/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    0
    Rezerve
    ···
  2. 50.
    +2
    Fatih

    Abimin arabasından indikten sonra bir kafede oturdum ve dediklerimi düşündüm. Yaşadıklarımı da. Haklıydım. O yeteneğiyle rahat yaşarken ben niye işten atılarak yaşıyordum ki? Ben de yeteneğimi kullanabilirdim istersem. Ama abime söz vermiştim. Çünkü o zamanlar gençtim. Gücüm olmadan da başarabileceğime inanıyordum. Ama bu güç bana aitti. Beni ben yapan şeylerden biriydi. Melike de yeteneğini kullandı ve şimdi CotAll firmasının yöneticisi. Ben ise yeteneğimi kullanmadığım için işsizim. Parayı ödeyip kafeden çıktım ve eve doğru yürümeye başladım. Kafam doluydu zaten. Daha sonra bir grup ayyaş karşımda belirdi. Bana doğru geliyorlardı. Sağ tarafa geçeyim dedim onlar da sağ tarafa geçiyorlardı ve bana bakıp gülüyorlardı. Karşımda durdular ve biri bıçak çekti.

    Ay1-"Cebindeki bütün parayı ver yoksa şişlerim seni."

    Fatih-"Param yok ben... "

    Ay2-"Kapat çeneni ve paranı ver. Yoksa tutmam şişler seni. Zaten kenar mahalle burası. Cesedin çöp kamyonunda dolaşıp durur." Gözlerimi kendimi savunma amaçlı da kullanabilirim. Bunu için bir söz vermedim. Zaten versem de kullanırdım. Gözümü açtım ve

    Fatih-"Hangi şiş?" dedim. Adam eline baktı ve şiş yoktu.

    Fatih-"isterseniz arkanıza bakın. Daha büyük bir bela var başınızda." dedim. Arkalarına döndüler ve karşılarında kocaman bir böcek vardı. Sonra tekrar önlerine dönüp kaçmak istediklerinde ise beni kocaman görmüşlerdi. Evet. Onlar sanki küçülmüşler gibi görüyorlardı kendilerini. Böceklerini etrafını ve tam saldıracakken hayali bozdum. Amacım zarar vermek değildi zaten. Arkamdan bir ses geldi. Alkışlama sesiydi.

    La-Ateh-"Çok güzel gidiyordun. Neden durdurdun?"
    ···
  3. 49.
    +2
    içimden bildiğim bütün duaları okuyarak sırtına bindim. Ben bindiğim anda daha dengemi sağlayamadan koşmaya başladı. Ha bu arada. Bilirsiniz çocuklarınızla atçılık oynamak diye birşey var. At olmayı tek seven çocuk oydu. (Ejderha da olabilir.)

    Ti-an-"Baba hazırlan uçmaya başlıyoruz." dedi ve kanatları açtı. Ben ise ölmeden önce Kelime i Şahadet getirirsem kabul olur mu yoksa tam düştüğümde mi getirsem diye düşünüyordum. Daha sonra zıpladı kanatlarını biraz çırptı. Ama biraz uçtu sonra yere indi. Koşmasını hızlandırdı. Hayatım gözümün önünden geçiyordu. Hep bilgisayar, okul, ev. Mağarayı bulduktan sonra da mağara okul ev. Pek güzel bir hayatım olmamış derken bir daha zıpladı ve uçmaya başladık. Havada süzülüyorduk. Çok yüksekte değildik ama yine de korkuyordum. Biraz daha yükselmişti. Hasgibtir hasgibtir diye içimden geçirirken gördüğüm manzara konusunda dilim tutuldu. Çok güzeldi. Ve rüzgar serin serin tenimden geçiyordu. Her bir noktada bunu hissedebiliyordum. Bütün sıkıntım bir çırpıda yokolmuştu. Kendimi manzaranın güzelliğine bırakmıştım.

    Ti-an-"Nasıl baba? Güzel uçuyor muyum?" Ona doğru eğildim ve

    Bir Bine(E)-"Çok güzel uçuyorsun. Bunu daha sık yapmalıyız" dedim ve kafasına yaklaşıp öptüm. Kafasından öpünce bir anlığına dengesini kaybetti ve yere düşmeye başladık. Mallık bende. Uçmayı yeni öğreniyor ne mal mal gidip öpüyon. Ti-an'a sımsıkı tutundum.

    Ti-an-"Tamam baba hallettim" dedi ve ani bir hareketle sert düşüşten sıyrılıp sert bir konuş gerçekleştirdi. Tabi ani konması benim Ti-an'nın sırtından uçup yere düşmeme neden oldu. Hemen yanıma koştu ve

    Ti-an-"Baba iyi misin?" dedi ve birkaç sıyrığı yalamaya başladı. Ben de sakinleştirmek için

    Bir Bine(E)-"Önemli değil birşey yok. Sadece ufak bir sıyırık hepsi bu. Zaten sen yalayınca da geçti." dedim. O ise yere kendini atmakla yetindi.

    Ti-an-"Çok yoruldum. Uyuyacağım." dedi. Ben ise bugün bir değişiklik yapıp Ti-an'nın sırtına yattım.

    Ti-an-"Baba. Ne yapıyorsun?"

    Bir Bine(E)-"Yatıyorum. Ben de uyuyacağım."

    Ti-an-"Baba üstümde uyuman güzel de ya yan döner seni ezersem?"

    Bir Bine(E)-"Ben bu kadar ezilmeyle zarar görmem korkma. Sadece uyuyalım. Bugün ikimiz de güzel bir gün geçirmedik ne de olsa. Biraz Ta-ar'ım ile uyumak bana iyi gelecek. Hadi tatlı rüyalar." dedim ve kafasından öptüm.

    Ti-an-"Sana da baba" dedi ve yüzümü yaladı. Sonra da uyuduk.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 48.
    0
    Rez aldim geliom
    ···
  5. 47.
    0
    Reserved
    ···
  6. 46.
    +3
    Benim yalnız kalmam gerektiğini biliyordu. Gelmesi için işaret yaptım. Görmedi. Islık çaldım. Bana doğru dönünce gelmesi için tekrar işaret yaptım ve birazcık tebessümle yanıma doğru uçtu. Yanıma kondu ve

    Ti-an-"Baba iyi misin?"

    Bir Bine(E)-"Evet iyiyim. Sadece çok fazla şey yaşadım. Kusura bakma sana da kızdım boş yere. Özür dilerim."

    Ti-an-"Ben seni affettim. Sen de beni affet. Okumayı öğrenemedim bir türlü. Orada beni susturduyu okuyabilseydim hemen yanına gelir açardım. Zaten Beyaz her şeyi benden önce öğreniyor. Onun gibi bir Ta-ar'ın olmasını isterdin herhalde." Kıskandı mı yani şimdi onu? Gerçekten. Tam bir çocuk gibi. Ben de gülmeye başladım.

    Ti-an-"Neden gülüyorsun?"

    Bir Bine(E)-"Gerçekten senden daha iyi bir Ta-ar bulabileceğimi mi düşündün? O da senin kadar güçlü değil ne olmuş yani? Ben de zamanında senin gibi düşünüyordum. (Daha yalnızca 3 ay geçmişti amk.) Ben neden bu kadar kötüyüm, neden bu kadar yeteneksizim diye. Aslında yetenek hızlı gelişmekte değil. Denemekte. Çabalamakta. Emin ol ki vazgeçmez, deneyip durursan Beyaz'dan daha yetenekli bile olabilirsin." Ti-an'nın simsiyah gözlerinde (Beyaz bir taraf yok gerçekten simsiyah) parlamayı görmüştüm.

    Ti-an-"Baba sırtıma bin. Seninle beraber uçacağız." dedi. Ahan şimdi sıçtım. Cesaret vereni gibeyim. Ama şimdi hevesini kırarsam karamsar haline geri döneceğini biliyordum. Biraz korkarak

    Bir Bine(E)-"Ti-an, sence daha erken değil mi? Daha yeni yeni havada durmaya alıştın."

    Ti-an-"Daha da gelişmem lazım. Baba sırtıma atla. Lütfen." Yapma şunu be yapma. Simsiyah gözleriyle bile anlaşılıyor yalvardığı amk.

    Bir Bine(E)-"Offf. Tamam. Ama düşürme beni." Yüzümün boydan boya yaladıktan sonra

    Ti-an-"Tamam baba. Göreceksin. En yükseğe uçacağız." Ben de bundan korkuyordum zaten.
    ···
  7. 45.
    0
    Kapkaranlıktı. Ne sesimi duyabiliyordum ne de herhangi bir şey hissedebiliyordum. Kapkaranlıktı. Çığlık atıyordum. Sesimin geldiğini boğazımın acısından anladım ama şu an ne duyabiliyorum, ne görebiliyorum ne de hissedebiliyorum. Çok korkuyordum. 5 duyu organım kilitlenmişti sanki.

    Bir Bine(E)-"Beyaz. Ti-an. Derya." diye bağırıyordum ama onlardan uzaklaşmıştım. Beni duymuyorlardı. Ağlamak istiyordum ama ağlıyorsam bile ağladığımı hissetmiyordum. Duygularım bile yoktu sanki şu anda. Neredeydim ben. Daha sonra gözlerim açıldı. Karşımda Beyaz, Ti-an ve Derya duruyordu.

    Ti-an-"Baba, iyi misin? Ne oldu sana?" kendime dokundum. Artık duyabiliyor ve hissedebiliyordum. Gözlerimden yaş akıyordu. Ti-an'nın da öyle. Duygusal bağdan dolayı. Ayakta duramadım ve yere düştüm. Bu yaşadığım en korkunç kabustu.

    Beyaz-"Sen hangi kelimeleri kullandın? Seni bu halden kurtarabilmek için çok enerji harcadım. Ama kurtaramadım. Seni fanus kurtardı." Fanus cebimdeydi hala. Evet. Çıkardım ve baktım. Hala değişiklik yoktu sanki. Sinirli bir şekilde Beyaz'a ve Derya'ya döndüm ve

    Bir Bine(E)-"Sizin yüzünüzden oldu. Beni susturduğunuz için kendimi çözmeye çalıştım. Ve şimdi bu haldeyim. Beni yalnız birakın." dedim ve arkamı dönüp ormanın derinliklerine doğru gittim. Ti-an da arkamdan gelecekti ama Derya onu tuttu.

    Derya-"Bırak. Yalnız kalsın biraz. Çok korkmuş belli ki sinirleri bozuk." dedi ve Ti-an üzgün bir şekilde gitti. Beyaz ise

    Beyaz-"Siz insanlar çok hızlı sinirleniyorsunuz." Derya güldü ve

    Derya-"Gel biz devam edelim." dedi ve onlar da gittiler. Fazla tepki vermiştim. Biraz pişman olmaya başlamıştım ama o anki sahne çok korkunçtu. Hiçbir şey görememek, duyamamak, hissedememek falan. Eğer birine işkence yapılacaksa en iyi işkence aracı bu olsa gerek. Sözleri hala aklımda ama söylemekten korkuyordum. Aklıma gelmesi dahi korkmam için bir nedendi. Ama içten içe biraz rahat hissetmiştim. Hiçbir şey yoktu. Dert yok, tasa yok, duygular yok. Yani derdin tasanın olmaması iyi de nefes aldığını bile hissetmemek berbat bir şeydi. En iyisi ormandan geri dönüp özür dilemekti. Ti-an uçmaya alışmaya başlamıştı. Onu gördüm. O da beni görmüş olacak ki hemen görmemiş gibi yapıp arkasını döndü.
    ···
  8. 44.
    0
    Rezervasyon
    ···
  9. 43.
    +1
    Bir Bine (Ejderhanın Mağarası)

    Ormanda yaşayalı 3 ay geçmişti bile. Artık daha alışmıştım babamın ölümüne ve diğer herşeye. Tabiki hayatımı ormanın ortasında geçirmiyordum. Ama neredeyse tamamı ormanda geçiyordu. Eve bile uyumaya ayda yılda bir gider olmuştum. Daha çok vaktim ormanda kendimi eğitmekle geçiyordu. O Fatih, Ejder Ateşi, Salih bir de sadece ismini duyduğum La-Ateh'e karşı kendimi hazırlamalıydım. Derya ise ilk 2 ay böcekler, yemeklerin kötülüğü ve saçını hergün yıkayamama ile derdi vardı. Ama artık o da alışmıştı ortama. Ti-an uçma antremanları yapıyordu. işin garip tarafı şu ki Beyaz uçmayı çok hızlı öğrenmişti. Ti-an ise yarım yamalak uçabiliyordu daha. Konuşması en azından düzelmişti.

    Beyaz-"Anne. Dikkatini dağıtma."

    Derya-"Deniyorum ama çok zor."

    Beyaz-"Anne bak bir kere Ktum yaptın. Tekrar yapabilirsin. Ama ruhuna gelen enerjiye odaklanman lazım."

    Derya-"Tamam tamam. Dikkatimi dağıtma." Evet. Evladı anasına bir şeyler öğretiyordu. Ejderhaların kendi kendine öğrenme becerileri sayesinde bizim bilgimizi bile geçmişlerdi. Ben Ti-an ile güç ağırlıklı antremanlar yaparken Beyaz ve Derya ise zihinsel antremanlar yapıyorlardı. Şu anlık her şey yolundaydı.

    Beyaz-"Anne. Niye nefes alışverişini değiştiriyorsun?"

    Derya-"Bilerek yapmıyorum. Ben ne yapayım ki? Deniyorum ama dikkatim dağılıyor."

    Bir Bine(E)-"Beni mi düşünüyorsun yoksa?"

    Derya-"He he ne demezsin."

    Beyaz-"Annemin dikkatini dağıtma. Zaten zar zor odaklanıyor."

    Bir Bine(E)-"Senin annen bir şey öğrenemez. Harcadığın vakite yazık." dedim ve güldüm. Derya ise

    Derya-"Kai dauben ish" dedi ve sustum. Konuşamıyordum. Ha. Bu arada bu susturma. Bir canlıyı susturmak için kullanılan başlangıç bilgilerinden biriymiş. Ve tabiki konuşamıyorum.

    Derya-"Şimdi odaklanabilirim." gözlerini kapattı ve odaklanmaya devam etti. Beyaz'a işaret yapıyordum ama görmemezlikten geliyordu. Hay ben sizin amk. Şimdi Ti-an'ı beklemem lazım. Birkaç tane kelime biliyor o da. Beyaz kadar geniş kelime daracığı yok. Ama susturmayı açmayı biliyor. Uçma antremanı yaptığı yere gittim ve orada yoktu.

    Ti-an(k)-"Baba. Uçuyorum" diye bağırdı. Havaya baktım ve gerçekten uçuyordu. Ona susturulduğumu söylemek için işaret yaptım ama anlamadı.

    Ti-an-"Sevinmedin mi yoksa?" Hala işaret yapıyorum ama anlamamakta ısrar ediyor.

    Ti-an-"Baba. Cevap versene bir şey mi oldu yoksa?" Yere yazdım artık. Haa. Bu arada insan dilini bilseler bile okumayı bilmiyorlar. Ti-an biraz öğrendi, tahmin edersiniz ki Beyaz yaladı yuttu.

    Ti-an-"Derya be ni sufturdu." Sufturdu mu? O kadar emeğimin boşa gitmesine yanmış bir halde yere yazı yazdım. "Boşver. Ne yaparsan yap." yazdım ve yazıyı

    Ti-an-"Boş ver. Ne yalarsan yap. Baba ne demek istedin? Konuşarak söylesene." derken ben ise ormanın içine doğru girdim bile. Kendi kendime kelimeyi tekrar ediyordum. "Kai dauben ash, Kai dauben ash, Kai dauben ash, Kai dauben ash" işe yaramadı. Gözlerimi kapattım ve odaklanmaya başladım. Onları o kadar dinlemiştim. Belki işime yarardı. Ruhuma odaklanmaya çalıştım. Ama denildiği kadar zordu. Gerçekten bayağı problemdi. Ama daha sonra bir boşluk yakaladım. Bomboş hissettim. Hemen aklıma gelen sözcüğü söyledim. "Kai dauben ash" Ama içimden geçen "Raish nu ıng" di. Konuşabiliyordum. Ama bir sorun vardı. Göremiyordum.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 42.
    +2
    Edit: Geldim beyler ve bayanlar. Devammm

    Kübra-"Ne dedi gelecek mi?"

    Bir Bine(R)-"Babasını öldürmeye bu kadar istekli kızla ilk kez karşılaşıyorum."

    Kübra-"O benim babam değil. Yani artık değil. Sadece onunla son bir kez daha konuşacağım ve eğer ki doğru şeyi yaparsa affedeceğim. Yapmazsa artık benim için ölür."

    Bir Bine(R)-"Ya da biz ölürüz." dedim. Sessizlik hakim olmuştu ortalığa. Daha sonra saate baktım. Evrakları tamamen unutmuşum ve müdüre zütüreceğim evraklar 1 saati geçmiş bile. ilk kez 1 saat geç evrak zütürüyordum.

    Bir Bine(R)-"Benim hemen çıkmam lazım. Şu evrakları verdikten sonra izin alacağım ve babanı arayacağız. Muhtemelen yaz iznimi kullanacağım."

    Kübra-"Yazı görememe ihtimalimiz de var. Sizi yanına çekmeye çalışacaktır. Sakın kanmayın. Bende de denedi."

    Bir Bine(R)-"Teklif etti ve red mi ettin yani? Kabul etseydin ya babanın yanında olur istediğin kadar ikna edebilirdin."

    Kübra-"O abim ölmeden önce söylemişti. Şimdi ise istesem de almaz. Ve karşısına çıkmamamız konusunda kesin dille tehdit etti. Ne yapacağımı bilmiyorum artık."

    Bir Bine(R)-" Evrakları verip izin aldıktan sonra Mustafa gelene kadar beklememiz lazım. Muhtemelen birkaç gün sürer."

    Kübra-"O zaman buyurun telefon numaram. Gelince beni ararsınız. Benim de Reyna'yı almam lazım."

    Bir Bine(R)-"Reyna ne alaka? O kız güçlü değil ki. En azından gördüğüm kadarıyla."

    Kübra-"Benim de özel yeteneklerim yok ama ben de elimden geleni yapıyorum. Eğer bu işe gireceksek onun yardımı lazım."

    Bir Bine(R)-"Arkadaşını böyle bir tehlikeye atmak istediğinden emin misin?"

    Kübra-"O tehlikelerle başa çıkabilen birisidir. Gelince kesin beni arayın." Zaten başka şansım yok.

    Bir Bine(R)-"Tamam arayacağım" dedim ve evrakları müdürün odasına doğru çıkardım.
    ···
  11. 41.
    0
    Rez moruk. 12. Partta kaldım devam edicem
    ···
  12. 40.
    0
    Rezzers
    ···
  13. 39.
    0
    Bi ara okurum
    ···
  14. 38.
    0
    Up Up Up Up Up Up Up up
    ···
  15. 37.
    0
    iyi yazılar kolay gelsin
    ···
  16. 36.
    0
    Rezervasyon
    ···
  17. 35.
    0
    Rezzers
    ···
  18. 34.
    0
    Aha yeni hikaye rez
    ···
  19. 33.
    0
    Rez aldim aq
    ···
  20. 32.
    0
    Hadi bakalım
    ···