-
101.
+1başlarda kızla aramızdaki muhabbet çok seviyeli bi şekilde ilerliyodu. şirketin içerisinde belli bi kadrolaşma meydana gelmişti. resmi olmayan bi kadrolaşma. onun kendi elemanları , benimde bana sadık olan ve yanımda yürümeyi benimsemiş kendi elemanlarım vardı. o işlerini onlara , bende işlerimi benimkilere yaptırıyodum. ama benimkilerin yeri , tıpkı benim gibi sağlam değildi. çünkü karşıda bi patron kızı , onların başında ise sıradan bi yönetici ibo vardı artık. benim arkamda tecrübe ve başarılı bi özgeçmiş , onun arkasında ise sarsılmaz bağlarla bağlanmış bi aile bağı vardı. güçlü bi vurgun vurmalıydım. biliyodum ki bu sessiz bekleyiş bu şekilde sürmeyecekti. ilk fırsatta kızın ezici üstünlüğü altında ezilmeye başlayacaktım. ama buna izin vermeyecektim tabikide. ben o taşakları şeker torbasında taşımaya büyütmedim amk. amerikada yediği zenci taşaklarına benzemez bizim taşaklar. önümüzde güzel bi ihale vardı. çok fazla umut bağladığım bi ihale. karşı taraftaki adamlarla çok az bi samimiyetim vardı. ihale merciindeki adamlarla eğer bir bağlantınız varsa, işin sizde kalma olasılığı bi kat daha artar. bu ihale işleri paraya baktığı gibi saygınlığa da bakar. aynı zamanda transfer gibi düşünün beyler. her iş bonservisi o şirkette olan bir yabancı futbolcu gibidir. o yüzden karşı tarafı ikna edip kendi tarafınıza çekerek bi iş daha eklemeniz gerekir kendi şirketinize. o yüzden karşı tarafta ne kadar tanıdığınız ne kadar söz geçirebildiğiniz adam varsa o kadar yükselir şansınız. benimde önceki işlerden güzel intiba bıraktığım bi kaç tane yüksek kademe vardı karşıda. bu esnada ben planlarımı işi benim sayemde almalıyız tarzında kurarken kızın kafasında çok daha farklı şeyler dönüyomuş meğerse. dediğim gibi vurgunları beklemediğiniz yerlerden vuruyolar. biliyosunuz artık az çok beni. hiçbi zaman öyle makam mevki otorite meraklısı otorite delisi binlerden olmadım. koltuk sevdasına düşmedim. ama kız otoritesini paylaşabilecek bi kız değildi. babasıyla ben çıktıktan sonra defalarca kez tartıştılar bu konuda. bendeki yetkileri kıskanıyodu kız. kendisi kadar yetkili olmamı çekemiyodu. patronda bendeki yetkileri alıp şirketi tamamen kızın idaresine bırakmayı göze alamıyodu. sonuçta dışardan yeni gelmiş bi kızdı. işi biliyodu ama değişen çok şey vardı. piyasa içinde yer edinmesi gerektiği için biraz zaman alacaktı. bu zamanıda en iyi benim gibi tecrübeli bi elemanla yapabilirdi. patronun aklındaki ben kızdan , kızda benden bişeyler öğrenir tarzındaydı. ama kızın kafası esti. bir gün patronla inanılmaz büyük bi kavga ettiler benim yüzümden. patronun kafasında beni korumak gibi bana düşkün olup kızından bile kıymetli olmam durumu kesinlikle olamazdı. ama kendisininde bi otoritesi vardı. ve sırf kızı istedi diye benden yetkileri alırsa bu sefer kızının sözü patronun otoritesinin önüne geçmiş olacaktı. bi nevi kız patronu parmağında oynatıyo diyeceklerdi. bu nedenle ne pahasına olursa olsun bendeki yetkileri almak istemiyodu. hal böyle oolucna kızla kavgaların haddi hesabı kesilmedi. bi gün hep beraebr patronun odasında bu konuları tartışırken ben artık isyan ettim. yeter artık dedim. patron bu kadar sorun oalcaksa benim için sıkıntı değil alın yetkilerimi kızınızda şımarıklığıyla istediği gibi at koştursun şirkette koltuk meraklısı değilim sonuçta dedim. patronda sen karışma ibo. bu senlik bi durum değil. burada patron benim. ve benim kurduğum düzene hepiniz itaat etmek zorundasınız. bu benim şirketim. sizin değil. bunu hepiniz bileceksiniz. buna uyacaksınız. işinize geliyosa. kzım bile olsanız bu böyle dedi. böyle ağır konuşunca kızda kalktı. tamam o zaman dedi. seni çok iyi anladım ben dedi. sen yıllarca beni okuttun gönderdin. sonrada yerime şu serseri bozmasını getirip şimdi benle aynı seviyede olduğunu ve buna itaat etmem gerektiğini söylüyosun. otorite falan hikaye baba dedi. ama nası bağırıyo amk kızı. sanki içine ciguli kaçmış. iyice çingenleşti. söylesene baba dedi. sana güvenemiyorum desene. şirketi batıacağından korkuyorum desene. bana inanmadığını itiraf et hadi dedi. kız böyle üsteleyip durdukça patronda dayanamadı. ve eee yeter lan. korkuyorum evet dedi. şirket sen gittikten sonra çok büyük yol katetti. değişen piyasaya ayak uydurman gelir gelmez çok zor. o açıdan kendini alıştırana kadar biraz iboyla takılacaksın. onla tecrübe edinecek piyasayı tekrar eline alacaksın. bu kadar gurur ypamayacaksın falan diye anlatıyodu ki kız baba yeter dedi. anladım ben seni dedi. göreceksin sana avrupada öğrendiklerimi göstericem. tamam şirket ben giderkenki gibi değil. farkındayım. ama unuttuğun ve kabullenemediğin bişey var. bende giderkenki gibi değğilim. bende çok yol katettim. bunu hepinize göstericem dedi. kapıyı vurdu çıktı.Tümünü Göster
-
102.
0ikimizde taze sıçılmış tak gibi kaldık orda. kız babasına da kinlenip gidip kendi başına tamamen kendi imkanlarıyla bir şirket kurmuş. zaten alt yapısı mevcut. gerekli işlemleri tamamlamak 1 haftasını almaz insanın. tabi yeterince paranız varsa. bunu ilk ben öğrenip patronun yanına gitmiştim. anlattım. bu kız ne yapıyo böyle diyip telefona sarıldı. dur patron dedim. hemen arama. belli ki kendisini sana ispatlamaya çalışıyo. bırak ispatlasın. bu benimle alakalı bi mevzu. kızınız çok hırslı ve size gerçekten çok büyük bağlarla bağlı. yaptığı hareket ne kadar doğru ne kadar yanlış orası sizin bileceğiniz iş ama , amacına baktığınız zaman size kendisini göstermek istiyo. bırakın aramızdaki rekabet nereye kadar gider bakalım görelim. zaten yeni kurulmuş bi şirketin idaresini eline alacak. piyasada köklü sayılabilecek bi yerimiz var. karşımızda durması zaten mümkün değil. sadece kızınızın sizinle aynı sektörde size rekabet eder gibi görünmesi piyasada imajımızı biraz zedeleyebilir. ama el altından dedikoduları bizim şirketin holdingleşmeye gittiğine dair kullanırsak eğer bizim açımızdan çok daha iyi olur ve durumu kurtarırız. hemde kızınız size kendini göstermek için bir fırsat bulmuş olur. eğer onu alır ve otoritenizle ezip oturtursanız , size olan sevgisini zedelersiniz. yapmayın boşverin bırakın yapabileceklerini görelim dedim. patronla aramızdaki bağlar güzeldi. muhabbetimi severdi. ibo sen çok iyi bi arkadaşsın dedi. aferim koçum aferim oğlum benim dedi. inan öz oğlum olsan diye çok dua ettim dedi. biraz duygusal bi andı amk. patronla o kadar büyük samimiyetlere girmeye alışık değilimdir. saol patron falan diyerek çıktım odasından hemen. kaçar gibi. ama beklemediğim bi hamleydi. çok acayip işler olacaktı. çok.
-
103.
0açıkçası kızın şirketini kurması bizim açımızdan pek bişey ifade etmiyodu. çünkü biraz önce patronada söylediğim gibi piyasada köklü sayılabilecek düzeyde bi ismimiz vardı. gireceğimiz işlerde bizimle boy ölçüşmesi pekte mümkün değildi. ama genede işini bilen eski birisi vardı. şirket ne kadar yeni olsada. asla rakibini küçümsememen gerektiğini daha önceki tecrübelerden defalarca kez öğrendim zaten ben. o açıdan kızın şirketin hemen takibe aldım. yapacağı en büyük hamlesi girmeye hazırlandığımız o bahsettiğim ihale olacaktı. adamlarla tanışıklığım vardı. o işi ona yar etmek istemiyodum. her ne kadar hareketini takdir etsemde , cesaretli kızdı ama bunu yapamazdım. şirketin bu ihaleye ihtiyacı vardı. zaten kalemi kaybetmiştim. o gidince eski odama geçmedim. gelip kendisi tıpış tıpış geri verecek iade edecekti o odayı bana tekrar. and içmiştim. challenge excepted demiştim bi kere. karşı şirketle görüşmelere başladım. biriki iş yemeği ayarlayıp ilişkileri güçlendirmem gerekiyodu. ileriki zamanlarda büyük bi kokteyl düzenlediler. iş adamlarının bir araya gelip hadi bizi kim tavlayacak diye aşık attıkları yerlerdir buralar. o açıdan önemli anlar. bizim geleceğimizi bildiği gibi , bizde onun geleceğini biliyoduk. çok güzel hazırlanmıştım. bütün raporlar aklımda. gitmeden günler öncesinden yüzlerce kez fizibilite raporu hazırlayıp, kafamda projeyi oluşturmuş , ve bi yüzlerce kez de projenin üstünden geçmiştim. öyleki artık patır kütür anlatırdım yani herşeyi kağıtlara bağlı kalmadan. kokteyl gecesi takımları çekip eski hızlı günleri yad eder gibi çıktım gittim kokteyle. patron falanda ordaydı. ortamın ağırlığını özlemiştim. zaten hikayeyi takip edenler bilir. epey zamandır böyle ortamlardan uzak kalmıştık şirket olarak. yeniden bi heyecana bi sıçrayışa ihtiyacımız vardı o sıralar. bu tür organizasyonlarda da okul önü merasimi gibi şeyler olur. saygı duruşu istiklal marşı falan vardı okulda hatırlarsınız. bu tür şeylerde de herkes toplanır masaların etrafında sohbet eder gibi iş konuşur. birbirlerinin kuyularını kazmaya uğraşır adamları tavlamak için elinden ne gelirse yaparlar. öncesinde kokteylin sahibi ihale mercii dediğimiz adamlardan bi yetkili çıkar. konuşmasını yapar. tüm konuklara bi hoşgeldin çeker. keyifle yiyin için kaynaşın tarzında şeyler söyler. iyi dileklerde bulunur falan. sonra yemek içmek faslına geçilir. oralarda bi yemekler oluyo beyler .aklınız durur amk. küçük küçük kanepe vari şeyler yapıyolar. amk bitane peynirli bişey var. bayılıyom ona. gördüm mü dayanamıyom tepsiyi kapıyom bi yerden. yumuluyom başına. yok abi napıyım on numara yapıyo şerefsizler. zaten yalnız yaşıyom hasretim hamur işine. vuruyom gözüne bi soluk. neyse abi. böyle takılıyorum ortalıkta. adamların yanına geçmek için uygun bi zaman bekliyorum. patronla biraz konuştuk. hadi ibo dedi. gidelim artık beylerin yanına dedi. gittik ufaktan onların masasına. toplaştık hepimiz el sıkıştık. bizimle birlikte kızıda geldi patronun. kızı gelince patron karşı tarafla hoş beş etti. hoş geldinbeş gittin fasıllarını geçirip lavaboya falan diyerek sıyrıldı işin içinden. solda ben sağda kız , ortada ihale kaldık mı öyle masanın başında. ikimizde bekliyoruz öyle nolacak acaba ilk kim nası bi hamle yapacak falan diye. ben başladım. ileriki zamanlarda açılacak olan ihaleniz hakkında biraz düşündüm dedim. öylemi dedi. evet dedim. üstünde ufak çaplı bi çalışma yaptım. gerçekten göz doldurucu bi ihale yapıyosunuz tebrik ederim. güzel iş dedim. yani dedi. amacımıza hizmet edecek güzel işler peşindeyiz. tabikide şirketimiz için önemli bi iş. bu nedenle verdiğimiz paraya değecek , istediğimiz işi bize sunabilecek kapasitede birisini bulmak için ihaleler önemli mecralar dedi. elbette dedim. tabiki bu mecralarda dediğiniz gibi istediğiniz işi verecek , ve adınızdan söz ettirecek köklü ve prestijli bi firmayla çalışmak gerekir diye düşünüyorum dedim. ilk şutumu çektim bu malın kafasına. elbette hakkınız var dedi herif. kız biraz bozuldu. yüzüme baktı sen şimdi görürsün yelloz seni der gibi. elbette diyerek girdi söze. piyasada sağlanmış bir prestij önemlidir. ama şunu unutmamamız gerekir beyler dedi. döndük dinliyoruz ikimizde. şirketler gerçek olmayan varlıklardır. biz her ne kadar ayrı tüzel bir kişilik olarak görsekte onları aslında varolmayan birer varlıklardır. gerçek bir şahsiyetleri yoktur. prestijleride tıpkı onlar gibi tüzel ve gerçekte var olmayan prestijlerdir. o açıdan işin akıbeti açısından şirketler gibi tüzel kişiliklerin tüzel prestijlerine değil , arkasındaki beyinlerin , prestiji sonradan edinmiş değil doğuştan hak ederek yükselmiş insanların prestijine güvenebileceğimiz gerçeğini unutmayın derim dedi. bi kez daha babasının taşaklarıyla gömmeye çalıştı beni. yani şirketin prestiji olabilir. ama şirket dediğin en nihayetinde kağıt üstüne yazılmış anonim şirket ibaresinden ibaret. onu şirket yapan arkasındaki adamlar. dolayısıyla aslolan şirketin değil patronun itibari ve prestijidir demeye getirdi. adam şöyle bi düşündü. güzel bakış açısı tebrik ederim dedi. öyle düşünüyorum diyerek devam etti. işler sarpa sarmaya başladı. kız yeni bir şirket kurduğunu ve şirketin büyük bir başarıya imza atmak istediğini , bu başarısıyla piyasada ses getirecek mükemmellikte bi alt yapıyla donatıldığını falan anlatıp duruyo. bide tabi yurt dışı faktörü var. yurt dışındaki aldığı eğitime tav oluyo herif. dedim ki yurt dışı teknolojik ve sosyal açıdan gayet gelişmiş bi düzeyde. bunu kabul edebiliyorum tabiki. ama türkiye ekonomisi ve türkiye şartları hiçbir batılı bakış açısıyla anlaşılabilecek kadar basit değil. çünkü türk insanının ve türk piyasasının pgibolojisini bilip nabzını tutmadan piyasada uygun fiyata yüksek performansa çalışıp , en kaliteli işi teslim etmeniz bir hayli zor olur. ayrıca hiçbir yönetici böylesine büyük bir parayı , böylesine büyük bir riske atmaz diye düşünüyorum dedim. adam aramızdaki rekabetin farkındaydı. bide ikiside aynı kızdan hoşlanıpta o kızı tavlamaya çalışır gibi hallerimizden zütü kalkmış kezbanlaşmıştı. oturup aramıza dinliyodu. en sonda kim galip çıkarsa bu sidik yarışından ona verecekti gönlünü belliki. muhabbet bu şekilde devam ederken , herifi diğer masalardan birileri çağırdı. müsaadenizle konuşmaya tekrar devam edelim daha sonra diyerek çekildi aramızdan. tabiki ne demek diyerek gönderdik herifi. masanın başında kaldık ikimiz. iyi gidiyosun tebrik ederim dedim. hah , aptal şey seni dedi. bunlar daha başlangıç , ihaleyi ellerinden alıp başarıyla bitirip teslim ettiğimde, babama hesap veremezken ki yüz ifadeni nolur fotoğrafla. ölümsüzleştir o anı da çerçeveletip duvara asalım dedi. vaaaaay dedim içimden. işler renklenmeye başladı. olur dedim. şayet öyle bişey olursa tabi dedim. aksi takdirde duvarını benim o üzgün aptal ve şapşal yüzüm değil senin öfkeyle kalkıp zararla oturan şımarık popişinin acısı süsleyecek dedim. çok yükseliyo çünkü o şu sıralar. çok hızlı düşecek. canın yanacak dikkat et dedim. kolumu çimdikledi kız. görücez diyerek. amk bi acayip oldu. hem resmiyet , hem liseli çekişmeleri . bi yanımız elit bi yanımız cennet mahallesi.Tümünü Göster
-
104.
+2zaman ilerledikçe rakipler çoğalmaya başlamıştı. bir müddet köşelerimize çekilip taksör edasıyla biraz mola vermiştik. o kendi arkadaşlarıyla birazdan konuşmanın 2.etabına hazırlanıyodu. bende biraz önceki o peynirli şeyin peşine düşmüştüm. amk ne zaman böyle güzel bi yerde onu görsem dayanamam. bide sınırlı şeylerden hep daha fazlasını alma hastalığı var. düğüne giderim herkese bi dilim pasta verilir. ben zaten sırf pastasına giderim düğünlerin. ben mutlaka o mutfağa sızıp ikinci dilim pastayı gömmeliyim. o verilen meyve sularından doyasıya içmeliyim. makinadan kağıt havluyu verdiği kadar değil istediğim kadar almak için çekiştirmişliğim var benim. garsonların peşine düşüp tepsileri gözlemeye başladım. ne kaddar ciddi bi iş te olsa napıyım amk duramam ben o kadar. masaların arasında takılırken sotede takılan bi garsonu gördüm. bi eliyle tepsisini tutuyo. diğer elinde de telefonuyla konuşmaya çalışıyo gizli gizli. aha dedim ibo yürü olum tam zamanı. amk yerinde bi tepsi koca peynirli börek mi desem kanepe mi desem ne desem o beni bekliyodu işte. küçükken yediğimiz alman pastaları gibi kıymetliydi benim için onlar. yanına gittim. hemen telefonu saklama çalıştı. ben o arada bi tane peynirli kanepe salladım içeri. dovom ot dovom soktor ot saklan şuraya konoş falan dedim ağzım dolu dolu. kız arkadaşıyla mı tartışıyodu ne. bi yandan kapatmaya çalışıyo bi yandan da ikna etmeye çalışıyo aşkım çalışıyorum ama konuştum nolur görcekler falan diye. ulan o da öyle bi güzel olmuş ki. epeydir uzak kaldığımdan nası canım çekmiş. bi gömüldüm ki kendimi kaybetmişim. bir iki üç beş derken ağzımın nerdeyse hepsini doldurdum amk. bi an üniversitede evde kalırken katille yemekleri doldurduğumuz geldi ağzımıza. amk biniyle yemekleri ağzımıza basar basar çiğner iğrenç bi hale getirince birbirimize döner ağzımızdakini göstererek iğrençlik yapar zütüm zütüm gülerdik. o gelince kafayı kaldırıp yayık yayık güldüm amk dolu ağzımla. bi baktım ki karşıda ihalenin sahibi o binle , patronun kızı yan yana bana bakıyolar. amk ne biçim yakalanmıştım. öyle bi utandım ki anlatamam. kafamı nereye sokacağımı şaşırdım. hagibtir falan diye arkamı döndüm. fırsatını buldu ya kızda parmağıyla beni gösterip bişeyler anlatıyodu hala adama. hemen kaçtım ordan arka taraflara. toparlanıp yanlarına gittim. tekrar merhaba falan diye ama. o görüntüden sonra beni pek fazla iplediği söylenemez herifin. çok ters bi pozisyonda yakalandık çok. içimden sövüyorum. amk ibosu seni bi tutamadın mideni falan diye. ibo bey açsanız eğer garsonlara söyleyelim bi masaya bişeyler getirsinler böyle ayak üstü olmaz falan diye üstüme geliyo. adamda kif kif gülüyo bıyık altından. bişey de diyemiyorum. ağzının üstüne bi tane çakıp zillerini patlatırım senin bak diye kızasım geliyo zilliye ama. yapamıyorum amk. neyseki laf üstünde çok daha iyiydim. adam ikimizde karşısına alıp dedi ki gerçekten bizim için projenin ne kadar önemli olduğunu anladığınızı varsayıyorum. ilerleyen günlerde ihaleden önce şirkette sadece bi kaç firma için proje için teklifleri kabul edip incelemeye alacağız. ihalenin kaderini belirleyecek bu. umarım sizde ciddiyeti farketmişsinizdir. o açıdan sizleride o değerlendirmede görmek isterim. böyle ayak üstü fizibilite çalışmalarından çok orada sunacağınız ciddi şeyleri dinlemek isterim dedi. tabiki ne demek gurur duyarız falan dedik ikimizde. hadi eğlenmenize bakın şimdi keyfini çıkarın gecenin diyerek gidiyodu. tam arkasını dönmüştü ki aklına bi binlik geldi. ha unutmadan diyerek döndü. lütfen karnınızı doyurup gelin. yada benide çağırın. birlikte yiyelim. diyerek bin gülümsemesini attı. ve beni bir fil taku gibi yapıştırdı masanın üstüne. kızda pıksırlamalarıyla deşeledi üstümü. amk kulağımda sinek vızıldamaları vardı resmen. vızır vızır etti bütün gece boyunca. neyse ki kağıtlarımın gücüne çok daha fazla güveniyodum. bi kaç gün benim için gayet ideal bi çalışma fırsatıydı. onun çalışmalarını da merak ediyodum. sunacağı teklifler bizim için önemliydi. sonuçta ilk intibada karizmayı biraz zedeledik peynirli kanepeler uğruna. ikinci karşılaşmayı şansa bırakamazdım.Tümünü Göster
-
105.
+3burdakiler ses verin arada. eski günlerdeki gibi. yardıralım biraz. mesaj atın olum özledim lan.
-
106.
+5kokteylin ardından işe geldiğimde kendimi tamamiyle bu iş için hazırlamaya başladım. konuşmalarım , sunacağımız teklif yazıları, işin yapılabilirliği için gerekli fizibilite raporları , adamların gözünü boyamaya yönelik biriki finansal tablo , kendimizi övmeye yarayan üç beş jilet yarası tarzındaki mali tablolarımız falan. üstüne eğildim tamamen işin. benim masanın halini bi gör. her yerinde ayrı bi kağıt. hepsinin üstünde ayrı karalamalar. ayrı düzenlemeler. kimseyi içeriye sokmuyorum temizliğe falan. çayı kahveyi bile minimuma indirmişim. gece gündüz bu ihale için uğraşıyorum. iki üç gün içerisinde büyük bi teklif günü oolacak. muhtemelen o günde adamın söylediği gibi bissürü seçkin adam değil sadece o kız ve ben olacağız. ama genede şişiriyo gavat kendini. sadece bizim seçtiklerimiz olacak falan diye. sanki bana devlet tahvili satıyo yarak. biliyosunuz çok fazla hileyle hurdayla binlikle işim olmaz. sadece gerektiği zaman yaparım. işlerin üzerinde ben böylesine yoğunlaşmışken. bi ara uyuyakalmışım kağıtların başında. şef geldi uyandırdı. ibo bey falan diye. ha ney. nooldu falan dedim. uyumuşsunuz dedi. ha tamam saolasın ya iyiki kaldırdın. şunları bitirmem lazım diye sarılıyodum. dedi ibo bey bu kadar harap etmeyin kendinizi. zaten alacağınız çok garanti bu ihaleyi. kendinizi bu kadar yormaya değmez. gidin bi çay çorba sigara için hadi kendinize gelin. kafanız açılsınf alan diye kanıma girdi. havada güzel şirketin terasa çıkıyım bi kahve yudumlayım şöyle sigara eşliğinde dedim. iyi dedin lan şef dedim. şefi hatırlarsınız beni odadan çıkarken gıcık etmişti amıcık. gittim kendime şöyle okkalı bi kahve yaptım. kafamda hala kağıtlar , rakamlar sözler falan var. aklımda takılı bi vurgun var. bizi hepsinden ayıracak , tüm şeylerin önüne geçirebilecek , hiç bi şekilde ters köşeye yatırılamayacak bi teklif zütürmem lazım diye düşünüyorum. yani adamlara öyle bi teklif yapmalıyım ki diğerlerinin karşımda hiçbir şansı olmamalı. itibarı sürebilirim. köklü geçmişi , yada dinamik altyapımızı. tecrübeli kadromuzu falan. bunların hepsi klişeleşmiş ve çökertilebilecek şeyler. daha farklı sadece biz de bende olan bişeyi gösttermem gerekli diye düşünürken aklıma dahiyane bi fikir geldi. icat yapmış gibi bi anda kahvem elimde eureka diye haykırıp odama doğru koşmaya başladım. bi baktım kapı şöylesine bi örtülmüş ama kapanmamış. yavaşça yanaştım noluyo lan içerde diye. işkillendim. bi baktım şef. masanın üstüne sermiş kağıtları. acele acele fotoğraflarını çekiyo. vay muallak var dedim. bütün kağıtların tek tek fotoğraflarını çekti. daha sonra hepsini birer birer o kıza gönderecekti. amk zaten geldiğinde de ona yaltaklanmıştı. bi pisliği vardı o zamandan. dıbına kodumun çocuğu. kızla birlik olup bana oyun oynuyolardı. geç olmadan farketmeseydim eğer teklif gününde büyük rezil olacaktık. sadece o ihaleyi değil piyasadaki itibarımızı ve prestijimizi bile düşürebilirdi bu. düşünsene bizden ayrılmış ve patronun kızı yani rekabet ettiğimiz. elimizden ihaleyi alıyo. daha yeni yetme kızla başa çıkamamış köklü bi şirket olacaktık milletin gözünde. giberler lan öyle kökü.Tümünü Göster
-
107.
+2Allahtan tam zamanında farkettim de. asıl oyunun nasıl oynanacağını onlara gösterme fırsatını yakaladım. amk yılların kurdu lan bu. ibo amk bu ibo. yeni yetme karılara papuç mu bırakacaktık. gidip terasta hiçbişey olmamış gibi sigaramı ve kahvemi içtim. çok geçmeden şefte geldi yanıma .bozuntuyada vermiyo. havada çokgüzel falan diye yanaşıyo. biraz muhabbet ettik orda. güya ağzımı aradı. renk vermedim. takıldık öyle. dıbına koycam onun o görcek falan diye böyle kibar kibar takılmış gibi hırslı hırslı anlattım. sonra sen devam et hadi benim çalışmam lazım diye gittim. kapının oraya saklandım. hemen aradı efendisini. efendim diye diye konuşuyo ya bide amk kızına. ulan kaç aydır şurda takılıyorum gelip bi kere efendim dememiş ibo bey ibo bey diye kırıtmış dıbına koduğumun adamı. kız gelir gelmez nerdeyse topuklu ayakkabsının topuklarına deepthroat çekecek. bütün çalışmaları gönderdim size dedi. çok hırslı gece gündüz çalışıyo. hazırladıklarının bütünü burada falan diye rapor verdi. meğer içerden ayarlamış kız bunu. gizli gizli benden bilgi aktarıyomuş ona. güya bi adım ilerde olacak benden. onun yürüdüğü yolları ezberlediğimi bilmiyo tabi benim. odaya geldim. masaya bi on dakika falan baktım. günlerdir hazırladığım bütün çalışmalar birer çöp olmuştu artık. yepyeni bişey hazırlamam yepyeni bişey sunmam gerekiyodu artık onlara. ama yeniden başlayıp yeniden raporlar yapmaya ne zaman ne de takatim vardı. zaten mükemmel fikrimde çöpe gitmişti ki bitmiş gibiydim. bi kaç gün içerisinde sıfırdan başlamama imkan yoktu. oturup düşünmeye başladım. ne yapabilirim ne yapabilirim diye. düşündüm düşündüm. daha sonra farkettim ki o benim atacağım bütün hamleleri biliyodu. daha doğrusu o adımları atacağımı sanıyodu. ve dolayısıyla bende artık onun benim kağıtlarıma bakarak çalışmalarıma nasıl karşılık vereceğini biliyodum. yani orada sunacağı şeyleri beni çürütmek için kullanacaktı. ve az çok onun çalışmalarınıda teklifinide kestirebilirdim. en azından sunacağı şeyi artık biliyorum diyebilirdim. bu benim içinde büyük avantajdı. yerimden fırladım. masanın üstündeki kağıtların hepsini bi çırpıda yuvarladım attım oraya. beni ibo yapan şeyler vardı. bütün o ihaleleri almamı sağlayan şeyler. hatırlarsınız. batmakta olan şirketleri sermayeyi tabana yayarak bi anda ayağa kaldırmış ve piyasada yer tutmasını sağlamış bi adamdan bahsediyoruz biz. arkadaşlarımla koskoca standlar zinciri kurarak bir hafta içerisinde milyonlarca lira katlamış bir ticari zekadan bahsediyoruz. bankacılık sektörü de dahil olmak üzere bir çok mağazanın başında durup hepsini tek tek kontrol ederek , standdan mağazalar zincirine yükselişi kutlayan bi liderden söz ediyoruz. böyle böyle kendimi şişirdikçe şişirdim. ve artık sunacağım şeyleri kafamda tamamen oturtmuştum. o kız bunların hiçbirisini bilmiyodu. ve elime kağıdı alıp iboyu ibo yapan şeyleri birer birer yazmaya başladım. ihale günü suratının alacağı şekli inanılmaz derecede merak ediyodum.Tümünü Göster
-
108.
+5gel zaman git zaman teklif günü geldi çattı. dosyamı koltuğumun altına alıp çıktım odamdan. bi baktım benim heyeti umumiye dizilmiş. takımları çekmişler. hadi gidelim ibo bey falan diye. hepsinin koltuğunun altında üç beş kağıt. hepsinde birer bond çanta. sanki bana yuvarlak masa şövalyesiyiz amk. siz gelmiyosunuz dedim. işinizin başına dönün dedim. nası yani dedi birisi. döndüm. baktım suratına şöyle. hayır efendim kesinlikle sorgulamak gibi bi niyetim yok ama yani ne biliyim ihaleye teklif zütürüyosunuz. ekibiniz olmadan mı gideceksiniz dedi. ekibim olmadığını kim söyledi dedim. şu anda şirketin koca ekibine bakıyosunuz. onlara da bu şirketin ekibinin kim olduğunu göstermeye gidiyorum. şimdi hepiniz işinizin başına dönün. ve geldiğimde kutlama yapmak için pasta falan ayarlayın amk. açım ben dedim. hepsi afallamış suratıma bakıyodu. patronda geldi çıkışta karşıma dikildi. ibo ne demek bu şimdi ne yaptığının farkındamısın koskoca şirketin teklifini bibaşına mı zütüreceksin dedi. güldüm şöyle. ama nası havaya girmişim amk. bi gör beni. taşakları varya sırtımdan topluyolar yani o derece. gelinlik kızın eteği gibi yerlerde sürünüyo taşak. patron dedim. sen kafana takma ihtiyar dedim tabiki o arada içimden. bana güveniyosan sorgulama lütfen dedim. senle çok güzel günlerimiz geçti. ben oraya teklif sunmaya değil ihaleyi almaya gidiyorum. senide patrondan çok daha yakın görüyorum merak etme. o yüzden çekil ihtiyar. bırak alıp geliyim şunu dedim. kafayı bi salladı. kim verdiyse sana bu gazı inşallah ne yaptığını biliyodur diyerek gönderdi beni. bekleyin beyler. birazdan buralardayım.
-
109.
+4bütün bir gazı alarak doğruca karşı şirkete gittim. elimde onlarda olmayan bişey vardı. onlar daha önce benim mazimi yada söyleyeceklerimi bilmiyodu. tabi sizde öyle. ama tabi ben onların söyleyeceklerini biliyodum. sonuçta onun konuşmaları benim raporlarımı çürütmek üzere kuruluydu. şirketten içeri girdim. kimlikler falanlar filanlar derken toplantı odasına çıkarıldım. girdim odaya. bildiğiniz büyük bikaç katlı bi binada takımlı adamlar etekli ablalar falan. içerde kuru pastalar falan dizilmiş masaya. amk görünce gene dibim düştü. olum dayanamıyorum lan. masada bişey gördüm mü o öyle tatlı görünüyoki gözüme. bu toplantılarda falan böyle ufak tefek kuru pastalar atıyolar masaya. yada üç beş kuruyemiş falan. kuruyemişe o kadar düşmüyom gerçi. fıstıkları falan atııp bırakıyom ama. kurupasta yada o tarz nevaleleri görünce yok abi çocukluktan mıdır nedir. duramıyo elim ayaam. neyseki arada çay molasında yerim diye bi kaç tanesini kimse görmeden ceketin cebine aşırdım. odada tahmin ettiğim gibi onun ekibi ve ben vardım. uzunca bi masa. masanın başına ihalenin sahibi oturacak. karşıya onun ekibi. benim tarafada benim ekip. sadece ben gelince kızın karşısına bi şaşırdı. hayırdır şirkettekilerin hiçbirisi cesaret edemedi mi karşıma çıkmaya diye bi efelendi şöyle. güldüm. hayır dedim. şirkette daha mühim işler var yapılacak. bu kadar basit bi iş için bu kadar adamı getirmeye gerek görmedim dedim. hııı salak kesin öyledir der gibi salladı başını gözlerini kısarak. o harekete de uyuz olurum amk. bütün kızlar yapıyo nedense. o hareket yüklü doğuyolar heralde. özel bi emoji gibi. herkeste var. neyse abi. adam haldıır huldur girdi içeriye. merhabalar hoşgeldiniz diyerek. tokalaşmaya başladı karşı ekiple. onlar bitince döndü bana. bi baktı bi tek ben. aa ibo bey. ekinizin geri kalanı neredeler dedi. gecikeceklerse yarım saat falan daha erteleyebiliriz toplantıyı dedi. elini sıktım gülerek. hayır hayır başlayabiliriz. bütün ekip burada merak etmeyin dedim. şöyle bi şaşırdı napıyo bu amk salağı der gibi. iyi siz bilirsiniz diyerek oturdu yerine. eliyle oturun buyrun dedi. oturduk sandalyelere. ihaleyi anlattı. iş bi inşaat işiydi beyler. bizim sektörlerde bi kaç faaliyet alanında bulunmak zaten moda oldu. biliyosunuz. fındıkçı şirketin inşaat alanına girmesiyle başlayan serüvenler herzaman hüsran oldu. ilk baştaki o paralı zamanları hep öyle devam edecek sanıyo heralde patronlar. neden sebep şu para sevdasından bi türlü kurtulamadıkları için eninde sonunda bizim işimiz kesinlikle kesişiyo o amk inşaat sektörüyle. anlatmaya başladı. düzcenin içerisinde yeni bir yaşam alanı inşa etmeye çalışıyoruz. bilen bilir diycemde şimdi markalarınıda vermek istemiyorum. bi kaç tane şirketin sitesi var burda. a sitesi falan diyim. a sitesini bilirsiniz. daha çok düzcenin elit kısmının oturduğu sitelerden birisidir. düzcedeki ne kadar avukat hakim savcı yada müşavir diğer bir deyişle ekabir takımının tutabildiği evlerden söz ediyoruz. diğer tarafta ise toplu konut gibi sitelerde bir ömür boyunca kira gibi taksit ödemeye mahkum orta sınıf var. bizim amacımız şirketinde gelirlerini bir düzeyde yükseltecek bir proje yapmak. bunu yaparken masrafları minumum düzeyde tutmak ama biliyosunuz ki inşaat sektöründe asla kaliteden ödün veremezsiniz. sağlam bina yapmak istiyosanız tabiki. onedenle en iyi ve en kaliteli mallar ve taşeronlar ile çalışmamız gerekiyor. aynı zamanda en düşük maliyetle bu işin içinden çıkıp şirkette kar oranını maksimumda tutmamız isteniyor. amaç hem şirketin gelirlerini yükseltip karlı bi iş yapabilmek. hemde düşük fiyatlar ile kaliteli evler yaparak düzcedeki orta sınıf halkın ev sahibi olabilmesini sağlayabilmek. eğer ki başarılı olabilirsek , hem yüksek bir kar elde etmiş olacağız. hemde düzcede sosyal sorumluluk tarzında bir imaj yaratarak orta sınıftaki insanların gözdesi haline geleceğiz. bu nedenle teklifleriniz son derece önemli. hanginiz başlamak ister sizleri dinlemek için can atıyorum dedi. benim sunumum biraz uzun sürer malum baya kalabalığız. o nedenle hanfendi başlasın buyrun bayanlar önden dedim. gülüştük biraz. ayağa kalkıp prjeksiyonun başına geçti. makara başlamak üzereydi.Tümünü Göster
-
110.
+3iyi dinleyin beyler. iş hayatında böyle konuşmaları duyarmısınız bilmem. ama mutlaka aklınızın bi kenarında kalsın. size prestijli taşak geçme nasıl olur onu göstereceğim.
-
111.
+5başladı anlatmaya. önceliği ona ben vermesem kendisi isteyecekti zaten. çünkü benim projelerim vardı önünde. benim çalışmalarım benim fikirlerim vardı. onları teker teker benden önce söyleyecekti. ve sıra bana geldiğinde ben hiçbişey söyleyemeyecek fikirlerimi çalmışsın nalet kadın diyip ağlayarak çıkacaktım ordan. ve arkamdan bi kez daha dalga geçeceklerdi. beni güya rezil rüsva edeceklerdi. ama bilmiyolardı ki karşılarındaki yılların asil kurdu iboydu. biz binlik ypamayı katilden öğrendik. bizim katil gibi bi binlik üstadıyla yıllarımız geçti amk yıllarımız. o kızların dibini sıyırdığım günlerin haddini hesabını öğrenmek üzereydiler. benim ilk yaklaşımım şuydu beyler. madem orta sınıfa ev satmak istiyoruz. o zaman orta sınıfın ihtiyaçlarını karşılayacak bi ev yapalım. yani site mantığı nedir ? içinde havuzu olan, kendine ait parkları falan olan , güvenliği olan , merkezi sistem ısınması olan , her türde dairenin hep aynı şekillerde yapıldığı , herşeyi içinde barındırmaya çalıştığımız ufak kentçikler. bizim bu mantığı yıkarak maliyetleri düşürmemiz gerekiyodu mesela. bi site olacaktı evet. ama dar gelirli insanların isteklerinde öncelikli olarak neler varsa onlara yönelmeli diğerlerini lüks kabul edip ikinci plana atmalıydık. mesela evler 3+1 2+1 yada 1+1 şeklinde olabilirdi. duvarlar alçı olabilirdi. çatıda izolasyon malzemeleri değilde normal kiremit kullanabilrdik. bunlara tamam diyeceklerdi elbette. önceliği bunlara verip güvenliği koymasak siteye , kimse neden güvenlik yok abi güvenliksiz ev mi olur demezdi. bu bize büyük oranda bi kazanç sağlar o masraftan tamamen kurtulurduk. ayrıca orta sınıf için merkez isistem ısınma ve aidat olayları tamamiyle bi işkencedir. apartmanda oturanlar varsa bilirler. yakmadığın gazın parasını verirsin. kış aylarında odaların hepsi sıcaktır eyvallah ama. bizler 3 kişilik aile koyun koyuna tek odada yatıp doğalgaz faturasını yarıya düşürebileceksek eğer gibiyim öyle merkez isistemi diyecek insanlarız. o yüzden merkezi sistemden de kurtulmak en iyisiydi. herkes istediği kadar ödemeli ne kadar yakıyosa o kadar kullanmalıydı. ayrıca aidat olayından da böylece kurtulmuş olur kapıcılık sistemini devreye sokar, site içerisinde ufak bi apartman yönetimi kurarak , kendi kendini yöneten ufak bi kentçik kurmuş olurduk. aynı zamanda orta sınıftanda düşük gelirleri olanlar için kapıcılık yaparak evlerinde oturmalarını isteyebilir , kira istemeyerek onları memnun edebilir , böylece hem oturanları aidat derdinden , hemde ev alamayacak düzeyde gelir elde edenlere bir iş ve bir ev sağlamış olurduk. benim fikirlerimin ana teması bunlar üzerine kuruluydu. kız ağzını açıp başladı direk güvenlikten merkezi sistemden bilmem neyden. benim sözcüklerimi benim fikirlerimi benim çalışmalarımı birer birer seriyodu herifin önüne. ulan diyorum ne kadar kahpelik be. şuna bak öğrenmemiş olsam ne yıkılırdım amk. düşünsenize beyler. o fikirlerin üzerine günlerce saatlerce çalışmalar yapacak , şunu şurdan bunu burdan yaparak şu rakamları elde edicez diye sayfalarca rapor hazırlıycaktım. ve bir saat içinde hepsi fos olacaktı orda. arkamı dönüp gidecetim. amk ne plan yapmış huur be.Tümünü Göster
-
112.
+4sunumu bitirdikten sonra patron ayağa kalkıp şöyle bi alkışladı. gerçekten çok , çokkk etkilendim anlattıklarınızdan dedi. eğer bunu başarabilirsek gerçekten inşaat sektöründe büyük bi anlayışa imza atmış olacağız dedi. ulan vay amk dedim. ben ne yapmışım öyle. neler neler tasarlamışım amk. biraz övdükten sonra fikri ekibine döndü adam. sizler neler diyosunuz beyler falan diye onlardan da yorum istedi. sorularınız varmı bayana sormak istediğiniz falan dedi. kimse gıkını çıkarmadı. benim fikirlerim ve benim cümlelerimle kız bütün salonu büyülemişti sanki. kendi fikrim diye demiyorum çok sağlam projeydi amk. tabi ben kurduğum gibi gibmesinide bilirim o projeyi. kimse bişey sormayınca , adamda tek kişi geldiğim için pek giblemedi zaten. benide öyle laf olsun diye dinleyip kıza verecekti projeyi. riskin dıbına koymak üzereydim yani. resmen çukurun önünde this is spartaaaa diyerek göğsüme tekmik atılmasını bekliyo gibiydim. baktım ses yok salonda. pardon dedim. sakıncası yoksa ve eğer yanlış anlamazsanız bişeyler söylemek istiyorum teklif hakkında dedim. aslında böyle karşılıklı atışma şeklinde şeyler olmaz beyler. herkes teklifini sunar. ve teklif sahipleri birbirinin teklifi hakkında yorum yapmazlar. yakışık kalmaz diyerek. ama tabi ben böyle kuralları pek gibleyen birisi olmadığım için rahat davranırım genelde. adam biraz gerildi. tak atacağımı falan sandı ama. kimsede bişey söylemeyince körü körüne atlamak istemiyodu haliyle kızın projesine. tabi buyrun dedi. karşı taraftanda müsaade almak isterim. gerekten ilginç fikirler daha önce duymadığımız şeyler söylediler. merak ettiğim için bikaç faktörü nasıl halledebileceklerini dinlemek isterim dedim. kız kaşını kaldırıp dudağını ısısrarak eliyle buyrun dedi. başladım şahlanmaya.
-
113.
+2dedim ki öncelikle projeniz gayet güzel. özgün ellerle hazırlandığı aşikar. fakat aklıma bi kaç soru takıldı. maliyetleri düşürmek için güvenlikten feragat ediyosunuz. ve orta kesimdeki insanlara site yönetiminden daha çok apartman yönetimini öneriyorsunuz. ve adına bir yaşam alanı diyorsunuz. ve bununla piyasadaki diğer rakiplerinize nanik yapacağınızı söylüyorsunuz. amacı piyasada farklı bir şekilde yer edinmek isteyen bir proje için fazla basit gibi geldi bana. bir ikincisi , şirketinizi araştırdım. piyasa değerinizi biliyorum. şöyle hesap etmek gerekirse bizim ortaklarımızdan en düşük pay sahibinin sermaye payı, sizin şirketinizin ana sermayesini karşılamakla beraber aynı zamanda sizin bütün şirketteki çalışanların 3 aylık maaşlarını karşılayabiliyor. böyle olunca , yani sermayesiz bir şirket olarak , duvarlarda çalışacak işçilerin , bahsettiğiniz taşeronlarla maliyeti azaltma işleminde elde edilecek paraların , herşeyi bir kenara bıraktığımızda karşınıza çıkacak herhangi bir ekstra maliyetin kim tarafından karşılanacağı açıkçası merakımı cezbetti. bilmiyorum kredi kartınızın limiti sanırım tüm bunları karşılamaya yetmeyecektir. kağıt üzerinde güzel bir proje. tabiki kağıtlar insanlara sadece rakamlar ve bazı hesaplamalar verir. işi yapan kağıtlar değil başında duran insanlardır. öz geçmişinize şöyle bir baktığım zaman bu sektörde yapacağınız ilk iş bu olacak. haliyle bir kaç defa kazıklanma ihtimaliniz olacak. bazı yatırımları yapacak ama karşılığında iş alamayacaksınız. aynı zamanda vadeli çalışmak sizin için geçerli olmayacaktır. inşaat işi aynen kuyumculuk gibi sermayesiz yapılmayacak bir iş. böyle olunca taşeronlara ve diğer işçilere günübirlik yapacağınız ödemeleri hesap etmişsinizdir mutlaka. fakat işçilerin kaytaracaklarını , parayı alıp uzayacaklarını yada işi istediğiniz gibi yapmadıklarında başınıza açacakları ek masraflarını düşündünüz mü ? gerçekten başımıza daha önceki işlerde çok fazla geldi. bilmiyorum bu tür bir kriz yönetimini daha önce yaşadınız mı ama. bütün bu kötü olasılıkları düşündüğünüz vakit , bunları halledebilecek özgüveninizden başka ihale merciine sunabileceğiniz bir kaynağınız , yada tecrübeniz var mıdır ? neye dayanarak size güveneceğiz , orta sınıf olarak bizler ? dedim ve sustum.
-
114.
+2kız önce şöyle tabiki canım onların hepsi ayarlandı düşünüldü falan diye bocaladı. ihalenin sahibi reyis de anın büyüsünden çıkıp büyük fotoğrafa bakabildi nihayet. bunları öne sürebileceğimi düşünmüyodu kız. o sanıyodu ki benim fikirlerimi söylediğinde ben salak gibi kalıcam. lan benim fikirlerim bunlar diyip şok olucam. ve kız sözünü bitirdiğinde adam bana dönecek ve siz ne öneriyosunuz dediğinde hiçbişey diyemiycem ve böylelikle kız ihaleyi kapacak ve diğer çalışmaları ayarlamak için haddinden fazla zamanı olacak. ama tabiki karşısındakinin ne tür bi ibo olduğunun farkında değil. kız baktı saçmalamaya başlayacak. hemen çirkefleşerek bana döndü. peki ya siz ? siz ne öneriyosunuz henüz sizin teklifinizi dinlemedik sadece eleştirdiniz dedi. gülümsedim. bakın dedim. yeni bir şirket olarak heyecanınızı anlıyorum. gerçekten güzel bir başarıya imza atabilirsiniz. fakat oyun oynamıyoruz burda. işlerin ciddiyetinin farkına varılması için söylediklerim mühim şeyler. beyefendide söylediklerime katılıyorsa eğer beni dinlemek isterlerse kendi fikirlerimi sunmaya başlayayım dedim. eliyle buyrun dedi. ayağa kalktım. buraya tek başıma geldim dedim. üniversite hayatımdan sonra bir çok şirkette çalıştım. düzcede ismimi tanımayacak , dükkanına girdiğimde çayını içemeyeceğim , kapısını çaldığımda misafir olamayaccağım yada herhangi bir sektörde tanıdığımın olmayacağı bir an bir yer bir kişi yada insan yoktur. çünkü ben işlerimi diğer katı şirketler gibi kağıtlar ve rasyonellik üzerine değil gerçekçilik ve insan faktörü üzerine kurarım. olayların merkezinde kendim olduğum sürece işlerin bütün idaresi buradadır diyerek kafamı gösterdim. ekibim yok diye beni biraz tuhaf karşıladınız ama hepinize benim ismimi öğreten , beni bu sektörde başarılı diye anmanızı sağlayan koca ekibim işte tamda burada diyerek tekrar kafamı gösterdim. zamanında çalıştığım şirketlerin birinde önemi anlayamayacak çalışanlar yüzünden işimden ayrılmak zorunda kaldım. hal böyle olucna şirket bir kaç hafta içerisinde batmak konumuna geldi. ve tekrar dönüp çalışmamı onları o çukurdan kurtarmamı istediler. gidip eski mahvolmuş düzene yeni bir düzen , mecazen çökmüş osmanlıya yepyeni bir cumhuriyet kurmam gerekiyordu. bir kaç küçük muhasebeci hamlesi ve ticari oynamalar sayesinde şirket bir kaç ay içerisinde eski yerini almayı başardı. girdiğim başka bir şirkette ise kurtuluşumuz bir tane ihaleye bağlıydı. bunun içinde gerekli kazancımız yoktu. insanlara sunacağımız büyük bir kazancımız olması gerekiyordu. ihale gününe kadar kazançları ikiye katlamak ve masrafları minimuma düşürmek için bütün parayı reklama ve ufak standlara yerleştridim. iş gücünü kullanabilmek içinde kendi arkadaşlarım , yakın çevrem ve tabiki düzcenin kalbini attıran öğrencileri kullandım. bunlar bize hem düşük bütçeli iş gücü hemde ufak çaplı bir istihdam sağladı. minimum maliyet ile maksimum kar elde etme mottosuyla yola çıkıp gene bir kaç ay içerisinde sürümden kazanma taktiğimiz ile küçük standlardan dev marketler zincirleri inşa etmeyi başardık. ihaleleri şirket liderleri alır ve ekipleriyle birlikte onlar yöneterek bitirirler. ve iyi bir lider işini en iyi yapan olmakla beraber , yönetici vasfının yanı sıra kriz yönetiminde en sakin olup en iyi kararlar verebilendir. ticarette sizi başarılı yapan şey işler iyiye giderken verdiğiniz kararlardan çok , işler en kötü zamanında seyrederken , kelimenin tam manasıyla imkansızlıklar silsilesinde çizeceğiniz kurtuluş yollarıdır. karşınızda düzcenin en ihtimalsiz denilecek firmalarının hisse senetlerini 3 veya 4 ay kadar kısa bir sürede paha biçilemez senetlere dönüştüren bir sihirbaz, batmakta olan şirketleri doğru kararlarla piyasa yöneticisi haline çevirebilen bir kriz yöneticisi duruyor. ve ben sizin aksinize , tüm bu ihale için hem şirketimin sermayesi ve imkanlarını , hemde karşınızda duran bu ticari zeka ve tecrübeyi sunuyorum. şunu da söylemeden edemeyeceğim. benim ihale için konuşma yaptığım ihale masasının üzerinde , bir dönem üretimi durma noktasına gelmiş, ve sayemde tekrar şahlanarak ürünlerine kalite , lüks , prestij katarak ticari hayatına seyreden bir şirketin kuru pastaları duruyor. söylediklerim eğer sizi tatmin etmediyse, buyrun hep birlikte pastalarımızı yiyelim. dedim. ve oturup sabahtan beri kestiğim o üstünde kırmızı damlalı duran beyaz kuru pastayı ağzıma attım. hatır hutur yemeye başladım. ortamda bi ölüm sessizliği. karşımdaki kız afallamış yeni sıçılmış manda taku gibi kalmıştı. patron söylediklerimden hayliyle etkilenmişti. sıç takunu yiyim abi denecek pozisyona gelmişti. böyle adamları etki altına aldığınız zaman kimin patron olduklarını unuturlar. ve söylediklerinizi harfiyyen yapmak , karşılığında başarı buldukları sürece onlara gurur ve onur verir. ne çıkar ki diyerek masadaki pastadan bi tane de o zütürdü. artık emindim.Tümünü Göster
-
115.
+4koca ekibiyle beraber mort olmuştu karşımda. tam bir cüneyt arkın havası vardı. kancık kellesini ödlek bedeninden ayırmıştım. saçının kılını bile vurmuştum gözlerim kapalı. ihale merciini kalbinden vurup eros vari tavırlarla şirkete gitmek üzere yola koyulmak üzereydim. tanıştığımıza memnun falan olduk orda. sonra adam evraklarını toplayıp çıktı. ekibide çıktı. kızın ekibide hazırlandı. siz dışarda bekleyin geliyorum birazdan dedi kız. bende oturmuş bin bin cebime doldurduğum kuru pastaları yiyodum. herkes odadan çıktı. bi tek o kızla ben kaldım. aferin dedi. beni şaşırtmayı başardın tebrik ederim dedi. açıkçası sende beni şaşırttın bu kadar ucuz numaralara başvuracağını tahmin etmemiştim dedim. küsmüş bi kız gibi trip atıyodu. ya ufff falan diycekti yani o derece sinir olmuştu. birazdan yanıma gelip omzuma yumruk falan atar diye bekliyodum. ne olacağını sanıyosun dedi. bu işin nasıl biteceğini sanıyosun. bi tane ihaleyi elimden aldın diye herşeyin burda biteceğini benim ağlayarak size geri döneceğimi ve altında çalışacağımı falan mı düşünüyosun dedim. valla pozisyon konusunda çok zenginiz istediğin herhangi bi yerde çalışabilirsin. önemli olan benim düşüncelerim değil seninkiler dedim. sen ne düşünüyosun. elindeki büyük bi fırsatı kaçırdın. piyasaya tutunma hayallerin şuan için bir kat daha zorlaştı. ilk girdiğin savaşta kaybettin. tamam sen benim kalemi aldın ama. güçlü bi filini kaybettin. bir sonraki hamlen ne olacak ? hayır girdiğin her işi elinden aldığımda ne yapacaksın ? tamamen kaybettiğinde ve elinde hiçbişeyin kalmadığında geri dönmek çok daha zor olmayacak mı ? bu mağlubiyeti nasıl kaldıracaksın dedim. merak etme kaldırırım ben dedi. ben neleri kaldırdım bu onların yanında fasa fiso kalır dedi. ahaha güldürme beni dedim. daha küçücük bi ihaleyi bile alıp zütüremiyosun. koskoca bi yenilgiden bahsediyoruz o kadar güçlü değilsin dedim. bak çok ileri gidiyosun dedi. sinirlendim. yerimden kalkıp yüzümü yüzüne kadar yaklaştırdım. ileri falan gittiğim yok dedim. sen benim patronum falan değilsin. sevgilim değilsin kız arkadaşım değilsin. yada herhangi bişeyim değilsin. sen sadece burnu çok havalara kalkmış ve kibrinin içinde boğulan şımarık bi kızsın. ve ben bugüne kadar şımarık zengin kızları hiç sevmedim. ve hiç sevmiycem. bana ne yapacağımı söyleme sakın dedim. korktu kız. kafa falan atıcam sandı heralde. ki aklımdan geçmedi de değil. bunun burda bittiğini düşünme sakın. umarım işlerinde ardı arkası kesilmeyen sorunlar çıkıp imkansızlıklar silsilesi olduğunda o krizlerin yönetimini dediğin gibi çok iyi yaparsın. bekle bakalım ibo efendi. bekle diyerek çıktı odadan. amk anlaşılan oydu ki kız bu ihaleyi kaptırdı bize ama. yapana kadar da başından ayrılmayacak her türlü hile ve hurdaya başvuracaktı. kapıdan çıkarken seslendim. paraya ihtiyacınız vardır isterseniz duvarları falan size yaptıralım. bak tanıdık taşeron olarak görevlendirebiliriim falan diye bağırdım ardından. sinir oldu kağıtları falan fırlatıp gitti. ama nasıl keyifleniyorum ben anlatamam.Tümünü Göster
-
116.
+1ben şirkete dönmeden ihalenin haberi çoktan ulaşmış bizim şirkete. benim uşaklar pastayı böreği hazırlamış beni bekliyolar. patron milletin önünde elinde limonatayla karşıladı. vaay aslanım benim vay koçum benim bee gel buraya aslanım gel gel diyerek babacan tavırlarla hulusi kentmene dönüştü bi anda. paranın kokusuyla bana bi sarıldı ki sormayın. yapacağını biliyodumlar falan. gırla gidiyo. havamdan geçilmiyo. sauronun yanındaki zehirli bin gibi bakıyo ordan şef. ellerini ovuştura ovuştura. gel lan buraya gel bin diye çağırdım. dedim niye uzakta duruyosun şef. gel pasta ye börek ye limonata iç. iyi gelir. serinlersin al dedim tutuşturdum eline. bin bin gitti köşesine tebrikler diyerek. kutlamamızı yaptık ama zorlu bi çalışma olacağını bi tek ben biliyodum. ofisin içerisinde bu iş için ayrı bi ekip oluşturdum. herkese farklı bölümler verdim. aklınızda olsun. eğer komplike bi iş yapıyosanız işi planlı bi şekilde bölün. yani koskoca bi ekibi işin tamdıbına yönlendirirseniz veriminiz azalır. ama işi parçalara bölüp , elemanları sadece küçük bir parçanın üzerinde yoğunlaşmaya gönderirseniz daha başarılı olursunuz. bende aynen öyle yaptım. gerekli taşeronlarla iletişimi bi gruba verdim. altyapı için gerekli malzeme temini falan onları başka bi gruba. haricen çalışacak işçilerin teminini başka bi gruba. şantiye alanında ilgilenecek ve konuşacak halkla ilişkiler grubunu başka bi tarafa falan. böyle gruplar halinde çalışıyoruz. iki üç günde bir de sürekli olarak herkes bi araya geliyo ve çalışmalarını karşılaştırıyo. burada da belli bazı yöntemler vardır beyler. balık kılçığı yöntemidir , beyin fırtınası yöntemidir falan o tarz yöntemlerle fikirlerimizi geliştirip beyin fırtınasına açıyoruz ki daha değişik daha yaratıcı şeyleri bulabilelim. çalışmalar böyle devam ediyo ama benim içimdeki kuşku bitmedi. her zaman benimsediğim bi fikir vardır bilirsiniz. dostunu yakın tut , düşmanını daha yakın. kızla ilgili hiçbir gelişmeden haberdar değildim. nerden nasıl bir plan ile geleceğini bilmiyodum. o açıdan kızla ilgili biraz istihbarata ulaşmam gerekiyodu. en azından kıza biraz yakınlaşmam nasıl birisi olduğunu öğrenmem , hiç yoktan yapabileceklerini tahmin edebiliyo olmam lazımdı ki hazırlıklı olabileyim. hasarı çok büyük olmasın. zaten bi kıza yanaşma işi tamamen benim işimdi. biliyosunuz. tüm gruplar iş üstünde. benimde kendi işimde olmam gerekiyodu. işler renkleniyo amk alıyomusunuz bob amcanın kokusunu ? birazdan buralara küçük şirin playboylar çizecceğiz.Tümünü Göster
-
117.
+3işe koyulmam gerekiyodu. Gün ortasında eve gidip üstümü başımo değiştirdim. Genelde ilk defa tanışacağım kızlar için yaptığım kombinler vardır. Lacivert ve siyah kombinine bayılırım bilenler bilir. Etkili bi imaj bırakmak içindir. Üstümü değiştirip kendimi hazırladım. Eski günlerin anısına kızın kanına girme vakti gelmişti. Evden çıkıp kızın şirketine doğru yola koyuldum. Şirket denilincede aklınıza illa rezidanslar gelmesin. Küçük bi apartman dairesi bile şirket olabilir. Kızınki de o tarz bişeydi. Koca koca binalar için epey uğraşmanız gerekiyo çünkü. Başlangıç için ideal. içeriye girip kızla görüşmek istediğimi söyledim. Odasını sordum. Burası dediler. Çat diye girdim kapıdan içeri. Biliyosunuz oda benim odama o şekilde girmişti. Terbiyesizliğinin karşılığını almadan bırakırmıydım amk. Yakışor mı lan bana. Girdim içeriye. Beni. Gibi afalladı. Ne yaptığını sanıyosun sen falan dedi. Odama bu şekilde nasıl girersin falan dedi. Kafasını avuçlarına almış kara kara düşünüyodu girdiğimde. Dedim bu konuşmalar tanıdık geliyo. Kahvelerimiz de olsaydı tam olcaktı. Ya çocukmumusun allasen ya falan diyerek sitem etti. Ya tamam dedim. Rakip olabiliriz ama düşman olacak halimiz yok. insan gibi birbirimizi tanıyalım istiyorum sadece. ilk andan itibaren genelde işler ikimiz içinde ters gitti. Oturup konuşabiliriz. Doğru düzgün tanışabiliriz. Sanıyorum ki öyle bi patrondan. Böylr kötü bi kız çıkmaz yani. illaki iyisindir sende. Korkma bende sandığın kadar kötü çekilmez bi adam falan değilim. Gel allaaaşkına napıyosun burda dedim. Ya bırak neyini tanıycam senin falan dedi. Ya allahallaa dedim güldüm. Burda kukuman kuşu gibi oturup saçlarını mı yolcaksın. Küçük kızlar gibi ağlıycakmısın. Gel kalk şurdan hadi. Seni zütürmeye geldim dedim. Nereye ya kimi nereye zütürüyosun dedi. Durdu. Babam mı yolladı yoksa seni dedi. Üffff. Ne ksdar soru sordun. Kalk hadi dedim. Bak bu işin içinden bi pislik çıkarsa mahfederim seni dedi. Korkmaaaaa bana güven gel haydi dedim. Ya işim var bırak falan diyodu. Geçtim masasının arkasına. Kağıtları falan attım hep. Hadiiiii kalkıyosun hemen ve yanıma geliyosun. Gidiyoruz burdan. Yürü deyip apar topar çıkardım şirketten. Söylene söylene geldi kapıya kadar. Çıktık.
-
118.
+2beyler sahurdan sonra bikaç part daha atıcam. isteyen rezleri alsın şimdiden.
-
119.
+3leylayla çıktık onların şirketten. nereye zütüreceğimi biliyodum. hep takıldığım yerler vardı düzcede hatırlarsınız. hala yerli yerinde durup unutulmaya yüz tutmuş sakin kaliteli yerlerim. kafelerimden bi tanesine zütürdüm. çayın beş liraya yakın bi paraya satıldığı elit sayılabilecek bi yerdi. çayından ziyade kahvesine bayılırdım oranın. kendine has bi ortamı vardı. girdik içeriye. oturduk masaya ama. yaptığımdan pek hoşnut değildi leyla. morali bozuktu. yenilmişti bi kere. kaybetmişti. sinirliydi hala. ve benim onu ezip dalga geçeceğimi , zaferimi kutlayacağımı falan sanıyodu galiba. bi gerginlik vardı. hadi yapta bitsin der gibi bi hali vardı. dedim o kadar kötü değil ya asma bu kadar suratını dedim. ne ? dedi. alt tarafı birlikte bişeyler içip evlerimize gidicez bu ne surat böyle dedim. valla hiç halim yok ibo gerçekten yorgunum. ne yapmaya çalışıyosun bilmiyorum ama sırf uğraşmaya takatim olmadığı için geldim. biran önce evime gitmek istiyorum dedi. elimle çağırdım garsonu. geldi buyur abi diye. bize iki tane orta kahve getir genç dedim. kendisi ağzını açıp sipariş vermeye hazırlanıyodu ki ben kendim söylemiş bulundum. tekrar yerine döndü. hafiften doğrulmuştu sipariş veriyim diye. başüstüne abi diyerek gitti çocuk. rahatla biraz , merak etme dedim. yanımda mutsuz olan kadın görmedim henüz dedim. kaşları falan kaldırım hıııı salak kesin öyledir bakışı attı. teaallahım dedim içimden. niye bu kadar aksisin sen ya dedim. ne diyosun be dedi. ne ne diyosun be dedim. tanıştığımızdan beri sürekli bi gerginlik sürekli bi regl havası. nedir yani bu havalarının sebebi bu gerginliğinin sebebi falan dedim. ufff çünkü sürekli etraftasın. çünkü sürekli sinir bozuyosun. ve gerçekten çok gıcık bi tipin var ya sana bakınca böyle suratının ortasına bi tane patlatasım geliyo. yani gerçekten çok itici bi halin var geriyosun beni ya falan diye anlatıp duruyo .halleri gülümsetti. sözünü yarıda kesip neye gülüyosun sen dedi. yok bişey dedim. hayır hayır söyliyceksin neye gülüyosun ? komik bişey mi söylüyorum falan dedi. ya hayır sadece gerçekten insani yanlarını görünce tuhaf oldum biraz dedim. senin içinde de bi insanın olduğunu görmek gerçekten değişik hissettirdi gülümsetti yani dedim. allahalla ne sanıyosun acaba beni falan dedi. ne biliyim sürekli içinde ejderha varmış gibi davranıyosun da. ağzından ateş çıkıcak falan diye tırsıtıyosun insanları farketmiyomusun falan dedim. haaayır be salak diyerek güldü böyle. o sırada kahveler geldi. hiç arkadaşın falan yokmu buralarda dedim. yurtdışından gelmişsin. ordadır heralde tüm arkadaşların falan dedim. ya yok orda da pek fazla arkadaşım yoktu dedi. anlattı. bu kız bayadır yurt dışında yaşıyomuş beyler. bazı sebeplerden ötürü olduğunu tahmin ettim ama söylemedi tabikide. üstü kapalı geçti oraları. anladım tabiki reis olarak. pek fazla arkadaş canlısı değil. zaten biraz soğuk sert bi kız. çok açık oynayan bi kız değil. vicdan merhamet aşk , duygusallık falan çok ikinci hatta üçüncü planda onun için. karakterini tahlil etmeye başlamıştım anlattıklarından. playboylukta belli bi seviyeye geldikten sonra kullandığı kelimelerden bile bazı çıkarımlar yapabilirsiniz.Tümünü Göster
-
-
1.
0burda kaldım sayfa 5
-
1.
-
120.
+3sert bi mizacı vardı. aslında içinde her kız gibi onunda bir kız çocuğu saklıydı. defalarca söyledim. her kız dışardan göründüğünde sert durur havalı durur ulaşılmaz durur karizma çizer kendi kendine ama. aslında akşam evine gittiğinde pijamaları çekip kanka naaaptın ya öküz gibi uykum var diye telefonda kankalarıyla konuşur. her kızın mutlaka biriki tane whatsapp grubu vardır. belli bi kız anlayışı her zaman mevcuttur beyler. unutmayın bunları. ilk aşamayı atlattıktan sonra her kız kendini salar ve o aşamada ona istediğiniz kadar yakınlaşabilirsiniz. kızın kalkanlarını indirmesini bekliyodum ama. çok kapalı bi kızdı. ona ulaşmamı, duygusal bi bağ kurmamı falan çok engelliyodu. kesinlikle attığım hiçbir zarfı yemiyo , hiçbir şekilde duygularını belli etmiyo. içinden geçenleri okumanız çok güç bi kız. zordu yani. zor kızı oynuyodu. bu kıza mesela duygu kozunu oynayamazdım. duygusal bi biçimde kızı etkileyemezdim. bu kızın önceliği aşk değil prestij ve yükselme idi. o açıdan benim sözümü dinleyebilmesi için bana aşık değil saygı duyması gerekiyodu. saygısını yükseltmem gerekirdi bana karşı. prestijime aşık olabilirdi. ancak o şekilde etkilenebilirdi çünkü. kızların tercihleri farklı farklıdır. hepsi aslında aynı şeyi ister ama. aşk lafının altında hep bir tek anlam yatar. kimisine göre aşk duygudur. onlar masum ilişkilerin kadınıdır. ve içinde masumiyet olan herşeyinize aşıktır. kimileri ciks kadınıdır. fanteziler ve ciksi şeyler ile beslemenizi ister duygularını. tahrik edilmek ister. arkasından koşmanızı kelepçeli sözlerinizle gönlünü okşamanızı ister. heyecan ister. atraksiyon ister. kimileride böyle sert ve cool kadınlardır. belli bi elitlikte olmanızı , belli bi karizmada olmanızı ve saygın bir kişiliğe sahip olmanızı ister. onu ancak saygın kişiliğiniz , ve kararlı erkeksi duruşunuz etkileyebilir. who is your daddy ? demenizi ister. onu o aşamaya getirmenizi ister. patronun kim olduğunu gösterebilecek karizmayı sağlamanızı ister.
başlık yok! burası bom boş!