1. 1.
    0
    merhaba beyler bildiğiniz gibi sözlük ortamında bir sürü hikayeler var. bazıları doğru bazıları kafadan atma hikayeler. ama artık sözlüğe yeni bi hikaye türü getirmeyi düşünüyorum. herkes sadece aşk hayatlarını ailelerini anlatıyo bazıları çok seviyo ama bazılarıda gerçekten sevmiyo o sevmeyen panpalarıma kendi kafamdan fırlattığım eski zamanlara dayanan bi hikaye anlatmayı planlıyorum. hikaye the lord of the rings ve rangers apprentice kitaplarının karışımı gibi bişey olucak. umarım beğenirsiniz.
    ···
  1. 2.
    0
    çölde tek başına yürüyordu çocuk. nerede olduğunudan hiç bir fikride yoktu. sadece küçük bir bıçak vardı yanında, bıçağın üstünde yunanca yazılar yazıyordu. nerden geldiğinden hiç bir fikri yoktu. hatta neden burada olduğunu bile bilmiyordu. hava sıcaktı gerçekten çok terlemiş acıkmış ve susamştı. ilerde bişey gördü. bir köye benziyordu! hemen koşmaya başladı. koştu , koştu. sonunda köy sandığı yere vardı. ama orda hiçbirşey yoktu ki? galiba halüsünasyonlar görüyordu. yürücek mecalide kalmamıştı zaten. hemen bir kayanın yanına uzandı ve uykuya daldı. uyandığında geceydi ve bir çadırın içindeydi. nasıl gelmişti buraya? tam düşünürken hemen çadırdan içeri bir adam girdi. adamın çok uzun bir sakalı yaralı bir yüzü vardı.

    -merhaba

    cevap vermedi.

    -adın nedir?

    adını bilmiyordu ki. hiçbirşey bilmiyordu. sadece ıssız bir çöldeydi.

    +bilmiyorum
    -hmmm. peki neden çöldeydin?
    +bilmiyorum
    -sende hiçbir şeyi bilmiyorsun be!
    +...
    -sana bir harita vericem. git burdan ve sakın birdaha geri dönme!

    haritayı aldı ve yavaş bir şekilde yürümeye başladı...
    ···
  2. 3.
    0
    sonunda yeşillik bir alana geldi. bir ağacın yanına uzandı. bıçağını incelemeye başladı. bıçağın metali siyahtı. ve yunanca kelimler vardı. ne yazdığını gerçekten merak etmeye başladı ve tekrardan yola koyuldu. ormanın içindeydi etrafı inceleyerek yürümeye devam ediyordu. ağaçlar sıklaşmaya başlamıştı ve yürmekte gerçekten zorlaşıyordu. ama birazdaha yürüyünce çok büyük bir kasabaya rastladı. insanların nerdeyse hepsi kırmızı giysiler giyiyordu. ama o üstünde kahverengi ve gri karışımı şeyler vardı. çok dikkat çekiyordu ama bunu aldırmadı ve kasabanın hanına girdi. handa yaşlı bir kadın çalışıyordu. hemen yanına gitti ve burası neresi? kadın ilk önce onu inceledi uzun bi süre inceledikten sonra ozahirum dedi. çocuk elini cebine attı 4 yıldız gümüşü buldu. kadına uzatıp yiyecek bişeyler ve yatacak bi yer istedi. ozahirum kenti para birimi olarak altın kullanırdı ama yıldız gümüşü gerçekten değerliydi ve çocuğa yiyecek verdi ve üst kattaki odasını gösterdi. hemen odasına çıkıp uyudu ve sabah oldu. dışarı çıktı. pek çok insan yoktu çünkü güneş yeni doğuyordu. hemen bir bu kasabaya ait bir giysi bulmalıydı çünkü çok dikkat çekiyordu buda hoşuna hiç gitmiyordu. bir adamın yanına gitti ve şu soruyu sordu : bir giysi almak istiyorum o adamda çocuğu hancı kadın gibi inceledi ve benimle gel dedi. hemen arkasına takıldı et ve deri satan biryere girdi. etleri satan adama benim bir giysiye ihtiyacım var. dedi. adam ona beden ölçülerine göre bir giysi verdi ve 3 altın dedi. çocuk 1 yıldız gümüşü uzattı. adam çok şaşırmıştı ama bunu o çocuğa pek belli etmedi. giysiciden çıkarken ilerde kılıçlarla antreman yapan bir grup savaşçı gördü ve onları izlmeye koyuldu. ağacın arkasında onları izliyordu savaşçılar gerçekten çok iyiydi onların kılıçları ise çok uzundu ve birazcıkta kıvrımlıydı. savaşçılar antremanlarını bitirdikten sonra dağıldılar. çocuk antreman yaptıkları yere gitti ve siyah metalden yapılan bıçağını çıkardı.
    ···
  3. 4.
    0
    hadi lan devam et
    ···
  4. 5.
    0
    bıçağı tahtalara öylesine vuruyordu ve gerçekten hiç bıçak kullanamıyordu. çok terlemişti tam su içmeye gidecekken arkasındaki savaşçıyı gördü ve çok şaşırdı. ne yapacağını hiç bilmiyordu. aralarında şöyle bir diyalog geçti

    -adın ne senin?
    +...

    gerçekten bir ad bulmalıydı ve birden bir isim buldu kendine.

    +sırık. benim adım sırık.
    -hmm. çok değişik bir isim nerden geliyorsun?
    +çöllerden geliyorum
    -tamam. sana birkaç bıçak numarası öğreticem. görünüşe bakılırsa hiçbirşey bilmiyorsun.
    +şey.. evet pek birşey bilmiyorum
    -ilk önce bıçağı kendi kolunun bir uzantısı gibi düşünmen gerekir. eğer bıçak kullanıcaksan çok çevik olmak zorundasın. aynen şöyle.

    sırık gerçekten şaşkındı adam bıçağı tam kolunun uzantısı gibi kullanıyordu ve gerçekten çok hızlı ve çevikti. 'al dene dedi.' savaşçı adam. sırık bu sefer biraz kendini zorladı ve bişeyler yapabilmeyi başardı.

    -tebrik ederim öğrencim.
    +teşekkürler. bu arada adınız nedir?
    -benim adım lee. gerçekten iyi bir savaşçı olabilirsin yarın sabah tekrardan gelirsen seni çalıştırabilirim.
    +tamam. yarın sabah gelicem.

    akşam olmuştu. sırık hiç beklemeden handaki odasına gitti ve uykuya daldı.
    ···
  5. 6.
    0
    sabah oldu. tekrardan bıçak antremanları yapmayı sabırsızlıkla bekliyordu. lee oturuyordu birazcık kızgın gibiydi.

    +merhaba lee.
    -geç kaldın.
    +şey... özür dilerim.
    -birdaha sakın geç kalma.
    +tamam sana söz veriyorum.

    bugün kasabamızın özel kılıçlarıyla antreman yapıcaz. sırık 'tamam' dedi. lee 'ustalaşma sürecine kadar tahta kılıçlar kullanıcaz. sağlını tehlikeye atmaya gerek yok.' dedi. sırık aslında bu fikri pek sevmemişti gerçek kılıçlar kullanmak istiyordu ama hocası böyle diyorsa kabul etmek zorundaydı. sırık çok antremanlarda çok zorlanıyordu ve kılıç ve bıçak o kadar sevdiği bir silah değildi o daha çok yay gibi uzun menzilli silahlardan hoşlanıyordu. ama bıçağını her zaman yanında taşıyacaktı hem bıçakta hemde yayda uzman olmak istiyordu.
    ···
  6. 7.
    0
    o günkü antreman erken bitti ve sırık o kadarda yorulmamıştı. bu sefer hana gitmek yerine birazcık kasabayı dolaşmaya karar verdi. kasabada silah satan biryer buldu. hemen o yerin yanındada bir demirci vardı. koşarak silahçıya gitti ve bir yay olup olmadığını sordu. adam hemen bir rafı gösterdi ve kasabada sadece bu yay kaldı dedi. sırık yayı birazcık inceledi. çok uzun bir siyah bir ağaç türünden yapılmıştı ve gerçekten çok güzel gözüküyordu. hemen fiyatını sordu. adam 70 altın dedi. sırığın elinde sadece 2 tane yıldız gümüşü kalmıştı ve o parayıda bu yaya vermeye hazırdı. adama 2 yıldız gümüşünü uzattı ve yayı aldı. yayın ipini germeye çalıştı. ama hiçbirşey olmamıiştı çünkü ip çok gergindi ve sırığın o yayı çekecek kadar gücü yoktu. buna çok üzüldü ve daha güçlü olması gerekiyordu. hemen lee nin yanına gitti ve daha güçlü olmam gerekiyor dedi. lee gülümsedi ve sırığa bir program verdi. 3 ay boyunca bu programı uygularsa istediği gücü bulacağını söyledi. sırık programa bakınca çok ağır olduğunu anladı ama bunu yayda uzman olmak için yapardı. ama önemli bir sorun vardı. bütün parası bitmişti ve nasıl para kazanıcağını bilmiyordu. birden aklına bir fikir geldi. demirci bir çırak istiyordu. hemen demircinin yanına koştu. demirci çok kaslı ve uzun bir adamdı. çok uzun sakalları vardı ama adam keldi.

    +ben sizin çırağınız olmak istiyorum.
    -...
    +çok çalışkanımdır istediğiniz herşeyi yapabilirim.

    -adın ne?
    +benim adım sırık
    -hemen şimdi başlayabilirsin
    +çok teşekkür ederim yüzünüzü kara çıkarmıyacağım.

    sırık haftalık 10 altın alıyordu. ne az nede çok bir paraydı. ama ona yetiyordu. sabah erkenden kalkıp antremanlarını yapıyordu. sonrada demirciye çalışmaya gidiyordu. hem çok yoruluyordu hemde uykusuz oluyordu. ama antreman sadece 3 aydı ve 2 ay çabucak geçti sırık çok gelişmişti. gerçekten sırık gibi bir çocuk olmuştu ve kolları çok kalındı. artık güçlü bir çocuktu. 3 ayın sonunda gerçekten çok güçlü olmuştu ve lee de bu değişimin farkındaydı. sırık artık aldığı yayı istediği gibi gerebiliyordu. tek yapması gereken yayda bir usta olmaktı. yayda uzmanlaştıktan sonra bıçakta uzmanlaşması kolaydı çünkü ustası lee vardı.
    ···
  7. 8.
    0
    reserved
    ···
  8. 9.
    0
    ···
  9. 10.
    0
    oklarını yapması çok kolay oldu çünkü bir demircide çalışıyordu. okların ucunu sertleştirilmiş metalden yapmıştı okun gövdesi ise şimşir ağacından yapmıştı. şimşir ağacı çevrede çok vardı çünkü herkes sertliğinden dolayı herkes o ağacı kesmiyordu. okun arkası ise tavuskuşu tüyünden yapmıştı. çünkü sadece onu bulmuştu. ok kesesinde tam olarak 24 tane ok taşıyordu ok kesesinide yan tarafta olan derici adama yaptırmıştı çok dayanıklı olan dana postundan yapılmıştı. oklarını yerleştirip uzaklara doğru yürümeye başladı. geniş bir yere çıktı ve antremanlarına başladı. ilk okunu gerip fırlattığında ok hiç ileri doğru gitmeyip yere düşmüştü. buna çok sinirlenmişti ancak daha vazgeçmek yoktu. tam olarak 6 ay boyunca durmaksızın çalıştı. artık bir yay ustası olmuştu. kolları yayın ipini germekten dahada kaslanmıştı. kasabaya doğru yola koyuldu ama kasabaya giderken sol taraftaki bir kulubeden uluma sesleri geliyordu şaşırmıştı ama kulubeye bakmadı. kasabaya geldiğinde hemen lee yi görmeye gitti. lee herzamanki gibi kasabadaki yerinde oturuyor insanlara bakıyordu.

    +merhaba lee
    -merhaba
    +lee senden çok önemli bir şey istiyorum.
    -nedir?
    +beni bir bıçak ustası yapman gerekiyor.
    -neden?
    +burdan gitmem gerek ve hertürlü tehlikeye karşı kendimi savunmam gerek.
    -hmmmm tamam yarın sabah gel.
    +teşekkürler usta lee.

    sırık usta lee demişti çünkü ona nerdeyse herşeyi o öğretmişti eğer o olmasaydı bıçak eğitimine başlamazdı ve yay kullanmak aklına hiç gelmezdi. hayatında sevdiği tek kişi lee di. ve onu babası gibi görüyordu.

    sabah kalktı erkenden gitti. bu sefer geç kalmamıştı. lee sadece 1 saat ona birkaç hareket gösterdi ve şöyle dedi:

    sırık, sen artık gerçek bir savaşçı oldun. sana bildiğim şeylerin sadece temelini öğreteceğim. gerisini kendi kendine öğrenmek zorundasın. o gün sen bıçağınla tahtaya öyle vururken senin seçilmiş kişi olduğunu hemen anlamıştım zaten. seni seviyorum sırık güle güle.

    sarıldılar. ve sırık eşyalarını alıp yola koyuldu.
    ···
  10. 11.
    0
    çok geniş bir şapkası vardı. saçları kısaydı boyu ise aslında o kadar uzun değildi. nedense kısalmış gibi hissediyordu. sırtında uzun yayı ve ok kesesi vardı. belinde bir kemer kemerin içinde siyah metalden yapılma üstünde yunanca yazılar yazan bıçağı vardı. elbiseleri ise boldu. kahverengi ve yeşil bir elbisesi vardı. çünkü eğer tehlikeli bir an olursa kamufle olabilirdi. yavaş yavaş kuzeye doğru ilerliyordu. gece olunca kamp yaptı ve uykuya dalmadan önce tekrar uluma sesleri duydu gene aldırış etmedi. yürümeye devam ediyordu ki birden çok büyük bir kaleye rastladı. kale gerçekten çok büyüktü ve bir sürü asker vardı. hiç şaşırmamış gibi kaleye doğru yürümeye devam etti ve onu askerler durdurdu.

    -hey sen kimsin?
    +ben bir gezginim
    -neden buraya geldin?
    +yatacak yer arıyorum

    ona en yakın olan asker yukardaki askerlere bir el işareti yaptı. ve çok büyük bir kapı açıldı.

    ağır bir şekilde kalenin içine girdi. yanında 300 altına yakın para vardı. bu onu uzun bir süre idare ederdi. uzakta bir han gördü ve oraya gitti hancı adam ne istediğini sordu. yatacak biryer diye cevap verip 10 altın verdi. tam yukarıya doğru çıkarken arkadan çok kalın bir ses geldi.

    -hey sen!
    +efendim?
    -bu hana bedavaya giremezsin bana girme ücreti olarak 50 altın istyiorum.
    +vermezsem nolur?

    sırık gülümsüyordu. tam merdiveni tamamlarken kalın sesli adam sırığın ensesini tuttu. sırık içinden işte şimdi bittin dedi ve hemen dirseğiyle adamın midesine geçirdi. adam midesini tutarken birde adamın tam burnuna bir yumruk oturttu ve şöyle dedi : benden başka para almak isteyen varmı?
    ···
  11. 12.
    0
    bütün han yeni gelen bu yabancıdan korkuyordu çünkü bu yerin kabadayısısnın ağzının payını vermişti. yukarı doğru çıktı ve odasına girdi. hemende uykuya daldı. uyandığında sabah değildi hala geceydi. uyanma nedeni ise bir ses duymuştu. garip bir ses. hemen dışarı çıktı pekte birşey yoktu. tam hana dönerken birden 3 kişi onu kolundan tutup kıyı biryere zütürdü. sırık birşey yapmadı. onların hepsini alt edemezdi. 3 kişi onu zütürürken gökyüzüne baktı. dolunay çok güzeldi ama sanki sırığa güç veriyordu. dolunay olduğu zaman kendini dahada güçlü hissediyordu. 3 adam onu dün dövdüğü adamın yanına zütürdü. dün dövdüğü adamın adı bozki ydi.

    +ne istyorsun benden?

    diye sordu sırık. adam bir kahkaha patlattı. sonra sırığın yüzüne bir tane yumruk attı. çok acımıştı ancak hiç bi tepki vermemişti. tam birdaha vuracaktı ki sırık eğildi ve bıçağını çıkardı. bozkinin bacağına sapladı. diğer 3 adamda sırığa saldırmaya başladı ama sırık hepsini geri çeviriyordu. hemde 3 kişiye karşı. adamların uzun kılıçları vardı aynı ozahirum savaşçılarındaki gibi ama sırıkta çok büyük bir avantaj vardı. kolundaki çelikten bileklikler. çok rahat bir şekilde kılıçları geri çeviriyordu. o 3 adamlara pek zarar vermedi sadece bayılmalarını sağlıycak birkaç yumruk ve tekme.
    ···
  12. 13.
    0
    hana gitti ve tekrar uykuya daldı. bu sefer sabah olmuştu ama sıcak ve sıkıcı bi sabah olmuştu. yayını , ok kesesini aldı ve şapkasını giydi. yeni bir uzun menzilli bir silaha ihtiyaç vardı. yay çok iyidi ama oku çekip ipe yerleştirmek sırık gibi bir ustaya bile zaman aldırıyordu. aklına çok güzel bir fikir geldi. fırlatma bıçakları. onları çok hızlı bi şekilde atabilirdi. yapması tek gereken şey bir fırlatma bıçağı bulup onun üzerindede ustalaşmaktı. kalenin demircisine gitti çelikten bir fırlatma bıçağı yaptırdı. çok hafif ve keskin bir bıçaktı. 1 şeye daha ihtiyaç vardı. yeni oklar. oklarından çok memnundu ama birkaç ok türü daha ekliycekti. ilki zehirli ok. ordaki bir adamdan 1 şişe zehir alıp sadece 5 tane okun ucuna sürdü. bir tane daha ok türü yapacaktı. cam ok. ona bile birazcık saçma geliyordu ama düşmanın bölgesine saplandığı an cam kırılıp çok büyük bir acı verebilirdi. cam oktan 3 tane yaptı. artık yola çıkmaya hazırlanmıştı. gitçeği yer ise bilium krallığıydı duyduklarına göre insanlara işkence çektirmeyi seven bir kralı vardı. herşeyini alıp yola çıktı. bilium krallığı o kadarda uzakta değildi 3 saatlik yürüyüşün ardından hemen krallığa vardı. ama bu krallık sadece eşkiyalar hırsızlar korsanlar ve hainlerden oluşuyordu. yani sırık için çok tehlikeli biyerdi ama kraldan birşey alıcaktı. para. bu da onu bir hırsızdan farksız kılmazdı ama sırık adalet ve eşitliğe gerçekten çok önem veriyordu.

    eli yayında krallığa doğru yürüyordu. nedense kapıda yada surlarda hiç asker yoktu o yüzden girmesi rahat olmuştu. uzaktan 10 kişiye yakın bir grup geliyordu. niyetleride pek iyiye benzemiyordu. ellerinde kılıçlar ve kalkanlar değişik şapkalar. korsandı bunlar. hemen okunu yayına yerleştird gerip en öndeki liderlerine fırlattı. adamın tam kalbine saplanmıştı. korsanlar ilk önce duraksadı. sonra koşmaya başladılar. sırık ile korsanlar arasında 50 metre falan kalmıştı. daha 20 metre gelmeden sırık 3 tane oku fırlatmıştı bile. 3 adamda birden aşağı indiler. korsanar hala durmuyor sırığa doğru koşuyorlardı. 6 kişi kalmıştı. sırık 2 tane daha ok fırlatı ve o oklarda hedefini buldu. kalan 4 kişiyle bıçağıyla savaşmak zorundaydı. ilk adamı çok iyi şekilde pataklayıp öldürdü ama geriye kalan son 3 adam sırığı yakaladı. hiçbirşey de yapamamıştı sırığı alıp zindana kapattılar herşeyini almışlardı. yayını , oklarını , bıçağını. ama tek birşeyi unutmuşlardı. fırlatma bıçakları.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 14.
    0
    3 gün boyunca sadece o zindanda oturdu. doğru zamanın gelmesini bekliyordu sadece. akşam olmuştu, yemekleri gelecekti. tam tanımadığı bir adam yemeği bırakırken eline fırlatma bıçağını aldı ve adamın kafasına fırlattı. adam hiç ses çıkarmadan öldü ve sırığın 1 metre uzağına düştü. adamı hemen kendine çekip zindanın anahtarlarını aldı ve kapıyı açtı. sağında uzun bir koridor vardı. ağır ve dikkatli bir şekilde yürümeye başladı. başka hiçbir gardiyan olmaması gerçekten çok garipti. hemen bir odaya geldi ve silahlarını bir kutunun içinde buldu. hepsini alıp yürümeye devam etti. yayı elindeydi bıçağı ise belinde. sadece çıkışı arıyordu daha fazla kalmak istemiyordu bu lanet krallıkta. yarım saatlik bir uğraşın ardından bu labirent gibi zindandan çıktı ve. krallığın meydanına geldi. ilerde korsanlar vardı. sanki sırığı tuzağa düşürmek için bekliyorlardı. sırık onlara bakmadan çıkışa doğru yürüyordu. ama birden durdu. paraları yoktu ve onları bulmak zorundaydı. hemen geriye döndü ve o korsanlara karşı yürümeye başladı. krallığa geldiği gün yaptığı şeyleri çoğu kişi görmüştü ve sırıktan biraz korkuyorlardı. sırık korsanlara gittikçe yaklaşıyordu. korsanların bikaçtanesi çok korkup kaçmıştı sadece 4 tane kalmıştı. uzaktan 2 tanesini yayıyla tam kafadan vurarak öldürdü. birazdaha ilerleyip diğerine okunu attı ve onuda tam kafadan vurup öldürdü. sadece bir tane korsan kalmıştı. çok kısa ve zayıf bir tipti. tam sırıkla aralarında 15 metreden az kalmışken korsan elini cebine attı ve bir kese altın çıkardı. onu sırığa doğru salladı ve kaçmaya başladı. sırığın kafası çok karışmıştı. onlar sırığın parasıydı. adam çok hızlı koşabiliyordu ve çok çevikti. sırığın attığı 3 okun hiçbiri isabet etmemişti. ama sırık bu adamı öldürmüycekti. daha beterini yapacaktı. korsan çok yorulmuştu ve dinlenmek için durdu. sırık o sırada cam okunu çıkarıp tam korsanın bacağına fırlattığı. adam çok büyük bir acıyla yere kapaklandı. sırıkta koşarak yanına gitti ve parasını aldı. adam acıdan ağlıyordu. sırık tek bir soru sordu. kral nerde?
    ···
  14. 15.
    0
    (bkz: Zuko)
    ···