1. 1.
    +16
    bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı’da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bir adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul, perişan... bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bir şeyler. bir de zagor vardı. bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filmciydi yeşilçamda. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne tak varsa? hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı... sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... nikahlandık. iki taksi bir dükkan verdi peder. dükkanda koltuk moltuk satardım. bir gün bu huur çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bir etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bir bluz, saçlar maçlar... pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabi taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bir soruşturma... dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagor’a kegibmiş. zagor’da kaftiden içerde o sıra. bir gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik sağmalcılar’a; benim içimde bir sıkıntı. işi anladım tabii: zagor’u ziyarete gidiyor. bir tuhaf oldum, bini de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk; kaçmış bunlar. altı ay mı bir sene mi; kayıp. hep rüyalarıma girerdi huur. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bir daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle... önce öldü dediler zagor’a, sonra komalık. ankara’da oluyor bunlar. bizimki bir gün çıkageldi mahalleye. zagor içerde, en iyisinden müebbet. bir sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyor. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornaya değmiş gibi oldu. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bir surat... ama bu sefer başka güzel huur. oranın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor’a avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya bizde, “nasıl?” diye sormuş bulunduk. huurluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bir şey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak! işte o gün bu günden beri bu huuryla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor’a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki bin! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyor. huur da peşinden. sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden... önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu durmuyor hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyor milletin altına. gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagor’a bakarız: yok. kancık köpek gibi izini sürüyo itin. ne yaptı buna anlamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul’a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi. bir keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile... beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, ohh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyor. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyor başka bir şey demiyor. sinop’ta oluyo bunlar. ben de döndüm istanbul’a. doğumuna yakın, zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyor gene; o haliyle kalk git sen diyarbakır’a, üç gün ortadan kaybol... herif kafayı yiyor tabii. dönünce bi dayak buna: eşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden. sonra çocuğu doğuruyor. uzun zaman anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyor herife bıçağı. çocuğu da alıp vın diyarbakır’a, zagor’un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyor da şikayet etmiyor. ben o ara istanbul’da taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu.

    zagor’un diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıra. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyor. bi daha açtım, başımda bir çocuk, kalk abi, diyarbakır’a geldik diyo. baktım, sahiden diyarbakır’dayım. bir soruşturma... kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bir şey demedik. o gece oturup düşündüm. oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Okumayın beyler usul usul yürüdüm
      ···
  2. 2.
    +1 -7
    her tarafından amatörlük fışkıran gibtiritaktan arabesk bir film.

    edit: yuh dıbına koyim bi baktım da ne kadar çok beğeneni varmış, cibiliyetini gibtiğimin kültürsüz varoş köpekleri.
    ···
  3. 3.
    +3 -1
    bu kaltakla aynı mahallede büyüdük, mevlana kapı'da. babası zabıtaydı. alkolik, hasta bir adamdı rahmetli. erkenden de gitti zaten. bu, anasıyla yoksul perişan. bizim tuzumuz kuruydu. hacı babam yapmış bir şeyler. bir de zagor vardı. bizim eski evin kiracısının oğlu. babası, filmciydi yeşilçam'da. cepcilik, arpacılık; her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkini aşık etmiş kendine. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar, öylece büyüdük, gittik işte. ne tak varsa, hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı. sonunda o da geldi, gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş, gelir gelmez yapıştılar yakama. ev dizildi, kız bulundu, çeyiz falan filan. nikahlandık. iki taksi, bir dükkan verdi peder. dükkanda koltuk moltuk satardım. bir gün bu huur çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim.

    şöyle: basma bir etek, dizine kadar, çorap yok.
    üstünde açık bir bluz, saçlar maçlar, pırlanta anlayacağın...

    şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya; ertesi gün bir soruşturma, dediklerine göre, yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagor'a kegibmiş. zagor da kaftiden içeride o sıra.

    bir gün süslenmiş püslenmiş, zırt, geçti dükkanın önünden, yazıldım peşine. tuhafiyeciye girdi, pastaneden çıktı, minibüs, otobüs; geldik sağmalcılar'a. benim içimde bir sıkıntı, işi anladım tabii: zagor'u ziyarete gidiyor. bir tuhaf oldum, bini de kıskandım.

    uzatmayalım: çaresiz evlendik ötekiyle, o ara zagor içeriden çıktı, sonra bir duyduk, kaçmış bunlar. altı ay mı, bir sene mi, kayıp. hep rüyalarıma girerdi huur. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bir daha duyduk ki; iki kişiyi deşmiş zagor. biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna... arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağı da öyle. önce öldü dediler zagor'a, sonra komalık. ankara'da oluyor bunlar.

    bizimki bir gün çıkageldi mahalleye. zagor içeride, en iyisinden müebbet. bir sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyor. önce tanıyamadım, anlayınca içim cız etti. cız etti de ne, torna vida yemiş gibi oldum. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bir surat. ama bu sefer başka güzel huur. oranın şarkıları gibi. kalktı böyle dimdik, konuşmaya başladı. dedi: para lazım, çok para. zagor'a avukat tutacakmış, ileride öderim, dedi. esnafız ya, biz de nasıl, diye sormuş bulunduk. huurluk yaparım, dedi, istersen metresin olurum. içime bir şey oturdu, ağlamaya başladım. ama ne ağlamak... işte, o gün bir inandım huurya, tam yirmi yıl geçti.

    uzatmayalım: zagor'a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki bin. ha birini şişledi ha firara teşebbüs, o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyor. huur da peşinden. sonunda dayanadım, ben de onun peşinden... önce dükkan gitti, ardından taksiler, karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu durmuyor hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. bu gözünü yumup yatıyor milletin altına. gel dönelim diye, çok yalvardım. ''evlenelim, pederi kandırırım, zagor'a bakarız. yok. kancık köpek gibi izini sürüyor itin. ne yaptı buna, anlamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul'a, yeminler ettim. doktorlar, hocalar kâr etmedi. her seferinde, yine peşinde buldum kendimi. bir keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile. beni, abisiyim diye, yutturduk herife. nedense rahatladım. oh, dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyor, yüzü gözü düzelmiş, çocuk, diyor, başka bir şey demiyor. sinop'ta oluyor bunlar. ben de döndüm istanbul'a.

    doğumuna yakın, zagor bir isyana karışıyor yine. hemen paketleyip; diyarbakır cezaevi'ne postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyor yine. o halinle kalk, git sen diyarbakır'a, üç gün ortadan kaybol. herif kafayı yiyor tabii. dönünce bir dayak buna... eşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden. sonra çocuğu doğuruyor. durum hemen anlaşılmamış, ortaya çıkınca, bir gece esrarı çekip takıyor herife bıçağı... çocuğu da alıp, vın, diyarbakır'a; zagor'un peşine... allah'tan herif delikanlı çıkıyor da şikayet etmiyor. ben o ara, istanbul'da taksiden yolumu buluyorum. epey bir zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor'un diyarbakır cezaevi'nde olduğunu duymuştum o sıra.

    bir gece bir büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabii. bir ara gözümü açıp baktım, karlı dağlar geçiyor, bir daha açtım, başımda bir çocuk: ''kalk abi, diyarbakır'a geldik'' diyor. baktım, sahiden diyarbakır'dayım. bir soruşturma... kale mahallesi vardır oranın. bir gecekonduda buldum, malı mı bilmez miyim. görünce hiç şaşırmadı. hiçbir şey demedik. o gece oturup düşündüm: oğlum bekir. dedim, kendi kendime. ''yolu yok, çekeceksin, isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. o gün bu gün, usul usul yürüyorum işte...
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    +2 -1
    "hep denedin
    hep yenildin
    yine dene
    yine yenil
    daha iyi yenil"
    ···
  5. 5.
    +3
    bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul, perişan. bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi şeyler. bi de zagor vardı. bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filimciydi yeşilçamda. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne tak varsa? hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı. sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... nikahlandık. iki taksi bi dükkan verdi peder. dükkanda koltuk moltuk satardım. bi gün bu huur çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar... pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bi soruşturma. dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagor a kegibmiş. zagor da kaftiden içerde o sıra. bi gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik sağmalcılar a ; benim içimde bi sıkıntı. işi anladım tabii: zagor u ziyarete gidiyo. bi tuhaf oldum, bini de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk; kaçmış bunlar. altı ay mı bi sene mi; kayıp. hep rüyalarıma girerdi huur. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle... önce öldü dediler zagor a, sonra komalık. ankara da oluyor bunnar. bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. zagor içerde, en iyisinden müebbet. bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyo. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornaya değmiş gibi oldu. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat. ama bu sefer başka güzel huur. oranın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor a avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya bizde, nasıl? diye sormuş bulunduk. huurluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bişey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak... işte o gün bu günden beri bu huuryla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki bin! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyo. huur da peşinden. sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden. önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu durmuyo hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyo milletin altına. gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagor a bakarız: yok. kancık köpek gibi izini sürüyo itin. naptı buna anlamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi. bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile. beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, oh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyo. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyo başka bişe demiyo. sinop ta oluyo bunnar. ben de döndüm istanbul a. doğumuna yakın, zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyo gene; o haliyle kalk git sen diyarbakır a, üç gün ortadan kaybol... herif kafayı yiyo tabii. dönünce bi dayak buna: eşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden. sonra çocuğu doğuruyo. uzun zaman anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. çocuğu da alıp vın diyarbakır a, zagor un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyo da şikayet etmiyo. ben o ara istanbul da taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor un diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıra. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyo. bi daa açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, diyarbakır a geldik diyo. baktım, sahiden diyarbakır dayım. bi soruşturma. kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bişe demedik. o gece oturup düşündüm. oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +3
    son sahnesinde ekrana kitlenip kaldığım film. biraz dostoyevski'den etkilenmiş yönetmen belli hani. zeki demirkubuz'a sormuştum, dostoyevski ayağı çektin mi bu filmde diye. evet etkilendim demişti. bizden kaçar mı lan dıbına koduğumun muallaksi. kaçar mı söyle
    ···
  7. 7.
    +3
    uzun hikaye karışık... bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı’ da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul, perişan... bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi şeyler. bi de zagor vardı. (tam burada insafsız bir müzik başlar) bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filimciydi yeşilçamda. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne tak varsa? hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı... sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... nikahlandık. iki taksi bi dükkan verdi peder. dükkanda koltuk moltuk satardım. bi gün bu huur çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar... pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bi soruşturma... dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagor' a kegibmiş. zagor’ da kaftiden içerde o sıra. bi gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik sağmalcılar’ a; benim içimde bi sıkıntı. işi anladım tabii: zagor’ u ziyarete gidiyo. bi tuhaf oldum, bini de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk; kaçmış bunnar. altı ay mı bi sene mi; kayıp. hep rüyalarıma girerdi huur. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle... önce öldü dediler zagor’ a, sonra komalık. ankara’ da oluyor bunnar. bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. zagor içerde, en iyisinden müebbet. bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyo. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornaya değmiş gibi oldu. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat... ama bu sefer başka güzel huur. oranın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor’ a avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya bizde, “nasıl?” diye sormuş bulunduk. huurluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bişey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak! işte o gün bu günden beri bu huuryla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor’a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki bin! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyo. huur da peşinden. sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden... önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu durmuyo hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyo milletin altına. gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagor’ a bakarız: yok. kancık köpek gibi izini sürüyo itin. n’ aptı buna anlamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul’ a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi. bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile... beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, ohh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyo. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyo başka bişe demiyo. sinop’ ta oluyo bunlar. ben de döndüm istanbul’ a. doğumuna yakın, zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyo gene; o haliyle kalk git sen diyarbakır’ a, üç gün ortadan kaybol... herif kafayı yiyo tabii. dönünce bi dayak buna: eşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden. sonra çocuğu doğuruyo. uzun zaman anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. çocuğu da alıp vın diyarbakır’ a, zagor’ un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyo da şikayet etmiyo. ben o ara istanbul’ da taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor’ un diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıra. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyo. bi daa açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, diyarbakır’ a geldik diyo. baktım, sahiden diyarbakır’ dayım. bi soruşturma... kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bişey demedik. o gece oturup düşündüm. oğlum bekir, dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    +1 -2
    bosnalı bir çocugun ölmeden önce annesine sorduğu soruda saklıdır;

    çocukları küçük kurşunlar öldürür dimi anne?...

    bunu eksileyen nasıl bir huur çocuğu bilmiyorum.
    ···
  9. 9.
    +3
    bana da verecen huuruuuuuuuuuuuuuuuuuuu
    ···
  10. 10.
    +1 -1
    ccc bana da vereceksin ccc
    ···
  11. 11.
    +2
    uğur:hasta mısın?
    uğur:hasta mısın diye sordum.
    yusuf:hayır.
    uğur:bir derdin mi var?
    yusuf:yok.
    uğur:öyleyse nedir bu halin?
    yusuf:yok bir şey.
    uğur:iyi o zaman.
    yusuf:abla!...
    yusuf:abla gidelim buradan.
    uğur:nereye?
    yusuf:sana bir şey olacak diye ödüm kopuyor abla.
    uğur:nereye?
    yusuf:nereye olursa abla; adana, istanbul... uğraşır çalışırım. bak mekanı da kapattılar, bize ışık yok artık burada.
    uğur:bu böyle olmayacak. burada işin bitti artık, yarın toparlan ve git.
    yusuf:gidemem!
    uğur:neden?
    yusuf:artık sen varsın.
    uğur: ne demek bu?
    yusuf:aşık oldum abla görmüyor musun?
    uğur:kime?
    uğur:kime olacak abla senden başka kim var artık.

    uğur hızlıca odayı terk etmeye kalkar, yusuf elinden tutmaya çalışır.

    yusuf:abla dur gitme!
    uğur:bırak lan gibtirtme ablanı!

    uğur odadan çıkar sinirli bir şekilde. ve kısa süre sonra geri döner.

    uğur:ne istiyorsun sen lan benden?!
    yusuf:senden ne isteyim abla?
    uğur:yavşama lan ne istiyorsun benden?
    yusuf:abla!
    uğur:gibmek mi istiyorsun ulan beni? gibmek mi istiyorsun? gel ulan o zaman köpek gel! gelsene hadi gel! donumu da ben çıkarım istersen, seni mi kırıcam ulan, seni mi kırıcam! o kadar emeğin geçti bana. herkes tadına baktı sen de bak bakalım nasılmış, gelsene lan!
    yusuf:abla yeter artık! yeter.
    uğur:ne yeteri ulan ne?daha başlamadık bile, baştan söylemeyip niye bu kadar sıkıntıya soktun lan kendini? durup dururken bitirim ayakları, kıskanma numaraları, ulan yüzüme 31 çeker gibi baktığını fark etmediğimi mi sandın lan puşt! nereden çıktı lan bunlar?!
    yusuf:sevdim abla, ne kötülük var bunda?
    uğur:ne sevmesi ulan?! ne sevmesi bırak bu film ağızlarını, pekekent!
    yusuf:böyle konuşma abla ne yapayım? sevdim suç mu bu?
    uğur:suç tabi ulan! suç tabi suç! ne sanıyordun? bekir neden kıydı ulan canına? hı? 20 senedir tak kokulu otel odalarında, adını bile bilmediğim şehirlerin gibtirici yollarında ne arıyorum ulan ben! karılarını bile düzemeyen muallaklerin altında ne işim var lan benim! parmak kadar çocuk neyin çilesini çekiyor lan?!
    yusuf:artık olmasın işte!
    uğur:ne olmasın ulan? neyine güveniyorsun ulan sen?! orada artık adamları düzüyorlar haberin var mı? üç kuruş için hepsi sıraya geçmiş veren verene, huur sadece ben miyim sandın lan!
    yusuf:sen birazda kendi kendine yapıyorsun.
    uğur:gibtir şurdan be, ceza verirler olum ceza, hakim kalem kırar hiç düşündün mü hiç? kimi falakaya yıkarlar, kimi huur yapıp, kimi aç öldürürler, kim gözünü kırpmadan beynine sıkar kurşunu. koyun gibi kesilmeyi bekleyen şerefsizler mi? beş paralık düzenleri için hayatlarını peşkeş çeken pekekentler mi? söyle lan kim?

    uğur donunu giyer ve odayı terk ederken yusuf'a döner,(yusuf ağlamaktadır.)

    uğur:yirmi yıl oldu, gidilecek yer kalmadı, söylenecek söz de. istersen gittiği yere kadar gider. istemezsen yarın çek git. bir şey de söyleme!
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    +2
    -çocuk neden sakat abi?
    -doğuştan... doğuştan denmez aslında. hamileyken babasından ağır bi dayak yemiş.
    -babası nerde?
    -sinop’ta
    -hapishanedeki? geçen gün uğur ablayı hapishaneye giderken gördüm...
    -sevgilisi...
    -onun için mi bu şehirdesiniz? ha?
    -uzun hikaye karışık... bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı’da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul, perişan... bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi şeyler. bi de zagor vardı. (burda müzik girer) bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filimciydi yeşilçamda. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne tak varsa? hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı... sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... nikahlandık. iki taksi bi dükkan verdi peder. dükkanda koltuk moltuk satardım. bi gün bu huur çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar... pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bi soruşturma... dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagor’a kegibmiş. zagor’da kaftiden içerde o sıra. bi gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik sağmalcılar’a; benim içimde bi sıkıntı. işi anladım tabii: zagor’u ziyarete gidiyo. bi tuhaf oldum, bini de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk; kaçmış bunnar. altı ay mı bi sene mi; kayıp. hep rüyalarıma girerdi huur. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle... önce öldü dediler zagor’a, sonra komalık. ankara’da oluyor bunnar. bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. zagor içerde, en iyisinden müebbet. bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyo. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornaya değmiş gibi oldu. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat... ama bu sefer başka güzel huur. oranın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor’a avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya bizde, “nasıl?” diye sormuş bulunduk. huurluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bişey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak! işte o gün bu günden beri bu huuryla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor’a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki bin! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyo. huur da peşinden. sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden... önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu durmuyo hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyo milletin altına. gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagor’a bakarız: yok. kancık köpek gibi izini sürüyo itin. n’aptı buna annamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul’a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi. bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile... beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, ohh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyo. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyo başka bişe demiyo. sinop’ta oluyo bunnar. ben de döndüm istanbul’a. doğumuna yakın, zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyo gene; o haliyle kalk git sen diyarbakır’a, üç gün ortadan kaybol... herif kafayı yiyo tabii. dönünce bi dayak buna: eşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden. sonra çocuğu doğuruyo. uzun zaman anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. çocuğu da alıp vın diyarbakır’a, zagor’un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyo da şikayet etmiyo. ben o ara istanbul’da taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor’un diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıra. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyo. bi daa açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, diyarbakır’a geldik diyo. baktım, sahiden diyarbakır’dayım. bi soruşturma... kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bişe demedik. o gece oturup düşündüm. oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte. hııh!
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    -2
    orrrrospuuu hahhaha güzel film ama bekir bildiğin boynuzlu geyik amk. sevdiysen gebert gitsin orrrospuyu ne geziyon yavşak. Bu arada kader filmini izlemeden bu film tamamlanmıyor emin olun. Ama çok boş sahne var amk bu sanat filan da değil zeki demirkabız efendi.
    ···
  14. 14.
    +1 -1
    bekir'in (haluk bilginer) hayatını özetlediği sahne

    http://www.youtube.com/wa...e_q1e&feature=related
    ···
  15. 15.
    +2
    Abi nooldu ?

    - gibtir lan yamyam

    -Tamam abi

    -Abinin aq...
    ···
  16. 16.
    +2
    hep denedin.
    hep yenildin.
    olsun yine dene.
    yine yenil.
    daha iyi yenil.

    Sözleriyle biter
    ···
  17. 17.
    +1 -1
    bu adam iyi ferre film yönetir kanımca.
    ···
  18. 18.
    +2
    zeki demirkubız filmi. derya alabaro haluk bilginer güven kıraç baş rollerde.
    ···
  19. 19.
    -1
    gece gece izliyim dedim hayatımı kararttı yine dıbına çaktığımın filmi . bu bilmiyorum kaçıncı izleyişim ama her izliyişimde ayrı bi tat var . adamın dıbına koyan filmler listesinde birinci dir amk . kader de ayrı bi güzeldi . onuda izlersem üstüne intihar ederim bende bekir gibi amk .o değil de canım da bi cigara çekti ki öf yani ...
    ···
  20. 20.
    +1
    olum zagorla yusufun hapishane arkadası nasıl aynı adam cıkıyor lan yusuf 10 sene yatmıs bu ugurla bekir 10 sene aynı sehirde mi kaldılar yani ? ve bence önce kader izlenmeli diye düşünüyorum. yusufla çilemin hayatını anlatan 3. bi filmde fena olmazdı saygılar
    ···