1. 17.
    0
    geçenlerde cansıkıntısından yazdığımı atam bende

    Yemyeşil dağlarda sıcak bir gün yaşanıyordu bzleai tepelerinde. Burada bir dağ evi vardı küçük 2 katlı bahçeli ama fazla bakımlı değil çitlerden içeri yürürken sağında ve solunda özenle oluşturulmuş sebze ve meyve bostanı karşılıyordu sizi kapıya ulaşmak için sola döndükten sonra burada bazı kullanılmayan eşyalar göze çarpıyordu kışın kullandıkları soba yakacak odun bigiblet gibi şeyler. Ali burada yaşıyordu babasıyla birlikte annesini hiç tanıyamamıştı sadece bir resmi vardı salonda. Babasını seviyordu fakat sorgulamadan edemiyordu onu . neden onu evin 10 adımından dışarı çıkmasına izin vermiyordu oysa ali 7 yaşına gelmişti başının çaresine bakabilirdi. evin bütün ihtiyaçlarını babası kasabaya gidip karşılıyordu yakında sayılmazdı bu kasaba 6 saat sürüyordu gidip gelmesi. babası evin geçimini domates biber yetiştirerek sağlıyordu arasırada ormanlardan topladığı odunları satmaya zütürüyordu kasabaya . ali birgün babasının kasabaya gitmesini fırsat bilip evden uzaklaşmaya keşfetmeye çıkacaktı. o dağın ardında ne vardı ya şu ilerdeki biraz alçakta kalan yere ne demeli çok merak ediyordu ali ne olduğunu. babası evde bademin bitmesi üzerine kasabaya gidecekti enazından aliye böyle söylemişti. hayat kadınlarına gidip içindeki bitmek tükenmek bilmeyen gücü o kadınlardan çıkaracaktı. ali babası yola çıktığında ilerledi o çukura gidecekti ali. emin adımlarla gidiyordu oraya etrafındaki farklı şeylerin tadını çıkarıp . ali annesiyle ilgili bir gerçeği öğrenecekti birazdan. çukura gidip aşağıya kadar düşe kalka ilerledi. orada bir maden girişi vardı babasından burasıyla ilgili eski cücelerin kazdığı bir altın madeni olduğunu söylemişti . altınla ilgili tek bildiği şey sarı olduğu ve güzel parladığıydı oraya gidecekti altın takılmıştı kafasına birkere. madenden içeri doğru yürüdü burası hiç karanlık değildi. etraftaki mor taşlar parıldıyordu gün ışığı gibi olmasada herşey apaçık görünüyordu. içeri doğru ilerledikçe alideki heyecan katlanıyordu. bir zincir sesi işitiyordu yankılanan sesiyle. ali orada hala altın kazan cüce olduğunu düşündü ve koşarak sesi takip etti. şimdi bir iniltide duyuyordu zincir sesiyle beraber . ali cücenin bir kaza geçirdiğini düşündü ve ona yardım edecekti. ilerledi birden mor taşların parlaklığı çoğaldı ali bu büyüleyici ışıklar karşısında hayrete düştü ve aman tanrım oda ne karşısında bir kadın vardı sırtı aliye dönüktü ve çırılçıplaktı heryeri buruşuk ve yara içerisindeydi . ali ne olduğunu anlamadan kadın ona döndü ve ona hamle yapacaktıki zincirler onu kısıtladı . ali bu kadını tanımıştı mor ışıkların kadının yüzünde kırılmasıyla. annesiydi o . ali dayanamadı anneciğim seni çok seviyorum dedi. kadın bir tepki vermemişti ağır sakin ama güçlü güçlü soluyordu. ali anneciğim diyerek ağlamaya başladı o anda herşeyin farkına vardı. babası bir necromancer dı dağda yaratıklarını çalıştırıp odun topluyordu . evde nasıl bukadar çok odunun olduğu anlaşılmıştı. peki ya annesi nasıl bu hale gelmişti . babası kara büyüler üzerinde ustalaşırken anne bunu hiç desteklemiyordu yaptığının çok ahlaksızca vede terbiyesizce bir davranış olduğunu başına icad çıkarmamasını söylüyordu. birgün diablonun 3 başlı köpeğini çağırırken karısı ona pekmez getirmişti zihni açılsın şifa olsun diye. adama seslendi sana pekmez getirdim diye adam dikkati dağıldı ve yanlış sözleri söyledikten sonra sinirli sinirli karısına baktı aman tanrım söylediği sözler tamda karşındakinin bilincini alıp onu akılsız bir minion a dönüştürme büyüsüydü . bundan sonra kadını öldüremedi kendini çok suçlu hissediyordu.onu bir madene kapattı ve zincirledi . beşikteki bebesine annesiniin onu doğururken öldüğünü söyleyecekti. ogünden sonra sadece odun toplamak için kullandı büyülerini. ali babasına karşı büyük bir nefret duydu annesinede aynı ölçüde acıma ve sevgi. ona doğru koştu ama oradaki annesi değildi onu yakalayıp boynundan ısırdı şah damarını kopardı ali 3 saniye içinde ölmüştü . annesi ise güzel bir ziyafet çektiği için çok mutluydu. babası ise kasabada hayat kadınlarıyla meşguldü . fakat oradaki bir fahişe adamın cebindeki necromancerlar için elkitabı başlıklı bir kitabı gördü ve hemen onun bir necromancer olduğunu anladı eski kötü kalpli sevgiliside böyle şeylerle uğraşıyordu. kadın öylesine bir nefret duyduki adamdan aklına bir fikir geldi . ciksin ortasına kadar beklemişti . hahat kadını adamın cinsel organını ısırıp koparmıştı adamın duyduğu acı büyüktü . kadın hemen yatağın altında sakladığı bıçağına ulaştı ve kalbine sapladı adamın bununlada yetinmedi kalbini söküp aldı yerinden. kadın pispis gülüyordu çok mutluydu.ve böylece bir ailenin nasıl bir günde yok olduğunu gördükten sonra ne gelirse meraktan diyoruz.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 16.
    0
    @15 pampa cahallığımın kusuruna kalma ben kurtlar vadisini bilirim tek bu arada ataist olman çok hoş yoldaşsın işte
    ···
  3. 15.
    0
    @14 dıbını yiyim öyle değil. supernatural diye bi dizi var. orada da cass diye bi melek var. melek her şeyin farkına varıp isyan ediyo tanrıya. ben de isyan ettim ateistim amk
    ···
  4. 14.
    0
    doğa üstü güç sensin vay bin seni. gel de tapam sana karşılığında huri verecen di mi lan pekekent herif
    ···
  5. 13.
    0
    @12 nickime BAK anldıbını çözebilirsen sıkıntı yok panpa
    ···
  6. 12.
    +1
    en büyük masal sana eski zamanlarda allah diye biri varmış
    sonra şeytanı yaratmış kötülük olsun diye
    sonra melek yaratmış
    sonra toprağı yaratmış ordan da insanı yaratmış
    bir gün adem yasak elmayı yemiş
    allah bunları dünyaya yollamış sonra biz olmuşuz 2 kişiden o kadar zenci sarışın esmer beyaz farklı kan grupları olmuş
    bi de nesil bu adem ve havvanın çocuklarından gelmiş yani kardeş kardeşi gibmiş

    nasıl masal ama dimi buna inanan cahiller çok masal değil gerçek onlara göre
    ···
  7. 11.
    0
    beyler yavaş yavaş okuyun işte taşağına bir şey yazdık amk
    ···
  8. 10.
    0
    @8 okuyamıyoruz ki bin . zütum yemıyo benım okumaya suan
    ···
  9. 9.
    0
    Skerim lan her yazan hayvan gıbı yazıyor saat 6 deve gibenler .
    ···
  10. 8.
    0
    vay amk ölmüş sözlük nerede yaratıcı binler
    ···
  11. 7.
    0
    @6 şuku hadi panpalar up up
    ···
  12. 6.
    +1
    uçsuz bucaksız sonunda ancak dağların zirvelerindeki karların göründüğü ovada otlayarak gezermiş mavi tüylü koyun. rüzgar dalgalandırırmış otları ve otların eğildiği yöne doğru gidermiş. yürürmüş, otlarmış, yürürmüş ve otlarmış… yine bir gün yürürken yeşil okyanusun ortasında, iki tane meşe ağacı görmüş mavi tüylü koyun. yavaş yavaş bir yandan otlayarak, bir yandan yürüyerek geçmiş meşe ağaçlarının yanından. içini garip bir his kaplamış ağaçların yanından geçerken. kalmak istese de ağaçların yanında, istemsizce otlayarak yürümeye devam etmiş. ağaçların yanından geçtikten yaklaşık üçyüzciksenaltı metre sonra ayağına ezilmiş bir kola kutusu takılmış. önce kola kutusuna, sonra sağına, sonra soluna bakmış. şarşırmış haliyle. ilk defa görmüş böyle bir cisim ömrü hayatında. kola kutusunu alıp koşarak dönmüş iki meşe ağacının yanına. önce ağaçlara bakmış, sonra kola kutusuna, ağaçlara bakmış ve sonra tekrar kola kutusuna… birden üç kornerin bir penaltı olduğu tek kale maç yapmaya karar vermiş. saatlerce oynayarak koşturmuş, yorulmuş. vaktin nasıl geçtiğini anlamamış. onlar gibi olmak istediği beyaz bulutlar kızıllaşmaya başlayana kadar oynamış. kola kutusuna o kadar çok vurmuş ki, vurdukça ayakları yıpranmış. mavi tüylü koyun birden oynamayı bırakmış ve annesinin ona bunlar için kızabileceği aklına gelmiş ama ne yazık ki, ayakları yıprandığı, terli terli su içtiği için ona kızacak bir annesi yokmuş mavi tüylü koyunun. neden annesi olmadığını düşünmüş, sonra neden annesi olmamasını düşündüğünü düşünmüş, şaşırmış. çünkü anne olan, annesi olan veya annesinin çocuğu olan başka bir koyun yokmuş. mavi tüylü koyundan başka koyun yokmuş. mavi tüylü koyun uzun uzun süreler tek başınaymış ve bundan sonra da tek başına olacakmış. bunu dakikalarca düşünmüş. birden neden bunları düşünmeye başladığını ve kola kutusuyla neden tek kale maç yaptığını düşünmüş. bulutların arasından süzülen güneş ışıklarının kırmızısı ile karışan, dalgalanan otların yeşili mavi tüylü koyunun uykusunu getirene kadar düşünmüş. güneş batmış, yıldızlar parlamaya başlamış. yıldızlar mavi tüylü koyunu düşüncelerden düşüncelere, yorgunluğa oradan da uykuya zütürmüş ve istemsizce kapanmış mavi tüylü koyunun gözleri.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 5.
    0
    olm okuyun lan ölmezsiniz amk
    ···
  14. 4.
    0
    sn msl yzysn glba bn ytyrm ii gclr sna .s.s
    ···
  15. 3.
    0
    kim okur bunu da cevap yazar oç
    ···
  16. 2.
    0
    up up up
    ···
  17. 1.
    0
    ilk ben başlıyorum. kaf dağının ardında bir ülke varmış haliyle bir de padişah... ne kadar uğraşırsa uğraşsın bir erkek çocuğu olmamış. 8 farklı kadından 50 tane kız çocuğu olmuş. bu padişahın bir de erkek kardeşi varmış. padişah soyunu devam ettiremezse ülke yönetimi onun eline geçecekmiş. padişah iyice yaşlanmış, gibi zar zor kalkar olmuş. bu haliyle bile karısını hamile bırakmayı başarmış. bu sefer de kız olursa ananı giberim hatun derken sonunda erkek çocuğu olmuş. padişah 83 yaşındayken ölmüş, oğlu ise henüz 17 yaşında toy bir delikanlıymış. amcası türlü cambazlıklarla yönetimi bunun elinden almış ve tüm akrabalarla birlikte bunu da saraydan kovmuş. çocuk tek şehzade olduğundan eli sıcak sudan soğuk suya bile sokulmamış,tam bir hanım evladı olarak yetişmiş. e tabi iş başa düşünce bari okuyayım da bir tak başı olayım diye düşünmüş ve ygs'ye girmeye karar vermiş. sınavda barajı bile aşamayınca annesi bunu sanayiye vermiş. bir gün çalışırken bugatti ile bir prenses dükkana gelmiş. çocuk eski şehzade olmanın verdiği öz güvenle kıza hemen duygularını açıklamış. prenses de gibtir git dıbına kodumun marabası,pis işçi huur çocuğu diye hakaretler savurarak oradan uzaklaşmış. sonra uykusunda ak sakallı cem karaca gelmiş. işçisin sen işçi kal giy şu tulumları it oğlu it demiş. sabah işe gelince ne görsün 9 kamyon birbirine girmiş ve bunlara çok güzel iş çıkmış. 40 gün 40 gece tamirat yapmışlar. gökten 147 tekerlek düşmüş; biri çocuğun başına, biri serkanın başına, diğerleri de bu nasıl masal dıbına koyim demeyip okuyan sabahçı reyizlerimizin başına...
    ···