/i/Kız Meselesi

  1. 12.
    0
    Rezerved yazmaya devam bitirmelisin güzel gidiyor şuku
    ···
  2. 11.
    0
    kararımı verdim, buse'ye bu teklifinden dolayı kırılmışım gibi davranacaktım, bir arkadaşı olarak bana karşı böyle şeyler hissetmesine kırılmış olduğuma inandıracaktım onu, böylelikle kendime 1 aylık bir süre kazandıracaktım planlarım için.
    öyle de yaptım, "ben böyle bir şey beklemezdim senden" dedim. "bana biraz süre ver, ama ümitlenme" dedim.
    "bir süre düşüneyim, belki bir çözüm bulurum, o süre içinde birbirimize iki yakın arkadaş gibi davranalım" dedim.
    beklemediğim bir şekilde buse çok üzüldü, ağlayacak gibi oldu. "peki" diyebildi sadece. sesi titriyordu, lafını söyledikten sonra gözleri doldu ve arkasını dönüp gitti.
    ben ise "muhteşem zekama" çok güveniyordum, 1 hafta burçak ile çıkıp ayrılacaktım, ve kalbi kırık erkekmişim algısını oluşturduktan sonra buse'ye yaklaşacaktım. çok zekiydim lan o an, "einstein benim takumu yesin" diye düşünüyordum, öyle bir kibre kapılmıştım.
    bir kaç gün geçti, burçak ile durumları ayarladım, ilk bir kaç gün herkesten gizli çıkmaya başladık.
    aslında herkesin duymasını istiyordum, ama buse'yi de düşünüyordum. sonra sanki yakalanmışız gibi bir ortam oluşturmak için plan yaptım. bizim sınıftan bir kaç kişinin okul çıkışında nerede toplanacağını duydum, sonra sanki bilmiyormuşum gibi burçak'ı oraya çağırdım. el ele içeriye girdik, sonra sanki çok utanmışım gibi davrandım, istifimi bozmadan burçak ile bir masaya oturdum, sonra bir ara arkadaşlarımın yanına gidip "gençler, aramızda tamam mı?" diye sordum.
    tabi kendini sinsi sanan salaklar herkese söylemiş durumu.
    sonraki gün sabah burçak ile telefonda konuştuktan sonra okula girerken buse ile karşılaştım, beni görür görmez "çok da fifi" tribiyle kafasını çevirip benden uzaklaştı. halbuki kızlar tuvaletine kendini kapatıp ağladığını adım gibi biliyordum.
    planımın tek problemli yanı buse idi.

    bu entry'yi de burçak'dan biraz bahsederek sonlandırayım.
    burçak beyaz tenli, uzun kumral saçlı, 1.65 boylarında idi. çok popülerdi ama kimseyi sevmezdi, herkes onun dedikodusunu yapardı, müzik ile çok ilgilenirdi, şehirdeki popüler etkinliklerden hep haberi olurdu. müzik hakkında, daha çok müziğin magazin tarafıyla ilgilenirdi ve öyle şeyler konuşmayı severdi, yine dedikodu yani.
    pahalı kıyafetler giyerdi, sürekli ilgi çekmek isterdi, kıyafetlerinin görünüşünü, saç modelinin, rujunun veya ojesinin güzelliğini sorardı bana sürekli. tartışmayı sevmezdi, tahammülsüzdü. hayatı yeniliklere kapalıydı. her şey bildiği doğrular çerçevesinde gelişmeliydi.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 10.
    0
    burçak ile yakınlığımı arttırmaya başladım, kızı öyle bir kıvama getirdim ki, neredeyse o bana çıkma teklif edecekti, 2-3 gün daha sabredeyim, o bana çıkma teklifi etmezse, üstü kapalı bir şekilde ben ona çıkmak istediğimi ima ederim diye düşünüyordum.
    onunla ciddi bir ilişki kurmak istediğime inanmaya başlamıştı, ama kendime tanıdığım o 2-3 günlük alıştırma süreci bitmeden, burçak'ın yanında buse geldi, burçak'a çok sert davranıyordu, "bizi biraz yalnız bırakır mısın canım?" diye sordu burçak'a, burçak da benim gözümün içine bakıp kararı bana bıraktı.
    zor bir andı gerçekten, ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum, ama sakin bir tavırla burçak'a göz kırptım, çok yerinde bir hareket olduğunu düşünüp kendi zekamla övünür bir pgibolojiye girdim. burçak da gülümseyerek yanımızdan ayrıldı.
    "ne oldu buse?" diye sordum.
    "barış, nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum... " gibi bir giriş yaptı.
    "çekiniyor musun benden? (benden? barışından?)" diye sordum.
    "hayır da söylemesi zor" dedi.
    uzun ve bunaltıcı bir sürecin sonunda "ben senden hoşlanıyorum" dedirtmeyi, yani ağzındaki baklayı çıkarttırmayı başardım.
    sonra sanki yeni fark etmişim gibi "nasıl yani?" diye sordum.
    "anladın işte" dedi. "biliyorum, burçak ile çok ilgileniyorsun, belki de onu seviyorsun ama... " dedi ve tavrıma bakarak "yani sen, ben... bir şeyler olamaz mı?" diye sordu.
    "bilmiyorum" dedim. gerçekten bilmiyordum, buse aklımdan geçenlerden habersizdi, onun derdi daha önce de söylediğim gibi "prensini bulmak" idi, ben ise nasıl bir yol çizeceğimi bilemiyordum.
    bir süre sessizlik olduktan sonra anı doğaçladım, "buseciğim, canım benim ya, niye böyle söylediğini anlıyorum ama sen biraz daha düşün bence" dedim.
    arkadaşlığımızı bozmayalım tribine girdim, tabi o da dümendi, aslında o anda tek derdim burçak'ı ayarlayıp benden ayrılmasını sağlayacak bir yol çizmekti.
    etrafımızda da burçak'ın arkadaşı olan bir kaç kişi vardı. yani olan her şeyi burçak'a yetiştirecekleri belliydi.
    tam o anda herkesin içinde buse elimi tuttu.
    ben elimi çektim refleks olarak, kafam karışmıştı, onu güzelce oyalamalı mıydım? sert bir biçimde ret mi etmeliydim? yoksa 1 haftalık kız olarak onu mu kullanmayı denemeliydim?
    ···
  4. 9.
    +1
    Okuyorum beklemedeyim
    ···
  5. 8.
    +1
    devam devam
    ···
  6. 7.
    +2
    bir gün derse girmemiştim, kantinde tek başıma oturuyordum, şans eseri burçak da dersine girmemiş, önce kantinden çay aldı, sonra beni görünce yanıma geldi, "oturabilir miyim?" diye sordu, "gel" dedim. oturdu, "bugün sanki lanetli gibiyim" dedi. "ne oldu?" diye sordum. başından geçen saçma olayları, kendinden bir şeyler ekleyerek anlattı, bazı yerlere kendi yorumumu kattım ama lafını çok fazla kesmemeye dikkat ettim.
    birilerinin hep ona istemediği şekilde yaklaştığını, insanların kendisine kötü davrandığını fln anlatıyordu genel olarak. ben de fırsattan istifade ona hayatının acınılacak halde olduğu fikrini enjekte ettim.
    içini dökmeye başladı, gözleri doldu biraz, içgüdüsel olarak "takma kafana" dedim, sonra ekledim "var mı benden istediğin bir şey? yapabileceğim bir şey varsa çekinme söyle" dedim.
    işte bu hareketim çok işime yaradı, "sen çok iyi biriymişsin" dedirtebildim kıza laf arasında. günler günleri kovalarken, ben burçak ile ilgili planlar yapıyordum, buse de benimle ilgili planlar yapıyordu tabi.
    ben burçak ile takılıyordum, burçak yanımda olmadığı bazı zamanlar buse gelip benimle samimiyetini arttırmaya çalışıyordu.

    bugünlük bu kadar, zaten okuyan yok.
    ···
  7. 6.
    +2
    ben hedef seçtiğim zor kişilikli kızı elde etme planları yaparken, buse de beni elde etmeye çalışıyordu, samimi bir takım konular açıyordu, samimi davranıyordu bana. ben de onu kendime düşman etmemeye çalışıyordum, ona benimle arkadaş olmayı öğretmeye çalışıyordum, bü yüzden kız tarafını bastıracak davranışlar yapıyordum ona. beni bir arkadaş olarak sevmesini sağlamaya çalışıyordum, çünkü onun da çevresi vardı, ve o çevreyle en kuvvetli bağlantıyı onun üzerinden kurabiliyordum.
    onun derdi çok başkaydı, ısrarla gelip yanıma oturuyordu, beni duygularını açmakta rahat hissedeceği bir kıvama getirmeye çalışıyordu.

    her karşılaştığımızda sarılıyordu, kendisine "karşı cins" olarak güven duymamı sağlayacak tavırlar sergiliyordu, ancak bilmediği şey, benim ona güven duyma gibi bir şeyi önemsemediğimdi. onun görmediği, haberi olmayacak ortamlarda ben, hedef seçtiğim kızı kafese almaya çalışıyordum, onu ikna edip bir hafta sabredecektim, bir haftadan sonra ise prensiplerine ters düşecek şeyler yapıp salağa yatarak benden ayrılmasını sağlayacaktım.

    kızın adı burçak idi, bütün okul onun çok güzel olduğu hakkında konuşuyordu, okulun yakışıklı/kaslı çocuğu kendisinden yeni ayrılmıştı, bir çok fırsatçı bu durumdan faydalanıp ona çıkma teklifi etmişti, ama o hepsini reddetmişti.
    yavaş yavaş onun bulunduğu ortamlara sızdım, onunla aynı masada oturuyordum, ama onu çok fazla kâle almıyormuşum gibi davranıyordum, kişiliği hakkında bilgi topluyordum, onun en yakın arkadaşlarıyla arkadaş oluyordum, sevdiği kişileri analiz ediyordum ve anlamaya çalışıyordum, çünkü sevdiği kişiler gibi olursam ve o bunu fark ederse şansımın çok yüksek olduğunu biliyordum.
    ···
  8. 5.
    +2
    arkadaş olmamızın üzerinden biraz süre geçti, kız bana benden hoşlandığının sinyallerini veriyordu, ben de bu sinyalleri görmemezlikten geliyordum, çünkü itiraf etmeliyim ki biraz egoisttim ve menfaatime çok önem verirdim. bu kız ile yakınlaşmak, arkadaşlıktan öte bir ilişki kurmak menfaatlerime uygun değilmiş gibi görünüyordu.
    çünkü, mevzularımı çözecek kilit adam dediğim tipler, hanzo tiplerdi, kıskanç tiplerdi, ben bir kız için mücadele edecek olsam, hepsiyle aram açılırdı, bu sebeple de yavaş yavaş keyfim kaçmaya başlardı. ben böyle düşünüyordum.

    kız bir süre sonra benim bu durumumu sezmeye başladı, ama anlam veremiyordu, onun bilinç altı benden farklı olarak bir prens bulup tozpembe mutluluklarda kaybolmaya programlanmıştı. benim bilinç altım ise tamamen menfaatime teslim olmuştu, zevklerim veya keyiflerim önemli şeyler değillerdi, karizma beni ilgilendirmiyordu, rahatıma düşkündüm, dikkat çekmek işime gelmezdi.
    göz önünde olmak veya etiket olmak gibi şeyler, kurduğum düzenimi bozardı.

    ben de kızdan hoşlanmıştım, ama yukarıda saydığım şeyler uğruna bu hoşlanmamı görmezden gelmem kaçınılmazdı.
    kız ile karşılaştığımız zaman her zamanki gizemli havamı estirmeye devam ediyordum, bu durum başka kızların da ilgisini çekmeme sebep oluyordu, bazı kızlar herkesin içinde yanıma gelip beni cafelere davet ediyorlardı, izin versem, bir ümit versem hepsi bana teklifte bulunacak gibiydi. bazıları tüm ümit kırıcı davranışlarıma rağmen pes etmiyor ve denemeye devam ediyorlardı, bazılarıysa ilk başarısızlıkta pes edip bana düşman oluyorlardı.

    bu durumu fark etmeye başlayan arkadaşlarım benden uzaklaşıyorlardı, çünkü kıskançlık tahammül edilemez bir şeydir, kıskandığın kişiye

    karşı ne yapacağını bilemezsin.

    bu süre içerisinde bir şeyler yapmam gerektiğini fark edip düşündüm, çaba göstererek elde edeceğim yani kimsenin laf edemeyeceği bir ilişkiye girişmek herkesin ağzını kapatır diye düşünmeye başladım.
    ve benim açımdan ulaşılmaz görünen bir kızı hedef seçtim. onu bir şekilde kandıracaktım, bir hafta tahammül edip benden ayrılmasını sağlayacaktım, ve standart reddedilen efkarlı erkek rolüne bürünecektim, böylece hanzo arkadaşlarıma yaranabilecektim ve hayatım tıkırında devam edecekti.
    ···
  9. 4.
    +2
    attığım oltanın işe yaradığını görmem çok uzun sürmedi, ben yalandan saklanıp kızdan uzaklaşırken, kız gelip omzuma dokundu.
    neşeli, sevecen ve sıcak kanlı bir gülümseme eşliğinde "merhaba" dedi, sesini babasına şirinlik yapan bir çocuk gibi tonlamaya çalışıyordu.
    okulun kapısında mahsur kalmamız, onun açısından bir fırsattı sanırım.
    "bu hocanın bizi içeriye alacağı yok, yarım gün gitti zaten." dedi, şirin olmaya çalışıyordu, şirindi de gerçi, ama sesindeki ve tavırlarındaki çekingen/korkak tonu da fark edebiliyordum, hatta biraz üşüdüğünü de fark etmiştim.
    bilerek gözlerine bakmıyordum "evet evet" dedim ve etrafı inceledim, benimle samimiyet kurmasını biraz zorlaştıracak ama küstürmeyecek bir tavır takınmaya çalışıyordum.
    sonra hocaya bağırdım "hocam almayacaksan gidelim bir yere oturalım" dedim ve kızı göstererek ekledim "baksana hocam kız nasıl üşüyor."
    "bekleyin" dedi hoca, hem bizi yarım gün yok yazdırıp hem okula alacaktı hem de bekletecekti, aklı sıra cezalandırıyordu/terbiye ediyordu bizi kamil.
    "ismin neydi senin?" diye sordu kız. bir süre hocanın gözünün içine baktım, kıza cevap vermeyip söylendim.
    kız tam küsüp gidecek kıvama geldiği an dönüp gözlerine baktım, "barış ben" dedim.
    heyecanlandı, ama korkak olmadığını göstermek için o da benim gözümün içine baktı, hatta biraz da yaklaştı bana.
    sormamama rağmen "ben de buse" dedi, "iyi gel o zaman buse pastahaneye gidelim oturalım, çay may içeriz, bekleme sen de boşuna, almaz bu şerefsiz" dedim.

    ikimiz pastahaneye gittik, oturduk çay içtik, bir şeyler yedik, biraz sohbet ettik, benden bir yaş küçük olduğunu, hangi sınıfta olduğunu fln öğrendim, sonra otomatik olarak dedikoduya geçildi. (zaten dedikodudan başka ne biliyorsunuz ki kızlar?)
    neyse. kızla böyle arkadaş olduk.

    bu entry'yi kızı biraz anlatarak bitireyim, kızın boyu da 1.60-1.63 fln idi. (benim boyum da 1.67-1.70 arasıydı o yıllar)
    fiziği düzgündü, kaşının üzerinde minik ama belirgin bir yara izi vardı, biraz hırçın ve agresif görünüşlüydü, sade ve bol bir giyim tarzı vardı, millete laf sokmayı ve kırkışmayı çok severdi. çok fazla soru sorardı.
    ···
  10. 3.
    0
    Özet ?
    ···
    1. 1.
      0
      özet yok kardeşim. özetlenemeyecek şeyler anlatıyorum.
      ···
  11. 2.
    0
    Trende girecek
    ···
  12. 1.
    +6
    edit: hikayeyi bütün olarak okumak için başlık yazısının altındaki "sahibi" butonuna tıklayın.

    --spoiler--
    1- konu kavga/dövüş veya onun gibi bir şey değil beyler, öyle bir beklentiye girmeyin.
    2- okurken beni kendinizden farklı biri gibi değerlendirmeyin aynı sizin gibiyim, yazdıklarımı kendi sıradan lise yaşantınızın ve kendi kişiliğinizin üzerine ekleyerek hayal edin/düşünün.
    3- yazdıklarım gerçek ve detaylı olduğundan çok uzun olacak, tamdıbını yazmam günler sürebilir.
    --spoiler--

    bundan 10 yıl önce, lise son sınıf öğrencisiydim.
    son sınıfa gelene kadarki 3 yılı öyle bir planlamıştım ki, her mevzumu çözecek kilit bir adam vardı arkadaşlarım içerisinde.
    herhangi bir olayım olacak olsa da, o kilit adam olarak seçtiğim arkadaşlarım, öyle bir kalabalık topluyorlardı ki, karşı taraf otomatik R yapıyordu.
    sadece anlık gelişen olaylarda kavga ettiğim olmuştur, onlarda da hızlı düşünebilme özelliğimi ve aldığım eğitimlerin bana kattığı dövüş bilgimi birleştirerek hep avantajlı tarafta kalmayı bilirdim.

    benim böyle birisi olduğumu da bir çok kişi bilirdi, bilmeyenler de hal ve hareketlerimden az çok tahmin edip temkinli davranırdı, ki bu da mevzunun kısa yoldan kapanması için yeterlidir zaten.

    buraya kadar kendimi ve o dönem içinde bulunduğum durumu anlamanız için yazdıklarım idi.

    bir gün yine teneffüs vakti kantinden dönüyorum, merdivenden yukarı doğru çıkarken, yukarıda kim varsa ona bağırarak aşağıya doğru aceleyle inen kız, omzumdan destek alıp eliyle de kendini çekerek geçmeye çalıştı.
    ben de buna karşılık düşmeyeceği kadar dengesini bozmak için hafiften yan döndüm ve sendeleyince gözüne bakıp sinsice güldüm.

    kızın rahatsız bir tip olduğu merdivenden iniş şeklinden belliydi, ama bu hareketimden dolayı benden hoşlanacağını tahmin etmiyordum o an. edemezdim de zaten. derse girdik, dersten sonraki teneffüs yine karşılaştık, sanki bir şey demek istiyormuş gibi gözümün içine içine bakıyordu, ama diyeceği şey ile ilgilenmiyordum, lafa girmesine fırsat vermedim, bu davranışımın kızı benimle konuşmakta daha da hararetlendireceğinin de farkında değildim tabi. o haftayı onu görmezden gelerek geçirdim.
    sonraki hafta pazartesi günü törene girmemek için müdürün konuşması bitene kadar pastahanede oturmuştum, törenden sonra sınıfa girilirken, kapıda bekleyen şerefsiz hoca törene gelmeyenleri okulun bahçesine almıyordu, orada bir kalabalık vardı.
    bu kalabalığın içinde de o kızı gördüm, kendimi biraz gösterip biraz da kızdan saklanıyormuş gibi yaparak gizemliyi oynamak istiyordum, kızın çocuksu olduğunu düşündüğüm duygularıyla biraz eğlenmek istedim, benden hoşlandığını kesin olarak bilmiyordum, ama bir şekilde öyle olduğunu hissetmiştim, o an için herhangi bir gerçeklik payı da yoktu bunların gerçi.
    Tümünü Göster
    ···