-
28.
0Kur’an tarihte pek çok defa yorumlanmış ve yine bugün de yorumlanmaya devam edecektir. Dün Adem gökteki cennette yaratıldığına dair ondan delil getirirken, bugün yeryüzünde yaratıldığına dair ondan delil getireceğiz. Dün dünyanın düz olduğuna, güneşin dünyanın etrafında döndüğüne dair ondan delil getirirken, bugün dünyanın yuvarlak olduğuna dair ondan delil getirmekteyiz. Dün Allah’ın gökte olduğuna dair ondan delil getirirken, bugün Allah’a mekan izafet edemeyeceğimizden hareketle bunu hata olarak görmekteyiz. Kimi ayetlerini Arapça dilinin karakteristik yapısından yararlanıp, tevil ediyoruz. Bazılarında teşbih var, bazılarında temsil, bazılarında mecaz var diyoruz. Akıl ile nakil tearuz etse/çelişse aklı tercih ediyoruz. Nassları tevil ediyoruz.Tümünü Göster
Kur’an da tabiat yasaları anlamında sünnetullah geçmez. Kur’an da geçen sünnetullah toplumsal yasalar anlamındadır. Evrenin temel yasalarından illiyet yasası dediğimiz, Nedensellik Kur’an’da geçmez örneğin! Kur’an’ın nazil olduğu toplumun da bunlar yabancısı olduğu kavramlardır.
Olgular, olaylar her gün artıyor ve hem de sınırsız biçimde artmaya devam edecek! Oysa nasslar sınırlı! Bu sınırlı sayıda nass’tan nasıl olacak da evrensel sorunlarımıza acil olarak cevap bulacağız? Hz. peygamberi bu çağa getirmenin lüzumundan bahsediyoruz. O bugün gelse ne giyerdi, nasıl davranırdı? Öncelikleri neler olurdu? diyoruz. Aynı şekilde Kur’an’ı bugüne nasıl getirebiliriz? Ondan evrensel ilkeleri nasıl çıkarabiliriz? Fatiha’dan on bin anldıbını verebilirim diyen Fahreddin Razi’nin metodu çözüm değil, bilakis problemin kendisidir. Bu yorum değil, metni yormak demektir.Her şeyi metne söyletmek, kendimizi Şârî yerine koymak demektir. Üstelik her bir anlama gelen bir metin hiç bir şey söylemiyor demektir! Hadislere “vahy-i gayr-i metlüvv” muamelesi yapan Şafii’nin günahı bu kadar da değildir. O ve ekibi aynı zamanda her bir şeyin çözümünün Kur’an’da bulunduğunu ilkesini de vaz etmişlerdir. Böylece Kur’an yorum adı altında ciddi manada yorulmuştur. Bazıları siyasi, dini hedeflerini gerçekleştirmek için slogan gibi “Kitab’da biz hiç bir şeyi ekgib bırakmadık” [6/38] ayetini sık sık dile getirmektedirler. Oysa bu ayetteki “el-kitâb” kelimesi ilm-i ilâhîye karşılık gelmektedir. Yine gerek çağdaş Haricilerin /tekfircilerin bir slogan gibi kullandıkları “Hüküm ancak Allah’ındır” ayeti de böyledir. Bu ayetin de siyak ve sibakına bakıldığında görüleceği üzere bu ayetin teşrî (hüküm vazetme) yetkisinin kime ait olduğu gibi bir konuyla uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bir an için söz konusu ifadedeki “hüküm” kavrdıbının teşri / yasama ile ilgili olduğu kabul edilse bile, bu ayet “Allah dinî ahkâmı bütün detaylarıyla Kur’an’da vazetmiştir” gibi bir iddiaya haklılık pâyesi vermez.
Evet Kur’an Allah kelamıdır, ama Allah değildir. “Madem ki O Allah kelamıdır, öyleyse tüm zamanlara ve zeminlere/coğrafyalara aynı anda hitap etsin! Bana bu kitapta mucizevi gücünü göstersin!” demek, Allah’tan ikinci bir Allah yaratmasını istemek kadar abestir. muhafazid Allah’ın son peygamberidir. Ama Allah kadar mükemmel, kusursuz olması ondan beklenemez. Neticede o bir beşerdir. içimizden biridir. Tıpkı bunun gibi Kur’an’da Allah tarafından gönderilmiştir ama Allah değildir. RABÇA DEĞiL, iNSANCADIR! Bir insanın kalbine doğmuş ve yine bir insanın dilinden dökülmüş, elçinin sözüdür. RABÇA DEĞiL, ARAPÇA’DIR! Bir dilin imkanlarıyla sınırlıdır. Onun Arapça olması Allah’ın insanlara anlayabileceği dilden, anladığı tarzda konuşması demektir. Kur’an bir hitaptır! Muhatab değişince hitap da, mevzu da değişir. Bu yüzden Kur’an muhatapların ortalama bilgisini esas alır ve maksadını, muradını bu bilgi temelinde anlatır. Kur’an’da mecaz da vardır, temsili anlatım da! Bu yüzden o bir bilgi kitabı değil, aksine bilinç inşa etme kitabıdır. O bir tarih kitabı da değildir. Bu nedenle onun kıssalarının tarihi bir gerçekliğinin olması da gerekmeyebilir. Zira amacı muhataplarının bildiği kıssalar üzerinden onlara hisse/öğüt vermektir. Ya da; o bizlere bilimsel sırları ifşa eden bir kozmoloji veya kozmogoni kitabı, informative bir bilgi kitabı da değildir. Kur’an hakikati teşhir etmez, ona işaret eder! O; hakikati afişe etmeden, hakikate işaret eden, hakikati gösteren anlamında “ayetleri” vardır onun.
Kur’an’dan çıkarılan temel ilkeler şunlardır; “eşyada asıl olan ibahadır, Şura/ meşveret, adil olmak, suç ve ceza dengesi, haksız kazancın her türlüsü memnudur, Hayırda yardımlaşmak gerekir, Sözleşmelere sadakat, Zaruretler mahzurları mübah kılar..” gibi hususlardır.
Bazen nass ile ümmetin maslahatı çatışabilir. Bu durumda ümmetin maslahatı tercih edilir. Örneğin Hz. Ömer birçok Kur’an emrini uygulamamıştır. Ki bu Ömer “muvafakat-ı Ömer” denilen, vahyin nasıl geleceğini tahmin eden, gerçek islam Devletinin kurucusu kabul edilen Ömer’dir. Çünkü onda ve diğer bir çok sahabe de olan Kur’an’ın inşa ettiği bir sağduyu, zihniyet vardır. Ömer; Kur’an’ın emrettiği müellefe-i kulübe zekat vermeyi durdurmuştur. Tek celsede üç talak verenin talağını boşanma için yeterli saydı. Ümmü veled denilen cariyenin satışını yasakladı. Ki Hz. Peygamber ve Ebubekir zamanında efendisine çocuk doğuran cariyenin satışı geçerliydi. Kıtlık zamanında yapılan bazı hırsızlıkların had cezasını vermemiştir, örneğin. Yine zaninin/zinakarın cezası daha önce 100 sopa ve sürgün iken, Ömer sürgün cezasını kaldırmıştır. Tazir cezalarını arttırmıştır. Akıle’nin cezası daha önce kabilesi tarafından ödenirken, Ömer bu cezayı/fidyeyi katilin kabilesinden almış divanlara devretmiştir. Daha önce fethedilen yerler gaziler arasında taksim edilirken, Ömer bu uygulamayı da kaldırmış, Şam, Irak ve Mısır gibi toprakları eski sahiplerine bırakmıştır. Ya da Ömer b. Abdülaziz’e kadar Hz. Peygamber ve diğer halifeler hediye alırken, bu halife hediye almayı rüşvet olarak kabul etmiş ve yasaklamıştır. Çünkü artık hediye vermenin amacı değişmiş, niyetler bozulmuştur.
Bugün sadece sekülerizm/dünyevileşme tehlike arz etmemektedir. Dinin de bu kadar sekülerleşmesi, dünyevileşmesi tehlikelidir. Dinin; siyasi bir ideolojiye indirgenmesi kadar ona yapılacak büyük bir kötülük olamazdı! Allah’ın son dini şeriate indirgenmiş, şeriat de ukubata, ceza yasalarına! Hem de bundan 1500 sene önceki toplumların ceza infaz yöntemlerine! Oysa bu dinin değişmeyen bir akidesi, ahlakı, ibadetleri vardır.
Özetle; sabit din, dinamik şeriat! Es-Sünnetü kâdıyetün alâ’l-Kitab! Yalnız bu sünnet Hicri üçüncü asrın genel din algısını ifade eden hadis/sünnet değil, iNSANLIĞIN ORTAK TARiHi TECRÜBESiDiR! KAZANIMLARIDIR! Kimse insanlığı bu noktadan geriye zütürmeyi aklından geçirmesin bile! işte bu sünnet kitaba hükmeder! Doğal hukuk, vicdan, içimizdeki Cebrail olan akl-ı selimimiz ve Makasıd-ı Şerîa/ Şeriatın ve Şârî’nin maksadını, maslahat, istihsan, sedd-i zerai, örf (bir toplumun ortak kabulleri, yazılı olmayan hukuku, konsensüs sapladığı ortak paydaları) Peygamberin ümmete öğrettiği hikmet, yani Kur’an’dan hüküm çıkarma metodu, bizlere islam’ı çağa getirme imkanı vermektedir.
Artık yeni bir peygamber ve din gelmeyecektir. Öyleyse Allah insanı kaderiyle başbaşa bırakmış demektir. Oysa O Allah rahim ve kerimdir, biz aciz kullarını sahipsiz, imkansız bırakmaz! Bizden beklediği aklımızı başa devşirerek, Kur’an ve tabiat ayetlerinden yararlanarak, öncelikle selef-i salihinin içtihatlarından, medeniyetinden de yararlanmak koşuluyla, tüm insanlığın ürettiği erdemlerden, bilimden, tarihi tecrübelerden yararlanarak O’nun muradını yeryüzünde tahakkuk ettirmektir. Sorumlu bireyler ve ahlaklı toplumlar yetiştirmek olmalıdır.
insan din için değil, din insan içindir. Yerlerin ve göklerin emaneti insana yüklenmiştir. Bu koca evren insan için yaratılmıştır. insanı ve onun yeteneklerini öne çıkarmalı ve ona güvenmeliyiz. Afakî ayetler kadar, kişinin enfüsî ayetlerinin/kişisel tecrübelerinin de bir değeri vardır.
Aksi halde Müslümanlar tarihin birer nesnesi olmaya mahkumdur. Bu kadar geri kalmış bir toplum, hukuktan bu kadar uzaklaşmış bu ümmet, ahlaktan soyutlanmış bir itikadın müminleri korkarım ki, sadece bu dünyalarını kaybetmeyecekler, netice de imanlarını, dolayısıyla ahiretlerini de kaybedeceklerdir. Zira bu kadar sefalet, acizlik, yenilmişlik neticede inandığımız tüm mukaddeslerimize itimadımızı da sarsacaktır. -
27.
0islam şeriatı büyük ölçüde içinde doğduğu toplumun örfi hukukudur. Yani “ma’ruf”tur! Yani örfe uygun davranışlar, uygulamalardır. Kur’an’da kırk küsur yerde geçen maruf örfe uymayı emretmektedir. Örneğin; kısas cezasından bahseden [2/178] ayetine ve diğerlerine bakmak kafidir. [2/180] mirasta marufa uygun vasiyet, [2/228-9] Boşama ve boşanan kadınlarla ilgili uygulamalarda marufa uymak, [2/233] boşanmış emzikli kadının nafakasını örfe uygun şekilde verin vs. gibi. Onlarca ayette marufa uymak emredilmektedir. Soru oldukça basit ama bir o kadar da esaslıdır; Arap örfü evrensel midir? Yani bütün zaman dilimlerinde ve coğrafyalarda geçerli midir? Mesela; Örf değişirse şeriatin de değişmesi gerekmez mi? Ki gerekir! Öyleyse; Şerait (şartlar) değişince şeriat da değişir! islam’ın evrensel ilkelerine ve hedeflerine mi bakacağız, yoksa 1500 sene öncesinin son derece iptidai şartlarda yaşayan yarı bedevi toplumun örfüne mi? Mecelle’nin de belirttiği gibi, ezmanın tegayyürü ile (zamanın değişmesi ile) ahkam (muamelat ve ukubattaki hükümler) da tebeddül eder. Zamanların, mekanların, durumların, niyetlerin ve adetlerin değişmesi ile hükümler de değişir. Şerî bir hükmüm illetinin sona ermesiyle hükmü de sona erer. Tüm bunlar zaten klagib fıkıh müktesabatımızda mevcuttur. Zaten şeriatın büyük bir kısmı şeriat-ı müevvele dediğimiz fakihlerin içtihat ve yorumlarından ibarettir. Bunlar da kendi devirlerindeki problemlere çözüm denemesidir. Bunları kabul etmemenin hiç bir günahı yoktur. Onlarca mezhep, ve her bir mezhep içinde onlarca farklı içtihat vardır. 21. Yüzyılın problemlerini bundan 1200 sene önce verilmiş fetvalar ile çözmenin imkanı var mıdır? Yine sebeb-i nüzulüne bakmadan ahkam ayetlerini , Şari’nin kastını öğrenmeden hüküm çıkarmak da doğru değildir. “Kesilirken üzerine Allah’ın ismi anılmayan hayvanları yemeyin!”[6/121] ayeti hayvan keserken besmele çekmeyi emretmemekte, putlar için kesilen hayvanların yenilmesini yasaklamaktadır.Tümünü Göster
Öyleyse dinin akaidi, ahlakı ve ibadetleri değişmez, ama muâmelat ve ukubat değişir. Bugün Akaid’te bile değişikler yapmaktayız. Mesela kader anlayışımızı sorgulamaktayız. Ruh nefis anlayışlarımızı tashih etmekteyiz. Şefaati, kabir hayatını, Kevser havuzunu, sırat köprüsünün itikadi değerini sorgulamaktayız. Cinlerin hepsi melek ve şeytan mıdır? Yoksa bir kısmı yabancı insanlar mıdır? Ya da Kur’an’da geçen her şeytan soyut şeytan aleyhilla’ne midir? Yoksa şeytan tıynetli insanlar mıdır? Yoksa şeytan insanın alter egosu, şuur altı mıdır? Fücuru emreden nefsi midir? Din dili değişmez mi?
Allah’ın hükümleri ile hükmetmeyenler kafirlerdir diye bas bas bağıranlara soralım; Yüzde cikseni cahiliye şeriatı olan ahkam ile hükmetmek Allah’ın muradı mıdır? Bugünkü kanunlar Fransa’dan, isviçre’den, italya’dan gelmiştir, onların tercümesidir diyenlere biz de şöyle diyelim; islam hukukunun/ şeriatının büyük bir kısmı da Cahiliye şeriatındandır. Tamam ama islam onları biraz değiştirmiştir diyeceklerdir. Buna cevap olarak bizde şunu deriz; iyi de, biz de batıdan aldığımız yasaları bir miktar değiştirdik. Mezhep imamı Evzaî’nin fıkhı büyük ölçüde Şam/ Doğu Roma yasalarını merkeze almıştır. Evzaî’ye ittiba eden, onun mezhebine mensup biri kafir midir? Ya da Abbasiler zamanında oluşturulan fıkha ne ölçüde Sasanî devlet ve hukuk sistemi yansımıştır?
23 senede inen ayetlerde nesih varsa -bir an olsun var olduğunu kabul edelim- ya da; nesih yoksa da tedricilik de yok mudur? Soru çok basit bir o kadar da yalın! 23 senede Müslümanların gelişmesine, ihtiyaçlarına paralel olarak ayetler peyderpey gelmeye devam etmiştir. Pekala; insanlığın gelişmesi 1500 senedir yerinde mi saymıştır. insanlık hiç ilerlememiş midir? Bütün dünya Büyük sahradaki, Necid çöllerindeki hayattan ibaret değildir. Bu coğrafyada çöl, kum, deve, su gibi son derece basit, binlerce yıldır değişmeyen bir hayat devem etmektedir. Batının geliştirdiği demokrasi Bedevilerin aşiret sisteminden ve kabile şefinin otoritesine dayanan yönetim anlayışından daha güzel değil midir? Ya da Kur’an’da var diye hala savaş esirlerini köle mi yapacağız? Kadın esirleri, cariyeleri hem kullanacağız, hem de pazara mı göndereceğiz? Onların örtünmelerine izin vermeyeceğiz mi? Örtünenlerine Hz. Ömer’in yaptığı gibi sopa mı çekeceğiz? Ya da Talak/4. Ayetin izin verdiği şekilde çocuk gelinler mi alacağız? Ya da dört eşe, sınırsız cariyeye izin mi vereceğiz? Kadınların hala şahitliğini yarım mı kabul edeceğiz? Onlara erkeklerin yarısı kadar mı miras vereceğiz? Faizsiz bir ekonomi mümkün mü? Peygamber devrinde sadece tahıl ürünlerinde ve ticaret mallarında olan, üstelik tam bir tefecilik olan riba’ ile bugünkü ticari kredileri, devletin sübvanse ettiği hibe kredileri, eflasyon oranında faiz tahakkuk ettirilen (yani faizsiz/fazlalıksız) krediyi bir mi tutacağız? islam öncesindeki riba; kat kat faiz idi. Vadeli mal veren vakti geldiğinde “E takdî em türbî/ Ödeyecek misin? Yoksa borcunu katlayacak mısın?” derdi. Faize karşı çıkanların özel mülkiyete de karşı çıkmaları gerekmez mi? En azından tarlasının icârını, evinin, dükkanının kirasını almaması gerekir. Öyle ya, para biriktiren bu parasının kirasını alamayacak, ama parasını dükkana yatıran bal gibi kirasını alabilecek! Üstelik toprak sahiplerine, emlak zenginlerine zekat da yok! Üstelik; bedava para kullandırmak dünyanın neresinde var? Yardım etmek elbette ahlaki bir erdemdir, ama yaptırım gücü olan hukukî bir ödev de değildir. Parayı kullanan kar edecek, ama mal sahibi enflasyon yüzünden parasını kaybetmeye devam edecek? Bu açık bir gabn-ı fahiş değil mi? Ve böyle bir ticari işlem ahlaken, dinen, hukuken geçerli midir? Para’nın getirisi olmaz ise, sermaye nasıl birikecek ve yatırıma dönüşecek? Hem sonra bir ülkenin parasının değerini şu modern dünya da tam olarak sabitlemek mümkün müdür? Örneğin enflasyonun sıfır olduğu bir memlekette, dolar ve avronun değeri artarsa, ya da emtia fiyatları, altın veya petrol fiyatları artarsa o ülkenin parası değer kaybetmeyecek midir? Daha binlerce soru!
Ya DAEŞ’in, Bako-Haram’ın, eş-Şebâb’ın, el-Kaide’nin, Taliban gibi islam devleti kuracağız diye ortalığı cehenneme çeviren, örgütlere teslim olacağız, Allah’ın insanlığa gönderdiği son dini Ceziretü’l –Arab’a gidip miladi yedinci yüzyıl formatında yaşayacağız ya da büyük bir tecdit hareketi ile tarihin öznesi olacağız!
Hala ümmet ortaçağa dönmeyi, asr-ı saadete erişmek olarak algılamaktadır. Oysa asr-ı saadet zirve değil, olsa olsa islam’ın başlangıcıdır, start aldığı en alt düzeydir. Asr-ı saadete dönme çabaları, 20 yaşındaki delikanlıyı tekrar anne karnına sokma çabalarından farksızdır. Tarih tekerrür etmez ki, geriye, maziye gidilsin! Aynı su hiç bir zaman aynı köprünün altından ikinci bir kez daha geçmez! -
-
1.
0Ne yazdın ve oruspu çaco
-
1.
-
26.
0Rezervasyon
-
25.
0Ulan arap yalakası it cumhuriyette faiz yasaktır.(tefecilik mesela) kumar yasaktır sen önce bir araştır öyle yaz
-
24.
0T.C. yazarken C harfinden sonra da nokta var ananı giberim adam gibi yaz
-
-
1.
0Ödeşmiş oluruz
-
-
1.
0Ananla ödeştim huurun doğurduğu
-
1.
-
1.
-
23.
0Senin o olmayan beynini gibim ben mal oğlu mal Müslümansan senin seriatla kendine ceki düzen vermene gerek yoK Müslümansan eger zaten bu gelmeden de bunları yapabilirsin ama Emin ol bu ülkeye seriat getirsende yine aynı seyler olur senin ülkende 3 yasında bebeğe tecavüz ettiler seriat gelse ne fayda
-
22.
0iran seriatle yönetiliyor ne kadar güzel islam özgürlüktür ama seriatle yönetilen iran'da o hafif kırktan kadınları bile yol ortasında nasıl vururlar
-
-
1.
0Tecrübe konuşuyor
-
1.
-
21.
0Başlık açan huur evladı
-
-
1.
0Ananın dıbınada yannan açıyım nede olsa sever annen
-
1.
-
20.
0gibtir çomar
-
19.
0Reddediyorum amk reddeditoeım hayatında kitap okumamış adam bana kuran anlatıyor aml
-
18.
-1sana ne lan yarram kuranı getirince diğer ulķelerden korkmamıza gerek kalmıcak herhalde bi kitap ülkedeki aç cocukları doyuracak sanki yarrama bak.
Aç dünyaya göz yumarsın,
Varolmayana taparsın,
Bir gün gelir boş bakarsın,
işte o zaman anlarsın. -
-
1.
0Lan zekat denen bir şey var ama sen bundan bı haber, eğer şeriat tamamıyla doğru uygulanırsa açlık dene bir şey kalmaz
-
2.
0Kafire zekat verilmez
ilkokulda din hocası bunu söyleyince şoka girmiştik.
-
1.
-
17.
0Zinanın serbest olduğu herhangi bir kanunla yonetildiginde zine yapacaksan müslümanlık senin neyine ki , önemli olan onu kendi iradenle yapmamak kanun zoruyla kendini tutman değil
-
16.
0:'( :'( :'( :'( :'( :'(
-
15.
0Çomar, lütfen.
-
14.
-1gibtir git arabistana
-
13.
-3Yasaşın ateizm huur çocuğu
-
-
1.
0Ateizminizi gibeyim huurnun evladı.he biz maymunlardan geliyoz onlar olmasaydı biz olamazdık o yüzden maymunlara ata diyelim hadi
-
1.
-
12.
0şeriat ile cumhuriyeti nasıl bağdaştırdın mk cumhuriyeti bi açıklasana sen
-
11.
0Çe o ma re o
-
10.
0Amk salagi zina ne zaman yasallasmis bi git bak kimin doneminde olmuş
-
9.
-1Çomara bak hele hele