Üniversitede ilk yılımın yurtta geçmesinin ardından eve çıkmaya karar vermiştim. Uzun bir arayış sonrası eski bir 3 katlı apartmanın ikinci katında daire buldum ve epeyce dil döktükten sonra sahibini ikna etmeyi başardım. Zaten derme çatma birkaç eşyam vardı ancak ihtiyacımı da karşılıyordu. Fazlasına ihtiyaç duymuyordum. işte o derme çatma eşyalarımı eve taşırken bir çift acıyan ancak sevecen gözle karşı karşıya geldim. Hafif yaşlıca duran, 1.60-62 boyu olduğunu düşündüğüm siyah saçlı, güzel burunlu, etine dolgun bu kadın buruk bir tebessüm ile bana selam vererek hayırlı olsun dedi. Elimdeki kutuyu içeri bırakıp kapısını aralayıp bana selam veren kadına döndüm. Aynı şekilde gülümseyerek selam verdim. Kadının suratı oldukça solgun ve üzgün duruyordu. Hastadır bitkindir diye düşündüm o an için. Üzerinde siyah bol bir kazak ve kot pantolon vardı. Havalar kazak giyelecek kadar soğuk olmamasına karşın böyle giyinmesine şaşırmıştım. Komşu olduk demek yeni taşındın ihtiyacın olursa yemek falan çekinme çal kapımı dedi hafif sert bir sesle. Tabi teşekkür ederim dedim ve gülümseyerek kapıyı kapattı. Ne olduğunu anlamadan arkamı dönmek üzereyken kapıda yazan bir isim dikkatimi çekti. Lamiya..

ilk yıl hazırlıkta yurtta kalmanın ve ilk yılımın olmasının sebep olduğu bazı nedenler yüzünden hazırlık sınıfını tekrar etmek zorunda kalmıştım. Evde kafam sakin olur adam gibi çalışırım düşüncesi çalışma azmimi körüklemişti. Hevesle bir an önce yerleşip işleri rayına koymayı düşünüyordum. Dersler öğleye varmadan bittiği için işe girme fikri de canlandıyordu kafamda. iş ve okul düşüncelerine dalmış halde eşyaları yerleştirirken tıkırtı duydum ancak aldırış etmedim. Birkaç saniye sonra sertçe kapının çaldığını farkettim. Ayıp oldu beklettim kim geldiyse diye düşünüp hızlıca kapıya gittim. Yine kapısını aralamış halde karşımda duran solgun yüzlü kadına bakarak ne olduğunu anlamaya çalıştım. Gözleriyle yeri işaret etti. Kapının eşiğinde ufak bir tencere duruyordu. Kapıyı açmayınca oraya bıraktım afiyet olsun yine isteksizlik akan ses tonuyla. içimden böyle yapacaksan hiç verme diye geçirdim. Yalan bir tebessümle teşekkür ettim ancak daha teşek.. demeden kapıyı kapattı. Tencereyi söylene söylene aldım ve mutfağa geçtim. Normalde o tavır üstüne o tencereyi almaz onun kapısının önüne bırakırdım ama işime gelmişti. Yemeği yerken bu karının derdi düşüncesi diğer dertlerimin arasına girerek kafamı kurcalamaya başlamıştı.

Aslında dışardan bakıldığında hoş bir kadındı. Bu tür sert tavırları sergileyecek biri gibi görünmüyordu. Kendimi de sorgulamaya başladım yanlış bir şeyler mi dedim diye ancak en başından beri hali bu şekildeydi. ister istemez kadını düşünüp duruyordum. Aslına bakarsanız güzel bir kadın bile denilebilirdi. Vücut hatlarına dikkat etmesem de yüzü etkileyici sayılabilirdi. Yaşına göre gayet iyi diye düşündüm hatta. 44-45 yaşında diye tahmin ediyordum kendimce. Anlamsız biçimde kafamı kurcalayan bu kadının düşüncesini nasılsa ayda yılda yüzünü ancak karşılaşırsak görürüm merhaba merhaba deriz o kadar niye düşünüyorum sanki diyerek defetmeye çalışıyordum. Ancak bir yandan da yüzünün bu halini ve bana karşı bu tavrını öğrenme isteği beni rahat bırakmıyordu. Normalde böyle bir insan olmamakla birlikte kimin bana nasıl davrandığı ne dediği asla umrumda olmaz insanlarla da fazla muhatap olmazdım ancak bu kadın farklıydı. Bir şeyler anlatıyordu ancak ben anlamıyordum.

Sabah zilin çalmasıyla uyandım. Söylenerek kapıyı açtığımda Lamiya karşımda dikiliyordu. Üstüne mavi bir tişört göğsünün çatalını hafifçe belli ediyordu. Yüzündeki o solgunluk ve durgunluktan eser kalmamıştı. Gülümseyerek günaydın bu sabah aldım diye üstünde iki üç tane simit olan tabağı uzattı. Böyle kuru kuru da olmaz ama çay yaparsın artık dedi. Öyle deyince çaydanlık bile yok diye sessizce iç geçirip gülerken tamam gel ben demledim zaten dedi. Sesimi ben bile zor duymuştum nasıl anladı diye şaşırdım. Yok rahatsızlık vermeyeyim çocuklar falan rahatsız olmasın deyince hafif bi kahkaha attı. Gel çocuklar da seni görmek istiyodu zaten dün bahsettim komşu geldi diye ısrar edince hiç olmazsa çay içerim diyerek karşıya geçtik. Lamiya eğilip ayağıma terlik verdi. Gözlerim öylece önüme serilen göğüslerine kaydı. Eğildiğinde tişörtünden yarısına kadar görünüyordu. Dün bol bir kazak giydiği için böyle güzel göğüslere sahip olduğunu farkedememiştim ama şu an her şeyiyle karşımda duruyordu. Altında da bol bir eşofman vardı. Gir bak çocuklarla tanış demesiyle irkildim. Eşi de içeridedir diye ürktüm. içeri girdiğimde oda bomboştu. Arkamı dönüp kimse yok demeye kalmadan bir kahkaha daha duydum. Bak gördün mü çocukları şimdi dedi hafif gülerek. Yalnızsınız kusura bakmayın bilmiyodum dedim. Mutfağa geç hadi masa zaten hazır çayı koy dedi.

Lamiya'nın arkasından mutfağa geçtim. Masaya oturup dışarı bakmaya başladı. Yüzü yine asılmıştı. Burnunu, dudaklarını, saçını, yüz hatlarını incelemeye başladım. Dikkatle baktıkça çok güzel olduğunu düşünmeye başladım. yaşını almış olmasına rağmen oldukça hoş görünüyordu. Saçlarını toplamış at kuyruğu yapmıştı. Yavaşça nefes alıyor ve göğsünün aşağı yukarı indiği görülebiliyordu. Öylece onu izlerken gözlerini dışardan ayırmadan çay dedi. Bir anda irkildim ve masadaki bardaklara çay koydum. Bardağı eline alıp demi az olmuş dedi. Başkası olsa tahammül edemez çıkar giderdim ama anlaşılmaz şekilde beni kendine çekiyordu ve istediklerini yapma hissine engel olamıyordum. Tek kolunu masaya dayayarak eğilmiş halde dışarıyı izlemeye devam ediyordu. Ben de karşısına oturmuş göğüslerini izliyordum. Öylesine pürüzsüz görünüyordu ki elimi uzatıp dokunmak geliyordu içimden. Sonrasında bana evini açıp yemek veren biri hakkında böyle düşündüğüm için utanıyordum. Kaç yaşındasın dedi. Neredeyse 20 olacak dedim. Gülümsedi. Sence ben kaçımdır dedi. Dün gece yaşını düşündüğümü belli etmez bir tavırla biraz düşünür gibi yapıp 38 falandır dedim. Durgun suratına bir gülümseme geldi ve kahkaha attı. 46 dedi. Şaşırmış bir ifadeyle hiç öyle görünmüyor dedim. Dikkatini tam verip baksan görebilirdin belki dedi ve tişörtünün önünü tutup yukarı doğru çekti. Utançtan kıpkırmızı olduğumu hissedebiliyordum. Dışarı bakıyordu ama göğsünü izlediğimi anlamıştı. Bir an evvel gitmenin yoluna baksam iyi olur diye düşünürken
bana dönüp yine gülümsedi ve bugün işin var mı dedi. Aslında okulun açılmasına daha 2 hafta var 2 hafta boşum yani dedim. Boş sayılmazsınız daha dün geldin eşyalarını yerleştirmen zaman alır dedi. Ha evet hallederim o kolay dedim. Halledelim diyerek ayağa kalktı.

Kalktık geçtik yan tarafa. Lamiya içeri girer girmez bu ne böyle temizlemedin mi sen hiçbir yeri dedi. El usulü böyle yaptık bi şeyler dedim. Olmaz böyle dedi ve evinden birkaç temizlik malzemesi getirdi. Ben şöyle biraz temizlerim sen de yerleştireceklerini yerleştir dedi. Bi süre böyle devam ettik. Lamiya mutfaktaydı ben de yatak odasını hallediyordum. Kadını buraya sokmak olmaz diye düşünmüştüm. Bana seslendiğini duydum. Merdiven var mı sende dedi. Yoo dedim. Gitti evinden 4 basamaklı bi merdiven getirdi. Duvarların üstünü silmek için iki basamak çıktı ama yetişemedi. Ben bundan korkarım sağlam değil zaten tut merdiveni de çıkıyım üstüne az daha dedi. Gerek yok o kadarına falan diye vazgeçirmek istedimse de olmaz dedi. Merdiveni iki kolumun arasına alıp tutmaya başladım. Kafam doğrudan Lamiya'nın arkasına denk geliyordu. Beli sürekli sağa sola gidip geliyordu. Elini yukarı uzattığı için tişörtü de yukarı havalanmış belinin kıvrımını belli ediyordu. Hipnoz olmuş gibi izlerken şunu uzat dediğini duydum. Kafamı sağa çevirdiğimde camdan Lamiya'nın yansımasını gördüm. Beni izliyordu. Yine yakalandım diye düşünerek içi su dolu ufak kabı uzattım. Hallettikten sonra elini tutup aşağı inmesine yardımcı oldum. Aşağı inerken göğsü kafa hizama geldiğinde önünün sırılsıklam olduğunu gördüm. Tişörtü tenine yapışmış göğüslerini belli ediyordu. Abla seni yordum valla kusura bakma bi şeyler ikram edeyim dedim. Gülümseyerek ne yorması iş mi sanki bunlar deyip beni rahatlatmaya çalıştı. Gidip bi duş alıyım sen de al uğraştık bak o kadar dedi. Kapıyı açınca merdiveni falan sonra getirirsin deyip çıktı. Çıkar çıkmaz banyoya gittim ama su akmıyordu. Baya bi küfür ettikten sonra Lamiya'nın kapısını çaldım.

Üstüne yapışmış tişört hala ıslak halde göğüslerini alabildiğine belli edercesine üstündeydi. Altında ise yanından bağlanmış bir havlu vardı. Havlunun arasından bacağı kendini belli ediyordu. Abla apartmanda falan mı sıkıntı var sular mi kegib kaldım böyle su gelmiyor dedim. Kuzum benimki çalışıyor herhalde seninkinde sıkıntı var gel benimkinde işini hallet dedi. Yok abla öyle şey olmaz deyip arkamı döndüğümde kolumu sertçe kavradığını hissettim. Bi şey olmaz geç dedi. Girmemekte ısrar edince kolumu daha sıkı kavrayıp canımı sıkma olum gir şuraya bu halde durulur mu dedi. Bunun ustune bir şey diyemedim. Kıyafetlerimi alıp geleyim abla dedim. Tamam kapı aralık içerdeyim ben dedi. Temiz çamaşırları alıp yan tarafa geçtim. Abla diye seslendim. Burdayım dedi. Bacak bacak üstüne atmış oturuyordu. Sağ bacağı havlunun aralığından dışarı çıkmış diz kapağının üç parmak üstüne kadar görünüyordu. Abla sen geç ben sonra da girerim dedim. Geç geç farketmez zaten dedi. Yine ısrarcı olmak istemedim. Tedirgin şekilde yalandan bi duş aldım. Çıktığımda ananı avradını diyebildim. Havlu falan yoktu. Abla diye seslendim. Kapının önüne geldi. Abla havlu yok da dedim hemen tamam deyip kapının arasından uzattı. Ulan nerden buldun hemen demeye kalmadan aklima belindeki havlu geldi. içim titremeşti. Az önce bacaklarını, arkasını sarıp örten havluyu bir adım otemde çıkarıp uzatmıştı. Kurulanip giyindikten sonra sen geç ben çıkarım hemen deyip banyoya girdi. Banyoya girdiğinde gözüm bir an için kapının deliğine ilişti. Aklıma bir fikir gelmişti ama yapıp yapmamak arasında kararsız kalmıştım. Sanırım yapacaktım.

Kimse bilmeyecek zaten denerim belki de hiçbir şey görünmüyordur diyerek eğildim ve gözümü deliğe dayadım. Kafamdan aşağı kaynar su dökülmüş gibi yanmaya başladım. Lamiya abla üstünteki tişörtü çıkarıyordu. Vücudunun her kıvrımı gözlerimin önündeydi. Yavaş hareketler yapıyordu. Tişörtü çıkarıp sacini sağa sola salladı ve aynaya bakmaya başladı. Kendini inceliyor gibiydi. Sağına soluna dönüp biraz aynada kendine bakındiktan sonra elini sütyenin kopçasına attı. Bacaklarımın düğümü çözülmüştü. Ama vazgeçip arkasını kapıya doğru döndü ve beline sardığı diğer havluyu çıkardı. Dolgun kalçası ve pürüzsüz bacakları gözümün önünde duruyordu. Tam arkasını dönecekti ki sağında asılı bornozu üstüne geçirdi. Ne oldu diye anlamaya çalışırken kapıya yöneldiğini gördüm. Bir anda kendimi geriye attım. Kapıyı açar açmaz karşısında beni gördü. Bornozuyla karşımda dikiliyordu. Kafamı çevirdim. Abla ben gidecektim de onu demeye gelmiştim dedim. Güldüğü ses tonundan anlaşılıyordu. Geç içeri akşam ne yiycen bi şeyler atistiralim sonra gidersin dedi. Yok abla der demez geç içeri dedi sert bir tonla. Geri ceviremedim. Ben icerde otururken o da tahminimce yatak odasına gitti. Kapının önünden geçerken siyah bir sütyen gördüm elinde. Banyoya girdiğini duyunca gidip yeniden baksam mi diye düşündüm ama bu sefer bir bahanem yoktu. Yakalanirsam kötü olurdu. Az evvel gördüklerimi düşünürken çok geçmeden bana seslendiğini duydum.

Efendim abla dedim. Kuzum koridorun sonundaki odada içeri gir duvara dayalı komidinin alt çekmecesinde n ile başlayan krem var onu getirir misin dedi. Getiriyim abla deyip odaya girdim. Yatak odasıydı. Komidine eğildim ve çekmeceyi açtım. Çeşit çeşit kremler damlalar vardı. Sonunda buldum ama duraksayip üst çekmeceyi de açtım. Çeşit çeşit iç çamaşırları vardı. Düzenini bozmamak için hafifçe dokunarak bakmaya başladım. Yeniden bana seslendiğini duydum. En alt çekmecede diye bağırıyordu. Tamam abla buldum deyip banyonun önüne geçtim. Kapıyı tıklattım. Kapıyı açtı. Çoktan duştan çıkmıştı. Geç sen iki dakikaya gelirim dedi. Çok geçmeden içeri geldi. Üstünde hala bornoz vardı. Karşıma geçti oturdu. Olum boş boş mu oturdun bi çay demleseydin dedi. Abla yemek falan şey yaparız diye düşündüm dedim. Gülerek bacak bacak üstüne attı. Gözüm baldirina kadar açılan sağ bacağına ilişti. Tam kurulanmamisti. Su damlacıkları bacağının üstünde gorunuyordu. Bir iki dakika sessizlikten sonra abla ben zahmet vermeyeyim diye dogrulunca bu ne böyle abla abla abla diye çıkıştı. Abla özür dilerim dedim mahcup şekilde. Olum abla değil Lamiya adım aaa sahiden adımı da söylemedim sana değil mi diye güldü. Guldukce bornozu gevşedi. Aralanan bornozdan goguslerinin arasını görebiliyordum.

Odanın içi Lamiya'nın kokusuyla dolmuştu. Gözlerim ikide bir pürüzsüz bacakları ve yaşına rağmen hala sarkmamış dolgun göğüslerine ilişiyordu. Dikkat ettiğimde ayak bileğinde halhal olduğunu farkettim. O derin düşüncelere dalmış gözlerle odanın bir köşesine bakıp kalmışken ben de git gide daha da hoşuma gitmeye başlayan güzel yüzünün ayrıntılarını, göğsünü ve bacağını izliyordum. Bir kez daha göremeyecek gibi her anını izleyip kaçırmamaya gayret ediyordum. Ancak düşünceli yüzünden tebessümün yavaşça kaybolduğunu ve yerini yine durgunluk ve burukluğa bıraktığını farkettim. Kafasını yavaşça bana çevirdi. Kafasındaki havluyu çıkardı ve kenara koydu. Islak saçları omzunun üstüne dökülüyordu. Yüzünde net bir ciddiyet belirmişti. Bacağı, ayak bileği, hafifce görünen göğsü, ıslak saçları ve güzel yüzüyle içimi kavurmaya başlamıştı. Oturduğun koltuğu bilerek çöpe atmadım biliyo musun diyerek derin sessizliği bozdu. Niye atasın zaten abla deyince kaşını kaldırdı hafifçe. Sonra yavaşça cumlemin sonuna Lamiya koydum. Aferin diyerek yüzündeki ciddiyeti bozmadan hafifçe tebessüm etti. O koltuğun üstünde olanları görünce bir daha oturmadım oraya biliyo musun dedi. Şüphelenmeye bir yandan da korkmaya başladım. Her gördüğümde aklıma yaptığım aptallık gelir ama onu hala orda tutuyorum çünkü bana intikamımı hatırlatıyor dedi.

Hafif de olsa o ciddi hareketleri ve intikamla ilgili söylediklerinden dolayı korkmuştum. Neyse deyip gülümsedi ve ayağa kalktı. Hadi sen geç bakiyim mutfağa ben de giyiniyim dedi. Neler oluyo anlamiyordum ama onun halleri hoşuma gidiyordu. Yüzü, göğüsleri bacakları.. harika bir kadın diye düşündüm. Hatta bir an için keşke biraz daha genç olsaydı diye iç geçirdim. Belki onunla aramda bir şeyler olurdu diye düşünüyordum. Ne o dalmışsın deyişiyle irkildim. Saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Alnının sağ ve sol yanında perçemleri vardı. Gri bir tayt ile sarı bir tişört giymişti. Tişört yine göğüslerini çatalını belli ediyor göbek deliğinin hemen altında bitiyordu. Belinin az bir kısmı belli oluyordu. Ab.. deyip duraksadım. Lamiya yardım edecek bir şey var mı diye sordum. Öğreniyosun aferin deyip güldü. Otur otur neye yardım etcen sanki dedi. Olsun bi şeyler yaparım dedim. Otur hayatım sen dedi. içimden ne hayatımı ulan ne oluyor demekten kendimi alikoyamadim. Oturdum ve arkadan onu izlemeye başladım. Tayt bacaklarına ve kalçasına yapışmış harika bir görüntü oluşturuyordu. Vücudunun bu kadar biçimli ve dolgun oluşu beni sasirtiyor ayrıca da gözüme keyif veriyordu. Tezgahta bir şeyler yaparken arada arkasını dönüyor gülümsüyor ve yeniden önüne dönüyordu. Ben onu öyle izlerken öyle oturup durma bakiyim şimdi napcaksin biliyo musun dedi. Ses çıkarmadım. Arkama gec bakiyim ordan izle beni bi şeyler öğren boş boş duruyosun orda dedi. Gözlerinin içi gülüyordu. Ben anlamam ki baksam ne olacak dedim. Geç hadi dedi. Yanına yanaştım. Ordan değil arkamdan izleyeceksin dedi. Bir adım arkasına geçtim.

Nefesimi boynunda hissedebilecegi kadar yakındım. Ne yaptığına değil sadece ona bakıyordum. Gözüm tişörtünün altında kalan ve hareket ettikçe sallanan göğsüne de ilişiyordu. Saçlarının kokusu başımı döndürüyordu. Biraz daha yaklaşmak istedim ve yanaştım. Gulumsedigini gorebiliyordum. Hayatım bak dikkatli izle sende yapacaksın sonrasında dedi. yeniden hayatım deyişi kafamı kurcalamaya başladı. Artık hareket ederken birbirimize temas etmeye başlamıştık. Elindeki bıçağı bıraktı. Eliyle ellerimi tutarak beline zütürdü. Kendimi tamamen onun kontrolüne bırakmıştım. Kendisini bana iyice yanastirdi ve tamamen birbirimize yaslanmış hale geldik. Hiçbir şey söylemiyorduk. Ellerim teninde geziyordu.

Elini göbek tarafından tişörtün içine sokup yukarı doğru zütürmeye başladım. O da ellerini ensemde ve saçımda dolastirmaya başladı. Yavaşça yukarı doğru çıkmaya devam ederken önümde sürekli bir sağa bir sola kivriliyordu. Eğilerek boynunu koklamaya ve küçük öpücükler kondurmaya başladım. Derinden sesler çıkarmaya başladı. Elim sutyenine degmeye başlamıştı. Parmaklarım tek tek sütyenin üstüne çıktı. Ellerim tamamı ile uzaktan bakıp uzanamadigim o göğüsler ile dolmuştu. Önümde kivranmaya devam ediyordu. Ardından ellerini ensemden çekti ve ellerimin üstüne koydu. Yavaşça tisortunden dışarı çıkarttı. Elimi tutarak oturma odasına zütürdü. Yürürken arkasını donuyor tebessüm ederek bakışlar atıyordu. Asla oturmadığım dediği koltuğa beni iterek oturttu. Karşımda taytı ve yarı açık tişörtüyle vücudunun tüm hatlarını sergiliyordu. Ayağını bacağımın yanına uzattı. Ardından yavaşça yanaşmaya başladı. Sonrasında diğer ayağını da sol bacağımın yanına atarak bacaklarını araladı ve kucağıma oturdu. Dudağıma eğilerek nefes alıp veriyordu. Dilini dudağımda yavaşça gezdiriyordu. Arada ufacık öpücükler alıyor sonra geri çekiliyordu. Ellerimi tutup beline zütürdü. Sıkıca kavra dedi.

Tişörtünü çıkardı. Siyah sütyeni içinde göğüsleri dolup taşıyordu. Boynunu öpmeye başladım. Kucağımda adeta dans ediyordu. Sevgilim seni çok özlemişim diye inledi ancak ne dediğine kulak asmiyordum. Saçlarımı sıkıca tutup geriye çekti. Dudağımı hafif hafif ısırıyor ve gülümsüyordu. Dili dilimin üstünde gezerken tebessüm ettiğini fark edebiliyordum. Ellerini sütyen kopçasına attı. görmek istediğim o göğüsler artık karşımda duruyordu. Görmek istemekte haklı olduğumu düşünerek ellerimi göğüsleri ile doldurmaya başladım. O sırada kemerimi çıkarmaya başladı. Dudaklarını dudağımdan ayırmadan yapıyordu. Ardından fermuari acti. Her şeyi yavaşça yapıyordu. Seni hep bekledim dediğini duydum. Dudağıma bir öpücük çeneme ve boynuma da bir öpücük attıktan sonra aşağı indi. Az önce dudaklarımı öpen dudak dilimin üstünde gezen dil artık başka yerleri öpüyor ve yalıyordu.

Kendimi güçlükle tutuyor ve titriyordum. Ellerimi tutarak sakin ol sevgilim kendini kasma herzamanki gibi dedi. Rahatlamaya çalışıyordum ancak hemen de bitsin istemiyordum. Geldiğini haber verme sakın dedi. Onayladım. Ellerimi göğsüne uzattım. Yumuşak ve pürüzsüzdü. Kafasını bazen kaldırıp gülümsüyor sonra yeniden devam ediyordu. Dili sürekli dönüyor ve salyalar akıtıyordu. Emmeye başladığında daha fazla kendimi tutamayacagimi anlamıştım. Bacaklarım kasılmaya başladı. Sanırım geliyor diyebildim. Ama ağzını çekmeden devam etmekte ısrarcı davraniyordu. Daha fazla tutamadım ve ağzının içine bırakmak zorunda kaldım. Kendini hala çekmiyor bitmesini bekliyordu. Bittikten sonra ayağa kalkıp dudağının kenarını sildi. Aşkım gayet iyiydi diyerek gülümsedi ve temizlenip geliyorum dedi. Taytı hala altında duruyordu. Odadan çıkana kadar izledim. Kendimi o kadar kasmistim ki çeneme ağrı girmişti. Derin bir nefes aldım ve pantolonumu toplamaya başladım.

Geldim beyler devam ediyoruz

Biraz sonra Lamiya üstünde yine bir tişört altında aynı taytıyla içeri girdi. Goguslerinin uçları belli oluyordu. Sütyen giymemisti. Pantolonumu giydiğimi görünce kaşları çatıldı. Nereye böyle dedi. Artık gitsem iyi olur heralde dedim. Yavaş adımlarla yanaşmaya başladı. Gözlerim adım attıkça sallanan göğüslerinden ayrilmiyordu. Önüme gelince eğildi ve dudaklarımı yine öpmeye ve hafifçe ısırmaya başladı. Bunu yaparken hafifçe geri çekilip gülümsüyor ve hiçbir yere gitmiyorsun burada kalacagiz diye fisildiyordu. Lamiya diye doğrulmaya çalışınca kucağıma yeniden oturdu. ileri ve geri hareketler yapıyordu. Kalcasinin üstünü işaret ederek ellerinin orda durması gerekiyor dedi. Kısa bir süre beni öptükten sonra beni yatak odamıza zütür aşkım dediğini duydum. Aslında onunla yakınlaşmam hoşuma gidiyordu ancak bu tür sevgi sözcükleri kullanması ve beni daha önceden davranıyor gibi davranması beni ufak da rahatsız etmeye başlamıştı. Ancak onun harika vücuduna sahip olmanın verdiği heyecan ve zevkle bunu düşünüp kendimi huzursuz etmiyordum. Hadi aşkım zütür beni diye yineledi. Bacaklarını belime dolamış halde ayağa kalktım. Ellerim kalçasının altında duruyor ve avuçlarımın içi dolup taşıyordu. Boynumu öpüyor ve yavaşça nefesiyle ısıtıyordu.

Önce onu yatağa bıraktım. Eliyle geç der gibi yan tarafını gösterdi. Yanına uzandım. Biliyorum daha fazlasını istiyosun ama acele etmemize gerek yok ki daha çok zamanımız var öyle değil mi istediğimiz zaman istediğini yapabilirsin zaten ben seninim dedi. Ben dümdüz sırt üstü yatmış halde ne yaptım da bu kadın benden böyle hoşlandı diye düşünmemek için kendimi zorluyordum. Düşünsem ve bir sebep bulamasam oradan kalkıp giderdim ve ben oradan gitmek istemiyordum. Lamiya'nın yüzü vücudu sesi beni büyülüyor her an onunla olmak istiyordum. Lamiya sol tarafına dönmüştü. Bana sarılmanı istiyorum dedi. Arkasından yanaştım. Vucutlarimiz kenetlenmisti. Göğsünün titredigini farkettim. ince ince ağlama sesleri gelmeye başlamıştı. Elimi yüzüne zütürdüm. Yanakları sırılsıklam olmuştu. Sesimi çıkarmak istemedim. Daha da sıkı sarıldım. Sarıldıkca daha da çok ağladı.

Lamiya'nın saçlarını ve boynunu koklayarak uykuya daldım. Elim belini kavramıştı o da arkasını bana yaslamış halde yatıyordu. Ağladığını göğsünün titremesinden ve iç çekişlerinden anlayabiliyordum. Onun derinden iç çekişleri ve titremesi beni huzursuz ediyordu ama sarıldığım için de teselli verdiğimi düşünerek rahatliyordum. Sabah olduğunda gözümü Lamiya'nın daha önceden bahsettiği ve onunla yakinlastigimiz koltukta açtım. Rüya mı görüyorum neler oluyor anlayamadan etrafa bakıyor dün gece Lamiya'nın ağlaması ona sarılıp boynunu koklayarak uyuduğumu hatırlıyordum. Nasıl buraya geldim yoksa hiç o yatağa gitmedim mi ya da Lamiya kucağıma oturup ardından yaptıkları hayal miydi rüya mı görüyorum anlam vermeye çalışıyordum. Yaptıklarını ve aldığım zevki Lamiya'nın yüzündeki mutluluğu ve hazzı hissediyordum ve biliyordum ama sabah burda uyanmış olmam diğer gördüklerimin de hayal olabileceği şüphesini uyandırıyordu. Bütün bunları düşünüp anlam vermeye çalışırken Lamiya'nın sesini duydum. Bana sesleniyordu. Ablacım kahvaltı hazır gel artık.

Bu karı abla dedim diye kızıyordu şimdi kendisi ablacım diyor diye soylendim. Onca yaptiklarimizdan sonra ne ablası diye iç geçirdim. Aslina bakarsak teyze bile demem lazım abla demek de bi sakınca yok ama onca şeyden sonra böyle demesi kafamı kurcalıyor ve hoşuma gitmiyordu çünkü içimde ona karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştım. Doğrulup mutfağa yürüdüm beni görünce yanıma yanaştı günaydın ablacım dedi gülümsedi ve dudağımı hafifce öptü. Kafam allak bullak oluyor ama orada çekip gitmek yerine kalmak istiyordum. Bu kadını merak ediyordum ve ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışmak istiyordum. Belki yine bir şeyler yaşarız diye de düşünmüyor değildim. Böylesine bir zevki tekrar istememek elde değildi. Altında bol bir efosman ve tişört vardı. Hatları belli olmuyordu. Saçlarını salmıştı. iki percemi alninin sağ ve solunda yüzünü susluyordu. Dudakları ilk öptüğündeki gibi yumuşaktı. Lamiya neden ablacım diyorsun bana sen istemiyor muydun abla dememi dedim. Canım sen kaç yaşındasın ben kaç yaşındayım diye gülümsedi. Otur hadi dedi ve o da karşıma geçti. Hem abla demekte sen ısrar ediyordun zar zor Lamiya çıktı ağzından deyip dışarı bakmaya başladı. Ama onca şey yaşadık ablacım diyorsun ve beni öpüyorsun ben anlamadım dedim. Onca şey mi yaşadık deyip ufak bir kahkaha attı. Ne yaşadık daha kuzum ne gördün ki diye devam etti. Olsun sonuçta normal şeyler miydi sence dedim. Cevap vermeden dışarı bakmayi sürdürdü. Elini saçına zütürüp oynamaya başladı. Yüzüme bakmıyordu. Bir süre bu devam edince sinirlerim bozulmaya başladı. Lamiya ben gideyim artık diye doğruldum. Arkasını dönüp gözlerini kıstı ne Lamiya'sı senin bana teyze bile demen lazım diyerek gülümsedi.