/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 131.
    0
    Rezzzzzzzzzz 21
    ···
  2. 130.
    0
    Re*zzzzzzzzzzzz
    ···
  3. 129.
    0
    Eline koluna sağlık sigara yakacaktım daha iyisine layıksın puro yaktım Hocam..
    ···
  4. 128.
    +1
    Tebrikler bir başarılı hikaye daha
    ···
    1. 1.
      0
      Saol panpa
      ···
  5. 127.
    0
    Rez alim
    ···
  6. 126.
    +1
    iyi yazion amk
    ···
    1. 1.
      0
      Saol panpa
      ···
  7. 125.
    +1
    Mükemmel bir hikayeydi sonrakini sabırsızlıkla bekliyorum fazla bekletme amina kodugum
    ···
    1. 1.
      0
      Finaller bitince direk işe başlayacam... Vakit buldukça yazarım panpa. Sıkıntı yok. Özeline mesaj atarım yeni başlık açınca.
      ···
  8. 124.
    +1
    Tek kelimeyle mükemmeldi
    ···
    1. 1.
      0
      desteğin için teşekkürler panpa. (Bu gidişle zütüm kalkacak ama hadi hayırlısı :D)
      ···
    2. 2.
      +1
      Bende ondan korkuyorum :D
      ···
    3. 3.
      +1
      Özgüven iki ucuda keskin olan bir mızraktır. Eğer kullanmasını bilirsen çok güçlü bir silah olur ama zütünü kaldırıp ego kasarsan mızrağın iki ucuda sana girer
      ···
      1. 1.
        0
        Panpa ego kasmak istesem durmadan şuku nick6 falan isterdim. Bu başlık trende bile girmedi. Bu hikayeleri eğlence amaçlı yazıyorum. Yani çok büyük bir şey olmadığı sürece kolay kolay değişmem. Hem mızrak uclarının zütüme girmesini istemem :P
        ···
      2. 2.
        +1
        Biliyorum panpa zaten bende sadece eğlencesine yusuf amcanın sözünden esinlenerek yazdım. Kolay kolay zütü kalkıcak birine benzemiyosun başka birisi olsa rez alın derdi durmadan up atardı şuku atın derdi nick6 girin derdi falan ama sen hiçbirini istemedin adamsın panpa
        ···
      3. diğerleri 0
    4. diğerleri 1
  9. 123.
    +4
    1-"La-Ateh savaşı kaybedeli 10 sene oldu. Şu anda hala cehennemde. Ti-an ise mağarada hala hapis durumda. istese Ti-an hepsini yenebilirdi. Neden pes etti?"

    2-"Sessiz ol. Ti-an eğer o savaşı kazansaydı Tanrı'ların gözü üzerinde olacaktı ve durmadan onu izleyeceklerdi. Her yanlış hareketinde sorgulanacaktı. Onların kurallarına göre oynamadı. Şimdi ise özgür. O mağara onun özgürlüğü."

    1-"Haylausun izleyicisi yaptıklarımızdan şüphelenmeye başladı. Ateşle oynuyoruz. Haylaus'un alemiyle fazla uğraşmamız bizim için iyi olmaz."

    2-"Ateşle oynuyoruz diyorsun ama ateş benim yaşamım. Ateşin bana bir zararı yok. Hinn daha 10 yıldır izleyici. Bizim ne yaptığımızı anlasa bile bize karşılık veremez."

    1-"Haylaus'u çağırabilir."

    2-"Ben de onu istiyorum ya."

    3-"Efendim. Bitti. Çember tamamlandı." Oraya gittiklerinde her yerde kurt ceserleri vardı ve kurtların cesetlerinden bir çember ve içinde bir sembol çiziliydi.

    2-"Artık bizi durduracak kahramanlar da yok. Son ejder binicisi de öldü. izleyici ise dünya işi sanıp bize karışamaz. Tek dikkat etmemiz gereken kişi Haylaus. Ama yakında o da tarih olacak." Alfanın gözleri parlıyordu. Kendi sürüsünün ölüsüne bakarken bir an bile hüzünlenmemişti. Sadece zaferine yaklaştığı için seviniyordu.

    EDiT: HiKAYE BiTMiŞTiR. OKUYAN HERKESE TEŞEKKÜRLER. BiR SONRAKi HiKAYEDE GÖRÜŞMEK ÜZERE.
    ···
    1. 1.
      0
      Bi tak anlamadım bu bölümden reis açıkka
      ···
      1. 1.
        0
        Panpa bu bölümde bir alfa kurt kendi sürüsünü öldürerek bir çember çiziyor cesetleriyle. Daha açıklarsam spoilere girer.
        ···
    2. 2.
      0
      kardesim tebrikler zevkle okudugum nadir hikayelerdendi çok fantastikdi ama sardi diger hikayendede olacagim tebrik ediyorum ii geceler
      ···
      1. 1.
        0
        Tamam panpa yazdığım zaman mesaj atarım sana da. iyi geceler
        ···
    3. 3.
      0
      Güzel hikaye panpa
      ···
    4. diğerleri 1
  10. 122.
    +4
    Arkama baktığımda herkes hüzünlüydü. Kübra, Bir bine ve ben kalmıştık sadece. Kaç kişi gelmiştik oysaki.

    Bir Bine(E)-"Bu bana zafer gibi gelmiyor. Sanki kaybettik." dedim.

    Kübra-"O kadar kalabalıktık. Sadece 3 kişi kaldık. Bana da zafer gibi gelmiyor."

    Bir Bine(R)-"Ama bir zafer aldık. Baksanıza ağaca. Tek bir çizik bile yok. Güneş yeniden doğuyor. Kuşların sesi hala geliyor. Bu bir zafer gibi gözükmese de aslında bir zafer." Haklıydı. Ama artık yalnız kalmıştım. Ne babam vardı, ne annem, ne de sevgilim, arkadaşım, her şeyim gitmişti.

    Kübra-"Bundan sonra ne yapmayı planlıyorsun Bir Bine?"

    Bir Bine(E)-"Bilmiyorum. Öğrenim hayatıma devam edeceğim herhalde. Babamdan kalan evi satar kendime yeni bir hayat kurarım."

    Kübra-"Gel benimle yaşa. Artık ben de tek başımayım."

    Bir Bine(E)-"Olmaz Kübra abla. Senin yanında... "

    Kübra-"itiraz istemiyorum. Bunda sonra senin ablan sayılırım ben. Seni okutup adam edeceğiz. Ondan sonra gitmek istersen gidersin evden." Biraz karşı çıkmaya çalışsam da sonunda kabul ettim. Birden karşımda Mustafa ve Reyna belirdi.

    izleyici-"Mustafa. Daha doğrusu yeni adınla Hinn. Çok kötü ışınlanıyorsun. Hani sürüne gidecektik? Araftan zar zor çıktın." Mustafa biraz hırladı ama daha sonra bizi gördü.

    izleyici-"Siz hala gitmediniz mi? Haydi gidin gidin." dedi ve bizi Bir Bine abinin evine ışınladı. Bir Bine abinin muhtemelen karısıydı. Bizi görünce elindeki tabağı fırlatıp çığlık attı.

    Bir Bine(R)-"Hayatım biziz. Sakin ol."

    Merve-"K Ko ÖDÜM PATLADI. Manyak mısınız siz? Bu çocuk ve bu kız kim?" Daha sonra olan herşeyi anlattı. Tabiki çocuklar televizyon izlerken biz mutfaktaydık. Merve Fatih'in öldüğünü duyunca ağlamaya başladı. Fatih sevilen biriydi. Daha sonra vedalaştık ve Kübra ablanın evine doğru yola çıktık.

    10 SENE SONRA

    Gücümle çok alakasız bir meslek olan inşaat mühendisi olmuştum. Bütün günüm plan çizerek, inşaatta amele gibi dolaşarak geçiyordu. Bir Bine abi emekli olmuştu ve Kübra abla ise başkomiser olmuştu. inşaatların birinde dolaşırken karşımda simsiyah bir şey belirdi. Kafamı kaldırıp baktığımda bu Ti-an'dı. 10 senedir görmüyordum. Bina boyundaydı. Yanında ise Beyaz vardı. Ti-an'nın yarı boyundaydı. Beyazın üstünde de Derya vardı.

    Ti-an-"Zamanı geldi baba." dedi ve kalp krizi geçirip hayatımı kaybettim. Kaybettim demeyelim. Kazandım...

    EDiT: Bir sonraki hikayenin girişini yapacağım. Ondan sonra da bitecek.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 121.
    +3
    Benim artık elim ayağım kilitlendi. Ağzımdan çıkan tek şey

    Bir Bine(E)-"Sen ne saçmalıyorsun?" oldu.

    izleyici-"Bu benim kararım değil. Hatırlarsınız bir zamanlar savaş oldu. insanlar ve ejderhalar arasında. O sırada dünya felaketin eşiğine gelmişti. Tanrılar da bir karar aldı. Ejderhaların dünyaya girmesinin yasaklanmasıyla alakalı. Ya kimsenin bulamayacağı mağarada kalacaklar ya da cennete gideceklerdi. Ama Ti-an'nın ve Beyaz'ın seçim şansı yok. Özellikle de bu savaştan sonra. Senin güçlerin sende kalabilir. Ama ejderhan seninle gelemez."

    Bir Bine(E)-"Bu bir ödül değil ki? Bu bir ceza. Savaşı biz kazandık. Neden ben kaybediyorum?"

    izleyici-"Senin de dediğin gibi. Hayat nedir ki? Erkeklerde ortalama 60 sene. Sen 18 seneni çoktan doldurdun." derken Ti-an izleyiciye saldırdı. izleyici onu eliyle tuttu.

    izleyici-"Biraz öfke sorunu var galiba?"

    Bir Bine(E)-"Ti-an dur."

    Ti-"Neden durayım baba. Bizi ayırmaya çalışıyorlar. Ölmedik. Yaşıyoruz. Kazandık. Ama senden ayrılmamı istiyor. Neden kabul edeyim? Neden uymak zorundayım?" dedi ve yere düştü.

    izleyici-"Bu kararlar benim kararım değil. Tanrıların kararı. Elimden bir şey gelmez. Şimdi vedalaşın ve gidelim." dedi ve Mustafa'nın yanına yürüdü.

    Bir Bine(E)-"Biliyorum böyle olmaması gerekiyordu ama yapacak bir şey yok. Hem seni ben nerede saklayacaktım ki dünyada?" Kendimi kandırıyordum. "Merak etme. Gittiğimi anlamayacaksın bile." Kendimi kandırıyorum. içimden haykırıyorum KENDiNi KANDIRMA ARTIK diye. Sarıldım. Hem de sıksıkı. Ti-an da kuyruğuyla ayağımı sardı. Hatırlıyorum. Küçükken mağaradan ayrılmayayım diye kuyruğunu ayağıma sarardı. Şimdi de aynısını yapıyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. O da ağlamaya başladı. Bu bir veda değildi. Geri dönecektim. En azından kendimi öyle kandırabilirdim. Ölmeli miydim? Bıraksaydım Dünya La-Ateh'in olsaydı. Beyaz da geldi ve kuyruğunu diğer ayağıma sardı. Diğer kolumla da ona sarıldım.

    izleyici-"Vedalaşmanız bittiyse gitme vakti geldi.

    Ti-an-"Seni bekleyeceğiz. Unutma bizi... " dediler ve dünyaya döndük.

    EDiT:Hikaye daha bitmedi. 2 part daha var.
    ···
  12. 120.
    0
    Rezerve
    ···
  13. 119.
    +4
    Herkes aşağı indi. Mustafa da oraya doğru gidecekken izleyici onu tuttu.

    izleyici-"Sen nereye gidiyorsun. istediğin zaman cennete girip çıkabiliyorsun zaten. istediğin zaman onlara havlayabilirsin." diyince Mustafa biraz hırladı ve kuyruğuyla hafifce yüzünü sürttü ve izleyici yere düştü.

    izleyici-"ismim izleyici değil. Baar de bana." izleyiciler aralarında kavga ede dursunlar Beyaz ağlamaya başladı. Derya yanına gitti.

    Derya-"Ağlamana gerek yok beyaz. Hem bak. Hala yanındayım. Vedalaşabiliyorum seninle. Baksana. Ölüyken bile ağladığında gözümden yaş geliyor. Demek ki hala duygusal bağımız var." dedi ve ağlamaya başladı. Babam yanıma geldi.

    (E)B-"Sen beni affettin ama ben yine de senden özür dilerim. Ejderha'yı öldürmek istememiştim. Ama yapmak zorundaydım. Yoksa arada siz de ölebilirdiniz." Annem de babamın yanında yerini aldı ve

    (E)A-"Sevgilin de güzelmiş. Ejderhan da senin kadar yakışıklı." Ti-an gözlerini kaçırdı utancından. Gözlerim yaşarmıştı. Üzerimdeki aurayı görünce aklıma geldi. Ruhları serbest bırakma vakti gelmişti. Odaklandım ve ruhlar içimden çıktı. Birden her tarafım acımaya başladı. Savaştan alığım yaralar acısını şimdi gösteriyordu.

    Ti-an-"Ktum" dedi ve acım bayağı azaldı.

    Bir Bine(E)-"Sen kullanmasını ne ara öğrendin?"

    Ti-an-"Bilmiyorum. Sadece şansımı denedim." dedi Ellerime baktım. işaret ve orta parmağım kopmuştu. Ne ara olduğunu hatırlamıyorum. Ama fazla da önemli değildi. Keşke kopan sadece 2 parmağım olsaydı.

    Bir Bine(E)-"Anne. Bak ben iyiyim. Okula biraz ara verdim evet ama tekrar başlayacağım. hayatımı yeniden toparlamaya çalışacağım. Güzel bir iş bulup çalışacağım. Belki de... "

    (E)A-"Kendini zorlamana gerek yok oğlum. Derya'nın ölümüne üzüldüğünü biliyorum. Ama ölüm her insanın kaderinde var. Seni bekleyeceğiz. Ve seninle gurur duyuyorum." dedi ve yokoldu.

    (E)B-"Anneni bilirsin. Hep utangaçtır. Kendi oğlundan bile utanıyor bir şey söylerken. Ben de seninle gurur duyuyorum oğlum. Her insan senin gibi bir evladı olsun ister. Ben ise yaşarken bunu değerlendiremedim. Ölünce değerini anladım."

    Bir Bine(E)-"O zaman beni bekle. Geleceğim yanına merak etme. Ömür dediğin ne kadardır ki? Erkeklerde 60 yaş."

    (E)B-"Hahahahaha. Bekleyeceğim." dedi ve kayboldu. Ejderha gülümsüyordu.

    Ejderha-"Ataların ve atalarım sana fanusta teşekkür etmişler muhtemlen ki hiçbirşey söylemeden gittiler. Ben de sana teşekkür ediyorum. Ta-ar'larıma çok iyi bakmışsınız. ikisi de gerçekten güçlü olmuş. Ayrıca çok da zekiler. Teşekkür ederim."

    Bir Bine(E)-"Asıl ben teşekkür ederim. Bana her şeyi sen öğrettin. Ben sadece kalbimi dinledim. O da bana doğru yolu gösterdi." Ejderha da böylece yok oldu. Geriye sadece Derya kaldı. Beyaz'ın yanına gittim.

    Derya-"Bu bir veda. Değil mi?" dedi. Gözyaşlarımı tutmaya çalışarak cevap verdim. Gülümsemeye çalışıyordum.

    Bir Bine(E)-"Saçmalama. Tabiki değil. Sadece biraz beni bekleyeceksin o kadar. Sakın benden başka bir adama bakayım deme haa."

    Derya-"Ama sen evlen orada. Çocukların olsun. Erkekse Murat, kızsa Yeşim koy adını."

    Bir Bine(E)-"Hahahaha. Senden başka birini sevebilir miyim ki?" gözyaşlarım akıyordu.

    Derya-"Kendini tutmana gerek yok. Araftayız kimse görmez. Ağla bence."

    Bir Bine(E)-"Ben ağlamıyorum ki" burnumu çektim. "Ti-an ağlıyor. Değil mi Ti-an?"

    Ti-an-"Derya gitme. Ben de kalmanı istiyorum." Derya ağlamaya başladı. izleyici geldi.

    izleyici-"O zaman size güzel ama babanıza kötü bir haberim var. Ejderhalar da cennete geliyor. Onların dünyada yeri yok."
    Tümünü Göster
    ···
  14. 118.
    +4
    Saldırılarını zar zor savuşturuyordum.

    Bir Bine(E)-"Kübra dur. Savaş bitti." Çok yorgundum. O ise bütün savaş boyunca meditasyon yapmıştı. Tanrılardan biri minyatür boyuna geldi ve

    T-"Dur kızım. Savaş bitti. Yeteneğin kirlenmiş. Onu temizleyeyim." dedi ve alnına baş parmağıyla dokundu. Gözleri artık maviye dönmüştü.

    Kübra-"Görebiliyorum. Ne kadar güzel." dedi. "Kusura bakma içimdeki öldürme hissi çok güçlüydü."

    Bir Bine(E)-"Önemli değil. Geriye bir tek Ti-an kaldı. Onu da hallettikten sonra bitecek."

    Ti-an(B)-"Pes ediyorum. Artık savaşmayacağım." dedi. "Zaten sizi durduracak gücüm de kalmadı."

    Bir Bine(E)-" O zaman biz kazandık." dedim. Ama mutlu değildim. Birçok kişi kaybettik. Yerleri doldurulamayacak kadar iyi kişiler. Derya'nın gömebileceğim bir bedeni bile yoktu. Cam ise savaşın bittiğini duyunca kırıldı ve bölünerek yok oldu. izleyici Haylaus'un burnundan aşağıya atladı ve önüme düştü.

    izleyici-"Kazandınız. Ama büyük Ti-an cezadan kaçamazsın. Haberin olsun. Ölmeyeceksin merak etme. Sadece seni bir mağaraya hapsedeceğim. Ölene kadar o mağarada kalacaksın." Büyük Ti-an üzgün bir şekilde yere baktı.

    Ti-an(B)-"Nasıl istersen." dedi ve yok oldu. Yok olmadan önce gülümsüyordu. Bir terslik olduğunu anladım ama bu artık benimle alakalı değildi. Tanrıların problemiydi.

    izleyici-"La-Ateh'e gelirsek. Seni ise cehenneme gönderiyorum. Orada iyi bronzlaşmaya bak. Toprağın kat ve kat altında olacaksın. Nefes alırken iyi şanslar."

    La-Ateh-"Hayır. Gitmeyeceğim." dedi ve kaçmaya çalıştı. Tam o anda yerden el çıktı. Bunu tuttu ve bedenini dümdüz etti. Kanı her yere fışkırdı.Ruh olduğu için bizim içimizden geçti. Aşağıya doğru çekti.

    izleyici-"Aşağıya inince bedeni eski haline gelir sonra tekrar tekrar parçalanır artık. Salih ve Fatih. ikiniz de insan olduğunuza ve pek bir işleviniz olmadığına ikinize de hafif cezalar vereceğim. Bir karınca olarak ikiniz de yeniden doğacaksınız ve köle olarak çalışacaksınız. Ölünce tekrar buraya gelirsiniz zaten." Fatih gülmeye başladı.

    Fatih-"Gerçekten bu kız tam benim kafadanmış" dedi. Salih ise

    Salih-"Nesi komik bunun. Köle gibi çalışacağız. Hem de böceklerin yanında."

    Haylaus-"Benim himayemde mi olacaklar bunlar yani?"

    izleyici-"Haylaus lütfen susar mısın düşünmeye çalışıyorum. Başkaaa başkaaa. Hah. Bir de günde topladığınız şeyler sayılacak. Karınca yuvasında durayım çıkmayayım yok. Her gün belli bir limitiniz olacak."

    Fatih-"Tamam efendim anlaşıldı."

    izleyici-"Fatih. istersen sen biraz az taşıyabilirsin." dedi sırıtıp nazlı bir şekilde. izleyici bizim Fatih'e mi yavşıyordu?

    Fatih-"Yok gerek yok. Cezam neyse ona razıyım. Yine de teşekkürler. Ne zaman doğacağız?"

    izleyici-"Şimdi." dedi ve elini şaklattı. ikisi de kayboldu. Fatih gitmeden önce

    Fatih-"Görüşürüz abi. Karıncaları ezmemeye dikkat et hahahaha" dedi ve kayboldu.

    izleyici-"Karınca ezmemeye dikkat et anladın mı espiriyi hahahaha" dedi. "Peki verdiğim kararlarla ilgisi sorunu olan?"

    Haylaus-"Neden o iki insanı himayeme almak zorundaymışım?"

    izleyici-"Tamam. Sorun yoksa güzel."

    Haylaus-"Bu kız cidden sinirimi bozuyor. Mustafa yaklaş. Sözünü tuttun. Senin de içinde artık insanların pisliği değil hayvanların gururunun olduğunu bu savaşta gösterdin. Artık sadece bir hayvan değilsin. Aynı zamanda izleyicimsin. Arkadaşlarınla vedalaş. Her 100 yılda bir yeniden insan olacaksın." dedi

    Mustafa-"Çocuklar. Size bahsedemediğim anlaşma buydu. Artık bir insan olmayacağım. Bir hayvan olacağım. Kurt olmayı tercih ediyorum. Ama artık ne olursam önemli değil. Yeter ki sürümden ayrı kalmayayım. Size teşekkür ederim. Sayenizde buradayım. Ve elveda." dedi ve Haylaus'a doğru döndü.

    Mustafa-"Hazırım" dedi. Haylaus ona doğru eğildi ve ağzına attı.

    Bir Bine(E)-"Ne oluyor. Yedi çocuğu."

    izleyici-"Sabret. Onun elleri yok. Diğer tanrılar gibi elleriyle yapmıyor işlerini. Daha çok ağzıyla yapıyor." dedi ve Haylaus onu dilinin üzerinde yere bıraktı. Neredeyse tıpatıp Haylaus'a benziyordu. Tek bir şey dışında. Kürkü gümüş rengindeydi. Sanki Haylaus'un yansıması, minyatürü gibiydi. Rengi dışında tabiki.

    izleyici-"Sırtına bineceğim bir izleyici oldu sonunda. Haylaus bana hep kızıyordu." dedi ve Mustafa'nın sırtına atladı. Mustafa küçük değildi. 5 metre kadar boyu vardı. Ve kopan kolu da geri gelmişti. Tabiki ayak olarak. Ama hayvan bedenine daha alışamadı ki ayağa kalkamadı. Sadece biraz hırladı.

    izleyici-"Ne var yani yatsam. Çok yumuşacık." Biraz daha sesli hırladı.

    izleyici-"Hayır inmem. Ben senin üstünüm bir kere. Ben senden daha önce izleyici oldum."

    T-"Üst ast yok. ikiniz de eşitsiniz." Mustafa alaycı bir şekilde baktı ve yana doğru dönüp kızı düşürdü sırtından. Daha sonra doğruldu ve ilk kez ayağa kalktı.

    izleyici-"Hıh. iyi öyle olsun. Ben de sana dünyaya nasıl ışınlanacağını öğretmem." dedi ve Mustafa yanına gidip sanki yalvarırmış gibi burnunu dokundurdu.

    izleyici-"Tamam tamam acıdım." dedi ve sarıldı. "Siz de ailenizle vedalaşıyormusunuz ne yapıyorsanız yapın. Biraz sonra dünyaya geri döneceğiz." dedi. O zaman annemle, babamla ve Ejderha ile konuşmanın vakti gelmişti. Ve Derya ile de.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 117.
    +4
    Ben yerde kıvranırken etraf ısınmaya başlamıştı. Güneşler arenanın dışından bile gözüküyordu. Ve yakıyordu. Bu tek kollularla ne alıp veremediğim var? Hep tek kollulardan dayak yiyorum. Koparmasaydım daha iyiydi. Tam bana vuracakken kolundan tuttum. iyi gibti beni. Neden mi? Çünkü kopardığım kolunu vuruyormuş gibi gösterip diğer koluyla yumruğu attı. Yere çakıldım resmen. Tuttuğum şey ise bir kumaş parçasıydı. Onu arena'ya geri sokmalıydım. Yoksa bu gidişle kaybedecektim. Yukarıya baktım ve

    Bir Bine(E)-"Oha. Bu ne?" dedim ve yine yumruğu yedim. izleyici gülmeye başladı. Kahkaha atıyordu.

    izleyici-"Cidden denedi inanamıyorum hahahahaha" diyip kollarını elleriyle yere vuruyordu. Yani Haylaus'un burnuna. Haylaus başını salladı biraz belki düşer diye ama tam yapışmıştı kız.

    T-"Kızı rahat bırak. Sana zararı yok."

    Haylaus-"Ama yararı da yok" diye cevap verdi ve sustu. La-Ateh beni boynumdan tuttu ve kaldırdı.

    La-Ateh-"Arenaya bak. Bu kadar ölüm olmasına gerek yoktu. Bunların olmasına gerek yoktu. Ama siz insanoğlunun bencilliği yüzünden bu hale geldi. Dünyayı yönetenler bile güçten habersiz insanlar."

    Bir Bine(E)-"Ne yani. Sen mi yöneteceksin dünyayı? Senden iyi politikacı olmaz." derken boğazımı biraz daha sıktı.

    La-Ateh-"Şu arkanda duran Tanrılar bile sadece izliyorlar. Neden? Çünkü onları eğlendiriyoruz. Ama sen bunu bile göremeyecek kadar... " derken tüm gücümle yumruğu vurdum ve arenaya doğru uçtu. Ben ise hızlıca arenanın içine doğru koştum. Arenanın içine vardığımda La-Ateh benim ejderham Ti-an'a doğru yönelmişti. Ben ise son anda La-Ateh'in koparılmış eline ayağım takıldı. Elini yerden aldım ve La-Ateh'e fırlattım. Güzel atmışım ki yüzüne gelince yere düştü.

    Beyaz-"Biraz daha zayıflat. Öldürmek için planım var." dedi.

    La-Ateh-"Ölümsüzler ölmezler. Daha anlayamadınız mı?" Yanına gittim ve bu sefer yumrukları saydırma sırası bendeydi. Yerdeyken vurmadığım yumruk kalmamıştı. Bana yumruk sallayacağını gördüm ve elini tuttum. Arenaya girmem işe yaramıştı. Bir Bine yine bana yardım ediyordu. Diğer kolunu da kopardım. Büyük Ti-an hala biriktiriyordu. Kopardığım kolu Ti-an'nın gözüne doğru fırlattım. Kafasını sağa doğru kaydırması ile Mustafa'ya fırsat doğmuştu. Hemen gözüne yumruğu vurdu ve odağı bozuldu. Ağzındaki güneş yere doğru düşerken Ti-an kendisininkini fırlattı. Tam alt tarafından vurması sayesinde büyük Ti-an'nın yaptığı güneş ona doğru döndü ve onu yaktı. Kalkacak gücü kalmadan yere düştü. Her tarafı yanıyordu. Acısı ateşten dolayı değildi. Ateş zaten onlara işlemiyor. Acısı onun güneşinin içine kattığı ejderhanın derisini kağıt gibi kesen mızrak yapımında kullanılan maddeler yüzündendi. Onu bile düşünmüştü ama işe yaramadı. Kendine tepti.

    Kübra-"Ben hazırım." dedi ve gözlerini açtı. "Baba. Senden intikamımı alacağımı söylemiştim." dedi Derya'nın kendini feda ettiği cam korumanın içinden çıkarken.

    La-Ateh-"Nasıl öldürmeyi planlıyorsun beni." dedi. Ağzından kanlar süzülüyordu ama ölümsüz ise eğer bu onu öldürmeye yetmezdi.

    Kübra-"Vahşet" dedi ve bir gözü korkunç bir hal aldı. Diğer gözü hala aynıydı.

    Bir Bine(V)-"Kız kardeşim de mi vahşet taşıyor?" dedi.

    Beyaz-"içinde her zaman vahşet vardı ama uyuyordu. Meditasyonla onu uyandırdık. Reyna sayesinde."

    Kübra-"içim kıpır kıpır. Her hücrem seni öldürmek istiyor. Sen ölünce bütün güçlerin de bana geçecek. Onun için abimin ölmesi gerekiyordu. Ama beni hesaba katmadın. Elveda baba." dedi ve

    La-Ateh-"Hayır" diyerek çenesiyle sürünmeye başladı. Hem ağlıyordu hem de sürünmeye çalışıyordu.

    La-Ateh-"Böyle bitmemeliydi. Ölümsüzlüğüm olmaz. Hayı... " derken Kübra'nın elini kalbine sokmasını izledim. La-Ateh ölmüştü. Ruhu ayağa kalktı. Ve bütün gücü Kübra'ya geçti. Kübra'nın gözleri de karanlığa yakın bir biçimde kırmızılıktaydı.

    Kübra-"Öldürmek istiyorum. Öl öl öl" diye bana saldırmaya başladı.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 116.
    +4
    Seri seri saldırmaya devam ediyordu. Ben ise sağa sola kaçınıyordum Bir Bine sayesinde. Kolundan tuttum ve onu bana yaptığı gibi yere çarptım. Üzerine ateş saldırısı yapıp yaktım. Artık tüm vücudu yanıyordu. La-Ateh gülmeye başladı.

    La-Ateh-"Bir tanrıyla savaşıyorsun ama sadece ateş mi kullanıyorsun? Bu beni öldürmez. Biliyorsun insanlar ateşi tanrılardan çaldı."

    Bir Bine(E)-"Öyleyse bunu al." dedim ve tekmeyi vurduğum gibi arenanın duvarlarına yapıştı. Büyük Ti-an gözlerini açtı. Kafasını havaya doğru kaldırdı ve yukarıda bir ateş biriktirmeye başladı.

    Ti-an(B)-"Sizin ısındığınız güneş benim atalarımın savaşları zamanında ateş toplarının sadece küçük bir parçası. Şimdi size güneşin gücünü göstereceğim." dedi ve havada top şeklinde ateş biriktirmeye başladı.

    izleyici-"iyiki de güneş gözlüğümü getirmişim. Biraz bronzlaşmak istiyordum zaten."

    Haylaus-"Susmayı planlıyor musun?" Oradaki tanrılardan biri sonunda konuştu.

    T-"Sakin ol Haylaus. Sadece küçük sevimli bir izleyici. Sana bir zararı yok."

    Haylaus-"Senin üstünde yatmıyor, benim üstümde yatıyor." dedi ve biraz hayıflandıktan sonra sustu. La-Ateh duvardan kendini kurtardıktan sonra

    La-Ateh"Bu kadar oyun yeter. Biraz ciddileşeceğim." dedi ve yanımda ani anda belirdi. Gözümle zor takip ettim. Karın boşluğuma yumruğu vurdu. Auram saolsun %90 kadarını emmişti saldırısının. Kolundan tuttum ve büktüm.

    La-Ateh-"Nasıl bu kadar güçlü olabilirsin?"

    Bir Bine(E)-"Güçlü değilim. Aslında sen daha güçlüsün benden. Ama ben senden daha zekiyim." dedim ve kolunu kopardım. Köpek gibi inliyordu.

    Bir Bine(E)-"Ti-an. Ne yapman gerektiğini biliyorsun." dedim. Ti-an da anlamıştı. Aurasından fedakarlık ederek o da ateş topu oluşturmaya başladı. Ateşe ateşle cevap verecektim.

    Bir Bine(E)-"Mustafa. Ejderhaların en zayıf noktası gözleridir. Tepesine çıkıp gözlerine çalış. Eğer gözünü oluşturduğu toptan ayırırsa dikkati dağılır. Gözünü kırpsa dahi yeter."

    Mustafa-"Anladım. Hallediyorum." dedi ve tırmanmaya başladı. Tabi Ti-an kuyruğuyla engel oluyordu çıkmasına. O anda sağ tarafımdan güçlü bir yumruk yedim. La-Ateh'i unutmuştum. Arenanın dışına uçtum. Peşimden zıplamıştı. Bana tek koluyla seri seri vuruyordu.

    La-Ateh-"Sana" tak "BiR" tak "TANRININ" tak "GAZABINI" tak "GÖSTERECEĞiM." tak tak tak... (Her tak bir yumruk anldıbına geliyor üç nokta ise anladınız gibiyor resmen :D) En son böyle bir dayağı Serdar tarafından yemiştim. Kolunu tuttum ve bu sefer de tekmesini yedim. Bir Bine olmadığı için hareketlerini göremiyordum. Araf çok geniş bir yerdi. Sonunu bile göremiyordum. Yıkılan saraylar, binalar vs. karmakarışık bir yerdi. Beni bir tek Ejderha'yı görebiliyordu. Bir de Haylaus'un ve diğer Tanrılar boylarını biraz uzatarak beni görüyorlardı. Neredeyse Ejderha kadardılar. izleyici Haylaus'un üstünde bir pire gibi kalmıştı. Burnuna doğru indi ve

    izleyici-"Haa bu arada. Sahnede gördüğünüz tanrılar sadece minyatür boylarıydı. Bu halleri bile minyatür boyları. Gerçek boyları çok daha uzun. Bu arada sahanın dışına çıkılması savaşı durdurmaz. Devam edebilirsiniz. Ve Haylaus. Büyüyeceğin zaman haber ver. Az daha kürkünün içinde kayboluyordum." Dev gibi gözleriyle burunun ucunda duran kıza bakıyordu. Küçük haliyle bile sinirini bozduğunu anlamamak için 10 derece astigmat olmak lazım.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 115.
    +2
    Haylaus sırtına oturmasını fazla umursamadan dövüşü izlemeye koyuldu.

    Mustafa-"izleyici. La-Ateh ölümsüz. O zaman kazandığımız nasıl belli olacak?"

    izleyici-"La-Ateh ve Ti-an da ölürse veya pes ederse kazanırsınız. Salih zaten öldü." Ölümden ne kadar da kolay bir şeymiş gibi bahsediyordu. Dedikleri fazla umurumda değildi. Haylaus araya girdi

    Haylaus-"Peki ya Fatih?"

    izleyici-"Onun ölmesine gerek yok. O çoktan pes etti." Fatih yerden kalktı. Ama sadece ruhu kalktı. Nasıl olur? Onu ben öldürmedim? Sadece bayıltmıştım. Fatih ayağa kalktığında güldü.

    Fatih-"Şimdi soruyorsun. Beni sen mi öldürdün diye. Hayır. Tanrı kanından içmenin yan etkisi bu. Vücudum kaldırmadı ve öldüm. Çünkü sınama anında vücudum baygındı. Acı bile çekmeden öldüm. Teşekkürler Bir Bine. Ve özür dilerim abi. Böyle olmasını istememiştim. Bir anlığına saltanat gafletine düştüm. Daha sonra pişman oldum ama geri dönemedim. Sanırım artık seyirci köşesine gitme zamanım geldi. La-Ateh'i yenince detaylı konuşuruz." dedi ve seyirci köşesine doğru yöneldi. Kimse beklemiyordu bunu. Bir Bine sandalyesinden düştü. Ağlamaya başladı. Gözleri de kapanmıştı zaten. Şu an Bir Bine pgibolojik olarak mağluptu. Mustafa ve Ti-an büyük Ti-an ile savaşıyordu. Ama etki etmiyordu bile. Sadece benim Ti-an'nın vuruşları canını yakıyordu. Ama büyük Ti-an hala gözleri kapalı odaklanıyordu. Kötü bir şey çıkacak gibi duruyordu. Ama dikkati hiç dağılmıyordu. La-Ateh üzerime atıldı. Nereden vuracağını gördüm ve kenara kaydım. Arkama baktığımda Bir Bine gözlerini yine açmış ve bana bakıyordu. Ona doğru gülümsedim. Hepimiz sevdiklerimizi kaybetmiştik. Kübra abisini, Bir Bine ve Mustafa Fatih'i ve ben, Ti-an ve Beyaz ise Derya'yı. Hepimiz yapmamız gerekeni biliyorduk.

    Bir Bine(E)-"La-Ateh. Ölümsüz olup olmadığını bugün anlayacağız."
    ···
  18. 114.
    +2
    Kübra hemen meditasyonu bozup Derya'nın yanına koştu. Ben de La-Ateh daha ateşi söndürmeye çalışıyorken fırsattan istifade Derya'nın yanına koştum. La-Ateh yerde küfürler ediyordu. Ben ise Derya'ya doğru gözyaşlarımı tutamadan koşuyordum. Yanına vardım ve Beyaz ona tedavi uyguluyordu.

    Derya-"Beyaz. işe yaramaz. Kalbimi deldi. Fazla vaktim kalmadı."

    Beyaz-"iyileştirebilirim. Yapabilirim. Anne ölme."

    Derya-"Bir Bine. Sana teşekkür ederim. Hayatım her zaman renksizdi. Sadece popüler kız olmak istiyordum eskiden. Artık diğer şeylerden de zevk almayı öğrettiniz. Hepiniz. Teşekkürler."

    Bir Bine(E)-"Lütfen konuşma. Toparlanman lazım."

    Derya-"Artık toparlanamam. Sadece yapacağım şey bedenimi feda etmek. Ruhum hemen şurada olacak." dedi ve gülümsedi. Eline göğsüne zütürdü ve kanını aldı. Yere kanıyla bir sembol çizdi.

    Derya-"Aum Shi Aili Da ir oum sza" dedi ve bedeni bir cam haline geldi ve Beyaz ve Kübra'nın etrafını sardı. Derya son ölümünü bile korumak için kullanmıştı.

    Beyaz-"Annem'in bu fırsatını heba edemeyiz. Meditasyona geri dön Kübra."dedi. Derya'nın ruhunun çıktığını gördüm. izledim. Gözlerimle. Arenadan dışarıya seyircilerin olduğu tarafa doğru gidiyordu. Gitmemesi için elini tuttum ama elim içinden geçti. Ve o anda hissettim. Gerçek bir öfkeyi hissettim. Haykırdım. Ağlayarak havaya doğru haykırdım. Fanusu neden kullanmamıştım ki? Yine benim yüzümdendi. Benim yüzümden öldü. Korkaklığım yüzündendi. Bu sefer korkmayacaktım. Fanusu elime o kadar sert bir şekilde tutmuşum ki fanus kırıldı.

    Ti-an(B)-"Fanus, nasıl kırdın?" O anda arkamda bütün ejderhalar belirdi. Bütün atalarım da. Sonunda ruhları serbest kalmıştı. Ama son bir sefer bana yardım edeceklerdi. Aura olarak etrafımda birleştiler. Simsiyah auram artık rengarenkti. Salih'e doğru baktım. Yeni mızrağını bile hazırlamadan yanında belirdim. Elini kalbine soktum ve çıkardım. O da artık ölmüştü.

    Bir Bine(E)-"Sıra sende La-Ateh." Ti-an da fanustan nasibini almıştı. Derisi parlamaya başlamıştı. Gözlerinin içi bile parlıyordu. La-Ateh bana doğru döndü. Yüzünün yarısı yanmıştı.

    La-Ateh-"Vahşet" dediği an her tarafta sanki kıyamet kopuyordu. Gözlerinin şekli değişmişti. Kıpkırmızıydı. Siyaha yakın bir renkteydi.

    La-Ateh-"Bu savaş şimdi bitecek." dedi yere tüm gücüyle vurdu. Hiçbir şey olmadı. Beyaz gözlerini açtı ve

    Beyaz-"Sri Lanka'yı yok ettiğin gibi burayı da yok etmeye çalışacağını biliyordum. O yüzden çoktan direnç kurdum. Sen ne kadar güçlü vurursan vur direnç başka bir noktaya yansıtır. Yani bu sefer gücün ve yere vurman işe yaramaz La-Ateh." dedi. Acısını içine atıyotdu ve savaşa odaklanıyordu. Benim ise içimde öfke vardı. izleyici Haylaus'un sırtına bindi ve

    izleyici-"Asıl savaş şimdi başlıyor bence."
    Tümünü Göster
    ···
  19. 113.
    +3
    EDiT: GELDiM BEYLER VE BAYANLAR DEVAMMMM

    Yanımdaki herkes Fatih'in etkisi altındaydı. Fatih bana döndü ve ağzından şu cümleler dökülüyordu. Sadece ağzını oynatarak

    Fatih-"Ne yapman gerektiğini biliyorsun." dedi. Ölmeye hazırdı. Yanına gittim ve onun omirilik soğanına baskı yapacak şekilde vurup bayılttım. Fatih kötü biri değildi. Sadece yanlış yoldaydı. La-Ateh üzerime doğru atıldı ama son anda geri çekildim. Bir Bine abi yine aynı şekilde bana bakmaya başladı. Sadece odaklanmam gerekti her şeyi görebilmek için. La-Ateh'e tam anlamıyla odaklanmıştım.

    Bir Bine(E)-"Ti-an. Adaşını halledebilir misin?" Ti-an şaşırmış bir şekilde

    Ti-an-"Adaş ne demek?"

    Bir Bine(E)-"Yani ejderhayı. Diğer Ti-an'ı." Kafasını uzun uzun havaya kaldırdı. Bayağı boyu büyüktü.

    Ti-an-"Hep zorları bana bırakıyorsun ama yaa. Tamam." dedi. Zaten kızlar meditasyon yapıyor. Ne işe yarayacaksa. Hepsi muhtemelen iyileştirme için hazır olmaya çalışıyorlar. Kübra'yı anlayamadım bir.

    Mustafa-"Ti-an, sana ben yardım edeceğim." dedi ve Ti-an'nın yanına geçti. Yine kendini kurt modu diye adlandırdığım tırnakları uzun bir moda aldı. Büyük Ti-an gözlerini kapattı. Bir şeylere odaklanıyordu. O arada da bizimkiler karşılıklı ataklar yapıyorlardı. Fanusu hala kullanmamıştım. Fanus'u son çare kullanacaktım. Ne de olsa ruhum mevzu olan.

    La-Ateh-"Belki de ilk sana saldırarak hata yapıyorumdur." dedi ve Bir Bine abiye doğru koştu. Tam ona varacakken son anda tekme atıp uzaklaştırabildim.

    Bir Bine(E)-"Ben varken oralarda ne işin var?" dedim. Biraz alaycı bir sesle.

    Bir Bine(E)-"Yoksa tanrılığın beni yenemiyor mu?" La-Ateh sinirlenmiş olacak ki hemen yanıma geldi ve bana vurmaya çalıştı. Bir Bine abi sayesinde çoğu hamlesini karşılasam da arada 2-3 tane yumruk yiyordum. Aura zar zor engelliyordu. Üstelik canım da acıyordu. Ona saldırmayı denedim ama denemez olaydım. Kolumdan tuttu, kaldırdı ve yere sertçe vurdu. Yerde resmen bir yarık oluştu.

    Bir Bine(V)-"Bana da yapmıştı bunu Hatırladıkça tüylerim diken diken olur." Orada izleyici olup tüylerimin diken diken olmasını isterdim şu anda. Çok kötü bir darbe yemiştim. Ayağa kalkmak için kendimi zorlasam da La-Ateh üzerime bastı. Kafamdan tuttu ve kaldırdı:

    La-Ateh-"Bak. Oradakileri izleyenleri görüyor musun? Birazdan oraya katılacaksın."

    Bir Bine(E)-"Hiç sanmıyorum." dedim yüzüne doğru ateş püskürttüm. Acı dolu kıvranışlarla yüzünü yere sürtmeye başladı. Ben de o arada kendimi toparladım. Sonunda ateş atabiliyordum. Ama bunu oradaki ejderhaların söylediği sözcükler sayesinde yapabiliyordum. Yoksa ben kim o kadar büyük ateş atmak kim. O kadar dayak yememe rağmen auram beni hemen iyileştiriyordu. Ama yine de fazla kullanmasam daha iyi olurdu. Adımlarıma dikkat etmeliydim. Unuttuğumuz bir şey vardı. Salih. Mızrağını hazırlamış ve çoktan Beyaz'a doğru fırlatmıştı. Bu mızrak bize Ejderha'nın bahsettiği ejderha öldüren mızraklardan biriydi. Tam Beyaz'a saplanakken Derya önüne geçti ve mızrağı eliyle tuttu. Bir sorun vardı. Mızrağın ucu Derya'nın kalbine saplanmıştı.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 112.
    0
    Hadi lan
    ···