agop ocak senin

akıllı insan kendi beynini kullanır, kurnaz insan başkalarının da beynini kullanır. kendi beynini kullanamayana en hafif tabirle aptal diyoruz, başkalarının beynini kullanamayana kurnaz olmayan diyebiliriz. kendi beynini kullanamayıp başkalarının beynini kullanmaya çalışan zaman zaman da başaramayanın adı ise bunların sayesinde pek yakında konacak. ben bunlara şimdilik huur çocuğu diyorum ama geçici olarak kıpps ;)

gazetecilik ve yayıncılık arasındaki farkı tüm Ankara'nın günün birinde öğreneceğini umuyorum. buraya bile 50 kere yazmışımdır. temel kriter gerçektir, gazeteci gerçeği araştırır, bulur ve onun üzerinden yorum yapar. kişi kendi kurgusuna veya doğrulamadığı bir duyuma dayanarak (en güncel derdimiz mk) bu şekil paylaşım yaparsa ne yazık ki o kişi sadece yayıncı olur. yayıncı haberci değildir belli şeyleri yaymakla görevli olan kişidir

herkes kimin ne olduğunu, ne yaptığını, ne amaçladığını, kapasitesini, seviyesini biliyor. derdi olan, cesareti ve kapasitesi yetiyorsa yüzyüze konuşsun. kimse polemik kovalamasın.

bundan önce de yüzyüze konuşmaya cesareti zekası yetmeyenlerce sosyal medya malzemesi yapıldığım oldu. bir kısmı ile 5 dk sohbetim bile yok.
o zaman da şimdi olduğu gibi o kişilere cevap vermedim. normalde tenezzül de etmem. tabi benden doğru başka kişiler hedef alınıyorsa anasını bile giberim bu böyle biline.
kimseye sosyal medya üzerinden yaranma derdim yok, olmadı da. bu tarz hesabı olanlar yaptıklarıyla, geçmişleriyle ve tutarsız tavırları ile ortada. bu kişilerin talep ve beklentileri de kişiliklerini ortaya koymaya yetiyor.

bir şeyi desteklemek mesela liste ya da aday olması için karşısında başka karşıt bir şey olması lazım. bu beyinsizlik mk başka türlü açıklanamaz.
var olmayan bir desteği bilmeyen bir başkasını seçimlere müdahale ile suçlamaksa ayrıca kötüniyettir. böyle bir devirde devlette çalışmak tahminimden daha zormuş mk.
bir de bu arkadaş gazeteci hem gerizekalı hem kötüniyetli hem de imladan haberi yok. gazeteci için utanç verici ama ne gezer utanma duygusu.

not:
"Kötüniyet, iyiniyet, suiniyet" gibi birleşik kelimeler her zaman bitişik yazılır. çelişkili bir konu olabilir o zaman en tepeye bakalım. Anayasamız dahil bütün kanunlarda da bu şekil yazılmıştır. bitişik bitti ((bak klavye bile hala ayırıyor yazıklar olsun(içnot: tdk'nın da anasını gibiyim))

2013ten beri gördüğüm en berbat online listesi mk
20 online nedir lan klon sözlük kurduk bundan çoktu populasyon
buraya yazdıklarımı yedek alıyorum çünkü
buckle your seat belt dorothy, because kansas is going bye-bye.

Mal parti kurulur kurulmaz iktidara geldiği için, oluşturduğu yandaş medya, muhalefeti ve onu nasıl eleştireceğini hiç önemsememiştir. Güç zehirlenmesi ve kibir, aklı ve mantığı örtmüş, kalemini satmak trend olmuş yazarlar birbiriyle en büyük mal partili benim yarışına girmiştir.
Son 17 yılda, gerçek gazeteciler ve haberciler piyasadan neredeyse silinmiş; yalaka, düşüncesi kıt, muhakeme ve zeka özürlü yandaş yayıncılar geriye kalmıştır.
Bugün Mal Parti'li (malum parti) olmayan siyasilere ve yöneticilere yapılan eleştirilerin, bu denli; düzeysiz, belaltı, manipülatif ve ayrıştırıcı olmasının sebebi geriye kalan niteliksiz medya unsurlarıdır.
Bunların yaptığı saçma salak yalayıcı haberler, hiç bir olumlu geri bildirim alamamakta ve yayıncısını her manada sorgulanır hale getirmektedir. (tabi görebilene)
III. Meşrutiyet (i.K.) olarak adlandırdığım bugünkü yönetimin her şeyi popülist, suni ve yanılsamadan ibarettir. Fiilen ve maddeten kurtuluş, özgürlük ve demokrasiyi savunacak bir Müdafaa-i Hukuk ruhundadır ama böyle bir ruhu maalesef bir siyasi partiden almış değilim. Anldıbını dahi idrak edebilecek bir halktan bahis dahi edemiyorum.
Hepimize şimdiden geçmiş olsun

"inci Sözlük ile Uludağ Sözlük’ün yüzde 50 hissesi, 10 milyon liraya satıldı."

ömrü hayatımda bu kadar bariz bir para aklama şekli görmedim

Lan oğlum sana geri gelince haber ver diyorum amk

Sadece not düşmek için...
Hemen hemen her konuda (tarih, din, Atatürk ve din, siyaset ... ), sıkça atıf yapılan Allah'ın ve peygamberimizin en temel isteği olan
"LA YUTRAKU KULLUHU MALA YUDRAKU KULLUHU" (tamamı idrak edilmeyenin tamamı terk edilemez) kaidesine uymamak en vahim hatalarımızdan biri.
Atatürk dönemiyle günümüzü kıyaslamak, Alpaslan'ı tank kullanmadı diye suçlamaya benzer. Tarih felsefesine göre tam bir zütverenlik.
Yeni aptalca ve kopyala yapıştır kaynaklarına göre yapılan istiklal mahkemeleri örneğine cevaben. istiklal mahkemeleri devrim mahkemeleridir devrim... ayrıca bu mahkemeler eliyle asla binlerce kişi idam edilmemiştir. Ayrıca verilen kararların tamdıbına yakını doğrudur. araştırıp görülebilir ama özetleri okumak daha kolay tabi.
Parlamento ve partiler tarihi ve teorisi konusunda karşımdakinin ciddi ekgibleri var. Detayına girmiyorum, çünkü; "ne olursa olsun", "elli kütüphane dolusu kitap okusam da", "ne söylerseniz söyleyin" gibi
sözleri benimseyen ve dogmatikliğiyle övünen birine bir şeyler anlatmak gerçekten kendi zütüne çam kozalağı sokmak gibi bir şey olsa gerek. Bu nedenle bence de fazla uzatmaya gerek yok.
Karşılıklı sonsuz saygılar oçları...

Çok partili bir demokraside (?) partili başkannın yer aldığı bir sistemi de, rejimi de doğru bulmuyorum.
Böyle bir başkannı herkes kadar ben de eleştirebilirim ama saygı çerçevesinde.
Türk Milletine veya Türk Halkına ise saygısızlık etmem, her zaman her ikisine de inanırım.
Algıların farklı olmasının sebebi duyumların farklı olması. Malum önce duyum sonra algı.

karşımdaki insanın ilk yorumundan beri söylediklerinin hiç birisi yeni, ilk kez duyduğum, üzerinde hiç düşünmediğim, "evraka mk" diyebileceğim, öngoremedigim ya da cevap veremediğim şeyler değil.
Ama bakıyosun konudan konuya geçip, tartışma için sosyal medya platformunu seçmesi asıl hatası. Oturulur, konuşulur, değerlendirilir (google serbest). Atatürkçü sistemin pluralist yanları ve yöntemi, Karl Popper felsefesine göre Atatürkçülük konuşulur. Yöntemsel ve felsefi açıdan anti Kemalizm konuşulur, karşı tez dinlenir, sonuca varılmaya çalışır.
Bilgiye ulaşmanın doğru yöntemi budur. Ondan sonra bakılır kimin ağzında ne şekilde bal kalmış. Ben her zaman yeni şeyler öğrenmeye hazırım, yanılmaya da hazırım (bolca kandırılmışlar olarak iyi bilmeniz lazım)

Bu kardemişiz ideoloji tanımı ve içeriği konusunda son derece hatalı. Kemalizm (Ben Atatürkçülük demeyi tercih ediyorum), bir ideoloji değildir.
Kim öyle algılıyorsa gibtirip gidip onunla tartışmalı. Bu konuda da farklı kulvardayız. Tam olarak ne olduğunu bilmediğini düşündüğüm Kemalizme saygı duymaması ve onun uygulaması olarak bahsettiği şeyleri eleştirmesi gayet normal.
Ama hangi eğitim sistemi olursa olsun, son yıllardakinden daha kötü olmayacağı kesin.
Yapılan alıntılardan umduğum hepsini alıp baştan sona kadar okumuş olduklarıdır. Eğer öyleyse ben bendeki onlarcasını getiririm değerlendiririz. Yoksa bu işler kopyala yapıştırla olmaz mk.

şimdi bu mal partili (malum parti) arkadaşımı savunan bir de kardeşi var. Bunlar zaten tek başına harekete edemez birileri ittirmesi lazım. Onu da eleştirmek istiyorum.
Bak yeğenim. benim arkadaşım kendini savunabilecek kapasitede bir insan. Bana hakaret etmez, edemez. Benim için de aynısı geçerli. O da öyle yazmış zaten. Kaldı ki hakaret etsem bile kendisini ifade edecek zekaya sahip olduğunu biliyorum. Onun için seninki biraz kendini gerçekleştirme çabası galiba. Ne diyim, kolay gelsin sana

Belli bir partiye oy verenleri ve o partinin mensuplarını ısrarla küçük görmek asıl saygısızlık olan. Ben asla böyle bir şey yapmam.
Saygısızlık denilen şey bunların anladığı gibi bile olsa, alaycı aptallık açıklamaları, zihniyete yönelik ön yargılı saçmalıklar
"ideoloji" nedir, "fikriyat" nedir, "dünya görüşü" nedir, aralarındaki farklar nelerdir, ben bu kavramlara nasıl bakarım?
Bu konularda da en ufak bir fikri yoksa karşımdakinin bu konularda da yazmakta en ufak bir sakınca görmüyorsa, ortak bir paydada buluşmamız imkansız oluyor.

Şimdi bu arkadaşa diyorum ki burası benim sayfam zaten daha önce yazmadığın bir yer ve yaptığın saygısızlık. Bunu karşılıklı konuşabiliriz ama bu arkadaş önünde Google açık durduğu için buradan tartışma yürütmeyi kopyala yapıştır yapmayı tercih ediyor. ilk paylaşımımdan beri bana göre hakaret ve de saygısızlık yaparak, savunduğum ideolojiye sahip insanlara genellemeler yapıyor ki bunun kralını ben yapabilirim ama yapmam yapamam.
Bilgi deryadır, kiminin bildiğini kiminin bilememesi çok normaldir. Aslında çok şey bilen kişi, çok daha fazla bilinebilecek şey olduğunu bilen kişidir. O yüzden karşımdakinin bildiği ve benim bilmediğim şeylerin olduğunu öğrenmekten asla da gocunmam.

Keşke uzuuun uzuuun yazmakla haklı olunsa. Ki durum genelde tam tersidir.
Şunu düşünmek lazım mesela; beni ne kadar tanıyorsun, düşüncelerimin ne kadarını biliyorsun?
Sosyal medyada yaptığım paylaşımı benim niyetimin dışına çekip yorumlamak dışında karşımdaki kişiyle 10 dk. memleket meselesi konuşmamız olmuş mu?
Bir araya gelsek mesela saygı ve nezaketi yitirmeden detayını konuşabiliriz, ayrı galaksilerde yaşamıyoruz mk. Yarım kalan bir iki konumuz kalmıştır. Korkmaya gerek yok Google da açık durur, bilen bilmeyene öğretir.

uzuuuuuun uzun yazışmalar hiç adetim deildir. yazacak bir şeyim olmadığından değil. hatta görüyorum ki pek çoklarından farklı olarak bildiğim ve söyleyebileceğim pek fazla şey var. Bunlardan hariç takdiri okuduğunu anlayan kitlenin basiret ve ferasetine bırakıyorum

Şu mantık da rahatsız edici; bu şekilde söyleyen hiç kimse yok demek,
şayet söyleyen birisi çıkarsa onu milliyetçilik veya müslümanlık düşmanı ilan etmek. Son yılların en büyük modası mk

savaşı siyasi ve şahsi hesaplarla yapmak bir zulümdür hem de çok büyük zulüm. özne vermedim ama alınıldı ki tahmin edebileceğim bir cepheden oldu bu. bunlar genellikle sosyal medya hesaplarında tankın önüne yatmış insan fotoğrafları, 15 temmuz destanı fotoğraflarıyla kendini aklamaya çalışan, çalıştığı makamlarda arka fonda çerçevelenmiş dexer fotoğrafları ve muhtemelen tv varsa a haber açık tutarak -tarafımı belli edeyim de kimse fetöcü olduğumu anlamasın (büyük yüzdeyle bunlar fetöcüdür) demeye çalışan tipler.

benim Kıbrıs hakkında anlattıklarım yukardakinden ibaretken bana -ben Ecevit'e zalim demedim ki. gibi bir savunma geldi.
Yazılanı anlamaya gayret göstermek zaten en büyük sorunumuz olayın başından beri.

Bugünkü harekat siyasi, şahsi, maddi amaçlarla yapılmışsa zulümdür diyorum. Eğer Kıbrıs çıkarması da o amaçla yapıldıysa o da zulümdür. Eğer bugünkü harekat bu amaçlarla yapılmamışsa sorun yok, konuşmaya da gerek yok, yazmaya da. Ama bence sırf bu tiplerin yazdıkları yüzünden harekatın amacı konusunda tereddüt edilmiyor değil. insanın aklına şu Türk atasözü geliyor:
"Şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler." (tabiki koşarak gitti ve Google'dan ne demek olduğunu arattı)