/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 101.
    +8
    Benim de mantığım 'Olmaz!' derken, gibim 'Olur!' diyordu. gibimin sözünü dinledim ve karşılık verdim. Ayakta sarılıp, çılgın gibi öpüşmeye başladık. Birbirimizin dudaklarını kemirircesine öpüyorduk. Elim arkadan bikinisinin altına girmiş, zütünün yanağını yoğuruyordu. Şermin de elini mayomun içine sokmuş, yarağımı çekiştiriyordu. Biraz öpüştükten sonra, Şermin önümde çömelip mayomdan yarağımı çıkardı ve yalamaya başladı. Bu işi profesyonelce yapıyordu, bana gelesiye kadar kimbilir kaç kez yarak yalamıştı, kimbilir kaç kez gibişmişti.

    Ben de onun amcığını yalamak istiyordum. Bunu, Şermin şezlongtan domalarak kalktığı andan itibaren istiyordum. Ona, "Şu kulübede ne var, oraya girelim mi?" diye sordum. Şermin yarağımı yalamayı bırakıp, ayağa kalktı, "Tamam, girelim!" dedi. Girdik içeri. Demin burda Zümrüt'ü gibmiştim, ama burayı ilk defa görüyormuşum gibi davrandım. Ben mayomu, o da bikinisini çıkardı, uzandık yatağa. Biraz daha öpüştükten sonra, "69 olalım!" dedim. Sırtüstü yatıp, Şermini üstüme ters aldım. Ve Bursa Şeftalisi gibi dıbını yalamaya başladım. dıbının üzerinde Brezilya traşı dedikleri modelden, şerit halinde kıllar varken, dıbının geri kalan heryeri kaymak gibiydi. Şermin de benim yarağımı emiyordu. Böyle saatlerce yalaşabilirdik.
    ···
  2. 102.
    +8
    Şermin'in dıbını iyice sulanmaya başladığında, yarağımı yalamayı bırakıp, üstümde ileri kaydı. Yarağımı eliyle dıbının deliğine yerleştirip, içine aldı. Sırtı bana dönüktü ve elleriyle ayak bileklerimden tutunup, belini yukarı aşağı oynatırkenki manzara müthiş azdırıcıydı. Ben de yarağımın dıbına giriş çıkışını daha net görebilmek için, iki elimle zütünün yanaklarını ayırıyordum. Bu kız Pgibopat falandı, ama gibişmeyi harbiden iyi biliyordu. Hiç acele etmeden, tadını çıkara çıkara, inleye inleye, kaldırıp indiriyordu amcığını yarağımın üzerine. Ve yarağımın gövdesi amcığından her göründüğünde, am sularından dolayı parıl parıl parlıyordu.

    Bir süre sonra hareketlerinden Şermin'in orgazm olmaya yaklaştığını hissettim. Yarağımı amından çıkarıp doğruldu ve yüzünü bana doğru dönerek, yarağımı tekrar soktu amcığına. Öne eğildi, dudaklarımı öperek oynatıyordu belini şimdi. Çok geçmeden de alt dudağımı koparırcasına orgazm oldu. Orgazm titremeleri devam ederken, göğüslerini vücuduma yapıştırıp, boynumu boğazımı öpüyordu şimdi de. Ben daha boşalmamıştım, yarağım aynı sertlikte duruyordu amında. Şermin'in nefes alıp vermesi normale döndüğünde, başını kaldırdı, gözlerini gözlerime odaklayıp, "Seni çok seviyorum aşkım! Beni asla terketme, tamam mı?" dedi. Benden de onu sevdiğimi söylememi bekliyordu. Söylemediğim taktirde arıza çıkaracağını biliyordum. "Ben de seni çok seviyorum aşkım!" dedim. Ama bu onun için yeterli olmadı...
    ···
  3. 103.
    +8
    Beni asla terketmeyeceğine yemin et!" dedi. Sırf arıza çıkarmasın diye, "Yemin ederim!" demek zorunda kaldım. Şermin ise tehditkar bir bakışla, "Bak, eğer sen de beni o huur çocuğu gibi terk edersen, bu sefer valla da billa da öldürürüm kendimi!" dedi. Bunu dedikten sonra gözleri dolmuştu. Herhalde zütünün yanağındaki dövmedeki (P) harfiyle başlayan bin bunu terketmişti. Onu teselli etmek amacıyla, saçlarını okşayarak, "Korkma, ben seni asla terk etmem aşkım!" dedim. Anlık durumu kurtarmak için söylediğim her cümlede, kendimi biraz daha batağa çekiyordum. Evet, başıma belayı çoktan almıştım ve bu işten nasıl kurtulacağımı bilmiyordum.

    Bu canımı sıkan konuşmadan sonra yarağımın da keyfi kaçmış ve sertliğini kaybetmiş, inmişti. Şermin ise mutluluktan rüya aleminde geziyordu. Sımsıkı sarılmıştı bana, nerdeyse nefes alamıyordum. Şermin'e, "Bizimkiler merak etmesinler, gidelim mi?" dediğimde kendine geldi. Kafasını göğsümden kaldırdı ve "Ben çok salağım yaa! Kusura bakma aşkım, sen daha boşalmadın!" dedi. "Boşver önemli değil, yarağım indi zaten!" dedim. "Yok yok, seni boşaltmadan bir yere gitmiyoruz aşkım!" dedi ve aşağı kayarak, inik yarağımı yalamaya, emmeye başladı. Taşaklarımı avuçlayıp, inik yarağımı komple ağzına alıyor, emiyor, somuruyordu. Yarağım yeniden kazık gibi olunca doğruldu ve "Nasıl istersin aşkım, sırtüstü mü yatayım, domalayım mı?" diye sordu. Tercihim belliydi, "Domal!" dedim.
    ···
  4. 104.
    +7
    Şermin ikiletmeden dörtayak domaldı yatağın üzerinde. Arkasına geçtim. Bitiyordum bu görüntüye, amcığı yine Şeftali gibi arkaya çıkmıştı. zütünün yanaklarını iki elimde ayırıp yüzümü gömdüm arasına. Aşağıdan yukarıya birkaç kez yaladım, amcığından zütünün deliğine kadar. Krater çukuru gibi duran Kahverengi züt deliğinde daire çizerek gezdirdim dilimi. züt deliğine bolca tükürük bırakınca, Şermin anlamıştı zütünü gibmek istediğimi. Yüzünü yatağa gömerek, zütünü biraz daha yükseltti. Yarağımın başını tükürükle ıslatıp, dayadım züt deliğine. Bastırınca, "Ihhhh!" diye inledi. Durup, "Acıyor mu?" diye sorduğumda ise, "Hayır, durma, devam et!" dedi. Ben de bastırmaya devam ettim. zütü daha önceden gibilmişti, fakat epeydir gibilmediğinden olsa gerek, yarağımın hepsini sokana kadar biraz uğraştırmıştı beni.

    zütüne pompalamaya başladığımda, Şermin de elini dıbına atmış Klitorisini okşuyordu. Ben zütünden, o amından aldığı zevkle, ikimiz de inliyorduk. Olanca hızımla ve gücümle basıyordum zütüne. Bu 10-15 dakika devam etti böyle. Sonunda Şermin elini amından çekti ve "Ben bittim aşkım, hadi sen de gel!" dedi. O demese bile, zaten ben de boşalacaktım. Birkaç kez daha pompaladıktan sonra, zütüne kenetlenip, böğürerek fışkırttım döllerimi içine. ikimizin de nefes alış verişi normale dönene kadar, öyle kenetli kaldım. Yarağımı zütünden çıkardığımda, çevik bir hareketle döndü ve "Seni çok seviyorum aşkım!" deyip, dudaklarıma yapıştı.
    ···
  5. 105.
    +8
    Öpüşmemiz bittikten sonra, bidonlardaki sularla temizlendik. Mayo ve bikinileri giydik. Şermin belime sarılarak, çıktık kulübeden. O anda sanki kaçıp gidecekmişim gibi korkuyordu. Geri dönüşte At'a ilk ben bindim, Şermin de arkama bindi, sarıldı bana. Okadar sıkı sarılıyordu ki, aklıma Muharrem geldi. Şimdi bu kız babasının yanında falan da bana sarılmaya kalkarsa, ayıkla pirincin taşını! Onu uyarmak zorunda kaldım, "Sakın babanın yanında falan birşey belli etme!" dedim. "Sen beni salak mı sanıyorsun? Merak etme, açık vermem aşkım!" dedi.

    Ahıra varıp, At'ın yularını ve battaniyesini çıkardıktan sonra, havuza gittik. Mürüvet çocuğu emzirip, uyutmuş ve elbiselerini giyinip gelmişti. Muharrem'le Pergolanın altında oturmuşlar, samimi şekilde birşeyler konuşuyorlardı. Zeynep ortalıkta yoktu. Biz selam vererek yanlarına yaklaştığımızda konuşmayı kestiler. Muharrem, "Gelin oturun!" deyip, Zümrüt'e seslendi bize soğuk meşrubat getirmesi için. Sonra da, "At gezintiniz nasıl geçti?" diye sordu. Şermin birşey demezken, ben, "Güzeldi de, Zeynep nerede?" dedim. Muharrem'den önce Mürüvet cevap verdi soruma, "Duş alıp üzerini değiştirmeye gitti!" dedi. Mürüvet gözlerime bakmamıştı bunu derken. O anda ne olduğunu bilmesem de, ortada birşeylerin döndüğünü hissediyordum.
    ···
  6. 106.
    +10
    Meşrubatlarımızı içerken Zeynep de geldi, oturdu yanımıza. Elbiselerini giymişti. Zeynebin yüzüne bakıyordum, neler olduğunu anlamak için. Fakat Zeynep de bakışlarını kaçırıyordu. Huzursuz olmuştum, bir gerginlik vardı ortamda. Sonunda Muharrem kalkıp, kolumdan tutarak, "Gelsene, senle biraz konuşalım!" dedi. Birlikte uzaklaştık onların yanından. Merakla bekliyordum ne konuşacağını...

    "Ulan Eşşek herif! Senin yaptığını Çorumlu yapmaz! Senden beklemezdim böyle bir şeyi!" dedi. "Abi ne oldu ki? Ne yapmışım?" dedim. "Hayır yani, delikanlı gibi gelip söyleseydin ya! O kadar mı anlayışsız birine benziyorum ben?" dedi. "Abi dur bir saniye, sen neden bahsediyorsun?" dedim. "Mürüvet'ten bahsediyorum! Bana niye karın olmadığını söylemedin kerata?" dedi. "Abi, sen en başından Mürüvet'i karım olarak algılayınca, ben de cesaret edip gerçeği söyleyemedim! Özür dilerim!" dedim. "Haruncuğum, bak sen beni daha tanımıyorsun! Ben çapkın bir erkeğim ve çapkın erkeği de severim! Çapkınlık erkekliğin şanındandır! Sen bana gelip deseydin, abi Mürüvet karım değil, ama ben Mürüvet'i gibmek istiyorum, yardım et diye, ben sizi saçlarımın arasında gizler yine gibiştirirdim!" dedi.
    ···
  7. 107.
    +8
    Demek ki Mürüvet veya Zeynep ağzından kaçırmıştı olayı. Yine de meselenin bu olduğunu öğrendiğimde müthiş rahatlamıştım. Bu arada yürümeye devam ediyorduk. "Tamam abi, Eşeklik ettim! Ne desen haklısın! Ama kızma bana, cahilliğime ver!" dedim. "Kızmıyorum Haruncuğum, zaten mesele de öyle büyütülecek bir mesele değil. gibtir et, unutalım gitsin!" dedi. Elini omzuma koydu ve "Şeyy, öğrendiğime göre Mürüvet'in gerçek kocası yıllardır Rusya'daymış! Gerçi sen iyi gibmişsindir, ona şüphem yok da, ama sanki ateşi sönmemiş gibi geldi bana! Eğer senin için mahsuru yoksa, Mürüvet'i bir de ben gibmek isterim!" dedi.

    Haydaaa! Buyur burdan yak! Ne diyecektim şimdi bu adama? Hadi ben tamam desem bile, Mürüvet bu adama gibtirecekmiydi, onu da bilmiyordum. Bir süre sessiz kaldım. Sonra, "Abi, bence hiç mahsuru yok, Mürüvet'i ikna edebiliyorsan gib! Ama Zeynep ne olacak? Hem Zeynep demişken, yakında evleneceksiniz, ama kızcağızla neden hiç ilgilenmiyorsun?" dedim. Muharrem de, "Madem açık açık konuşuyoruz, gel şuraya oturalım da adam gibi herşeyi konuşalım!" dedi, evin önündeki sandalyeleri işaret ederek. Zümrüt'e de seslendi, bize iki bira getirmesini istedi. Oturduk, biraları içerken Muharrem anlatmaya başladı:
    ···
  8. 108.
    +7
    Benim Mustafa diye bir yiğenim var, şerefsizin teki! Bacımın oğlu olmasa, kendi ellerimle geberteceğim iti! Kamyonla köy köy dolaşıp halı kilim satar. Sizin köyde de hurdacı bir tanıdığı varmış, nezaman sizin köye gitse onun evinde misafir kalıyormuş. Zeynebi de orda görüyor ve (Biz aslında çok zenginiz, hatta benim Kuşadası'nda çok zengin bir dayım var. Oteli, Çiftliği, Disko'su, Kliniği, Butiği ve daha bir sürü dükkanları falan var. Bu malların hepsi bana kalacak!) deyip, evlenme vaadiyle kızın aklını çeliyor ve gibip bozuyor! Köye her gittiğinde de, yakında evleneceğiz diye oyalayıp, kızı gibmeye devam ediyor. Sonunda Zeynep evlenelim artık diye sıkıştırınca, bizim şerefsiz birdaha uğramıyor sizin köye! Zamanında kandırabilmek için Zeynebe benim kartvizitimi bile vermiş. Zeynebin umudu kesilince de beni arıyor, bana durumu anlatıyor, benden yardım istiyor...

    Yiğenim bekar olsaydı bunları zorla evlendirirdim de, şerefsiz zaten evli barklı, 2 tane de çocuğu var. Bunu Zeynebe söylediğimde, kızcağız haklı olarak, (Ben ne olacağım şimdi, beni bu halimle kim alır artık?) diye ağladı. Ben de düşündüm taşındım, sırf yiğenim olacak şerefsizin yediği taku temizlemek için, kendisiyle benim evleneceğimi söyledim. Zeynebe anlattım, bu evliliğin sadece kağıt üzerinde olacağını, onunla aramızda ciks olmayacağına dair söz bile verdim! Yani senin anlayacağın, Zeyneple nişanlanmamız ve yapılacak düğünümüz falan, sırf Zeynebin onurunu kurtarmak için! Ha, isterse benle evli kalır, isterse bir iki yıl sonra tazminatını veririm boşanırız, evlendi ayrıldı olur adı! Tamamen kendi bileceği iş!" dedi.
    ···
  9. 109.
    +9 -1
    Hayretler içerisinde dinlemiştim olayı. "Peki abi, Şermin ne diyor bu işe?" diye sorduğumda, "Ahh, ah! Hiç sorma! Şermin işin iç yüzünü bilmediğinden çok kızıyor bana! Ayrıca Şermin'in kendi derdi, sıkıntısı ve sorunları da beni geriyor! Anası olacak huur boşandıktan sonra Şermin'i başıma bırakıp, geri memleketine, Almanya'ya döndü! huur orda onla bunla gibişmekten Şermin'le ilgilenmez oldu. O yüzden Şermin'le mecburen ben ilgileniyorum. Kız çocuğu işte, atsan atılmıyor, satsan satılmıyor. ilerde Şermin Oteli ve dükkanları yönetecek diye çok umut bağlamıştım, ama Şermin'in hiç hevesi yok bu işlerde. Bir de geçen sene, Poyraz diye birine aşık oldu bizim salak kız. huur çocuğu Poyraz bizim kızı... tövbe tövbe, demeye dilim varmıyor, anla işte! Şerefsiz hevesini aldıktan sonra da ayrıldı bizim kızdan! Vuracaktım huur çocuğunu! Ama çok zengin ve nüfüzlu bir adamın oğluymuş, apar topar yurtdışına kaçırdılar iti! Bizim kız da kafayı yedi, Depresyona girdi, kendini Jiletledi falan. Hayata küsmüş gibiydi, aylardır ilk defa bugün yüzü gülüyordu, keyfi yerindeydi! Sana kanı kaynadı, senden hoşlandı galiba!" dedi. Son cümleyi söylerken elimi tutmuştu Muharrem.

    "Yok abi, benle alakasının olduğunu sanmıyorum hiç... " dedim. Muharrem de, "Senle alakası olmaz olur mu Haruncuğum, ben kızımı bilmezmiyim!" dedi. Sonra da Zümrüt'e seslendi, bize iki bira daha getirmesi için. Konunun dönüp dolaşıp bu noktaya gelmesi canımı sıkmıştı. "Abi biralarımızı alıp bizimkilerin yanına gidelim mi?" deyip kalktım. Elimi tutup çekerek, "Yok, otur biraz daha! Sana bir teklifim olacak... " dedi.
    ···
  10. 110.
    +10
    Muharrem başladı konuşmaya. "Haruncuğum... Hep bir oğlum olsun istemiştim, ama Şermin'den başka çocuğum olmadı. Eğer bir oğlum olsaydı, aynı senin gibi olmasını isterdim. Oturup kalkmasını bilen, konuşmasını dinlemesini bilen, okumuş, kültürlü ve aynı zamanda da benim gibi çapkın. Sende şeytan tüyü mü var nedir bilmiyorum ama, sadece Şermin değil, seni ben de çok sevdim. Yanlış anlama, bir evlat gibi sevdim. Kafan çalışıyor, girişkensin, fırsatları değerlendirmesini biliyorsun. Gördüğüm kadarıyla sen yamuk yapacak biri de değilsin...

    Az çok anlamışsındır, benim parasal sorunum yok. Otelim var, 1-2 Milyon eder. Çifliğin kaç Milyon ettiğini bilmiyorum bile. Ayrıca 85 dönüm Zeytinliğim, küçük bir de Zeytinyağı fabrikam var. O gittiğimiz Kliniğin binası da benim, kiraya verdim. Disko'nun yeri de benim, orayı da kiraya verdim. Merkezde daha bir sürü dükkan var kirada. Sadece kiralardan gelen parayı duysan kafayı yersin. Otelde sadece turist karılarla haşır neşir olmak için takılıyorum...
    ···
  11. 111.
    +9
    Teklifime gelince... Diyorum ki, gel iyi bir maaş vereyim sana, hatta istersen Otelin gelirinden kar payı da vereyim, geç Otelin başına! Oteli istediğin gibi yönet, ben hiç bir şeye karışmayayım. Ben artık Çiftlikte takılmak istiyorum. Arada sırada senle bir iki duble Rakı içmeye uğrarım Otele. gibilecek turist karı düşerse de bakma gözünün yaşına gib! Hatta ayarla beraber gibelim! Gevur karılarından bıkarsan da, gibtiğim bir sürü yerli karı var, onları paslarım sana! Zümrüt'ü zaten istediğin zaman gibersin! Yok Zeynebi de gibmek istiyorum dersen, ona da amenna! Ama tek şartım var, Şermin'e göz kulak olacaksın! Yeri geldi mi ona abilik edeceksin, koruyacaksın onu. Yeri geldi mi, gezdirip dolaştıracaksın onu! Şermin'in mutlu olması benim için herşeyden daha önemli! Ne diyorsun bu teklifime?" dedi.

    "Abi teklifin iyi güzel de, benim daha okulum var! Okulum bitmiş olsaydı hemen geçerdim Otelin başına! Ama şu anda bunu yapamam!" dedim. Muharrem hayal kırıklığına uğramıştı, "Yapma yaa!" dedi ve bir süre düşündükten sonra, "Ohalde okulun bitene kadar haftasonları gelirsin buraya! En azından haftada bir iki gün, hem Otele, hem de Şermin'e göz kulak olursun. izmir buraya kaç kilometre ki! Tamam mı Haruncuğum?" dedi. Ben de, "Abi her haftasonu gelemem belki de, ama arada sırada fırsat buldukça uğrarım!" dedim. Muharrem, "iyi, tamam!" dedi. Kalktık, bizimkilerin yanına döndük.
    ···
  12. 112.
    +9
    Akşam üzeri, yemek için Pergolanın altına masa hazırlandı, Barbekü için düzenek kuruldu. Muharrem Barbekü'nün başına geçti, bir yandan Rakısını yudumluyor, bir yandan etleri pişiriyordu. Muharrem'in ısrarıyla, yemekte istisnasız herkes Rakı veya Bira içiyordu. Mürüvet' Bira içiyor, Zeynep Rakıyı denemek istiyordu. Onlar yüzlerini buruşturarak içerken, Zümrüt'le Şermin'in içmeye alışık oldukları belli oluyordu. Ben de Rakı içiyordum, ama Muharrem gibi hızlı gitmiyordum.

    Barbekü ve yemek yeme faslı bitti, Muharrem Zümrüt'e söyledi, içerden küçük bir müzik set getirttirdi. Müzik eşliğinde sohbete muhabette devam ettik. Muharrem'in kafa güzelleştikçe Mürüvet'e yazmaya başladı. Ben Mürüvet bu adama pas vermez diyordum, ama anlayamadığım bir şekilde Mürüvet de Muharrem'e ilgi gösteriyordu. Gecenin ilerleyen vaktinde, Mürüvet çocuğa bakma bahanesiyle kalktığında, sanki anlaşmışlar gibi Muharrem de kalktı ve "Gençler size iyi eğlenceler, ben yatmaya gidiyorum!" dedi. Mürüvet'le birlikte eve gittiler. Zümrüt de ufaktan masayı toplamaya başlayınca, Şermin, Zeynep ve ben de kalktık, ufak bir yürüyüş yapacaktık. Fakat daha pek bir uzaklaşmadan, Zeynep başının döndüğünü söyledi. Hemen Şermin'le birlikte Zeynebin koluna girdik ve havuzun kenarındaki şezlongların birine oturttuk. Biz de yanına oturduk.
    ···
  13. 113.
    +7
    Biraz oturduktan sonra Şermin Zeynebe, "Hayatım, kendini kötü hissediyorsan eve zütürelim, yat uyu!" dedi. Ama Zeynep gitmek istemiyor, "Yok, ben iyiyim, geçer şimdi!" diyordu. Şermin yavaştan sinirlenmeye başlamıştı. Benimle yalnız kalmak için Zeynepten kurtulmak istiyor diye düşünmüştüm, ama Şermin'in bambaşka bir sıkıntısı varmış. Tırnaklarını koluna geçirdiğini görünce, "Şşşt, ne yapıyorsun?" deyip elini tuttum, engelledim. Şermin, "Bırak beni!" diye bağırıp tersledi beni. Gözleri dönmüş gibi bakıyor, dişlerini sıkıyordu. O sırada Zümrüt geldi yanımıza, ne oluyor diye sormaya. Şermin'in halini görünce de, "Harun gelsene bir saniye!" diyerek beni ordan uzaklaştırdı ve "Şermin krize girmek üzere! Kocamın sigaralarından verince sakinleşir! Merak etme, daha önce de oldu böyle! Ben getireyim!" diyerek, müştemilata koştu.

    Getirdiği sigarayı yakıp verdim. Normal bir sigara değildi, elde sarılmıştı. içinde ne varsa artık, sigaranın tadı bir garipti ve değişik kokuyordu. Şermin sigaradan daha birkaç fırt çeker çekmez sakinleşmeye başladı. Sigarayı bitirip, iyice sakinleştikten sonra da, yok yere durup dururken gülmeye başladı. Dili de hareketleri gibi gevşemişti, Zeyneple Zümrüt'ün varlığına aldırış etmeden, "Aşkım seni çok seviyorum!" diyerek bana sarılıyordu. Ben de Zümrüt'e, "Ne güzel sigaraymış bu! Başka var mı, varsa biz de içsek ya şundan?" diye sordum. Zümrüt de gülerek, "Vaaar! Ama içeceksek içeriye geçelim!" dedi. "Tamam!" dedim ve Zümrüt'ün yardımıyla Zeyneple Şermin'i kaldırıp, müştemilata zütürdük.
    ···
  14. 114.
    +6
    Müştemilata girince, divanlara oturduk. Zümrüt diğer odadan iki sigara getirdi. "Başka yok, bunu Zeyneple ortak için!" diyerek birini bana verdi. Diğerini de kendine yaktı, ama Şermin az önce içtiği halde Zümrüt'ün sigarasına musallat olunca, birlikte içmeye başladılar. O anda resim çekmek geldi aklıma. Telefonumu çıkarıp, Zümrüt'le Şermin'i sigarayı içerlerken birkaç pozunu çektim. Sigaralar bittiğinde hepimiz müthiş gevşemiştik, olur olmaz şeylere gülüyorduk. Hatunları bilmem ama, ben sanki başka bir aleme ışınlanmış gibiydim. Gerçekte geçen 1 saniye, benim için sanki yavaş çekimde geçiyor ve seneler sürüyor gibiydi. Kafam okadar güzel olmuştu ki, o anda aklımdan ne geçiyorsa yapabilecek güçte hissediyordum kendimi. Aklımdan ise çılgınca bir Grup ciks yapmak geçiyordu...

    Gittim müzik setini getirdim. Sonra Şermin'i dudaklarından öptüm ve "Hadi aşkım, kalk bize Striptiz yap!" dedim. Şermin gülerek kalktı ve dans eder gibi hareketlerle yavaş yavaş soyunmaya başladı. Ben de Zümrüt'le Zeynebin ortasına oturdum ve Şermin soyundukça resim çektim. Şermin en son sütyen ve külodunu da çıkarıp, karşımızda çırılçıplak dans ederken, birkaç resim daha çektim. Sonra Zeynebi ve Zümrüt'ü dudaklarından öpüp, onların da kalkıp soyunmalarını istedim.
    ···
  15. 115.
    +7
    Onlar da soyunurken yarağım kazık gibi olmuştu. Ben de kalktım ve soyundum. Az sonra dördümüz de çırılçıplaktık ve odanın ortasında dans etmekten başka herşeye benzeyen hareketlerle salınıyorduk. Kimin eli kimin cebinde belli değildi. Bir Şermin'e sarılıyordum, zütünü avuçlayıp dudaklarını öpüyordum, bir Zümrüt'ü, sonra da Zeynebi kendime çekip dudaklarına yumuluyordum, memelerini ve zütünü okşuyordum, önümde çömeltip yarağımı yalattırıyordum. Ben biriyle oynaşırken, diğer ikisinin de birbiriyle dans etmesini istiyordum. Onlar kız kıza birbirine çırılçıplak yapışmış dans ederlerken, ben de resim çekiyordum.

    Cennet dedikleri böyle birşey olsa gerekti, kendimi Cennete düşmüş gibi hissediyordum. Ama aklımdan bir şey daha geçiyordu, hep yapmayı, daha doğrusu yaptırmayı istediğim bir şey vardı... Kızların birbirinin amlarını yalamaları! Bunu gerçekleştirmek için de bundan daha güzel ortamı ve fırsatı belki birdaha yakalayamazdım. Ayık kafayla bunu asla yapmazlardı, ama şimdi yapacaklarından emindim. Zeynebi divana oturttum ve bacaklarını ayırıp, Şermin'e Zeynebin dıbını yalamasını söyledim. Şermin gülerek, ruh gibi geldi çöktü Zeynebin önüne ve başladı dıbını yalamaya. istediğim şey buydu işte! Daha sonra Zümrüt'ün dıbını da Zeynebe, en son olarak da Şermin'in dıbını Zümrüt'e yalattırdım. Bu arada bol bol da resim çekmeyi ihmal etmiyordum tabii.
    ···
  16. 116.
    +6 -1
    Zümrüt altta sırtüstü yatıp, Şermin de üstüne çıkıp 69 olmuşlarken, geçtim Şermin'in arkasına, yarağımı dıbına geçirdim ve gibmeye başladım. Şermin aynı anda hem gibilip, hem de alttan amı yalandığı için fazla dayanamadı ve inleye inleye orgazm oldu. Şermin Zümrüt'ün üstünden kalkınca, onun yerine Zeynebi geçirdim ve aynı pozisyonda dıbını gibtim. Zeynebin dıbını giberken, bir ara ben de boşalacakmışım gibi hissettim, ama yavaşlayıp boşalmamaya konsantre oldum. Daha Zümrüt'ü de gibmeden boşalmak istemiyordum. Nihayet Zeynebi de orgazm ettikten sonra, Şermin'i sırtüstü yatırıp, üstüne Zümrüt'ü çıkardım ve dıbını gibmeye başladım. Son bir gayretle Zümrüt'le aynı anda boşaldık. Döllerimi Zümrüt'ün dıbına fışkırtmıştım...

    Hepimiz de orgazm sonrası mayışıklıkla yığılmıştık divana. Dinlenirken, içtiğimiz sigaranın etkisinden olsa gerek, canım müthiş tatlı yemek istiyordu. Hani olsa bir tepsi Baklavayı yiyebilirdim. Zümrüt'e tatlı birşeylerin olup olmadığını sorduğumda, "Pekmez var!" deyip kalktı, mutfaktan koca bir kase Pekmez ve 4 kaşık getirdi. Normalde ben tatlıyı fazla yiyemezken, koca kasedeki Pekmezin nerdeyse yarısını tekbaşıma yemiştim. Hatunlar da yemişti, ama kalanını üçü birden bitirememişlerdi. Onları bilmiyordum, ama beni bir ateş basmıştı, bütün vücudum yanıyordu. Yarağımın da yeniden hareketlenmeye başladığını hissediyordum. Kalktım gittim mutfağa, buzdolabında şişelerde soğuk su varmış. Şişenin birini orda tepeme diktim, bir şişe suyu yarılamıştım. Bir şişe daha alıp içeriye zütürdüm, verdim hatunlara.
    ···
  17. 117.
    +4 -1
    Üstüne de birer normal sigara yaktık. Deminki sigaranın yanında bu sigara sivrisinek gibi kalıyordu. Biraz dinlenip kendimize gelmiştik. Elim sertleşmekte olan yarağıma gitti, biraz okşayınca iyice sertleşti. Kaşığın ucuyla kaseden biraz Pekmez alıp yarağımın başına döktüm ve Şermin'e yalattırdım. Aynı işlemi öbürlerine de yaptırdım. Hatunların hoşlarına gitmişti, habire gülüyorlardı Pekmezli yarağımı yalarken. Ben de gülüyordum, ama Pekmezle ve hatunlarla daha işim bitmemişti...

    Şermin'i domaltıp, Zeynebe de Şermin'in zütünün yanaklarını ayırttırdım ve Şermin'in züt deliğine Pekmez döküp, Zümrüt'e yalattırdım. O sırada da birkaç resim çektim. Şermin zevkten inlemeye başlamıştı. Yarağımı önce Zeynebin ağzına verip ıslattıktan sonra, Şermin'in zütüne soktum. Ve gibmeye başladım. Şermin'in zütünü biraz gibip, yarağımı çıkarıyordum ve Zümrü'tün ağzına veriyordum. Biraz daha gibip, bu sefer Zeynebin ağzına veriyordum. Şunu da biliyordum ki, kafaları iyi olmasa bunu hayatta yapmazlardı. Ama şimdi Şermin'in zütünden çıkan yarağımı köpek gibi yalıyorlardı. Yarın bu yaptıklarını hatırlayıp hatırlamayacaklarını bilmediğimden bol bol resim çekiyordum. Ayrıca bu resimler elimde olduğu sürece, yarın birgün hatunlardan hiç biri bana yamuk yapamayacaklardı...
    ···
  18. 118.
    +8
    Aynı şekilde Zümrüt'ün ve Zeynebin de zütlerini gibip, en sonunda Zeynebin zütüne boşaldım. Bu gibişin gerçekte ne kadar sürdüğünü bilmiyorum, ama bana sanki Yüzyıllar sürdü gibi gelmişti. Ve işin ilginç yanı, Şuur'um açıktı, gibişmelerimizin her saniyesinin en ufak detayına kadar net bir şekilde yaşamıştım ve her hareketi beynime kazımıştım. Muhtemelen hatunlar da bunu aynı şekilde yaşamışlardı.

    Birden aklıma geldi, acaba Muharrem Mürüvet'le ne yapmıştı, gibebilmişmiydi Mürüvet'i? Bunu yarın Muharrem'den veya Mürüvet'ten öğrenecektim. Sonra aklıma Muharrem'e yakalanma ihtimali geldi. Olur ya, adamın kalkıp geleceği tutar ve bizi burda çırılçıplak yakalayabilirdi. Aramızda Şermin olmasa sorun yoktu, buyursun gelsin. Ama Şermin'i de aramızda görürse, artık rezalet mi çıkar, cinayet mi çıkar, onu bilmiyordum. Onun için bu Grupciks olayını bu noktada bitirmeye karar verdim. ilk önce Şermin'i giydirdim, sonra da biz giyindik. Biraz açılmak için lavaboda elimizi yüzümüzü yıkadık. Zümrüt'e kahve yaptırdım. Kahveleri de dışarda, müştemilatın önünde içtikten sonra biraz daha insana benzemeye başladık.
    ···
  19. 119.
    +5
    Sonra Zümrüt müştemilatta kaldı, Şermin, Zeynep ve ben eve gittik. Şermin'in kendi odası vardı, onu yatağına yatırıp çıktık, kapısını kapattık. Zümrüt'ün dediğine göre bana da bir oda hazırlanmıştı. Zeynep ise Mürüvet'le aynı odada yatacaktı. Ama Mürüvet'in kapısı kilitliydi, muhtemelen Muharrem de yanında yatıyordu. Onun için Zeynep de benimle yatmak zorundaydı ve Zeynep buna çok sevinmişti. Zaten benim de taa köyden yola çıkmadan önceki asıl amacım buydu, Zeyneple kısa süreliğine de olsa başbaşa kalıp, birbirimize sarılmak, öpüşüp koklaşmak ve birlikte uyumak. Geç te olsa bunu yapıyorduk şimdi. Tabii diğerleri hemen uyudu mu bilmiyorum, ama biz birkaç saat daha uyumadık. Tüm yorgunluğumuza rağmen...
    ···
  20. 120.
    +7
    Uyandıran olmasa, rahat akşama kadar uyurdum, ama sabahın köründe birinin beni dürtmesiyle uyandım. Beni dürtenin Zeynep olduğunu sanmıştım, ama Zeynep yanımda horlaya horlaya uyuyordu. Kafamı öbür tarafa çevirdiğimde Muharrem parmağını dudağına zütürüp 'Sus!' işareti yaptı, sonra da fısıltıyla, "Kalk çabuk, hemen giyin, aşağıya gel!" dedi ve odadan çıktı. Başım çatlıyor gibiydi, hem de uykumu alamamıştım. içimden (tak mu var da, sabahın köründe uyandırdın beni pekekent!) diye söylene söylene kalktım, giyindim ve indim aşağı. Muharrem mutfaktan seslendi, "Gel, gel! Burdayım!" diye.

    Mutfağa girip, "Günaydın!" dediğimde, aynı karşılığı beklerken, Muharrem, "Haruncuğum, sana Zeynebi gibebilirsin dediysem, biraz dikkatli olacağını tahmin etmiştim! Hadi biraz önce benim yerime odaya Zümrüt, Şermin yada Mürüvet girseydi ve sizi aynı yatakta görseydi ne olacaktı? Zeynebi benim nişanlım olarak bildiklerini unutma!" dedi. Bunu unutmamıştım, ama Zeynebi o dediklerinin hepsinin yanında gibtiğim için, görseler de birşey olmazdı. Yine de, "Haklısın abi, aslında Zeynep Mürüvet'le aynı odada yatacaktı, fakat onun kapısı kilitliydi... " dedim. Muharrem de, "Haruncuğum, aklın gibinde olunca kafan çalışmıyor galiba? Baktın Mürüvet'in kapısı kilitli, Zeynebi gönderseydin ya Şermin'in odasına, orda yatardı! Neyse, birdahaki sefere daha dikkatli ol! Tamam mı?" dedi. Sabah sabah bana anlamsız gelen bu konuyu uzatmamak için, "Tamam abi!" dedim.
    ···