/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +181 -15
    Evden yine arkadaşlarla buluşmak için dışarı atmıştım kendimi. Cebimde 20 lira vardı o zamanın parasıyla günü kurtaracak tiptendi. Dolmuş beklemek için yol kenarında duruyorken bi sesle irkilmiştim. "Çaat". Ardından acı bi çığlık sesi kaplamıştı caddeyi. Koşarak olayın olduğu yere gittim. Gördüklerim karşısında napacağımı bilemez haldeydim.Çocukluk aşkım olan Hande yerde kan gölüne dönmüş birikintinin içinde yatıyordu. Ortalıkta sesler çoğalıyordu."Ambulans arayın. Yok mu arayan birisi. Vah vah yazık olmuş gencecik kızdı.". Telefonu çıkarıp ben de aramıştım ama daha büyük bi sıkıntı vardı konuşamıyordum. Sesim çıkmıyordu. içimde bağrışlar kopuyordu ama dışarıya tek bi ses bile çıkaramıyordum..
    Nükleer alarm sesiyle bi anda kendimi yatakta buldum tekrardan. O an ne olduğuna anlam veremedim tabi ilk başta. Sonra derin bi oh çektim ve yataktan kendimi attım. Ders saatime daha bir buçuk saatten fazla vardı. Bugün önemli bi gündü öyle olması gerekiyordu galiba insanın sevgilisinin doğum günü olunca önemli günden sayılırdı. Benimse o an tek derdim paraydı. Babamların odasına gittiğimde hala yatıyorlardı. Acaba nasıl kaldırıp isterim bi ton küfür yemeden diye plan yaparken en son zaten her türlü küfürü duyacağımı düşünüp "BABAAAAA"diye bağırmaya başladım. Ne var lan gibik bakışıyla kafasını kaldırarak bana baktı.Tam hatırlamıyorum da okulla ilgili şeyleri bahane ederek istemiştim şaşırtıcı bi şekilde direk vermişti. Sanırım rüyasında kendini hayalindeki çiftlikte gördü yine normal hayattaki durumunu anlık da olsa unutturdu o şeyle verdi. Hazırlanıp çıktım evden. Parayı bulmanın verdiği bi rahatlama vardı içimde. işte dolmuşa binip vardık okula. Salıydı günlerden ve öyle toplanma gibi birşeyimiz olmadığından direk binadan içeri attım kendimi. Lise 4 olduğumuz için okulda ağırlığımız da vardı. Verilen selamları aldıktan sonra sınıfta buldum kendimi. Bugün okul nasıl geçecek diye düşünürken içeriye Candan hocanın "günaydın çocuklar" sesiyle girmesiyle kendime geldim. Candan hoca çok iyi bi hocaydı. Matematiğe aşk eden biriydi. ilk başta fiziğiyle sonra insanlığıyla yapmıştı bunu. 37 yaşında kocasını kaybetmiş birinin aksine çok sevecen hayata sarılmış birisiydi.Öyle böyle derken bi ders bitti diğeri başladı o da bitti en son son derste buldum kendimi işte. Çıkardım telefonu "Aşkım saat 4te yanındayım" yazdım yolladım. O gün bilerek çok yazmamıştım işte klagib hani unutmuş gibi yapma çabaları sanki bilmiyordu onunla ilgili planlar için bilerek yapmadığımı. Ha aşkımdan bahsedeyim biraz. Yeşil gözleriyle tanışmıştım ilk. Siyah saçlarının kokusuyla bağladı beni. Boyu 1.75 falandı. Aramızda 5 cm vardı işte sadece.O biraz inekti sanırım fen lisesindeydi. Bense orta halli bi öğretmen lisesinde. Neyse son derste gırgır şamata yaparken zilin çalmasıyla fırladım yerimden. Daha önceden ayarladığım arkadaşlarını aradım bizim arkadaşları aradım en son da bizim klagib mekanımızı aradım herşey hazırdı işte kısa kesmek gerekirse. Atladım dolmuşa okullarına doğru gidiyordum.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +68
    Sevdiğiniz insanlar kötü durumdayken sizin güçlü olmanız duygularınız değil mantığınızla hareket etmeniz istenir ya hani hep. O an öyle olmam gerekiyordu. Kendimi toparlamaya çalıştıktan sonra “Ceren bu kötü şeye yakalanırken yanındaydım kurtulana kadar da yanında olacağım” deyip elini sıkmaya çalıştım. Ama o karşılık vermedi konuşmaya başladı “Haftaya gidiyorum burdan bizimkiler istanbul’da tanıdık profesörün fikriyle onun tanıdığı bi arkadaşında tedavi olmam gerektiğini söylediler. Korkuyorum Emre. Hastalığımda saçlarımı kaybetmekten, acı çekmekten değil ailemi, arkadaşlarımı, seni arkamda harap olmuş biçimde bırakmaktan korkuyorum. Ailem hep yanımda olacak biliyorum ama seni nasıl unutacağım bilmiyorum unutmakta istemiyorum ama bu durumlarda aklımın birşeyde kalmaması gerekiyor dediler. Ama sen varken hayat güzeldi bana.Sen yokken bi yanım ekgib kalacak be Emre.”dedikten sonra ağlamaya başladı tekrardan bu sefer daha kuvvetli bi şekilde.”Neden unutalım ki birbirmizi neden aklın ben de kalsın ki ben seni neden bırakayım be canım gerçekci olayım evet belki seninle beraber gelemeyeceğim ama bu demek olmuyor ki hiç gelmeyeceğim. Senin kendini iyi hissettiğin zamanlarda gelirim. Kendime has hareketlerimle yine seni güldürüp moralini toplayıp geri dönerim ve sonra ilk fırsatta tekrar gelirim.”bunun gibi bi ton konuşma geçti aramızda o gün. Kalkarken sarılmıştı yine. Ayrılırken bu sefer içimden bi parça koparmıştı. Kolay mı be sevdiğiiz kız gözünüzün önünde kansere yakalanacak ve sizin elinizden sadece ziyaret etmek gelecek. Evine kadar bırakmıştım onu. Saçma sapan konuşup kafasını dağıtmıştım güldürmeyi başarmıştım yine de içinde olduğu duruma rağmen.Onu bıraktıktan sonra ben de eve geçtim.Ne ara geçtim ben de bilmiyorum kafam yerinde değildi sanki. Daha önceki içkilerde bile bunu yaşamamıştım. Garip bi duygu insan düşünerek anlayamıyor yaşaması gerekiyor bazı şeyleri derler ya sanırım bu da onlardan birisi. Yatağa atmıştım kendimi. Gözlerimi tavana dikmiştim. Hayatın ne kadar adil olduğunu sorgulamaya başlamıştım. Normalde pgibolojisi çoğu insandan güçlü biriyim. Öyle derlerdi çoğu şeyde ağlamamayı başarıp olumlu umutlu bi şekilde konuşabiliyordum. Ama bu sefer sadece susuyordum. Hani herkesin kendi içinde konuştuğu birisi vardır ya istemeden de olsa.O gün onunla sadece susuyorduk düşünemiyordum geleceği. Hani belki aşk değildi aramızdaki ama 7 aylık bi alışkanlığımız vardı birbirimize. Millet anlam veremezdi bile ilişkimize tartışmalarımız iki elin parmağını geçmeyecek sayıdaydı.O günü atlattıktan sonra sabah zorla okula gittim yine. Evdekilerin hesap sorma şeyini kaldırmayıp belki içimdeki o suskunluğa bi çare bulurum diye. Kime ne anlatacaktım ki anlatsam napacaklardı onlarda üzülecekti. Onların yanında da suskunları oynadım. Sorup durdular hayırdır bugun pek bi sesin çıkmıyor dün bişe mi oldu falan diye. Hani her sınıfta olan bir geveze vardır millete sataşıp durur. Gene boş bulundu “Hayırdır yenge mi terketti seni” diye. Belki de yapmamam gerekiyordu ama o anki kafayla kalkıp buna bi kafa attım. Sonrasında arkadaşlar tutup çekti kolumdan. içlerinden Necati tuttu beni zütürdü dışarıya. Birşeyler diyip duruyordu ama ben umursamıyordum en son kalk lan al eşyalarını kaçalım diyerekten zütürdü beni bi kafeye.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    +63 -1
    Dolmuştayken aklıma takılan birşey vardı. Son zamanlarda aramızda bi soğukluk vardı.Ben de öyle triplere girip çok üstelemiyordum ama tamamen görmezden de gelemiyordum. Acaba neden böyle oldu diye düşünmeye başladım. Sonuçta 7 ayımı geçirdiğim bi insan herşeyden öte. Geçen gün arkadaşlarla bizim ev boşken kurduğumuz rakı sofrasında bu konuyu gündeme getirdiğimde en güvendiğim adam "kardeşim çok kaptırma biliyorsun daha önceden de uzun süreli ilişkiden çıktın herşey olabilir yeni birileri çıkar karşısına sana olan ilgisi azalır zamanla veya da birisi çıkmadan aranıza biraz mesafe koymanın gerektirdiği zamanlar olacak" demişti. Benim aklıma takılan sürekli acaba yeni birisi mi var düşüncesiydi. O zamanlar hepimiz öyle düşünmüyor muyduk her ne kadar sevsek ne kadar hoşlansak da ara ara hepimizde elimizden gider mi düşüncesi olmadı mı?.Tabi olayların çok farklı olduğunu ben ilerleyen zamanlarda öğrenecektim. Böyle düşünceler arasında kaybolmuşken az daha durağı da kaçırıyorduk iyi mi.Ha adını söylemedim ben daha Ceren. Duraktan kendimi zorla aşağıya atmayı başardım her ne kadar dolmuşçunun aklın nerdeydi lan yannan bakışlarına maruz kalsak da.içimde garip bi duygu vardı. Mutlu olmam gerekirken olamıyordum. Sanırım küçüklükten beri böyleyim birşeylerin ters gideceğini hep hissediyorum. Veyahutta saçma kuruntuları olan birisiyim. Kendimi biranda okul kapısında buldum. Sevdiceğim beni görünce o saçma kuruntularımı unuturacak gülüşünü attı ve "Sonunda gelebildin ağaç oldum resmen ya" diyerekten yapmacık bi sitemde bulundu. Biliyordum onun yeni geldiğini ama işte laf vuracak ya hanımefendi. Aldım bunu gidiyoruz fazla sulandırmaya gerek yok işte klagib öpüşme fasıllarını geçelim. işte bu mekana giderken bi ton klagib şeyleri sordu "Okulun nasıldı? Özlemedin mi beni hiç ya şu hareketlere bak. Nereye gidiyoruz yine bizim mekana mı?" işte kısa ve basit şeylerle geçiştirdim. Sözde unutmuşum havası vereceğiz ya.Mekandan içeri girerken herşey planladığım gibi duruyordu. Bizim cocuklar daha gelmemiş ortalık sakin falan. Neyse aldım bunu dışarıya oturduk. Kız şaşırdı tabi süpriz falan bekliyordu muhtemelen. Biraz yüzü düştü dayanamadım "Ya aşkım biliyorum bugün doğum günün iyi ki doğdun vs." diyerekten öptüm bunu.Her ne kadar biraz beklediği gibi olmasa da yüzü düşmemişti be hala içten gülümsemesiyle karşımda oturuyordu. Hediye alamadığımı düşünmüş olacak ki "Sen zaten benim için en güzel hediyesin"lafını etmişti.O ara bizimkilerden mesaj geldi"biz arka kapıdan girdik herşey hazır ".Sonra döndüm Cerenime "Haydi kalk üşüdüm ben içeriye geçelim". Mekanda da içeri kısımın arka kısmı vardı böyle özel günler için planlanmış belli bi grubun olacağı şekilde. ilk normal içeride bi yere oturacaktı "Aşkım gel planlama yapamadık ama içerde başbaşa birşeyler içelim zaten mekan tanıdık durumu anlatırız sıkıntı çıkarmaz" dedikten sonra biraz şüpheyle "Nasıl istersen canım" dedi. Aldım bunu içeriye girdik işte bunlar mumları yakmışlar şu yanan fırfırlı şeylerden falan yapmışlar bu bi şaşırdı önce sonra bi sarıldı bana hala dün gibi aklımda bak üstünden 4 yıl geçmesine rağmen. Buna bi pasta yaptırmıştım işte klagib üstüne not düşmesek olmazdı "GEÇEN 7 AYIMIN EN GÜZEL VARLIĞI,AŞKIMIZIN BERABER NiCE MUTLU YILLARA OLMASI DiLEĞiYLE iYi Ki DOĞDUN DÜNYA GÜZELi" gibi tam hatırlayamasam da bunun gibi klagib bişeyler yazmıştım o zaman ki duygularımızla güzel olduğunu düşünmüştüm ama şimdi çok sıradan geliyor insana. Neyse pastalar yendi şarkılar söylenildi falan derken planladığım gibi diğer arkadaşların gitme zamanları geldi. Başbaşa kalmıştık. Çok severdi damla sakızlı türk kahvesini söyledim ikimize de. Bi süre karşılıklı bakıştık sadece gülerek anlaşıyorduk. Sonra muhabbetler başladı işte teşekkür etme fasılları benimse onun güzelliğinin yanında ne olmuş gibi rica etmelerim. Bi süre sonra sustu ve omzuma yaslandı öyle.ilk başta yorgunluktan sanmıştım. Sonra hafiften ağladığını farkettim gözleri dolmuştu."Ne oldu bitanem mutluluk gözyaşları mı yoksa bunlar" diyerekten ortamı kurtarmak istemiştim.O biranda ciddi bi tavırla "Aşkım sana söylemem gereken birşey var" Aha dediim şimdi taku yedik kesin birşeyler var. Geçen ki rakı sofrasında söylenenler geldi aklıma bianda. "Dinliyorum". Konuşamadı bi an yutkundu. "Biliyorsun son zamanlarda biraz soğudum sana karşı bilerek yapıyordum belki beni bırakırsın diye.2 hafta önce hastaneye gitmiştim hatırlıyorsun demi? Hah o gün iyi olduğumu sadece klagib bi vaka falan demiştim ya. Aslında o gün doktor başka hastaneye gidip genel test yaptırmamızı söylemişti. Ertesi gün direk gittik hastaneye 3 4 gün sürdü sürmedi bu test aşamaları. Kemik kanseri teşhisi koydular bana. Young bilmem ne kanseriymiş binde 2 ihtimali varmış. Bu mutlu günümüzde bunu söylemek istemiyordum hatta saklamayı düşünüyordum bi süre ama yapamadım işte bi anda söyleyiverdim". Bi süre bakakaldım o konuştukça dolan gözyaşlarımı silmeye çalıştım yutkunamıyordum bile bırak konuşmayı.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    +58
    Biriniz de normal kalın amk
    ···
    1. 1.
      +1
      Aynen amq
      ···
    2. 2.
      0
      Çaat diye silah sesi mi olur amk gerisini okumadım
      ···
  5. 5.
    +51
    Okuyan arkadaşlar kendilerini şukuyla belli etse fena olmazdı. Uzun soluklu olacak ondan olaylar bu kadar yavaş ilerliyor *
    ···
  6. 6.
    +42
    ilk başta bişe sormadı. Beni izledi bi süre. Muhtemelen kafasında olabilecek ihtimalleri sıraladı. Biliyordu basit birşeye böyle yapmayacağımı. En son dayanamadı “Anlatacak mısın yoksa kafanı mı gibeyim 2 saat?” baktı benden ses gelmiyor “Cerenle ilgili mi kardeşim ?” Kafamı kaldırdım sadece sallayabildim. Necati benim sınıftaki içten bi şekilde kardeşim diyebileceğim tek insandı. Güvenirdim ona biliyordum ondan laf çıkmayacağını ama insanın sevdiğim kanser demesi kolay bişe değildi en azından o zamana kadar adam akıll bi olay yaşamamış birine göre.”Kanser” diyebildim sadece. Ceren’e olan şeyimi biliyordu. Cerenle nasıl tanıştığımı ne durumda olduğumu Ceren sayesinde bazı şeylere bulaşmadan kurtulduğumu Cerene olan sevgimi Cerenle ilgili herşeyimi kısacası.Öyle dedikten sonra o da sustu. Sigarasından uzattı yaktık birer dal. Sigara ah ulan sigara sen de olmasan suskunluğumuzu nasıl besleyeceğiz. Bi ara Necatiye gözüm dikildi. O da üzülmüştü bariz bi şekilde belliydi bu. Ama asıl endişesi Ceren için değil de benim içindi sanki. Ben Cerenin, o da benim yanımda olacaktı bu 1+1=2 gibi bişeydi.Ona şüphe yoktu ama sanki kafasına takılan birşey vardı sanki. En son dayanamadı “Kalk gidelim kardeşim” nereye dercesine baktım ben buna.”Bizimkiler köye gittiler ev boş birşeyler içelim” Her ne kadar bian beni mi gibecen lan bakışı atsam da kalktım ben de.Ondan sonrasını özet geçeyim. Hani yanınızdaki arkadaşlarınız size karşı hep umut dolu hayaller planlar kurarlar olmayacaklarını bile bile. Sonra sizi umutlandırırlar bi tak varmış gibi. Necati o akşam onları yapmak yerine Ceren’in tedavisi hakkında fikirlerini sundu bunun abisi doktordu sürecin nasıl geçeceğini neler yapmamız gerektiğini falan bi ton şey anlattı. O gün o masada Necati’nin adamlığını tekrardan anlamıştım.Ama kaderin ilerde bize neler yaşatacağını kestiremezdik ikimizde.Ha bu arada aşkımla görüşmüyor muydum sürekli mesajlaşıyorduk arada arıyordum. Diyeceksiniz o gün niye yanına gitmediniz diye şimdi. Nasıl karşısına çıkacağımı bile bilmiyordum. Korkuyordum yüzleşmeye bi nevi. Mesajda veya aramada kolaydı güçlü durabilmek ama yanında. Hani erkek adam ağlamaz lafını söyleyen bendim ya o gün o sözü çıkaranı bi yokladım şöyle sülalesinden başlayarak. Sonraki gün okula gitmeme kararı aldım. Aradım Ceren’i gel görüşelim diye. Necati’yle devirdiğimiz 70’likte ki o özgüven hala etkisini yitirmeden gitmem lazımdı. Okula gitmemiş o da doğal olarak. Tabi hazırlanma süreci falan var sonuçta. Zaten onu okulun ordan aldığım gün de gitmemiş. Okul elbiselerini giyip oraya gelmiş. Hani ağaç oldum kelimesini ben pek sallamamıştım ya aslında cidden biraz bekletmişim onu. Tabi ben bunları sonradan öğreniyorum. Ceren’i aldım evinden.
    Çok sevdiğimiz bi yer vardı. Tüm şehri ayaklarının altına alıyordu. Böyle oraya bi de masa falan atmışlar. Genelde içme mekanıydı milletin ama gündüz vakti kimsecikler olmazdı.Biz çok severdik onunla orda kaçamaklar yapmayı. ilk kez orda öpmüştüm onu. Gittik yine oturduk yerimize atıştırmalık bişeylerde almıştım yanımıza. Koyduk onları bi kenarıya geçtik masaya. Kollarımı omuzlarına atıp bu sefer ben onu kendime yaslamıştım. Tabi arada geçen ufak konuşmaları yazma gereği duymadım hiç mi konuşmadınız demeyin. Yaslandıktan sonra en sevmediğim kısma gelmiştik yine susmak. Birbirimizin nefes atışlarını duyuyorduk sadece. Kalbi bile çok narin atıyormuş gibi gelmişti o an.En son ben bozdum suskunluğumuzu. “Hatırlıyor musun ilk geldiğimiz zamanı hani şu ellerinden çekinerek tuttuğum sana özlü sözler söylemeye çalıştığım zamanı”. O da “Hani şu sözleri birbirine karıştırıp en sonunda ya neyse seni çok seviyorum deyip öptüğünü mü?” “Aslında..” lafımı kesip bu sefer o öpmüştü beni. Onunla o masada geçmişi yad edip durmuştuk. Saatlerimizi almıştı onları konuşmak. Ne kadar güçlü bi bağımız olduğunu tekrardan anlamıştım ordayken. Sanırım o da öyle olsa gerek ki “Emre seni çok seviyorum. Eğer ben ordayken başıma hani olur da birşey gelirse bu aramızdaki sevginin seni yok etmesini değil de daha çok ayakta kalman için olduğunu düşün sürekli” “Ya aşkım tedavin bitip geri geldiğinde bu laflarını yine burda sana hatırlatacağım ve ne kadar kötü bişey dediğini anımsatacağım sana. Sana bişey olmayacak ki sadece biraz sıkıntılı bi dönem geçireecksin ve bak yanında ben ailen olacak tek de kalmayacaksın” gibisinden laflar söyleyerek son noktayı koymuştum. Tam hatırlamıyorum sözleri ondan böyle gibisinden falan deyip kesiyorum sürekli.Eve geri bırakırken evlerinin önünde onu son öpüşüm olacağını bilsem bırakmazdım galiba öyle kalırdık sokak ortasında. Ama öyle olsa da babası beni öldürürdü gene bi anlamı kalmazdı sanırım. Sonraki günse pek birşey olmadı sıradandı hatırlamıyorum en azından. Cumartesi günü artık veda günüydü.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Kardeşim nerede oturuyorsun.
      ···
  7. 7.
    -36
    Tutarsa zütümü çügüleyin

    edit : şansımı gibeyim
    ···
  8. 8.
    +35 -1
    Arkadaşlar okuyan arkadaşlar burda olduğunu belirtse de boşuna yazıyormuş gibi hissetmesem ben de. Ona göre devam edeyim 20 part attım bi 20 30 part daha sürecek devam edeyim mi yoksa özetleyip sonuca mı geleyim
    ···
    1. 1.
      0
      Yaz aga yaz millet işte şu an, geldiklerinde şukularlar merak etme
      ···
    2. 2.
      0
      Yaz hacı okuyoz, işinde gücünde millet
      ···
    3. 3.
      0
      Uzun uzun yaz ama alternatif olarakta özetle çünkü çok merak ettim ama bir yandan da okumak istiyorum
      ···
    4. 4.
      0
      Yaz birader ne bitirmesi uzat uzatabilicegin kadar
      ···
    5. 5.
      0
      Uzat aga uzat biz okuyoruz kısa kesip atma
      ···
    6. diğerleri 3
  9. 9.
    +34
    Veda etmek yerine göre basit birşeydir illa geri gelecek diye düşünürüz. Ama öyle vedalar var ki bi daha gelmeyeceği ihtimali hep kafanızdadır. Hatta gelmeyeceğini bile bile görüşürüz tekrardan deriz.Ama Türkiye’mde yanlış aranılan numaraya bile görüşürüz diyen bireyleriz. Neyse saçmalamayayım daha da uzatarak. Ailelerimiz bilirdi bizim birlikteliğimizi. Ama bizimkilere hiç bahsetmemiştim son durumdan. Onlar sadece taşınıyorlar diye biliyorlardı. Arabalarıyla gideceklermiş öyle söyledi Cerenim mesajında. Erken saatlerde çıkacaklarmış yola. Nükleer alarmına ilk defa sövmüyordum o olmasa belki de son kez göme fırsatını kaçıracaktım.Çıktım üstüme birşeyler alarak evden. içimde buruk bi duygu vardı son günlerde sürekli olduğu gibi. Evlerine vardığımda fazla vaktiğimin olmadığı belliydi babasını arabaya valizleri yerleştirip yukarı çıkarken gördüğümden. Aradım aşağıda olduğumu söyleyip kapattım. Daha önce çok beklemiştim o kapılarını gören yerde.Ama bu sefer beni görmek için sevincten merdivenleri ikişer üçer inen bi Ceren yoktu karşımda. Sanki olduğumuz anı uzatmak istercesine yavaş yavaş iniyordu ağır çekim misali. Beni farkettiğinde yüzünde bi tebessüm belirdi ama bu sefer korku ve endişe hakimdi o gülüşlerinde. Neyse yanıma geldi bi süre bakıştık kaldık öyle. Ağlayacak gibi oldu yine gözlerini elimle siler gibi yaptıktan sonra “Bizi bağlayan sevgi sıkıntılarımız ne kadar büyük olsa da kopmayacak biliyorsun bunu lütfen seni böyle hatırlamak istemiyorum yanına gelene kadar ki süreçte.” “Tamam tamam” diyerekten sahte bi gülümseme atıp “Seni çok seviyorum bunu hiç bir zaman unutma geldiğinde de zaten biraz daha toparlamış olacağım biliyorum beni düşünüp kendini bırakma iyice bak bu sene kazanacaksın sınavı sonra ben de iyileştikten sonra senin kazandığın yeri kazanmak için çabalayacağım daha. Eğer iyi bi yer kazanamazsan ayrılırım hem bak senden. Şaka bi yana yanıma geldiğin her seeferinde soracağım bak derslerini eğer ihmal ettiğini düşünürsem o halde beni üzmek isteemezsin demi” bu kıza ben her buluşmamızda bağlanıyordum öncesinde. Veda ederken bile insan düşünceleriyle fikirleriyle o halde olmasına rağmen bağlıyordu beni. Orda bi süre daha konuştuktan sonra annesinin seslenmesiyle gitmesi gerekti. Sarıldık birbirimize tekrardan çok uzun sürdü o an. Hani hep öyle olmaz mı zaten iyi şeylerimizin ne çabuk bittiğini anlayamayız ama bizi derinden etkileen şeyler hep çok uzunmuş gibi gelir. Yanından ayrıldıktan sonra Ceren’in söylediklerinin etkisiyle bu sene gireceğim bi sınav olduğunu tekrardan hatırladım.O zamanlar ilk ygs lys mağdurları bizdik. 4 ay gibi bi süre vardı ilk sınavımıza. Hedefim öyle ahım şahım bi doktorluk veya yüksek mertebede bi mühendislik okulu değildi. Ama iyi bi okul tutturmam lazımdı. Ailemizin pek bi miras yönünden bana faydası dokunamazdı. Kendi yağında kavrulup giden cinstendik. Hani kötü bişey yaşadığımızda yanımızdaki yakın olduğumuz kişilerin konuşmasından sonra bi umutlanma gaza gelme dönemi vardır ya. Ceren ben de üzüntülerimin yanında onun için birşeyler yapacam fikriyle bazı şeyleri ateşlemişti. Derslerim fena değildi. Hatta takdir bile geliyordu karne o zamanlarda.Ama sınav bazında kendime güvenim pek yoktu sonuçta yazılılara son zamanlarda abanırsan veya kopyayla falan yapabiliyordun ama bu maroton çok farklıydı. Ben böyle şeyler arasında giderken yine eve varmışım haberim yok. Bizimkiler saatin 7 ve cumartesi olmasından ötürü hala yatıyorlardı. Geçtim odama bilgisayar başına. Biraz fotoğraflarımıza baktıktan sonra yatağa attım kendimi. Bi plan yapmak gerekiyordu birşeylerle uğraşmam gerekiyordu yoksa onu görmeye gidecek zamana kadar o sabrı kendimde bulamazdım. Daha önce bahsetmedim size basketbolu çok severdim lise 4 e kadar da okul takımındaydım. Kalıbın verdiği şeyle 4 numara oynardım. Basketbolu planlarım arasına koymayı düşündüm ama sadece haftada 1-2 gün ikişer saatten fazlasını ayıramazdım yorucu olurdu.Ben böyle planlar yaparken annem geldi biranda odaya “Oğlum hadi kalk ekmek al kahvaltı yapalım. Senin neyin var çok düşünceli duruyorsun hatta 2-3 günden beri bi haller var sende de genç adamsın üstüne gelmeyeyim dedim ama hala kurtulamadın gitti” “Kaç ekmek alayım ya da bugün pide alalım mı ya” diyerekten duymazdan gelmiş gibi yaptım annemde amaan sonra gelir anlatır altından kalkamazsa bakışı atıp çıktı odadan. Bakkala vardığımda bizim Seyfullah dayıya selam verip ekmekleri alırken kulak misafiri oldum bi konuşmaya. Bizim Necati’nin annesi fenalaşmış kaldırmışlar hastaneye. Hemen konuya atlayıp nerede olduklarını ne olduğunu falan sorup eve koşmaya başladım. Annemler bilir Necati’yi. Durumu anlattığımda babam hadi kalk beraber gidiyoruz dedi. Arabayla giderken ben Ayşe teyzeyi düşünüyordum az mı ekmeğini yedim nasıl düşünmeyeyim. Hastaneye vardığımızda kritik bi durumu kalmadığını dinlenme odasında olduklarını söylediler. Ufak kalp krizi geçirmiş ama neyseki korkulan olmamış. Necati’yle muhabbet edip moralini biraz yükselttikten bi kaç saat sonra doktorun bugün burda kalsın yarın taburcu ederiz demesiyle iyice rahatladık. Ben de şaşırdım ama biyandan da sevindim. Kalp krizi diye düşününce büyük birşey varmış gibi düşünüyor da ufağımıymış artık ne diyorlar ona tam bilmiyorum da kriz değil deyoklama gibi birşey olmuş heralde. Biz duruma sevinirken aklıma bunun aç olduğu ihtimali geldi. Kalk lan dışarıya çıkalım zaten babalarımız yanında bi turlayıp gelelim hem açsındır birşeyler ısmarlayayım dedim. Buna orda güzel gözüken bi börekçiden börekleri ısmarladım çay sigara faslını yaparken “Sen nasılsın la bugün çıkıyorlardı demi?” dedi “He kardeşim uğurladım tedavisini olup gelecek inşallah” dedim ama zoraki dediğim cok belli olmuştu o da uzatmadı fazla. Yemekleri yedik geçtik hastaneye işte o gün ordaydık akşama kadar. Sonra beni eve gönderdi zorla geçtim yine odama ben. Fazla dayanamadım bünye fiziken de ruhen de yorgun olunca erkenden sızmışım. Sonraki günlerde pek bi gelişme olmadı. Öyle böyle derken aradan 10 gün geçmişti sevdiceğim gideli. Dile kolaydı ama hani bişeyin ilk yokluğu daha zordur ya onu yaşıyordum ben biraz da toparlamaya başlamıştım kendimi kandırmayı başarmıştım diyeyim ya da.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    +32 -1
    Hani bazı süreçlerimiz olur geçeceğini biliriz ama yine de kendimizi bazen fazla kaptırırız o boşluğa. Sanki hayat o boşluktan ibaretmiş gibi düşünüp felsefe yapmaya bile kalkarız gerek sosyal medyamızdan gerekse oturup kalktığımız yerlerde bense kendi içime kapanmayı tercih edenlerdendim. Ama yine de hayat devam ediyordu. Sonuçta başıma gelen olay binlerce kişinin başına gelen birşeydi. O zamana dair kansere dair birşey bilmezken yaptığım araştırmalarda aslında günümüzde oldukça yaygınlaştığını farkettim. Hani şu kansorejen madde içeriyormuş yeme içme, fazla radyasyona maruz kalıyorsun şu telefonla, bilgisayarla çok oynama derler ya sanırım bi yerden de haklılar. ister istemez hayattaki çoğu içiçe olduğumuz şey buna sürüklüyormuş bizi. Yine bi salı günüydü. O gün hayatıma gireceğini hiç düşünmediğim insanın okula ilk geldiği gündü. Tayini çıkan bi öğretmenin kızı. Didemdi ismi. Gele gele bizim sınıfa geldi. Tabi kız hakkında yorum yapmak için daha çok erken ilerleyen zamanlarda girecek bizim aramıza. Necati dürttü yine ben boş boş yatarken “Çıkışta halı sahaya gidiyoruz geliyor musun lan kaleci eksiğimiz var” normalde halı saha muhabbetine pekdahil olmayan bi insanım çünkü futbolu pek berecemiyorum tek yapabildiğim kalecilik aq ama değişiklik olsun diye”tamam lan geliyorum ama para vermem aq hem kalede duracaz hem para mı verecez” diyince necati bi şaşırdı beklemiyordu benden böyle olumlu bi cevap muhtemelen yine gibtir git lan başımdan diyeceğimi sanıyordu.”Eyi ağa akşam 7 gibi gel bizim bakkalın oraya beraber geçeriz çok yersen giberim tahtanı he amcık” diye de tehditini yaptı ama pek sallamadım. O ara öğle arası bitmiş hoca girmişti sınıfa ama yanında bi kız vardı. Pek sallamadım o ara. Dersler her zaman ki gibi sıkıcı geçiyordu.Bu arada dershane de sıkı bi döneme girmişti. Haftanın 3 günü etüt koymalar falan. işte 2 haftada bazen haftalık sınavlar olacak şekilde bi program vermişlerdi elimize.ilk başta pek sallamasam da ister istemez bi yerden başlamam gerektiğini biliyordum.O gün kafaya koymuştum. Halı saha maçından sonra program yapacaktım. Ama halısahada başıma gelecek olanı bilmiyordum tabi.
    ···
  11. 11.
    +30
    Hastane yakınlarımızda bi yerdeydi 10 dakika gibi bişey ya sürdü ya sürmedi varmamız. Saat 1’e geliyordu galiba. Babası dışarda soluklanalım diyerekten banklara oturma teklfiinde bulundu hem daha randevu saatine varmış. Aslında bazı şeyleri konuşmak için yaptığını anlamıştım bunu. Beklediğim gibi de olmuştu oturmaya başladıktan sonra “Nasıl söze girilir bilmiyorum. Kızıma değer verdiğini de biliyorum. Onun bu halinde bırakmamakla kalmayıp buralara kadar gelmiş olman falan. Ama bazı şeyleri de bilmen gerektiğini düşündüm. Durum evde görüldüğü kadar iyi değil. Hani sürekli gülüp eğlenmeye çalışıyoruz ama sırf moralini biraz olsun ayakta tutabilmekti. Vücudu ışın tedavisine beklediğimizden daha fazla hasarla cevap veriyordu. Hani bazı şeyleri söylemek zordur ya. Birazdan alacağımız sonuçları öğrenmek de zor gidip almak için bile ayrı bi çaba sarf edeceğim. Doktorun ilk başlamadan önceki yaptığı testlerde vücüdunun hassaslığına değinmesi ve geçen günkü testlerde herşeye hazırlıklı olmamız gerektiğini vurgulaması falan bilmiyorum Emre. Anladın sen demek istediklerimi işte” dedikteen sonra susmaya başladı. Bir süre sustuk öyle. Tam konuşacağım sırada anladı mı artık veya denk mi geldi bilmiyorum hadi gidelim demesi bir oldu. içeriye girdik işte biraz hastane de bekledikten sonra sıra bizim saate gelmişti sanırım ordaki bi elemana birşeyler dedikten sonra doktorun odasına doğru gitmemiz bir oldu. Doktor kısmını daha fazla uzatmayayım. Doktor bize o gün pek umut verici konuşmadı hatta şimdiden bazı durumlara hazırlanmamız gerektiğini söylemişti. Vücudu cidden aşırı hasssas olduğu için bi üşütmesi bile şuan ölüme sürüklenmesine sebebiyet verebilirmiş. Düşünsenize sevdiğiniz biri sadece saçma bi üşütmeden dolayı ölebiliyor. Düşünceler bu sefer sıkı bi girdaba itmişlerdi. Sabah ki enerjimi yerle bir etmekle kalmayıp umutları mı da çalmışlardı. O gün hakkında daha fazla konuşamıyorum. Onunla sahtede olsa güzel saatler geçirmiştik. Sahte dediğime bakmayın işte içimiz kan ağlarken onun yanında gülmeye güldürmeye çalışmalarla geçen saatler. Hayallerinden bahsetti bana o gün çıkınca beraber neler yapmak istediğimizi neleri yapmayı özlediğini beni benim derslerimi o halde bile sürekli derslerime kafa yorabiliyordu. Hayret ediyordum. Bana dışarıya çıkmak istediğinden yakınıp duruyordu. Evin içinde bile maske ile dolaşırken dışarı çıkmak da neyin nesiydi. Ama hak veriyordum o böyle kapanıp bi yerde kalamayacak biriydi. Nasıl özlediğini sözlerini sarf ederken ki o tondan anlayabiliyordum. Ama elimden gelen birşey yoktu özellikle sabah doktorun dediklerinden sonra. Sadece sohbet etmek geliyordu elimden. Ama o bile yetiyordu bazı boşlukları doldurmaya azaltıyordu girdaptaki düşüncelerimi o kara bi türlü gitmeyen düşüncelerimi. O günün akşamında geri dönmem gerekiyordu. Öyle anlaşmıştık. Vedalaşma fasıllarından sonra yine otogarda buldum biranda kendimi.Bi dahakine onun geleceğinden bi haber şekilde. Eve varmamla temiz bi uyku çekmiştim onu görmek ruhen her ne kadar iyi gelse de fiziken aşırı yorgun olmamın verdiği şeyle olan bişeydi bu.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    +29
    Evde vakit öldürdükten sonra yavaştan çıkmak lazım deyip zütü kaldırdım. Tam o sırada bizim neco aradı. “Hadi la nerdesin erken gel de iki laflarız” “Geliyorum amk acelen ne” deyip kapattım. Bizim takımdaki çocuklar neconun arkadaşlarıydı hep. Aralarında bi Can’ı severdim. Gerisiyle selam sabahlık düzeyde bi ilişkimiz vardı. Ayakkabıları giyip çantayı taktım koluma merdivenlerden iniyorum. Tesadüfe bakın kim taşınmış bizim apartmana. Didem. Şaka lan şaka Cemil diye biri taşınmıştı onu gördüm. Selam verip hayırlı olsun faslından sonra çıktım apartmandan. Neconun yanına vardıımda saat tam 7 olmuş onu farkettim telefondan bakınca. Selamlaşma faslından sonra yaktık sigaralarımızı gidiyoruz halı sahaya doğru. Bu başladı gene boş boş yok şöyle yapacaz yok böyle gibecez falan muhabbetlerini maç hakkında.Ben he he diye geçiştiriyorum. En son vardık işte sahaya.Bi sıkıntı vardı içimde karşıdaki elemanları gözüm hiç tutmamıştı. Necoya kim olduklarını sorduğumda meslek lisesinden bizim neconun arkadaşı ayarlamış maçı elemanları o da bilmiyormuş işin özü. Neyse giyindik ettik maç başladı. Karşıdaki laleler sert oynuyorlardı bizimkilerin de eli armut toplamıyordu belli bi yerde maç patlak verecekti sonu kavgaya gidecekti. Neyse maç devam ediyor bu arada karşıdan elemanın birisi bizim Can’ın ayağına bi geçirdi Can kapaklandı yere. Zaten kavga için yer arıyorduk. Neconun kafayı elemana vurmasıyla ortalık karıştı biranda. Ben de koştum kaleden bi kaç vurdum derken en son halısaha sahipleri tarafından dışarıda bulduk kendimizi. Saha bizim semt de olduğundan elemanlar dışarıda pek sesini çıkaramadan gibtir olup gittiler. Neco da babasının arabasını almaya gitti Can’ı bi hastaneye zütürüp ciddi bişey var mı yok diye baktıracaktık eleman iyiyim diyordu ama adım bile atamıyordu. Ulan o ara düşündüm şu son 10 günde hayatımda yolunda giden bişey yoktu. Neyse atladık gittik hastaneye doktor bir iki merhem tarzı bişeyler yazdı nöbetçi eczaneden alıp evlere dağıldık. Akşam öyle bilgisayarda takılırken Ceren aradı. 3-4 günden beri konuşamıyorduk. ilk ışın tedavisini almıştı. Sesini duyunca hüzünlendim be kardeşlerim. “Aşkıım” çok özlemişim be “Cereniim nasılsın” diyebildim be sadece. Cevabını bildiğiniz soruları sormayın siz siz olun. Aldığınız yalancı cevap sizi rahatlatmıyor aksine daha kötü yapıyor.”ilk güne göre daha iyiyim alışıyorum sanırım durumuma. Sana yeni halimi atacağım biraz meraklaan. Bak gördükten sonra kaçıp gidersen geldiğimde bozuşuruz. Çok konuşamıyorum bizimkiler pek istemiyor. Seni seviyorum.” gibi şeyler söyleyip çok konuşamadan kapatmak zorunda kaldı. Bizimkiler pek istemiyor kısmınınn yorgunluktan çok konuşamıyorum demek olduğunu anlıyorsunuz zaten. Ama en azından kendiyle barışmaya başladığını hissettim o ilk tepkiyi yavaş yavaş atlatıyordu sanki. Facebook vardı o zamanlar böyle whatsapp yaygın değildi. Ordan atmıştı fotoğrafını. Saçlarını kesmişler. Bebek gibi bi masumiyet vardı bakışlarında. Ama ilk tedavinin vücuda uyguladığı şiddet anlaşılıyordu bakışlarında. Bazen bakışlar cidden farklı boyutlara çıkarıyordu insanı. Zaten bi insanı bağlayan bize bakışları değil midir? Onun için değil mi ilk buluşmalarınızda bakışlarınızı kaçırmayın diye. Bahsedemediğimiz bi ton şeyi bahsetmez mi bize o bakışlar. Fotoğrafına uzun uzun baktıktan sonra kendimi bian sokakta buldum o 10 gibiydi işte. Içim içime sığmıyordu ilk kez fotoğrafını gördüğümde mutluluk yerine keder basıyordu. Korkuyordum yenik düşmesinden,pes etmesinden, kendini bırakmasından onla ilgili tüm olumsuzluklardan korkuyordum açıkcası. Yaptığımız bi antlaşmada onun şartları bu hastalığın konusunu açmamaktı soramyıordum da ben o bahsetmeden onla ilgili şeyleri. Kafamın içini işgal eden düşünceleri bastıramıyordum. Anlat rahatlarsın derler ya kendimde anlatacak mecali bulamıyordum. Kaçmaya çalışıyordum ama hep bi girdapta kalıyordum. Annemlere istanbula gitmek istediğimi belirtmek üzere bilgisayarın başından içeriye geçtim. işte klagib oturma muhabbetlerini yaptıktan sonra babama “Baba sana bişey diyeceğim. Biliyorsun Ceren’le olan bağımı ben istanbula onun yanına gitmek istiyorum ay sonunda “ babamla biraz daha detaylı konuştuktan sonra 20 günsonrasında gidebileceğimi ama önce ailesini aramamı falan söyledi. Hemen Ceren’e yazdım “20 gün sonrasında yanındayım canım” diye. 10 gün bile zor geçmişken 20 gün nasıl geçecekti o kısmını unutuyordum ben. Ceren uyumuştu muhtemelen biraz bekledikten sonra cevap gelmeyeceğini anlayıp ben de uyumaya karar verdim.O gece bi rüya gördüm. Ceren’in yanındaydım. Ceren başta bazı şeylerin güzel biteceğine inanır gibiydi. Sonra ben birşeyler anlatmaya bunu güldürmeye başladım çok da abartamıyordum o bile yormasın diye.Bi süre sonra ceren anlattıklarıma tepki vermiyor sürekli yukarıya bakıyordu. Bu devam edince birşeylerin yolunda olmadığını anlamam çok sürmemişti. Tam yaşıyor mu diye nabzını ölçeceğim sırada nükleer alarmın sesiyle yine uyanmıştım.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    +25
    Ne bi entry ne de bi şuku giriliyor partlara okuyan kardeşlerim şukularınızı ekgib etmeyin veya cügü de atabilirsiniz farketmez maksat boşa yazıyormuş gibi hissetmeyeyim. 3 saat emek verdikten sonra boşa yoruluyormuşum gibi hissetmeye başladım 5. parttan sonra
    ···
    1. 1.
      0
      Kardeşim okuyoruz sen devam et
      ···
  14. 14.
    +24
    Sabah nükleer alarm sesimle uyandım yine. Garip bi heyacan vardı içimde. Her ne kadar pek umut verici bi sınav tablom olmasa da insan heyacanlanıyor işte. Bizimkiler çoktan kalkmışlar kahvaltı hazırlığı içindelerdi. Babamın belgelerini hazırladın demi hadi onları şuraya getir de son dakika golü yemeyelim annemin ne istersin kahvaltıda canım laflarıyla kendime geliyordum. Neco mesaj atmış uyanınca ara beraber kaçalım be kardeşim sınava diye. Babama söylediğimdeyse ilk başta biraz laf etse de pek birşey diyemedi. Kahvaltı faslını güzelce yapıp evrakları son kez kontrol ettikten sonra evden çıktım işte. Neco zaten aşağıda bekliyormuş inince farkettim. Adam lan bu Neco diye düşünürken “Hadi olum geç kalacaz boşa gidecek senin sınav da” gibisinden birşeylerle kendime geldim. Sınava giderken boş laflarla gevezelik yapıyordu. “ Yok etek giyen bi kız görürsen sınava odaklanmam gerektiğini o bacaklar karşısında nasıl odaklanacağını bilmiyorum ama “ gibisinden şeyler işte. Neco değişmişti her ne kadar adamlık seviyesi aynı kalsa da ettiği laflar yaptığı muhabbetler değişmişti işte be. Atladık bizim neconun toyotasına. Sınav yerimi çok taktan bi yere vermişlerdi. Varoş bi yerdi. Daha doğrusu insanları abdal ve çingenlerden oluşuyordu ağırlıklı olarak. Yeşil ışığın yanmasıyla Neco ayağını tekrardan gaza vermişti yetişmek için yapmıştı işte. Tam geçeceğimiz sırada bigibletin birisi karşımıza çıkınca vurmamız kaçınılmaz birşey oldu işte.O an garip bi duyguydu. Karşınızda vurduğunuz insanın yerde yatıyor olması. O an Neco her ne kadar benim için de yapmış olsa durmak yerine tekrardan gaza bastı ve okula yetişmem gerektiğini falan söylüyordu. Kalabalık toplanmadan çıkabilmiştik oradan. Yetişmiştim de sınava ama kafa mı kalmıştı aq. Birine vurmuştuk lan canlı kanlı insana vurmuştuk. Ölüp ölmediğini veya ağır durumda mı onu bile bilmiyorduk. Neco aşırı telaşlıydı tahmin edebiliyordu sonuçlarını. Sınava girmemeyi teklif ettim necoya küfürle karışık boşuna mı kaçtım ordan lan gibtir olup gireceksin o sınava tepkisine maruz kalınca teklifimi geri çekmiş oldum. Sınava girdiğimde içimdeki ne olacak lan Necoya düşüncelerini kenarıya atamıyordum o baskıyla sınavı yapmıştım. Sınavdan çıktığımda ise neco yoktu tabi ki de yerinde. Az çok tahmin edebiliyordum ne olduğunu ama ben napacağımı bilmiyordum o an. Para pulda yoktu sınava gireceğimizden. En son dayılardan birinden rica edip babamı arayıp gelip almasını söyledim. Neco nerde dediğindeyse bilmiyorum sanırım acil bi işi çıktı diyebildim sadece. Neyse Neco beni bıraktıktan sonra direk geri dönmüş olay yerine. Bilmiyorum vicdanı elvermedi veya zütü yemedi galiba diyebilirsiniz. Aynı şey ikisi bence. Düşündüğümüz kadar kötü birşey olmamış adam şans eseri ucuz yırtmış ufak bi kaç sıyrıkla atlatmış olan bigibletine olmuş adamın. Necoya sadece bigiblet masrafı girerkten kurtulmuştu olaydan işte. Sınavın nasıl geçtiğiyle ilgili soruları olumlu yönde cevaplayaraktan paslamıştım aileme geri. Babamın pikniğe gidelim demesiyle geri kalan günümüzün mutlu aile tablosuyla biteceğini düşünmüştüm. Öyle de olmuştu aslında güzel bi mangal yapmıştık daha doğrusu babam yapmış ben yiyici tarafını tutmuştum. Neyse güzel bi vakit geçirdikten sonra evin yolunu tutmuştuk. Size her ne kadar bahsetmesem de kuzenım vardı benim bi. Çocukluğumuzda yazları köyde beraber geçirdiğimiz kuzenim. Burak. Amcamın aramasıyla açtı telefonunu babam. Ne nerede ne zaman gibi kötü olayların habercisi olan tepkiyi verdikten sonra biraz konuşup telefonu kapatmıştı. Trafik kazası geçirmiş Burak. Yoğun bakıma kaldırılmış. Detayını öğrenemedim babam da sormamış o anki şeyle gittiğimizde öğrenecektik. 2 saatlik bi başka şehirdelerdi onlar. Eve gidip eşyaları alıp çıkmamız gerektiğinden bahsetti babam. Eve varıp eşyaları ayarlardıktan sonra tekrardan yola çıkmıştık. 1 günde 2 kaza fazlaydı be dıbına k...
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    +23 -1
    ister istemez elim telefona gitmişti sesini duymak istemiştim ama saatin 6 olduğunu görünce bu fikirden vazgeçtim. Alarmı yanlış kurmanın verdiği sinirle söve söve geri yastığa kafamı koyduğumda uyku falan kalmamıştı haliyle. Aklıma bi fikir gelmişti. Onunla ilgili anılarımı en baştan yazmak. Bitirince de onun başına birşey gelmiş olsa bile yazdıklarım sayesinde yıllar boyunca kafamdan çıkmayacağını düşünmüştüm sanırım o zamanlarda. Geçen 3. ayımızda anı defteri tarzı bişe almıştı bana içinde fotoğraflarının olduğu değişik bişeydi. Ona yazma kararı aldım işte. Oturdum masaya derin bi nefes aldıktan sonra başladım satırları doldurmaya;
    "Sevgilim 7 ay öncesindeyim bugün. Necati gene tutturmuştu gel bizim mekana gidelim diye.ilk başta pek gidesim yoktu sonrasında Necati hoşlandığı kızın orda olduğu haberini verdi bana. Neyse geldik işte seni ilk gördüğüm kafeye. içeri girer girmez birşeylere gülüyordun yanındaki arkadaşlarının anlattığı. O an tutulup kalmıştım o gülüşlerinde. Sonra Necati'nin "gel kanka şurası güzel" demesiyle kendime gelmiştim. Gösterdiği masa sizin masaydı ben ne alaka diye düşünürken yanındakileri o an yeni farketmiştim. Bizim Cansu ile Eda'ydı. Zaten size yaklaşınca Cansunun çağırmasıyla gelmiştik yanınıza hatırlarsın.O gün sana görgüsüz gibi bakıp duruyordum en başında. Yüzünde hafif bi korku hafif bi merak vardı. Cansu'da aramızı samimileştirmek için laf atıp duruyordu.Bir süre sonra sıkı bi muhabbete tutuşmuştuk seninle. Hangi okuldasın kaçıncı sınıf klagib fasıllarından filmler müzikler konu birbirini açmıştı işte. En son kalkarken utanaraktan telefonunu istemişti bizimkilerin oo hayırdır bakışlarına aldırmadan. Ordan kalkarken sanırım şu 21 yıllık hayatımdaki en güzel günlerimi kapsayacak hayallere kapılmıştım. Mekandan çıktıktan sonra Necati'nin senin hakkında sorularını kaçamak cevaplarla cevaplamıştım. Bir an önce eve gidip seninle nasıl konuya girerim düşünceleri yüzündendi yanlış anlama. Neyse işte mesajlar umduğum gibi gitmiyordu sana korkuyordum seninle olmaz gibi fikirler yüzünden. Ertesi gün ne cesaretse tekrardan buluşmak istediğimde senin babanla işinin olduğunu söylemen de bunu desteklemişti. Herşey 3. günü senin dünü telafi etmek için görüşmek istediğin gün başlamıştı.ilk kez birine bu denli çabuk bağlanmıştım. Ve nasıl oldu bilmiyorum masadan kalkmaya yakın biranda hoşlanmaya başladığımı söylemiştim. Sense beklediğimin aksine ben de diyerekten gülümsemenle beni eşsiz bi duyguya itmiştin. Hele bir de yanaklarımdan öperek veda edişin. Bilmiyorum ilk kez yaşadığım durum değildi ama sen de herşey farklıydı bu kadar hızlı olmasından korkuyordum da canım. Çabuk elde ettiklerimizi çabuk kaybederiz düşüncesindeydim. Ama öyle olmadığını aylar geçtikçe anlayacaktım. Seni seviyorum."
    ilk girişe göre güzel olmadığını düşündüm yırtacaktım ama yırtamadım bırak kalsın dedim. Doğal olmak en sevdiğim şeydi belli başlı kurallara bağlı kalmadan yapmak. En iyisi de o değil mi zaten başka birini etkilemediği sürece istediğini yapabilmeli insan. Utanıp çekilmeye ne gerek var sonuçta şurda ne kadar ömrümüzün kaldığını bilmediğimiz bi hayatın içindeyiz.Ne gerek var gereksiz kasılmalara gereksiz özentiliklere. Tabi insanlığımızın bi gereği olarak her ne kadar böyle düşünsekte tamamen uygulayamıyoruz bunu orası ayrı. Yazdığım defteri özel şeylerimi koyduğum dolap çekmecesinin içine koyduktan sonra efkarım sığmaz birikti içime şarkısını açıp yeniden kafamı yastığa koydum. Şarkılar birbiri ardına çaldığı sıra sızmışım yine. Sonra annemin "Olum okula gitmeyecek misin" seslenişleriyle tekrardan uyandım. Hazırlanıp okula doğru çıktım. Aklımdan çıkan halısahadaki kavga Necati'nin yüzündeki hafif morluğu görmemle geri aklıma geldi. Bunun devamı olacaktı elbette. Her ne kadar meslek lisesi elemanları olsa da bizde geri adım atmak olmazdı. Derste uzun zamandır görüşemediğim kardeşim dediğim nadir insanlardan biri olan ibat'a mesaj atmak geldi. Zaten mevzu deyince kendisi akla gelen insanlardandı ama o an cidden mevzu için yazmamıştım sonrasında konuşurken mevzunun devam edeceğini belirtince neco kardeşime bahsetmesek olmazdı.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    +24
    Buraları biraz atlamayı düşündüm zaten çok geçmeden başıma böyle bi olay geleceğini kestirmek zor değildi buraya kadar yazdıklarımda. Onu gördükten 13 gün sonrasıydı. Aralığın 3ü. Cerenden pek haber alamıyordum son günlerde oysa ışın tedavisi de alınmayacaktı doktor güya kan değerlerinin düşük çıktığını ve bir süre ertelemesi gerektiğini falan söylemiş ona en son öyle demişti. Detay sormak yoktu hatırladığınız üzere. O gün bu kurala uyamadım ve sormuştum cevabı ağır olmuştu biraz. “Ben zaten yeterince bunlarla ilgili şey düşünüyorum sen düşüncelerimin bianlık kaybolmasına yol açan adamsın nasıl olurda bana bu düşünceleri tekrar yaşatacak şeyler sormaya çalışırsın.” cevabımı almıştım pek bişe diyeemedim işte özür dileme fasıllarından sonra da pek konuşamadık. Pişmanlık duymuştum o an verdiği cevap içime oturmuştu. Her ne kadar bunu koonuşmalara yansıtmıyor olsam da bilirsiniz işte içten içe o pişmanlığım artıyordu. Aramak istedim onu o an aralarımıza giren zamana inat. Aradığımda ulaşılamıyor cevabını almıştım beklemediğim bi şekilde. Zaten aradan çok geçmemişti ki babası aramıştı. Kurduğu cümle hala dün gibi aklımda. “Emre kaybettik aslanım can parçamızı kaybettik. Yarın sabaha kızımı getiriyorum oraya Emre onu uğurlamaya getiriyorum doğduğu yere. Yanımda ol aslanım bu bu zamana kadar ki herşeyden... ” konuşamamıştı kapatmıştı sonrasındaysa. Yakın olduğunuz birini kaybettiğinde inanmıyorsunuz ilk başta. Kötü bi şaka olduğunu düşünüyorsunuz böyle bi konuda şaka yapılmayacağını bilmenize rağmen. Hani bıçak saplandığında da ilk hissetmiyorsun sonra bas bas bağırıyor demiştim ya.Bu da öyle birşeydi sanırım. Ilk başta mal gibi bakındığımı hatırlıyorum sonrasındaysa da gözlerimi açtığımda annemin başında dikildiğini gördüm. Bayılmışım sanırım kansız olan bünyeme ağır gelmiş. Nasıl gelmesin ki aradan 4 yıl geçmesine rağmen hala içimde birşeyler yanarken. Annemler de öğrenmiş durumu sayıklamışım sanırım bayıldığım o sıra “nasıl bırakıp gidersin” gibisinden şeyleri. Kalbinize saplanmış gibiydi bu sefer bıçak. Evin içinde derin bi sessizlik hakimdi. Nasıl konuşacaklardı ki şimdi düşünüyorum da. Ölenle olana yapacak bişey yok lafını kullanırız ya bazen. O durumu yaşamak cidden farklı bi durummuş yaşamadan anldıbını anlamıyorsunuz. Elinizden onu geri getirmek için birşey gelmediğini o çaresizliği hissetmeden anlamıyorsunuz işte. Sabahına kadar onların evinde hüzünlü bi telaş vardı. Nasıl defnedileceğine dair haberi alıp erkenden gelen akrabalarıyla yakın komşularıyla konuşmalar dönüyordu. Bense merdivenlerinde oturmuş sadece sigara yakıp içiyordum birini söndürüp diğerini yakıyordum. Neco gelmişti yanıma o gece diğer arkadaşlarda gelmişti ama onları zorla eve göndermeyi başardım neconun yanımda olduğunu bahane ederekten..
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      Boyle olacagini biliyor gibiydim umarim olmaz diye dusunuyordum. Uzdun panpa basin sagolsun
      ···
  17. 17.
    +21
    Bugün de ara ara partları atmaya devam edeceğim şimdi yaşadığım evi toplamam gerekiyor akşam memlekete dönüyorum evi bu halde bırakamam mola verdikçe part yazıp geri gideceğim burda olan arkadaşlar kendilerini belli etsinler çokluğa göre daha hızlı olmaya çalışayım
    ···
  18. 18.
    +20
    Salı günü okula gitmiştim işte pek birşey olmadı. Çarşamba günü kendimden beklenmeyecek olayları yapmaya başladığım ilk gündü. Hani birşey vardır. Bazı şeyleri kaybetmiş insanlar ellerindeki çoğu şeyi kaybetmeye meyillidirler. Kumar bazında düşünelim hani yenildikçe daha çok girmeye başlarız sanki geri alabileceğimizi sanarız. Sanırım ben de öyle olsa gerek Ceren meselesini iyice askıya almıştım fikirlerimde girdapta kalmıyordum en azından. Sınıfa girdiğimde kimsenin olmadığını farkettim telefona baktığımda anlamıştım 20 dakika erken gelmişim. Yerime geçip üstteki fazlalıkları çıkartıp oturdum sırama. Dışarıyı izliyordum kimisi yeni kalkmış belli sallana sallana yürüyerek geliyor kimisi de hoşlandığı kişinin gözüne girebilmek için hazırlık geldiği belli oluyordu.Tam böyle dışarıdaki kişileri süzerken “günaydın” sesiyle irkilmem bir olmuştu. Gelen Didem’di. Onunla nasılsın fasıllarına girdiğimden olsa gereksiz bi şaşkınlığa bürünmüştü sanki kıza çakmaya çalışmışım gibi bakıyordu bana. Ama tatlı bi şaşkınlıktı o an öyle gelmişti. Içimde bi artniyet yoktu. Herhangi bi sevgi şeyi de yoktu. Hani öyle internet de dolaşırken gördüğünüz bi kız resmi olur da bakarsınız böyle anlamsızca. Sanırım öyle birşeydi. Muhabbet ilerlemişti biraz. Çanakkaleden geldiğini o gün öğrenmiştim ben.Bir kız kardeşi varmış sadece. Babası gibi annesi de öğretmenmiş.2 ay sonrasında ilk defa birisi dikkatimi çekmişti sanırım. Ama bu farklıydı sanki. Muhabbet ederken ya da bişey hakkında konuşurken birbirimizi tamamlıyorduk onunla. Yabancılık çekmemiştim kısacası. Ondan hoşlanma şeyi miydi bu hayır hayır. Bu hani eski dostlarınızla oturup sohbet ederken ki aldığınız haz gibi birşeydi bu.Numarasını isteme cesaretinde bulunmuştum boşbulunmuşlukla. Tereddüt etmeden ver numaranı mesaj atayım demişti. O gün başka birşey de olmamıştı klagib necoyla laflamalar dışında okulda. Akşam eve geldiğimde yine pk keyfi sürerken telefonuma gelen mesajla irkilmiştim. Beklediğim bi mesaj yoktu. Handeyle buluşmama daha 3 gün vardı. Necoyla zaten ventde konuşuyorduk. Kimseden bi mesaj beklemiyordum kısacası. Sevilen sayılan bir insan olsak da telefonu pek kullanan birisi değildim. Genelde yüzyüze konuşma fikrinde olan birisiydim. Didem mesaj atmış. Şaşırmıştım ama bi yandanda seviniyordum. Didem’le o gün 3 4 saat kadar konuşmuştuk. Ama dediğim gibi hala hoşlanmaya dair birşey düşünmüyordum. O gün rüyama Ceren’i görmüştüm. Çok güzel bi yerdeydim. Yanımızda çay mı desem su birikintisi mi desem bilemediğim çam ağaçlarının son baharın verdiği etkiyle dökülmüş halleriyle böyle insanın tam huzuru bulacağı bi yerdi işte. Oldum olası şu betimseme kısmını yapamıyorum be. Arkası bana dönük şekilde ayaklarını suya uzatmış şekilde oturuyordu bi kayanın üstünde. Yanına gitmiştim biranda. Ben de oturmuştum yanıbaşına. Susuyorduk her zamanki gibi. Sonra konuşmaya başladı. Ayrıldığımızı anlıyorum aramıza mesafeler giriyor ama artık benim yanıma hiç mi gelmeyeceksin demişti. O an uzun zamandır ziyaret etmediğimi hatırladım bi anda. Pişmanlık kaplamıştı içimi.Onu en yakın zamanda görmeye geleceğimi söyleyip sarılmaya çalışacağım anda uyanmıştım yine. Bu sefer alarm falan çalmamıştı istemsizce uyanmıştım. O an geri uyuyup onu görmeyi istedim tekrardan ama malesef ki olmadı. Bilinç altım benimle kötü bi oyun oynamıştı. Rüyalarımızda bazen korktuğumuz veya yüzleşmekten çekindiğimiz arka plana attığımız şeyler belirir. Kimisinin eski bi anısı kimisinin çevirdiği dolapları ailesinin öğrenmesi gibi şeyler işte. Mesele Ceren olunca her ne kadar 2 ay geçmiş alışıyor gibi olsam da göründüğü kadar kolay olmayacaktı onu eski anılarım arasına almak. Balkonuma çıkıp bi sigara yakmıştım gecenin o karanlığında. Sigaranında verdiği o etkiyle gidip geri uyumayı başarabilmiştim. Alarmı bi saat öncesine kurmuştum. Onunla görüşmeye gidecektim okuldan önce. Ama bu sefer ilk defa arkadaş gibi konuşacaktım onunla hazır mıydım buna bilmiyordum. Eski sevgilisiyle arkadaş kalmayı başaran insanlara hep hayran kalmışımdır zaten. Ama benimki farklı bi durumdu. Kendi içimde yaşıyordum ben arkadaşlığımızı.Ona söz hakkı vermiyordum çoğu zaman. Üzüyordu beni yıkmaya çalışıyordu. Neyse alarmın çalmasıyla uyanıp hazırlanıp biranda kendimi yolda buldum yine.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    +19 -1
    Aynı çocukluğu paylaştığınız birinin yoğun bakımda olmasını düşünmek bile sizi etkiledi belki. Ben ne yapmıştım da bunları çekiyordum acaba. Hani sevdiğiniz insanı kaybetmekten kardeşinizin annesini kaybetmesi kuzenin şimdi yoğun bakımda olması. Bunlar olabilecek şeylerdir belki ama 4 5 ay içerisinde ardarda yaşanması sıkıntıydı. Eyvallah güçlüydük belki de. Ama bu zamana kadar yüzleşmemiştik ki birşeyle. Neden aynı anda sınanmıştık. Daha neleri sunacaktı hayat. Bir güzel şey verirken on tanesi kötü olayla karşılık veriyordu. Değer miydi belki verdiği şeye karşılık aldıklarına değmezdi be aq nasıl değsin. Hangimiz tam anlamıyla mutlu olmayı başarabiliyorduk ki. Gibi düşünceler arasında yüzerken hastaneye varmıştık. içeri de bizim baba tarafı kapıya dizilmiş haldeydi resmen. Yüzlerde yorgunluğun çaresizliğin bir araya geldiği ifade vardı. O hastaneye girerken biranda beliren bi umut vardı. Sağlam cıkacaktık bu hastaneden. Bilmiyorum o kadar yaşanmışlığa rağmen nerden çıkmıştı. Ansızın kaplayıverdi içimi işte. Beklemekten başka bişe yapamıyorduk orda. Bekliyorduk bekledik gittik eve dinlendik geldik bekledik 3 gün böyle geçmişti. Güzel haberler almıştık. Odaya çıkaracaklarmış bizim kuzeni. Ama hastaneden çıkması zaman alacaktı. Yani sonuçta 3 gün yoğun bakımda kaldı aq. O ara necoyu aradım açtığım gibi sövmeye başladı.” dıbına soktuğum nerdesin sesin soluğun çıkmıyor. Senin sınava yetişebilmen için 400 liradan olduk senin şu yaptığna bak amk.” başıma gelen olayı anlatınca durgunlaştı tabi. Ama 400 lirasından olduğunu duyunca da beni de bi pişmanlık almadı değil. Ama kafaya koymuştum ona eşdeğer şekilde hediye veya parayla borcumu verecektim. Kuzen konuşabilir duruma geldiğinde onunla eskileri yad edip geçmiş olsunu diledikten sonra bizimkilerin de hadi gidelim artık fikirleriyle kendimizi eve dönüş yolunda bulmuştuk
    ···
  20. 20.
    +16 -2
    Rezerve alıyorsunuz da bi şuku atmıyorsunuz ana entrye ayıp ayıp :D
    ···