Denizlerin ötesinde dağların berisinde
Yılan geçmez sıklıktaki ormanların içinde
Kimsenin uğramadığı ismini duymadığı
Hiç kimsenin varlığından haberdar olmadığı
Dostu düşmanı olmayan bir küçük ülke vardı
Halkı kendi hallerinde, fikfikine bakardı
Kıraliçe ile kıral bundan memnun idiler
Devlet işinden ziyade fikişmekte idiler
Bir gün kızları doğunca bütün ülke sevindi
Halk şenliklere koşturdu kırk bir gece eğlendi
Yıllar geçti kız büyüdü memeler olgunlaştı
Beli ince kaldı amma kâsesi dolgunlaştı
Kıral ile kıraliçe sevindiler duruma
Kraliçe dedi "Haydi, bir adam bul hiç durma
insan yaşı geldiğinde fikfike meyletmeli
Kıraliçeler fikfikle prens peydah etmeli
Fiksiz kalan hatun kişi kendini bedbaht eder
Veliahtsız kraliçe ülkeyi berbat eder"
Lakin kız pek müşkülpesent, pek pimpirikli idi
Ne bir kişiye domaldı ne de bir barrak yedi
istedi ki beyaz atlı bir prens onu fiksin
Fekat o metruk mevzide prens mrens ne gezsin
Kıral ile kıraliçe mürüvvet göremeden
Yaşlanıp göç eylediler şu fani yer yüzünden
Ne vakit ki kızın yaşı otuza kırka geldi
O vakit sanki birazcık aklı başına geldi
Kendisi mefta olunca millet başsız kalacak
Anladı ki halk onunla ölüp mefta olacak
Hemmen ferman düzenledi ahaliye duyurdu
Şehrin büyük meydanında toplanmayı buyurdu
Cemil cümle bütün millet meydanda biriktiler
Erkekler fiki kaldırıp havaya dikelttiler
Çıktı kız kürsü üstüne kıraliçe olarak
Dedi "Ey halkım! Çok lazım artık bana bir barrak
Birazdan serbest kalacak elimdeki güvercin
Fiklerini yoklayacak yaşlının ve de gencin
Her kimin ki barrağına tüneyecekse o kuş
Ona nasip olacaktır kıraliçeyle sokuş.."
Halk sevinçle "Yaşşa!" diye naralar atıyorken
Kraliçe domalmıştı bütün halk bakıyorken
Kuşu koydu tam kötünün yuvarlak tepesine
"Ya nasip ya kısmet" deyip saldı halkın üstüne
Kuş bir dolandı meydanın üzerinde uçarak
Sonra hemmen pikelendi bir noktaya bakarak
Kondu hemen bir barrağın üstüne o noktada
Herkes dönüp baktı fikin sahibine bir anda
Kimse tanımadı şanslı bu barrak sahibini
Bir yabancıydı bu kişi, kıyafetinden belli
Senelerdir hiş yabancı görmemiş olan millet
Dediler ki "Evet, işte, bu bize bir işaret!"
Tutup hemen çıkardılar kürsünün üzerine
Domalmış kıraliçeye fikini yoksun deye
Kıraliçe hiç bozmadan mevcut pozis yonunu
Sordu "Kimsin, neden burdan geçirdin ki yolunu
Önce ismini bağışla sonra sok barrağını
Sen peydahla ülkemizin şimdi veliahtını"
Yabancı konuştu dedi "Adım Aşık Memo'dur
Yolum fikfikten geçmeyen otuzbirci yoludur
Benim tek münasebetim otuzbirdir damcıkla
Size pek çok fik dilerim kalınız sağlıcıkla... "
Kıraliçe hiddetlendi, dedi "Bu ne cürrettir!..
Kıraliçenin ddıbını fikmemek ne demektir!..
Derhal bu fikli kişiyi tutup zindana atın!..
Ekmeğine katık diye damım suyundan katın!..
Ne vakit ki yola gelir beni damımdan fiker,
Ancak o gün serbest kalır kendi yoluna gider!.."
Memo'yu tutup attılar zindanın kulesine
Prangaları vurdular toşhağına fikine
Kıraliçe her gün gelip damcığını domaldı
Memo her bir defasında fiki eline aldı
Sıvazladı barrağını çekti hemen otuzbir
Atmık damlaları düştü şehre kuleden bir bir
Halk elem içinde idi veliahtsız kalmaktan
Kuşun seçtiği kişiyi zindanlara atmaktan
Keyifsizlik sebebiyle fikfikten kesildiler
Kızlar fikten erkeklerse damcıktan tiksindiler
Aşık Memo her gün şehre attırdıkça havadan
Otuzbirin erdemine inandılar yavaştan
Erkekler sabah ve akşam otuzbir çeker oldu
Kızların damcıklarına bin tür zerzevat doldu
En sonunda ayaklanıp zindanları bastılar
Kıraliçenin donunu gül dalına astılar
Dediler ki "Zamanında kendini fiktirmedin
Zamanı geçtikten sonra zulme hayır demedin
Sen de artık bizim gibi otuzbir çekeceksin
Veliahtın hayaline elveda edeceksin
Artık kırallık son buldu veliahta gerek yok
Ülke artık halkın oldu otuzbirci senden çok"
Halk Memo'yu salıverdi Memo gitti yoluna
Otuzbirciler ülkesi saldı fiki boyuna
Hükümdarlarını atmık attırarak seçtiler
Yüzyıllarca fiki tutup hep otuzbir çektiler...
ccc
aşık memo reyiz ccc