-
97.
+9Kapıyı sessizce açtığımda, Mürüvet yatakta çocuğu ile uyuyordu. Odada çocuk için extra yatak vardı oysa. Bir an ne yapacağım konusunda kararsız kaldım, ama sonra tekrar sessizce odadan çıktım. Zeynebin odasının önüne gittim, kapıyı hafifçe tıklattım birkaç kere. Zeynep ürkekçe, "Kim o?" diye sordu. Ben de fısıldayarak, "Benim, Harun! Aç!" dedim. Açtı ve içeriye girdim, kapıyı arkadan kilitledim. Zeynep telaşlanmıştı, "Ne arıyorsun gecenin bu saatinde burda, ya Muharrem'e falan yakalanırsak?" dedi. "Merak etme, Muharrem aşağıda odasında uyuyor! Ben de fazla kalmayacağım zaten, birazdan giderim! Seni çok özledim aşkım!" dedim ve dudaklarına yumuldum.
Ayakta öpüşerek, Zeynebin geceliğini, sütyen ve külodunu çıkardım ve yatağa yatırdım. Ben de çabucak soyunup, yanına yattım. Ve öpüşüp sevişmeye başladık. Demin aşağıda en son Manuela ile gibişirken zevk almış ve boşalmıştım, ama hızımı alamamıştım. Ayrıca, ne olursa olsun, bizim Türk kızlarıyla sevişmek daha cazip geliyordu bana. Bilmiyorum artık, tenlerinden midir, kokularından mıdır, masumane görünüşlerinden midir, yoksa cilvelerinden mi. Üstelik Muharrem aşağıda uyurken, gizlice Zeynebin odasına girmek, çok daha değişik bir heyecan vermişti bana. Yarağım çabucak kazık gibi olmuştu. -
96.
+3Anasını gibtiğimin bunu okuyana kadar 2023 gelir
-
95.
+6Amı kasılırken, elim halen dıbının içinde duruyordu. Amı lastik eldiven gibi sarmıştı elimi ve bileğimi. Sabine sakinleştiğinde, yine bileğimden tutarak, yavaş yavaş çıkardı elimi amından. Ve kendini sırtüstü attı yatağa. Elim ve bileğim dıbının sularından dolayı vıcık vıcık olmuştu. Sabine'ye, "Sizi bilmem, ama ben duş alıp odama gideceğim!" dedim. O da, "Hiç halimiz yok, biz bu gece burda yatsak sorun olur mu acaba?" diye sordu. "Sorun olacağını sanmıyorum, yatabilirsiniz!" dedim, banyoya girdim.
Duşumu alıp çıktığımda, saat 03:15 olmuştu ve ikisi de uyuyordu. Sessizce giyindim ve odadan çıktım. Odama, daha doğrusu Mürüvet'le benim odamıza gittim... -
94.
+6Yastığı göbeğinin altına koyup zütünü yükselttim ve yarağımı bolca tükürükleyip, geçirdim zütüne. zütü oldukça dardı, ama hiç sesi çıkmadı. Ve şinav çeker gibi gibmeye başladım zütünü. O sırada Manuela elini uzatıp, Sabine'nin elini sımsıkı tuttu. Sabine'yle göz göze geldiğimizde, "ilk kez gibtiriyor zütten!" dedi. Demek ki Manuela'nın canı yanıyordu. Oysa ben zütüne ilk girdiğimde hiç sesi çıkmadığı için alışkın diye düşünmüştüm. Ama bu andan sonra yavaşlayacak değildim, aynı tempoda pompalamaya devam ettim ve sonunda zütünün içine boşaldım. Acaip rahatlamıştım. Boşalmam bitince yavaşça yarağımı zütünden çıkarıp, kalktım üstünden. Manuela da Sabine'nin elini tutmayı bıraktı, ama ölü gibi yatmaya devam etti.
Sabine ise, halen kazık gibi duran yarağıma bakıyordu. Sabine'ye göz kırptığımda, gülümseyerek yanaştı, yarağımı ağzına aldı ve yalayarak temizledi. Yarağım inmeye başlayana kadar da yalamaya devam etti. Bu arada da, iki parmağını birleştirmiş, kendi dıbını parmaklıyordu. Demek ki yeniden azmıştı ve orgazm olmak istiyordu. Ona bir kıyak yapmak istedim. Sırtüstü yatırıp bacaklarını ayırdım ve dört parmağımı birleştirip, dıbına sokup çıkarmaya başladım. Sabine doğrularak bileğimi tuttu ve elimin dıbına girip çıkma hızını kendi ayarladı. Derken, "Uff, uff, ufff!" demeye başladı. Orgazm olmak üzereydi. Son bir hamleyle bileğimi asılarak, tüm elimin dıbına girmesini sağladı ve bağırmamaya özen göstererek orgazm oldu. -
93.
+6O sırada kapı tıklandı ve "Sabine?" diye soran Manuela'nın sesi duyuldu. Sabine de, "Gelsene!" diye seslendi. Manuela yüzünde hayal kırıklığına uğradığı belli olan bir ifadeyle girdi içeri, kapıyı kapadı. Sabine ne olduğunu sorduğunda, Manuela, "Ben duş alıp çıktığımda, benimki çoktan sızmıştı. Çok uğraştım uyandırmaya, ama yok, adam horlaya horlaya uyumaya devam etti! Yani bir tak olmadı!" dedi. Yanımıza geldi, yatağın kenarına oturdu. Bu arada gözleri benim kazık gibi yarağımdaydı. Sabine de gülerek, "Hadi yaa? Bende de tam tersi oldu! Bir türlü boşaltamadım, yardım etsene!" dedi. Manuela'nın yüzünde anında bir tebessüm belirdi ve hemen soyundu. Uyanık Muharrem karının düzgününü kendi kapmıştı, ama gibememişti o ayrı. Manuela da Sabine gibi orta yaşta olmasına rağmen, genç kızlarınki gibi bir vücudu vardı. En ufacık sarkma, pörsüme ve selülit belirtisi yoktu. işte bu hoşuma gitmişti.
Manuela yarağımı Sabine'nin elinden alıp, açlıktan çıkmış gibi yaladı önce. Sonra üstüme çıktı, yarağımı dıbına yerleştirip, oturup kalkmaya başladı. Evet, şimdi ben de zevk alıyordum işte. Ben de alttan vurduruyordum, o üstümde zıplarken. 5-10 dakika sonra Manuela inleyerek hareketlerini hızlandırdı, orgazm olmak üzereydi. Orgazm olmadan indirdim üstümden, yatağa domalttım. Arkadan dıbına geçirdim ve gibmeye öyle devam ettim. Başparmağımı zütünün deliğine sokup, dıbına hızlı hızlı pompalıyordum. Çok geçmeden Manuela ıhılaya ıhılaya orgazm oldu ve kendini öne attı. Benim de boşalmama az kalmıştı. Manuela'yı yüzüstü yapıştırdım yatağa ve ağırlığımı vermeden üzerine uzandım. Ensesini öperek, "zütünü gibmek istiyorum!" dediğimde, "gib ozaman!" dedi -
92.
+6Onun için yumdum gözlerimi ve sanki Mürüvet'in hiç gibilmemiş zütünü gibiyormuşumcasına pompalamaya başladım. 5-10 dakika karının zütüne gidip geldikten sonra durdum ve "Sen hangi pozisyonu seviyorsun?" diye sordum. Sabine de, "Ben üstte olmayı seviyorum!" dedi. "OK!" deyip zütünden çıktım ve sırtüstü yattım. Sabine de önce yarağımı yalayıp, üstüme çıktı ve dıbına yerleştirip, ata biner gibi hoplamaya başladı. Ben yine zevk almıyordum bu gibişten, amı gerçekten çok bol idi, karı saatlerce zıplasa dahi, anladım ki ben boşalamayacaktım. Karı kafasına göre, bir hızlanıyor, bir yavaşlıyor, öne eğiliyor dudaklarımı öpüyor, sonra doğrulup zıplamaya devam ediyor, tekrar yavaşlıyor, tekrar hızlanıyordu. 10-15 dakika sonunda karı inleyerek orgazm oldu. Üzerimden indiğinde terden sırılsıklamdı. Ben sırtüstü yatmaktan başka birşey yapmamıştım, bütün işi o yapmıştı. Kendin pişir, kendin ye! gibi birşey olmuştu.
Sabine biraz dinlenip kendine geldiğinde, "Sen neden boşalmadın?" diye sordu. Zevk almadığımı söyleyemezdim, onun için, "Ben içki içtiğimde kolay kolay boşalamam!" diye yalan söyledim. Sabine bu verdiğim cevabı yedi mi bilmiyorum, ama aşağı kaydı, sakso çekmeye başladı yeniden. Beni gibişerek boşaltamadığı için üzülmüş gibiydi. -
91.
+5Birlikte yıkandık, kurulandık, çıktık.
Direkt yatağa uzanıp, öpüşmeye ve sevişmeye başladık. Herhalde Sabine Türkiye'ye gelmeden önce, Türk'lerin kıllı kadınlardan hoşlanmadığını biryerden duymuş olmalıydı ki, dıbının zütünün kıllarını kesmişti. Gerçi benim için farketmiyordu, dıbının kıllı veya kılsız oluşu. Temiz olması yeterliydi. Sabine daha ilk dakikalardan insiyatifi ele almış, beni sırtüstü yatırıp, kudurmuş gibi sakso çekmeye başlamıştı. Ona, "69 yapalım!" dediğimde, oldukça şaşırmıştı, "Türk'ler am yalamaz diye duymuştum?" dedi. Ben de gülümseyerek, "Her duyduğuna inanma!" dedim. Üstüme ters çıktı ve 69 olduk. 5-10 dakika 69'dan sonra pozisyon değiştirdim. Sabine'yi domaltıp, arkasına yanaştım.
zütünün yanaklarını ayırdığımda, dıbının da, zütünün de yüzlerce kez gibildiği hemen belli oluyordu. dıbına kolumu soksam girerdi, züt deliği de nerdeyse Rakı bardağının ağzı kadar açıktı. Yarağımı önce dıbına soktum, fakat çok bol olduğu için fazla zevk almadım. dıbını birkaç dakika gibtikten sonra, amından çıkarıp zütüne soktum. Yok, bu karının dıbını da gibsem, zütünü de gibsem, ben bu gibişten zevk alamayacağımı anlamıştım. O anda, keşke karıların ikisini de Muharrem'e bırakıp, ben direkt Mürüvet'in yanına gitseydim diye düşündüm. Ama şimdi çekip gitmek olmazdı. Hem Sabine'ye, hem de Muharrem'e ayıp olurdu. -
90.
+6Rakının da etkisiyle karılar bize resmen sarkmaya başladılar. Muharrem, "Hadi kalkın, Disco'ya gidiyoruz!" dedi. Muharrem sarışın olanı (Manuela'yı) gibmeyi kafaya koymuştu, zaten Manuela da ona sarkıyordu. Bana da Sabine kalmıştı. Karılarla çıktık otelden, yürüyerek gittik, Disco fazla uzakta değildi. Muharrem Disco'nun sahibini tanıyormuş, özel köşe masaya aldılar bizi. Masayı donattılar, masada bir tek 'Kuş sütü' ekgibti. içkiler su gibi akıyordu. Müziğin gürültüsünden rahat rahat sohbet edilmiyordu, ama bu kimsenin umurunda değildi. Sonra bizimkiler dansa kalktılar. iki kadın masanın önünde bize şov yapar gibi sexy sexy dans ederken, Muharrem kulağıma yanaştı ve "Haruncuğum sen delikanlı adamsın, halden anlarsın... Zeynebin kulağına gitmesin, ama Manuela bana asılıyor... Diyorum ki, sen de Sabine'yi al, bunlara bu gece Türk misafirperverliğini yatakta da gösterelim! Ne dersin?" dedi. "Bana uyar abi!" deyince, elini dizime koyup, "Koçum benim!" dedi.
Disco'da bir iki saat falan kaldık, içtik, eğlendik, sonra kalktık. Bize hesap gelmemesi dikkatimi çekmişti. Ayrıca Disco'nun sahibi bizi bizzat kendisi kapıya kadar uğurladı. Karılarla sarmaş dolaş otele döndük. Muharrem resepsiyonun arkasına geçti ve çekmeceden bir anahtar çıkardı, sonra arkadaki Panoda asılı duran anahtarlardan bir anahtar daha alıp, bana verdi. Dördümüz giriş kattaki odaların olduğu koridora geçtik. Tahmin ettiğim gibi çekmeceden aldığı anahtar kendi odasınındı, odanın kapısında 'Privat' yazıyordu. Bana verdiği anahtar da hemen yanındaki odanındı. Muharrem Manuela ile kendi odasına girdi, ben de Sabine ile diğer odaya girdim. Kapıyı kapatınca biraz öpüştük. Sonra Sabine, "Ben çok terledim, önce bir duş almak istiyorum!" deyip soyunmaya başladı. Karı kafayı bulmuş, soyunurken dengede zor duruyordu. Çırılçıplak kalıp banyoya girerken, benim yatağa oturduğumu görünce, "Sen duş almayacakmısın?" diye sordu. Aslında niyetim yoktu, ama, "Geliyorum!" deyip, ben de soyundum ve banyoya girdim. -
89.
+5Biz sohbet ederken, eleman anahtarı getirip verdi bana. Muharrem'in Zeynep hakkında hiç konuşmadığı dikkatimi çekmişti. Ben Zeynep konusunu açtıkça, Muharrem bir şekilde konuyu değiştiriyordu. Olay nedir birtürlü çözememiştim. Biraz daha oturduktan sonra, "Yaa Haruncuğum, sen okumuş adamsın... Bilirsin bu işleri, otel sahibi olarak benim bazen müşterilerle ilgilenmem, sohbet etmem gerekiyor... Siz geldiğinizde iki tane Alman müşteriyle sohbet ediyordum... Siz gelince kadınları sap gibi bıraktım, ayıp oldu... Yabancı dil biliyorsan, gel istersen masalarına geçelim, biraz ilgi gösterelim şunlara!" dedi. "Tamam abi, ayıpsın!" dedim ve kalktık, kadınların masalarına geçtik. Muharrem (ingilizce Almanca karışımı Tarzanca bir dille), beni tanıştırdı kadınlara. Ben akıcı bir Almancayla sohbet etmeye başladığımda, Muharrem gibi kadınlar da çok şaşırdılar.
Rakı eşliğinde, güle eğlene sohbetimiz sürüyordu. Kadınların Türkiye'ye kendilerini gibtirmeye geldiklerini taa ilk gördüğümde anlamıştım. Genelde Almanya standartlarına göre vasat sayılacak tipteki kadınlar, Türkiye'ye geldiklerinde Mankenmişler gibi ilgi görüyorlardı. Garsonu, barmeni, taksicisi, dolmuşcusu, rehberi, transfermeni, hanutçusu, halıcısı, dericisi, kuyumcusu vesaire bir sürü abaza erkek, Tavuk taku gibi yapışarak, bu tip kadınların zütlerini kaldırıyordu. Onlar da bu aşırı ilgiden dolayı kendilerini dünya güzeli sanıyordu. Ama 'Bizimkilerin' Türkiye'ye ilk gelişleriymiş bu. Daha bugün gelmişler ve henüz çarşıya pazara çıkmamışlar. Muharrem de bunu öğrenince, takmış kancayı karılara. -
88.
+5Odaları birdaha gözden geçirin, ekgib falan var mı diye!" dedi. Çocuk, "Tamam Muharrem abi!" deyip, çantaları kaptığı gibi odalara taşıdı. Anlaşılan, Muharrem de Ramazan çavuş gibi Emrivaki seven bir adamdı.
Akşam yemeği saatine kadar Lobi'de oturduk, sohbet ettik. Sonra bahçedeki masalardan birine geçtik yemek için. Açık büfe olmasına rağmen yerimizden kalkmadık, istediğimiz herşeyi garsonlar masaya getiriyordu. Zeyneple Mürüvet meşrubat içerken, Muharrem bize de ufak Rakı açtırdı. Muharrem'le sohbet ettikçe, onun hakkındaki önyargım değişiyordu. Adam görmüş geçirmiş, çok içten, sevecen, samimi ve babacan biriydi. Ama hislerim, aynı zamanda çok ta çapkın olduğunu söylüyordu. Bizlere çaktırmamaya çalışarak, o iki turist kadına gibecekmiş gibi bakıyordu. Belki de bizim bu sürpiz gelişimiz, onun bu turist kadınları gibme planını bozmuştu.
Yemekte Mürüvet'in çocuğu rahat vermedi bir türlü, kadıncağız doğru düzgün yemeğini dahi yiyemedi. Mürüvet sıkıntılıydı, anlamıştım, çocucuğu emzirmek istiyordu. Ben de, "Hayatım, yol yorgunusunuz, yatıp uyumak isterseniz, odaya çıkın! Ben Muharrem abiyle biraz daha sohbet edeceğim!" dedim. Mürüvet, "iyi olur!" deyip, Zeyneple birlikte kalktılar. Muharrem garsonlardan birini çağırıp, odaları göstermesini istedi. Muharrem Zeyneple sabah görüşmek üzere vedalaşırken, Mürüvet de bana, "Geç gelme aşkım, biliyorsun sensiz uyuyamıyorum!" diyerek göz kırptı. Muharrem de, "Yenge odaya girince kapıyı içerden anahtarsız kilitleyebilirsin! Bizim eleman anahtarı Harun'a geri getirsin!" dedi. "Tamam!" deyip, odalara gittiler. -
87.
+6Muharrem elindeki duble Rakıyı fondip yapıp, masadaki kadınlardan, yarı ingilizce yarı Almanca olarak izin isteyerek ayağa kalktı ve tokalaşmak için elini uzatarak, "Buyur delikanlı?" dedi. Ayaküstü kısaca kendimi tanıttım ve durumu anlattım. Muharrem, şaşkınlık mı yoksa sevinç mi olduğunu anlamadığım bir heyecanla, "Yapma yaa, Zeynep mi geldi? Hani nerede?" dedi. "Arabada!" dediğimde, koluma girdi ve arabaya doğru yürüdük. Sanki Rakı içmeye sabahtan başlamış gibi bir hali vardı.
Muharrem Zeynebin kapısını açarak, "Ooo, sultanım, hoş geldin, ne güzel bir sürpriz bu!" deyip, elinden tutarak Zeynebin inmesine yardımcı oldu. Ben de bu arada arka kapıyı açtım ve kucağından çocuğu alarak, Mürüvet'in inmesine yardımcı oldum. Muharrem, Mürüvet'i benim karım sanmıştı herhalde ki, tokalaşmadan, Japonlar gibi hafif eğilerek, "Hoş geldiniz yenge hanım!" diyerek selamladı. Sonra içeriye seslendi, "Oğlum, koş, misafirlerimizin çantalarını al arabadan!" diye. Resepsiyondaki çocuk koştu geldi hemen, çantalarımızı taşıdı Lobi'ye. Daha Lobi'deki koltuklara oturur oturmaz çaylarımız geldi.
Biraz hoş beşten sonra Muharrem bize Kuşadası'nda kaç gün kalacağımızı sordu. Ben de kalmayacağımızı, izmir'e devam edeceğimizi söylediğimde, "Yoo valla, öyle hemen göndermem, bir iki gün kalırsınız burda! Hem, ne işiniz var izmir'de?" dedi. Çocuğu doktora zütüreceğimizi söylediğimde, "Yav bırak şimdi izmir'i, burda doktor yok mu? Yarın ben sizi bir doktor arkadaşıma zütürürüm! Adam taa Amerika'dan geldi, buraya özel klinik açtı! Çok iyi bir doktor! Öyle olmasa zaten ben turistleri göndermem ona! Müşterilerimizin hepsi çok memnun! Gevurları bilirsin, doktor hastane gibi konularda çok hassastırlar! Hem 5 kuruş para da vermeyiz, dedim ya, arkadaşım olur! Hiç itiraz istemiyorum, kalıyorsunuz burda!" dedi. Sonra da cevabımızı beklemeden, resepsiyondaki çocuğu çağırdı, "Oğlum, Zeynep yengenizin çantasını 213'e, Harun'la eşinin eşyalarını da 216'ya zütürün! -
86.
+5Akşama doğru Kuşadası'na girdiğimizde, Zeynepten nişanlısının adresini istedim. Nişanlısının Kuşadası'nda otel sahibi olduğunu biliyordum, bir de adamın yaşlı olduğunu duymuştum, başka da bir bilgim yoktu. Zeynep Kuşadası'nı ilk defa görecekmiş. Nişanı köyde yapmışlardı, ondan sonra adam bir iki sefer daha köye gelmiş, köyde görüşmüşler, hepsi bu. Zeynep çantasından nişanlısının kartvizitini çıkarıp verdi. Kartviziti görünce gülmeden edemedim. Adam isminin altına 3 dilde 'Otel Sahibi ve Otel Müdürü' diye yazdırmıştı. Anlaşılan hava atmayı çok seven bir tip idi.
Epey bir aramadan sonra otelin önüne geldik. Kartvizitte 3 yıldızlı otel diye yazıyordu. Ama otelden daha çok, büyükçe bir Pansiyona benziyordu oysa. Zeyneple Mürüvet arabada beklerken, ben girdim otele, resepsiyondaki çocuğa otelin sahibi Muharrem beyi görmek istediğimi söyledim. Çocuk, "Buyrun, ben zütüreyim yanına!" dedi. Çocuk önde, ben arkada, otelin içinden geçerek bahçeye çıktık. Binanın ön kısmından beklenmeyecek kadar büyük bir arka bahçesi vardı otelin. 9-10 kadar masada, hepsi de yabancı olan turistler, birşeyler içerek (muhtemelen) akşam yemeği saatini bekliyorlardı. Resepsiyoncu çocuk beni, 2 tane orta yaşlı turist kadınla Rakı içen, babam yaşındaki bir adamın masasına zütürdü ve "Muharrem abi, bu abi seni görmek istiyor!" dedi ve geri resepsiyona döndü. -
85.
+5Saat 11:40 gibi odadan çıktık, aşağıya indik. Resepsiyona doğru yürürken, deminki kızın yanında başka bir kız daha vardı, bizi görünce birşeyler fısıldaştılar. Hatırlamıştım o ikinci kızı, Nurcan'la geldiğimizde görmüştüm. Muhtemelen o da beni hatırlamış olmalıydı ve şimdi Nurcan'a hiç benzemeyen iki kadınla otelde ne işimin olduğunu düşünüyordu. Üstelik yanımdaki kadının birinin kucağında bir çocuk vardı. Anahtarı teslim ettikten sonra, 50 Euro çıkardım ve kızlara gülümseyerek, "Bu sizin için!" deyip, Tip Box'a attım. Kızlar da bana gülümseyerek teşekkür edip, "Yine bekleriz efendim!" dediler.
Otelden çıkıp arabaya yürürken, Mürüvet, "Oha! Lan oğlum manyakmısın, niye okadar bahşiş verdin huurlara? Onları da mı gibeceksin yoksa?" dedi. Mürüvet'e cevap olarak sadece gülümsedim, içimden de (Ramazan çavuş sağ olsun!) dedim. Bindik arabaya ve tekrar izmir otoyoluna çıktık. Kuşadası'na, Zeynebin nişanlısının yanına uğrayacaktık ilk önce. -
84.
+6zütünde biraz daha kalıp, yarağımı yavaşça çekip çıkardım. Döllerin yatağa akmasını istemiyordum, "Kımıldama!" deyip yataktan indim, banyoya gidip, biraz tuvalet kağıdı koparıp geldim, verdim kedisine. Zeynep tuvalet kağıdını zütüne tutarak indi yataktan, banyoya temizlenmeye gitti. Ben de Mürüvet'e göz kırpıp, "Sonra senin zütünü de böyle gibeceğim aşkım! Hadi gel, hep beraber yıkanalım!" dedim. Mürüvet'in elinden tutup kaldırdım, Zeynebin yanına banyoya gittik. Üçümüz birlikte güzelce yıkandık.
Banyodan çıktığımızda saat 11:15 olmuştu, odayı boşaltmak için 45 dakika vaktimiz vardı daha. Üçümüz de çırılçıplak yatağa uzandık, yarım saat öpüşüp elleştik, biraz konuştuk. Giyinmeden, telefonumla önce ikisinin yanyana çıplak resimlerini çektim bol bol. Sonra da telefonu Zeynebe verip, Mürüvet'le beni çıplak öpüşürken, elleşirken çektirdim. -
83.
0Rezervasyon
-
82.
+6Zeynep domaldı. O sırada ölü gibi yatan Mürüvet merakından doğrulmuştu, belli ki Zeynebin zütünü nasıl gibtiğimi görmek istiyordu. Zeynebin arkasına yanaştım ve züt deliğine bolca tükürük bırakıp, yarağımın başını dayadım. Daha önce Zeybebi zütten gibtiğimde çok kolay girmiştim, ayrıca Zeynebin zütü benden önce de gibilmeye alışıktı. Ama yine de numaradan, "Acıtma nolursun!" dedi. Ben de, "Korkma aşkım, fazla acımayacak! Çok acırsa söyle!" dedim. Mürüvet'e sanki tiyatro oynuyorduk. Yarağım yine kolayca girmişti zütüne, ama Zeynep numaradan biraz ıhıladı. Ben de tiyatroya devam edip, "ilk sefer hep böyle biraz acır aşkım! Kasma kendini, gevşek bırak, birazdan alışınca müthiş zevk alacaksın!" dedim ve yavaştan zütüne pompalamaya başladım.
Mürüvet heyecanla izliyordu. Mürüvet'e, "Bak gördün mü, çok acısa Zeynep dayanamazdı!" dedim ve Zeynebin zütüne pompalamaya devam ettim. Bir ara pompalamayı bıraktığımda Zeynep ekmeğime yağ sürdü ve kendisi zütünü bana hızlı hızlı çarptırmaya başladı. Bu kız harbiden zütünün gibilmesinden zevk alıyordu. inlemesinden de belli oluyordu bu. Daha fazla zevk alması için elimi alttan dıbına attım ve klitorisini okşadım. Zeynebin inlemeleri çığlıklara dönüştü, orgazm olmak üzereydi. O anda onu amından giberek orgazm etmeyi çok istiyordum, ama Mürüvet baktığı için yapamadım. Zeynep orgazm olunca, ben de inleyerek zütünün içine fışkırttım döllerimi. -
81.
+5Domalınca, zütünün yanaklarını iki elimle ayırıp, dıbını biraz daha yaladım. Arada bir de dilimi züt deliğine de değdirip, ilerde zütten de zevk alacağının avansını veriyordum. Sonra yarağımı elime alıp, am dudakları arasından kaydırarak, dıbına kökledim. dıbına ilk girerken Mürüvet önce biraz ıhıladı, kimbilir ne zamandan beri gibilmediği için amı bakire kız amcığı gibi daracaktı. Hepsi girdikten sonra derin bir, "Ohhhh!" çekti. Biraz içinde bekleyip, dıbına pompalamaya başladım. 4-5 dakika geçmeden Mürüvet çarşafı tırmalıyordu. inlemeleri de yükselmişti. En sonunda Mürüvet, "Ohhh, Harunn! Harunnn!" diye ismimi sayıklayarak orgazm oldu. Orgazm olduğundan dolayı enerjisini kaybetmiş dizleri ve kolları titriyordu domalmış haldeyken.
Ben birkaç giriş çıkış daha yaptım dıbına, sonra çektim çıkardım yarağımı. Mürüvet de hemen yüzüstü yatağa yapıştı. Halen kısık kısık inlemeye devam ediyordu. Mürüvet orgazm olup rahatlamıştı, ama benim boşalmama daha vardı. Zeynebi gibecektim. Fakat Mürüvet bakire olmadığını anlamasın diye Zeynebin zütünü gibecektim. Kazık gibi yarağımı sıvazlayarak kalktım, yatağın öbür tarafına, Zeynebin yanına geçtim. Mürüvet'in duyması için, Zeynebe, "Hadi aşkım yarağımı ıslat ta, zütünün bekaretini alayım!" diyerek yarağımı ağzına verdim. Zeynep biraz yalayıp ıslattıktan sonra, "Yeter bu kadar, hadi domal aşkım!" dedim. -
80.
+6Bu arada benim yarak da yeniden kalkmış, eski sertliğine ulaşmıştı. Aynen Zeynebe yaptığım gibi, Mürüvet de orgazm olmadan dıbını yalamayı bıraktım ve Mürüvet'i 69 olacak şekilde üstüme aldım. Mürüvet demin Zeynepten gördüğü için, ben daha birşey demeden dıbını suratıma bastırarak, yarağımı yalamaya başladı. Ama yarağımın sadece kafasını yalıyordu, onu da ürkekçe yapıyordu. Ben onun dıbını yalamaya başlayınca, o da yarağımı emmeye, somurmaya başladı. Çok acemiceydi ve bazen dişleri değiyor, yarağımın başını acıtıyordu, ama olsun, başlangıç için fena sayılmazdı. Parmağımı zütünün deliğine sokmaya çalıştığımda, yarağımı ağzından çıkarıp, "Yapma!" diye uyardı. Bunu bir kez daha denediğimde, yine aynı şekilde uyarınca, parmağımı zütünden çektim, ama Mürüvet'i de üstümden kaldırdım.
Mürüvet zütüne parmak sokturmadığından dolayı kendisine kızdığımı sanmıştı. "Yaa niye hemen kızdın canım? Kızma lütfen, ordan çok acıyormuş!" dedi. Oysa kızmamıştım, dıbını giberek orgazm edecektim onu, onun için kaldırmıştım üstümden. "Saçmalama, gördün işte, Zeynebin zütüne de parmağımı soktum! Parmak sokunca acımaz, fakat giberken biraz acıyacak, hadi domal!" dedim. Mürüvet telaşla, "zütten mi gibeceksin? Yaa, ordan hiç yapmadım!" diyerek domalmak istemedi. "zütünü şimdi gibmeyeceğim, hadi domal aşkım, dıbını gibeceğim!" dediğimde, yüzünde inanmamış gibi bir ifadeyle domaldı -
79.
+5Çabucak bir duş alıp odaya geri geldiğimizde, Mürüvet halen alt dudağını ısırarark yatağın kenarında oturuyordu. dıbının kıllarını gizlemek istercesine bacak bacak üstüne atmıştı. Sıranın kendisine geldiğini bildiğinden Mürüvet şimdi daha bir heyecanlıydı. Onunla da 69 yapmak istiyordum, ama yarağım inmişti. Ben de dudaklarına yapıştım önce, bir süre ateşlice öpüştük. Sonra süt dolu memelerini yoğurup, öpüp, yalayıp, emerek, Mürüvet'i sırt üstü yatırdım. Daha memeleriyle ilgilenirken kısık kısık inlemeye başlamıştı Mürüvet. Memelerinden göbeğine, ordan da yavaş yavaş öpüp yalayarak kıllı dıbına indim. Zeynep gibişeceğimizi umduğundan hazırlıklıydı, dıbını kaymak gibi yapmıştı. Mürüvet'in ise gibişeceği hiç aklından geçmediğinden olsa gerek, dıbının kıllarını kesmemişti. Dilimi ve dudağımı direkt dıbına değdirmiyordum, dıbına yakın yerleri, baldırlarının iç kısımlarını öpüp yalıyordum. dıbının kıllarını dişlerimimin arasına sıkıştırıp hafif hafif çekiştiriyordum. Dilim dıbına yaklaştıkça Mürüvet belini yükseltiyor, adeta dıbını ağzıma vermeye çalışıyordu. istemiyormuş gibi görünse de, dıbının yalanmasının nasıl birşey olduğunu merak ediyordu.
Mürüvet'e daha fazla işkence çektirmeden, dudaklarımı dıbına yapıştırdım. O anda Mürüvet resmen elektriğe çarpılmış gibi irkildi. Dilimi dıbının dudakları arasından kaydırıp, dıbının deliğine sokup çıkarmaya başladığımda ise, ufaktan inlemeye başladı. Daha yarım saat önce am yalama konusunda, "iğhhh... " diyen Mürüvet, şimdi aldığı zevkten çığlık atarak, kafamı dıbına bastırıyor, yatakta resmen kıvranıyor, yavaşladığım zaman da, "Durma kurban olurum, devam et!" diye yalvarıyordu. -
78.
+5 -1Zeynep orgazm olmadan dıbını yalamayı bıraktım ve "Yarağımı ağzına al!" dedim. Zeynep yarağımı ağzına alınca, ben de dıbını yalamaya devam ettim. Şimdi Zeynep de yarağımı acemice, ama iştahlı bir şekilde yalıyordu. Birkaç dakika bu böyle devam etti, ama birden yarağımı ağzından çıkardı ve inleyerek, çığlıklar atarak orgazm oldu. dıbının suları ağzıma yüzüme akarken, ben de dıbını şapur şupur yalamaya devam ediyordum. Zeynep, "Yeter, yeter!" diye inleyerek üstümden kalkmaya çalışınca bıraktım. Zeynep terden sırıl sıklam olmuş bir halde kendini yatağa attığında, halen burnundan soluyordu. Mürüvet'in ise alt dudağı, bizi izlerken sürekli ısırdığından nerdeyse morarmıştı.
Dizlerimin üstüne doğrularak Zeynebin başucuna yanaştım ve yarağımı ağzına verdim. Mürüvet de iyi görebilmek için bizim yanımıza yaklaşmıştı. Zeynep yarağımı yalarken saçlarını elime dolayıp, kafasını yarağıma bastırdım. Şimdi yarağım yarısına kadar ağzına girip çıkıyordu. Fazla dayanamadım ve "Hazır ol, geliyorum!" diyerek Zeynebin ağzına fışkırttım döllerimi. Döllerim birden gırtlağına çarpınca Zeynep irkildi ve kafasını geri çekmek istedi. "Yut hepsini aşkım!" diyerek saçlarını bırakmadım. Zeynebin gözlerinden birkaç damla yaş geldiyse de, öğüre öğüre yuttu döllerimi. Boşalmam bitince saçlarını bıraktım ve "Harikasın aşkım!" diyerek alnına bir öpücük kondurdum. Döller akmasın diye, Zeynep elini çenesine tutarak, ben de elimi yarağımın başının altına tutarak kalktık, temizlenmeye banyoya gittik.
başlık yok! burası bom boş!