/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 101.
    0
    Rezerved
    ···
  2. 102.
    0
    Rezerved
    ···
  3. 103.
    0
    Olm yalan La Bu hdhdjxjx
    ···
  4. 104.
    0
    Reserve
    ···
  5. 105.
    0
    Beyler ben bunu çok önceden okumustum
    ···
  6. 106.
    0
    Rergixgfgmzkgzlg
    ···
  7. 107.
    0
    Rezervasyon
    ···
  8. 108.
    +1
    Rezervasyon
    ···
  9. 109.
    0
    29 huur çocu yaz hadi
    ···
  10. 110.
    0
    Rezerved 29
    ···
  11. 111.
    0
    Rezzxxxzzzzzxxxx
    ···
  12. 112.
    0
    Rezerved
    ···
  13. 113.
    0
    Huur cocu hadi 2 hafta caylagi bekledik simdide seni beklioz giberim boyle isi seri yaz aq
    ···
  14. 114.
    0
    cok iyi yazion be knk helal saa
    ···
  15. 115.
    0
    Devam edecenmi mk
    ···
  16. 116.
    +4
    Nazikçe öpüp bırakacaktım. Ama dudaklarım dudaklarına değer değmez, Hüsniye kıtlıktan çıkmış gibi dudaklarımı kemirmeye başladı. Yarağım yeniden kazık gibi olmuştu. Böyle yarım saat öpüşebilirdik, ama şimdi sırası değildi. Dudaklarımı çekip, "Aşkım ben de doymadım ama, annenler merak edecek şimdi, hadi gidelim!" dedim. Hüsniye, "Merak etmezler, annemin haberi var sigara içmeye geldiğimden!" deyince, kolundan tuttum ve Ceviz ağacının arkasına çektim. Yönünü ağaca döndürdüm ve fermuarımı açıp yarağımı çıkardım. Şalvarını küloduyla birlikte dizlerine kadar indirdim ve ağaca tutunarak domalmasını söyledim.

    dıbını zütünü ellemeyle ve yalamayla kaybedecek vaktim yoktu, direkt dıbına kökledim yarağımı. Hüsniye'den kısık bir inleme çıktı. Amı vıcık vıcıktı, çok rahat girmiştim. Darbeli matkap gibi çalışmaya başladım. dıbına sert sert, hızlı hızlı pompalıyordum. Daha 2 dakika geçmeden Hüsniye'nin dizleri titremeye başladı. Ve kısık kısık inleyerek orgazm oldu. Heyecandan ve yakalanma korkusundan ben de gelmek üzereydim. Son anda çıkardım yarağımı amından ve yere boşaldım. Hayatımın en kısa süren gibişlerinden biriydi bu.

    Hüsniye külodunu ve şalvarını çekip düzeltirken, ben de yarağımı yıkamaya tuvalete girdim. Zamanlama harikaydı, ben tuvaletteyken, çocukların, "Anneee! Anneee!" diye seslenerek geldiklerini duydum. Çıktığımda çocukların ellerinde birer tabak vardı. Misafirlere meyva toplayacakmışız. Toplayıp, zütürdük...
    ···
  17. 117.
    +2
    Hüsniye'ye nekadar güzel gibiştiğini söyleyip, iltifat edecektim, ama eve varana kadar çocuklar yanımızdan bir saniye bile ayrılmadılar. Hüsniye'ye sadece, "Ben Ceviz ağacını çok sevdim, ne güzel gölge veriyor öyle! Vaktimiz çok olsaydı gölgesinde bir iki saat yatmak isterdim!" diyebildim. Hüsniye ise sadece gülümsemekle yetindi.

    Eve girince, Hüsniye meyveleri yıkamaya mutfağa geçti, çocuklar da benimle oturma odasına geldiler. Gustav evi Otantik bulmuştu, evin her tarafını videoya kaydediyordu. Arada bir de idris'le Neriman'ı ve Alexandra ile Yeter'i görüntülüyordu. Alexandra Yeter'i yanına oturtmuş, onunla ingilizce sohbet etmeye çalışıyordu. Yeter 'Yes, No, Maybe' şeklinde kısa cevaplar veriyordu. Bundan da Yeter'in hiç ingilizce pratiğinin olmadığı anlaşılıyordu. Sohbetlerinde sürekli Bigisayar kursu lafı geçiyordu...

    Hüsniye küçük tabaklara karışık meyve koyup, sırayla ikram etmeye başladı. idris, "Söyle onlara Harun, bu meyveler Organik, hepsi bizim bahçedeki ağaçlardan geliyor!" deyince, ben, "Söylememe gerek yok, biliyorlardır! Ama nazar değmesin, çok güzel ağaçlarınız var! Hele Ceviz ağacına bayıldım, bence köyün en güzel Ceviz ağacı sizinki!" dedim. idris'in koltukları kabarmıştı, övünerek ağaçları nasıl yetiştirdiğini anlatırken, Hüsniye'nin yanakları kızarmıştı. Bana meyve ikram ederken, yine gözümün içine bakarak alt dudağını emiyordu...
    ···
  18. 118.
    +2
    Alexandra bana gülümseyerek, "idris Yeter'i birkaç günlüğüne bana verse de, şöyle bir güzel yesem!" diyerek elindeki Armuttan kocaman bir parça ısırdı. ismi geçince idris hemen, "Ne dedi? Ne diyor?" diye sordu. Ben de laf olsun diye, "Alexandra Yeter'i çok sevmiş, Almanya'ya zütürmek istiyormuş!" dedim. idris bu söylediğimi ciddiye almıştı, "Yok, Yeter'i göndermem! Yeter'i evlendirip başlık parası alacam! zütürecekse Hüsniye'yi ve sıpalarını zütürsün de, biz de biraz rahatlayalım!" dedi. idris'e iyice gıcık olmaya başlamıştım, adamın dini imanı paraydı ve her fırsatta parasızlıktan, yoksulluktan yakınıyordu. Gerçi abisi Ramazan çavuşun da dini imanı paraydı, ama o bunun aksine, nekadar varlıklı olduğuyla, nekadar çok parası olduğuyla hava atıyordu. Sonuçta, al birini, vur ötekine! Bu iki davranışa da sinir oluyordum. Ayrıca Ramazan çavuşun idris'e neden parasal yardımda bulunmadığını da anlamış değildim.

    idris'e Alexandra'nın şaka yaptığını, zaten istese bile Almanya'ya birilerini zütürmenin öyle kolay olmadığını söyledim. Bu sefer Alexandra merak etmişti idris'le ne konuştuğumuzu. Ben de anlatınca, Alexandra başlık meselesine çok şaşırdı ve "Başlık parası için bu yaştaki kız evlendirilir mi hiç! Merak ettim, ne kadarmış bu başlık parası?" dedi. Bunu aslında ben de merak ediyordum, çünkü Ramazan çavuş Nurcan için benden başlık parası istemediği gibi, üstüne bir arabayla bir daire sözü vermişti. idris'e sordum, "20 bin Gayme!" dedi. Miktarı Euroya çevirip söylediğimde, Alexandra daha da şaşırdı ve "Bu adam Yeter'i evlendirecek mi satacak mı anlamadım ama, istediği başlık parası çok az değil mi?" dedi. Bunu idris'e söylediğimde, "Madem çok az buldu, parayı o versin ohalde, ben de evlendirmeyim kızı! O paraya ihtiyacım var benim!" dedi.
    ···
  19. 119.
    +2
    Tercüme ettiğimde Alexandra'nın yüzünde bir gülümseme belirdi. "Tamam veririm, ama biz Almanya'ya dönene kadar Yeter bizimle kalacak, onu Bilgisayar kursuna göndereceğim, bu kursa gitmeyi çok istiyor. Otel parası, kurs parası, yemesi içmesi, harçlığı, giyimi kuşamı vesaire tüm masrafı bana ait!" dedi. Olay nerden nereye gelmişti! Alexandra'nın parayı vereceğini ve şartlarını söylediğimde, idris'in ağzı kulaklarına vardı, "Valla hemen şimdi alsın zütürsün! Bilgisayar kursuna mı gönderecek, Biçki-Dikiş kursuna mı gönderecek, Liseye mi gönderecek, nereye istiyorsa göndersin! Hatta keşke Alamanya'ya zütürebilse de, başımdan bir boğaz eksilse!" dedi. idris gözümden iyice düşmüştü, para için karısını bile satardı bu şerefiz herif!

    Ben yine de Yeter'e isteyip istemediğini sordum. Eğer istemediğini söylerse, ne yapıp edip bu işi bozacaktım. Ama Yeter dünden razıydı, heyecanla, "Tabii istiyorum!" derken gözlerinin içi gülüyordu. Hatta Alexandra'ya gıcık olan Neriman bile bu olaya sevinmiş ve onayını vermişti. Bu durumda benim yapabileceğim birşey yoktu, alan da menundu, satan da, satılan da. Hem böylesi benim de işime geliyordu, komşuda pişecek, bana da düşecekti. Alexandra ile aramızda konuşup, idris'e parayı yarın bankadan çekip vereceğimizi söylediğimde, idris Yeter'e hemen hazırlanmasını söyledi, anlaşılan Alexandra'nın bu işten vazgeçmesinden korkuyordu...
    ···
  20. 120.
    +3
    Yeter hazırlanıp geldiğinde, üstüne beyaz bir gömlek, altına da ayak bileklerine kadar gelen uzun bir siyah etek giymişti. Başına ise parlak bir eşarp bağlamıştı. Elinde de, içinde bir iki parça giysinin olduğunu tahmin ettiğim bir naylon poşet vardı. Evdekilerle vedalaşıp çıktık. Hüsniye haricinde herkesin yüzü gülüyordu, sanırım kendisinin de bizimle gelemediğine üzülüyordu.

    idris bizimle arabaya kadar yürüdü. Arabaya binilirken, idris beni kenara çekti, "Bana bak Harun, kızı bunların yanına gönderiyoruz ama, bu Gustav bizim kıza ilişip, namusuna halel getirmez değil mi?" diye sordu. Şerefsiz idris'in aklına daha yeni geliyordu bunu sormak. Ama yanlış kişiden korkuyordu. "Yok yapmaz, Gustav sadece erkeklerden hoşlanıyor!" dediğimde, idris nedense heyecanlanmıştı, "Valla mı lan? Doğru mu söylüyon?" dedi. "Evet, doğru söylüyorum!" dedim. idris yutkunarak, "Vay dıbına koyum, şu işe bak!" dedi. O anda pantolonunun cebindeki eli hareket etmeye başlamıştı, idris gibiyle oynuyordu. "Başka birşey yoksa, biz gidebilirmiyiz artık?" diye sorduğumda, idris, "Şey mi? Yani bu Gustav... Neyse boşver. Hadi sağlıcakla gidin!" dedi. Ben de arabaya bindim, kontağı çevirdim ve el sallayarak ayrıldık ordan...
    ···