0
açıkçası kızın şirketini kurması bizim açımızdan pek bişey ifade etmiyodu. çünkü biraz önce patronada söylediğim gibi piyasada köklü sayılabilecek düzeyde bi ismimiz vardı. gireceğimiz işlerde bizimle boy ölçüşmesi pekte mümkün değildi. ama genede işini bilen eski birisi vardı. şirket ne kadar yeni olsada. asla rakibini küçümsememen gerektiğini daha önceki tecrübelerden defalarca kez öğrendim zaten ben. o açıdan kızın şirketin hemen takibe aldım. yapacağı en büyük hamlesi girmeye hazırlandığımız o bahsettiğim ihale olacaktı. adamlarla tanışıklığım vardı. o işi ona yar etmek istemiyodum. her ne kadar hareketini takdir etsemde , cesaretli kızdı ama bunu yapamazdım. şirketin bu ihaleye ihtiyacı vardı. zaten kalemi kaybetmiştim. o gidince eski odama geçmedim. gelip kendisi tıpış tıpış geri verecek iade edecekti o odayı bana tekrar. and içmiştim. challenge excepted demiştim bi kere. karşı şirketle görüşmelere başladım. biriki iş yemeği ayarlayıp ilişkileri güçlendirmem gerekiyodu. ileriki zamanlarda büyük bi kokteyl düzenlediler. iş adamlarının bir araya gelip hadi bizi kim tavlayacak diye aşık attıkları yerlerdir buralar. o açıdan önemli anlar. bizim geleceğimizi bildiği gibi , bizde onun geleceğini biliyoduk. çok güzel hazırlanmıştım. bütün raporlar aklımda. gitmeden günler öncesinden yüzlerce kez fizibilite raporu hazırlayıp, kafamda projeyi oluşturmuş , ve bi yüzlerce kez de projenin üstünden geçmiştim. öyleki artık patır kütür anlatırdım yani herşeyi kağıtlara bağlı kalmadan. kokteyl gecesi takımları çekip eski hızlı günleri yad eder gibi çıktım gittim kokteyle. patron falanda ordaydı. ortamın ağırlığını özlemiştim. zaten hikayeyi takip edenler bilir. epey zamandır böyle ortamlardan uzak kalmıştık şirket olarak. yeniden bi heyecana bi sıçrayışa ihtiyacımız vardı o sıralar. bu tür organizasyonlarda da okul önü merasimi gibi şeyler olur. saygı duruşu istiklal marşı falan vardı okulda hatırlarsınız. bu tür şeylerde de herkes toplanır masaların etrafında sohbet eder gibi iş konuşur. birbirlerinin kuyularını kazmaya uğraşır adamları tavlamak için elinden ne gelirse yaparlar. öncesinde kokteylin sahibi ihale mercii dediğimiz adamlardan bi yetkili çıkar. konuşmasını yapar. tüm konuklara bi hoşgeldin çeker. keyifle yiyin için kaynaşın tarzında şeyler söyler. iyi dileklerde bulunur falan. sonra yemek içmek faslına geçilir. oralarda bi yemekler oluyo beyler .aklınız durur amk. küçük küçük kanepe vari şeyler yapıyolar. amk bitane peynirli bişey var. bayılıyom ona. gördüm mü dayanamıyom tepsiyi kapıyom bi yerden. yumuluyom başına. yok abi napıyım on numara yapıyo şerefsizler. zaten yalnız yaşıyom hasretim hamur işine. vuruyom gözüne bi soluk. neyse abi. böyle takılıyorum ortalıkta. adamların yanına geçmek için uygun bi zaman bekliyorum. patronla biraz konuştuk. hadi ibo dedi. gidelim artık beylerin yanına dedi. gittik ufaktan onların masasına. toplaştık hepimiz el sıkıştık. bizimle birlikte kızıda geldi patronun. kızı gelince patron karşı tarafla hoş beş etti. hoş geldinbeş gittin fasıllarını geçirip lavaboya falan diyerek sıyrıldı işin içinden. solda ben sağda kız , ortada ihale kaldık mı öyle masanın başında. ikimizde bekliyoruz öyle nolacak acaba ilk kim nası bi hamle yapacak falan diye. ben başladım. ileriki zamanlarda açılacak olan ihaleniz hakkında biraz düşündüm dedim. öylemi dedi. evet dedim. üstünde ufak çaplı bi çalışma yaptım. gerçekten göz doldurucu bi ihale yapıyosunuz tebrik ederim. güzel iş dedim. yani dedi. amacımıza hizmet edecek güzel işler peşindeyiz. tabikide şirketimiz için önemli bi iş. bu nedenle verdiğimiz paraya değecek , istediğimiz işi bize sunabilecek kapasitede birisini bulmak için ihaleler önemli mecralar dedi. elbette dedim. tabiki bu mecralarda dediğiniz gibi istediğiniz işi verecek , ve adınızdan söz ettirecek köklü ve prestijli bi firmayla çalışmak gerekir diye düşünüyorum dedim. ilk şutumu çektim bu malın kafasına. elbette hakkınız var dedi herif. kız biraz bozuldu. yüzüme baktı sen şimdi görürsün yelloz seni der gibi. elbette diyerek girdi söze. piyasada sağlanmış bir prestij önemlidir. ama şunu unutmamamız gerekir beyler dedi. döndük dinliyoruz ikimizde. şirketler gerçek olmayan varlıklardır. biz her ne kadar ayrı tüzel bir kişilik olarak görsekte onları aslında varolmayan birer varlıklardır. gerçek bir şahsiyetleri yoktur. prestijleride tıpkı onlar gibi tüzel ve gerçekte var olmayan prestijlerdir. o açıdan işin akıbeti açısından şirketler gibi tüzel kişiliklerin tüzel prestijlerine değil , arkasındaki beyinlerin , prestiji sonradan edinmiş değil doğuştan hak ederek yükselmiş insanların prestijine güvenebileceğimiz gerçeğini unutmayın derim dedi. bi kez daha babasının taşaklarıyla gömmeye çalıştı beni. yani şirketin prestiji olabilir. ama şirket dediğin en nihayetinde kağıt üstüne yazılmış anonim şirket ibaresinden ibaret. onu şirket yapan arkasındaki adamlar. dolayısıyla aslolan şirketin değil patronun itibari ve prestijidir demeye getirdi. adam şöyle bi düşündü. güzel bakış açısı tebrik ederim dedi. öyle düşünüyorum diyerek devam etti. işler sarpa sarmaya başladı. kız yeni bir şirket kurduğunu ve şirketin büyük bir başarıya imza atmak istediğini , bu başarısıyla piyasada ses getirecek mükemmellikte bi alt yapıyla donatıldığını falan anlatıp duruyo. bide tabi yurt dışı faktörü var. yurt dışındaki aldığı eğitime tav oluyo herif. dedim ki yurt dışı teknolojik ve sosyal açıdan gayet gelişmiş bi düzeyde. bunu kabul edebiliyorum tabiki. ama türkiye ekonomisi ve türkiye şartları hiçbir batılı bakış açısıyla anlaşılabilecek kadar basit değil. çünkü türk insanının ve türk piyasasının pgibolojisini bilip nabzını tutmadan piyasada uygun fiyata yüksek performansa çalışıp , en kaliteli işi teslim etmeniz bir hayli zor olur. ayrıca hiçbir yönetici böylesine büyük bir parayı , böylesine büyük bir riske atmaz diye düşünüyorum dedim. adam aramızdaki rekabetin farkındaydı. bide ikiside aynı kızdan hoşlanıpta o kızı tavlamaya çalışır gibi hallerimizden zütü kalkmış kezbanlaşmıştı. oturup aramıza dinliyodu. en sonda kim galip çıkarsa bu sidik yarışından ona verecekti gönlünü belliki. muhabbet bu şekilde devam ederken , herifi diğer masalardan birileri çağırdı. müsaadenizle konuşmaya tekrar devam edelim daha sonra diyerek çekildi aramızdan. tabiki ne demek diyerek gönderdik herifi. masanın başında kaldık ikimiz. iyi gidiyosun tebrik ederim dedim. hah , aptal şey seni dedi. bunlar daha başlangıç , ihaleyi ellerinden alıp başarıyla bitirip teslim ettiğimde, babama hesap veremezken ki yüz ifadeni nolur fotoğrafla. ölümsüzleştir o anı da çerçeveletip duvara asalım dedi. vaaaaay dedim içimden. işler renklenmeye başladı. olur dedim. şayet öyle bişey olursa tabi dedim. aksi takdirde duvarını benim o üzgün aptal ve şapşal yüzüm değil senin öfkeyle kalkıp zararla oturan şımarık popişinin acısı süsleyecek dedim. çok yükseliyo çünkü o şu sıralar. çok hızlı düşecek. canın yanacak dikkat et dedim. kolumu çimdikledi kız. görücez diyerek. amk bi acayip oldu. hem resmiyet , hem liseli çekişmeleri . bi yanımız elit bi yanımız cennet mahallesi.
Tümünü Göster