisine ve gerisine yolculuk mümkün hale gelecektir. Kolay geliyor
değil mi? -
8.
+1ses verin lan okuyor musunuz
-
9.
+1En sonuncusu, 30 yıl kadar önce Lovecraft’ın yazdığı “The Necromicon”, M.ö 700’de yaşamış kara büyücü Abdul Al-Hazred’i anlatıyor.
En ünlü iki grimoire Solomon’un Anahtarı yada Büyük Anahtar ve Küçük Anahtar ya da Lemegeton olarak bilinir. Bazıları bu kitapların Kral Solomon’un kendisi tarafından yazıldığını bazıları da iblisler tarafından yazılıp krala verildiğini öne sürmüşlerdir. Solomon zamanının en zeki, güçlü büyücüsü olarak ve iblisleri kontrol etmekteki eşsiz yeteneğiyle bilinir. Uzmanlar bir çok versiyonun Rabbi Abognazar tarafından yazılan kitaptan alınma olduğunu söylemişlerdir.
John Dee tarafından tercüme edilen kitap Al Azif ve iblislerin Fısıltıları olarak da biliniyor. Bugün The Necromicon’un büyülerinin, Solomon’un Anhatarı gibi eski grimoirelardan derlendiğini biliyoruz.
Daha az bilinen kitaplar ise Ludvig Prinn tarafından yazılmış olan “De Vernis Mysteriis” (Solucanın Gizemi) ve Junzt tarafından yazılmış olan Unaussprechlichen Kultin (isimsiz Kültler). iki yazarın da kaderi da Alhazred’in yaşadığı gibi çok kötü olmuştur. çılgın Arap, Mecca’da görünmez bir yaratık tarafından yutulmuş, Ludvig Prinn yakılmış ve Junzt da tek başına bir odada kilitliyken bir canavar tarafından boğazlanmıştır. -
10.
+1bermuda şeytan üçgeni:
Bermuda Şeytan Üçgeni, Atlantik’te ABD’nin güneydoğu kıyılarında, açıklanamayan gemi, tekne ve uçak kayıplarının çok yüksek olduğu, üçgen şeklinde bir alandır. Bu üçgenin köşelerinde Bermuda, Florida’daki Miami, ve Puerto Rico’daki San Juan bulunmaktadır.
Atlas Okyanusu’nun bu küçücük yerinde yaşanan garip ve açıklanamaz olaylar bölgeyi her daim çeşitli bilim çevreleri, usologlar, ufologlar ve kaos teorisyenlerinin ilgi odağı haline getirmiştir.
Bermuda Şeytan Üçgeni’nde yaşanan olaylar nedeni ile bu bölge üzerinde birçok araştırma yapılmış, birçok teori ileri sürülmüştür. Kimileri için burası uzaylıların dünyaya gelmek için kullandıkları bir üsttü ve deney için insanları buradan alıp zütürüyorlardı. Kimileri için bu bölgenin altında Kayıp Şehir Atlantis bulunmakta idi ve bu garipliklere Atlantis’in ileri teknoloji cihazları yol açıyordu. Piri reis haritası’ndaki “the island of hispaniola” nın aslında atlantis olduğu düşünülüyor. Kimilerine göre de bölgenin altında çok büyük doğal gaz yatakları vardı ve okyanus tabanının soğuk olması nedeni ile de bu gazlar katılaşıp hidrat halini alıyordu. Golf Stream sıcak su akıntısı sayesinde bu hidrat parçacıkları birden bire gaz haline geçip hızla havaya yükseliyor bu da suyun kaldırma kuvvetinin düşmesine, bu nedenle de birden bire gemilerin denizin dibine inmesine yol açıyordu. Bu gazlar ile birlikte havanında yapısı bozulduğu için uçaklarda havaya bağlı olarak yere çakılıyorlardı…
Şu gerçek ki Bermuda Şeytan Üçgeni esrarengiz bir olay! Bu zaman diliminde bile bilim adamlarının açıklamaları, arkasında hiç bir iz bırakmadan kaybolan ve yeri geldiğinde kaybolduktan haftalar sonra boş bir şekilde içinde insan olmadan sapasağlam ortaya çıkan gemileri açıklamaya yetmemiştir. -
11.
+1imkansız mı?
Fakat günümüzde, herhangi bir cismin saniyede 300,000 km.hıza ulaşabilmesi
tamamen imkansız. Cisim hızlandıkça kütlesi artacaktır.Ve cismi dahada hızlandırmak
için her defasında çok daha büyük bir kuvvete ihtiyaç olacaktır. Günümüzde hiçbir bilim adamı bunun nasıl yapılacağını bilmiyor. Yani imkansız.
Işık hızına ulaşmamızı engelleyen şeyin kütle olduğunu biliyoruz.
Federal güvenlik görevlileri, içeriden bilgi sızdırma suçlaması
yüzünden bir Wall Street borsacısını tutuklayıp sorgulamaya başladılar.
Tutuklanan borsa dahisi, 2256 yılından günümüze zaman yolculuğu
yaptığını iddia ediyor!
Security and Exchange Commission` kaynaklarına göre 44 yaşındaki
Andrew Carlssin, 28 Ocak tarihindeki tutuklanmasına yol açan şüphe
uyandırıcı olağanüstü borsa başarısını yukarıdaki gibi garip bir
şekilde açıklamakla yetiniyor.
Bir SEC görevlisi şöyle diyor: `Bu adamın palavralarına inanmıyoruz, ya
delinin teki ya da patolojik bir yalan söyleme vakası.`Ancak bir de
şöyle bir gerçek var elimizde: Adam 800$`lık bir yatırım ile başlamış
ve 2 hafta içinde sahip olduğu portföy 350 milyon doların üzerinde!
Borsa üzerinden gerçekleştirdiği tüm alışlar ve satışlar beklenmedik
gelişmelerin bilgisine dayanıyor, bunu şans faktörü ile açıklamak mümkün
değil.Bu bilgilere sahip olmasının tek bir yolu ver, işlem yaptığı
şirketlerle ilgili içeriden bilgi sızdırmış olması ki bu da yasadışı.
Bize bilgi kaynaklarını söyleyene kadar onu Rikers Adasındaki bir hücrede tutmayı düşünüyoruz -
-
1.
0ibretlik amk
-
1.
-
12.
+1Bermuda Şeytan Üçgeni’ne girip başından garip olaylar geçtikten sonra hayatta kalan çok az insan vardır. Bunlardan biri de 1970 yılında Porto Rico’dan Miami’ye uçan Amerikalı bir pilottur. Pilot başından geçenleri şu şekilde anlatmaktadır:” Porto Rico’dan Miami’ye doğru havalandım, yolculuğumun otuzuncu dakikasında çok garip olaylar yaşamaya başladım. Önce bütün elektronik cihazlarım arızalandı ve pusulam bozuldu. Hemen durumu kuleye bildirdim ancak etrafımda gördüğüm manzara beni şok etti. Uçağımın etrafını beyaz bir sis bulutu sarıyordu ve adeta etrafımda bir tünel oluşturuyordu tünelin sonunda mavi gökyüzünü görebiliyordum. Bu buluttan kurtulmak için hemen uçağı o tarafa doğru yönlendirdim ancak içinde bulunduğum buluttan tünelde önce beyaz düz çizgiler gördüm ve sonra bu çizgiler saat yönünde kıvrılmaya başladıkça. Çizgiler kıvrıldıkça tünel daralıyor ve adeta gittikçe birbirine yaklaşan duvarlar gibi uçağımı sıkıştırmaya başlıyordu. Son anda bulut kapanmadan o tünelden çıktım ve kulenin sesini duydum. Elektronik cihazlarım ve pusulam düzelmişti. Kuleye nerede olduğumu sordum ve onlar da bana üç dakikadır benden sinyal alamadıklarını ancak şimdi sinyal alabildiklerini ve Miami üzerinde olduğumu söylediler. Ben onlara bir hata yaptıklarını, henüz otuz üç dakikadır yolda olduğumu ve Miami’ye ulaşmak için otuz dakikam olduğunu söyledim ancak kafamı aşağıya çevirdiğimde şok olmuştum. Miami üstünde uçuyordum.
-
13.
+1Kaybolan beş uçağı bulmak için aynı yere hemen 13 personeliyle koca bir deniz uçağı gönderildi. Ancak bu deniz uçağından da bir süre sonra bir daha asla haber alınamadı… 24 saat içinde altı uçak ve yirmi dört mürettebat açıklanamaz ve esrarengiz bir şekilde Bermuda Şeytan Üçgeni’inde kaybolmuştu. GPS sistemleri, yer bulma cihazları ve gökyüzünde uyduları olan insanoğlu artık dünya üzerinde hiç kaybolmayacağını düşünürken son teknoloji donanıma sahip beş uçak birdenbire gökyüzünden silinmişti.
Saat 19:04´de uçuş 19´dan son mesaj geldi; ama bu çok zayıf gelen rutin “ft” sinyaliydi ve uçuş 19´un uçuş kodu anldıbına geliyordu. uçaklar haftalarca arandılar ve hiçbirşey bulunamadı. Bugün dahi, Abd deniz kuvvetleri hala uçuş 19 konusunda uyarılıdırlar. Askeri uzmanlar tamamiyle şaşkındılar; nasıl olmuştu da 24 insan ve 6 uçak kaybolmuştu? Avenger´ların yakıtı bitse bile, uçaklar süzülülerek denize inebilirler ve botlarına binerek portatif telsizleri aracılığı ile yardım bekleyebilirlerdi. resmi açıklamada kayboldukları belirtildi; raporda şu satır vardı; “mars´a uçmuş gibiydiler…” -
14.
+1rezervlerinizi alın. Yardırıyorum birazdan.
Edit: paylaşılanlarrın hepsi alıntıdır. Oradan buradan toplayıp size sunuyorum binler. -
-
1.
0anan
-
1.
-
15.
+1işte örnekler;
• 15 dakikada Polkça 5 sayfalık “Polonya’nın Yeniden Doğuşu”nu,
• 20 dakikada Çekçe 9 sayfalık “Çekoslovakya’nın Bağımsızlığı”nı,
• 12 dakikada ibranice 4 sayfalık “Slander”i,
• 40 dakikada Persçe 25 sayfalık “Büyük imparatorlukların Dengesizliği”ni,
• 15 dakikada Latince 4 sayfalık “Ünlü Çeviriler”i,
• 12 dakikada Japonca 5 sayfalık “Rus-Japon Savaşı”nı,
• 22 dakikada Surca 15 sayfalık “Allah ve Peygamberleri”ni,
• 15 dakikada Çince 8 sayfalık “Buda için Apoloji”yi,
• 15 dakikada Sur-Mısırca 3 sayfalık “Hukuğun Kökenleri”ni,
• 32 dakikada hiyeroglifle 3 sayfalık ama ne olduğu hala deşifre edilemeyen bir text yazdı.
Elle tutulan hayaletin nabzı atıyordu Mirabelli inanılmazdı, Sao Vicente’de bir grup tanığın önünde yapılan bir seansta oturduğu koltuktan iki metre yükseldi ve o durumda iki dakika havada durdu. Anlatılan bir diğer olay daha da şaşırtıcıdır, Luz Tren istasyonunda arkadaşlarının ve diğer yolcuların gözlerinin önünde birden kayboldu, 15 dakika sonra 90 km uzaktaki Sao Vicente’den istasyonu telefonla aradı. iki dakika sonra herkesin gözü önünde tekrar ortaya çıktı. Ama şimdi okuyacağınız olay daha da çarpıcıdır; Üniversite laboratuarlarında yapılan bir seans sabah saat 9:00’da başlamıştı, deney odasında bulunan gözlemcilerin arasında bulunan on kişi bilim doktoru ünvanına sahipti. Mirabelli transa girer girmez tam önünde küçük bir kız çocuğu belirdi. -
16.
+119 sefer sayılı keşif uçuşu:
Aralık 1945 Amerika’ya ait 5 Avenger uçağı Fort Lauderdale üssünden havalanarak günlük görev uçuşlarından birini yapmaktaydı.. Uçakları deneyimli pilotlar ve yardımcıları yönetmekteydi. Rota gereği, 160 mil doğuya uçup, 40 mil kuzeye dönecekler ve 120 millik bir dönüş yaparak tekrar üsse geleceklerdi. Uçuş öncesinde her zaman olduğu gibi, her tür test ve kontrol yapılmıştı, uçaklar mükemmel çalışıyorlardı. iki saatlik bir görev için fazla sayılacak miktarda benzin almışlardı. Telsizleri on ayrı kanala ulaşabiliyor veya sinyal alıyordu, geri dönmeleri için alınan en iyi garanti buydu.
ilk mesaj saat 15:45´de geldi; “kontrol kulesi; bu bir acil durumdur. acil durumdayız; kaybolduk; nerede bulunduğumuzu anlayamıyoruz. Kulenin ilk cevabı; “batıya dönün” şeklinde oldu ama filo, batının nerede olduğunu bilmiyordu. Kule personeli tam bir bulmaca ile karşı karşıya kalmıştı, eğer pusulalar çalışmıyorsa, pilotlar güneşe göre yol alarak yine yön bulabilirlerdi, gün batımına daha çok zaman vardı. saat 16:25´e gelindiğinde filo komutanının yine sesi duyuldu; “bulunduğumuz yer normal değil, üssün 225 derece kuzeyinde olmalıydık, bu şeye benziyor…” mesaj burada kesildi. Bu uçuş ile ilgili gizem, yardım çağrısından yaklaşık üç dakika sonra beş uçağın birden tamamen ortadan kaybolması ile başka bir boyuta taşındı. -
17.
0devam et
-
18.
0KAN EMiCi KONTESTümünü Göster
Vampir miti,”Blood Countess” olayı gibi birkaç olağandışı bilgiden yola çıkılarak ,tarihsel bir olgu gibi gösterilebilir.
16. yy Macar Kontesi Elizabeth Bathory’nin yaptıkları ,korku hikayelerine rakip olacak cinstendi. Bazıları O’nun şeytandan daha kötü olduğunu söyleseler de ,işlediği suçlar “kötü” kavrdıbının çok ötesindeydi. Bram Stroker, vampirler hakkındaki romanının araştırmasını yaptığı sıralarda Sabine Baring -Gould’un “The Book Of Werewolves ” adlı kitabına rastladı.Bu çalışmada “Blood Countess” denilen merhametsiz bir kadının yaptıkları anlatılıyordu. Görünüşe bakılırsa bu hikaye Stroker’ın Kont Drakula’yı yaratmasında esin kaynağı olmuştur. Gerçekte Elizabeth’in kuzeni Stephan Bathory bir gün Transilvanya’da bir prens olacaktı.
Elizabeth iyi eğitim görmüş, akıllı bir kadın olmasına rağmen çok acımasız ve zalim bir kişiliğe sahipti. Anlaşılan kocasının ölümünden sonra ortaya çıkan ölüm korkusuyla ,uşaklarına ve kölelerine karşı sadist davranışlar içersine girmişti. Sonsuzluk ya da uzun hayat olmazsa bile en azından kan banyosu yaparak genç görünümlü bir ten elde etme çabasındaydı. Kocası bir asker olarak, savaşta esir düşmüş Türk askerlerine duygusuzca işkence ederdi ve Elizabeth aslında, nasıl zulmedileceği hakkında bilgileri kocasından almıştı.
Söylendiğine göre Bathory, çok sayıda kadın öldürmüş ve yaptığı insanlık dışı eylemlerinde kendinden mevki olarak aşağıdaki kimseler tarafından yardım görmüştür.
Bathory, kurbanlarını dövmeyi alışkanlık haline getirdiği gibi aynı zamanda onları sakat bırakırdı. Yine söylentilere bakılırsa Castle Csejthe adlı evinin yakınlarında kurbanlarından bazılarını kışın karlı ve soğuk havasında üzerlerine buzlu su dökerek dondururdu. Bunun dışında olası yamyamlık davranışları da sergilemekteydi. iddiaya göre Bathory bir defasında, yaşayan hizmetçi bir kızın vücudundan bir çok ısırık almıştır. Blood Countess ‘ın genç kalma umutları için bakire genç kızların kanıyla banyo yaptığı gibi efsanevi hikayelerde vardır. Başka bir kaynağa göre de 650 kızı öldürüp kanlarını içtiği söylenir. Yine de kesin olan tek bir şey vardır ki, o da Elizabeth Bathory gerçekten varolmuş ve şeytanca işler yapmıştır.
Ölü sayısı arttığında Bathory’nin uşakları cesetleri şatonun dışına attılar. Kan içindeki ölü vücutları bulan köylüler doğal olarak onların vampirler tarafından öldürüldüğünü düşündüler dedikodular böylelikle yayılmaya başladı.
Bathory 1610 yılında, genç yaştaki kızları öldürme teşebbüslerinden sonra tutuklandı. Büyücülükle ilgisi olduğu iddiası tutuklama nedeni olarak gösteriliyordu. Söylentilere göre, kurbanların cesetleri kanlar içinde şatosunda bulunmuştu.1611 yılında yapılan 2 duruşmada Bathory’nin işlediği suçlar hakkında tek ve gerçek ifadesi alındı. Kendisi bizzat mahkemede ortaya çıkmadığı halde ,uşakları orda bulunuyordu. Mahkemenin ardından Kontes’in sadık uşakları yetkililer tarafından öldürüldü ve Elizabeth, Karpatya dağlarında bulunan şatosundaki yatak odasına ,ölümünden yıllar sonrasına değin hapsedildi. O’nun hakkında anlatılan efsaneler hala devam etmektedir. Bugün bile bazı insanlar Bathory’nin hayaletinin ,anavatanı olan Karpatya’da geceleri etrafta dolaşarak kan aradığını söylerler.
Elizabeth Bathory’nin hikayesi bize, vampir efsanelerinin, akli dengesi bozuk bir katilin gerçek hayatta yaptıklarının yanlış yorumlanmasıyla ne kadar fazla desteklenebileceğini ve cahil insanların inançlarını nasıl beslediklerini göstermektedir. -
19.
0TARiHTEKi VAMPiRLERTümünü Göster
Vampirler ne zaman başladı? Diğer bir çok efsane gibi başlangıç tarihi tam olarak bilinmiyor;ama vampir hikayesinin kanıtı Mezopotamya’daki Tigris (Dicle) ve Euphrates (Fırat) nehirlerinin yakınındaki Kildani’de, kil yada taş tabletlerin üzerine yazılmış Asur yazıtlarında bulunmuş olabilir. Kildaniler diyarına, incil’de geçen Abraham’ın asıl evi olan “Ur of the Chaldeans” da denir.
“Lilith”, ibranilerin kutsal kitabında geçen muhtemel vampirlerden biridir ve kitapta tasvir edilmiştir. isaiah’ın kitabında geçiyor olsa bile Lilith’in kökleri daha çok Babillilerin “demonolojisine” benzer. Lilith geceleri bir baykuş görüntüsüne bürünerek dolaşan bir canavardı. Avlanmak için yeni doğmuş çocukları ve hamile kadınları arardı. Lilith, geleneğe uygun olarak Adem’in,”Adem ve Havva” olmadan önceki karısıydı, ama daha sonra şeytanın tarafına geçti çünkü Adem’e itaat etmeyi reddetti.Bir takım olağandışı tutkuları vardı ve doğal olarak kötünün gözüyle bakıyordu.Ve sonuç olarak Adem ‘in ve Havva’nın çocuklarına (yani tüm insan soyundan olanlara) saldıran bir vampire dönüştü.
Vampirlerle ilgili söylenceler Akdeniz’deki Mısır, Eski Yunan ve Roma uygarlıkları boyunca süregelmiştir. Eski Yunanlılar, çocuklarını yiyen ve kanlarını içen strigae veya lamiae’ya inanırlardı. Lamia mitolojide Zeus’un aşığı olarak geçer, fakat Zeus’un karısı Hera ona karşı savaşmıştır. Lamia delirmiş ve kendi dölünü öldürmüştür. Daha sonra da geceleri diğer insanların çocuklarını da aynı şekilde öldürmek için avlanmıştır.
Örneğin, Yunanlılar ve Romalılar tarafından bilinen bir hikaye Mennipus adında genç bir adamın düğününden bahseder. Düğünde tanınmış bir filozof olan Tyana’li Apollonius çok güzel olduğu söylenen gelini dikkatlice inceler. Apollonius sonunda gelini vampir olmakla suçlar ve hikayeye göre (daha sonra bu hikaye MS 1. yy’da Philostratus isimli bir akademisyen tarafından anlatılmıştır) gelin “vampirizm”i kabul eder. iddiaya göre Menippus ile evlenmesinin sebebi elinin altında içecek taze kan bulundurmak içinmiş.
Vampir hikayeleri canavarların kiang shi. diye adlandırıldığı eski Çin’de de yer almaktadır. Aynı şekilde eski Hindistan ve Nepal’de de vampirlerin yaşadığı öne sürülmektedir (en azından efsanevi olarak . Mağara duvarlarındaki eski çağlara ait çizimlerde bir takım yaratıkların kan içtiği gösterilmiştir. Nepal’e ait “Ölümün Efendisi” elinde kanla dolu, kafatası şeklinde bir kadeh tutuyor ve kanla dolu bir havuzun önünde duruyor halde betimlenmiştir. Bu duvar resimlerinden bazılarının i.ö. 3000 yıllarına kadar dayanan bir geçmişi olduğuna inanılmaktadır. Rakshaslar, Vedas adı verilen eski kutsal Hindistan yazılarında tarif edilmiştir. Bu yazılarda (tahminen i.ö. 1500) Rakshaslar (yokediciler )vampirler gibi betimlenmiştir. Eski Hindistan hakkındaki bilgilere göre bir başka canavar daha vardı. Bir ağaçtan baş aşağı asılmış, yarasaya benzeyen ve kendi kanından yoksun bir canavar. Bu yaratığa ‘Baital’ deniliyordu.
Diğer eski Asyalılar Malezyalılar gibi “Penanggalen” adındaki bir çeşit vampire inanıyorlardı.Bu yaratık insan başına sahipti ama bütün organları dışarıdaydı. Ve diğer insanların, özellikle de küçük kurbanlarının kanını içerek yaşardı.
Tanınmış vampir yazarı Montague Summers’ın 1928’de yazılmış ve bir klagib olan “Vampir – akrabaları ve Yakınları” nda, ispanyol gezginlerin gelişinden önce vampirlerin Mekgiba’da yaşamış olabilecekleri söylenir. Ayrıca Arabistan’ın da vampirden haberdar olduğunu yazmıştır. Agul diye hitab edilen “Arap Geceleri Hikayeleri”nde vampir benzeri yaratıklar olduğunu yazmıştır; bu insan eti yiyen bir hortlaktır.
Temeli ruhlara dayalı olan Afrika inançlarında da vampir efsanesine dair işaretler vardır. Caffre kabilesi bir ölünün tekrar geri dönebileceğine ve bir canlının kanıyla yaşayabileceği inancını benimsemiştir.
Bir çok vampir hikayesinin olduğu eski Peru’da ,genç birinin kanının içilerek şeytanın müritlerinden biri olunacağına inanılırdı.
Çok eskilere dayanan ölüm korkusu, büyü, hayat veren kan gibi olgular egzotik diyarlardan ve eski çağlardan günümüze kadar gelmiştir. Bugün ise vampirlerin evrimi hala sürmektedir. -
20.
0cadılar:
Bir Efsane – Bride’s Stone
Ingiltere’de Moors of Yorkshire’ da ,‘Bride’s Stone’ olarak bilinen tarihi bir bina bulunmaktadir. Tarihi bir tas çemberin parçasi olan 5000 yillik bu tas sütunun, çok eski bir hikayesi vardir. Yöresel bir efsaneye göre yüzyillar önce bir cumartesi aksami, dügünlerinin ardindan bir gelin ve damat dügündekilerle beraber oraya gelip dans ederek olayi kutlamaya baslamislar. Onlar dans ederken garip ve gizemli bir kisi ortaya çikmis ve çantasindan çikardigi kemani çalmaya baslamis. Aksama dogru kemanin ritmi gittikçe hizlanmis, ta ki dans edenler bu müzigin etkisine girip hipnotize oluncaya kadar… Kemanin çaldigi müzigin etkisiyle bütün gece dansetmisler.
Tan agardiginda hala dans ediyorlarmis ve yükselen günesin ilk igiblari orayi aydinlatmaya baslamis. Birdenbire bir igib huzmesi dansçilari aydinlatmis ve o anda hepsi tasa dönüsmüs!!! Bu Tanri’nin sebt gününde dans ettikleri için onlara verdigi bir cezaymis… Günes, tasa dönüsmüs dansçilari aydinlatmaya devam ederken yabanci, kemanini çantaya geri koyduktan sonra yüksek sesli bir kahkaha atmis… En son olarak oradan ayrilirken görülen adam, taslara basarak yürüdükçe çengel tirnakli ayaklarindan kivilcimlar çikiyormus.
Ve efsaneye göre burada yer alan tas, gelinin ta kendisiymis…