1. 20.
    +1
    Rezerve
    ···
  2. 19.
    +1
    Rezerved
    ···
  3. 18.
    +1
    Beğendim linki var mı pdf epub felan
    ···
  4. 17.
    0
    turn off the pages
    ···
  5. 16.
    +1
    Ben de 3 kitabın pdflerini atabilirim xd
    ···
  6. 15.
    +1
    Rez aldm buraya, okuyacagim sonra
    ···
  7. 14.
    +1
    Dur okuyacam bekle
    ···
  8. 13.
    +1 -1
    Koskoca şeytan kitap yazmış 3 tane ne hikmetse Türkçe ve ardından pdf yapıp yadi.sk ye yüklemiş. Inandirici mı gerçekten?
    ···
    1. 1.
      +1 -1
      Kuranın da pdf si var 🤔🤔🤔🤔
      ···
    2. 2.
      -1
      Demek istediğim basılı kitabı var mı veya kuran gibi belli olduğu gibi yazanı şeytan olduğunu nerden biliyorlar
      ···
    3. 3.
      0
      Efendi'nin Kitabı Yeni Çağ'ın ilk adımlarında, O'nun, doğudan ve batıdan olmayan Kahin'i tarafından yazılmış ve hıfzedilmiştir. Ave Satanus Amen
      ···
    4. 4.
      0
      Bu 3 kitap tüm dillere çevrilmiş(imkansız bence) öyle bir şey okumuştum ve hepsinde edebi bir şekilde çevrilmiş sade bir şekilde değil, yani anlam aynı ama birebir aynı şekilde çevrilmemiş
      ···
    5. diğerleri 2
  9. 12.
    +1
    Aldım rezimi oturdum
    ···
  10. 11.
    0
    37. Sonunda ilk nefesini aldı insan ve kalktı ayağa. Ama sakın zannetmeyin insan sizin gibiydi. O sadece şekilsiz bir varlıktı. Ayıdan bile daha az
    benziyordu insana. Uzun zaman tanrıların bahçesinde dolaştı, amaçsızca ve aptalca. Ne zaman ki bedeni alıştı yaşamaya ve güçlendi ve bağımsızlaştı.

    38. O insan çok farklıydı sizden. Tanrıların bahçesinde kendisine gereken enerjiyi bahçenin kendisinden sağlıyordu ve sindirim sistemi yoktu. Hiç birşey yemesi de gerekli değildi. Bu yüzden makat da gerekli değildi ona, gırtlak da. Nefes alıyordu sadece ve besleniyordu havayla. Rengi kıpkızıldı. yoktu saçı, kaşı ve boynu. ilk insanı hep erkek olarak düşünürsünüz ama onun üreme organları da yoktu. işemesi de gerekli değildi. Bu yüzden bedeninde yoktu bunların hiç biri. Zihni de yeterli değildi asla, tanrıların istediği enerjiyi sağlamaya.

    39. Sonra mahluk uyutuldu uzun zaman. Ondan alınan parçalardan yapıldı yeni insanlar. Buna siz klonlamak diyorsunuz kendi zamanınızda. Ama orada gerekli değildi ve yoktu zaten sizdeki makinalar, tanrıların iradesi ve ruhsal kozası yeterliydi bu işe. Alınan minik parça aynı kelebeğin kozası gibi kaplanıyor ve büyüyüp şekilleniyordu içinde, dıştan yöneltilen irade ile.

    40. Üretilen kopya varlıklar geliştirildiler baştan ve başarısız olanları yok edildiler teker teker. Sonra öğrendiler tanrılar kopyaların bedenlerinden ekgiblikleri ve gereklilikleri.

    41.Hepsi yok edildikten sonra tanrılar toplandılar yine mahlukun başına. Onu şekillendirdiler yeniden, edinilmiş bilgilerle. Sonra yeniden hayat nefesi üflendi mahluka. Yeni şekliyle daha rahat olarak kalktı mahluk. Yine bırakıldı uzun süre gelişip, güçlenmeye. Farkında değildi kendinde olan değişikliklerin çünkü yapılmıştı herşey kozanın içinde. Kozadan çıkınca hala uyuyordu ve uyuşuk zihniyle sadece kısa bir an uyuduğunu biliyordu.

    42. Sonra gene uykuya yatırıldı. Bu şekilde kaldı bin yıl. Sanmayın ki öldü. Sadece donmuş olarak uykudaydı. Yine parçalar alındı mahluktan ve yapıldı yeni kopyalar.
    ···
  11. 10.
    0
    31.ismim yoktu o zamanlar size göre. Benim ismim ... idi, sizin aslatelaffuz edemeyeceğiniz ve anlayamayacağınız şekilde. Gizli değil ismim. Onun gizliliği başka bir alemin dilinde olması ki, asla anlayamazsınız ve duyamazsınız o dili bu alemin kulağı ile. Bu yüzden gizlidir ismim size.

    32. Ben ... tanrıların bahçesinden çıktım bu iş için. Çok uzun zaman kaldım dünya yüzünde. Ben tektim dünyada. Benden başka ve benim bulunduğum yerde ve benim işimde benden başka hiç bir tanrı yoktu.

    33. Bir toplama ve hazırlama alanı yaptım kendime. Sonra ilk önce indim, denizin en derinine. Ateşin suya karıştığı ve sudaki havayla birleştiği ve kayanın özündeki hayatın ortaya çıktığı noktalardan topladım dünyanın mikro organizmalarını. Ama bu iş de değildi size anlatıldığı gibi çabucak ve bir anda olan şey. Sayısız dünya yılı geçti ve suyun altında iken ve istenilen nitelik bulunup, değiştirilip, yetiştirilene kadar. Bu yüzden, denizde yaşayan ejderha olarak da anlatılırım insanlarca hala. Sonra onu, O, hayatın özünü dünya kayasından olan toprak olarak aldım kendi çalışma alanıma. Dıştan bakınca cansız toprak yığını gibiydi bir avuç. Ama dünyanın ruhu ve hayatı kaynıyordu içinde ve dünyanın zekası.

    34. Sudan çıkmıştı hayat ve sudur bedenininizin çoğu tâ o zamandan. Bu da yeterli değildi. Bundan sonraki dönem daha da zordu ve bilgi ve incelikisterdi. Önce toprağın enerjisini ve ruhunu toplayıp ekledim bu kütleye. Sonra ateşin
    enerjisini verdim. Sonra dünyanın hayvanlarından aldım etini ve yıllarca geliştirdim onu bütünle birleştirmeden önce. Daha sonra dünyanın bitkilerinden ve havasından özlerini aldım. Karıştı hepsi birbirine ve şekilsiz kütle büyüdü geçen günlerle.

    35. Dünyanın ruhundan ve Ateşin ve Toprağın ve Suyun ve havanın ruhlarından kattım öz maddeye. Sonunda hazır oldu madde sizi getirmeye. Ateşin ruhuydu onda değişimi yapacak olan. Ateştir değişimin esası ve bu yüzden siz devamlı olarak hücre yenilenesi yaşarsınız ve doğduktan sonra
    büyürsünüz. Devamlı olarak yanıp, aşınır beden ama yeni hücreler gelir eskilerin yerine, olurlar et, kemik ve sinir. Ateştir bunu sağlayan ya da ateşin özü ve ruhu.

    36. Ana madde ile döndüm tekrar tanrıların bahçesine. Tanrılar şekillendirdiler onu bir beden olarak hep birlikte. Ama gene de ekgibti gereken zeka ve canın ilk haraketi. Bütün tanrılar hayat nefesi üflediler ona. Hepsi kendi karakterlerince. Bu yüzden insan karışımıdır tanrıların. Hiç bir zaman bir tanrı kadar güçlü değildir ama hepsinden karışım vardır onda, hiç bir tanrıda olmadığınca.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 9.
    0
    25. Bunlar moleküler seviyede bilinçsiz hayat kıvılcımlarıydılar ve taştan doğmuş hayattılar. Ama bunlar da yaşamayıp hemen ölüyorlardı tıpkı bir kibrit alevi gibi sönüyorlardı. Çünkü su boştu ve onları besleyecek ve onlarla beslenecek başka canlı yoktu.

    26. Tanrıların bahçesinde, bir adımda kendi alemlerine giden ve aslında bir kısımları ile zaten kendi alemlerinde olan tanrılar için zaman yoktu. Onlara göre ve bahçelerine aldıkları canlı türlerine göre çok kısa bir zaman fakat dünya için çok çok uzun bir zaman sonra suyun dibi kumla kaplandı. Suya süklenen kara bitkileri evrim geçirdi ve suyun altını kapladılar. Ve suyun
    içinde ilk hayat başladı.

    27. Dünya yüzündeki hayvanlar da çok yaşamadılar ama onların çürüyen bedenlerinde oluşan mikroorganizmalar dünyanın yüzünü kapladı. Bitkilerle birleştiler ve hem tanrılar dünyaya yeni hayvanlar saldılar, hem dünyada
    değişik türler oluşmaya başladı.

    28.Dünya yüzü artık boş ve çıplak değildi fakat henüz dünyanın kendi canlısı yoktu ve kolay bir iş değildi onu yapmak. Tanrılar için bile. Bazı tanrılar
    zamanının geldiğini öne sürdüler. Bazılarıysa henüz erken olduğunu. Sonunda karar verildi insanın oluşturulmasına. Bu iş sizin zannettiğiniz gibi "Ol" veya "Olsun" demekle olmuyordu. Yanlış öğretildi size bu, kasıtlı olarak.

    29. Dünyanın canlısı ki, dünyada yaşayacak ve tanrılarla iletişimde olacak ve dünyayı geliştirecek ve kozmik bütünlüğün parçası olacak olan canlı, aynı zamanda dünyayı da kozmik bütünlüğe bağlayacaktı. Bu yüzden O, dünyanın kendi maddesinden olan kendi canlısı olmalıydı.

    30. Kararlar alındı ve işler belli oldu. Bu iş için dünyanın özünden madde almak ve en önemlisi de bu maddeleri filtre edip, hazırlayıp, bütünlemek gerekliydi. Bu iş için bir tanrı çıktı ileriye ki, O bendim.
    ···
  13. 8.
    0
    19. Bu bahçede, dünya yüzüne göre şartlanan bitkiler dışarıya salındılar önce. Ama karakterleri değiştirildi önce sert vahşi olarak. Yaşayabilsinler diye
    yeryüzünde.

    20. Bu bitkiler kapladılar her yanı ama çok yaşamadılar dünyada. Ve onların ölmesi ile dünyanın kendi ruhundan kendi bitkileri çıkmaya başladı. Sadece bunu başlatmak ve gübrelemek içindi, tanrıların bitkilerinin gelişleri ve ölüşleri. Yeni bitkilerde, dünyanın
    dengelenmiş beş ruhunun ya da enerjinisinin karışık ruhu vardı. Buna karşılık her bitkide onları ilk oluşturan, tanrılar aleminden ve başka dünyalardan gelen, ve ölüp bedenleri ile gübre olan bitkilerin gen yapısından da vardı/vardır.

    21. Bitkiler yeryüzünü kaplayınca gene de tanrıların bahçesine göre çok ilkel ve vahşiydi dış alan. Bitkler oksijeni süzmeye başlayınca yeryüzü yaşanır oldu. Ama suyun içinde
    hayat yoktu hala.

    22. Dünyanın haline göre şartlanmış bedenleri ile hayvanlar sırayla dışarıya salındılar. O zamanlar dünya yüzü çok düz ve tek parça idi. Bu kara parçası çok büyüktü ve dünyaın
    yarısı idi. Ve yaşanabilecek yerler gene de azdı çünkü karanın büyük bölümü ya çok sıcak, ya çok soğuktu.

    23. Denizde hayat dünyanın kendi ruhunun enerjisi ile başladı. Denizin çok derininde bazı çatlaklardan hala ateş sızıyordu suyun içine. Bu ateşin sızdığı yerlerde suyun yüzeyinden boru gibi duman ve buharlar yükseliyordu gökyüzüne. Suyun içindeki volkan ağızlarından sızan ateş, suya deydikçe soğudu ve bir tür taş oldu. Bu taşlar her geçen zamanla daha da biriktiler. O zamanlarda suyun dibi düz ve çıplak kayaydı. Ne kum vardı, ne de su bitkisi.

    24. Suyun dibinden fışkıran ateş taş oldukça, yukseldi ve kümelendi. Ama içsel ateşin baskısıyla daima ortası delikti ve sanki suyun dibinden yukarı doğru çıkan dev borular gibi oldular. Boruların ağzında suyun, ateşin, kayanın ve sudaki havanın birleşmesinden, dünyanın kendi ruhunun ve enerjsinin de katılması ile bazı canlılar belirmeye başladılar.
    ···
  14. 7.
    +7
    Dunya'nin dogusu anlatilirken tahta elementi sayilmamis, cugunu verdim karsim.
    ···
  15. 6.
    +2
    13. Tanrılar toprak üzerinde bir alan ayırdılar ve engellediler dıştaki vahşiliğin içeriye sızmasını. Görünmeyen duvarları vardı bu yerin ve ne içerdeki sızabilirdi dışa, ne de dıştaki içe. Burası sonradan yanlış olarak Cennet denilen, tanrı katıydı. Cennet'in tamamı dünya da değildi. Bir kısmı dünyada iken bir kısmı madde ötesinde ve başka bir kısmı tanrıların kendi alemindeydi. Hepsi içiçeydi bunların ama asla karışmazlardı birbirlerine. Sadece tanrılar geçebilirlerdi onların engellerini ve izin verilen şeyler tanrılar tarafından.

    14. Tanrılar kendi bahçelerine, kendi alemlerinde değişik dünyalarının bitkilerini aldılar. Ve değişik dünyaların hayvanlarını ve ağaçlarını ve en önemlisi psişik güçlerini, dünyalarının. Tanrıların bahçesine alınan herşey, bahçenin dünyada kalan kısmında da oldu aynı zamanda. Herşeyin bir kısmı madde ötesinde, bir kısmı tanrıların aleminde ve bir kısmı da dünya yüzündeki
    bahçedeydi.

    15. Size çok garip gelirdi o zaman görseydiniz bahçeyi. Ağaç ve çiçek doluydu her yan. Ve özel olarak şartlanmış, yetişmiş hayvanlar vardı. Ve gereken barınaklar vardı sütunlu ve dairesel olarak. Tıpkı eskilerin tapınakları gibiydi
    bunlar. Ama bahçenin dışında sadece sert hava ve ateş ve volkanlar ve üzerinde bir şey olmayan dağlar ve toprak vardı. Sular hala boştu.

    16. inanamazdınız o zaman görseydiniz tanrıların bahçesini ve yaşamanız çok zor olurdu çıldırmadan. Herşey birbirinin yansıması içindeydi. Dışardan
    baksaydınız bahçeye, sınırlı bir alanda olan bir bahçe görürdünüz çıplak toprak üzerinde. Tıpkı çöldeki bir vaha gibi. Ama içinden bakarsanız kendinizi, içi ayna olan bir kürenin içinde gibi görürdünüz. Yukarıya baktığınız, ayna yansıması gibi herşeyi baş aşağıya görebilirdiniz. Ama kendinizi her yandan görürdünüz bu yansıma içinde. Elinizi ileriye uzatıp, kendi sırtınıza bile dokunabilirdiniz isterseniz. Bunların nedeni bahçenin her yanının başka alemler, başka boyutlar içinde olmasındandı.

    17. Oradayken hem orada olurdunuz hem her yerde. Sesiniz duyulurdu Tanrılar aleminde ve kendi düşünceleriniz de madde varlıkları gibi görüntü ve ses olarak dönerlerdi size. Her renk vardı orada, her alemden gelen, insan gözünün gördüğü ve göremediği. Önünüzde duran ağaç size baş aşağı dururmuş gibi gelirdi bazan. Çünkü onun çıkış yeri tanrıların alemiydi ve aslında düz duruyordu o alemde. Yatay ağaçlar da vardı aynı şekilde.

    18. Sadece siz değil, bilinci daha zayıf olan hayvanlar da çıldırırlardı orada eğer şartlanmamış olsalardı önceden. Cennet diyorsunuz oraya ama sizin için cehennemin en büyüğü de olabilirdi o mekan ve boyut karışıklığı. Ancak tanrılar rahattı orada. Herşey elinizi uzatacağınız kadar yakınızdayken, herşey bilinmez mesafelerde uzaktı da aynı anda.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 5.
    +1
    resimdeki baphometin okçusu değil mi
    ···
  17. 4.
    +1
    Hangi yayınevi ?
    ···
    1. 1.
      +1
      Yayın evi yok. Pdf halinde kitaplar
      ···
  18. 3.
    +2
    ugraşmış okurum rez
    ···
  19. 2.
    +4
    Hep aynı başlıkla geliyon
    ···
    1. 1.
      +5
      Adamın buraya girmesindeki tek amaç düzenli olarak ayda 3 kere luciferin gönderdiği yandeks disk boyutundaki pdf kitaplarını paylaşmak amk.
      ···
    2. 2.
      0
      O kadar uğraşıyorum sizde okuyun artık uzun kitaplar değil zaten
      ···
    3. 3.
      +1
      Vay amk teşekkürler ya merak etsek kesin bulamazdık ne iyi ettin de düşündün bizi.
      ···
    4. diğerleri 1
  20. 1.
    +21 -24
    Okuyan 2-3 kişi olursa tüm kitabı buraya yazabilirim.

    GERÇEKLER KiTABI

    YARADILIŞ VE TÜREYiŞ

    I

    1. Başlangıçta insan yoktu. insan yokken, Tanrılar da yoktu. Neye göre tanrıdır bir tanrı? insan yoksa ve kul yoksa ve onu tanrı olarak bilen bir varlık yoksa tanrı olamaz hiç bir varlık. Bu yüzden, Tanrılar yaratmışlarken insanı, insanda
    yaratmıştır kendi tanrılarını.

    2. Dünya boştu, hayat yoktu. Ne bir ses ne de nefes vardı. Kuru ve sert bir kayaydı her yer ve tam olarak dümdüzdü yer küre.
    Ne bir dağ vardı, ne de çukur. Gündüz hiç bir gölge yoktu ve sıcaktan ateş kesilirdi kaya. Gece soğuktan büzülür ve çatırdardı yeryüzü.

    3. Sadece bir taş küreydi dünya ve kimse yaşayamazdı onda. Binyıllarca sakladı, içindeki ateş çekirdeğini dünya. Yol aldı koyu karanlıkta hiç bir yolcusu olmadan.

    4. Sonra yer küreyi farketti tanrılar, ki o zamanlarda, tanrı olmayanlar. Çok uzaktan geldiler ama hem de çok yakından. Başka bir alemden indi tanrılar. Hayat nefesi verdiler Dünya'ya kendi ruhlarından. Sonra bıraktılar yer yüzünü,
    hayat nefesi ile olgulaşmaya.

    5. Tanrıların ruhlarının enerjisi ile çatırdadı kaya. Uyandı içindeki ateş ve büyüdü. Sonra çatlamasıyla taşın, ateş taştı yeryüzüne. Değiştirdi ateş taşı, oydular kendilerine yol ateş nehirleri. Patladı her yan ve bir zamanlar kendisi de saf ateş olan ve sonradan donarak taş olan ve ateşi ancak kendi içinde
    saklayan yeryüzü püskürttü ateşini uzaya.

    6. Bir dişi gibiydi Kaya ve Anne gibiydi. Ateş, onun doğurduğu çocuğu oldu. Dışarı fışkıran ateş birleşti ve çiftleşti tekrar anasıyla. Her birleşmesi ile onların yeniden çatlayıp ufalandı kaya ve gaz püskürdü, ateşle kayanın birleşmesinden
    olan patlamalar. Kayanın dönüşmesiydi bu, gaza ve havaya.

    7. Ve sizin düşüncenize göre bunlar kaya ve ateşken, aslında ruhu vardı tanrıların herbirinin içinde bilinçsizce. Püsküren gaz kapladı ateşi ve kayayı. ilk şimşekler oluştu çok yüzyıllar sonra. Sonra asit yağdı gazdan, kayaya. Doldurdu asit ateşin oyduğu çukurları ve çevreledi ateşin kabarttığı dağları.

    8. Şimşekler hiç kesilmedi bin yıl boyunca. Asit birleştikçe ateşle ve kayayla patladı ve genleşti yeniden dönüştü gaza. Bu böyle sanki sonsuzmuş gibi sürdü. Ama süzüldü asit her dönüşünde gaza ve değişti bulutlar zamanla. En sonunda
    Su geldi dünyaya. Bitti bulutların yakıcılığı ve su yağmuru yerini aldı asitin. Gaz'dan ki, o öldürücüydü en başta, hava oluştu zamanla.

    9. Su'da da vardı tanrıların ruhu, ve yeni oluşan hava'da. Ateş ve kaya gibi.

    10.Ateş, toprak, hava ve su birleşip, dengelendiği zaman tamamlandı dünyanın doğuşu. Dört ruhun üzerinde Evren'in Ruhu ve Dünya'nın Ruhu vardı ve odur, hepsini toplayan ve dengeleyen.

    11. Zamanı gelince tanrılar tekrar döndüler yeryüzüne ve kayanın ufalanmasıyla oluşan toprağın üzerine. Doğmuştu dünya ve yaşıyordu ama tanrılardan başka, nefes alması gereken hiç bir varlığın soluyamayacağı gibiydi hava. Gelseydi o zaman nefes alan birkaç varlık dünyaya hemen kirlenir ve zehirlenirdi hava çünkü ne bitki vardı havayı süzüp temizleyecek ne de bir ağaç. Her yer kara toprak ve canlı yaşamayan karanlık ve boş suydu.

    12. Ama temizdi herşey hazırdı kullanılmaya. Dünyanın içinden sızan ateş kesilmemişti ve bulduğu yeni çatlaklardan sızıp püskürüyordu her yere. Dünya yüzünde ve suyun altında. Daha tam olarak şekillenmemişti dünya.
    Tümünü Göster
    ···