-
176.
0rezerved
-
177.
0Up to tomorrow
-
178.
0reserved-kör edecek muallak bizi
-
179.
0recep ivediği koymamışın panpa;edit geç,hak yeme.
-
180.
0reserved
-
181.
0aralarında çok sağlam filmler var şuku
-
182.
0şukunu verdim aslan
-
183.
0görmeyenler için up
-
184.
-1@26 yok la ordan almadım ilk entry de de * belirtiğim gibi tumblr sayfasından alıntı bu zaten...
ki kendim için bişi istemedim,
++ verdiğin listede 2003 sonrası film yok ; laf koymayı düşünüyosan bari 3-5 film bakıp karşılaştırsaydın..
aq malı gibtir git şimdi -
185.
-182. THE MAN WHO SHOT LIBERTY VALANCE (Yön: JOHN FORD, 1962)Tümünü Göster
liberty valance’ı kimin vurduğu çok önemli zira western yılların erkek stereotipini yerle bir ediyor! ford’un son başyapıtı the man who shot liberty valance, wayne, marvin gibi adamların karşısına james stewart’ı dikiyor. ve erkekliğin kitabı sil baştan yazılıyor. enikonu başka bir kitap! içiniz cız değil, cızzzzzzzzzz edecek; benden söylemesi.
83. LA CIENAGA (Yön: LUCRECIA MARTEL, 2001)
reha erdem’in hayat var’ını sevenler bu filmi de sevdi! la cienaga… kendi hesabıma yaşayan en heyecan verici kadın yönetmen olduğunu söyleyebileceğim lucrecia martel’in başyapıtı… martel dışında kimsenin yanına yaklaşamayacağı bir gerçeklik duygusu ve son demindeki aile kurumuna sert bir bakış…
84. THE PARALLAX VIEW (Yön: ALAN J. PAKULA, 1974)
mühim olan hadiselere nerden baktığındır! bakış açını değiştirdin mi her şey değişir! the parallax view… alan j. pakula’nın klute’la başlayıp, all the president’s men’le tamamlanacak eşsiz politik paranoya üçlemesinin 2. ayağı… warren beatty’nin film boyunca yaşayacağı gerilimi siz de iliklerinize kadar hissedeceksiniz. unutulmaz bir deneyim…
85. BAD TASTE (Yön: PETER JACKSON, 1987)
hayatta en eğlendiğim filmi öneriyorum bugün. bu denli eğlendiğim bir monty python bile yok! bad taste… peter jackson’ın siz ismini duymadan yıllar önce ve tamamen kendi imkanlarıyla imza attığı bu inanılmaz film bi gore klasiği! galakgibler arası bi fast food zinciri için insan etine ihtiyaç duyan uzaylıların işgal hikayesi gözlerinizden yaş getirecek. imkansızlıktan birden fazla rolde kendi oynayan peter jackson’ın derek karakteri benim için yakın bir arkadaştan farksızdır! kült film, arkadaşlarınla ayin yapar gibi bir araya gelip, bıkmadan usanmadan izlediğin şeye denir ve bu film onun dibidir…
86. THE PHILADELPHIA STORY (Yön: GEORGE CUKOR, 1940)
klagib hollywood’un büyük zanaatkarlarından george cukor’la screwball zirvesi… the philadelphia story… screwball bugün romantik komedi dediğimiz şeyin temeli ve bu da şüphesiz ki türü tanımlayan birkaç olağanüstü filmden biri… filmin bir diğer hususiyeti üç titanı bir araya getirmesi: cary grant, katharine hepburn ve jimmy stewart!!!
87. SPLENDOR IN THE GRASS (Yön: ELIA KAZAN, 1961)
bir elia kazan daha! bu defa kişisel tarihimde en çok tesir bırakan melodram… splendor in the grass: natalie wood ve warren beatty’nin dev kompozisyonlarıyla iki gencin vuslata erememe hikayesi. bu filme ağlamıyorsan öl bence!
88. DEAD RINGERS (Yön: DAVID CRONENBERG, 1988)
herkese göre bir yönetmen olmayan david cronenberg’in en iyi filmi demekle yetineceğim; dead ringers…
89. MARY POPPINS (Yön: ROBERT STEVENSON, 1964)
benzersiz julie andrews ve sinema tarihinin ennn unutulmaz çocuk müzikallerinden, güzelim, mary poppins… supercalifragilisticexpialidocious bir insan mary poppins; cadıdan bozma bir dadı ve mutlu etmek onun göbek adı! öyle tatlı sürprizler var ki bu müzikli-danslı filmde, romantik bi ilişki yaşıyorsanız sevgilinizin boynuna dolanacaksınız…
90. EXOTICA (Yön: ATOM EGOYAN, 1994)
çoklu hikaye örgüsüyle, parabolik anlatımıyla, binbir türlü duygusuyla rüya gibi bir film; exotica… atom egoyan’ın hep yaptığı gibi geçmişe ve geçmişin insan hayatındaki etkisine eğildiği film 90’ların en iyilerinden efendim. bakıp da dokunamadığımız ne kadar çok şey var. bir striptiz kulübü sanki hayat. adı da exotica. of çok fena…
91. HAO XIA (Yön: JOHN WOO, 1979)
john woo’nun erken döneminden, türünün en iyi örneklerinden enfes bir wuxia filmi. hao xia… wuxia özelde kılıç şakırtısı, genelde ise dövüş sanatlarını içeren bir tür ve işte en bilinen örnekleri… woo, hong kong sinemasının alametifarikası aksiyonun tanrısı olduğu kadar karakter yaratmak ve duygu aktarmakta da usta… burada da maceranın, durum komedisinin ve dramın dibini göreceğiniz epik bir yolculuğa çıkarıyor sizi. muavininiz de benim…
92. A CHRISTMAS STORY (Yön: BOB CLARK, 1983)
gelmiş geçmiş en iyi noel filmlerinden biri. çokça es geçilmiş bir sinema mucizesi; a christmas story… çocuk bakış açısından anlatılır ve bunu sinir bozucu derecede iyi yapar. ışınlanmak isteyeceğiniz bir dünya, bir evren sunar.
93. WAIT UNTIL DARK (Yön: TERENCE YOUNG, 1967)
hitchcock’un ah bu filmi ben çekecektim dediğini tahmin ettiğim dev pgibolojik gerilim! wait until dark… audrey hepburn’ü tanımasanız sahiden kör galiba dersiniz! öyle mükemmel ki. aklınız gidecek ona bi şey olacak diye vallahi… üç namussuz haydutun musallat olduğu zavallı kör kadının hikayesini izlerken özdeşleşme işini abartacaksınız, söyleyeyim!
94. MCCABE & MRS. MILLER (Yön: ROBERT ALTMAN, 1971)
ilk 10’uma koyamadım ama hayatımın filmlerinden, sinemaya meftun eden; mccabe and mrs. miller… altman’ın bir kumarbaz ve bir fahişenin aşk ve iş ilişkisini anlattığı film, perdede yaratılmış en güçlü atmosferlerdendir… tabiat ananın kamera oyunculuğunda christie ve beatty’yle yarıştığı filmin buğulu dokusu ve müziğiyle yüreğiniz yağ bağlar… leonard cohen’in de bu yeni ve görkemli western temsiline katkısı kelimelerle anlatılacak gibi değil! “it’s hard to hold the hand of anyone who is reaching for the sky just to surrender!” ilaveten, mccabe & mrs. miller kadar, kamerayla oyuncuların arasında kalmışım gibi hissettiren bir film daha yoktur…
95. CHASING AMY (Yön: KEVIN SMITH, 1997)
zeka, mizah ve alt kültür tanrısı kevin smith filmleri içerisinde dramı en güçlü olanı! chasing amy… çizgi roman artistlerinin aşkını çizgi roman gerçekliğinde anlatan film dev eğlencenin yanında dev duygu seçeneğiyle geliyor! joey lauren adams’ın canlandırdığı lezbiyene aşık olan ben affleck, ilanıaşk ettiği sahneyle kariyerinin zirvesine çıkıyor… diğer hususiyetler bi yana, smith’in kültleşmiş karakteri SILENT BOB’un ilk kez sular seller gibi konuşmasıyla da çok önemli!
96. KILLER OF SHEEP (Yön: CHARLES BURNETT, 1979)
günlük hayatın sıradanlığı, kasveti ve zorluğu hiçbir zaman daha iyi anlatılmadı… killer of sheep: afrikalı amerikalı yönetmenler içerisinde belki en değerlisi charles burnett, siyahların dünyasını burnumuzun dibine dayıyor. gerçekten farklı bir şey izlemek istiyorsanız, koyunları (!) neyin öldürdüğüne bir göz atın. pişman olmayacaksınız…
97. IKIRU (Yön: AKIRA KUROSAWA, 1952)
bütün ömrü masa başında geçmiş bir memur, yalnızca birkaç ay ömrü kaldığını öğrenirse ne olur? ikiru… kurosawa’nın sabahattin ali’nin raif’ini aratmayan kanji karakteriyle hayatın anldıbını sorguladığı, yürek eriten filmi…
98. ROCCO E I SUOI FRATELLI (Yön: LUCHINA VISCONTI, 1960)
visconti’den önerilecek ne çok film var. kolektif duygulara en çok hitap edeni, rocco e i suoi fratelli… nino rota, alain delon’un gözyaşlarını kuyruk takıp notalara dökecek, rocco ve kardeşlerinin hikayesi göğsünüze işleyecek. -
186.
-166. WHITE HEAT (Yön: RAOUL WALSH, 1949)Tümünü Göster
gangster filmlerine özel bir muhabbet beslediğiniz halde bu filmi görmemiş olabilir misiniz? white heat… bal gibi de olabilirsiniz zira çoook eski bir film! ama biliyor musunuz ki türün en dev, en soluk kesici örneklerinden biri! ve siz ömrühayatınızda james cagney gibi bir oyuncu daha izlediniz mi? ben başka bir şey söylemiyorum…
67. SUMMER LOVERS (Yön: RANDAL KLEISER, 1982)
listenin 67. ve buraya kadarki en hafif filmini önereceğim müsaadenizle. summer lovers… grease’in yönetmeni randal kleiser arada brooke shields’lı mavi göl’ü çekip, benim bomba gözüyle baktığım bu filmi yapar… santorini’nin santorini olduğu zamandan, mutlu sonla biten (evet, evet, mutlu sonla!!!) masalsı bir üçlü aşk hikayesi… dünyanın en güzel üç insanı olarak peter gallagher, daryl hannah ve birkaç yıl sonra ölen (( valerie quennessen başrollerde! vasat fakat alabildiğine zevkli bi yönetmen olan kleiser’den ağzınız kulaklarınıza vararak izleyeceğiniz, dev bir eğlencelik!
68. GIU LA TESTA (Yön: SERGIO LEONE, 1971)
7. sanatın gerçek sihirbazlarından sergio leone’den film izlemenin ötesinde bir deneyim. giu la testa… üçleme ve once upon a time’ları aratmayan bu dev film, mizahı, dramı, gerilimi ve aksiyonuyla kim olduğunuzu unutturacak… coburn ve steiger elinizden tutacak, iki buçuk saatlik epik maceranın kahramanlarından olup, mekgiba devrimini tadacaksınız!
69. LEOLO (Yön: JEAN-CLAUDE LAUZON, 1992)
henüz bulmuşken kaybettiğimiz jean-claude lauzon’un sinemaya unutulmaz, eşsiz, biricik armağanı, leolo… film 12 yaşındaki bi çocuğun gözünden anlatılır. kendi paralel evrenini yaratmış, hayatı baştan başa bi oyun gibi idrak eden. imgeler, sesler ve sözcükler öyle dahiyane kurgulanmış, duygular öyle harmanlanmış ki işte sinemanın gücü dedirtiyor leolo… leolo daha önce izlediğiniz hiçbir şeye benzemeyen filmlerden biri ve siz de benim gibi yıllarca yad edeceksiniz sahnelerini.
70. ONE FROM THE HEART (Yön: FRANCIS FORD COPPOLA, 1982)
coppola’nın az bilinen işlerinden; tadı retinanızda kalacak müzikal aşk hikayesi. one from the heart… beş yılın sonunda yorgun düşmüş harika bir çift ayrılmaya kalkar. adamın da, kadının da karşılarına rüya gibi adaylar çıkar! eğlenceli, bi o kadar da duygusal serüven başlar. aşkın karşısına tutkuyu koyup kafa kafaya çarpıştırıyor one from the heart. teri garr ve frederic forrest’a, raul julia ve nastassja kinski eşlik ediyor ki daha iyi bir dörtlü tahayyül edemiyorum! tamamı dekorda çekilen bu film, tom waits’in de emsalsiz katkısıyla, son 30 yılın en önemli müzikallerinden biri kabaca…
71. RED RIVER (Yön: HOWARD HAWKS, 1948)
the big sleep’i henüz yapmış, formunun zirvesinde bir howard hawks’tan destansı bir western. red river: sinemanın en büyük anlatıcılarından hawks, binlerce sığırı teksas’tan missouri’ye taşırken tastamam aksiyon dersi verecek… gencecik montgomery clift ve türün bir numaralı yıldızı john wayne’le unutulmaz bir baba-oğul çatışması anlatacak… benim için sinema western’dir. western de red river’dır! hepinize iyi sabahlar…
72. THE HEIRESS (Yön: WILLIAM WYLER, 1949)
yaşlı teyzeler gibi cıkcık’layarak, sağ elinizin tersini sol elinize vurarak izleyeceğiniz, the heiress… klagib sinemanın en mahir anlatıcılarından william wyler, sayısız kez taklit edilecek öyküsüyle romantik dramı tarif ediyor. olivia de havilland ve montgomery clift, gelmiş geçmiş tüm aşk hikayelerinin belki en sinir bozucusuna beden veriyorlar… henry james’in washington square’inden hareket eden film, enfes karakter çalışmasıyla aşkı bir metcezir olarak resmediyor..
73. BIJITA Q (Yön: TAKASHI MIIKE, 2001)
abartı konusunda eline kimsenin su dökemeyeceği takashi miike’den yok artık dedirten bir film. bijita q… zıvanadan çıkmış, içestin ve sapıkça tabir edilen sayısız olgunun dibine vurmuş bi aile. aileyi hizaya getirecek bi misafir. miike’nin, toplumun yapı taşı aile kurumundan giderek japon halkının ahlaki çöküşüne meşrebince getirdiği ekstrem yorum! grafik olarak karşınıza gelecek bazı imajların şoke edici şeyler olduğunu söylememe gerek yok sanırım.
74. LA PISCINE (Yön: JACQUES DERAY, 1969)
dört fevkalbeşer varlık; delon, schneider, ronet, birkin ve tarihin en erotik suç filmi! la piscine…
75. BEAT STREET (Yön: STAN LATHAN, 1984)
rap’in masumiyet çağından, break dance, mc ve graffiti filmleri furyasından ilk izlenecek film: beat street… battle sahneleriyle, müzikleriyle, all star kadrosuyla ve duygusuyla gelmiş geçmiş en iyi break dance filmi!
76. LAURA (Yön: OTTO PREMINGER, 1944)
noir klagibleri içinde değeri zaman içinde anlaşılan, daha da anlaşılacak olan bir çeşit zirve; laura… gene tierney’i tanımayanınız varsa laura’yı izlerken yok artık! diyecek, benden söylemesi…
77. LOCAL HERO (Yön: BILL FORSYTH, 1983)
komedi dram türündeki bu kendi halinde, küçücük film, iki saatliğine her şeyi unutturacak; local hero… peter riegert ve burt lancaster’lı local hero, masalsı iskoçya dekoruyla bile ruhunuzda aurora borealis etkisi yaratacak…
78. TONY MANERO (Yön: PABLO LARRAIN, 2008)
tartışmasız, yakın dönemin en sert, en sarsıcı filmlerinden. karın boşluğuna yumruk misali! tony manero… şilili pablo larrain’in bi anda bütün dikkatleri üzerine çektiği tony manero, asla ve kat’a herkese göre bi film değil tabii!
79. LAST NIGHT (Yön: DON MCKELLAR, 1998)
altı saat sonra dünya yok olacak, yapacak da bi şey yok! koyver gitsin yani! last night… oyuncu-yönetmen don mckellar, romantik komediden bilimkurguya sayısız türü melezliyor, harikulade bir fantaziye imza atıyor.
80. IN A LONELY PLACE (Yön: NICHOLAS RAY, 1950)
godard’ın sinemanın ta kendisi diye bahsettiği nicholas ray’den noir’a sihirli rötuş. in a lonely place… bogart’ın son lahzaya dek gizemini koruyan senaristle yine harikalar yarattığı film izleyeni entrikaya ortak ediyor bildiğin.
81. FOUR LIONS (Yön: CHRISTOPHER MORRIS, 2010)
teröre ince bi zekayla yaklaşan ve her türlü yabancılaştırmaya başvuran enfes kara komedi; four lions… -
187.
-2http://www.filmlerim.com/makale/11115
burdan almış bin
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 16 12 2024
-
kayra da anasini paylasiyodu burda
-
inci sözlük diriliş 2024 2025
-
konstant dayı bu foto hakkında
-
hayat artıgı nick yorumlamaa
-
memati hic 50 gostermiyor bu
-
bu memati salagi kucukken de kendini
-
türkiye de başka tarihçi yok mu
-
mematinin annesine ev ziyareti yapicz
-
lüleburgazda elmas rezervi bulunmus
-
560 tlem olsa evimi 3 milyon tlye satar
-
ilber ortayliyi dinlemem ki
-
yarın çiş var
-
kullanilmis anal plug
-
memati işten eve dönerken
-
mematinin annesi oldunuzu dusunun
-
sozlukspot un kapatılması rezaleti
-
ferre altincisinin sorumlusu hangi arkadas
-
41 onlaaaaayyynn olley beee
-
şu ifşanin videosunu atsaniza bana da
-
sözlük reisi online oldu
-
melih07 ile mazo baba kavga etse
-
çaycı hüseyinle hiko baba kafes dövüşünde
-
şu anda ekotürk tv sertaç ortaçı izliyom
- / 1