-
1.
+14 -1Selam arkadaşlar. Çok sıkı takipçisi olduğum sözlüğe lise anılarımı yazmak için üye oldum. Hergün bi entry tükürerek lise anılarımı sizlerle paylaşıcam. Okurken aşağıya girdiğim parçayı dinleyebilirsiniz, o günlere döndürdü beni. Yorum yapın, küfür edin, duygulanın, gülün naparsanız yapın. Anlatıyorum beyler risk budur.
Toplanın.
Yıl 2004 binler. Ortaokuldan yeni mezun olmuştum. Lise sınavlarına falan girmiştim. Kazanamadım anadolu lisesini. Herneyse işte, başladık okul araştırmaya. Ailem diyo şu okula git bu okula git oraya yazıl buraya yazıl. Bende düşünüyorum lan ne farkeder lise lisedir. Güzel kızlar olsun yeterki tribindeyim. Hayatıma da güya yeni bi başlangıç yapmışım. Sebebide 3-6 sene öncesine gidersek, ortaokul yıllarımdaki afacanlıklar mı dersiniz o yaşta ne çapkınlığımı dersiniz bilemem ama bende hepsi vardı. Tahtadan kulübe yapmıştım evimizin bahçesine hemde iki katlı amk mahallein çocuklarını içine toplayıp beybileyd oynuyoduk. Hızlı bi ergenlik öncesi hayat vardı, çocukluğum hızlıydı anlıcağınız. Daha bi çok anı var ama şimdi mevzuyu bulandırmaya gerek yok.
Neyse arıyoruz tarıyoruz napalım nereye yazılalım falan derke bi liseye yazıldım. Okula annemle beraber gittik. Müdürün odasına girdik falan. Acaip heyevanlıyım tabi amk. Yeni bi okul yeni kızlar yeni arkadaşlar yeni maceralar falan derken gün geldi çattı okul açılcak ilk gün evdeyim hazırlanıyorum.
işte en önemli gün okulun o ilk günü. Süslendim, saçlarımı sağlam bi şekilde deyvit bekım tarzı yaptım, o zamanlar moda oydu. Gıcır ayakkabılarımı giydim. Gömlek ceket gıravat. Bizim gıravat (ya da kıravat neyse işte) rengi efsaneydi.. Beyaz gömlek lacivert ceketle efsane yakışıyodu. Neyse giyindim evden çıktım sahile indim yürüye yürüye okula gidiyorum. Ama baya heyecanlıyım beyler öyle böyle değil, aşırı heycanlıydım. Heyecanımın yegane temeli kızlardı başka bişey değildi.
Geldim okulun önüne, içeriye girdim. Herkes sıra olmuş. Karman çorman bi ortam. Nereye gidicem bilmiyorum. Etrafı kesiyorum alıcı gözlerle kızlara bakıyorum falan. Bide biraz apaçi tipler var açıkçası çekiniyorum. Dikkatte çekiyodum o döneme göre ortalama bi tipim var ama okul öyle değil direk bakıyo apaçiler üst sınıflar falan. Neyse gibtir edelim. Sıraya girdim karışıktı sınıf mınıf kim nerde belli değil.
Müdür, Müdür yardımcısı Hocalar konuşma falan yaptılar. Sonra bi eşofmanlı tip (beden eğitimi hocası) çıkıp bağırmaya çağırmaya başladı sıraya geçip susun oğlum arkadaki konuşma sus vs vs falan diye. Noluyo lan dedim. Sonra herkes sınıflarına çıkmaya başladı ama bi karmaşa var herkes sınıfını arıyo hangi sınıf nerde belli değil. Ben okulun merdivenlerinden başladım yukarı çıkmaya izdihamın arasında bi baktım şaaaaaak sınıf karşıma çıktı.
9/... Sınıf normal bildiğin sınıf. 3 katlı okulun orta katında. Yazı tahtası girişin tam sağında kalıyo. Cam kenarı sıralarıda girişin tam karşısında yanı tahtanın sağında kalıyo. Öğrenci masaları yanyana düzenlenmiş 4 sıra şeklinde, arkaya doğru her sırada yaklaşık 7 arka arkaya sıra var. Hoca masasıda tahtanın en sağında cam kenarında. Ordaki öğrenci sıralarından 30 cm yükseğe yapılmış bir platformuun üzerinde sınıfa tümüyle hakim konumda. Yanlış hatılamıyosam sınıfımız 42 kişiydi. Neyse ben ilk içeri girenlerden oldum. Adımımı sınıftan içeri attım sadece 3 kişi vardı sınıfta. Birisi cam kenarına oturmuş, diğer bi kişi cam kenarının yanındaki sıranın en önüne kurulmuş. (biri kız biri erkek). Diğeride duvar kenarı en arkada. Ellerinde kalem defter falan bişeyler çiziyolar etraflarına bakıyolar falan. Ben girince tabi direk olarak bana baktılar şöyle bi süzdüler. içinde 3 kişi olan otobüse son anda koştura koştura binmiş gibiyim yüzüm kızarmış falan. Bende şöyle bi süzdüm içeriyi sonrasında hemen duvar kenarı önden 3.sırada yerimi aldım. Oturdum elimde sadece ilk günden not almak için defter ve kalem vardı. Birde silgi. Sonra sınıf yavaştan dolmaya başladı. Benim gözüm hep kapıda, girenleri kesiyorum. Kızlı erkekli herkes giriyor etrafına bakınıyo, nereye otursam ikilemi yaşıyo falan, kimsenin birbiriyle konuştuğu yok herkes birbirine yabancı. Sonra kapıdan birisi girdi. Ahanda ohannes! Bi baktım ortaokuldan dersanedeki en iyi arkadaşım hakan :D bi gördü beni vaaay kardeşim sendemi burdasın vs vs vs derken şaaak tokalaştık hemen yanıma oturdu. Çok sevdiğim bi kardeşimdir kendisi, başladık sohbete muhabbete daldık espriler gülüşmeler derken sınıf tamamen dolmuş farkında değiliz hoca girdi. Ayağa kalktık merhabalaştık falan. Sonra bi sessizlik hakim oldu sınıfa ve ben bi bakınayım dedim ne gelmiş ne gitmiş ne olmuş gözlem yapmam lazım hemen. Sınıf tamamen dolu başladım süzmeye. ilk arkama baktım iki tane sümsük çocuk, pas geçtim ondan bi arka sırada baktım iki tane kız. ikiside güzel normal hanım hanımcık kızlarımız. Gözgöze geldik baktım gülüyolar falan. Normal bi şekilde başımı sallayıp selam verdim devam ettim süzmeye. Baktım en arka sırada iki tane barzo. Sonra yan sıraya geçtim önden başladım süzmeye. Temiz yüzlü iki tane elaman hocaya bakıyo. Arkalarında bi kız bi erkek. Onların arkasında da, haydaaaaaa!!!
Aman Allahım…. Aman yarabbim….. Gördüğüm şey gerçekmiydi?
Yoksa rüyamıydı lan? Noluyodu lan bana böyle? Lan olum neydi lan bu? Dıbına koyim kalbimin atışları öyle hızlanmıştıki ananı avradını düz duvara tırmandıriyim, şuraya bi çukur açın içine gömün lan beni diyecek durumdaydım ama dilim tutulmuştu, diyemedim, kan akışım hızlanmıştı, kalp atışlarım sırayı oynatcak kadar vücudumu titretiyordu. Bam Bam Bam!!!
Bu kız kimdi lan böyle?
O vurucu 35,85354654654. saniyeden sonra bi an kendime geldim. Hakan ‘noldu kanka neyin var bembeyaz oldun’ diyerek omzuma elini koydu. ‘Bişeyim yok lan iyim, süperim’ diyip endişelenmemesini söyledim, güldüm. Kednime gelmiştim artık olayı farketmeye çalışıyodum sadece. Kimdi lan bu kız kimdi böyle güzel gülen etrafına gülücükler saçan, yanındaki arkadaşıyla önündeki arkadaşıyla gülüşüp konuşan bu kız kidmi beni bu hale sokan bu kız kimdi?
Sürekli kendime bunu soruyodum. Sonra hoca deftere imza falan attıktan sonra ayağa kalktı. ‘Hepiniz hoşgeldiniz. Yeni bir sene yeni bir macera ve yeni arkadaşlar. Bu senenin hepinizin için güzel geçmesini diliyorum. Ben sınıf hocanız Ahmet. Matematik hocanızım aynı zamanda. Hadi o zaman ben kendimi tanıttım sıra şimdi sizde, sırayla tanışalım’ dedikten sonra masasının önündeki en ön sıradan başladı öğrenciler. Tek tek ayağa kalkıyorlar ad, soyad, numara, geldiği okul, ortaokul diploma notu, baba mesleği ve seçmek istediğiniz meslek ney diye soruyordu hocamız. Herkes sırayla kalkıyo başlıyo söylemeye. Sınıfta çalışkanmış ortaokulda. Bizim okulun 9.sınıfların en çalışkan sınıfı bizimkiymiş. Sıra yavaş yavaş ona geliyor ben iyice heyecanlanıyodum. Herkes kalkıyo konuşuyo. Sonra bi çocuk kalktı herşeyi söyledi sonra baba mesleğine gelince ‘cami görevlisi’ dedi. Hoca ‘o ne demek oğlum? Açsana biraz.’ Deyince çocuk kızardı. ‘Cami görevlisi….’ Dedi tok bi sesle. Hocamız tekrardan ‘oğlum imam desene çekincek ne var?’ deyince, çocuk ‘evet hocam, imam’ dedi gene yutkunarak. Kıpkırmızıydı ve yerine oturdu. Not ortalamasıda 5.00 imiş. Bu çocuk sonraları çok çok yakın arkadaşım olan Hamit kardeşimden başkası değildi. Millet kalkmaya devam ediyo, herkes sorulara cevap veriyodu. Yavaş yavaş sıra ona geldi. Sıra ondaydı artık. Yanındaki kız kalktı konuştu ve ondan sonra dünya durdu. O kalkmıştı, başladı konuşmaya. Şuan yazarken bile kalbim gümlüyor dıbına koduğumun binleri. Ben oturuyorum bir dirseğimi yaslamışım sıraya, avcumla yüzümü tutuyorum ona bakıyorum, diğer elimlede salladığım ve titreyen sol bacağımı tutuyorum. O konuşuyo zaman duruyo o konuşuyo zaman resmen uzuyo. Konuştu konuştu konuştu. Birde ne farkediyim? Aynı ortaokuldan gelmişiz. Haydaaaaaaaa!
Benim onu kesin tanıyo olmam lazımdı ama herneyseydi çıkaramamıştım henüz. Bakıyodum uzun uzun. Güzel boncuk gözleri, hafif kemerli ama ucu misket burnu, incecik beli, kıvır kıvır saçları, uzun kadınımsı parmakları vardı. Zoom yapmıştım mübarek seceresini dökmüştüm beynime. Sonra oturdu. Zaman tekrardan akmaya başladı. Sıra bana geldi. Kalktım, çok net bir ses tonuyla herşeyi konuştum anlattım. Sonra teşekkür edip otururken ona baktım gene. Ama o bana bakmıyodu, yanındaki arkadaşıyla gülüşüyodu. Sonra bam diye zil çaldı. Hoca bugünlük bu kadar dedi. Tabi o sıralarda ders progrdıbını ders kitaplarını nereden alacağımızı ders saatlerini vs vs hepsini not etmiştik.
Zil çaldıktan sonra Hakanla çıktık aşağı doğru yürümeye başladık. Artık eve gidicektik ve ertesi gün okula gelecektik kitaplarımız ve defterlerimizle beraber.
işte okulun ilk günü böyle geçti beyler.
Devdıbını vakit buldukça yazıcam.
Görüşürüz.
-
2.
+2Vakit buldukça okurum panpa
-
3.
+1Okuruz panpa yaz sen
-
4.
+2Tutar tutar
-
5.
+6Biraz vaktim vardı ofiste, Part 2yi tükürüyorum beyler.Tümünü Göster
Buyrun.
….Ertesi gün okulun ikinci günü sabah kalktım 8de. 14 Eylül 2004 / Salı. Öğlenciydim ama uyku tutmamıştı. Müzik açtım. O zamanlar evimizde henüz internet yoktu. 146 dönemleri. Merkeze inip CDciye ‘karışık slow yapsana abi’ diyip CD aldığımız dönemler. Taktım bi karışık. Açtım winamptan slow çalıyo. Nev, sezen aksu, Tarkan sırayla gidiyo. Sonra geldi çattı vakit. Saat 11.00. Hazırlandım. Düştüm gene yollara. Okula doğru yürüyorum. Gene saçlarım deyvit bekım. Geldim okulun kapısına. Derin bir nefes aldım. Girdim içeri. Günlerden 14 Eylül 2004 Salı. Bahçede koşuşan kalabalıklar. Bi grup geçmiş kızlı erkekli takılıyo. Bi grup geçmiş voleybol oynuyo. Bi grup geçmiş futbol oynuyo pas yapıyo. Etrafta gezinen bolca yalnız adam var. Ama hiç yalnız kız yok. Kızlar hemen kaynaşmış tanışmış dedikoduya bile başlamışlar anlaşılan. içimden geçiriyorum vay anasını bakalım nasıl ortam yapıcaz gibisinden. Etraf korkunç kalabalık havada sıcak. Çıkardım ceketimi. Dizimin üzerine koydum. Sabahçı öğrencilerin çıkması bekleniyo. Sıraya girilicek sonra sınıflara geçilicek. Asfalt zeminde kürsünün önüne yeni çizgiler çizilmiş önlerinde de sınıf kodları yazıyo. Anlaşılan o kodların önünde sıraya geçicez. Zil çaldı. Sabahçılar hızlı hızlı çıkıyo okuldan. Bende sıraya geçtim hemen. En ön denk geldi. Hakan hemen beni bulmuş yanıma geldi. ‘Kanka tünaydın’. ‘Tünaydın kanka’. Selamlaştık gene muhabbet sohbet gırla gidiyo. Sonra bi mikrofon sesi geldi. ‘Sessiz olun! Susun! Herkes sırayla sınıflaraa! Diye bizim bedenci gene bağrıyo. Sonra sınıflara çıkmaya başladık. Her sınıf sırayla geçiyo kontrol eden hocaların önünden. Sonra tam bizim sınıfa geldi sıra, hoca beni çekti kenara. Hoca dediğim bildiğin MÜDÜR!
‘oğlum bu saçlarına ne sürdün?’
‘joleledim hocam bekım tarzı.’
‘bide bekım diyo bak bak! Hemen git saçlarını yıka öyle sınıfa geç!’
‘tamam hocam…’
Küfür ede ede binbir emekle yaptığım saçlarımı yıkadım. Heryerim yapış yapış. Jole aktı içime. Sırtım bildiğin sırılsıklam. Ceketimi giydim. Sınıfa girdim kafa ıslak tabi ne tesadüf ders Ahmet hocanın. Hemen ne olduğunu sordu cevap verdim. Bidaha o sekil gelme dedi. Tamam dedim oturdum yerime. Tüm sınıf tabi beni kesiyo. Sırama geçtim oturdum hemen gözlerim onu aradı. Buldu! Uzun uzun baktım tabiki! Önündeki kısa boylu şişman ama çok tatlı bi çocukla sohbet ediyolar. Çocukla göz-göze geldim. Gülümsedi bana. Bende ona gülümsedim. Hakana sordum ‘kim lan bu?’. Hakan ‘kanka Burak. Çok iyi çocuk tanışırsınız.’ Dedi. Tamam dedim derse geçtik. Okulun ikinci günü çok önemli şeyler olmadı aslına bakarsanız. Ama önümüzdeki iki haftada iplerin kopcağı meselelerin başlangıcı bu günde oldu hep. ilk teneffüste burak yanıma geldi. O sempatik gülümsemesiyle ‘selam burak ben dedi elini uzattı.’ Cevap verdim ‘selam fırat bende’. Sonra teneffüslerde gezdik muhabbet sohbet ettik. Kral adamdır kendisiyle sonradan epey sağlam dost olduk. ikinci günde bu şekilde geççti gitti. Üçüncü günde ise burak beni yanına çağırdı sıraya. Geçtim hemen oturdum. Önümüzde de o var! Çok heyecanlıydı. Burakta tabi farkında herşeyin, aklı sıra beni yakınlaştırmaya çalışıyo. Banada sürekli ya sen amba yakışıklı çocuksun hee diyip takılıyodu. Sonra ön sırada bana döndüğünü gördüm. Tombo uçlu kalemi bozulmuş. Hemen aldım. Tamir ettim. Geri verdim. Başladı yanındaki arkadaşıyla fısır fısır konuşuyo tabi benim içim varya alevvv aleeeeeev!! Bi atak bekliyorum kendimden ama yok sıfır sıfır sıfır. Tutuluyorum doğru düzgün konuşamıyorum bile.
Böyle gel-git okulun ilk haftası geçti. Birçok arkadaşla tanıştık. Tenefüslerde kaynaştık. Sohbet muhabbet ettik. Ama benim gözüm hep ondaydı! Sonra ikinci hafta ilk gün bi baktım yanında başka birinin çantası var. ilk başlarda anlam veremedim tabi. Ama sonradan baktımki cam kenarında en arkada oturan muratın çantasıydı bu.
Hasgibtir lan dedim ne alaka murat. Muratta uzun boylu yakışıklı bi bin. idealist takılıyo çalışkan falan. Ama benimde ağzım laf yapıyo hafiften binlik var. Ders başladı farkettimki çocuk yerinde oturuyor ama çantası benimkinde! Haydaaaa dedim ne alaka. Baktım benimki çantaya sarılıyo vermiyorum diyo Murat. Muratta aklı sıra ver işte falan tarzında birbirlerine kur yapıyolar.
Ananı avradını…. Beynimden vuruldum! Noluyo lan dedim! Kaçıramazdım onu o benimdi benim olmalıydı. Nerden tanıyorum ben onu diye düşüne düşüne bulmuştum zaten bizim ortaokuldan olduğunu duyunca hatırlamıştım bile baka baka baka. Ama sanki çocukluğumdan beri benimdi… Sanki dogdugum günden beri benimle gibiydi. Onu o şekilde görünce sınıftan koşarak çıktım. Bahçeye indim bahçe bomboş. Ders başlıcak ama yukarı çıkamıyorum. Hakan geldi aldı beni. Sakinleştirdi. Geç mi kalmıştım? Lan ne geçi daha okulun ikinci haftasıydı. Ne ara tanıştılarda böyle bişey olmuştu? Deliriyodum. Ertesi gün okula geldiğimde baktım yanyana oturuyolar… O zamanlar bende fotoğraf çeken telefon yoktu, nokianın 2100 telefonu vardı. Ama bu ikisininde telefonları fotoğraf çekiyodu. Baktım telefonlara birisi 6600, diğeri 6610… Napsam napsam derken burak çağırdı beni yanına. Geçtim. Bunlar önde oturuyor. Gırgır şamata muhabbet. Bende dinlemeye çalışıyorum. Çocuk bişeyler anlatıyo ara sıra laf çakıyorum ezmeye çalışıyorum. Ama modum acaip düşük. Hiçbişey olmuyodu o artık elimden kayıp gidiyodu sanki. Hiçbişey yapamıyodum. Buraga açıldım. Herşeyi anlattım. Keşke daha önce davransaydın galiba murattan hoşlanıyo dedi. Cevap veremedim. Artık yapmam gereken tek şey beklemekti. Sadece beklicektim….
Tabi bu sırada hakan burak ben selen ayşım hayriye ve başkalarınında olduğu bi grubumuz vardı. Beraber geziyoduk teneffüslerde. Sohbet muhabbet güzel gidiyodu ama benim aklım hep ondaydı, her saniye her dakika ondaydı…
Devam edecek panpalar. -
6.
+1Rez alalım önlerden
-
7.
+1abi şuradan bi rez alabilir misiniz
-
8.
+1Bizimi ifsa edicen lan
-
9.
+1devam et
-
10.
0Huur evladı niye aynı partı iki kere atıyosun devam etdene
-
11.
+1Devam et orço
-
12.
+1Rezerved pampa Suku
-
13.
+3Selam panpalar kusura bakmayın dün ofis yoğunlugundan iki tane aynı partı tükürmüşüm. Affola. Bazı isimleri ifşa olmaması açısından değiştiricem. O yüzden partları tekrar okuyun panpalar. Malum ajan gibi milletiz, hikaye yayılır falan ifşa olmayalım, kimseninde hakkına girmeyelim.
-
14.
+5Panpalar bu partı Duman-Senden Daha Güzel parçası eşliğinde okumanızı tavsiye ederim *Tümünü Göster
…..Okulun ikinci haftası başlamıştı artık. Benim içim biraz buruktu. Ümitsizlik, uykusuzluğun verdiği yorgunlukla birleşince zombi gibi bi halde dolaşıyodum etrafta. Okula bu şekilde 3-4 gün daha bomboş gittim geldim. Gözüm hep onlardaydı. Beraber konuşuyolar, teneffüslerde takılıyolardı. Delirmek üzereydim. Elimden hiçbişey gelmiyodu. Ne yapabilirdimki? Semt çocuklarını toplayıp dövsemiydim? Hiiç bana göre değildi ama böyle şeyler. Çözümde değildi zaten. Meseleleri konuşarak çözme yanlısı olan bir aileden yetişmiştim. Kavga son çare bile olmamalıydı benim için, heleki bana görünürde hiçbir zararı dokunmayan bu çocuğa, yapamazdım. Ama elbet günü gelicekti… Hele bi şu mesele bi çözülseydi. Ben sadece bekliyodum. Çünkü gerçekten hissediyodum o ikisi olmazdı. Çocugun o tarzda bi yapısı yoktu bana göre. Ders çalışır üniversiteye hazırlanırdı o. Baska işi olamazdı yani.
Bu düşüncelerle geçirdiğim okulun ikinci haftası içerisinde sonra bişeyler değişmeyte başladı beyler. Bu ikisi konuşmamaya pek yan yana durmamaya başladılar. Burakla oturuyoduk ve sürekli bu meseleyi konuşuyoduk. Bi gün gene oturup konuşurken Burak bana döndü ve ağzından o efsane cümleler çıkmaya başladı:
‘Kanka Semayla Muratın olay olmadı haberin olsun. Murat istememiş sanırım. Semada zaten bi kaç olayını görünce vazgeçmiş.’
Heyecandan kan beynime fışkırdı ayağa kalktım bağırarak:
‘Ne diyosun lan sen?! Ciddi misin? Yoksa beni mi kekliyosun?’ dedim. Cevap çok gülücüklü ve sakindi:
‘Lan sakin ol ahahha, vallaha gerçek söylüyorum. Önün açıldı kanka artık olay sende.’
Bu cümleleri duyduğum anda Buraga sarıldım öptüm havalara fırladım. Yerimde öylece zıplıyodum anlamsız anlamsız hareketler yaparak seviniyodum. Çıkışta okul kapısında bekledim semayı. O gün benim için çok önemliydi çünkü bu dönüm noktasıydı. Koşa koşa eve gittim. Bahçeye çıktım, çardakta bahçe havası alırken nerdeyse gece yarısına kadar düşündüm.
Hemen açılmalımıydım? Yoksa önce arkadaş mı takılmam gerekirdi? Kafam allak bullaktı. Bi sorun kendi kendine bertaraf olmuştu ama bu sefer benim onunla nasıl bi iletişim kurmam gerektiği sorusu beynimi kemiriyodu. Tipsiz bi adam değildim. Avantajım vardı elbette. Ama nutkum tutuluyodu uzaktayken bile. Lan yanına gidince napıcaktım? Altıma sıçmasam iyiydi. Düşündüm durdum. Neyse sabah ola hayrola diyerek eve geçip yatağıma uzandım. Galiba sabaha karşı anca uyumuşumdur.
Şafak söktü, kahvaltı vakti geldi. Kahvaltımı ettim. Okul saati geldiğinde gene süslendim. Okulun ilk günü onu gördüğümdeki heycanım bambaşka boyuttaydı. Günlerdir ilk kez bu kadar hevesli okula gidecektim. Ne pahasına olursa olsun saçlarımı bekım gibi yapıp okula girmem lazımdı. Gerekirse sıradan geçmez biraz geç kalır sınıfa öyle girerdim. Hiç farketmezdi benim için. Yeterki karizmatik bi halde okula gidiyimdi tek düşüncem. Evden çıktım. Yürümeye başladım. Geç kalmak için ağırdan alıyodum birazda. Sıraya girmeden içeri girebilmem lazımdı. Yoksa saç tipinden sırada kenara çekerler saçı yıkatırlar günümün içine ederlerdi. Okulnu etrafına geldim. Beklemeye başladım. Zil çaldı herkes içeri girdi. 5 dakika bekledim. Sonra koşuyo numarası yapıp bekçi kapısının oraya geldim bağırdım:
‘Fevzi abi kapıyı aaaççç geç kaldım aaaçç!’
Tüm bunlar planımın parçasıydı. Zira okul acaip disiplinliydi, o şekil girmem zordu evet ama başarmam gerekiyodu. Fevzi amca kapıyı açtı ve ben hemen içeri girdim. Öğrenci kapısına dolanmadan öğretmenler henüz kantinde sigara içerlerken öğretmenler kapısından öğrenci katına çıkmayı başardım. Ama bide bakarımki sınıfın kapısı kapalıydı. Hoca girmişti demekki. Tamda istediğim gibi assolist gibi sınıfa en son giricektim herkes kapıda bana bakıcaktı. Hemen tuvalete kaçtım. Öğretmenler sınıflara dağılmaya başlamıştı. 10 dakika daha bekledikten sonra herkes artık sınıflarındaydı. Koridora çıktım, sınıfın kapısına ilerledim ve iki kere tıklattım. içerden bi ses bağırdı:
‘Geeeeelll!’
Kapıyı açtım içeri adımımı attım, burda sahne yavaşladı sanki benim için. O sınıfa girişim varya beyler, sanki 45 dakkaydı. Öyle güzeldiki. içeri adımımı attıktan sonra anında Semayla gözgöze geldik. Nutkum nutuldu. Ama abi bende baya iyiydim o gün bütün kızların bakması umrumda bile değildi o baksın bana yeterdi ve baktı. Demekki olmadığımı farketmiş sınıf kapısı çalıncada ben olduğumu dusunmustu. Demekki oyleydi yani. Arkamı döndüm kapıyı kapattım ayakta dikiliyorum. Hocanın geç sırana demesini bekliyorum ama manzaram öyle güzelki ve bende öyle güzelimki, bozulsun istemiyorum öylece bakiyim istiyorum. O an eminimki sınıftaki herkes bizim birbiriize baktığımızı farketti. Bundan sonraları herkes bahsetmişti evet herkes bizi farketmiş. Hoca bile! Sonra hemen gözlerimi kaçırdım semadan, hoca:
‘niye sustun oğlum geçsene yerine!’ dedi.
Ben hemen cevap verdim:
‘Hocam pardon dalmişim…’
Hemen geçtim oturdum. Hakan bana bakıyo gülüyo. Sonra eğildi sıranın altına muzip muzip:
‘Laaann binç süper olmuşsun herkes sana baktı!’
‘Lan sus utandırma beni sus!’
Birbirimize baktık gülümsedik. Başarmıştım. Planım tıkır tıkır işlemişti. Sonra orta sıraya gene kafamı çevirdim, önce semaya baktım sonra hemen önündeki Burak kardeşime baktım. Gözgöze geldik Burakla. Bana eliyle ‘ok, süper, harika!’ hareketleri yapıp yüreklendirdi beni canım kardeşim.
O gün hep beraber çok güzel vakitler geçirdik. Tenefüslerde, derslerde espriler goygoylar havada uçuyo, benim düşük belli pantolonum herkesin dillerinde pelesenk olmuş, herkesten farklı okul gravatımda daha şimdiden üst sınıfların gasp malzemesi haline dönüşmüştü.
Tüm planım başarıyla işlemiş ve geçtiğimiz günlerdeki üzerimde olan tüm miskinlik ve umutsuzluk tamamen silinmişti. Artık tek yapmam gereken muhabbeti ilerletmek ve doğru zamanda ona açılmaktı… -
-
1.
+1devam pampa
-
1.
-
15.
+1Rezerved
-
16.
+1Rezerve
-
17.
+4Beyler part4 ü tükürüyorum şukuları ekgib etmeyin.Tümünü Göster
Part 4
..… Günler geçmeye devam ediyodu. Daha numarasını alamamıştım. Lakin barzo gibi saldırmak olmazdı. Biraz taktiksel yanaşmam gerekiyodu. Geçen günün ardından ben gene okula özene bezene hazırlanıp gittim. O gün Burak sınıfta gene gülücükler saçıp herkesle muhabbet ediyodu. Beni gene yanına çağırdı. Geçtim. Ders başladı. Sema ve sıra arkadaşı Berna önümüzde. Biz arkalarında, gırgır şamata yapıyoduk. Ama heyecan doruk noktasında bende, bi şekilde numarasını almam lazım. O sıralarda bişekilde numarasını aldım sanırım ama nasıl olduğunu gerçekten hatılamıyorum panpalar. Bazı sahneler tamamen silinmiş zihnimde. Çokta önemli değil zaten, önemli olan numarayı almışım işte bi şekilde.
Tenefüs oldu, ben kantıne indim yarım ekmek patates aldım yiyodum. Burak aradı, beni acil sınıfa çağırdı. Hemen çıktım gittim yanına. Baktım semayla aynı sırada oturuyor, bana bakıp gülüyo. El işareti yaptı, gittim oturdum yanlarına. Burak ortada ben Buragın sağında, Sema solunda. Sessizlik var. Burak sadece gülüyo, benim kalbim yerinden çıkıcak. Buraga dirsek atıyorum, içimdende ‘huur evladı ne yapmaya çalışıyo herseyi berbat edicek!’ diye geçiriyorum. Sonra ikimizede baktı. Güldü gene herzamanki gibi, sonra:
‘Eeee sema, fırat. Artık konuşmaya başlayın benden bu kadar.’
Hasgibtir!!! Herif resmen bizi tongaya düşürdü çöpçatanlık yapıyo. Lan olum biz zaten iyiydik ben bi şekilde ilerlicektim sen neden böyle bişey yapıyosunki?
Tabi böyle diyemedim. Buragın yanından bi ben kafayı uzatıyorum, bide Sema uzatıyor, bana bakıyo gülüyo ben ona bakıyorum gülüyorum. Konuşamadım bi tak diyemedim. Sustum ezik gibi durdum. Sonra Sema dayanamadı, derin bi nefes aldıktan sonra:
‘Sen çok tatlısın, yakışıklısın, ama ne biliyim, çok soğuk geldin bana!’ dedi. Buruk bi ses tonu vardı. O laflar içime ok gibi saplanmıştı. iç çektim döndüm ona doğru, ‘Lan aslında ben soğuk değilim aksine aşırı sıcağım dıbına koyayım elim ayağıma dolanıyo o yüzden sana yanasamıyoorum daha fazla lan!’ diycektimki diyemedim tabi. Yaklaşık 12-15 saniye baktım gözlerinin içine dimdik, gülümseyen ve dalıp gitmiş bi yüz ifadesiyle gözlerinin derinliklerine kadar girdim, dilimden şu sözcükler döküldü:
‘Hayır, sana öyle gelmiş, çıkışta isterseniz hep beraber sahilde yürüyelim, daha rahat muhabbet olur.’
diyerek hem ona yürüyüş teklif ettim, hem de etrafımıza o anda toplanan Burak, Hayriye, Selen, Ayşım ve Bernayada teklif ettim, hepsine tek tek dönerek onay aldım. Herkes o anda çok mutlu oldu, ilk kez dışarda böyle kalabalık bi kadroyla yürücektik okul çıkışı.
Beyler bilirsiniz, aylardan eylül, hava çok erken kararmasada akşam altıdan sonra başlardı hafiften kararmaya. Okulun çıkışıda yanlış hatırlamıyosam o civarlardaydı. Ben sırama geçmiştim durgundum biraz. Hakan bana döndü:
‘Noldu lan neyin var ne güzel yürücez işte bence iyi toparladın!’ dedi. Gülümsemekle yetindim. Başımı buruk bi dudak hareketiyle beraber aşşağı yukarı salladım, söylediklerini onaylamışçasına sırtını sıvazladım. Sonrada durup düşünmeye başladım. Bi yandan aşırı derecede heyecanlıydım, bi yandan da dehşet derecede kaygılıydım. Çünkü kıza resmen artislik yaptım. Yanılıyosun falan filan diye bide herkesle beraber çıkışta sahil yürüyüşüne davet ettim. Tedirgin bi şekilde bekliyodum. Arkadaşlar ders esnasında bana not yazıp yolluyolar cesaretlendirmeye çalışıyolar, Burak bi yandan her seferinde bana dönerek ‘harikasın! Süper! Olcak bu iş!’ gibisinden el ve ağız hareketleri yaparak beni iyice gaza getiriyolardı.
Lan binler yapmayın gazla olmaz bu işler diyemedim. iyide geliyodu bana açıkçası bu cesaretlendirmeler. Son derse girdik, geldi çattı çıkış saati. Zil çaldı beyler… Zil öyle bi çaldıki, göğsüme göğsüme vuruyo. Sanki şampiyonlar ligi finaline çıkmış takımın forvetleri sakatlanmış A2 takımın forvet olarak maça çıkmaya hazırlanıyo gibiydim. Hem çoşkulu hem dizlerim eklemlerim titriyodu. Yavaşça çantamı toplamaya başladım. Tabi herkes hızlı hareket ediyo bizim gruptaki arkadaşlar hariç. Ben ama hepsinden yavaşım. Defterleri koydum çantama, sonra kot ceketi giydim. O zaman süperdi, ablamdan aşırmıştım livays kot ceket. Hem eskimiş görünümlü hemde yeni. Yavbaş yavaş giydim kot ceketimi, çantamı sırtıma taktım. Burak yanımda, kulağıma fısıldadı:
‘Abi sen bu işi başarırsın, kendin ol, kasma, aşıksın herkes hoşlantı sanıyo, bozma bu durumu renk verme, olumsuz olursa dalga geçmeye kalkarlar belki, o yüzden önlem alalım!’ dedi.
Ben gene kafa salladım. Sonra dua ettim içimden. Çıktık hep beraber güle oynaya okuldan. Yürümeye başladık sahile doğru. Sahile varmadan gruptan arkadaşlar oturmayı tercih ettiler. Oturalım çimenlerde sohbet edelim dediler. Sonra herkes başladı anlatmaya bişeyler. Bende anlatıyorum tabi, Sema beni dinliyo pür dikkat. Ara sıra ona dönerek anlatıyorum espriler gülücükler havada uçuşuyo ortam güzel anlıcağınız. Öyle güzel bakıyoki beyler, alıcaksın o bakışları saklıcaksın öyle güzel bakış hayatımda hala daha görmedim emin olun. O kahve gözleri resmen beni benden alıyodu. Ben ona bakıyorum o bana bakıyo anlattıkça anlatıyorum beyler ama açıldıkça açıldım hem ortama karşı hemde Semaya karşı git gide daha rahat konuşmaya başlamıştım. Ama beyler bilirsiniz. Yaş 14 daha. Öyle 1 saat 2 saat oturamazsınız. Hele kızlar hiç oturamaz. Herkesin gitmesi gerekti. Kalkalım dediler. Kalktık. Sonra herkes birbiriyle vedalaştı. Tabiki sema ve bende. El sıkıştık. Allahımmm! Yok böyle bi ten, böyle bi zariflik. Elini sıktım ama sağ elimden ciğerime işleri kalp atışları. Resmen çarptı beni. Uzunca baktım suratına, bak sogukmuymuşum değilim işte der gibi anlamlı baktım yüzüne. Gülümsedi bana sonra utangaç bi tavırla hemen Bernayı yanına alıp arkasını dondu hızlıca uzaklaştı. Mükemmel bi 45 dakkanın ardından herkes evlerinin yönüne doğru dağılmıştı artık. Burakla ben yürümeye devam ettik. O akşam çok sağlam muhabbetler ettik daha da samimi olduk. Stratejimiz tutucaktı, renk vermek yoktu, ama çok rahat davranmakta yoktu. Herşey dengeli gidicekti. Acele etmicektik. Bu yöntemle bu iş olucaktı. Burakta aynısını söylüyodu. Sahile kadar yürüdük beraber. Durum değerlendirmesi yaptık, uzun uzun konuştuk. Sonra Burak eve doğru bende eve doğru gittim.
eve doğru yürürken midemin içinde kelebekler uçuşuyordu bahardı tabislgjdfh. Lan ne midesi ne kelebeği beynimle kalbim komple iptaldi iptal! Kot ceket gitmiş lan!!! Unutmuşum oturduğumuz yerde! Ah Sema ah aklımı başımdan alıyosun… geri döndüm bıraktığım yerde buldum çok sukur. Tekrar ev yoluna döndüm. Beyler o gün cumaydı. Araya hafta sonu giricekti ve bu aşırı sinir bozucuydu. Pazartesi ne zaman gelirdi bilemiyodum. Çok uzun geçicekti belliki. Eve vardım, gene bahçeye çıktım. Karsı komsu olan akrabamızın evinin ışıklarının sönmesini bekledim, yanıma sakızımı herşeyimi almıştım. Sonra bi sigara yaktım. Evet beyler ben sigaraya orta sonda başladığım için o zamanlar vardı böyle bişey. Yaktım sigaramı, uzun uzun düşündüm. Sonra sakız çiğnedim bahçe çeşmesinde iyice elimi yüzümü yıkayıp eve çıktım. Malum babaya anneye yakalanmamak şarttı!
işte böyle bir haftanın ardından gel pazartesi gel….….. -
18.
+2Panpalar, bugünlük iki part yeter, vakit oldukça yazmaya devam... Uzun zamandır aklımda olan bişeydi bu, başladım en sonunda. inanın bana çok çok uzun sürücek, kimseyi sıkmadan, amatör roman tadında bütün lise hikayemi anlatıcam. Beraber çok ağlar zırlarız gibi geliyo bana. Mutlulukları çok, acıları daha çok olan upuzun bi hikaye. Yarım bırakmak yok! Şukuları ekgib etmeyin.
Görüşmek üzere. -
19.
+1Rezerved
-
20.
+6Part 5Tümünü Göster
Sezen Aksu-Bir Çocuk Sevdim parçası eşliğinde okumanızı tavsiye ederim pampalar.
2 Ekim 2004 / Cumartesi
…..O sabah hafta sonu heyecanıyla uyanmıştım. Annem meşhur sabah kahvaltımız için hazırlık yapıyodu. Babam işteydi, kardeşlerimin hepsi evdeydi. Ben de evin içinde bi o yana bi bu yana koşuşturuyodum. Bahçeye çıktım, biraz hava aldım. Geri geldim, terasa çıktım, karşımda boğaz. Ayıptır söylemesi evimiz boğaz görüyodu pampalar. Harika bi terası vardı. ilerki partlarda o terasta yaşadığım bir çok anıya şahitlik edeceksiniz…
Kahvaltımızı ettik. Bendeki bitmek bilmeyen enerji eve sığmamama sebep oldu. Kendimi dışarı attım. Mahalleden en yakın arkadaşım Cemalle sahile indik. Sahilde uzun uzun yürüdük, ben ona Semayı anlattım, o da bana okulundaki kızları anlattı. Daha ilk haftadan birçok kız arkadaş edinmiş ne de olsa zeki bin. Farklı liselere yazılmıştık ama mahallede hemen hemen hergün buluşuyoduk. Meşhur bi yerimiz vardı, adı lazım değil. ilerki partlarda bu yerimizdeki anılarıma da bir çok kez şahitlik edeceksiniz. Akşamları yerimize kaçıp sigara içiyoduk beraber. Sahilden dönüşte gene meşhur yerimize gittik. Oranın adı ‘yerimiz’di. Cemal benden okuldaki kızları ve ortamları anlatmamı beklerken ben ona devamlı Semayı anlatıyodum. Artık sinirlendi, bi an duruldu ve şaşkın bi şekilde bana döndü:
‘Lan kanka biz senle okul başlamadan önce tamda burda ne konuştuk?’
‘Bilmem, ne konuştuk?’
Biraz sitemkar birazda muzip bi tavırda döndü bana, sigarasını çekti, üflerken elini omzuma vurarak:
‘Lan bin hani ortamlar yapıcaktık, beraber okulları kaynaştırcaktık!’
Bende kahkahalarla karşılık verdim:
‘Lan ne bileyim ben böyle bişeye bulaşıcağımı! Aklımı başımdan aldı, uçuyorum!’
Sonra Cemal endişeli bişekilde bana dönerek:
‘Kardeşim, çok kaptırma, kızları bilirsin, hepsi cadı, şeytan!’ dedi ve gülmeye devam etti.
O gün yerimizde bu ve buna benzer bi sürü muhabbetler ettik. Bendeki sarhoşluğu farketmiş olcakki üzülmemden ve kırılmamdan endişeleniyodu. Cemal çok zeki hatta aşırı zeki bi çocuktu. Yıl 2016 ben hala onun kadar zeki birini kanlı canlı görmedim. Ortaokulda da beraberdik, ilkokulda da. Hep yanında kız arkadaşları olurdu, ama en az yarısıyla kavga eder sonra barışırdı sonra gene kavga ederdi. Öyle sadece laf kavgası değil he, tekmeli yumruklu kavga. Kızlar bunun çok üzerine gider dalga geçerlerdi, bu da dayanamazdı en sonunda çıldırırdı. Çocukluk işte panpalar… Çok zekiydi çekemezlerdi bunu. Okulda da mahallede de ve hatta tüm hayatında da en iyi anlaştığı arkadaşı bendim. ilerleyen zamanlarda Cemalin akıbetinide yazıcam elbet. Şimdilik ufak bi kesit olarak kalsın.
Cemalle son sigaraları söndürdükten sonra artık eve gitme vakti gelmişti. Dönüş yolunda hem Cemalle muhabbet ediyodum hemde Semayla mesajlaşıyodum. Havadan sudan konuşuyoduk. Tüm mesajlar hafızamda yok maalesef, silinmiş. Semayla muhabbet bitti gibi olunca artık telefonu cebime attım. Akşama doğru eve vardığımda öyle bişey olduki, heyecandan çıldırdım.
Eve doğru yürürken tam evin yakınına geldiğimde babamı gördüm. işten geliyodu. Bana el işareti yaparak garajı açmamı söyledi, açtım garajı. Arabayla girdi içeri.
‘Oğlum bagajda poşetler var, onları al eve çıkar.’ Dedi.
Hemen açtım bagajı, poşetleri aldım iki elimde bi sürü poşet doluydu. Evin kapısına doğru yürürken Nokia 2100 markalı telefonumdan klagib Nokia mesaj sesi yükseldi. Şaşırdım, çünkü mesaj beklemiyodum. Bi an heyecanlandım panpalar. Mesaj kimdendi acaba? Semadan mı? Yoksa başka gereksiz mesajlardan mı?
Heyecandan gebercektim. Evin önünde zile basarken bi elimdeki poşetleri yere bırakıp telefonu elime aldım. Ekrana bi baktım, mesaj Semadandı! Beklemiyodum çünkü muhabbet sonlanmıştı. Titreye titreye açtım mesajı. Dün gibi hatırlıyorum. (Beyler o son mesaj öyle bi hafızamda kaldı ve silinmediki, öncesini unuttum artık tamamen. Hak verin 12 sene olmuş.. )
Mesajı açtım ve karşımda kocaman bi kalp!!! Beyler KALP!!! Kalp dıbına koyim yaaa inanılmaz!!! + işaretinden bi kalp yapmış, ortasında da ‘pazartesiyi iple çekiyorum’ yazıyo.
Panpalar elimdeki poşetleri fırlattım ve koşmaya başladım, eve çıktım merdivenlerden koşuyorum ve sadece bağırıyodum. Kelime veya cümle değil. Sacece ‘hobaaaaaaaa’ diye bağırarak koşuyodum. Belkide 3 kere-4 kere üç kat aşağı inip çıktım. Hayatımda böyle bi heyecan yaşadığımı pek hatırlamam. Belki ilerde dahası vardır tabi, bilemiyorum artık bu da soru işareti olarak kalsın aklınızda.
O mesajı okudum ya panpalar, artık dünyada benim için tüm savaşlar bitmişti, ülkeler barış anlaşması imzalamış, herkes düşmanlarıyla barışmıştı. Sanki Gazze bombalanmıyodu artık. Sanki Bağdat gene eski Bağdattı. Sanki Mısır hala bizimdi. Dünya o dakikadan sonra benim için cennetti. Tüm kainat önümde diz çökse ‘Emrindeyiz!’ dese, gene umrumda olmazdı. O mesaj varya… Pazartesiyi bekliyodu panpalar, yani beni bekliyodu, beni görmeyi iple çekiyodu. Yanımda olmayı bekliyodu.
…….