önce şunu açın ve beni iyi dinleyin
http://www.youtube.com/watch?v=KAzV2PxbzvA
sizin 1 saniyede attığınız adımı ben 1 dakikada gidiyorum. yavaş olmak çok zor bir şey. ömrüm hızlı akarken benim yavaş hareket etmem harbi koyuyor beyler.
asosyal bir bin oldum. neden mi? çünkü yaşadığım mevkide benden başka salyangoz arkadaşım yok.
kediler tarafından taşak konusu oluyorum.beni hedef tahtası olarak görüyorlar, sürekli kafama vuruyorlar. peki ben bu durumda ne yapıyorum? o zavallı kafamı kabuğumun içine sokuyorum. sadece bekliyorum. korkuyorum beyler.
inanır mısınız geçen gün büyük bir mağazanın önünden geçiyordum, vitrindeki televizyonlara gözüm takıldı. ninja kaplumbağalar oynuyordu. gözümden yaşlar akmaya başladı. keşke kaplumbağa olsaydım dedim. keşke benim de bir splinter ustam olsaydı. beraber pizza yeseydik. bana bulaşanları samuray kılıcım ile sosis gibi doğrasaydım.
elimi vitrinin cdıbına koydum başımı eğdim. görevli bir adam bana ağır hakaretler ederek elinin tersiyle itti.
kabuğum kırılmıştı beyler. o adama sesimi iletemedim, ne kadar bağırsam da duymadı beni. sanki bir kabusun içindeydim, karabasan girmiş bir rüyadaydım...
hani şu sizin önemsemediğiniz yağmur var ya, işte benim onu önemsememe gibi bir şansım yok. benim için normal bir mevsimsel olay değil beyler. düşünsenize sizin vücudunuzun üçte biri kadar su damlaları yağıyor sürekli. ne yapardınız? hemen kapalı bir ortama girip korunurdunuz öyle değil mi. fakat ben açıkta kaldığım zaman öyle yapamıyorum, altına gireceğim bir sığınağa ulaşabilmem için ona çok yakın olmam gerekir. belki ansızın bir duvar görürüm de tırmanırım, kim bilir.
aranızda okuyanlarınız var. sövdüğünüz derslerin kıymetini bilin. keşke benim de meşgul olacağım, sınavlarına çalışacağım derslerim olsaydı. belki ilerde çok iyi yerlere gelemezdim bilemiyorum. ama inanın en basitinden bir işte çalışmak benim de hakkımdı. neden kendime ait bir yuvam, işim olmadı ki?
beni yönlendirecek kimselerim olmadı beyler. siz benim yaşımdayken sımsıcak yuvanızda ailenizin sevgisi altında büyüyordunuz. peki bana sorsanıza sen nerde büyüdün diye.
ben annemi babamı göremedim beyler. aile kavramı bende hiç oluşmamıştı. küçücük yaşta başlayan bu yaşam mücadelesine atılmıştım. nasıl gelmiştim buraya bilmiyordum.
aklınızda canlandırsanıza, sizin kafanıza küçücük beyaz taş parçaları atıyorlar. kafanız eriyor. çok kötü öyle değil mi. ne yapabilirim ki, benim vücudum böyle. insanların yemeklerine tat katmak için attıkları madde benim ömrüm boyunca sakat kalmama, belki de bu hayatımın son bulmasına sebep oluyor.
kedilerin, güvercinlerin, insanların daha fazla maskotu olmaktan sıkıldım. hiç bir düzenimin olmadığı, zamanın hıp hızlı aktığı fakat vücudumun ağır hareket ettiği, korunmak için sadece kabuktan başka bir şeyimin olmadığı, her doğa olayının benim yaşamımın bir tehtidi olduğu, yaşamaya adeta karıncanın bacağı kadar ince bir ipin üzerinde tutunduğum bu hayattan çok sıkıldım.
üzgünüm beyler. çok üzgünüm...