mars gezegeninden mektuplar

nihayet çıkışa varmıştım, aynı zamanda bu tatlı kahveregi ışığın kaynağını da görmüştüm , jüpiter tüm asaletiyle karşımdaydı. sabah olmuş diyebilirdim çünkü , ortalık gündüz gibi olmuştu. diğer tepeler de görünüyordu. şimdi , bu bölgeden uzaklaşmalı ve karnımı doyuracak bir şeyler bulmalıydım.

ortalığı bir anda, açık kahverengi bir ışık almaya başlamıştı. artık odanın içini seçebiliyordum. kalktım ve dev koridora yöneldim. çıkışa ilerlemeye başladım. keşke biraz daha içerilere ilerleyip, bu dev yapının içinde başka neler olduğunu öğrenebilseydim diye düşündüm. şu an tek öğrenebildiğim, sanat eserleriyle dolu, tahrip edilmiş bir yapıydı.

gözlerimi açıp açmadığımı anlayamamıştım. hatta kör olduğumu bile sandım. ortalık zifiri karanlıktı. hiç bir ses de yoktu. geldiğimden beri kendi seslerimden başka bir şey duyamamıştım ve bu çok sinir bozucuydu. ayrıca korkunç bir soğuk vardı. taş zeminde yattığım için soğuk almıştım ve böbreklerim ağrıyordu. aç ve susuzdum da.

genel olarak, başka bir şey yoktu odada. çok uzun zamandır giren olmamıştı belki de. görünüşü öyleydi.

ışıklar azalmaya başlamıştı. içeride yavaş yavaş hava kararıyordu. uzun zamandır aç ve uykusuz olduğum için, bir an önce dinlenmeli, yiyecek birşeyler bulmak için güç toplamalıydım. duvarda büyük bir niş olduğunu farkettim. içine sığabileceğim kadar vardı. içindeki kırık heykel parçalarını çıkardım zemini temizledim. uyku yerim hazırdı. duvar neredeyse tek parça, kesme taştan yapılmıştı. ama neden bu kadar büyük bir yapının inşa edilmesine gerek duyulduğunu hala tam olarak öğrenememiştim. bu düşüncelerle uykuya dalmıştım..

aferin lan hayalgücünü sevdim

içerisi , koridor kadar aydınlık değildi ama talan edildiği belliydi. yerler tamamen heykel, seramik ve cam parçalarıyla doluydu. duvarlarda harika sanat eserleri vardı. birinin hayatını anlattığını düşünmüştüm , feci şekilde tahrip edilen kabartmaların görünebilenlerinden. ayrıca zeminin ortasında da hafif bir çıkıntı vardı. bir kapağa benziyordu. hemen ona doğru yöneldim. tüm çabalarım boşaydı. en ufak bir kımıldama dahi olmamıştı. keşke yanımda bir patlayıcı madde olsaydı.

biraz ilerideki duvarda bulunan karaltıdan , sağ tarafına doğru bir girişin olduğunu farketmiştim . yine aynı durum söz konusuydu ; sağ ve solda -koruyucu olduğunu tahmin ediyorum- iki adet kabartma ve ortada giriş . içeriye giridim, ve böyle bir yapıdan beklenmeyecek derecede küçük bir odayla karşılaşmıştım. ne yani, bu kadar büyük ve muhteşem bir şaheseri bu küçük oda için mi yapmışlardı , sanmıyordum. devam etmeliydim. ama önce bu garip odayı biraz araştırmalıydım. etrafa göz atmaya başladım...

yoluma devam ederken , yapının mimari tarzından ve taşların parlağımsı özelliğinden dolayı , koridorun mesafesini tayin edemediğimi farketmiştim. aynı bir halüsinasyon gibiydi. buna rağmen yoluma devam etmeye karar verdim. biraz dağa ilerledikten sonra , zeminin , ince bir tabaka halinde , beyaz mars kumuyla (toz desek daha uygun olur) kaplanmış olduğunu farketmiştim. dünya'daki eski çağ insanları da evlerinde ısı yalıtımı için bu tekniği kullanıyorlardı. ortamın aniden ısınmış olan havası da tekniğin işe yaradığını göstermişti...

cok iyi lan arada okuycam yazdiklarini panpa

iki taşın desteklediği , yukarda duran taşta da heybetli kabartmalar vardı ama ,bundaki kabartmalar sanki birileri tarafından kasıtlı olarak tahrip edilmiş gibi duruyordu. darbe ve kegib izleri vardı.

bahsettiğim bu üçlü taş dizisi, görünüşe göre bayağı içerilere kadar devam ediyordu. hafiften de kumlu rüzgar başlamştı ve nefes almamı imkansız hale getirmeye başladığı için , daldım içeri. taş yapının içinin bu kadar sğuk olacağını tahmin etmemiştim. kavurucu sıcaktan , bir anda böyle bir soğuğa girince , tüm dengelerim altüst oldu . durup dinlenmeye başladım. diğer yapılarda olduğu gibi , bu yapının kuzeye bakan girişi de , güneş ışığını bir yere kadar , direkt olarak içeri alması için bu şekilde yapılmıştı. taşların renginden dolayı , içerisi , dışarıdan çok farklı bir ortam oluşturuyordu.

merhaba

bu giriş tünel şeklindeydi ve daha da yaklaşında , büyük sutunlardaki kabartmaları , zor da olsa farkettim. girişi korumaları niyetiyle yapılmış gibiydiler. hatları kaybolmaya başlamış olsa da , gözlerindeki ifade , amaçlarını belli ediyordu. insana benziyorlardı ama genel hatlarıyla. geniş omuzlu bir yapıları vardı. sağ ve sollarından sarkan örgülü saçları ve sakalları vardı . vücutlarındaki kas kabartmaları da genel hatlarıyla belliydi. kafaları da , daha çok yırtıcı bir büyük kediye benziyordu. sağ ellerinde , kendi boylarından biraz daha büyük bir sopa taşıyorlardı. sopanın ucunda garip , dolambaçlı motifler vardı , ben öyle anlıyordum. sol elleri ise , yukarıyı işaret ediyordu.

nihayet kuzeydeki girişine ulaştım. bu yapıyı yapanlar , inşa bitince üstünü de toprakla kaplamışlardı. kuzey tarafına geçince sütun diyebileceğim iki adet taş ( stonehange'dekilere benziyor ama daha büyük ve süslü) ve üstlerinde taşıdıkları , kendilerinden olan ve yatay duran taş girişle karşılaştım . mermer diyebileceğim , fakat daha sarı ve koyu renkli , işlenmiş kesme taştı bunlar. üzerlerinde de , yukarıdakinde olduğu gibi , garip hiyeroglifler vardı . şu an onları çözecek vaktim yoktu. ama çok çok eski olduklarını belli ediyorlardı.

ikinci en büyük olan tepe, biraz ortalarda kalıyordu. diğerlerinden büyük olduğu için onun etrafında konaklamayı düşünmüştüm. yakıcı güneşten de korunabilirdim onun sayesinde. yanına vardığımda , zirvesinde dev bir taşın olduğunu farketmiştim ve bu , büyük ihtimalle , içeride bulunan mimari bir yapıya destek sağlaması için üste konulmuş bir ağırlık olmalıydı. üzerindeki hiyeroglifleri de seçebiliyordum.

saatim olmadığı için zamanı bilmiyorum ama büyük siyah kraterden kuzeye doğru yaklaşık iki-üç saat yürüdükten sonra elli-atmış kadar irili ufaklı tepeciğin bulunduğu bir bölgeye geldim . doğal bir oluşum sanmıştım bunları , ta ki yanlarına gidinceye kadar ... çoğunda kuzeyden içeri yer altına doğru girişler vardı , ve o zaman anlamıştım birileri tarafından inşa edildiklerini ...

UZAY MEKiĞi ÇARPSIN SANA NASIL Bi BOŞ iNSANSIN SEN LAN... iNSAN ZiYANI

yiyecek toplama işinden zaman kaldığı vakitlerde buraya yazacağım. şarjım da biticek galiba . hemen güneş enerjisinden faydalanmak için bir panel yapmalıyım.

not : sakın nasanın felan mars fotoğraflarına inanmayın.. burası aslında dünyadan çok da farklı bir yer değil , sadece atmosferin rengi biraz kızıl.