1. 301.
    0
    gören ergenler tek elle pc kullanırmış

    http://imgim.com/meganfoxviki.jpg
    ···
  2. 302.
    0
    ayy inanamıyorum resmen rezalet bu. bu kadın istanbula kasaba dediydi tipini gibtiğimin civcivi sürtük. ama aslında belli bir güzelliği de yok değil hani.
    ···
  3. 303.
    +1
    sıçtıktan sonra sifonu çekmiyomuş http://imgim.com/megansifon.jpg
    ···
  4. 304.
    +2
    megan fox lisede sınıf arkadışımdı bi iki kere üpüşmülüğüm var
    ···
  5. 305.
    0
    oyyyyyyyyyyyyyyyyş
    ···
  6. 306.
    0
    tanrının varlığınınn en büyük delili
    ···
  7. 307.
    +1
    kendisini tanıyorum. başımızdan geçenleri ve hikayemi yakın çevremdeki arkadaşlarım biliyor. inanmayanlar da oluyor elbette ama bu konuda yapacak bir şey yok.

    bir insanı ya aynı evde kalırsan ya da beraber yolculuğa çıkarsan gerçekten tanırsın derler. ben megan ile yolculuğa çıktım. hem de tamamen şans eseri bir tesadüfler zinciri sonucunda. bu konuda kesinlikle kendimi övmek ya da yüceltmek gibi bir amacım yok.

    2009 senesinin temmuz ayında south carolina'nın myrtle beach olarak anılan bölgesindeydim. aslında new york'taydım fakat uzun zamandır görmediğim kuzenimi görmek için gitmiştim. kuzenim orada çalışıyordu. ben ise sadece tatil amacıyla gitmiştim. bir kaç gün normal takıldım orada. öğlen kuzenin dükkana git, çay iç (ince belli bardakta bu arada), züt kes, akşam eve dönerken wendy's hamburgercisine uğra, biraz bira biraz hamburger, gece evlerin arkasındaki golf sahasında yürü, arada karambole bir kaç kurbağa ez.

    yine bir gün kuzenim işten çıktıktan sonra bir bara gittik. o tanıyor tabii herkesi. kapıdaki elemanlarla yavaş yavaş ben de ahbap olmaya başladım. içeri giriyorum içiyorum, bunalınca dışarı çıkıp biraz elemanlarla muhabbet ediyorum. sonra tekrar giriyorum v.s.

    devam edecek...
    ···
  8. 308.
    +1
    en son dışarı çıktığımda gece dördü geçmişti. alkolü ağzımdan başka her yerimle içmiştim. üzerimde bir tane david bowie tişörtü, altımda yırtılmaktan anası ağlamış bir şort, ayakta da ayakkabı işte normal ayakkabı. kuzenim içerideydi. bulmuş bir tane kız onunla takılıyordu. benim içim ise pompaya koşamadığım için biraz buruk, biraz kederli, biraz da isyankardı. kapıdaki elemanla (rob diyeceğiz ona) biraz muhabbet ettim. david bowie'nin neden amerikalı'lardan korktuğundan, karı milletinin neden çok konuştuğundan bahsettik biraz hatırladığım kadarıyla. sonra ben bir ara güiza senin ananı gibeyim ananı diye haykırdım gecenin karanlığına doğru. bilirsiniz o aragones'in geldiği sene çok kötüydük. güiza'ya da ayrı gıcık kapmıştım ama şimdi o kadar kötü bakmıyorum reyizimize. 14 milyon euro da az para değildi ve ben ne zaman içkili olsam fenerbahçe'yi düşünürüm. bazen üzülürüm, bazen sevinirim. neyse rob anlam veremedi tabi, ondan sonra ben onun da anlayabileceği şeylerden bahsettim. insanlar geldi işte gecenin dördünde ne yapacaklarsa dıbına kodumun barına girip, bu da onlardan para alacam falan derken daldı gitti. ben de geçtim bir köşeye kulaklığı taktım kulağıma david bowie dinlemeye başladım.

    yarım dakika falan dinledim herhalde. söylemesi ayıptır hafiften sızmışım. çimendeydim zaten. gelen giden azalmış. ulan biri dürtüyor koğuş ağası gibi. gözlerimi açtım güiza yaktın ulan takımı diye bir şeyler mırıldandım. lan bi baktım rob. kulaklığı çıkar gibilerinden bir hareket yaptı. yanıma çime oturmuş. onun yanında da bir çift bacak. lan bacak megan fox'un bacağı onu tahmin ettim, zütü görebilsem tahminimi kesinleştirebilirim. surata baktım, harbiden megan fox (sezen aksu'ya sezen diyen kadınlar gibi bundan sonra megan diye bahsedeceğim).

    devam edecek...
    ···
  9. 309.
    +2
    kulaklığı çıkardım, türkçe noluyo lan halüsinasyon mu görüyorum dedim. halüsinasyon kısmını anlamış olacaklar ki güldü bunlar. ben olayı kısaca anlatayım:

    bu megan tennesseede ailesini ziyarete gitmiş. o sıralar transformers çıkmış ben de izlemişim. aile ziyaretinin ardından bunun new yorka gitmesi gerekmiş, set met derken uzun zaman kendine vakit ayıramamış. tennesseeden kalkmış bizim south carolinaya gelmiş. benim bu sakalı var, sürekli gol kaçırıyor, kanser oldum lan kanser diye bağrıma vura vura muhabbet ettiğim eleman rob da bu meganın ilkokul, ortaokul ve liseden arkadaşıymış. ama harbiden yakın arkadaş. meganın görmek için uğrunda şehir değiştireceği kadar sevdiği bir insan. görsen robun da suratına tükürmezsin öyle tipsiz bi eleman ama iyi çocuk.

    hey mey dedi bunlar. sonra işte anlattı rob arkadaşım, ben de japonyadan yeni geldim, japonlar da çok acayip insanlar. jennyi hatırlıyor musun rob, sana aşıktı, hatırlamaz mıyım meganım uclaya gitti sonra bu elim gibimde kaldım diye. bir saat falan orada bir muhabbet döndü. almışlar budweiser içiyorlar. ben de oturdum dinliyorum ama muhabbete giremiyorum çünkü kafam züt gibi olmuş. arada he meganım he, he rob he falan diye onaylar gibi kafayı sallıyorum, dinler gibi gözlerine bakıyorum, gülüyorum muhabbete falan ama aklım hala güizada. neyse sonra ben fenerbahçeyi biliyor musun sen megan diye sordum buna.

    megan - yok bilmiyorum. o ne?
    ben - futbol takımı.
    megan - ha yok ben futbolu pek sevmem. oradan oraya koşan bir yığın kaslı adam. (bi de buna ofsaytı açıklamaya çalıştığını düşünsene)
    ben - yok değil

    devam edecek...
    ···
  10. 310.
    +1
    neyse orada bi muhabbet tıkandı mal gibi suratıma bakıyor bu. aman neyse gibtir et dedim. sen napıyorsun buralarda diye sordu bu bana:

    ben - new york'tan geldim ben döneceğim oraya. ama param yok kuzenimden borç para almam lazım o da bir kaç güne verebilecek.
    megan - hadi ya ben de new york'a gideceğim ama kendi arabamla uçakla falan değil. doğu yakasını özledim araba sürmek istiyorum biraz. transformers beni zengin etti.

    dedi güldü bu. ben de güldüm. rob da güldü. güldük yani. sonra da ayrıldık. megan geldi sarıldı bana, rob'a daha uzun sarıldı tabi. iyi niyet dilekleri v.s. megan gitti. biz de rob'la içeri girdik, benim kuzen karının üstünde resmen rodeo yapmaya başlamış. dedim hadi kalk gidelim karıyı da alırsan al ölmek üzereyim. kalktık eve gittik.

    ertesi gün kuzenin dükkana gittik. ben müşterilerle ilgileniyorum boş durmamak için. sabah herifin biri geldi saat aldı bir tane, garantisi var mı dedi, malın garantisi biziz abicim dedim, iki saat sonra geldi bu ben bunu geri vermek istiyorum dedi. herife sinirlendim bağırdım falan, kuzen geldi o arada uzaklaştırdı beni dükkandan git dolaş dedi. biraz dolaştım, döndüm.

    kuzen - bi karı aradı lan seni benim numaradan?
    ben - harbi mi? kimmiş?
    kuzen - megan diye bi karı. numarayı rob'dan almış.

    ulan benim kuzenin düşün ki 72 milletin gibmek için sıraya gireceği, heysel faciası yaşatacağı karıyı tanımıyor. ulan sonra bu aramış rob'u karı kim falan diye, transformers'daki karı var ya olm diyince rob, bu kamilin jeton düşmüş. aferin lan dedi bi elense çekti. o arada ben dün megan ile tanıştığımı yeni hatırladım. hemen aradım:

    devam edecek...
    ···
  11. 311.
    +1
    ben - hey meg. nasılsın? beni aramışsın gitmedin mi sen?
    megan - hayır gitmedim. ne diyeceğim, ikimiz de new york'a gidiyoruz, benimle beraber gelmek ister misin, yolda hem sıkılmam, hem de arabayı dönüşümlü olarak kullanırız.

    nutkum tutuldu. bu neye benzer biliyor musunuz? şöyle anlatayım; durup dururken megan fox'un sizi arayıp beraber yolculuğa çıkalım demesine. imkansız geliyor değil mi? imkansızdı zaten, yani o ana kadar imkansızdı. tanışmak, muhabbet etmek? evet bir yere kadar hayal edebileceğiniz bir şey ki ben ondan bir tak anlamamıştım bile. ama beraber bir şey yapmayı teklif etmesi? hala imkansız geliyor. yani sonuçta sıradan insanlarız, ancak sinemada görebileceğimiz ulaşılmaz gelen bir insanla bir rıfat, bir barbaros'muş gibi yolculuğa çıkmak mantık sınırlarımı zorluyor.

    ben - kuzenimle konuşup 10 dakika sonra seni aramama ne dersin?
    megan - tamam bekliyorum.

    kuzene durumu anlattım, gitmezsen hakkımı helal etmem dedi. ulan sanki hakkını helal etmezsen gitmeyecem. aradım megan'ı. eşyalarımı toplamam lazım, gel beni broadway'den al, sonra basar gideriz dedim. tamam dedi, 15 dakika sonra da geldi. aradı geldim diye, ben de dondurma aldım hem kendime hem buna. gittim yanına.

    bmw'si vardı. bu amerikalılar'da bmw ve mercedes takıntısı var herhalde. parayı bulan hemen alıyor. ford mustang gibi benim hastası olduğum arabayı da anca ameleler kullanıyor. mantık baştan yanlış. ama araba da kız gibiydi hakkını yememek lazım.

    dondurmayı verdim buna, mutlu oldu. teşekkür etti. yetmezmiş gibi yüzüme güldü. üstüne yeşil bir bluz giymişti, altında da çiçekli uzun bir etek. ev yakındı zaten, eşyalarım da hemen hemen hazır gibiydi. salona geçti bu dondurmayı yiyiyor. ufak bir teyp vardı salonda, led zeppelin'in mothership'i vardı içinde de. o sıralarda bu şarkıya takmışım, 11. şarkıyı açmasını istedim ikinci cd'de. açtı.

    devam edecek...
    ···
  12. 312.
    +1
    balkona gittik. golf sahasını izlerken 6 dakika boyunca bu şarkıyı dinledik. hayatımın en güzel ve huzurlu 6 dakikasıydı. ben arada zütünü kestim, baktı güldü, utandım. sonra uzaklara dalarmış gibi yaptım, güiza'ya son kez küfür ettim ve hayatta mucizelerin olduğuna inanmaya başladım. belki güiza bir gün o en kolay golü yapacaktı, belki yolda yağmur bastıracak, biz megan ile bir otel odasında tek bir yatağa sığışmak zorunda kalacaktık. hayatta inanmak istenen şeyler hiç bitmez ne de olsa.

    bir kurbağa zıpladı balkona, korktu bu. hemen tekmeledim geri yolladım. neden böyle yaptığımı sordu, ben domuz besliyorum evde hayvanları çok severim, zarar verme dedi. ne yapayım lan gidip öpeyim mi kurbağayı? uf mu oldu sana uf mu oldu diye gönlünü mü alayım? prens çıkarsa ne yapacağız?

    gidelim dedi. beni megan ile tanıştırmasından başka bir numarası olmayan o dandik şehri arkamızda bırakarak gittik.

    yanında bavulu yoktu, bir çanta vardı, arabada da bir kaç parça elbisesi. üstünde la yazan bir kep taktı kafasına, gözlüklerini taktı. benim de üzerimde aynı david bowie tişörtü. güneşli, çok güzel bir gündü. uçar gibi gitmiyorduk, yavaş gidiyorduk hatta. benle beraber olduğu zamanı uzatmak istemiyordu, sanmıyorum, daha doğrusu ihtimal vermiyorum. üsküdar-beşiktaş vapurunda suratına rüzgar, gözlerine güneş vururken kız kulesini izleyen sıradan bir insan gibiydi. sadece hep o vapurda olmak istiyordu. yanında kimin olduğu çok önemli miydi? bilmiyorum. kaldı ki ben birisini çok mutlu edebilecek, varlığı huzur veren bir insan değilim. o yolu rıfat diye herhangi biriyle gitmiş olsaydım o kadar mutlu olamazdım sadece. ya kendimi tutamayacağım; amın hası vardı lan yanımda hası. nası mutlu olmayayım? erik gibi manita vardı yanımda. led zeppelin cd'sini taktık. dinledik, pek konuşmadık. led zeppelin bitti, sana daha önce hiç duymadığın bir şey dinleteceğim diyerek müslüm gürses'in 1986 tarihli şaheser albümü küskünüm'ü taktım (şaka değil). baba söyledi, ben çatalı kestim, baba haykırdı, ben vites topuzuna hamle eyledim, vazgeçtim yanlış anlar arabadan atar diye, sonuçta şehirden çıkmışız aga neme lazım. seri katili meşhur lan batasıca amerika'nın. işin ucunda zütü kaybetmek var. kaç kadeh kırıldı sarhoş gönlümde bilmiyorum, o cd de bitti. bob seger cd'si taktı, o da bitti. north carolina il sınırına girdik.

    fayetteville denen bir kasabaya geldik. bir hamburgerci bulduk. oturduk hamburgerimizi yedik, kimse de bunu tanımadı, orko gibi gizledi bu kendini, zaten ben aldım hamburgeri falan. muhatap olmadı bu kimseyle. hamburgercide buluşan liseliler gibi sırıta sırıta kuytu bir köşede giderdik açlığımızı.

    devam edecek...
    Tümünü Göster
    ···
  13. 313.
    +1
    arabaya döndük, terlemişti canına yandığım. bi tişört geçirdi üzerine, dedim çıkar onu, al sana şanlı kanaryamızın 100. yıl forması; efsane çubuklu, reklamsız, mis gibi. neyse fenerbahçe falan dedim de dün geceki muhabbetten uyandı mevzuya, giydi formayı. bir fotoğrafını çektim, arabanın arkasına koydum makineyi bi de beraber çekindik. gol atmış futbolcu gibi armayı ön plana çıkarırken güzel gözleriyle gülümsedi kameraya. işte ben o anda güiza'yı bile sevdim. arkamızda uçsuz bucaksız amerikan yeşilliği, çiftlik evleri, inek, domuz, horoz, redneckler, megan, ben ve fenerbahçe.

    gece yaklaşırken washington dc'ye geldik. beyaz saray karşıladı bizi. boş parklarda yakalanma korkusu olmadan dolaştık bir kaç saat. oturduk, konuştuk. obama'dan bahsettik, bush'dan. kaddafi'den, ricard dexer shawn'ı anlattım ona, atatürk'ü anlattım. klagib amerikan tepkileriyle whoa, that man is amazing falan dedi. mutlu oldum. gece araba sürmedik. gittik dandik bir otele yerleştik, resepsiyonist tanıdı bunu ama bozuntuya vermedi. sabah magazincileri kapıda bekleyeceğimi umdum, ''aha geliyor megan'ın tokmakçısı, tiğini gibtiğim zaten hep böyle mal mal herifler böyle güzel karıları zütürürler'' derler diye bekledim. ünlü olurum, celebrity olurum sandım, gelen giden olmadı.

    bastık gittik. new york'a geldik. bol bol güldük. beni long island'a zütürdü. evim oradaydı çünkü. montauk'a gittik, eternal sunshine of the spotless mind'ı çok severmiş. o deniz fenerinin orada tekrardan dondurma yedik. arabada bunu dinledik. brooklyn'e gittik sonra, bir türk restoranı vardı, daha doğrusu cafe gibi bir şeydi. oraya oturduk. orada tanıdığım bir abi bunun megan fox olduğuna uyandı, şaşırdı, tebrik etti. güldüm. çay içtik, spagetti yedik.

    sonra eve geldik. yan komşu vardı carl diye bir eleman. evine giren çıkan belli değildi. hispanicler, zenciler, ben bir ara ciddi ciddi adamın uyuşturucu satıcısı olduğunu düşünmüştüm ama adamın müzik dükkanı varmış sonradan öğrendim. çok güzel plaklar vermişti bana hala saklarım. zütünüzü yırtsanız bulamayacağınız plaklar.

    devam edecek...
    ···
  14. 314.
    +1
    o gece ben, carl, megan ve carl'ın manitası oturduk bira içtik kasa kasa. konuştuk, genelde megan konuştu. şu aktör gay aslında, şu karı çok kaşar, şu filmlerde oynasam güzel olacaktı falan diye. ağzımız açık dinledik. bol bol kiss dinledik carl çok sever çünkü. karşı evde doğumgünü partisi vardı, oradakiler gördüler bunu, yanına geldiler, fotoğraf falan çekildiler. ben de hiç açık etmedim kendimi. sonra eve gittik, scent of a woman izledik, ikimizin de 768. izleyişi falandı herhalde. bir kez daha sevdik al paçino'yu.

    megan'ın eve gelmesi ve otel ile alakalı detaya girmeyeceğim çünkü şu ana kadar yazdıklarım bile bir şaka ya da hikaye gibi gelmiş olabilir, çok fazla detaya girmemeye çalıştım. zaten amacım da sadece nicklerimizle varolduğumuz bu yerde sadece ve sadece başımdan geçenleri anlatmak. o 2 gün hayatımın en güzel 2 günüydü. ben onun beni bırakıp new york city'e döneceğini düşündüm ama dönmedi. 3 gün daha kaldı. belki bir gün o günlerde de neler yaptığımızı size anlatırım, günübirlik los angeles'a gitmek gibi.

    bir gün yatağımda son nefesimi verirsem bu günleri hep hatırlayacağım ve şahit olanlar ve onun elindeki bir kaç fotoğraf haricinde kimsenin inanmayacağı bir hikayem var diyeceğim. megan'ı görünce mutlu olduğum gibi mutlu olarak öleceğim.

    sevgiyle kalın.

    ekşisözlükten alıtıdır. yazan: sleazy mind

    https://eksisozluk.com/entry/24647309
    ···
  15. 315.
    0
    ninja kaplumbağalarda izledim de doğum yaptıktan sonra çirkinleşmiş

    ayrıca oyunculuk yeteneği sıfır.
    sadece güzelliğini göstermeye çalışıyor
    ···
  16. 316.
    -1
    dünyanın gelmiş geçmiş en ciksi varlığı http://vimeo.com/8734762
    ···
  17. 317.
    -1
    şu sexiliğe bak amk buna sahip olmak ayrıcalk lann
    http://www.esaspark.com/m...ajsiz-halleri/1megan-fox6
    ···
  18. 318.
    0
    izleyin tas gorun https://m.youtube.com/watch?v=Fw5wRbqzEZI
    ···
  19. 319.
    0
    http://c11.incisozluk.com.../11009/6/147656_obcb1.jpg
    ···
  20. 320.
    0
    Guzel korii xd
    ···