1. 1.
    0
    aslında sessiz bir tiptir. bu güne kadar tek kelime etmişliğini duymamıştım. sanırım gördükleri burasına (yazar eliyle gırtlağını gösterir)kadar gelmişti.

    "kapat artık istifa ediyorum ben" diye çıkıştı. sigara boğazımda kaldı. önce inanamadım. durakladım. odanın kapısı arkamda kalıyordu. ev arkadaşlarımdan biri mi diye arkamı döndüm kimse yoktu.
    ···
  2. 2.
    0
    "uykusuzum, sanırım uyumalıyım" diye geçirdim içimden. sigaram bitince yatmaya karar vermiştim ki, "söndür o sigarayı" diye bağıran küllük yerinden zıplamaya başladı.

    soluğu yan odada ki arkadaşımın yanında aldım. deli demesin diye bir şey diyemedim tabi. mutfağa gittim. bir bardak su içtim. odaya geldiğimde masa lambası sönmüştü. sigara artık yanmıyordu. maneviyatım biraz zayıftır. şakirt yoldaşlar gibi işi üçün beşin harflisine bağlamadım. sandalyeye oturdum.
    ···
  3. 3.
    0
    göz ucuyla masa lambasına ve küllüğe bakıyordum. haber sitelerinde zaman geçireyim dedim. tanıdık bir fotoğraf ilişti gözüme. evet evet tanıyordum bunu, fotoğrafı büyüttüm. bu bendim. yanında bir başlık. sakin ol bir yere kaçma, seninle konuşmanın zamanı geldi! yazıyordu.

    bilgisayarım da işin içindeydi. derin bir nefes aldım. olayları akışına bırakmaya karar verdim. tanrım sanırım deliriyordum!
    ···
  4. 4.
    0
    "arkana yaslan" dedi bir ses. dünden kalma burçağın yanındaki anahtarlıktı konuşan. odanın kapısı da usulca kapandı. kilidinde bir tur çevirme sesi geldi. işi binliğe vurup "hanginiz gibecek lan beni" diye bağırdım. ama yandan da duyulmasını istemediğimden ses tonum ayarlıydı.
    ···
  5. 5.
    0
    klavyeden tuş sesleri gelmesiyle, ekranda yazıların belirmesi bir oldu. anahtarlık bile konuşurken, teknoloji harikası bilgisayarın yazıyla bir şeyler söylemesine çok şaşırmıştım. Bir an nedense "dangalak darwin" diye mırıldandım kendi kendime.

    ekranda beliren yazıya verdim dikkatimi, "senin durumun bizi korkutuyor" yazıyordu. "sessiz kalamayız." "söyleyeceklerimiz var!"
    ···
  6. 6.
    0
    şaşkınlığım geçtikçe meraklandığımı hissettim. "evet dinliyorum" dedim. sözü kim devralacak diye beklerken aşağılardan gelen bir sesle irkildim.

    "ulan ne koca zütün var!"

    anlayacağınız üzere konuşan sandalyeydi. o telaşla ayağa fırladım. yıllardır züt büyüttüğüm meret, isyan ediyordu.

    "derdiniz ne lan söylesenize" dedim.

    winamptan slow bir şarkı çalmaya başladı. daha önce hiç duymadığım bu şarkı, haliyle korsan indirdiğim mp3 lerin de arasında yoktu.

    masa lambamım ışığı yandı...
    ···
  7. 7.
    0
    tüm bunların, yapılacak konuşma öncesi beni alıştırma evresi olduğunu anlamıştım. her şeyi organize eden de tabiyki masa lambamdı. odanın ışığını yakmayı sevmem. o yüzden almıştım onu. japon pazarında çin malı diğer akranlarının yanında seri üretim sıra sıra duruyorlardı. bir an fabrika evresi, nakliye, tezgaha dizilişi geldi gözümün önüne.

    bunları o istediği için mi yoksa ben istediğim için mi gördüm, emin değildim.

    "kendine çok yanlış yapıyorsun" dedi. fransızlar yanılıyordu. lambaya dişiliği temsil eden la ekini uygun görmüşlerdi. ama ses tonu erkek bir insana benziyordu.
    ···
  8. 8.
    0
    "ne gibi yanlışlar" dedim. cevap beklerken zippomum kapağı açıldı. paketten bir sigara aldığım sırada, meşhur sesiyle alevi çakmıştı bile. "dostum rahatla biraz" dedi. sigaramı yakmamla birlikte tok bir sesle kapandı.(dostum demesini amerikan menşeli olmasına bağladım.)

    derin bir nefes çektim. sandalye atarlandığı için yatağımın üzerine oturarak gelecek cevabı beklemeye koyuldum.

    --spoiler--
    panpalar bizim fırına kaçıyorum ufak bir kahvaltı yapacağım. geceden beri çok yorgunum. gelince yazarım. selametle!
    --spoiler--
    ···
  9. 9.
    0
    "en son ne zaman insan içine çıktın" diye başladı söze. tam bir şeyler söyleyecekken lafımı kesercesine "ne zaman kendin için bir şeyler yaptın?" dedi.

    hemen cevap vermemi istemiyordu. söyleyecekleri daha bitmemişti. ışık kaynağı olmasından mı, odamda hayata ilk onla başladığımdan mı bilinmez ama, otoritesini üzerimde kurmuş ve kendinde konuşma hakkı olduğuna inanıyordu.

    "asosyalliğin dibinde, dört duvara sıkışmış bir insanoğlu" demesiyle küllük, anahtarlık,sandalye korosunun kahkahaları başladı. "zavallı insanoğlu!"
    ···
  10. 10.
    0
    bilgisayarda boş durmadı tabi, "zaaaa xd" (evet evet! darwin kesinlikle yanılıyordu!)

    bilgisayar başında yaptıklarım slayt gösterisi gibi belirmeye başladı ekranda. inci sözlük, facebook,haber siteleri, facebook, inci sözlük...

    sıradan çin malı bir masa lambası, kendisine verilen "aydınlatıcı" misyonunu çok ciddiye almıştı. Ve devam etti.

    "monotonluk biz eşyalara mahsustur". "sen insanoğlu, sıçmaya bile üşenen, pizzacının numarasından başka bir şeyi ezberinde olmayan, -abi kola da olsun mu? -diyen çırakla daha fazla yüz göz olmamak adına içmediğin halde -olsun- diyen mahluk"

    sözlerine devam edecekti ki "dur bakalım" diye çıkıştım.
    ···
  11. 11.
    +1
    okulumdan, idealist bir öğretmen olacağımdan, hayatın monotonluğunun bana yaptıklarından bahsedecektim ki "okul zırvalıkları mı?" diyerek, bir kez daha susturmayı başardı beni.
    son direncimi de kırdığına göre. boyun eğmekten başka çare kalmamıştı.

    birden kapının kolu hareketlendi. ev arkadaşım adımı sesleniyordu. bir yandan da açılmayan kapıyı zorlamaya başladı. odada asıldığımı düşünmüş olmalı ki, bu ısrarı fazla sürmedi.
    bende fırsattan istifade kapıya koştum. kilidi açtım. "ne oldu?"

    "aga dust2 açtılar. merdiven tutalım, muallakler uzundan geliyor gibi yapıp ordan rush atıyorlar"

    bir kaç saniye yüzüne baktım. o da haliyle bana baktı. sonra dönüp masa lambasına baktım ses seda yok. "hadi la bekliyorum "diyerek odasına geçti.
    kapıyı kapattıktan sonra arkadaşım hiç gelmemiş gibi söze devam ettim. "iyi de bunlardan sana ne?"

    "haklısın. bana ne tabi. ama şunu unutma, siz insanoğulları zavallı yaratıklarsınız. sizin elinizden çıkıtığıma ve size hizmet ettiğime çok üzülüyorum."
    ···
  12. 12.
    0
    "bende o kadar memnun sayılmam hayatımdan ama iş yok güç yok, baba parasının gücü ve sorumluluğu belli, yapacak bir şey yok." dediğim sırada perdem yavaş yavaş açılmaya başladı. gün ağarmıştı. pencereyi açtım, kuşların sesi geliyordu. daha önce bu sesleri bu derece dikkate aldığımı hatırlamıyordum.
    "dışarıya çık, deniz kenarında kahvaltı yap senin için planlarımız var" dedi lamba.

    sürpriz olsun diye mi yoksa söylemeyeceğini düşündüğümden midir ne planı diye sormadım. hazırlandım. "çıkıyorum" dedim. "zibidiyi almayı unutma" dedi "hadi bol şans"
    zibidi ne diye düşünürken zippom açılıp kapanmaya başladı.

    her haltı bilen lambanın dili mi dönmüyordu zippo demeye?, yoksa ihtiyarlar gibi bilge görünmek için numara mı yaptı? yine bir ikilime sürüklenmiştim.

    sahile indim. uzun zamandır gelmediğimi hatırladım. oysa ne dil dökmüştüm bizimkilere. illa deniz kenarında bir şehirde okuyacağım diye. insan elinin altındakilerin kıymetini bilmiyor vesselam.
    ···
  13. 13.
    0
    ne yesem diye düşünürken, bizim börekçiyi gördüm. poğaça ve simit. "paket olsun. aşağıda banklarda yiyeceğim" dedim (sahili göstererk)

    elinde termosla geçen muhtemelen 13 yaşlarında bir çocuktan çayımı da aldım. mis gibi deniz kokusu, martıların sesi, yeniden doğmuş gibi hissediyordum. (yada hissetmek istiyordum)

    "pardon ateşiniz var mı?"

    sesin geldiği yöne bakmadan elimi cebime attım. en az dört cebimi karıştırarak bulabildiğim çakmak, bir anda elime gelmişti! ama bir saniye bir gariplik var. bu ses...

    evet bu ses bir kız sesiydi. yüzümü ona doğru çevirdim. önümde bir siluet vardı. arkasına güneşi almış olmasından dolayı bir türlü yüzünü göremiyordum. gözlerimin güneşe alışık olmayışı kendini hemen belli etmişti. herhalde kendimi aynada görsem maymuna dönmüşüm derdim.

    ama yüzü kimin umrundaydı. bu gün benim günümdü. zippoyu uzattım. sigarasını yakmak aklıma gelmedi. ama şanslıydım, "nasıl açılıyor bu" dedi. fırsattan istifade, sigarasını yaktım. bir nefes çekti. "teşekkür ederim"
    gitmesinden korktum bir an. yine yalnız kalacaktım. simitten bir parça koparıp, "sigaradan önce iyi olur" dedim. simiti aldı "teşekkür ederim" deyip yanıma oturdu.
    ne yapacağımı bilemedim, çok mutlu olmuştum. ne konuşulur ne denir böyle durumlarda gerçekten beceriksizim. kız tavlamanın 41 yolu vb başlıkları da sular seller gibi çalışmıştım oysa. ama hepsi gitti bir anda aklımdan.
    saçma sapan bir ses tonuyla,

    "adın ne?"
    "ceren xd"

    --spoiler--
    eyvallah panpalar.
    --spoiler--

    edit: devam et diyen panpalar, teşekkür ederim lakin burada bitiyor kafamdaki hikaye. umarım başka bir hikayede görüşürüz yine ;)
    ···
  14. 14.
    0
    eyvallah panpalar
    ···