Anlatacağım hikayeyi okurken bir çoğunuz eminim ki, hikayeyi bırakacak, pgibolojisi bozulacak ve tedirgin halde olacaktır. Okurken bazı kişilerin dikkatli olmasını kesinlikle öneririm. Her neyse hikayeye geçiyorum. Önceki yazdığım hikayelerden dolayı beni bilen ve tanıyanlar vardır. Ama bilmeyenler için tanıtayım. 21 yaşındayım, 187 boydayım. Bağcılarda oturuyorum. Babam pgibolog, annem dişçi, ablam ise matematik öğretmeni. iki kardeşiz ve ablamdan 3 yaş küçüğüm. Ben ise şuan öğrenciyim ve ingilizce bölümü okuyorum. Her neyse hikayeye geçiyorum. Olaylar sömestr tatilinin son haftalarına doğru oldu. O gün, üniversiteden arkadaşlar ile skype üzerinden bütlere çalışıyorduk. Sonuçta bütlere bir hafta kalmıştı. Saat gece 11 buçuk falan olmuştu. Sınava çalışmamız bittikten sonra her ne kadar uyumaya çalışsam da uyku tutmadı. Ailem de zaten işteydi. Ben de balkona geçtim ve kulaklığımı takıp müzik dinledim. Müzik dinlerken birden telefona whatsapp'tan bir mesaj geldi. Mesajı açtım ve baktım... Okuyanlar kendini belli etsin. 3-4 olsa bile yazacağım.

Ardından whatsapptaki mesaja baktım. Liseden ve mahalleden arkadaşım Mert'ti. Mesajda "Deathburn kanka. Gel biraz takılalım. Burak ile ben, Necdet'in çalıştığı kafedeyiz." dedi. Normalde gidesim yoktu ama liseden arkadaşım Burak, istanbul dışından geldiği için gittim. Bizim mahallenin emekli komiseri Cemil abinin oğlu Necdet'in çalıştığı kafeye gittim. Mert, Burak, Necdet, Kerim, Cengiz, Batuhan ve Emre ile biraz takıldım. Biraz onlarla takıldıktan sonra eve giderken, mahallenin mezarlığının önünden geçerken tanıdıklar için bir dua okumanın iyi olacağını düşündüm ve mezarlığa gittim.

Mezarlığa girdim. Girdikten sonra mezarlıkları yavaş yavaş dolaşıyordum. Mahalleden birçok tanıdık insan bu mezarlıktaydım. Komşularım, akrabalarım, arkadaşlarım, eski sevgilim. Hepsi hala kalbimde yaşıyordu. Onları kolay kolay unutamazdım. Birçok kişiye dua okuamaya başladım. Kerim'in babaannesi rahmetli Nuriye teyzeye, Mert'in dedesi Kazım amcaya, Emekli komiser Cemil abinin karısı ve kafeci Necdet'in annesi Fatma ablaya, bilgisayarcı Uğur abinin amcası Fehmi amcaya, intihar eden eski sevgilim Derin'e dua ettikten sonra ardından uzakta bir şey gördüm. Gölge gibiydi. Buraya doğru geliyordu. Gözlerim tam seçemiyordu. Mezarlıkta dolaşan benden başka birisiydi...

Adam gittikçe yaklaşıyordu. Adam hiç tanıdık gelmiyordu. Gittikçe daha da yaklaşmaya başladı. Ne tepki vereceğimi bilemedim. Geldikçe görünüşü yavaş yavaş belirgin olmaya başladı. Birden adımlarını hızlandırmaya başladı. Adam göründü. Yanıma geldi. 45-50 yaşlarındaydı. Elinde bir kürek vardı. "Delikanlı bu saatte ne arıyorsun burada?" dedi. Ben "Abi rahmetlilere bir el fatiha okuyayım öyle gideyim dedim." dedim. Adam "Bu saatte burada durman ne kadar sakıncalı bilmiyor musun?" dedi. Ben "Abi, Allah aşkına ne olabilir? Hem sen ne diyo duruyorsun?" dedim. Adam "Ben işimi yapıyorum. Sakıncalı olan şey ise senin ölenlerden biri sana ihanet ettiyse bu saatte ona okuman sakıncalı." dedi. Ben gülmeye başladım. Olur muydu öyle şey? Adam belli ki tırlatmış. Sadece bir tanesi bana ölmeden önce ihanet etmişti. O da eski sevgilim Derin'di. (bkz: hayatımı mahveden ruh hastası kız hikayem) Ayrıca söylediğim gibi adam tırlatmış. Adam ekleme yaptı. "Söylediğim gibi delikanlı, sana ihanet eden okuduysan sana ölü olmasına rağmen geri gelir. Ayrıca seni ve çevreni yok etmesi için bir şeytan gönderir." dedi. Ben tınlamadan mezarlıktan çıktım ve evin yolunu tuttum. Birden telefonum çalmaya başladı. Telefonu açmam duyduğum ses ile şok oldum.

Bu arada söylemeyi unuttum arayan özel numaraydı. Telefonu açtığımda gelen ses çok tanıdıktı. "Deathburn tatlım beni hatırladın mı? Hani şu kız?" Ulan bu Derin'in sesiydi. Ulan nasıl oldu bu? Neler dönüyordu lan? "Bana dua etmen güzel bir şey deathburn. Ama senin canını fena yakacağım. Sadece bana yaptıklarından değil, diğer yaptıklarından dolayı da cezanı çekeceksin." dedi. Ulan adam haklı mıydı yoksa ben mi kafayı yemiştim. Evet oğlum evet ben kafayı yemiştim lan. Ardından adam yanıma tekrardan koşarak geldi. Nefes nefeseydi. "Evlat sana söylemeyi unuttum. Ayrıca bu durum senin eski problemlerini de geri getirebilir." dedi.

Ben korkudan koşa koşa eve gittim. Eve girdiğimde tırlattığımı düşünüp direk uyumaya çalıştım ama maalesef uyuyamıyordum. Bilgisayarı açtım. Açıldıktan sonra bir tam google chrome simgesine tıklamak üzereyken birden mouse kendi kendine hareket etmeye başladı. Birden bir program açıldı. Bu arkadaşlarım Mert ve Burak ile birkaç sene önce deepweb'ten indirdiğim programdı. (bkz: bilgisayarıma sızıp kontrol eden hacker hikayem) Oysa Uğur abi önceden bunu silmişti. Gameboy advance oyunları gibi olan 2D oyundaki azrail görünümlü adam yeniden çıktı. Altta yazılar çıktı. "Deathburn beni hatırladın mı?" dedi. Ben sinirle "Yine mi lan sen muallak? Nerden çıktınız lan siz?" dedim. Azrail görünümlü karakter "Deathburn belli ki eski sevgilin seni aramış. Bir de diğer sevgilin vardı. Seherdi değil mi? Seni dolandırdığı için hapisteydi. Tabi onu da göreceksin yakında" yazdı. (bkz: hayatımı mahveden bilgisayarcı kız hikayem) . Ulan bu şerefsiz ne biliyordu Seher'i? Birden telefonuma facebook ve instagram'dan bildirim geldi. Bildirileri açtığımda bayağı korkmaya başlamıştım...

Evet telefonuma facebook ve instagram'dan bildirim gelmişti. Her ikisinde de etiketlenmiştim. ikisi de Seher'in hesaplarıydı. Girdiğimde benim bilgisayarda skype'da arkadaşlarım ile ödev yaparken ki fotoğraflarım vardı. Her ikisinde de. ikisinin açıklama kısmında da "Eski sevgilim deathburn ile ödev yaparken" yazıyordu. Ulan nasıl oluyordu bunlar? Tam korku ile bataryayı sökmek üzereydim ki azrail görünümlü adamdan yine yazı çıktı. "Eğer bilgisayar ve telefonu kapatırsan salondaki bomba otomatik patlar ve çok sevdiğin 3 kişi hayatını kaybedersin deathburn." yazdı. Koşa koşa salona gittim. Gittiğimde gördüğüm manzara ile gerçekten şok olmuştum. Annem, babam ve ablam bağlıydı ve üstlerinde bomba vardı. Ardından salondaki televizyon kendiliğinden açıldı. Televizyonda çıkan şey bayağı korkutucuydu. Palyaço kıyafeti gitmiş, jokere benziyen pgibopat görünümlü bir adam kahkahalar atıyordu...

Palyaço kılıklı adam "Deathburn, deathburn, deathburn! Sonunda seninle görüşebildiğimize öylesine mutlu oldum ki... Hahahahaha! Çok zor bir durumdasın değil mi? Bir yandan korkarken bir yandan da aileni kurtarmaya çalışıyorsun. işinde başarılı bir aileye sahip olmak ne güzel. Ama işin kötüsü var ki, onları eğer istediklerimi yapmaz isen evin yangın, mahallen cehennem, ailen ve arkadaşların ise kül olur." dedi. Ben korkarak "Lütfen aileme zarar verme. Bak ne istiyorsun? Söz yapacağım." dedim. Palyaço giyimli adam "Bak deathburn. Seni yarım saat içerisinde bilgisayarcı Uğur'un dükkanında görmek istiyorum." dedi. Ben "Peki neden?" dedim. Palyaço giyimli adam "Burada soruları ben sorarım anladın mı?" dedi. Ardından ayrıca "Komiser Haşim'i ya da emekli komiser Cemil'i ararsan bu iş senin için kötü olur." dedi. Birden televizyon kapandı. Ailem tamamen bağlandıkları için konuşamıyorlardı. Ben hazırlandım ve dışarı çıktım. En kötü şeylerin olma ihtimaline karşı aklımda çok müthiş bir plan vardı.

Okuyanlar varsa yarın devam edeceğim . Yarın daha seri ve daha uzun partlar atacağım panpalarım. Hadi iyi geceler.

Okuyanlar varmış birazdan yeni partlar geliyor o zaman

Bu palyaço giyimli adam eğer Cemil abiyi ya da Haşim abiyi ararsam başıma bela geleceğini söylemişti. Haşim abiyi arayamazdım ama emekli de olsa Cemil abiye haber verebilirdim. Haşim abinin akıllı telefonu vardı. O yüzden palyaço giyimli binin anlayacağı kesindi. Ama Cemil abi eski model telefon kullanıyordu. Şimdi diyeceksiniz "ee sen de akıllı telefon kullanıyorsun panpa." diyeceksiniz. Biliyorum zaten o yüzden evdeki eski 3310 tipindeki takoz telefonlardan birini almıştım. Ardından oradan Cemil abiyi aradım. Cemil abi telefonu açtı. Telefonda "Deathburn hayırdır. Gecenin bu saatinde be oldu?" dedi. Ben "Cemil abi manyak bir adam peşimizde." dedim. Ardından olayı anlattım. Telefonda Cemil abi'ye, adamı tarif ettiğinde şaşırıp kalmıştı...

Cemil abi "Oğlum demin tarif ettiğin bu adam benim yakalamaya çalıştığım eski suçlulardan lan! Bu şerefsiz ne buldu da size sataştı?" Ben Abi hiçbir fikrim yok neden böyle oldu bilmiyorum." dedim. Cemil abi "Bizim o pekekenti yakalamamız 8 yıl sürdü." Ah ulan ah nasıl bir belaya çatmıştım ben? Bu şerefsiz benden ne istiyordu? Cemil abi "Yokuşun orada buluşalım deathburn." dedi. Ardından yokuşun yolunu tuttum.

Beyler kahvaltı yapmaya gidiyorum geldiğimde devam edeceğim.

Beyler devam ediyorum birazdan

Yokuşun oraya gittim. Cemil abiyi beklerken bir yandan da palyaço giyimli bin benden ne isteyebilir diye düşündüm. Bu adamın sorunu neydi? Niye bana sataştı onu anlamamıştım. Ayrıca Derin ölmesine rağmen benimle nasıl konuştu? Seher hapisten nasıl benim evimin içindeki fotoğrafımı bildirim atmıştı? Uğur abinin eski sevgilisi Seda abla ve Can'ın laptopuma attığı virüs programı nasıl geri gelmişti? Birden Cemil abinin sesini duydum. Cemil abi "Deathburn, plan şu. Ben Haşim'e durumu anlattım. Ekibi hazırladı. Yoldalar geliyorlar. Biz seninle Uğur'un dükkanına usulca gireceğiz. Bizi öldürmek gibi amaçları olmadığı belli." dedi. Ardından Uğur abinin dükkanına doğru yürüdük.

Cemil abi ve ben aniden Uğur abinin dükkanına girdik. Girer girmez "Teslim ol Yusuf. Bu sefer hiçbir şey yapamazsın. Eski ekibim Haşim ile geliyor." dedi. Fakat ne garipti ki içerisi bomboştu. Palyaço giyimli adam ellerini kaldırarak deponun kapısından geldi. "Yusuf burada! Sizi yusuf yusuf etti! Hahahahaha!" dedi. Cemil abi "O tak gibi esprilerin ve taktan gülüşün hala eksilmemiş." dedi. Yusuf yani palyaço giyimli bin "Ah Cemil ah! Beni vuracaksın ha? Benim deathburn'un seni eski telefondan arayacağı aklıma gelmedi mi sandın?" dedi. Ardından Cemil abinin ve benim kafama sert bir cisimle vurdular ve bayıldık.

Okuyanlar kendini belli etsin seri devam edeceğim

Uyandığımızda Cemil abi ve ben sandalyeye bağlıydık. Uğur abinin dükkanının deposundaydık. Yanımızda Uğur abiyi de bağlı gördük. Uğur abi "Cemil abi, deathburn ne ara geldiniz siz?" dedi. Ardından Yusuf içeri girdi. "Senin ekip sanırım gelemiyor Cemil." dedi. "Belli ki şuan komiser olan eski yardımcın Haşim daha kıvdıbına gelememiş." dedi. Cemil abi sinirle "Ne diyorsun lan sen?" dedi. Yusuf laptopu açtı. Bir canlı bağlantı açtı. Videoda komiser Haşim abi ve diğer polisler yolda teslim olmuş bekliyorlardı. Bir lazer ise kafalarının ortalarına gelip duruyordu. Yusuf kahkahalarla "Bunu düşünemeyeceğimi sandın heralde Cemil! Hahahahahaha!" dedi ve iğrenç gülüşünü yaptı. Ardından iki tane bayan içeri girdi. Bunlardan biri Uğur abinin eski sevgilisi Seda ablaydı. Diğeri ise Derin'di. Seda ablanın hapis cezası bittiği için bu durum doğaldı ama Derin gözümün önünde kendini vurmuştu nasıl olurdu bu?

Seda abla, Derin'e ya da tıpatıp aynısı olan kıza "Didem'ciğim, benim ve senin ikiz kardeşinin hayatını mahveden ikili bunlar." dedi. Vay amk. Demek Derin'in bir ikiz kardeşi vardı. Niye daha önce görmemiştim bu kızı peki? Didem "Demek deathburn buymuş. Gayet yakışıklı bir çocukmuş. Tam ikiz kardeşime layık. Gerçekten babamın gençliğine de benziyormuş. O telefonda konuşan bendim deathburn. Ne oldu korktun mu yoksa? Beni görmemiş olman normaldir sonuçta ikizim istanbul'da annem ile, ben ise dayım ile Münih'te büyüdüm. Babamı, Derin ve dayım ile beraber zehirlemiştik. Bize yaptıklarından dolayı. Aynısını sana da yapacağım. Kız kardeşime çektirdiklerinden dolayı... " Ben sinirlenerek "Senin de kardeşinden hiçbir farkın yok. ikiniz de tam bir ruh hastasısınız." dedim. Didem iğneyi çıkardı "Seni bu iğneyle zehirlemeye çalışmıştı değil mi deathburn?" dedi.

Biraz ara veriyorum beyler 1-2 saate devam ederim.