1. 26.
    +1
    http://img3.visualizeus.c...36852a8fa094c40d63b_h.jpg
    ···
  2. 27.
    +1
    robot filminde oynayan kaşar rolindeki hatun
    ···
  3. 28.
    +1
    hem güzel olup hem yakışıklı erkekle görülen ilk kadın
    ···
  4. 29.
    +1
    ona bi çaksam 3 ay kendine gelemez xD
    ···
  5. 30.
    +1
    ben - hey meg. nasılsın? beni aramışsın gitmedin mi sen?
    megan - hayır gitmedim. ne diyeceğim, ikimiz de new york'a gidiyoruz, benimle beraber gelmek ister misin, yolda hem sıkılmam, hem de arabayı dönüşümlü olarak kullanırız.

    nutkum tutuldu. bu neye benzer biliyor musunuz? şöyle anlatayım; durup dururken megan fox'un sizi arayıp beraber yolculuğa çıkalım demesine. imkansız geliyor değil mi? imkansızdı zaten, yani o ana kadar imkansızdı. tanışmak, muhabbet etmek? evet bir yere kadar hayal edebileceğiniz bir şey ki ben ondan bir tak anlamamıştım bile. ama beraber bir şey yapmayı teklif etmesi? hala imkansız geliyor. yani sonuçta sıradan insanlarız, ancak sinemada görebileceğimiz ulaşılmaz gelen bir insanla bir rıfat, bir barbaros'muş gibi yolculuğa çıkmak mantık sınırlarımı zorluyor.

    ben - kuzenimle konuşup 10 dakika sonra seni aramama ne dersin?
    megan - tamam bekliyorum.

    kuzene durumu anlattım, gitmezsen hakkımı helal etmem dedi. ulan sanki hakkını helal etmezsen gitmeyecem. aradım megan'ı. eşyalarımı toplamam lazım, gel beni broadway'den al, sonra basar gideriz dedim. tamam dedi, 15 dakika sonra da geldi. aradı geldim diye, ben de dondurma aldım hem kendime hem buna. gittim yanına.

    bmw'si vardı. bu amerikalılar'da bmw ve mercedes takıntısı var herhalde. parayı bulan hemen alıyor. ford mustang gibi benim hastası olduğum arabayı da anca ameleler kullanıyor. mantık baştan yanlış. ama araba da kız gibiydi hakkını yememek lazım.

    dondurmayı verdim buna, mutlu oldu. teşekkür etti. yetmezmiş gibi yüzüme güldü. üstüne yeşil bir bluz giymişti, altında da çiçekli uzun bir etek. ev yakındı zaten, eşyalarım da hemen hemen hazır gibiydi. salona geçti bu dondurmayı yiyiyor. ufak bir teyp vardı salonda, led zeppelin'in mothership'i vardı içinde de. o sıralarda bu şarkıya takmışım, 11. şarkıyı açmasını istedim ikinci cd'de. açtı.

    devam edecek...
    ···
  6. 31.
    +1
    balkona gittik. golf sahasını izlerken 6 dakika boyunca bu şarkıyı dinledik. hayatımın en güzel ve huzurlu 6 dakikasıydı. ben arada zütünü kestim, baktı güldü, utandım. sonra uzaklara dalarmış gibi yaptım, güiza'ya son kez küfür ettim ve hayatta mucizelerin olduğuna inanmaya başladım. belki güiza bir gün o en kolay golü yapacaktı, belki yolda yağmur bastıracak, biz megan ile bir otel odasında tek bir yatağa sığışmak zorunda kalacaktık. hayatta inanmak istenen şeyler hiç bitmez ne de olsa.

    bir kurbağa zıpladı balkona, korktu bu. hemen tekmeledim geri yolladım. neden böyle yaptığımı sordu, ben domuz besliyorum evde hayvanları çok severim, zarar verme dedi. ne yapayım lan gidip öpeyim mi kurbağayı? uf mu oldu sana uf mu oldu diye gönlünü mü alayım? prens çıkarsa ne yapacağız?

    gidelim dedi. beni megan ile tanıştırmasından başka bir numarası olmayan o dandik şehri arkamızda bırakarak gittik.

    yanında bavulu yoktu, bir çanta vardı, arabada da bir kaç parça elbisesi. üstünde la yazan bir kep taktı kafasına, gözlüklerini taktı. benim de üzerimde aynı david bowie tişörtü. güneşli, çok güzel bir gündü. uçar gibi gitmiyorduk, yavaş gidiyorduk hatta. benle beraber olduğu zamanı uzatmak istemiyordu, sanmıyorum, daha doğrusu ihtimal vermiyorum. üsküdar-beşiktaş vapurunda suratına rüzgar, gözlerine güneş vururken kız kulesini izleyen sıradan bir insan gibiydi. sadece hep o vapurda olmak istiyordu. yanında kimin olduğu çok önemli miydi? bilmiyorum. kaldı ki ben birisini çok mutlu edebilecek, varlığı huzur veren bir insan değilim. o yolu rıfat diye herhangi biriyle gitmiş olsaydım o kadar mutlu olamazdım sadece. ya kendimi tutamayacağım; amın hası vardı lan yanımda hası. nası mutlu olmayayım? erik gibi manita vardı yanımda. led zeppelin cd'sini taktık. dinledik, pek konuşmadık. led zeppelin bitti, sana daha önce hiç duymadığın bir şey dinleteceğim diyerek müslüm gürses'in 1986 tarihli şaheser albümü küskünüm'ü taktım (şaka değil). baba söyledi, ben çatalı kestim, baba haykırdı, ben vites topuzuna hamle eyledim, vazgeçtim yanlış anlar arabadan atar diye, sonuçta şehirden çıkmışız aga neme lazım. seri katili meşhur lan batasıca amerika'nın. işin ucunda zütü kaybetmek var. kaç kadeh kırıldı sarhoş gönlümde bilmiyorum, o cd de bitti. bob seger cd'si taktı, o da bitti. north carolina il sınırına girdik.

    fayetteville denen bir kasabaya geldik. bir hamburgerci bulduk. oturduk hamburgerimizi yedik, kimse de bunu tanımadı, orko gibi gizledi bu kendini, zaten ben aldım hamburgeri falan. muhatap olmadı bu kimseyle. hamburgercide buluşan liseliler gibi sırıta sırıta kuytu bir köşede giderdik açlığımızı.

    devam edecek...
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    +2 -1
    bi giberim allaa şaşar
    ···
  8. 33.
    +2 -1
    o kadar tarihi seviyom diye laf yaptı, ama huur 2500 senedir mega kent olan istanbula kasaba dedi
    ···
  9. 34.
    +1
    cuma akşamı beyaz show a konuk olacakmış , türkiyeye 1 beden büyük gelebilir , çok açık giyinmese bari muhafazakarlık islami boyutlarda yaşanıyor malum .
    ···
  10. 35.
    +1
    tartışmasız dünyanın en güzel kadını.
    ···
  11. 36.
    +1
    Diz kapaklarinin kikirdaklsrini bile kemirirm. Eve kapatirim; 5 saat izlerim, 5 saat operim, 8 saat yalarim, 7 saat araliksiz giberim ben bunu.
    Hayatimi bunla gecirirm
    ···
  12. 37.
    +1
    ağzıma sıçsın amk bişey dersem namerdim
    ···
  13. 38.
    +1
    Offffff ben bundan istiyorum
    ···
  14. 39.
    +1
    Verse nefes siz giberim
    ···
  15. 40.
    +2
    nasıl gibilir varya bu. yeminlen eve kapatsam 1 hafta durmadan pompalarım.
    ···
  16. 41.
    +1
    memelerini bi açmadı huur.
    ···
  17. 42.
    +1
    o gece ben, carl, megan ve carl'ın manitası oturduk bira içtik kasa kasa. konuştuk, genelde megan konuştu. şu aktör gay aslında, şu karı çok kaşar, şu filmlerde oynasam güzel olacaktı falan diye. ağzımız açık dinledik. bol bol kiss dinledik carl çok sever çünkü. karşı evde doğumgünü partisi vardı, oradakiler gördüler bunu, yanına geldiler, fotoğraf falan çekildiler. ben de hiç açık etmedim kendimi. sonra eve gittik, scent of a woman izledik, ikimizin de 768. izleyişi falandı herhalde. bir kez daha sevdik al paçino'yu.

    megan'ın eve gelmesi ve otel ile alakalı detaya girmeyeceğim çünkü şu ana kadar yazdıklarım bile bir şaka ya da hikaye gibi gelmiş olabilir, çok fazla detaya girmemeye çalıştım. zaten amacım da sadece nicklerimizle varolduğumuz bu yerde sadece ve sadece başımdan geçenleri anlatmak. o 2 gün hayatımın en güzel 2 günüydü. ben onun beni bırakıp new york city'e döneceğini düşündüm ama dönmedi. 3 gün daha kaldı. belki bir gün o günlerde de neler yaptığımızı size anlatırım, günübirlik los angeles'a gitmek gibi.

    bir gün yatağımda son nefesimi verirsem bu günleri hep hatırlayacağım ve şahit olanlar ve onun elindeki bir kaç fotoğraf haricinde kimsenin inanmayacağı bir hikayem var diyeceğim. megan'ı görünce mutlu olduğum gibi mutlu olarak öleceğim.

    sevgiyle kalın.

    ekşisözlükten alıtıdır. yazan: sleazy mind

    https://eksisozluk.com/entry/24647309
    ···
  18. 43.
    +1
    arabaya döndük, terlemişti canına yandığım. bi tişört geçirdi üzerine, dedim çıkar onu, al sana şanlı kanaryamızın 100. yıl forması; efsane çubuklu, reklamsız, mis gibi. neyse fenerbahçe falan dedim de dün geceki muhabbetten uyandı mevzuya, giydi formayı. bir fotoğrafını çektim, arabanın arkasına koydum makineyi bi de beraber çekindik. gol atmış futbolcu gibi armayı ön plana çıkarırken güzel gözleriyle gülümsedi kameraya. işte ben o anda güiza'yı bile sevdim. arkamızda uçsuz bucaksız amerikan yeşilliği, çiftlik evleri, inek, domuz, horoz, redneckler, megan, ben ve fenerbahçe.

    gece yaklaşırken washington dc'ye geldik. beyaz saray karşıladı bizi. boş parklarda yakalanma korkusu olmadan dolaştık bir kaç saat. oturduk, konuştuk. obama'dan bahsettik, bush'dan. kaddafi'den, ricard dexer shawn'ı anlattım ona, atatürk'ü anlattım. klagib amerikan tepkileriyle whoa, that man is amazing falan dedi. mutlu oldum. gece araba sürmedik. gittik dandik bir otele yerleştik, resepsiyonist tanıdı bunu ama bozuntuya vermedi. sabah magazincileri kapıda bekleyeceğimi umdum, ''aha geliyor megan'ın tokmakçısı, tiğini gibtiğim zaten hep böyle mal mal herifler böyle güzel karıları zütürürler'' derler diye bekledim. ünlü olurum, celebrity olurum sandım, gelen giden olmadı.

    bastık gittik. new york'a geldik. bol bol güldük. beni long island'a zütürdü. evim oradaydı çünkü. montauk'a gittik, eternal sunshine of the spotless mind'ı çok severmiş. o deniz fenerinin orada tekrardan dondurma yedik. arabada bunu dinledik. brooklyn'e gittik sonra, bir türk restoranı vardı, daha doğrusu cafe gibi bir şeydi. oraya oturduk. orada tanıdığım bir abi bunun megan fox olduğuna uyandı, şaşırdı, tebrik etti. güldüm. çay içtik, spagetti yedik.

    sonra eve geldik. yan komşu vardı carl diye bir eleman. evine giren çıkan belli değildi. hispanicler, zenciler, ben bir ara ciddi ciddi adamın uyuşturucu satıcısı olduğunu düşünmüştüm ama adamın müzik dükkanı varmış sonradan öğrendim. çok güzel plaklar vermişti bana hala saklarım. zütünüzü yırtsanız bulamayacağınız plaklar.

    devam edecek...
    ···
  19. 44.
    +1
    Brian Austin Green ile evlenmiş adam cennetle ödüllendirildi daha dünyadayken.
    ···
  20. 45.
    0
    destansı güzelliği ünlü yaptı kahpeyi
    ···