hepinize merhaba beyler bir süredir sözlükte hikayeler okuyorum kimisinin üniversite hayatı kimisinin lise hayatı bende kendi lisedeki yaşadıklarımı yazmak istedim dinleyen 2-3 kişi bile olsa yazmaya devam edicem #rez alın 2 saate burdayım

9. sınıfın başları lisenin ilk günü. istediğim liseyi tutturamamıştım. Denizcilik istiyordum tercih yaptığım zamanlar dershanedeki danışman öğretmenimle yapmıştım ve sağolsun istediğim denizcilik lisesini puanımın yetmesine rağmen 7. sıraya yazmıştı. her neyse okulun ilk günü bir beden hocası sınıfları sayıyordu ve o sınıflardaki öğrencileri (A dan P ye kadar sınıf vardı amk okulunda) benim adım geldi ve "emirsanchezz 9/O" dedi. O ya kadar sınıf mı olur amk.
her neyse sınıflarımıza doğru geçiyorduk ve bu beden hocası bizim sınıf öğretmenimizmiş. (Adı Eşref olsun) Eşref Hoca kendini tanıttı işte pilates dersi falan veriyomuş bize ne gibim lazım olacaksa. Klagib sınıftaki bütün herkesi sırayla tek tek ayağa kaldırarak isimlerini babasının ne iş yaptığını hangi ortaokuldan mezun olduğunu falan anlattırdı. Bu arada benim annemle babam ayrı babamın işini söylemedim çünkü ondan haber alamıyorum bu yüzden annemin işini falan söyledim. Sınıf 30 kişilikti ve 15 kız 15 erkek vardı. Erkeklerle ilk günden ortamı kurmuştuk bile çoktan. Ama sınıfta bi kız gözüme takıldı. Akşam sınıfın fırlamaları sınıf whatsapp grubu kurmuşlardı ordan numaralarını bulabilmiştim...

Anlatacaklarım bizzat kendi yaşadıklarımdır. Bu yüzden isimleri değişik vermek zorundayım kusura bakmayın beyler Ayça dediğim kız zaten okulun ilk günü Simayla yan yana oturuyorlardı. Simayı öküz gibi kesiyordum ve aralarında bu çocuk hangimize bakıyor diye tartışmışlar kızların whatsapp grubunda. Ayriyeten kız wp grubu erkekler wp grubu ve sınıf wp grubu vardı beyler. Tabi Ayça egoisti hemen "TABiKi BANA BAKIYOOO" diye sahneye çıkmış. Simay ona nazaran daha çok aile kızı tipi hanım bir kız. Yani anlayacağınız aşık olmaya başladığım kızdı. Size Simayı anlatayım Siyah saçlı siyah gözlü ortalama bir boyu olan diş teli takan bir kızdı. Gel zaman git zaman ben muhabbeti kurmuştum. Sınıfta kardeşim diyebileceğim çok az sayıda insan vardı. Genelde 3 kişilik grup halinde takılırdık yakın dostlarımla. (isimleri Emre Hakan olsun)
Emre uzun saçlı sivilceli orta boylu sıska bir çocuktu ama çok delikanlıydı. Hakan dediğimiz çocuk ise esmer biraz hormonlu, kilolu uzun boylu daha 9. sınıftan sakallı bişeydi. En yakın olduklarım bunlardı. Emreyle aramızda konuşurduk makaralar döndürürdük kendi aramızda. Ama ne bileyim Simaya aşık olmaya başladığımı..

beyler okuyan 2-3 kişi varsa bile ses versin pls

Matematik dersi anadolu liselerinde 3 saattir beyler bilen bilir. Bizimde o gün çok şükür boştu. Ben Emre Hakan kumru yemeye kantine indik. Kumru dediğimde leş gibi birşeydi paketten falan çıkarıyorlardı öyle birşey. Biz yemeğimizi yerken arkadan bi cartlak karı sesi. Kim olabilirdi? Tabiki müdür yardımcısı Aslı Hoca. Aslı Hoca orta yaşlı sarışın ceket ve altına etek giyen bi saykopattı. Gözleriyle size bakarken sanki Yunan mitolojisindeki Medusaya bakıyorsunuz gibi hissediyorsunuz öyle söyleyeyim.
A: aslı hoca B: ben H:hakan E: emre

A: Oo beyler afiyet olsun

B: Sağolun hocam (Gel beraber olsun huur)

A: Herkes bu saatte derste dersi boş olanlar bile. Bi akıllı sizsiniz zaten dimi?

B: Hocam acıktık indik ne var bunda?

E: Oğlum ses çıkarma bi lan

H: hihihihihi (komik mi aq evladı)

A: Sınıfınızı ve numaralarınızı verin.

yelloz gidip bizi sınıf öğretmeni Eşref Hocaya şikayet edecekti. Eşref Hocanın bize ilk gün dediği aklımıza geldi. Hangi durumda olursanız olun ilk önce haberi sizden alacağım.
Bizde hemen gidip Eşref Hocaya durumu anlattık. yelloz Aslının çabaları başarısız kalmıştı ehehe
Tam mutlu mesut sınıfa girecekken Simayla karşılaştık...

beyler hepinize hayırlı sahurlar sabah namazına gidiyorum gelince uyumayan tayfayla beraberiz up up

Sınıfın kapısından tam içeriye girerken Simayla karşılaştık birkaç saniye birbirimize baktıktan sonra;
S: Naber

B: iyiyim senden

S: Bende iyiyim. Nerden geliyosun?

B: .. şey ya kantine inmiştik de Aslı Hoca bastı bizde Eşref Hocaya söyledik durumu falan bişey demedi neyse ki.

S: Hm anladım birşey olmadığına sevindim. Neyse sonra konuşuruz

B: Tamam

Kızın karşısında mala bağlıyordum. O kadar sene asosyal kalmışız yeni lise ortamındayız ne bilelim kızlarla konuşmayı amk. En son sevgilim 6. sınıftaydı onunla da camide ayrılmıştım amk bende ayrı bi değişiğim. Neyse okul çıkışı otobüs durağına yürümek için 2 arkadaşla yürüyorduk birinin adı Ali ötekinin Efe (Bunların ismi olsada gibtir edin birşey olmaz) Ali gözlüklü kısa boylu şişman basketbol manyağı tipik asosyal çocuktu. Efe ona nazaran biraz kilolu uzun boylu sivilceli dalgalı saçlı bir çocuktu. Bizim okulla otobüs durağı arasında bir yokuş fark var ama ne yokuş sanırsınız Sırat Köprüsü. Otobüsü bekliyorduk zaten 40 dk da bir gelirdi. Bizde 2 dk kala hep kaçırırdık çıkış saatimizden dolayı. Otobüse bindik taktım kulaklığı 10 dk uyumuşum gözümü bi açtım durak kaçmış içimden "taku yedik" dedim. Çok dışarı vurmak istedim fakat zütüm yemedi. Neyse indim otobüsten bi şekilde bakkala gittim eve bi ekmek aldım eve dönüyorum. eve girdim üstümü değişip yemeğimi yedikten sonra biraz yatağa uzanayım dedim. Telefonda bir mesaj sesi. Tahmin edin kimden... Tabii ki Simay..

Gelen mesaj ;

S: Naber emirsanchezz

B: iyiyim Simay senden

S: Bende iyiyim napıyosun

B: Eve yeni geldim biraz dinleneyim demiştim uzanıyordum. Sen napıyosun

S: Bende öyle aynı

Ayı gibi kıza görüldü atıp bırakmıştım ne bileyim nasıl kızlarla konu açacağım. O sırada sınıf Whatsapp grubunda muhabbetler dönüyordu bende Simay'ın Facebook'unu bulmuştum. "Simay Facebook'tan istek attım takip et :*" allah cezamı versin birde attım ki yanlışlıkla öpücük emojisi herkes gülüyor. Ulan yerin dibine girdim bişey de yazamıyorum kız sırf bu yüzden 2 hafta attığım isteği kabul etmedi. Telefonu kapattım yattım uyudum annemin dürtüklemesiyle irkilerek uyandım. Annem işten gelmiş beni akşam yemeğine sofraya çağırıyor. Ama aklımda hala bugün kıza attığım öpücük var. Nasıl konuşucam ne diyicem hiç bilmiyorum. Kızın yüzüne bakacak halim yok öyle diyeyim. Neyse ertesi gün sınıfa en erken gelen benimle Efe'ydi. Efeyle aynı sınıfta olmasak ta aynı semtte oturuyorduk. Durağa her zaman saatinde gider otobüse beraber biner eve beraber gelirdik. Arada bir Ali'de rast gelirse binerdi. Çoğu zaman babasının arabasıyla giderdi okula sadece çıkışlarda bizimle otobüsü kullanırdı. Ben sırf Simayı görmemek için ders başlayana kadar bahçede kantinde falan takılıyordum. Tam sınıfa girerken Simayla karşılaştık. Ter bastı aniden konuşmada kekelemeye başladım.

B: Şey.. mm.. Simay.. ıı.. Ben çok.. Özür dilerim dün yaptığımdan dolayı gerçekten istemeden oldu.

S: Ahahah emirsanchezz anladım istemeden yaptığını tabii ki özür dilemene hiç gerek yok yakın arkadaşız sonuçta..

"yakın arkadaşız sonuçta.. yakın arkadaşız sonuçta.." Bu dediğiyle resmen beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Benden hoşlandığını biliyordum. Benimde ondan hoşlandığımı biliyordu ve bu yüzden fazlasıyla mesafeli davranıyordu. Bunca zaman ne bileyim kızla muhabbet etmeyi biraz daha başkalarına yakınlaşmanın zamanı gelmişti sırf Simay'ı kıskandırabilmek için ve başarıyordum da..

Teneffüslerde falan Ayça\'nın yanına gidiyordum elimi omzuna falan atıyordum. Daha kızlarla iki kelime edemeyen ben, bugün Ayça\'nın omzuna elimi atıyordum. Sırf bunu Simay\'ı kıskandırmak için yapıyordum. . Gel zaman git zaman okulda ortamımı arttırmıştım baya. Simayla birbirimize artık kanka diyorduk acayip üzülüyordum amk. Bizim bi sınıf başkanı vardı (ismi Yeliz olsun) adı Yeliz.

Tam bir şırfıntıydı beyler. Esmer 9B kalem gibi kaşları olan çıban suratlı bir şırfıntı. Herkesi hocaya şikayet ederdi bu şırfıntı. Bir gün sınıftayız ders zili çalmış herkes sırasında oturmuş birbiriyle muhabbet ederken ben sınıfımızdaki akıllı tahtayla uğraşıyordum. Yeliz yerine geç desede hiç kulak asmadım baya laf etti en son yerime geçerken elleriyle falan yerime geçmemem için beni engellemeye çalıştı. Bende mağara adamı gibi ittim bunu duvara amele sümüğü gibi yapıştı ve;
Y: \"gibtir git !\"

B: \"Seni gibtirip öyle gidicem.\"

Sınıf: \"OOOOOAAAEEEYAAAAA\"

Yelizi çok güzel bozmuştum ama nerden bilebilirdim beni sınıf öğretmeni Eşref Hoca\'ya şikayet edeceğini..

beyler hikayeyi yarım bırakmıycam biraz geç kalktım sadece bitene kadar devammmm

Teneffüste arkadaşlarla makara yaparken nöbetçi öğrenci sınıfa geldi ve "Eşref Hoca emirsanchezz'i çağırıyor." dedi. yelloz Yeliz'in şikayet ettiğini biliyordum. Eşref Hoca'nın yanına doğru gittim ve bana çok sert bir şekilde bakıyordu.

E: "emirsanchezz Yeliz'in anlattıkları doğru mu?"

B: "Ne anlattı ki size hocam?"

E: "Sınıfta herkesin içinde sana yerine geç demesine rağmen ona küfür etmişsin"

B: "Hocam yerime geçerken beni itti geçmeme izin vermedi bende onu ittim bana küfür edince bende ona ettim."

Eşref Hoca tabii ki Yeliz'i bir iyilik meleği olarak gördüğü için kesinlikle onun küfür ettiğine inanmadı ve beni suçlu buldu.

E: "Senin hakkında bir daha böyle şeyler duyarsam seni disipline veririm emirsanchezz haberin olsun.

Sinirden kuduruyordum resmen haklı olduğum bir konuda göz göre göre haksız duruma düşürülüyordum. Hızlı adımlarla sınıfa girdikten sonra herkes etrafımda toplanmıştı. Bir kişi hariç.. Simay.. Kimseye pek birşey anlatmadım çünkü anlatmama gerek yoktu zaten olay yaşandığı sıra herkes sınıfta oturuyordu. Okul çıkışı yine klagib Ali ve Efeyle otobüs durağına doğru yürümeye koyulduk. Eve geldiğimde sınıf whatsapp grubunu açtım ve olanlar ondan sonra oldu..

Sınıf whatsapp grubuna girdikten sonra şöyle bir diyalog geçti

B: "Bugün beni kim şikayet ettiyse ayağını denk alsın her an gözüm üzerinde tek yanlışını görmeyeyim." (Yeliz olduğunu herkes biliyordu fakat isim vermek istemiyordum.)

Bütün sınıf "O kim lan ?", "Kanka kim ?", "Oğlum söylesene kim ?"

Ayça grup yöneticisiydi. Ondan yöneticilik istedikten sonra Yeliz kaşarını gruptan çıkardım ve ağzıma geleni söyledim. Çok ağır küfürler etmiştim. Nasıl olsa Yeliz'in bundan haberi olmayacak istediklerimi çok rahat söylerim diye düşünüyordum. Grupta konuşmayan tek kişi vardı. Senem. Senem'i sizlere anlatayım aşırı kilolu orta boylu azıcık kıvırcık saçlı dalyan gibi bir hanım kızımız. Bu yelloz da Yeliz'in yancısıymış meğer. Ertesi gün grupta bütün konuşulan herşeyi Yeliz'e göstererek benim beynime vurdu. Daha sonra olanlar..

Ertesi gün ilk 2 ders Almancaydı. Bizim Almanca hocası da sarışın uzun boylu orta yaşlı bir kadındı. Onun dersinde nöbetçi öğrenci geldi ve; "emirsanchezz'i Alaaddin Hoca çağırıyor." Alaaddin Hoca rehberlik öğretmeniydi. yelloz Senem beni Yeliz'e ispiyonlamış, Yeliz de bu whatsapp konuşmalarını rehberliğe kadar taşımıştı. Bir anlık sinirle sırama yumruk atıp hızla ayağa kalktım ve kapıya doğru yöneldim. Kapıyı sertçe kapatıp çıktım. Arkamdan Almanca hocası geliyormuş. Arkamı döndüm hocayla göz göze geldik. Hoca duraksadı;

A: "Neden böyle birşey yaptın emirsanchezz? Ne gerek vardı.."

B: "Hocam iftira atıyorlar bizde kurbanı oluyoruz.."

Alaaddin Hocanın yanına gittim.
AH: "Bak emirsanchezz, ben bu konuşmaları şuanda müdüre göstersem seni burda 1 dakika bile tutmaz."

B: "Siz bilirsiniz hocam ben kendi açımdan olayı size anlattım. Siz nasıl uygun görüyorsanız öyle olsun.."

AH: "Nakil düşünüyor musun emirsanchezz?"

B: "Aslında evet hocam buraya isteyerek gelmedim."

AH: "Tamam o zaman nakil dilekçeni vereyim nereyi istiyorsan yaz."

B: "Peki hocam."

Nakil dilekçesini aldıktan sonra annemi aradım onun imzasıda gerekiyordu dilekçenin onaylanması için. Annem okula geldikten sonra dilekçeyi imzaladık ve istediğim Denizcilik Lisesi'ne nakil başvurusunu yaptım açıklanmasını bekliyordum..

1 ay küsür falan süreyle nakil başvuruları açıklanacaktı. O zamana kadar çok ekşınlı birşey yaşanmadı. Nakillerin açıklanacağı gün Hakan'la birlikte öğrenecektik. O Beyoğlu Atatürk Anadolu'yu istiyordu. Bende Denizcilik Lisesini. Bizden sorumlu olan müdür yardımcısı vardı. Ahmet Hoca. Ahmet Hoca hafif kel nonoş gibi bir adamdı. Nakil sonuçlarını öğrenmek için onun yanına gitmiştik. Önce Hakan'ın nakilini söyledi. Tutmamış. Sonra benimkini söyledi. Şansıma sıçayım tutmamış. O gün gerçekten ruh gibiydim tek çıkış biletim vardı. Oda bu nakildi. Okul çıkışında annem aradı beni.

A: "Oğlum senin nakilin tutmuş !" (Ağlayarak söylüyordu.)

B: "Na na nasıl anne? Ahmet Hoca tutmamış dedi bana."

A: "Oğlum E-Okulda tutmuş gözüküyor."

Hiçbir şey diyemedim telefonu kapattım. Okul ile otobüs durağı arasındaki o yokuşu koşarak bitirdim. Otobüse bindim ve hayal kurmaya başladım. Gemiye çıkacağım günü. Beyaz üniformalarla evden çıkacağım günü. Mahalledeki herkesin ilgi odağı olacağım günü. Mezun olup denize atlama günü..

Nakil aldığım okulun ilk günü. Okula sivil gelmiştim bizimle ilgilenen müdür yardımcısı Erdinç Hoca vardı. Erdinç Hoca esmer uzun boylu komando tarzı ultrasert bir adamdı. Bu şekilde derse girmem uygun olmadığı için üniformaları almamı söyledi. Üniformaları almak için Taksim'de bir yere gittik bizim okulun üniformalarını hazırlayan satan girişi pavyon gibi olan yere. Siyah kıyafetlerimiz var bizim bilen bilir kışın hava soğuyunca giyilir, Mart-Nisan gibide beyaz üniformalarımız giyilir. Her neyse aldık siyahları okula doğru gidiyoruz kapıdan içeri girerken Erdinç Hocayla karşılaştık tekrar. Çok yakışmış vs tarzı şeyleri duyduktan sonra bana sınıfımı gösterdi. Sınıfa Erdinç Hocayla beraber girdik ve;

E: "Arkadaşlar yeni arkadaşınız emirsanchezz'e hoşgeldin deyin."

Sınıf: "HOŞGELDiN EMiRSANCHEZZ"

Erdinç Hoca sınıfa girince herkes salisede ayağa kalkıyordu içimden bu ne böyle amk diyordum. işte herkes etrafıma falan toplanıp nerden geldiğimi falan soruyordu sonra onlarda kendilerini tanıtıyordu. Bir gavat; "BEN SINIFIN GAYIYIM EĞUEĞEEE" öbür gavat "BEN SINIFIN PiLEYBOYUYUM ÖĞÖÖV" ulan nasıl bi yere düştüm derken sınıfın gayı olduğunu söyleyen çocukla çok yakın olduk adı Berkant. Berkant biraz uzun boylu Anadolu lisesindeki Hakan gibi hormonlu sakallı iri yarı bişeydi. Pileyboy olduğunu söyleyen gavat sürekli dudaklarını kabartıp saçlarını eliyle tarayıp gözlerini de kısıp cool olmaya çalışırdı. Şeklini sktm..

Bu gavat eline kolundaki saati çıkarıp takardı muşta gibi millete vururdu. Benim ilk zamanlarım olduğu için hemen fire vermek istemediğimden çok fazla uzatmadım. Bir keresinde yanıma gelip omzuma bi yumruk atıp gülmeye başladı. Ulan bendeki de sabırmış bu zamana kadar. Bunu tuttuğum gibi kaldırmamla yere vurmam bir oldu. iki büklüm kurbağa gibi kaldı. Çok rahat 3-4 dakika kalkıp yürüyemedi. Ondan sonrada bana bi dahada elleşmedi zaten. Sınıfa ilk geldiğim günden beri yaklaşık 3 senedir aynı sırada oturduğum kardeşim dediğim tek adam Eren vardı. Eren hafif kilolu orta boylu esmer dalgalı saçlı çok delikanlı bir çocuktu. Annesi kanserdi onun en büyük sıkıntısı buydu hayatta. Bizde bizimkine dert diyoruz aşk acısı falan hepsi hikaye bunun yanında. Erenle çok iyi anlaşırdık beraber kantine gider, bahçede tur atardık. Kısacası öz kardeşim gibiydi. Tek çocuğum gerçi başta söylemedim. Birde Kadir vardı. Kadir sarışın fazla sivilceli uzun boylu güçlü kendine baksa yakışıklı bir çocuktu. Biz zaten hep bu üç kişi olarak takılırdık okulda. Şuanda da benim bulunduğum Denizcilik Lisesinde okuyan panpalarım mutlaka bizi görmüştür. Kantinde falan sabahın erken saatlerinde hep biz oluruz genelde...

Ha Anadolu Lisesindeki çocuklara gelirsek.. Simayla tek tük konuşmalarımız vardı, çok özlüyordum. Hakan ve Emreyle şuanda da bile görüşüyoruz. Ben nakil aldıktan sonra benim yerime o sınıfa çok yakın bir arkadaşım Can geldi. Can sarışın uzun boylu mavi-yeşil karışık bir göz rengine sahip yakışıklı bir çocuktu. Can girdiği her ortama çok rahat uyum sağlayabilen ve çevresinede kendisine uyum sağlayabildiren bir kişilik. Okulda Eren'le birlikte tuvaletteydik ve içeri Makine hocalarından biri geldi.. Ali Rıza Hoca. Kısacası ARIZA. Ali Rıza Hoca okulun en saykopat dövme stillerine sahip olan fakat yeri geldiğinde pamuk gibi bir adama bürünüyordu. Gerçekten çözmek çok zordu. Nerde kalmıştık tuvalete ARIZA Hoca girdi ve olanlar..

Biz Eren'le birlikte beraberdik işiyorduk. O kadar dar alan ki dumandan burun deliklerim yanıyordu. kabinden çıkıyordum ki Ali Rıza Hocayla göz göze geldik.. Ali Rıza Hoca öyle disipline vermekle falan uğraşmazdı. Direk kendi yöntemleriyle hayatını skerdi adamın.

Hepimizi tek tek sıraya dizdi ve;

A: "Başınızı 45 derece sağa eğin hafif gülümseyin ihihi * "

Herkes dediği şeyi yapıyordu. En sağdan başlayıp en sona kadar elini kaldırıp tokat manyağı ediyodu ve o el hiç inmiyordu. Bazen duvara kafa vurma, eliyle öğrencinin suratını yukarıdan aşağı hızla indirme gibi taktikleri vardı. Kimsede hiçbir şey diyemiyordu. Birşey demek pek mümkün değildi çünkü. Tuvaletten sırayla çıkarken herkes yüzünü okşayıp çıkıyordu. Tuvaletin dışındakilerde zütünü yara yara kahkaha atıyorlardı. Onlara çok sövüyordum içimden Allah affetsin.

Erdinç Hoca bi keresinde sınıftaki Mehmeti çok ses yapıyor diye uçan tekme atıp tokatlamıştı. içten içe gülüp sövüyorduk. Ama Erdinç Hoca çok delikanlı adamdı. Neyse Simaya gelelim. Simayla konuşurken ona inat bana kız ayarla diyordum ama nerden bileyim ciddiye alıp ayarlamaya çalışacağını...

Simayla konuşurken makarasına "Bana kız ayarla yeaa" falan diyordum. "Tamam hallederiz kanka" dedi. Allah kahretsin hoşlandığım kız bana kanka diyordu. Bana bi kız resmi attı. Kızın saçları kısacık bişey benden delikanlı duruyor. Bendeki de inat tamam dedim. Kıza beni göstermiş konuşalım falan demiş. Kızın adı Elçin.

B: "Naber "

E: "iyi senden naber * "

B: "Bende iyiyim napıyosun"

E: "Ya kusura bakma uyumuşum biraz yatıyorum öyle sen?"

B: "Bende dizi izliyorum öyle.

Tam bir yabancı dizi manyağıyım beyler. Breaking Bad favorimdir.

E: "Ne güzel hangisi?"

B: "Breaking Bad."

E: "Konusu ney?"

B: "Ya pek anlatamam açıkçası. izlemen gerek mantığını çözersin zaten."

E: "Hmm anladım."

tak anladın amk

E: "Neyse ben dışarıda arkadaşımla buluşucam gelince konuşuruz."

B: "Peki tamam görüşürüz."

E: "Görüşürüz."

Saat olmuştu 10. Deli uykum vardı. Televizyonda da Av Mevsimi vardı çok severim onu izlerken uyuya kalmışım.

seri yazmaya çalışıyorum şukulayın panpalarımmm