/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +4 -3
    Öncelikle selamın aleyküm beyler. Hikaye kurgudur. Okursanız saracağını düşünüyorum.

    Oturuyorum bir tenhada. Kendi başıma, dalgın kafayla. Yanımdan ara ara gelip giden tek-tük insanlar oluyor. ‘Gelin beraber oturalım.’ dercesine bakıyorum gözlerinin içine. Hiç tanımadığım bir sürü insan geçmişti o gece yanımdan. En çokta sevgililerin uğrak yeriydi burası. Lise caddesindeki Zümrüt apartmanının önüydü. Her gece oralarda olurdum, elimde yanımdan geçen bir adamdan haraç ister gibi aldığım bir dal sigara vardı. Ne yazık ki yakacak ateşim yoktu sigaramı. Aslında yakmakta istemiyordum. Çünkü yaktığımda eninde sonunda o da bitecek ve içtiğim sigaraya bile sövecektim, sırf bittiği için.

    Oysa şimdiye kadar alışmış olmalıydım bitmelere. Sonunda biteceğini bile bile gene yine yanımdan geçen birinin attığı yanan izmarite yöneldi gözlerim. Oturduğum yerden kalkıp yanan izmariti aldım. Neredeyse o da bitecekti. Umurumda değildi gerçi. Sigaramı yakmaya çalışırken ayaklarımın ıslandığını fark ettim. Yağan yağmur bile istemiyordu belki sigaramı içmemi, ama hiç umurumda değildi. Yaktım. Sonra ilk içime çektiğimde dumanı yutkunur gibi oldum. Birkaç defa öksürdüm arka arkaya. Devamında alışacağımı düşünerek çektim ikinci defa, üçüncü defa ve böyle devam etti. Sayıyordum kaç defa elimi ağzıma zütürdüğümü.

    Garipti. Ne kadar yavaş içmeye çalışsam da bitiyordu işte. On beş, on altı… Evet, on yedinci defaydı. Hiç bu kadar uzun sürmezdi aslında ama sonuna gelmiştim bir sigaranın daha ve üzülmeye de başlamıştım. O gün benim on yedinci yaş günümdü. Kimsem yoktu ki bitmiş bir sigaramdan başka. Ya da var mıydı? Kimseden hiçbir beklentim yoktu zaten. Olmaması daha iyi değil miydi? En iyi zamanlarımda bile, selam vermesem akıllarına gelmeyeceğim birçok yakın (!) arkadaşım vardı
    ···
  2. 2.
    0
    Bir de Çin malı bir telefonum vardı. Sadece saate bakmak amaçlı taşıyordum cebimde. Şarjı bitmek üzereydi. Gerçi umurumda dahi değildi çünkü ne arayanım vardı ne de soranım. Neden bu halde olduğumu düşünüyordum. Aslında bu da kafayı yemek için geçerli bir sebepti.

    Neden her hareketim daha çok batmama sebep oluyordu? Neden herkes bana düşmandı? Ben onlara ne yapmıştım ki? Suçum neydi? Anlayamıyordum bir türlü. Boşa koysam dolmayacak, doluya koysam almayacak bir sürü sebep ve olay vardı kafamda. Aslında onlar da haklıydı en az benim kadar. Çünkü onlarda bıkmıştı, yorulmuşlardı benden. Ben de yorulmuştum kendimden. Bıkmıştım bu sahtekar halimden ben de. Tükenmeyecek bir sürü umudum vardı benim, ben tükenmeden önce.

    Galiba bu benim sonum olacaktı. Birden telefonumun titrediğini hissettim. Elimi cebime zütürdüğümde zaten alışkın olduğum bir durum söz konusuydu. Gene kendimi mi kandırmıştım? Hızlıca elimi zütürdüm cebime. Belki yaş günümü hatırlayan vardır diye umutlanır gibi oldum. Zayıf pil uyarısından başka bir şey değildi. Kapattım telefonu. Kapattım ve cebime koydum.
    ···