+1
bölüm-2
Cehennem Sonsuz Mu?
Allah, nihai yaratılışın tek kaynağı, kendi kaderini özgürce belirlemeye kadir bir canlıyı yaratmanın sonuçlarını test etmeyi seçti. (18:29; 6:110; 13:11). Doğuştan gelen mantık kuralları kendisine yardımcı olsun ve bununla iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırabilsin diye Allah, prototip olarak yarattığı insana kendi ruhu/mantığından yükledi (15:29; 32:9; 38:72). Peygamberler ve doğru yolu içeren kitaplar sadece fazladan birer hediye idiler, mantık ile keşfedilebilen gerçeklerin öz-hatırlatıcıları olarak… (2:37-38; 10:57; 11:17; 16:89; 21:107; 29:51; 16:2; 36:69; 37:87; 39:21; 42:52; 58:22). insanların özgür iradeye sahip olmasının çözümlenmesi en zor olan paradokslardan birisi olduğunu bilmeme rağmen, bunu iman yolu ile kabul ediyorum (18:29; 57:22). Allah, bu gezegen üzerindeki hayatı ve ölümü, kendi nihai yaratığını test etmek için var etti (67:2). Belirli bir olgunluktan sonra birey, Allah nezdinde sorumlu hale gelir (46:15). Allah, kendi orijinal programları ile çelişen bir yolu bilinçli olarak tercih edenleri, kendilerini yanlış fikirler ve aksiyomlar aracılığıyla bozulmaya maruz bıraktıkları için, bir karşılık ile cezalandırmayı seçti (2:57; 4:107; 6:12,20,26; 7:9,53177; 59:19). Virüslerin bulaştığı programlar Cehennem adı verilen pişmanlık dolu bir süreci tadacaklar(Cehennem ve Cennet birer benzetmedir: 13:35; 17:60; 37:62-64; 7:44-50). Bu süreçte, bozulmuş olan programlar ve onların baş virüs program üreticisi (Şeytan) cezaya tabi tutulacak (7:11-27; 38:71-88), ve sonra hep birlikte imha edilecekler. Yargı gününde iyileştirilemeyecek olan biricik virüs, şizofrenik karakter oluşturan virüs olacaktır. Kendisini Allah’tan başka tanrılara adayan kişilikler, yanlış ilahlardan arınmayan ve özüne, yani kendisini Allah’a yabancılaştıran kişilikler olacaktır (4:48,116).
Cehennemin sonsuza dek yanacağı fikri beni onlarca yıldır rahatsız etmekteydi, fakat ben bu problemimi “Allah Bağışlayandır ve Adaletlidir; O bilmediğim şeyleri bilendir” diyerek bastırdım. Allah elbette bizlerin bilmediği birçok şeyi biliyor. Fakat ya eğer bazı hurafe bilgilerimizi ve yanlış inançlarımızı böylesi bir özür ile gizlemeye çalışıyorsak? Ya Allah’ın bizlere verdiği en mükemmel hediye olan aklımızı, inanan ile inanmayanı ve insan ile hayvanı birbirinden ayıran fonksiyonu kullanmaktan kendimizi men etmekteysek? (2:73, 170, 171, 242, 269; 3:118, 190; 7:169; 8:22; 10:42, 100; 11:51; 12:2, 111; 13:4, 19; 16:67; 21:10, 67; 23:80; 24:61; 29:63; 30:28; 38:29; 39:9, 18, 21; 40:54; 59:14). Elbette, “akıl” ile kendi kişisel isteklerimi birbirine karıştırmayla ilgili önemli bir tehlike söz konusuydu, bilgisizlik ve kültürel-eğilimlerim keza… Kendi isteklerim doğrultusunda keyfi çıkarımlar yaparak Tanrı’nın sözlerini çarpıtabilir veya kısıtlı olan bilgimle anlamı sınırlandırmış olabilirdim. Burada ince bir çizgi vardı. Aklımı, belirli bir kesimden aldığım/edindiğim anlayışı sorgulamak için mi kullanmalıydım, yoksa bana öğretilmiş olduğu gibi her şeyi aklımı kullanmadan takip mi etmeliydim? Ailemizin adımları ve dini öğretilerin ardına körü-körüne düşmemek veya kalabalıkların izlenmesi hususunda Kuran’ın sürekli yaptığı uyarıları bildiğimden (6:116; 2:170; 9:31; vb.), sorgulanmayan bir inancı reddediyor, bilgiyi ve aklı öncü alan bir inancı tercih ediyorum. Geleneklerine bağlı olmayan bir anlayışı kabul etmek için, çapraz sorgulama süzgecini kullanırım: Kitabın ana dili ile o şeyi destekleyebiliyor olmalıyım VE gelenek-dışı olan anlayış ilahi yasalarla bir çelişki göstermemeli ve de kitabın kaidesi ile, yahut hem kitabın hem de doğadaki ilahı kanunların kaidesi ile uyum içerisinde olmalı.
Beş yıl kadar önce, Musa Jarullah, Bigiyev tarafından yazılan bir kitapçığın Türkçe çevirisini okumuştum, Evrensel Kurtuluş (The Universal Salvation, 1874-1949). O kitapçıkta, Bigiyev Kuran ve Hadise göre Cehennemin sonuz olmadığını tartışmıştı. Kitapçığı okumayı bitirdiğimde heyecanımı ve umudumu yitirmiştim; yazar, milyonlarca insanın cehennemin sonsuz olduğuna inanmasına yol açan konularla alakalı birçok ayete maalesef değinmemişti. Radikal bir tez ileri sürüyordu ancak bu tezini destekleyen tartışması yüzeyseldi. ilgili ayetler üzerinde bilimsel bir değerlendirme yerine, daha çok, duygularımıza hitap ediyordu. Hayal kırıklığına uğramıştım. Her ne kadar inancımı ve zekamı sessizce ve çelişkili bir kavram olarak zihnimin arka-planında sürekli kemirse de sonsuz cehennem inancıma devam ettim. Müşrikleri ve kafirleri sonsuza kadar cehennemle tehdit eden, bir çok ayetleri/işaretleri görmezden gelemezdim. Ama Tanrı’nın Kuran içerisinde en çok tekrar edilen sıfatının, kendi merhameti olduğu gerçeğini de inkâr edemezdim. (Rahim 114 kere, Rahman 57 kere, vb.) Allah, kendisi için merhameti gerekli kıldı (6:12,54) ve O’nun merhameti geniştir (6:147; 40:7). Yargı gününde Allah ve isa arasında gerçekleşecek olan şu diyalogun verdiği mesaj beni bu konuda sürekli teskin etmiştir:
“Onları cezalandırırsan, onlar senin yaratıklarındır. Onları bağışlarsan, kuşkusuz sen Üstünsün, Bilgesin. ALLAH ilan edecek: “Bu, doğrulara doğruluklarının yarar sağladığı gündür.” Onlar için içlerinden ırmaklar akan ve orada sürekli kalacakları bahçeler var. ALLAH onlardan, onlar da O’ndan hoşnut olmuştur. Büyük başarı işte bu…” (5:118)
Allah’ın adaletli olduğu, ayrıca sık bir şekilde vurgulanıyordu (3:182; 4:40; 8:51; 11:101; 16:33,118; 22:10; 41:46; 43:76; 50:29; 99:7-8). Nasıl olur da rahmetli ve adaletli bir Allah, çok kısa bir süre içinde işlenen suçlar nedeniyle kendi yaratıklarını sonsuz cehennemle cezalandırabilir? Sonsuzluk ile kıyaslandığında neredeyse sıfır olan çok-kısa bir süreç! Nasıl olur da ilahi rahmet benim kısıtlı rahmet anlayışıma bile yetersiz gelebilirdi? Eğer Allah’ın bilgisi/mantığı/ (ruhu) içinden genetik programıma bir parça aktarılmış ise, o zaman Allah’ın rahmeti ve adaletini, koşulsuz kabul edebilmek için bir yol bulabilmeye muktedir olabilmeliyim, bu rahmet ve adaleti tam manası ile kavrayamasam dahi…
Müşrikler ve Fanatik inkarcılar Cehennemde Sonsuza dek Kalmaya Mahkum Edilirler!
Başlık içerisinde belirtilen şeyin “Müşrikler ve Fanatik inkârcılar Sonsuz Cehennemde kalmaya Mahkûm edilirler” olmadığına lütfen dikkat ediniz. Ayrıca, Kuran içerisinde kullanılan dil yapısıyla birlikte gelen bir farklılık var. Müsaadenizle açıklayayım:
KhaLaDa kökünden türemiş olan tüm kelime yapıları (sonsuz olmak, sonsuz yaşam, bir yerde sonsuza dek kalmak, veya uzun bir süre kalmak, ya da yaşam süresi) Kuran’da 87 kez görülür. Eğer yaptığım ön-inceleme doğru ise, bunlardan 40 tanesi cennetteki ödüllendirilme süresini betimler (2:25; 2:82; 3:15; 3:107; 3:136; 3:198; 4:13; 4:57; 4:122; 5:85; 5:119; 8:42; 9:22; 9:82; 9:89; 9:100; 10:26; 11; 23; 11:108; 14:23; 18:108; 20:86; 21:102; 23:11; 25:15; 25:16; 25:76; 29:58; 31:9; 39:73; 43:71; 46:14; 48:5; 50:34; 57:12; 58:22; 64:9; 65:11; 98:8; 50:34), ve diğer 40 tanesi Cehennemdeki cezalandırılma süresini betimler (2:39; 2:81; 2:162; 2:217; 2:257; 2:285; 3:88; 3:116; 4:14; 4:93; 4:169; 5:80; 6:128; 7:36; 9:17; 9:63; 9:68; 10:26; 10:27; 10:52; 11:107; 13:5; 16:29; 20:101; 21:99; 25:29; 25:69; 32:14; 33:65; 33:103; 39:72; 40:76; 41:28; 43:74; 47:15; 59:17; 64:10; 72:23; 85:17; 98:6).
KhaLaDA kelimesi ayrıca UzunSüre anldıbını da barındırmaktadır. Örneğin, klagib Arapça sözlüğü, Lisanul Arab, KhawaLiD kelimesinin çoğul halini dağlar ve taşları anlatmak için kullanır, çünkü bunlar çok uzun süreler boyunca hayat içerisinde yer bulurlar. Kuran, en az bir yerde, bu kelimenin geçmiş zaman kipli halini, hayatta kalma süresini tanımlamak için kullanır (7:176). Bu ayet fanatik bir inkârcıdan bahseder ve bize onun ” Akhlada ilal ardi” olduğunu bildirir, yani, dünyaya saplandı ve hevesinin ardına takıldı! Bu makalede KHaLaDa kelimesi ve onun tüm türemiş formlarının çok uzun bir zamanı anlatmak veya belirli bir yaşam süresini göstermek için kullanıldığını tartışmıyorum. Böylesi bir tartışmaya mahal verebilecek bazı deliller olabilse de, şimdiye dek buna kanaat getirmiş değilim.
AbaDa sıfatı ise (kesintisiz, her zaman, daima), Kuran’da 28 kere gözükür ve bunların dışında olan, dokuz tanesinde cennette geçirilen süre tanımlamak için kullanılır (4:57; 4:122; 5:119; 9:22; 9:100; 18:3; 64:9; 65:11; 98:8) ve üç tanesinde bu kelime cehennemde geçirilen süreyi anlatır (4:169; 33:65; 82:23). Nitekim 5:37; 22:22; 32:20 ayetleri inkarcıların cehennemden çıkmaya çalışacaklarını, fakat bunu hiçbir zaman başaramayacaklarına vurgu yapar. Kesintisiz cezalandırılmayı protesto eden ve buna karşı çıkanların yakarışları reddedilecektir (3:24).
ABaDa kelimesi 9:84; 9:108; 24:4; 33:53; 59:11 ve 62:7 ayetlerinde koşulun süresine bağlı bir sonsuzluğu belirtmek için kullanılmıştır:
“Onlardan ölen birisi için asla (La … ABaDa) namaz kılma” 9:84
“Böyle bir yerde ebediyen (La … ABaDa) namaza durma” 9:108
“ve onların tanıklığını ebedi olarak (La … ABaDa) kabul etmeyin.” (24:4)
“onun eşleriyle asla (La … ABaDa) evlenmemelisiniz.” (33:53)
“sizin aleyhinize hiçbir zaman (La … ABaDa) kimseye itaat etmeyeceğiz.” (59:11)
“yapmış olduklarından ötürü hiçbir vakit (La … ABaDa) onu dileyemeyeceklerdir” (62:7)
Tümünü Göster