-
26.
+9Şermin dudağını büküp omuzlarını silkeleyerek, "Bilmem ki, ne anlatayım?" dedi. "Kendinden bahset, dinlediğin müzikten bahset, hobilerinden bahset, ailenden bahset, okul hayatından bahset, ne bileyim... aşk hayatından bahset, sevgililerinden bahset... " dediğimde, Şermin sanki yıllardır biriyle konuşmaya hasretmiş gibi anlatmaya başladı. Ben de dikkatle dinliyordum. Kız anlattıkça, kafamdaki birçok soru işaretine de cevap bulabildim. Mesela Şermin'in neden böyle uzun boylu olduğunu, annesiyle babasının neden boşandıklarını, babasının bu tak gibi servetinin nereden geldiğini falan hep öğrendim...
Kolundaki Jilet izlerini sordum. Tam anlatacakken, babasının yanımıza gelmesiyle Şermin anlatmaktan vaz geçti. Muharrem de mayo giymişti, havuza girecekti, ama elinde arabasının anahtarı vardı. Anahtarı uzatarak, "Haruncuğum, akşama ızgara yapacağız, ama evde yeterli malzeme yokmuş... Biliyorum misafire iş yaptırmak olmaz, ama Zümrüt'le gidip alıp gelseniz? Ha koçum?" deyip, göz kırptı. "Tamam abi!" dedim, anahtarı aldım, kalktım, üzerimi giyinmeye eve gittim. -
27.
+9Akşam üzeri, yemek için Pergolanın altına masa hazırlandı, Barbekü için düzenek kuruldu. Muharrem Barbekü'nün başına geçti, bir yandan Rakısını yudumluyor, bir yandan etleri pişiriyordu. Muharrem'in ısrarıyla, yemekte istisnasız herkes Rakı veya Bira içiyordu. Mürüvet' Bira içiyor, Zeynep Rakıyı denemek istiyordu. Onlar yüzlerini buruşturarak içerken, Zümrüt'le Şermin'in içmeye alışık oldukları belli oluyordu. Ben de Rakı içiyordum, ama Muharrem gibi hızlı gitmiyordum.
Barbekü ve yemek yeme faslı bitti, Muharrem Zümrüt'e söyledi, içerden küçük bir müzik set getirttirdi. Müzik eşliğinde sohbete muhabette devam ettik. Muharrem'in kafa güzelleştikçe Mürüvet'e yazmaya başladı. Ben Mürüvet bu adama pas vermez diyordum, ama anlayamadığım bir şekilde Mürüvet de Muharrem'e ilgi gösteriyordu. Gecenin ilerleyen vaktinde, Mürüvet çocuğa bakma bahanesiyle kalktığında, sanki anlaşmışlar gibi Muharrem de kalktı ve "Gençler size iyi eğlenceler, ben yatmaya gidiyorum!" dedi. Mürüvet'le birlikte eve gittiler. Zümrüt de ufaktan masayı toplamaya başlayınca, Şermin, Zeynep ve ben de kalktık, ufak bir yürüyüş yapacaktık. Fakat daha pek bir uzaklaşmadan, Zeynep başının döndüğünü söyledi. Hemen Şermin'le birlikte Zeynebin koluna girdik ve havuzun kenarındaki şezlongların birine oturttuk. Biz de yanına oturduk. -
28.
+9ikimiz de nefes nefese kalmıştık. Galiba bugünlük son gibişmemizdi bu. Biraz dinlendik, kendimize geldik. Kamerayı tamamen unutmuştuk. Kalktım, kamerayı masadan aldım, birlikte baktık gibişmelerimizi nasıl kaydetmiş diye. Beni şaşırtacak kadar güzel ve kaliteliydi kameranın yaptığı kayıt, doğrusu bu kadarını beklemiyordum. ilk birkaç dakikasını normal seyrettik, kalanını hızlı oynatmaya alıp, sonuna kadar öyle seyrettik. Sonra hafıza kartını çıkarıp, cüzdanıma koydum. Kameraya yine mobilya mağazasında çekilen Videonun olduğu kartı taktık.
Saate baktım, vakit ne çabuk geçmişti. Duşumuzu alıp, ortalığı toparladık ve çıktık evden. Oyalanmadan bindik arabaya ve bastım gaza, köye kadar 4,5 saatlik yolumuz vardı. Otoyolda bir dinlenme tesisinde durup, depoyu fulledik ve 2 kutu da (Yolcu işi) hediyelik tatlılardan aldık. Sonra yola devam ettik. izmir'e geldiğimize değmişti. Nurcan sevinçliydi, yol boyunca ciksle ilgili konuştu. Kızcağız içine attığı şeyleri bana anlattıkça, itiraf ettikçe rahatlıyor ve daha da açılıyordu. Bana, kendisinden önce gibtiğim kızlar olup olmadığını sorunca, "Var birkaç tane, sonra anlatırım!" dedim. "Tamam aşkım, sen nasıl istersen!" dedi. Akşam saat 20:30 gibi köye vardık. -
29.
+9zütüne şaplak atıp, "Hadi, in üstümden!" dediğimde, indi. gibeceğimi anlamıştı, ama nasıl bir pozisyon alacağını bilemediği için dizlerinin üstünde duruyordu. Dudaklarından öpüp, "Domal!" dedim. Mürüvet telaşla, "Yaa, zütümü mü gibeceksin?" diyerek domaldı. Aslında önce dıbını gibmeyi düşünüyordum, ama öyle deyince, "Evet, zütünü gibecem!" dedim. O domalık dururken kalktım, bir koşu, banyoda minik plastik şişelerde duran şampunlardan birini kaptım geldim. Hem züt deliğine, hem de yarağımın başına sürüp, arkasına yanaştım. Yarağım daha züt deliğine değmeden, "Kurban olurum nolur acıtma!" dedi. Ben de, "Çok acırsa yastığı ısır!" dedim. Ve zütüne yüklenmeye başladım.
Mürüvet acıyacak diye kendini müthiş kasıyordu. "Böyle yaparsan daha çok acır, kasma kendini!" deyip yüklenmeye devam ettim. Yarağımın başı zütüne girdiğinde, Mürüvet'ten boğuk bir, "Ağıhhhh!" sesi çıktı. "Dayan aşkım, en zor kısmı girdi, bundan sonrası fazla acımaz!" diyerek bastırmaya devam ettim. Mürüvet, eline diken batmış çocuk gibi, "Uff, çok acıyor, çok acıyor! Çıkar!" demeye başladı. "Tamam çıkaracağım, az kaldı, sabret biraz aşkım!" diyerek sokmaya devam ettim. Yarısına yakını girmişken, omuzlarından asılıp kalanını da birden kökledim. Mürüvet yastığı ısırmıştı, ya değilse tüm oteli başımıza toplayacaktı. Alışması için bir süre hareketsiz bekledim zütünün içinde. -
30.
+9Kuşadası'ndan ayrıldığımızda Zeynebe sordum, "Nasılsın aşkım, iyimisin? Dün gece hoşuna gitti mi?" diye. Ama Zeynepten önce Mürüvet atıldı, "Ne oldu ki dün gece? Naaptınız ki?" dedi. Zeynep anlatmayım diye kolumu çimdikledi ve Mürüvet'e, "Hiiç... Rakı içince sarhoş olduğumdan bahsediyor işte!" dedi. Mürüvet yememişti, "Yok yok, mutlaka başka birşey olmuştur, anlatsana Harun!" dedi. Ben de, "Üffff, neler neler oldu, duysan aklın fırlar! Anlatırım anlatmasına, hatta resimleri de gösteririm, ama önce sen bir anlat, sen ne yaptın bizden ayrıldıktan sonra?" dedim. Mürüvet bu soruyu beklemiyordu, birkaç saniye sustuktan sonra, "Ne yapacağım, birşey yapmadım, odama gidip yattım uyudum!" dedi.
Aynadan Mürüvet'e gülerek, "Hadi hadi, yeme beni, sabah Muharrem anlattı bana herşeyi!" dedim. Mürüvet'in yüzü anında kızarmıştı, "Vay adi herif vaay, yemin etmişti kimseye söylemeyeceğine dair... Aslında onunla sevişmek gibi bir niyetim yoktu valla... Ama sonra düşündüm, 2.000 Lira az para değil, o parayı kocam bile 2 ayda göndermiyor!" dedi. Mürüvet'in bu anlattığına, en az benim kadar Zeynep te şaşırmıştı. Demek ki Muharrem Mürüvet'i parayla gibişmeye razı etmişti. Bu bilgi ile Mürüvet elimdeydi artık, Zeynebin dıbını da gibtiğimi bilip bilmemesinin bir önemi kalmamıştı. -
31.
+9Eve vardığımızda, Zümrüt etleri mutfağa zütürürken, ben de üstümdekileri çıkarıp, mayomla havuz başına gittim. Mürüvet haricinde herkes havuzdaydı. Zeynep şimdi havuzun ortalarına kadar gitmişti. Yanında Muharrem vardı. Zeynep yüzme bilmese de, yüzüyormuş gibi hareketler yapıyordu. Şermin ise havuzu boydan boya yüzüyordu. Muharrem beni görünce, "Gel gel, atla suya hemen! Aldınız mı etleri?" dedi. Muharrem bu soruyla Zümrüt'ü gibip gibmediğimi öğrenmek istiyordu. Gülerek, "Aldık, aldık!" dedim ve balıklama atladım havuza. Yüzerek yanlarına gidip, Mürüvet'i sorduğumda, Zeynep, "Sen gelmeden 2 dakika önce çocuğu emzirmeye gitti!" dedi. Biz konuşurken Şermin de yüzerek yanımıza geldi, havuzun ortasında hep birlikte, sohbet etmeye başladık.
Daha sonra Şermin, "At'a binmeyi biliyorsanız, hadi size çiftliği gezdireyim!" dedi. Zeynep hemen, "Yok, ben çok korkarım! Çocukken babam bir kere bindirmişti, onda da düşmüştüm!" dedi. Şermin bu sefer bana teklif etti, "Ozaman sen gel! Yoksa sen de mi korkuyorsun?" dedi. "Yok ben korkmuyorum da, At'a binmesini bilmiyorum!" dedim. Şermin, "Olmazsa benim At'a birlikte bineriz! Hadi gel!" dedi. Muharrem de, "Tabii tabii, gidin gezin çiftliği!" deyip kafasıyla Zeynebi işaret edercesine bir hareket yaptı. Anlamıştım, Muharrem Zeyneple başbaşa kalmak istiyordu. "Tamam!" dedim ve Şermin'le çıktık havuzdan. Havluyla kurulanıp, mayo ve bikiniyle ahıra gittik. -
32.
+9Ahırda, Safkan olduğunu öğrendiğim 4 tane At vardı. Şermin, Kahverengi bir At'a yular taktı. Atın sırtına da eyer koymadan sadece battaniye gibi bir örtü serdi, "Eyerlersem ikimiz rahat oturamayız!" diyerek. Güzel bir hayvandı, alnında ve ayaklarında Beyaz lekeleri vardı. Şermin'in gözdesiymiş bu At. Hazır olunca da, "Şimdilik sen arkama bin. Dönüşte ben senin arkana binerim, sen sürersin!" dedi. "Tamam!" dedim. Şermin'in At'a binerkenki hareketi çıldırtıcı derecede sexy idi. Eski tabure gibi birşeyin üstüne basarak çıkmıştı. O bindikten sonra da ben bindim, arkasına. "Bana sarıl, ya değilse düşersin!" dedi. "Tamam!" dedim ve iki elimi de öne atarak, göbeğinin üstünde birleştirdim ve sarıldım. Sarılınca, yarağım da ister istemez tam zütüne dayanmıştı. At'ı aheste aheste sürerek ahırdan çıkardı Şermin. Sonra, hafif bir tempoda gidecek şekilde hızlandırdı hayvanı...
-
33.
+9Kapıyı sessizce açtığımda, Mürüvet yatakta çocuğu ile uyuyordu. Odada çocuk için extra yatak vardı oysa. Bir an ne yapacağım konusunda kararsız kaldım, ama sonra tekrar sessizce odadan çıktım. Zeynebin odasının önüne gittim, kapıyı hafifçe tıklattım birkaç kere. Zeynep ürkekçe, "Kim o?" diye sordu. Ben de fısıldayarak, "Benim, Harun! Aç!" dedim. Açtı ve içeriye girdim, kapıyı arkadan kilitledim. Zeynep telaşlanmıştı, "Ne arıyorsun gecenin bu saatinde burda, ya Muharrem'e falan yakalanırsak?" dedi. "Merak etme, Muharrem aşağıda odasında uyuyor! Ben de fazla kalmayacağım zaten, birazdan giderim! Seni çok özledim aşkım!" dedim ve dudaklarına yumuldum.
Ayakta öpüşerek, Zeynebin geceliğini, sütyen ve külodunu çıkardım ve yatağa yatırdım. Ben de çabucak soyunup, yanına yattım. Ve öpüşüp sevişmeye başladık. Demin aşağıda en son Manuela ile gibişirken zevk almış ve boşalmıştım, ama hızımı alamamıştım. Ayrıca, ne olursa olsun, bizim Türk kızlarıyla sevişmek daha cazip geliyordu bana. Bilmiyorum artık, tenlerinden midir, kokularından mıdır, masumane görünüşlerinden midir, yoksa cilvelerinden mi. Üstelik Muharrem aşağıda uyurken, gizlice Zeynebin odasına girmek, çok daha değişik bir heyecan vermişti bana. Yarağım çabucak kazık gibi olmuştu. -
34.
+9Zeynebin suratının asık olma sebebini şimdi anlamıştım. Zeynep gibi ben de Mürüvet'in gelmesine bozulmuştum, ama hiç renk vermeden, "Ne mahsuru olacak yenge, arabada yer var nasıl olsa!" dedim. Çocuğu daha 9-10 aylık birşeydi. Mürüvet yengem 4 senelik uğraşla ve iğne ilaç tedavisinden sonra hamile kalıp, çocuk sahibi olmuştu. Çocuğun doğumu da Sezeryanla olmuştu. Bundan dolayı çocuğuna daha bir özen gösteriyordu. Ama belki de gereksiz yere evhamlanıyordu, çünkü çocuk Turp gibi sağlıklı görünüyordu.
Mürüvet 'yengem', amcaoğlu Hidayet'in karısıydı. Hidayet de tesisatçıydı ve Rusya'daki bir Türk şirketinin işinde çalışmak için, Moskova'ya gitmişti. Duyduğum kadarıyla, Hidayet eve düzenli olarak her ay para gönderiyor, ama kendisi senede bir kez, o da 2 haftalığına anca izin alıp gelebiliyordu köye. Mürüvet yengemle aramızda fazla bir yaş farkı yoktu, benden sadece 1 yaş büyüktü. Bu sebebten dolayı kendisine ismiyle hitap etmemi isterdi hep. Ama ben nedense 'Yenge!' demeyi tercih ediyordum. 'Yenge!' dediğim zamanlar, bana şakacıktan kızar ve "Aşk olsun Harun, ben okadar yaşlımıyım? Bana birdaha yenge deme!" derdi. -
35.
+9Odaya girdiğimizde, Mürüvet'le Zeynebe beni akşam yemeği saatinde uyandırmalarını söyleyip, kendimi elbiselerimle attım yatağa. Bırak gibişmeyi, oynaşacak, elleşecek halim bile yoktu, uykusuzluktan gözümü açamıyordum. En azından yemek saatine kadar 1-2 saat uyursam iyi olacaktı. Kafam yastığa değer değmez uyumuşum...
Akşam yemeği saatinde uyandırdılar beni, ikisi de duşlarını almışlar ve giyinip hazırlanmışlardı bile. Ben de çabucak bir duş alıp, giyindim. Çocuğu da alıp indik aşağı, Otelin restoran kısmına geçtik. Açık büfeden yemeklerimizi alıp karnımızı doyurduk. 2 saatlik uyku, duş ve ardından güzel bir akşam yemeği iyi gelmişti, kendimi yine zinde hissediyordum. Yemeğin ardından tatlılarımızı da yedik. Mürüvet'le Zeynep meşrubatlarını bitirmemişlerdi, onlar otururken ben sigara içmek için kalktım. Lobiden bahçeye çıkacaktım. Resepsiyonda, deminki kızın yanında ben yaşlarda bir genç vardı, kıza bilgisayarda birşeyler gösteriyordu. Beni farkedince, "Harun!" diyerek resepsiyondan çıktı ve yanıma geldi, "Beni tanımadın mı lan Yavşak? Ben Atalay!" diyerek sarıldı bana. -
36.
+9Beyler saat geç oldu zaten ben şuan wordden partları yazacağım yarın akşama doğru saat 16 ve 19 arasında yeni başlık acacagim bunun devamı olacak ve bu başlığı takip edin son entrysine yazarım adını zaten sizde görürsünüz bir şekilde ordan devam ederiz beyler hadi ben partları yazıyorum beyler hikayem uzun , sizleri seviyorum canlarrr
-
-
1.
+1Panpa bari 1 part at sabahtandır elim gibimde bekliyorum ben yarına kadar nasıl böyle tutayım
-
-
1.
0Panpa hadi saat 4 e yaklaşıyor seri at indirmedim 10 saate yakındır canlı tutuyorum hâlâ elimde .d
Edit: Panpa 4 sayfanın tüm entrylerine şuku verdim seri biraz...
-
1.
-
2.
0panpa tadımlık at 3 5 bişi amk
-
3.
0Amk liselisi ders çalışmaya gidiyor beyler çoğu liseli okuldan 4te cikar
-
4.
0Devam kaptan
diğerleri 2 -
1.
-
37.
+9Nurcan'ı domaltmış, 3-4 dakikadır dıbını gibiyordum ki, telefonu çaldı. Nurcan telaşlanıp, "Telefonum nerde? Bakmam lazım, annem arıyordur!" deyince, gibişe ara verdik. Koştum koridordan getirdim çantasını. Çıkardı telefonunu, gerçekten de arayan annesiydi. huur anası sanki hissetmişti gibiştiğimizi. 10 dakika kadar konuştular. Nerdesiniz, ne yapıyorsunuz gibi şeyler soruyordu kadın. Nurcan da halen mağazada mobilya baktığımızı söyledi. Telefonu kapatınca, Nurcan'ı tekrar domalttım ve gibişe kaldığımız yerden devam ettik. Ama 2 dakika geçmeden telefonu yine çaldı. Yine ara verdik. Telefona uzandı, ekrana baktı ve "Benim eleman kız arıyor Almanya'dan! işle ilgili olabilir, bakmalıyım!" dedi ve açtı...
Yine benim anlamadığımı düşünerek Almanca konuşuyordu, gülerek, "Ne var huur, tam da gibişin ortasında aradın!... Yemin ederim gibişiyorduk, sana yalan mı söyleyeceğim!... Yok daha değil, merak etme birazdan zütten de gibtireceğim!... Evet, çok güzel gibiyor, uçuruyor beni!... Avucunu yala, sana yok! Onu kimseyle paylaşmaya niyetim yok!... Tamam da, öbürü farklıydı, bu farklı, buna resmen aşığım!... Kızım manyakmısın, nasıl teklif edeyim?... Kızım gibtir git başımdan, koskoca Almanya'da kendini gibtirecek kimseyi bulamadın mı?... Sana olmaz diyorum! Hem teklif etsem bile, tepkisi nasıl olur onu bilmiyorum!... Tamam tamam, ağzını yoklarım!" diyordu. -
-
1.
0Devam et bn
-
1.
-
38.
+9Teklifime gelince... Diyorum ki, gel iyi bir maaş vereyim sana, hatta istersen Otelin gelirinden kar payı da vereyim, geç Otelin başına! Oteli istediğin gibi yönet, ben hiç bir şeye karışmayayım. Ben artık Çiftlikte takılmak istiyorum. Arada sırada senle bir iki duble Rakı içmeye uğrarım Otele. gibilecek turist karı düşerse de bakma gözünün yaşına gib! Hatta ayarla beraber gibelim! Gevur karılarından bıkarsan da, gibtiğim bir sürü yerli karı var, onları paslarım sana! Zümrüt'ü zaten istediğin zaman gibersin! Yok Zeynebi de gibmek istiyorum dersen, ona da amenna! Ama tek şartım var, Şermin'e göz kulak olacaksın! Yeri geldi mi ona abilik edeceksin, koruyacaksın onu. Yeri geldi mi, gezdirip dolaştıracaksın onu! Şermin'in mutlu olması benim için herşeyden daha önemli! Ne diyorsun bu teklifime?" dedi.
"Abi teklifin iyi güzel de, benim daha okulum var! Okulum bitmiş olsaydı hemen geçerdim Otelin başına! Ama şu anda bunu yapamam!" dedim. Muharrem hayal kırıklığına uğramıştı, "Yapma yaa!" dedi ve bir süre düşündükten sonra, "Ohalde okulun bitene kadar haftasonları gelirsin buraya! En azından haftada bir iki gün, hem Otele, hem de Şermin'e göz kulak olursun. izmir buraya kaç kilometre ki! Tamam mı Haruncuğum?" dedi. Ben de, "Abi her haftasonu gelemem belki de, ama arada sırada fırsat buldukça uğrarım!" dedim. Muharrem, "iyi, tamam!" dedi. Kalktık, bizimkilerin yanına döndük. -
39.
+8Gülme krizimiz bitince, Mürüvet, "Ee Harun, sen az çok bizim durumumuzu öğrendin, şimdi de sen anlat bakalım, Nurcan'la neler yaptınız?" dedi. "Valla ne yapalım, gezdik tozduk, konuştuk işte!" dedim. Mürüvet, "Oğlum onu sormuyorum lan, gibtin mi Nurcan'ı?" dedi. Normalde bana bu soruyu başka birisi sorsa ağzını burnunu kırardım, ama Mürüvet'in bunu sormasına sevinmiştim hatta. Çünkü mümkün olduğunca bu ciks muhabbetini sürdürmek ve Mürüvet'i işlemek istiyordum, herşeye rağmen Zeynebi belki gibebilirim diye. Hatta kafamdan Mürüvet'i de gibme düşüncesi bile geçiyordu, ama bu aşamada henüz zor bir olasılıktı bu. Önce birgüzel işleyip, yoklamam lazımdı Mürüvet'i. Onun için ne cevap vereceğimi düşünüyordum.
Mürüvet, "Ee hadi ama Harun! Bak kendin dedin, herşey üçümüzün arasında kalacak diye! Şimdi kıvırma da, kalıbının adamı ol ve anlat!" dedi. Zeynep de heyecanla vereceğim cevabı bekliyordu. Belli ki üçümüz de bu ciks muhabbetinin sürmesi taraftarıydık. Aynadan Mürüvet'in gözlerine bakarak, "gibtim!" dedim. Mürüvet, "Hah şöyle! Zaten gibmedim desen inanmazdım ki!" dedi. Muhabbeti heycanlandırmak için, "gibtim, ama sadece zütten! Nurcan daha bakire, gerisi resmi nikahtan sonra olacak!" diye yalan söyledim. Mürüvet, "Vah garibim, işte şimdi üzüldüm haline, desene amcık gibmenin tadını sen de bilmiyorsun?" dedi. Aynadan baktım ve "Amcık gibmediğimi kim söyledi ki? gibtiğim amcıkları yan yana koysan burdan köye yol olur!" dedim. Mürüvet, "Oha! Çüşşşş!" dedi. Gözleri kocaman açılmış ve elini açık kalan ağzına zütürmüştü. -
40.
+8Yarağım amındayken, yine deminki gibi bir hamleyle Zeynebe sarılıp yuvarlandım, altıma aldım. Daha yeni olduğu orgazmının etkisi sürerken, dıbına pompalamaya başladım. Okadar hızlı pompalıyordum ki, Zeynep bir kez daha orgazm olmak üzereydi. Ağlıyor mu, gülüyor mu anlaşılmayan sesler çıkarmaya başlamıştı. Altımdan kaçmak ister gibi hareketlerle orgazm olduğunda, ben de boşalmaya yaklaşmıştım. Son anda yarağımı amından çıkarıp, göbeğine, göğüslerine doğru fışkırttım döllerimi. Sonra da, döllerimin ikimizin vücudu arasında yapış yapış bulaşmasına aldırış etmeden, Zeynebin üzerine uzanıp, dudaklarına yumuldum.
Birkaç dakika öpüştükten sonra, üzerinden kalkıp duş almak için banyoya girdim. Duştan sonra giyinirken, Zeynep üzgün bir ifadeyle, "Gitme, burda kal, sarılıp uyuyalım!" dedi. "Aşkım inan bunu ben de çok istiyorum, ama gitsem iyi olacak!" deyip, dudaklarından öptüm. Çıkarken, kapıyı arkamdan kilitlemesini istedim. Tekrar yan odaya girdiğimde, Mürüvet halen çocuğu ile uyuyordu. Çırılçıplak soyundum, ben de yatağa geçtim, yavaşça Mürüvet'in arkasına yanaşarak yattım. Uyandırmamak için özellikle sarılmadım, çünkü Mürüvet çocuğuna sarılmış uyuyordu. Yorulmuştum ve gözümden uyku akıyordu, yattığım gibi uyumuşum. -
41.
+9 -1beyler belli edin kendinizi lo panpal loo
-
42.
+8Yarağımı hafifçe çekmek istediğimde, bu sefer de, "Çıkarma, çıkarma, çok acıyor, kımıldama neolursun!" diye yalvarmaya başladı. "Bak ne diyeceğim, ben kımılamıyorum, sen kendin yap, tamam mı?" dediğimde, "Tamam!" dedi. Ve az sonra hafif hafif ileri geri salınmaya başladı. Yarağım zütünden 1-2 cm falan anca çıkıp giriyordu, ama başlangıç için fena değildi, sabırlı olmam gerektiğini biliyordum. Azar azar derken, 10-15 dakika sonra artık yarısı girip çıkacak kadar salınması hızlanmıştı. Aslında taa başından beri çok acıyacağına kendini koşullandırdığı için, zorlanıyordu. Ya değilse şimdiye kadar kanırta kanırta gibiyor olacaktım onun o bakire zütünü. Güzellikle, gönül rızasıyla olsun diye sabrediyordum.
Bu kadar sabır yeter deyip, başladım zütüne pompalamaya. Biliyordum, halen acı hissediyordu, ama olacaktı okadar. Genelde yaptığım gibi, elimi alttan dıbına attım, klitorisini okşamaya başladım zütüne girip çıkmaya devam ederken. Ben zevk alıyordum, ama onun da zevk almasını istiyordum. Onun için bir ara zütünden tamamen çıkıp, dıbına soktum. Ve onu orgazm edene kadar dıbını gibtim. Sonra tekrar zütüne sokup, ben de boşalana kadar zütünü gibtim. Yarağım içinde küçülene kadar zütünden çıkmadım. Sabah sabah iyi gelmişti Mürüvet'in bakire zütünü gibmek. Kendimi Everest tepesine çıkmış gibi mutlu hissediyordum. -
-
1.
0Ayraç :d
-
1.
-
43.
+8Yanlarından geçerken kısa bir an tereddüt ettim, görmezden geleyim, basıp devam edeyim diye. Ama selam vermeden geçsem köyde laf ederlerdi, çünkü bizim arabayı herkes tanıyordu. Onun için tam yanlarından geçerken frene bastım ve selam vermek için camı indirdim. Bunun üzerine direksiyondaki genç te cdıbını indirince, selam verdim. O beni tanıyormuş, 'Harun abi' diye hitap ederek selamımı aldı. Arkada oturan diğer gençle, kıza da selam verdiğimde farkettim, kız bizim Durdane idi. Durdane beni görünce telaşlanmıştı, alt dudağını ısırıyordu. Durdane fazla gerilmesin diye, "Hadi size iyi geceler!" deyip taktım vitese ve devam ettim. Biraz uzaklaşınca Nurcan sordu, "Kimdi onlar?" diye. "Kız, Gülbeyaz halamın kızı, Durdane. Diğer gençleri tanımıyorum!" dedim. Nurcan bu tepenin şöhretini bilmiyordu, ona bu konuda birşey söylemedim. Ama Durdane Aşıklar tepesine besbelli ki gibişmeye gelmişti.
Eve döndüğümüzde, Nurcan'ın annesi gözlerimize gibişip gibişmediğimizi anlamak istercesine bakıyordu. Cümbür Cemaat oturduk, biraz daha sohbet ettik. Sonra herkes yatmaya çekildi. Ben yine bodrumda yattım. Ama Durdane'yi düşünmekten hemen uyuyamadım...
Sabahın köründe Sahura kalkar gibi kalktık. Annem akşamdan peynirli börek yapmıştı, ama o saatte kimsenin canı birşey yemek istemedi. Belki yolda yerler diye, börekleri Alüminyum Folyo'ya sarıp arabalarına koyduk. Nurcan vedalaşırken duygularına hakim olamadı ve ağlayarak arabaya bindi. Ramazan çavuş yine elini öptürdü bana. Nurcan'ın annesi de önce elini öptürdü bana, sonra da sarılıp ağlamaya başladı. O sırada babam Ramazan çavuşla vedalaşıyor, annem de arabada ağlayan Nurcan'ı teselli etmeye çalışıyordu. -
44.
+8Doğrusu ben de Zeynep kadar telaşlanmıştım, bizim hakkımızda birşeyler biliyor olmalıydı. "Ya Mürüvet yenge, bak ben de ne demek istediğini merak ettim şimdi! Benden çekinmene gerek yok! Konuşulan herşey üçümüzün arasında kalacak! Söz veriyorum, kimse kimseye darılmayacak, kızmayacak! Ne konuşacaksan açık açık konuş, ya değilse bu yolculuk bitmez böyle!" dedim. Mürüvet bana, "Peki Harun, bana göre hava hoş, ben açık konuşurum, ama siz utanmayın... " deyip, Zeynebe, "Kızım sen daha nişanlısın, henüz yarak yemedin! Hele bir evlen ve yarağın tadını bir al bakalım! Sonra erkeksiz kalınca, benim gibi kudurursun! dıbına salatalık sokmak falan da kesmez ozaman!" deyince, Zeyneple ben kahkahayı patlattık. Mürüvet de bizimle birlikte gülmeye başladı. Ama Zeynep de, ben de, müthiş gevşemiştik.
Ben tabii bozuntuya vermedim ve aynadan Mürüvet'e bakıp gülerek, "ilahi Mürüvet yenge, sen varya... Sen acaip kafadengi bir kadınsın! işte aynen böyle ol hep! Samimi üç arkadaş olarak, hep birlikte güle eğlene yolculuğun tadını çıkaralım!" dedim. Mürüvet, "Ozaman sen de bana yenge deyip durmaktan vaz geç Harun! Tamam mı canım?" deyip göz kırptı. "Tamam Mürüvet, tamam canım!" dedim. -
45.
+8Atalay Ortaokuldan arkadaşımdı. Otelde ön büro müdürü imiş. Biz geçen sefer Otelden ayrıldıktan sonra faturaları incelerken görmüş ismimi. Resepsiyondaki kızlara da, birdaha gelirsem indirim yapmalarını söylemiş. Lobide oturduk, biraz sohbet ettik, hal hatır sorduk birbirimize. Yanımdaki hatunların kim olduğunu falan sordu, anlattım. Ben de ona resepsiyondaki kızın ne iş olduğunu sorduğumda, Atalay kafasını çevirip resepsiyona baktı ve "Beste'yi mi soruyorsun? Hoşuna gittiyse gibebilirsin! Kız yarak hastası, ben gibtim birkaç kere!" dedi. Sonra da, "Dur lan tanıştırayım sizi!" deyip, çağırdı Beste'yi yanımıza. Bizi tanıştırdı ve kıza, "Harun senden çok hoşlanmış, seninle görüşmek istiyormuş!" dedi. Beste de bana gülümseyerek, "Tamam, görüşelim! Atalay bey benim iznimi ona göre ayarlasın!" dedi ve zütünü kıvırta kıvırta yürüyerek resepsiyona geri döndü.
Atalay'a, "Gel ben de seni benim hatunlarla tanıştırayım!" dedim. Kalktık ve restorana geçtik. Tanıştırdım bunları. Oturduk sohbete başladık. Mürüvet Atalay'ın ağzına girecekti, çok hoşlanmıştı ondan. Atalay da Mürüvet'e yalakalık derecesinde iltifatlar ediyordu. O anda aklıma başka birşey geldi ve Atalay'a bu gece bizimle takılıp takılamayacağını sordum. O da, Otelden ayrılamayacağını, ama Otelde olursak sabaha kadar vaktinin olduğunu söyledi, "Acil bir durumda bana cepten ulaşırlar zaten!" dedi. Ben de, "iyi, o halde yukarı çıkalım, sohbetimize bizim odada devam edelim! Hem Mürüvet de çocuğu yatırır!" dedim. Mürüvet bu teklifime Atalay'dan daha çok sevinmişti. Atalay, "Tamam, siz gidin, ben 10 dakika sonra gelirim!" dedi ve kalkıp resepsiyona gitti. Biz de 4-5 dakika daha oturup kalktık, odamıza çıktık...
başlık yok! burası bom boş!