lise sonda fahişeyle yaşadığım yasak aşk

tuvalete oturdum, sürekli ıkınıyordum, canım çok yanıyordu, bir anda bir şey düştü tuvalete, bu karnımdaki çocuktu... o kadar kötü bir manzaraydı ki, o manzarayı gördükten sonra 1 hafta boyunca hep kabuslar gördüm... klozetin içinde küçücük bir bebek vardı.

bebek de denmez aslında, ne derler, ha fetüs... işte karşımda karnımda doğacak olan çocuğun fetüsü vardı... kendime tokatlar atıyordum, delirmiş gibiydim, kafamı vuruyordum, ardından kusuyordum... bir katildim ben... evet ben bir çocuğun katiliydim... gözlerimi kapayarak sifonu çektim... artık gitmişti o ...

ben: esin, bu sefer de ben çok kötü oldum, çok korkunç bir şey bu... yüzümü yıkayıp geliyorum...

amk çok korkunç bir şeydi lan bu, o an kusacaktım ama kusmadım, midem bulandı, pgibolojim bozuldu amk... lavaboya gittim yüzümü soğuk suyla yıkadım.. tekrardan esin'in yanına gittim...
esin: sen bile dayanamadın, miden bulandı ya bunları yaşayan ben ? ben nasıl dayanacaktım barış ? istersen bugünlük burada bitirelim..
ben: yok hayır olmaz, devam et lütfen...

reserved yaz panpa yaz 7 sayfa entrini okudum bi okumaya süper hikaye yaz sen

iyi uyuttun bizi reis

hadi bakalım bir up çekelim.

geldim lan yannanlar, olm hangi birinizle uğraşayım lan, tıp okuyoruz şurada, şu sınavları bir atlatayım geleceğim olm valla lan.

reserve hadiiii

La yazcam bu amina kodumun hikayesini, sinifi gectim bu arada, her neyse, beyler tam yazacağim derken bir sorun çikiyor. Bir iki part atip ertesi gün kaybolmak istemiyorum, her taku bir düzene sokayim öyle.. esin öldü mü diye soran çok, hayir yaşiyor merak etmeyin.

bu muallak yazmayacak amk

özet geç binçççççççççççççççç

neyse yazmıyorumm amk, kendi kendime mi konuşayım..

ben: bir şey soracağım, öğrenmez diymi annemle babam ?

ibo: he öğrenir, mal mısın amk ? sanki giberken anneni babanı mı çağıracaksın, bak bana babam polis, hala öğrenemedi, seninkiler mi öğrenecek ? yok kanka sanmıyorum

ben: tamam o zaman, ne zaman gidiyoruz kerhaneye...

ibo: gündüz mü istersin, akşam mı ? akşamı tavsiye etmiyorum, son kırıntılar gibi oluyorlar, eskiyorlar, ama sabahları tertemiz oluyor hepsi. istersen sabah gidelim ama erken olur, öğlene doğru gidelim. yarın okulu ekiyoruz.

ben: peki bakalım, yarın buluşalım her zamanki yerde ve gidelim.

taksiye atladık ve gittik. gittiğimiz yer normal bir ev gibiydi, 4 katlı ve bu iş 4. katta oluyordu. binaya girer girmez, ibo zile bastı, zilden şöyle bir ses geldi

-kim o ?

ibo: benim abi ben, ibo aç...

adam kapıyı açtı ve binaya girdik. 4. kata asansörle çıktık, ben zaten heyecandan terlemiştim. kapıya doğru yöneldik... içerden bir sürü bayan sesleri geliyordu. tipik kaba bir adam kapıyı açtı, galiba o kadınların pekekentiydi, ama yanılmışım, oranın çaycısıymış, arkasında küçük 11 yaşında küçük bir erkek çocuğu vardı. içeri girerken bana terlik filan uzattı ve ibo ile içeri girdik.

kendime yazık ediyordum, ben ibo gibi aşağılık biri olamazdım, işte şehvet... iğrenç bir şey olsa da ona karşı çıkamıyorsun, küçücük bir an sanki dünyanın en güzel anı, en güzel zaman dilimi gibi, bedenin sana ihanet etmeye başlıyor. kerhane patronu ali'nin yüzündeki pis hırsı gördüm, para için karısını kızını, milletin kızını satan şerefsiz bir insandı karşıdaki, hatta insan değildi...

her neyse artık karıları görmeye gidiyorduk,

kerhane patronu ali: hadi beyler, bu saatler az müşteri geliyor, kalabıklaşmadan şu kızları göstereyim de, siz beğenin...

kocaman salon gibi bir yere gittik... içerisi kadın parfümü kokusundan geçilmiyordu, sigara ve kadın parfümü kokusu öyle bir birleşmiş ki nefes alamıyordum...

ibo: ooo abii yeni hatunlar getirmişsin, hay şansımı gibeyim, bana neden denk gelmez bunlar...

kerhane patronu ali: 1 aydır gelmiyorsun ibocum... selam kızlar nasılsınız ?

kerhane patronu ali: ee seçin bakalım.

ben seçemiyordum, utanıyordum.

ibo: ben onun yerine seçerim abi. yeni gelenler hangileri

kerhane patronu ali: özge, hilal, esin, bak bunlar yeni geldi...

ardından özge denilen kız sinir krizi geçirmeye başladı, küfürler ediyordu

-ne hale soktun beni huur çocuğu, gibtirrrr gittt bıraak beni pekekentkkk bıraaaaaaaak bırakkkk beniiii

öyle bir bağırıyordu ki sanki kulaklarım yırtılacaktı...
ardınndan patron, onu odaya zütürdü çığırta çığırtaa... odada öyle bir dövmüş ki, sonra gelip, kızcağızı göstererek
- bakın işini adam gibi yapmayan bunun gibi olur.

kızın yüzü gözü dağılmıştı, gözünün bir tarafı şişmişti... o an yumruklarımı sıktım, sinirden bir hal oldum. gücün kıza mı yetiyordu pekekent!

olm okuyan var mı, boşuna mı yazıyorum yoksa ?

devam edeyim mi lan ?

sabah uyandım ve tekrardan esin'i aradım.

ben: esin !

esin: ne var ne ne ? sen de sümük gibi yapıştın ha... tamam buluşacağız, adres ver şimdi.

ben: teşekkür ederim. antalya lara semtini biliyorsun değil mi ? işte şirinyalı mahallesi var, orada starbucks cafe var. orayı biliyorsundur, orada buluşalım.

esin: ooo starbucks ha, vay be... iyi tamam bakalım, birazdan patrondan izin alayımda geleyim.