hatta bununla ilgili güzel bir anım var. bir sabah osuruk sesiyle uyandım, evet bu ses benim osuruğumdu ve bir hışımla yatağımdan kalkıp okula gitmek için hazırlanmıştım. Aşağıya indiğimde kahvaltı hazırdı, gaz yapacak bir yiyecek yoktu, ancak dün akşamdan yediğim fasulyenin midemde dans ettiğini nerden bilebilirdim? Kahvaltımı edip okula gittim ve her ders en az 3 kere salıyordum, duvar kenarı iflas etmişti. Artık o kokuyu alınca herkes burnunu tıkıyıp askıdaki montların iç tarafına kafalarını amcık görmemiş abaza gibi bastırıyordu. Gerçekten çok acı bir kokuydu. Sınıf öğretmenimizin dersinde iken bir kez daha salmıştım, kızlar "öff" diye söylenirken erkekler ise kahakaha atıyordu. Öğretmen duvar kenarındakileri tahtaya çıkardı ve daha sınıf öğretmeninizin dersinde böyleyseniz diğer öğretmenlerinizin dersinde nabıyorsunuzdur acaba deyip hepimizin ismini alıp her birimiz için dilekçe yazmıştı. Aradan 2 ders geçti ve nöbetçi öğrenci türk dili ve edebiyat dersinde kapıyı çaldı... Kağıttaki isimleri okudu, yani duvar kenarındakileri. Evet müdür yardımcısı bizi çağırıyodu. Benim yüzümden 11 kişi disipline gitmişti. Müdür yardımcısı ve bir kaç öğretmen aralarında konuştu ve bize sorular sormaya başladılar. "Neden dersin huzurunu bozuyorsunuz?" gibisinden sorular soruyorlardı. En sonunda ben osurduğum için atladım ve

-"Öğretmenim derste birisi yelleniyordu onun kokusundan şey ettik." gibisinden bir cümle kurmuştum. işte o an Müdür yardımcısı kahkahayı bastı ve gülerek koltuğunun altından ince inşaat borusu çıkardı. Her birimize (kızlarda dahil) beşer defa vurdu ve sınıfa gönderdi. Birine anlatmam gerekiyordu beyler okumayan okumasın ama anlatmalıydım yıllardır içimdeki ateş sönmedi itiraf etmeliydim...