/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +21 -3
    Herkese merhabalar. Sonunda yeni hikayeme başlayabiliyorum.

    Bu 'Ti-an'ın Yükselişi' serisinin 4. hikayesidir. Tüm hikayeler için bir bine bende binem hikaye serisi

    O zaman hadi başlayalım.

    La-Ateh (Sri Lanka)

    Sonunda ölmüştü. Üstelik kendi isteğiyle öldü. Sırf arkadaki iki kızı koruyabilmek için. Ne kadar da aptaldı. Arkadan kızlar ağlıyordu. Kübra silahını çekti ve bana ateş etmeye başladı. Artık hiçbir mermi bana işlemezdi. Zaten işlemiyordu biraz sızlatıyordu önceden ama artık hiç hissetmiyordum. Kübra'ya doğru döndüm. Zaten gözlerimi görünce otomatik olarak silah elinden düştü.

    Kübra-"Nasıl yaparsın?" kısık bir sesle söylemişti.

    La-Ateh-"Bana katılmanı söylemiştim kızım. Sen ise beni karşına aldın. Şimdi bunun bedelini ödüyorsun. Bir Bine'ye söz verdiğim için size dokunmayacağım. Ama eğer bir daha karşıma çıkarsanız ben size dokunmam ama adamlarım için aynısını söyleyemem" dedi ve gitti. Giderken arkasından manastırın öğrencileri ve usta peşinden gittiler.

    Usta-"Dur La-Ateh. Kibrin ve öfkenin nedenini biliyoruz. Dur yoksa seni durdururuz."

    La-Ateh-"Farkında değilsin galiba. Ben artık eski La-Ateh değilim. Bir tanrıyım ve bana adımla seslenmeye nasıl cürret edersiniz. Pis ölümlüler."

    Usta-"Her ne kadar kendine kendine tanrı desen de sende bir insansın La-Ateh." Bana insan demişti. Bu beni resmen aşağılamaktı. insanlar kadar düşük canlılar değildim. Onlar kadar aptal da değildim. Ama görünüşüm benziyor diye bana insan demişlerdi. Onlara bir tanrının gücünü gösterme vaktim gelmişti.Ama ilk baş sözümü tutmalıydım. Kızları sırtıma aldım alır almaz

    Kübra-"Bırak bizi hayvan."

    Reyna-"Bırak bizi" şeklinde kadın dırdırı yapmaya başladılar. Arkadan da ustaları

    Usta-"Onları bırak La-Ateh. Kavgan bizle" şeklinde konuşuyordu. Onları küçük bir tekneye attım ve arkalarından yavaşça ittim. Yavaşça itmem bile bayağı bir uzaklara zütürmüştü onları. Ne sanmışlardı? Rehin aldığımı falan mı? Onlara dokunmayacağıma söz verdim. Ama Sri Lanka'ya değil.

    La-Ateh-"Tövbe etmeniz için geç değil. Bana gelin ve sizi affedeyim."

    Usta-"Asla öyle bir şey olmayacak. Sen bir insansın." "insansın" "insansın" Kafamda bu sözcük yankılanıyordu. Bana 2. sefer insan demişti.

    La-Ateh-"Bu kadar yeter. Şimdi size göstereceğim. Artık af dilemeniz de bir işe yaramaz." dedim ve elimi yumruk yapıp yere serte vurdum. Vuruşumun etkisiyle manastır, binalar, Kısacası tüm Sri Lanka yıkıldı. Kendimi kahkaha atarken buldum.

    La-Ateh-"Sonunda, BEN ARTIK BiR TANRIYIM." Kahkaham her yerde yankı yapıyordu. Ama yaşayan kimse yoktu artık. Sri Lanka dünya haritasından silinmişti. Geçmişimden kurtulmuştum sonunda.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +5
    La-Ateh (Geçmişte Sri Lanka)

    10 yaşımdaydım. Babamla yeni tanışmıştım. Gözleri çok garip biriydi. Ama onu görünce korkabilirsin diyen annem için korkmaktan ziyade bayağı kanım kaynamıştı babama. ilk kez gözlerimi o şekilde gören annem "zamanı geldi" diyip beni buraya getirmişti. Babamın yanına. (La-Ateh'in babasına T, annesine LaA diyeceğim.)

    T-"Neden çocuğu getirmek için 10 sene bekledin?"

    LaA-"Senden korkar diye düşündüm. Onun için sana getiremedim."

    La-Ateh-"Baba. Köydekiler anneme kötü davranıyorlar. Neden?"

    LaA-"Sana babanın yanında bunu söylememeni söylemiştim."

    T-"Bırak konuşsun. Oğlum, insanlar kendini büyük hissetmek ister. Onun için de annen gibi iyi niyetli insanları ezerek kendilerini üstün görürler. Oysa ki alçalıyorlar da farkında değiller."

    La-Ateh-"Bana hiç öyle gelmiyor ama. Ne zaman dışarı çıksak anneme huur diye sesleniyorlar. Ve bana da bin (Nick entry uyumu) diyorlar. Ne anlama geldiklerini bilmiyorum ama her gece annem ağlıyor. An... "

    LaA-"Daha fazla konuşma La-Ateh. Biliyorum sana güzel bir hayat sağlayamıyorum ama babana her şeyi anlatamazsın."

    T-"Anlatabilirsin oğlum. Aklından geçen her şeyi. Sar-ab sen neden korkuyorsun ki? Neden anlatmasından bu kadar korkuyorsun? Senin iç güzelliğini göremeyen onlar. Ve oğlum. Onların sana veya annene ne dedikleri önemli değil. Önemli olan senin ne yaptığın. Öfke daha çok öfke doğurur.Sen sadece sakin kal. Eğer gerçekten zor bir durumda kalırsan yeteneğini kullan."

    LaA-"Hayır. Asla kullanmayacaksın La-Ateh. O senin insanlığını yokediyor."

    La-Ateh-"insanlık dediğin senin gibi kadınları aşağılayıp küçük görmek mi anne? O zaman bütün insanlığım gitsin. Geriye hiçbir şey kalmasın." Annem gelip bana bir tokat attı. Yüzyıllardır asla unutmadım o tokadın manevi acısını. Daha sonra yüzümü tutup kendine doğru çevirdi ve

    LaA-"insanlar her zaman iyi olmaz oğlum. Ama eğer iyi biri olmazsa bu dünya dönmez. insanlar her zaman böyledir. Onları değiştirebilirsin ama. Buna inanarak ilerlersen başarırsın." dedi. O an bu sözün benim gözümde hiçbir anlamı yoktu. Sadece annem saçmalıyordu. Anldıbını daha sonra anlayacaktım.

    Edit: Beyler biraz bekleyin de diğerlerini de çağırayım. Mesaj atacaktım diğer hikayeyi bekleyenlere. Hemen dönerim.
    ···
  3. 3.
    +5
    (Geçmişte Sri Lanka)

    Köyde bir kız vardı.Çocuklar arasında bir tek o benimle konuşuyordu. Adı Tennar'dı. Benimle yaşıttı. Her gün bahçesinden meyve koparıp gizlice bize getirirdi. Köyde kimse sevmezdi annemi. Çünkü ben doğmuştum. Babamın kimse kim olduğunu bilmiyordu. Ve bu da milleti rahatsız ediyordu. Annem bana

    LaA-"Gel pazara gidelim" dedi. Benim doğru dürüst dışarı çıkabildiğim tek zaman pazara gittiğimiz zamanlardı. Dedemin arazisinde yetiştirdiğimiz ürünleri satıyorduk. Dedem ölmeden önce dayıma bırakmıştı. Dedem bile bizden nefret ederdi. Dayım da ölünce arazi bize kaldı. Annem ve ben de neredeyse her gün oraya gidip araziyi işliyor, malzemeleri satıp para kazanıyorduk az da olsa. Tabi köylülerin çoğu bizden almıyordu. Sadece kimsede kalmamışsa bize geliyorlardı ve biz de ucuza satıyorduk zaten. Çoğu zaman pazarımızda ne var ne yok diye bakmaz geçer giderlerdi pazar kapanmasına az kala da birkaç adam gelir:

    "Bunlar sizin burada yaşama kiranız" deyip elimizde kalan son malzemeleri alıp zütürüyorlardı. Parasını bile vermeden. Annem ise hiçbir şey demez verirdi. Yakında bir kervan geçecekti buradan. Annem hep hayalini kurardı. Bir gün buralardan gitmenin. Ama kervan en son 14 sene önce gelmişti ve yakın zamanda buradan büyük bir kervan geçeceği duyurulmuştu. Tennar'ı da alıp gidecektik. En azıdan ben öyle düşünüyordum. Anneme sorduğumda

    LaA-"Tennar'ı alamayız oğlum. Onun bir ailesi var."

    La-Ateh-"O da benimle gelmek istiyor. Ailesi her gün ona zulüm ediyormuş. Sabah saat 4 te kalkıp tarlaya gidiyormuş. Babası eğer topladığı mahsül azsa veya ektiği mahsülleri beğenmezse dövüyormuş. Bir de yemek yapması gerekiyormuş. Gece babası içki içip geliyor ve onu dövüyormuş. Geçen gün sırtının tamamı morarmıştı. Ve annesi bile iş yapmıyor Tennar'a yüklüyor bütün işleri. Anne lütfen."

    LaA-"Oğlum biliyorum. için acıyor ama alamayız onu. Alırsak suçlu biz oluruz."

    La-Ateh-"Almazsak da vicdansız biz oluruz" dedim ve dışarı çıktım. Nasıl kabul etmezdi. Anlamıyorum. Annem ise arkamdan koştu. Kolumdan tuttu ve kendine doğru çevirdi.

    LaA-"Oğlum. Bana bak. Şöyle düşün. Eğer seni benden alsalar ben ne yapardım? Ben de seni tarlada çalıştırıyorum. O zaman ben de mi kötü bir anneyim? Babasının yaptığı iyi değil ama Tennar'ın bir kardeşi var. Kardeşini bırakıp nasıl gitsin? Annesi var. Eğer onlardan alırsam onlar da üzülmez mi?" diyince bana mantıklı geldi.

    La-Ateh-"O zaman ne yapacağız anne?"

    LaA-"Bizim elimizden bişey gelmez oğlum. Haftaya pazartesi kervan gelecek. O zamana kadar eğer ailesi ikna olursa gelsin. Eğer olmazsa kalır." Kabul etmiştim. Deneyecektim.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    +2
    (Geçmişte Sri Lanka)

    Tennar'ın evine gittim. Kapıyı çaldım ve kapıyı babası açtı. (Tennar'ın babası TB)

    TB-"Ne istiyorsun bin? Defol git dayağımı yeme." O zamanlar kelimelerimin anldıbını bilmiyordum.

    La-Ateh-"Kızınızın benimle gelmesini istiyorum. Pazartesi gelecek kervanda beraber gideceğiz tabi siz de izin verirseniz." Bunu demem ile birlikte Tokadı vurdu yere yapıştırdı. Daha sonra beni tekmelemeye başladı. Yanındaki süpürge sopasını alıp sırtıma doğru tüm gücüyle vurup arada tekme atıyordu. Sopa sırtımda kırılmıştı. Hıncını alamamış olacak ki yanında duran odunla dövmeye başladı. Annem o arada bana doğru koşuyordu.

    LaA-"Ne yapıyorsun oğluma?"

    TB-"Sen sus huur" diyip geçirdi annemin yüzünün ortasına odunu. Annemin yüzünün yarısı morarmış yatıyordu yerde. O anda içimde dalga dalga öfke yayılmaya başlamıştı. "Vahşet" diye fısıldamıştım.

    TB-"Birşey mi dedin bin seni."

    La-Ateh-"Evet "dedim. "Ölümünü söyledim. Ve öleceksin." Annem kolumdan tuttu ve gözlerimi kapattı.

    LaA-"Özür dileriz bir daha olmaz" dedi ve koşar adımlarda beni yanında sürükleyerek zütürdü. Gözlerim hala kapanmamıştı. Anneme döndüm ve

    La-Ateh-"Neden anne neden? O adam beni dövdü. Baksana üstüme başıma. Neden onu öldürmeme izin vermedin?" Annem bir tokat attı.

    LaA-"Bir insanı öldürmek senin için normal bir şey mi gibi gözüküyor?"

    La-Ateh-"Hayır ama onu öldürmek öyle. O bir insan değil. O bir hayvan. Zıvanadan çıkmış, ahıra kapatılması gereken bir hayvan."

    LaA-"Bir daha onların evine gitmeyeceksin."

    La-Ateh-"Ama Tennar... "

    LaA-" Tennar bizimle gelemez. Anlamıyor musun? Kimse evladından öyle kolay vazgeçmez. Şimdi hazırlan. Son kez pazara çıkacağız bugün. Ondan sonra evdeyiz. Arazileri sattım. Artık yolculuk için yeterince paramız var." Çok sinirliydim. Ve hala gözlerimi kapatamamıştım.

    LaA-"Sakinleş La-Ateh. Her şey düzelecek. Sadece şu yolculuğa çıkalım. Bak neler olacak. Orada bir sürü arkadaşın olacak, Buradan kervanı takip edip gemiyle devam edeceğiz. Denizi daha önce gördün mü?" Gözlerim kapanmıştı.

    La-Ateh-"Babamın mağarasından görmüştüm. Masmavi bir yerdi."

    LaA-"işte oraya gideceğiz. Oradan da gemide yolculuk yapacağız. Daha sonra orada bir ev bulacağız ve orada yaşayacağız. Orada okuma yazma öğreten yerler varmış. Ve matematik tabiki de. Oralarda eğitim göreceksin ve büyük bir adam olacaksın gelecekte." Dedemin arazisini çok iyi bir paraya satmıştık. Bize başka bir yerde orta halli yaşamak için yeterdi. Belki de biraz lüks. Daha sonra kapımız çaldı. Hayatımda hiç kapımızın çaldığını hatırlamıyorum. Gelen pazarda son kalan eşyalarımıza para vermeyen adamdı: (Adama P diyeceğim. Çünkü o tam bir bin)
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +4
    (Geçmişte Sri Lanka)

    P-"Duyduğuma göre evi boşaltıyotmuşsun. Hayırdır nereye gidiyorsun?"

    LaA-"Kervanlarla gideceğim. Yeni bir yerde yaşamaya başlayacağım. Lütfen artık rahat bırakın beni" Annemden soğuk soğuk terler akıyordu.

    P-"Tabiki bırakacağız kalan paranı verirsen neden olmasın? Bu köyden gitmenin ücreti bu." Kalan paramızı mı istiyordu? Nasıl insanlardı bunlar?

    LaA-"Hayır veremem paramı rahat bırakın artık." dedi ve tam kapıyı kapatacakken adam itti kapıyı ve annem yere düştü. Ben zaten direk annemin önüne koştum.

    La-Ateh-"Dokunma ona" dedim ama bir çocuğun konuşması önemsizdi. Beni itti ve anneme vurmaya devam etti.

    P-"Ver. Şu .Parayı huur" diye dövüyordu. En sonunda dayanamadım ve "Vahşet" diye haykırdım ve adamın kafasını tuttum.

    P-"NE yapıyorsun ço... " Kafası kopmuştu bile. Annem bana korku dolu gözlerle bakıyordu. Ben de zaten her yeri kanlı görüyordum. Annem kolumdan tuttu ve mağaraya sürükledi. Babama zütürdü ve

    LaA-"Oğlumu eski haline çevir."

    T-"Sakin ol ne oldu?"

    LaA-"Bir adamın kafasını kopardı."

    La-Ateh-"Ama anne seni dövüyordu" derken annemin bakışı beni korkutmuştu. Gözlerim ise hala açık.

    T-"Seni korumak için öldürmüş. Ben bunda sorun göremiyorum. Hem istesem de onu düzeltemem. Onda benim de ruhum katılı. Ondan bu ruhu çıkarmak demek onun ölmesi demek ki zaten çıkartamam da."

    LaA-"O zaman bizi bu son görüşündü" dedi ve beni kolumdan sürükleyip köye doğru sürüklemeye başladı. Köye vardık ve eve girdik. Evde ceset duruyordu ama başında biri vardı. Pazarda bizim malzemelerimizi alan diğer adam. Anneme ani bir hareketle boğazına bıçağı soktu. Ve annemi yere düşerken izledim. içimdeki canavarı ilk kez o zaman hissettim. Annem yere düşerken zaman durmuştu. Arkamdan bir el dokundu ve dokunan kişiye döndüm. Ve kendimdim.

    "Onu öldürmek istiyorsun değil mi?"

    La-Ateh-"Evet. Hem de çok istiyorum."

    "O zaman kendini bana bırak. Merak etme Tennar denen kıza dokunmayacağım."

    La-Ateh-"Tamam" dedim ve sonrasını hatırlamıyorum. Gözlerimi açtığımda bütün köy yanıyordu. Her yerde cesetler vardı. Ben böyle olsun istememiştim. Sadece o adam ölmeliydi. Bütün köy değil. Sırtımda bir ağrı oluştu. Birden hissetmiştim bu acıyı. Arkamı döndüğümde Tennar elinde bir bıçak tutuyordu. Bana doğru ve kanlıydı.
    ···
  6. 6.
    +3
    (Geçmişte Sri Lanka)

    Sırtımdan bıçaklamıştı. Daha sonra "vahşet" dedim ama bu seferki açtığımda başıma bir sancı girmişti. Çok fazla kullanmıştım. Artık yaram o kadar da acımıyortu. Tennar çıldırmış gibi bıçağı bana sallıyordu.

    La-Ateh-"Tennar dur." Durmadan devam ediyordu saldırmaya. En sonunda yavaşça vurmama rağmen geriye doğru savruldu ve elindeki bıçak yere düştü. Elimle yüzünü kavradım ve sıkmak istedim. Ama yapamıyordum.

    Tennar-"Yap hadi."

    La-Ateh-"Neden bana saldırdın? Köy yüzünden mi? Gerçekten kendimde değil... " elini ağzıma zütürdü. Ve kapattı ağzımı daha fazla söz söylemememi istermiş gibi.

    Tennar-"Eğer bunu 1 saat önce yapmış olsaydın, seninle beraber kaçardım buralardan. Ama artık olmaz. Bir saat önce babam "Sen köye huur olacağına başını eve bağlarım daha iyi" diyip tecavüz etti." Bunları söylerken ağlıyordu. Benim de gözümden yaşlar gelmeye başladı. 10 yaşında çocuktu sadece. Neden bunu yapardı ki?

    Tennar-"Ölmeden önce son kez yapmak istediğim ve söylemek istediğim şeyler var. Bana söz vermeni istiyorum. Ben öldükten sonra iyi bir insan olacaksın. Kötü insanları affetme. Ben babamı yüzlerce kez affettim annem ısrar etti diye. Ama babam beni dövmekten vazgeçmedi. Bu son yaptığı ise... artık bu utançla yaşayamam. Ve seni seviyorum" dedi ve dudaklarımdan öptü. O zamanlar dudaktan öpmek evliyken bile çok kötü görülen bir şeydi. Hatta evlenmeden öpüşmek idam sebebi oluyordu bazı zamanlar. Ve bana bu hediyeyi tüm kalbiyle vermişti. Bu çok büyük bir hediyeydi. Ben bunu haketmiyordum.

    Tennar-"Şimdi. Lütfen öldür beni."

    La-Ateh-"Yapmak istemiyorum." Bana sarılmıştı.

    Tennar-"Zaten dayanamıyorum bu dünyadan ayrılmaya La-Ateh. Senden ayrılmaya dayanamıyorum. Ama belki de karnımda onun çocuğunu taşıyacağım. Bunun olacağına ölürüm daha iyi. Lütfen." dedi ve ben de bir elimle ona sarılıp diğer elimle de kalbini deştim.

    Tennar-"Te... şekkür... ler... " dedi ve öldü. Artık babamdan nefret ediyordum. Sadece mağarasında uzanan işe yaramaz birinin tekiydi. Bütün bu olaylar olmuşken beni durdurmadı. Beni geçtim Tennar'ın bunları yaşamasına engel olmadı. Sadece mağarasından izliyordu. Zaten hemen sonra kervan geldi. Onlara da haydutlar saldırdı diye bahane uydurdum ve beni de alıp gittiler. Evdekilerin bütün parasını almıştım. Bütün köyün parasını. Zaten artık işlerine yaramazdı. Ondan sonrasını sağda solda geçirdim, parayı dikkatli kullandım, büyüttüm belli bir yılda en zengin insanlardan biri bendim. Parayla kötülüğü durdururum diye düşünüyordum ama olmadı. Kötüler beni bildikleri için iyi gibi davranıyorlardı ve kötüler saklanıyorlardı. Ben ise fakirlere katıldım ve paramı sağa sola dağıttım. O şekilde de olmadı. Bu sefer de iyi insanlar kötülerin arkasına saklanıyorlardı. Öyleyse bu dünyayı ele geçirecektim.(bunlar tabi yüzlerce yıl arayla yaşanıyor.) Ama önce normal bir hayat yaşamak istiyordum. Ve evlendim. 2 tane de çocuğum oldu. Kübra ve Bir Bine. Öyle de bugünlere kadar geldim.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    +5
    Bir Bine (Rüyamdaki kız kim) (Geçmiş Aylarda)

    Edit:Şimdiki zaman (bkz: Ejderhanın mağarası)'ndaki finalde buluştukları zaman olacak.

    Edit2:"Her hikayenin karakterine parantez içinde hikayesinin baş harfini koyacağım. Örnek: Bir Bine(R)-“Nabersiniz.”
    (R): Rüyamdaki Kız Kim?
    (V): içimdeki Öldürme Hissi Vahşet
    (E):Ejderhanın Mağarası."

    Uyandığımda yataktan kalkmam fazla uzun sürmedi. Normalde 5 dakika kadar tavanı izler o gün ne yapacağımı düşünürdüm. Ama bu sefer öyle olmadı. Direk kalktım ve kendimi tekerlekli sandelyeme attım. Daha sonra odadan çıktım ve

    Bir Bine (R)-"Günaydın hayatım."

    Merve-"Sana da günaydın. Gel kahvaltı hazır. Bak bir de süprizim var." Süpriz mi? Çok merak ettim şimdi. Mutfağa girdim ve mutfak harabeye dönmüş.

    Bir Bine (R)-"Bu nasıl süpriz böyle? Mutfağın hali ne?" Her yer simsiyahtı. Tavanlar yanmış ve masalar falan hep kırılmış. Merve daha sonra oraya doğru döndü ve

    Merve-"işte süpriz." dediği anda mutfak eski haline döndü ve Fatih oturuyordu orada. Yeteneği kullanmış amk. Ödüm koptu mutfak gitti diye.

    Bir Bine(R)-"Fatih, beni bir gün öldüreceksin."

    Fatih-"Aman be abi. Sanki buraya çok sık uğruyorum. Yıllardır şehir dışındayım şaka da mı yapmayayım?" dedi ve sırıttı.

    Bir Bine(R)-"Gelsene lan sarılayım sana. Abini ayağa kaldırma." dedim ve güldüm. Ama bir tek ben güldüm yani.

    Bir Bine(R)-"Ben bu halime alıştım. Sorun yok yani gülseniz de." dedim.

    Fatih-"Komik değildi. Yani cidden o kadar iyi genetiği bir kişi alınca böyle oluyor. Abi sen ön deneme gibi bir şeysin herhalde. Denemişler olmamış, bir üst model beni yapmışlar." dedi ve gülmeye başladı. Merve de kendini zor tutuyordu.

    Bir Bine(R)-"Saol hayatım sen de gülmesen." dedim alaycı bir ses tonunda. Saate baktım. Saat 07.30'du.

    Bir Bine(R)-"işe geç kalacağım bu gidişle. Kahvaltımı yapacak vaktim yok. Hemen bir tasa koysana işte yerim." dedi.

    Fatih-"Abi seninle bir konu hakkında konuşacaktım. istersen seninle işe geleyim. Birkaç gün buralardayım."

    Merve-"Ve burada kalıyorsun."

    Fatih-"Size rahatsızlık vermek iste... "

    Merve-"Sen çocukken hatırlarsın bir kere laf etmiştin bana. Ben seni dövmüştüm. Merdane ile hatırladın mı? O olayı tekrarlamak istemiyorum."

    Fatih-"Tamam abla bu kadar ısrar ediyorsan."

    Merve-"Hah şöyle. Yola gel."

    Bir Bine(R)-"Ne ablası lan. O senin yengen."

    Merve-"O ne öyle yenge falan demesin. Sanki 80 yaşındaki karılar gibi." Fatih ve ben şaşkın şaşkın bakıyorduk Merve'ye. Yenge mi yaşlı gibi gösteriyor? Fatih'in aklından ferre isimleri geçirdiğini anlamak için zihin okumama gerek yok çünkü ben de o hataya düştüm.

    Merve-"Hadi sizin başka işiniz yok mu? Gidin hadi evi temizleyeceğim."

    Bir Bine(R)"Tamam hadi görüşürüz hayatım."

    Fatih-"Görüşürüz yenge."

    Merve-"Yenge deme... " derken Fatih kapıyı kapattı.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    +2
    Dışarı çıktık ve arabama bindim. Engelli olmanın tek iyi yanı araban rahat ve park edecek yer sıkıntın olmaması. Zaten polislikte de işlerim bayağı iyiydi. Saygı duyulan birisiydim. Fatih de yanıma oturdu ve işe merkeze doğru sürmeye başladım.

    Fatih-"Arabayı hala değiştirmemişsin. Senin şimdiye bmw falan aldığını düşünmüştüm." Arabam Doğan SLX di. Zamanında dedem hikayesini çok anlatırdı. Almak istemişti ama alamamıştı. Benim de küçüklüğüme heves olmuştu şimdiye kadar bunu almıştım. Hikayesi bu yani.

    Bir Bine(R)-"Benim arabam iyidir. Hiç yarı yolda bırakmadı beni."

    Fatih-"Bir zahmet bırakmasın. O kadar bakım yaptırdın. Engelli arabası haline getirdin. Tek buttonla Doğan SLX motorunu çalıştıran tek araba herhalde seninki."

    Bir Bine(R)-"Araba aşkı bu başka birşey değil. Neyse sen bana evde seninle konuşacaklarım var demiştin. Ne diyecektin?"

    Fatih-"Abi hatırlıyor musun? Ben sana giderken bir iş bulduğumu söylemiştim. işte o işten atıldım."

    Bir Bine(R)-"Ne? Ne oldu da atıldın?" Çok ani bir tepki vermiştim.

    Fatih-"Abi sakin ol çarpacaz şimdi. Neyse anlatmaya devam edeyim. işten atılmamın nedeni benim sekretere yavşadığımı söylediler müdüre. Hatta cinsel taciz ettiğimi. Sekreter de şahitlik verince işten attılar beni. Her yerde kameralar var. izlemelerini söyledim. Ama beni dinlemediler bile. Yalan yere işten atıldım. Sana verdiğim sözü bozmayıp yeteneğimi kullanmadım. Daha sonra başka bir işe girdim. Bir firmada servis elemanıydım. Sertifikam ve üniversite projem saolsun işe rahat girdim. Ama orada da tutunamadım. işyerinde 25 gün çalıştım ama maaşımı vermediler 30 gün değil diye. işten de çıkardılar. Nedeni ise küçülme kararı almışlar. Ve yeterli süre çalışmadığım için tazminat da alamadım. En son çaycılık yaptım. Orada da fazla kalmadım zaten ben çıktım buraya geldim." Arabayı durdurdum ve kenara çektim.

    Bir Bine(R)-"Bana bunları neden söylemedin? O kadar zamandır ne yapıyordun? Başına bu kadar iş geldiyse bana söyleseydin sana yardım ederdim."

    Fatih-"Abi, senin arkana saklanamam artık. Neden bu yetenekler bizde varken kullanamıyoruz? Ama sen kullanıyorsun ve gazetelerde her gün boy boy resimlerin çıkıyor. Ben neden kullanamıyorum?"

    Bir Bine(R)-"Ben niye mi kullanıyorum. Sence ben şan şöhret için mi kullanıyorum? Kendi iyiliğim için mi kullanıyorum yeteneğimi? Birçok masum kişiyi kurtarıyorum. "

    Fatih-"Her gece yatağına girereken kendini böyle mi avutuyorsun? Kaç kişi senin yüzünden işte yerini değiştirdi hatırladın mı? Çünkü sen mükemmeldin ve polislerin çoğuna gerek bile kalmadı. Hepsi ailelerinden uzak yerlere postalandılar. Peki nasıl polis oldun? Hem de engelli koltuğunda? Direk cinayet bürosuna gittin? Hepsi yeteneğin sayesinde değil miydi? Peki ben neden işe gireceğim zaman bana yeteneğimi kullanmamam için söz verdirdin? Ben de yanlış anlaşılmayı düzeltebilirdim." Sessiz kaldım. Sinirlenmiştim. Ama haklıydı. Arabayı çalıştırdım fakat Fatih kapıyı açıp arabadan indi.

    Fatih-"Zaten burada inecektim. Akşam görüşürüz." dedi. Bunlar aklıma takıla takıla yola devam ettim.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    +5
    Evet bazı konularda haklıydı. Polislerin pozisyonunun değiştirilmesi benim yüzümdendi. Direk cinayet bürosuna gitmem de yeteneğim sayesindeydi. Polis olmam için sadece mülakata girdim ve polis oldum. Ben bu kadar bedava bu mesleğe sahip olmuşken o başı boş kalmıştı. Bir de yakın zamanda yeteneği ile başa çıkması gerekecekti. Yaklaşıyordu. Ölebilir veya içindeki yaratık onu ele geçirebilirdi. Bu kadar stres ona fazlaydı. Eve gidince özür dileyecektim. En iyisi bu olmalı. Ama gerçekten dedikleri canımı yakmıştı. Gerçekler miydi bu kadar acıtan yoksa onun söylemesi mi bilmiyorum. Yolculuğum sona erdi ve polis merkezine vardım. Her zamanki gibi bir nöbetçilerden biri arabadan inmeme ve tekerlekli sandalyeme binmeye yardım etmişti. Sandalyeye bindim ve asansöre bindim. Büroma çıkmıştım. Büroma girdiğimde bir kız oturuyordu. Beni bekliyor gibiydi.

    Kübra-"Günaydın efendim. Adım Kübra. Buraya yardımcınız olarak yeni atandım." Yardımcım mı? Bana hiçbir zaman yardımcı gelmezdi ki? Neden şimdi gelmişti? Baş komiser ile konuşmam gerekecekti.

    Bir Bine(R)-"Sana da günaydın. Normalde yardımcın olmasına pek alışık değilimdir. Neden buraya atanmak istedin?"

    Kübra-"Size atanmak istediğim için geldiğimi söylediğimi hatırlamıyorum." Yeteneğimi kullanmıştım ama derinlere inmemiştim. Sadece neden geldiğini öğrenmiştim. Saliseler içinde sarı gözü açıp kapayarak bilgi alabiliyordum. Çoğu insanın gözünden kaçardı. Hatta neredeyse her insanın.

    Bir Bine(R)-"Sadece bir tahmindi." diyip geçiştirdim.

    Kübra-"Buraya sizden yardım istemeye geldim. La-At... " Kapı çalındı ve

    Bir Bine(R)-"Girin" dedim. Polis içeri girdi ve

    Polis-"Komiserim haberleri duydunuz mu? Kanal 75'i açın."

    Bir Bine(R)-"Önemli bir konuşmanın ortasındaydım bir haber için mi rahatsız ettin?"

    Polis-"Komserim bu sıradan bir haber değil. Sri Lanka'yı dünya haritasından silindi. Üstelik hangi ülkenin yaptığı da bilinmiyor."
    ···
  10. 10.
    +3
    Bu gerçekten ciddi bir olaydı.

    Bir Bine(R)-"Peki çıkabilirsin" dedim ve çıktı. Kübra yumruklarını sıkıyordu. Kanal 75'i açmama gerek bile kalmamıştı. Bütün kanallar bundan bahsediyordu. Sri Lanka dünya haritasından silindi. Hiçbir yerde radyasyon izi yok. Atom bombası veya nükleer bomba değil o zaman. çok fazla barut ve bir fünye ile patlatmak da tam bir saçmalık. Hidrojen bombası olabilir mi? Evet. ihtimali var ama gidip görmem gerekirdi. Bir ülkede yaşayan bütün insanların yokolması hiçbir zaman iyi bir haber olmamıştı. Bütün ülkeler zaten kıvılcım bekliyordu savaş çıkarmak için. Ve bazı ülkeler Türkiye'yi suçluyordu. Fazla bir ülke değil. Sadece birkaç küçük ülke. Bizi işid görenler. Ama farkına varamadıkları birşey vardı. Neden işid veya herhangi bir terör örgütü Sri Lanka'yı dünya haritasından silsin? Aklımda daha çok sorular dolaşıyordu. Kübra

    Kübra-"Müsadenizle." dedi. Ben ise

    Bir Bine(R)-"Bir dur bakalım." dedim ve bana doğru döndüm. Bir şeyler biliyordu. Zihnine kısa sürede girip çıktığım için pek birşey göremiyordum. Ama Sri Lanka'nın havaya uçuşunu bir tekneden izlediğini gördüm. Çok hızlı gidiyordu tekne. O ve yanında birisi vardı. Yüzünü net görememiştim ama izliyorlardı.

    Bir Bine(R)-"Sen Sri Lanka'da mıydın?" diye direk sordum. Zaten o da çok aşırı şaşırmış olacak ki

    Kübra-"Nereden biliyorsun? Evet oradaydım. Durum sandığından daha kötü. Dünya tehlike altında." Ne kadar klişe bir laf amk. Dünya neden tehlike altında olsun ki? Biri dev bir robot yapıp üzerimize salmıyorsa (Ki pek sanmıyorum) sorun yok. Ben fazla küçük düşündüğümü bu sözünden anlayacaktım.

    Bir Bine(R)-"Neden dünya tehlikede olsun."

    Kübra-"Size anlatsam da inanmazsınız. Babam bir tanrı oldu ve dünyadaki her insandan intikam almak istiyor." istemsizce güldüm amk.

    Kübra-"Demiştim inanmazsınız diye." Niye inanmadım ki amk? Ben zaten başlı başına bir anormal durumum. Kübra tam çıkarken

    Bir Bine(R)-"içeriye geç ve kapıyı kapat." Dediğimi yaptı.

    Kübra-"Neden beni tutuyorsunuz ki? Zaten inanmadınız bana. "

    Bir Bine(R)-"Sana inanmam için bir tek yol var. Gözlerime bak." dedim ve Leyla'nın eskiden yeteneği olan sarı gözleri kullanmaya başladım. Yalan söylüyorsa zaten hafızasını silerdim. Gözlerimi görmüştü ama sorun olmazdı yani.
    ···
  11. 11.
    +2
    Bütün hikayeyi görmüştüm. Haklıydı. Gerçekten bir tanrı ile savaşmamız gerekebilirdi. Gözlerini gördüm ve birden zihin okumamı bozdum. Sanki ölecekmişim gibi hissetmiştim. Aynı Leyla'nın uçurumdan düştüğünü hissettiğim gibi. Kübra da yanıma geldi ve

    Kübra-"iyi misiniz? Yüzünüz bembeyaz oldu. Ve o gözleriniz de neydi öyle?" Kübra şaşırmıştı ama korkmamıştı. Haklıydı da korkmamakta. ismi La-Ateh'di o gözlerin sahibi. Abisini öldürmüştü. Her şeyi görmüştüm.

    Bir Bine(R)-"Şimdi daha iyiyim. Zihnini okudum. Her şeyi gördüm. Başımız ciddi bir belada."

    Kübra-"Zihnimi mi okudunuz? Artık hiçbir şeye şaşırmıyorum. Demek o yüzden siz bu mevkiye... "

    Bir Bine(R)-"Şu an bunu en son duymak isteyeceğim kişi sensin." dedim ve susturdum.

    Bir Bine(R)-"Şimdi bir plan yapmamız lazım. Peki La-Ateh'in amacı ne? Zihninide göremedim."

    Kübra-"Önceden amacı Tanrı olmaktı. Ama şimdi bilmiyorum. Amacı ne ise iyi bir şey olmadığı kesin. Gördünüz. Sri Lanka'yı sadece yere vurarak dünya haritasından sildi. Ona karşı bir şansımız yok. Sizden de onun yerini bulmanızı isteyecektim."

    Bir Bine(R)-"Peki onu bularak ne yapmayı düşünüyorsun?"

    Kübra-"Ona da bakmadınız mı?"

    Bir Bine(R)-"Sadece gerekli olan yerlere bakıyorum. Her şeyine baksaydım bu beni kötü biri yapardı." Kübra ise anladım der gibi kafasını salladı.

    Kübra-"Babamı bulunca belki konuşarak durdurabilirim. Mermi işlemiyor. Bombanın falan işleyeceğinden emin değilim. Ve çok hızlı hareket ediyor. Onu durdurmanın bir yolu varsa o da konuşmak. Aklıma gelen tek şey bu. Belki kızıyım diye sözümü dinler."

    Bir Bine(R)-"Evlatlarının sözünü dinleyecek biri olsa abini öldürmezdi."

    Kü-"Abimi güç için öldürdü. Benim ise hiç gücüm yok. Belki beni içinde küçücük bir yerlerde seviyordur."

    Bir Bine(R)-"Seni sevecek olsa bile durmayacaktır. Binlerce evlat katili ile karşılaştım. Hiçbiri durmadı." Bu sözden pek hoşnut olmamıştı.

    Kübra-"Peki ne yapacağız? Siz söyleyin. Dünya tehlike altında ve bunu bilen kişiler sen, ben ve Reyna. Başka kimse yok. Sizden başka gücü olan da yok ve onu zihin okuyarak durduramazsınız."

    Bir Bine(R)-"Öyleyse ben de hareketlerini öngörürüm" dedim ve kırmızı gözü açtım.

    Kübra-"Hareketlerini öngörmeniz de işe yaramaz. Umarım Tanrı yokeden gözünüz vardır."

    Bir Bine(R)-"Sanmıyorum. Benim yeteneklerim sadece savunma amaçlı. Ama saldırı amaçlı bir arkadaş tanıyorum."

    Kübra-"Peki kim? La-Ateh'i öldürebilir mi?"

    Bir Bine(R)-"Denemeden bilemeyiz. Adı Mustafa."
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    +1
    Telefonu çıkardım ve rehberden "Mustafa Acil Durum" yazan yerdeki numarasını aradım. Kendisi beni aramamasını ve sadece acil durum olursa bu numarayı aramamı söylemişti. Dünyayı yokedecek kadar güçlü biriyle dövüşmek de acil durum arasına giriyordur umarım. Uzunca bir süre çaldı ama sonunda açtı. Açtığında bir havlamayla karışık hırlama sesleri geldi.

    Bir Bine(R)-"Mustafa? Orada mısın?"

    Mustafa-"Haa Bir Bine sen miydin? Ben de başkası sandım." Başkası mı sandın? Are you seriously? Telefonunda benden başka kayıtlı numarası yok ve bana hırlaya havlaya konuşuyor.

    Bir Bine(R)-"Hangi kurtun aramasını bekliyordun ki seni telefonla?"

    Mustafa-" Yahu dalgınlık işte. Senelerdir insan dilini kullanmıyordum. Yardım mı lazım." Yok canım ne yardımı. Keyfimden aradım zaten. Hani orada işler nasıl gidiyor diye. Kendisi bana telefonu verdi acil durumda arayayım diye ve yaptığına bak.

    Bir Bine(R)-" Evet ama uzun hikaye gelmen lazım."

    Mustafa-"Tamam. Geleyim de sürümden uzun süre uzakta kalamam. Ne kadar sürecek?"

    Bir Bine(R)-"Bilmiyorum. Çok uzun sürebilir. Sürün ile konuşamaz mısın?"

    Mustafa-"Bu durumda alfaların alfasından izin almam lazım. Eğer ki gelemezsem bilin ki ya ölmüşümdür ya da alfaların alfasına şaka yaptığımı söyleyip sürüme geri dönmüşümdür." Hay hayvanlar aleminin...

    Bir Bine(R)-"Tamam geleceğin zaman haber ver."

    Mustafa-"Tamam. Gelirsem eğer bana kıyafet ve balta ile traş eden berber de bulsan iyi olacak. Pek insan gibi değilim şu anda." Düşünmek bile midemi kaldırmaya yetmişti.

    Bir Bine(R)-"Tamam tamam. Gel hallederiz." dedim ve telefonu kapattım. Gerçekten eskisi gibi değildi. Tam anlamıyla salaklaşmış ve hayvanlaşmış.

    Edit: Üniye geçiyorum beyler akşam görüşürüz. Bu arada bu hikaye KESiNLiKLE YARIM KALMAYACAK. FiNAL HiKAYESi LA BU BORU DEĞiL :D Akşama görüşürüz.
    ···
  13. 13.
    +2
    Edit: Geldim beyler ve bayanlar. Devammm

    Kübra-"Ne dedi gelecek mi?"

    Bir Bine(R)-"Babasını öldürmeye bu kadar istekli kızla ilk kez karşılaşıyorum."

    Kübra-"O benim babam değil. Yani artık değil. Sadece onunla son bir kez daha konuşacağım ve eğer ki doğru şeyi yaparsa affedeceğim. Yapmazsa artık benim için ölür."

    Bir Bine(R)-"Ya da biz ölürüz." dedim. Sessizlik hakim olmuştu ortalığa. Daha sonra saate baktım. Evrakları tamamen unutmuşum ve müdüre zütüreceğim evraklar 1 saati geçmiş bile. ilk kez 1 saat geç evrak zütürüyordum.

    Bir Bine(R)-"Benim hemen çıkmam lazım. Şu evrakları verdikten sonra izin alacağım ve babanı arayacağız. Muhtemelen yaz iznimi kullanacağım."

    Kübra-"Yazı görememe ihtimalimiz de var. Sizi yanına çekmeye çalışacaktır. Sakın kanmayın. Bende de denedi."

    Bir Bine(R)-"Teklif etti ve red mi ettin yani? Kabul etseydin ya babanın yanında olur istediğin kadar ikna edebilirdin."

    Kübra-"O abim ölmeden önce söylemişti. Şimdi ise istesem de almaz. Ve karşısına çıkmamamız konusunda kesin dille tehdit etti. Ne yapacağımı bilmiyorum artık."

    Bir Bine(R)-" Evrakları verip izin aldıktan sonra Mustafa gelene kadar beklememiz lazım. Muhtemelen birkaç gün sürer."

    Kübra-"O zaman buyurun telefon numaram. Gelince beni ararsınız. Benim de Reyna'yı almam lazım."

    Bir Bine(R)-"Reyna ne alaka? O kız güçlü değil ki. En azından gördüğüm kadarıyla."

    Kübra-"Benim de özel yeteneklerim yok ama ben de elimden geleni yapıyorum. Eğer bu işe gireceksek onun yardımı lazım."

    Bir Bine(R)-"Arkadaşını böyle bir tehlikeye atmak istediğinden emin misin?"

    Kübra-"O tehlikelerle başa çıkabilen birisidir. Gelince kesin beni arayın." Zaten başka şansım yok.

    Bir Bine(R)-"Tamam arayacağım" dedim ve evrakları müdürün odasına doğru çıkardım.
    ···
  14. 14.
    +1
    Bir Bine (Ejderhanın Mağarası)

    Ormanda yaşayalı 3 ay geçmişti bile. Artık daha alışmıştım babamın ölümüne ve diğer herşeye. Tabiki hayatımı ormanın ortasında geçirmiyordum. Ama neredeyse tamamı ormanda geçiyordu. Eve bile uyumaya ayda yılda bir gider olmuştum. Daha çok vaktim ormanda kendimi eğitmekle geçiyordu. O Fatih, Ejder Ateşi, Salih bir de sadece ismini duyduğum La-Ateh'e karşı kendimi hazırlamalıydım. Derya ise ilk 2 ay böcekler, yemeklerin kötülüğü ve saçını hergün yıkayamama ile derdi vardı. Ama artık o da alışmıştı ortama. Ti-an uçma antremanları yapıyordu. işin garip tarafı şu ki Beyaz uçmayı çok hızlı öğrenmişti. Ti-an ise yarım yamalak uçabiliyordu daha. Konuşması en azından düzelmişti.

    Beyaz-"Anne. Dikkatini dağıtma."

    Derya-"Deniyorum ama çok zor."

    Beyaz-"Anne bak bir kere Ktum yaptın. Tekrar yapabilirsin. Ama ruhuna gelen enerjiye odaklanman lazım."

    Derya-"Tamam tamam. Dikkatimi dağıtma." Evet. Evladı anasına bir şeyler öğretiyordu. Ejderhaların kendi kendine öğrenme becerileri sayesinde bizim bilgimizi bile geçmişlerdi. Ben Ti-an ile güç ağırlıklı antremanlar yaparken Beyaz ve Derya ise zihinsel antremanlar yapıyorlardı. Şu anlık her şey yolundaydı.

    Beyaz-"Anne. Niye nefes alışverişini değiştiriyorsun?"

    Derya-"Bilerek yapmıyorum. Ben ne yapayım ki? Deniyorum ama dikkatim dağılıyor."

    Bir Bine(E)-"Beni mi düşünüyorsun yoksa?"

    Derya-"He he ne demezsin."

    Beyaz-"Annemin dikkatini dağıtma. Zaten zar zor odaklanıyor."

    Bir Bine(E)-"Senin annen bir şey öğrenemez. Harcadığın vakite yazık." dedim ve güldüm. Derya ise

    Derya-"Kai dauben ish" dedi ve sustum. Konuşamıyordum. Ha. Bu arada bu susturma. Bir canlıyı susturmak için kullanılan başlangıç bilgilerinden biriymiş. Ve tabiki konuşamıyorum.

    Derya-"Şimdi odaklanabilirim." gözlerini kapattı ve odaklanmaya devam etti. Beyaz'a işaret yapıyordum ama görmemezlikten geliyordu. Hay ben sizin amk. Şimdi Ti-an'ı beklemem lazım. Birkaç tane kelime biliyor o da. Beyaz kadar geniş kelime daracığı yok. Ama susturmayı açmayı biliyor. Uçma antremanı yaptığı yere gittim ve orada yoktu.

    Ti-an(k)-"Baba. Uçuyorum" diye bağırdı. Havaya baktım ve gerçekten uçuyordu. Ona susturulduğumu söylemek için işaret yaptım ama anlamadı.

    Ti-an-"Sevinmedin mi yoksa?" Hala işaret yapıyorum ama anlamamakta ısrar ediyor.

    Ti-an-"Baba. Cevap versene bir şey mi oldu yoksa?" Yere yazdım artık. Haa. Bu arada insan dilini bilseler bile okumayı bilmiyorlar. Ti-an biraz öğrendi, tahmin edersiniz ki Beyaz yaladı yuttu.

    Ti-an-"Derya be ni sufturdu." Sufturdu mu? O kadar emeğimin boşa gitmesine yanmış bir halde yere yazı yazdım. "Boşver. Ne yaparsan yap." yazdım ve yazıyı

    Ti-an-"Boş ver. Ne yalarsan yap. Baba ne demek istedin? Konuşarak söylesene." derken ben ise ormanın içine doğru girdim bile. Kendi kendime kelimeyi tekrar ediyordum. "Kai dauben ash, Kai dauben ash, Kai dauben ash, Kai dauben ash" işe yaramadı. Gözlerimi kapattım ve odaklanmaya başladım. Onları o kadar dinlemiştim. Belki işime yarardı. Ruhuma odaklanmaya çalıştım. Ama denildiği kadar zordu. Gerçekten bayağı problemdi. Ama daha sonra bir boşluk yakaladım. Bomboş hissettim. Hemen aklıma gelen sözcüğü söyledim. "Kai dauben ash" Ama içimden geçen "Raish nu ıng" di. Konuşabiliyordum. Ama bir sorun vardı. Göremiyordum.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    0
    Kapkaranlıktı. Ne sesimi duyabiliyordum ne de herhangi bir şey hissedebiliyordum. Kapkaranlıktı. Çığlık atıyordum. Sesimin geldiğini boğazımın acısından anladım ama şu an ne duyabiliyorum, ne görebiliyorum ne de hissedebiliyorum. Çok korkuyordum. 5 duyu organım kilitlenmişti sanki.

    Bir Bine(E)-"Beyaz. Ti-an. Derya." diye bağırıyordum ama onlardan uzaklaşmıştım. Beni duymuyorlardı. Ağlamak istiyordum ama ağlıyorsam bile ağladığımı hissetmiyordum. Duygularım bile yoktu sanki şu anda. Neredeydim ben. Daha sonra gözlerim açıldı. Karşımda Beyaz, Ti-an ve Derya duruyordu.

    Ti-an-"Baba, iyi misin? Ne oldu sana?" kendime dokundum. Artık duyabiliyor ve hissedebiliyordum. Gözlerimden yaş akıyordu. Ti-an'nın da öyle. Duygusal bağdan dolayı. Ayakta duramadım ve yere düştüm. Bu yaşadığım en korkunç kabustu.

    Beyaz-"Sen hangi kelimeleri kullandın? Seni bu halden kurtarabilmek için çok enerji harcadım. Ama kurtaramadım. Seni fanus kurtardı." Fanus cebimdeydi hala. Evet. Çıkardım ve baktım. Hala değişiklik yoktu sanki. Sinirli bir şekilde Beyaz'a ve Derya'ya döndüm ve

    Bir Bine(E)-"Sizin yüzünüzden oldu. Beni susturduğunuz için kendimi çözmeye çalıştım. Ve şimdi bu haldeyim. Beni yalnız birakın." dedim ve arkamı dönüp ormanın derinliklerine doğru gittim. Ti-an da arkamdan gelecekti ama Derya onu tuttu.

    Derya-"Bırak. Yalnız kalsın biraz. Çok korkmuş belli ki sinirleri bozuk." dedi ve Ti-an üzgün bir şekilde gitti. Beyaz ise

    Beyaz-"Siz insanlar çok hızlı sinirleniyorsunuz." Derya güldü ve

    Derya-"Gel biz devam edelim." dedi ve onlar da gittiler. Fazla tepki vermiştim. Biraz pişman olmaya başlamıştım ama o anki sahne çok korkunçtu. Hiçbir şey görememek, duyamamak, hissedememek falan. Eğer birine işkence yapılacaksa en iyi işkence aracı bu olsa gerek. Sözleri hala aklımda ama söylemekten korkuyordum. Aklıma gelmesi dahi korkmam için bir nedendi. Ama içten içe biraz rahat hissetmiştim. Hiçbir şey yoktu. Dert yok, tasa yok, duygular yok. Yani derdin tasanın olmaması iyi de nefes aldığını bile hissetmemek berbat bir şeydi. En iyisi ormandan geri dönüp özür dilemekti. Ti-an uçmaya alışmaya başlamıştı. Onu gördüm. O da beni görmüş olacak ki hemen görmemiş gibi yapıp arkasını döndü.
    ···
  16. 16.
    +3
    Benim yalnız kalmam gerektiğini biliyordu. Gelmesi için işaret yaptım. Görmedi. Islık çaldım. Bana doğru dönünce gelmesi için tekrar işaret yaptım ve birazcık tebessümle yanıma doğru uçtu. Yanıma kondu ve

    Ti-an-"Baba iyi misin?"

    Bir Bine(E)-"Evet iyiyim. Sadece çok fazla şey yaşadım. Kusura bakma sana da kızdım boş yere. Özür dilerim."

    Ti-an-"Ben seni affettim. Sen de beni affet. Okumayı öğrenemedim bir türlü. Orada beni susturduyu okuyabilseydim hemen yanına gelir açardım. Zaten Beyaz her şeyi benden önce öğreniyor. Onun gibi bir Ta-ar'ın olmasını isterdin herhalde." Kıskandı mı yani şimdi onu? Gerçekten. Tam bir çocuk gibi. Ben de gülmeye başladım.

    Ti-an-"Neden gülüyorsun?"

    Bir Bine(E)-"Gerçekten senden daha iyi bir Ta-ar bulabileceğimi mi düşündün? O da senin kadar güçlü değil ne olmuş yani? Ben de zamanında senin gibi düşünüyordum. (Daha yalnızca 3 ay geçmişti amk.) Ben neden bu kadar kötüyüm, neden bu kadar yeteneksizim diye. Aslında yetenek hızlı gelişmekte değil. Denemekte. Çabalamakta. Emin ol ki vazgeçmez, deneyip durursan Beyaz'dan daha yetenekli bile olabilirsin." Ti-an'nın simsiyah gözlerinde (Beyaz bir taraf yok gerçekten simsiyah) parlamayı görmüştüm.

    Ti-an-"Baba sırtıma bin. Seninle beraber uçacağız." dedi. Ahan şimdi sıçtım. Cesaret vereni gibeyim. Ama şimdi hevesini kırarsam karamsar haline geri döneceğini biliyordum. Biraz korkarak

    Bir Bine(E)-"Ti-an, sence daha erken değil mi? Daha yeni yeni havada durmaya alıştın."

    Ti-an-"Daha da gelişmem lazım. Baba sırtıma atla. Lütfen." Yapma şunu be yapma. Simsiyah gözleriyle bile anlaşılıyor yalvardığı amk.

    Bir Bine(E)-"Offf. Tamam. Ama düşürme beni." Yüzümün boydan boya yaladıktan sonra

    Ti-an-"Tamam baba. Göreceksin. En yükseğe uçacağız." Ben de bundan korkuyordum zaten.
    ···
  17. 17.
    +2
    içimden bildiğim bütün duaları okuyarak sırtına bindim. Ben bindiğim anda daha dengemi sağlayamadan koşmaya başladı. Ha bu arada. Bilirsiniz çocuklarınızla atçılık oynamak diye birşey var. At olmayı tek seven çocuk oydu. (Ejderha da olabilir.)

    Ti-an-"Baba hazırlan uçmaya başlıyoruz." dedi ve kanatları açtı. Ben ise ölmeden önce Kelime i Şahadet getirirsem kabul olur mu yoksa tam düştüğümde mi getirsem diye düşünüyordum. Daha sonra zıpladı kanatlarını biraz çırptı. Ama biraz uçtu sonra yere indi. Koşmasını hızlandırdı. Hayatım gözümün önünden geçiyordu. Hep bilgisayar, okul, ev. Mağarayı bulduktan sonra da mağara okul ev. Pek güzel bir hayatım olmamış derken bir daha zıpladı ve uçmaya başladık. Havada süzülüyorduk. Çok yüksekte değildik ama yine de korkuyordum. Biraz daha yükselmişti. Hasgibtir hasgibtir diye içimden geçirirken gördüğüm manzara konusunda dilim tutuldu. Çok güzeldi. Ve rüzgar serin serin tenimden geçiyordu. Her bir noktada bunu hissedebiliyordum. Bütün sıkıntım bir çırpıda yokolmuştu. Kendimi manzaranın güzelliğine bırakmıştım.

    Ti-an-"Nasıl baba? Güzel uçuyor muyum?" Ona doğru eğildim ve

    Bir Bine(E)-"Çok güzel uçuyorsun. Bunu daha sık yapmalıyız" dedim ve kafasına yaklaşıp öptüm. Kafasından öpünce bir anlığına dengesini kaybetti ve yere düşmeye başladık. Mallık bende. Uçmayı yeni öğreniyor ne mal mal gidip öpüyon. Ti-an'a sımsıkı tutundum.

    Ti-an-"Tamam baba hallettim" dedi ve ani bir hareketle sert düşüşten sıyrılıp sert bir konuş gerçekleştirdi. Tabi ani konması benim Ti-an'nın sırtından uçup yere düşmeme neden oldu. Hemen yanıma koştu ve

    Ti-an-"Baba iyi misin?" dedi ve birkaç sıyrığı yalamaya başladı. Ben de sakinleştirmek için

    Bir Bine(E)-"Önemli değil birşey yok. Sadece ufak bir sıyırık hepsi bu. Zaten sen yalayınca da geçti." dedim. O ise yere kendini atmakla yetindi.

    Ti-an-"Çok yoruldum. Uyuyacağım." dedi. Ben ise bugün bir değişiklik yapıp Ti-an'nın sırtına yattım.

    Ti-an-"Baba. Ne yapıyorsun?"

    Bir Bine(E)-"Yatıyorum. Ben de uyuyacağım."

    Ti-an-"Baba üstümde uyuman güzel de ya yan döner seni ezersem?"

    Bir Bine(E)-"Ben bu kadar ezilmeyle zarar görmem korkma. Sadece uyuyalım. Bugün ikimiz de güzel bir gün geçirmedik ne de olsa. Biraz Ta-ar'ım ile uyumak bana iyi gelecek. Hadi tatlı rüyalar." dedim ve kafasından öptüm.

    Ti-an-"Sana da baba" dedi ve yüzümü yaladı. Sonra da uyuduk.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    +2
    Fatih

    Abimin arabasından indikten sonra bir kafede oturdum ve dediklerimi düşündüm. Yaşadıklarımı da. Haklıydım. O yeteneğiyle rahat yaşarken ben niye işten atılarak yaşıyordum ki? Ben de yeteneğimi kullanabilirdim istersem. Ama abime söz vermiştim. Çünkü o zamanlar gençtim. Gücüm olmadan da başarabileceğime inanıyordum. Ama bu güç bana aitti. Beni ben yapan şeylerden biriydi. Melike de yeteneğini kullandı ve şimdi CotAll firmasının yöneticisi. Ben ise yeteneğimi kullanmadığım için işsizim. Parayı ödeyip kafeden çıktım ve eve doğru yürümeye başladım. Kafam doluydu zaten. Daha sonra bir grup ayyaş karşımda belirdi. Bana doğru geliyorlardı. Sağ tarafa geçeyim dedim onlar da sağ tarafa geçiyorlardı ve bana bakıp gülüyorlardı. Karşımda durdular ve biri bıçak çekti.

    Ay1-"Cebindeki bütün parayı ver yoksa şişlerim seni."

    Fatih-"Param yok ben... "

    Ay2-"Kapat çeneni ve paranı ver. Yoksa tutmam şişler seni. Zaten kenar mahalle burası. Cesedin çöp kamyonunda dolaşıp durur." Gözlerimi kendimi savunma amaçlı da kullanabilirim. Bunu için bir söz vermedim. Zaten versem de kullanırdım. Gözümü açtım ve

    Fatih-"Hangi şiş?" dedim. Adam eline baktı ve şiş yoktu.

    Fatih-"isterseniz arkanıza bakın. Daha büyük bir bela var başınızda." dedim. Arkalarına döndüler ve karşılarında kocaman bir böcek vardı. Sonra tekrar önlerine dönüp kaçmak istediklerinde ise beni kocaman görmüşlerdi. Evet. Onlar sanki küçülmüşler gibi görüyorlardı kendilerini. Böceklerini etrafını ve tam saldıracakken hayali bozdum. Amacım zarar vermek değildi zaten. Arkamdan bir ses geldi. Alkışlama sesiydi.

    La-Ateh-"Çok güzel gidiyordun. Neden durdurdun?"
    ···
  19. 19.
    +2
    Fatih-"Sen de kimsin?"

    La-Ateh-"Bana La-Ateh de. Dünyanızda yeni tanrı olacak kişiyim. Peki o karşındaki kişilere niye acıdın?"

    Ay1-"Pa paranızı verin dedim." dedi ve üzerime doğru şişle atladı. Tam o anda 5 metre arkamda olan adam önümde belirdi. Şiş kendisine saplanmıştı. Ya da ben öyle sanmıştım. Şişin kırılma sesi geldi. Şişin ucu yere düştü.

    La-Ateh-"Tanrınıza saygısızlık etmenin cezasını çekeceksiniz" dedi ve adamlardan birini tuttu ve duvara fırlattı. Böcek gibi yapışmıştı duvara ve her yere iç organları savrulmuştu. Diğer ayyaşlar da aynı kaderi paylaşmıştı. Daha sonra bana döndü ve

    La-Ateh-"Bana katılmak ister misin? Dünyadaki bütün adaletsizlikleri yok edeceğim. Bütün dünya sana ait olacak. Senin yeteneğin ve benim gücümle durdurulamaz oluruz. Ben zaten durdurulamazım ama senin vicdanın var. Seni kolayca avlayabilirler isteyen kişiler. Sana bu dünyanın kralı olmayı teklif ediyorum. Teklifime cevabın nedir?" Cevabım nedir mi? Tabiki hayır.

    Fatih-"Neden kabul edeyim ki? Doğruyu söylediğini nereden bileceğim?"

    La-Ateh-"Vahşet." O anda donakaldım. O gözler normal değildi. Bizim de gözlerimiz farklı renklerde yanıyordu ama bu öyle bir şey değildi. Gözlerine baktığım anda bütün vücudumda bir baskı oluşmuştu. Nefes alışverişim zorlaşmıştı.

    La-Ateh-"Şimdi ne düşünyorsun. Kabul ediyor musun?" Konuşamıyordum. Ağzıma elimi getirene kadar salyamın aktığından haberim bile yoktu.

    Fatih-"Ka kabul ediy ediyorum." dedim. Daha sonra gözlerini kapadı ve bana baktı. Benim vücudumun o dehşet verici ağırlığından kurtulduktan sonra yere düştüm. Dizlerimin üstündeydim.

    La-Ateh-"Senin bana diz çöktüğün gibi onlar bütün insanlarda sana diz çökecek. Söz veriyorum. Şimdi git. Eşyaların falan varsa hazırlan. Gitmemiz gereken birkaç yer daha var."
    ···
  20. 20.
    +2
    Eve doğru yürüyordum. Bütün olanlar neydi? Dünya'nın kralı olmak falan? Acaba o gözleri görerek fazla mı hızlı karar vermiştim? Neden böyle birşey yapmak istiyordum ki? Aklım çok karıştı. Abime söylemediğim kısımlar vardı. Günlerce sokakta yattığım, abimin yanına gelmek için nasıl yol parası bulduğum ve daha birçoğu. En azından her sorunda zihnimi okuyan biri değil. Evin kapısının önündeydim. Abimin arabasını gördüm. O da eve geliyordu. Çok erken değil miydi gelmesi için? Saat daha 4 tü. Abim arabadan indi ve beni görünce

    Bir Bine(R)-"Eve mi giriyordun?"

    Fatih-"Evet. Senin işin bitti mi ki hemen eve geldin?"

    Bir Bine(R)-"izin aldım. Sana anlatmam gereken bazı şeyler var." Yine nutuk mu çekecekti yoksa? Bir nutuğu daha kaldıracak takatim yoktu.

    Fatih-"Abi ben gidiyorum. Eşyalarımı almaya geldim. Yeni bir iş fırsatı çıktı."

    Bir Bine(R)-"Daha bugün geldin. Bir gece kal. Sonra gidersin. Hem işinden de bahsedersin. Hem sana daha anlatmam gereken bir olay var."

    Fatih-"Tamam ama geceye kalmam. Akşama çıkmam lazım." Biraz homurdansa da teklifimi kabul etti. Eve girdik. Abim de eve girdi ve

    Bir Bine(R)-"Biz yukarıdayız. Haberin olsun."

    Merve-"Niye erken geldiniz birşey mi oldu?"

    Bir Bine(R)-"Sana daha sonra anlatırım" dedim ve yukarı çıktık. Bana doğru döndü ve olanları anlatmaya başladı.

    Bir Bine(R)-"Kübra diye bir kız geldi. Çok güçlü bir adam varmış. Tek başına Sri Lanka'yı yok etmiş. Önceden ben de yalan söyledi sandım. Zihnine bakınca gerçek olduğunu anladım."

    Fatih-"L La-Ateh mi?" inanılmazdı. Gerçekten doğruydu. Sonunda. Bütün hayatımda çektiğim çileden kurtulmamın anahtarıydı. Abimin gözlerinde bir an korkuyu gördüm.

    Bir Bine(R)-"Evet. Yoksa daha önceden tanışıyor musun?"

    Fatih-"Tabiki hayır." diye kıvırdım. "Ben de çarşıda birileri konuşurken duymuştum bu ismi." Artık kesinlikle gidecektim. Başka bir yolu yoktu. Sadece tek gereken günü atlatmaktı. Akşama gidecektim. Akşam yemeğine oturduk ve yemeği de yedik. Yeğenlerim de okuldan geldi ve onlarla da oynadım. Beni çok seviyorlardı. Hatta Halil'e akşam gideceğimi söylediğimde Leyla

    Leyla-"Yaa Fatih amca. Gitme." dedi Halil ise

    Halil-"Babam gitsin sen kal" dedi. Ben ise güldüm. Abim biraz bozuldu ama o da güldü. Merve abla ise tahmin edersiniz ki başına vurdu ve Halil ağlamaya başladı hemen.

    Fatih-"Abla vurmasaydın ya. Çocuktur. Konuşur öyle."

    Merve-"Zamanında beni babam az mı döverdi. Bak. Şimdi adam akıllı bir kız oldum. Oğlumu şimdi dövüyorsam adam olsun diye."

    Bir Bine(R)-"O zaman sen adam değilsin Fatih" dedi ve güldü.

    Fatih-"Senden fazla dayak yemişliğim var benim bir kere. Adam olmayan sensin." dedim.

    Fatih-"Abi sana bir şey soracağım. Eğer kız seni kandırıyorsa? La-Ateh Sri Lanka'yı yok etmesinde bir amaç varsa?" Abim bardağı yere düşürdü.

    Merve-"Aman dikkat et. La-Ateh kim?"

    Bir Bine(R)-"Önemli biri değil."

    Merve-"Nasıl değil. Sri-Lanka'yı yoketmiş diyorsunuz. Bütün haberler bundan bahsediyor." Abim derin bir off çekerek anlattı olayı.

    Merve-"Hayır bir bine oraya gitmiyorsun. Adam o kadar güçlüyse bacakların olmadan hiçbir şey yapamazsın. Gitmene izin veremem."
    Tümünü Göster
    ···